58 Hadis-i Şerif
58 Hadis-i Şerif
١) عَنْ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ، يَقُولُ:
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ: " إِنَّمَا الْأَعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ، وَإِنَّمَا
لِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوَى، فَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ
فَهِجْرَتُهُ إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ، وَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ لِدُنْيَا
يُصِيبُهَا أَوِ امْرَأَةٍ يَنْكِحُهَا فَهِجْرَتُهُ إِلَى مَا هَاجَرَ
إِلَيْهِ"
1- Mü’minlerin emîri Ebû Hafs Ömer ibni Hattâb radıyallahu anh Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi: “Yapılan işler
niyetlere göre değer-lenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır.
Niyeti Allah’a ve Resulüne hicret olanın hicreti Allah’a ve Resulüne olur.
Hicretteki niyeti bir dünyalığı elde etmek veya bir kadınla evlenmek olan
kimsenin hicreti de ona göre değerlenir. Hülasa herkes ne için hicret etmiş ise
hicrteti de ona göre değer bulur.” (Buhârî, Bed’ü’l-vahy 1, Îmân 41, Müslim,
İmâret 155)
٢) عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ
عَنْهُمَا قَالَ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:"
نِعْمَتَانِ مَغْبُونٌ فِيهِمَا كَثِيرٌ مِنْ النَّاسِ الصِّحَّةُ وَالْفَرَاغ
"-
2- İbn Abbâs radıyallahü anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Çoğu insanın farkına
varamadığı iki nimet vardır ki, onlar sağlık ve boş vakittir." (Buhârî,
Rikâk, 1)
٣) عَنْ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ، قَالَ:
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ: " تَرَى الْمُؤْمِنِينَ فِي تَرَاحُمِهِمْ
وَتَعَاطُفِهِمْ، مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ
سَائِرُ الْجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّى".
3- Numân İbni Beşir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Müminler birbirlerini sevmekte,
birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta tek bir vücut gibidirler.
Vücudun bir uzvu hasta olduğu za-man, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa
ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)
٤) عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ " لَا تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلَا
تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا أَوَلَا أَدُلُّكُمْ عَلَى شَيْءٍ إِذَا
فَعَلْتُمُوهُ تَحَابَبْتُمْ، أَفْشُوا السَّلَامَ بَيْنَكُمْ "
4- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Siz, iman etmedikçe cennete
giremezsiniz; birbirinizi sevme-dikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız
zaman birbirinize olan sevginizi pekiştirecek bir şey söyleyeyim mi? Aranızda
selâmı yayınız.” (Müslim, Îmân 93)
٥) عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ، قَالَ:
سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ يَقُولُ: " مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكراً
فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ فَإِنْ لَمْ
يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ وَذَلِكَ أَضْعَفُ الْإِيمَانِ"
5- Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’i şöyle buyu-rurken işittim dedi: “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle
değiştirsin. Şayet eliyle değiş-tirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin.
Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kal-biyle düzeltme cihetine gitsin ki,
bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78, Tirmizî, Fiten 11; Nesâî,
Îmân 17)
٦) عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو، أَنّ
النَّبِيَّ قَالَ: " أَرْبَعٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ كَانَ مُنَافِقًا خَالِصًا،
وَمَنْ كَانَتْ فِيهِ خَصْلَةٌ مِنْهُنَّ كَانَتْ فِيهِ خَصْلَةٌ مِنَ النِّفَاقِ
حَتَّى يَدَعَهَا إِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ، وَإِذَا حَدَّثَ كَذَبَ، وَإِذَا عَاهَدَ
غَدَرَ، وَإِذَا خَاصَمَ فَجَرَ"
6- Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sal-lallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Dört huy kimde
bulunursa, o adam tam müna-fık olur. Bir kimsede bu huylardan biri bulunursa, o
huydan vazgeçinceye kadar onda münafığın özelliklerinden biri var demektir. O
dört huya sahip olan kimse: Kendisine bir şey emanet edilince hiyânet eder.
Konuşunca yalan söyler. Bir antlaşma yapınca sö-zünde durmaz. Düşmanlık yapınca
da aşırı gider.” (Buhârî, Îmân 24, Müslim, Îmân 106)
٧) عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ
عَنْهُ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ قَالَ: " إِذَا مَاتَ الْإِنْسَانُ اِنْقَطَعَ
عَمَلُهُ إِلَّا مِنْ ثَلَاثٍ، صَدَقَةٌ جَارِيَةٌ، وَعِلْمٌ يُنْتَفَعُ بِهِ،
وَوَلَدٌ صَالِحٌ يَدْعُو لَهُ "
7- Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İnsan öldüğü zaman ameli kesilir.
Ancak üç şey müstesnadır: sadakayı cariye, faydalı ilim ve ona dua eden salih
evlat.” (Müslim, Vasiyye, 3)
٨) عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ
قَالَ: رَغِمَ أَنْفُ، ثُمَّ رَغِمَ أَنْفُ، ثُمَّ رَغِمَ أَنْفُ، قِيلَ: مَنْ يَا
رَسُولَ اللَّهِ؟، قَالَ: " مَنْ أَدْرَكَ أَبَوَيْهِ عِنْدَ الْكِبَرِ
أَحَدَهُمَا أَوْ كِلَيْهِمَا فَلَمْ يَدْخُلِ الْجَنَّةَ"
8- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Anne ve babasına veya onlardan
sadece birine yaşlılık günle-rinde yetişip de cennete giremeyen kimse perişan
olsun, perişan olsun, perişan olsun” (Müslim, Birr 9, 10)
٩) عَنْ أَبِي بَرْزَةَ الْأَسْلَمِيِّ،
قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ: " لَا تَزُولُ قَدَمَا عَبْدٍ يَوْمَ
الْقِيَامَةِ حَتَّى يُسْأَلَ عَنْ عُمُرِهِ فِيمَا أَفْنَاهُ، وَعَنْ عِلْمِهِ
فِيمَ فَعَلَ، وَعَنْ مَالِهِ مِنْ أَيْنَ اكْتَسَبَهُ وَفِيمَ أَنْفَقَهُ، وَعَنْ
جِسْمِهِ فِيمَ أَبْلَاهُ "،
9-Ebû Berze Nadle İbni Ubeyd el-Eslemî radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Hiçbir
kul, kıyamet gününde, öm-rünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne gibi işler
yaptığından, malını nereden kazanıp ne-rede harcadığından, vücudunu nerede
yıprattığından sorulmadıkça bulunduğu yerden kıpırdayamaz.” (Tirmizî, Kıyamet
1)
١٠) عَنْ أبي يَحْيَى صُهَيْبِ بْنِ سِنَانٍ،
قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ: " عَجَبًا لِأَمْرِ الْمُؤْمِنِ، إِنَّ
أَمْرَهُ كُلَّهُ خَيْرٌ، وَلَيْسَ ذَاكَ لِأَحَدٍ إِلَّا لِلْمُؤْمِنِ إِنْ
أَصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَكَرَ، فَكَانَ خَيْرًا لَهُ، وَإِنْ أَصَابَتْهُ ضَرَّاءُ
صَبَرَ، فَكَانَ خَيْرًا لَهُ"
10- Ebû Yahyâ Suheyb İbni Sinân radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Mü’minin durumu gıbta ve
hayranlığa de-ğer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir
özellik sadece mü’minde vardır: Kendisine bir nimet bahşedilecek olsa,
şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu
da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd 64)
١١) عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ رَضِيَ
اللَّهُ عَنْهُمَا أَخْبَرَهُ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ قَالَ: "الْمُسْلِمُ
أَخُو الْمُسْلِمِ لَا يَظْلِمُهُ وَلَا يُسْلِمُهُ، وَمَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ
أَخِيهِ كَانَ اللَّهُ فِي حَاجَتِهِ، وَمَنْ فَرَّجَ عَنْ مُسْلِمٍ كُرْبَةً
فَرَّجَ اللَّهُ عَنْهُ كُرْبَةً مِنْ كُرُبَاتِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ، وَمَنْ
سَتَرَ مُسْلِمًا سَتَرَهُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَة"
11- Abdulah İbni Ömer radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre,
Resûlullah sallalla-hu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Müslüman, Müslüman’ın
kardeşidir. Ona zulmet-mez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez.
Müslüman kardeşinin ihtiyacını gi-deren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir.
Kim bir Müslüman’dan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet
günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslü-man’ın ayıp ve kusurunu
örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.” (Buhârî, Mezâlim 3;
Müslim, Birr 58)
١٢) -عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ: "الْمُؤْمِنُ الْقَوِيُّ خَيْرٌ وَأَحَبُّ إِلَى اللَّهِ
مِنَ الْمُؤْمِنِ الضَّعِيفِ، وَفِي كُلٍّ خَيْرٌ اِحْرِصْ عَلَى مَا يَنْفَعُكَ،
وَاسْتَعِنْ بِاللَّهِ وَلَا تَعْجَزْ، وَإِنْ أَصَابَكَ شَيْءٌ فَلَا تَقُلْ:
لَوْ أَنِّي فَعَلْتُ كَانَ كَذَا وَكَذَا، وَلَكِنْ قُلْ: قَدَرُ اللَّهِ وَمَا
شَاءَ فَعَلَ، فَإِنَّ لَوْ تَفْتَحُ عَمَلَ الشَّيْطَانِ"
12- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah
sallallahu aley-hi ve sellem şöyle buyurdu: “Kuvvetli mü’min, (Allah katında)
zayıf mü’minden daha hayırlı ve daha sevimlidir. (Bununla beraber) her ikisinde
de hayır vardır. Sen, sana ya-rarlı olan şeyi elde etmeye çalış. Allah’dan
yardım dile ve asla acziyet gösterme. Başına bir şey gelirse, “şöyle yapsaydım,
böyle olurdu” diye hayıflanıp durma. “Allah’ın takdiri bu, O, ne dilerse yapar”
de. Zira “eğer şöyle yapsaydım” sözü şeytanı memnun edecek işlerin kapısını
açar.” (Müslim, Kader 34. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime 10)
١٣) عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضِيَ اللَّهُ
عَنْهُ، قَالَ النَّبِيُّ: "لَا يَتَمَنَّيَنَّ أَحَدُكُمُ الْمَوْتَ مِنْ
ضُرٍّ أَصَابَهُ، فَإِنْ كَانَ لَا بُدَّ فَاعِلًا فَلْيَقُلْ، اللَّهُمَّ
أَحْيِنِي مَا كَانَتِ الْحَيَاةُ خَيْرًا لِي، وَتَوَفَّنِي إِذَا كَانَتِ
الْوَفَاةُ خَيْرًا لِي"
13- Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Başına bir musibet geldi diye hiç
biriniz ölümü temenni etmesin. Mutlaka böyle bir şey temenni etmek zorunda
kalırsa: ‘Allahım, benim için yaşamak hayırlı olduğu sürece beni yaşat,
hakkımda ölüm hayırlı olduğu zaman da beni öldür’ desin.” (Buhârî, Merdâ 19;
Daavât 30; Müslim, Zikir 10, 13)
١٤) عَن ابْنِ مَسْعُودٍ رَضِيَ اللَّهُ
عَنْهُ، عَنِ النَّبِيِّ قَالَ: "إِنَّ الصِّدْقَ يَهْدِي إِلَى الْبِرِّ
وَإِنَّ الْبِرَّ يَهْدِي إِلَى الْجَنَّةِ، وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَصْدُقُ حَتَّى
يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ صِدِّيقًا، وَإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إِلَى الْفُجُورِ
وَإِنَّ الْفُجُورَ يَهْدِي إِلَى النَّارِ، وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَكْذِبُ حَتَّى
يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ كَذَّابًا"
14- Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk
iyiliğe, iyilik ise cen-nete götürür. İnsan daima doğru söz söylerse nihayet
Allah katında sıddîk (dosdoğru) diye yazılır. Yalancılık, günaha, günah ise
cehenneme götürür. İnsan yalancılığı meslek edinince Allah katında kezzâb (çok
yalancı) diye yazılır.” (Buhâri, Edeb 69)
١٥) -عَنْ شَدَّادِ بْنِ أَوْسٍ، قَالَ:
ثِنْتَانِ حَفِظْتُهُمَا عَنْ رَسُولِ اللَّهِ قَالَ: " إِنَّ اللَّهَ كَتَبَ
الْإِحْسَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ، فَإِذَا قَتَلْتُمْ فَأَحْسِنُوا الْقِتْلَةَ،
وَإِذَا ذَبَحْتُمْ فَأَحْسِنُوا الذَّبْحَ وَلْيُحِدَّ أَحَدُكُمْ شَفْرَتَهُ،
فَلْيُرِحْ ذَبِيحَتَهُ ".
15- Şeddâd ibni Evs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ her varlığa iyi davranılmasını
emretmiştir. Öyleyse canlı bir varlığı öldürmeniz gerektiğinde, bu işi can
yakmayacak şekilde yapın. Bir hayvanı boğazlayacağınız zaman, ona eziyet
vermeyecek güzel bir şekilde kesin. Bu işi yapacak olan kimse bıçağını iyice
bilesin, hayvana acı çektirmesin.” (Müslim, Sayd 57)
١٦) عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ "اُنْظُرُوا إِلَى مَنْ أَسْفَلَ مِنْكُمْ، وَلَا تَنْظُرُوا
إِلَى مَنْ هُوَ فَوْقَكُمْ فَهُوَ أَجْدَرُ أَنْ لَا تَزْدَرُوا نِعْمَةَ
اللَّهِ"
16- Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Hayat şartları sizinkinden daha aşağı
olanlara bakınız; siz-den daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın
üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.” (Müslim,
Zühd, 1)
١٧) عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ
الْعَاصِ، قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ يَقُولُ: "إِنَّ اللَّهَ لَا
يَقْبِضُ الْعِلْمَ انْتِزَاعًا يَنْتَزِعُهُ مِنَ النّاسِ، وَلَكِنْ يَقْبِضُ
الْعِلْمَ بِقَبْضِ الْعُلَمَاءِ، حَتَّى إِذَا لَمْ يُبْقِ عَالِمًا اتَّخَذَ
النَّاسُ رُءُوسًا جُهَّالًا، فَسُئِلُوا فَأَفْتَوْا بِغَيْرِ عِلْمٍ فَضَلُّوا
وَأَضَلُّوا"
17- Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi: "Allah Teâlâ ilmi insanların
hafızalarından silip unut-turmak suretiyle değil, fakat âlimleri öldürüp
ortadan kaldırmak suretiyle alır. Neticede ortada hiçbir âlim bırakmaz.
İnsanlar bir kısım cahilleri kendilerine lider edinirler. Onla-ra birtakım
meseleler sorulur; onlar da bilmedikleri halde fetva verirler. Neticede hem
kendileri sapıklığa düşer, hem de insanları saptırırlar." (Buhârî, İlim
34; Müslim, İlim 13)
١٨) عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ: "ثَلَاثَةٌ لَا يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ،
وَلَا يُزَكِّيهِمْ، وَلَا يَنْظُرُ إِلَيْهِمْ، وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ، شَيْخٌ
زَانٍ، وَمَلِكٌ كَذَّابٌ، وَعَائِلٌ مُسْتَكْبِرٌ"
18- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ kıyamet gününde üç
kişiyle konuşmaz, onları te-mize çıkarmaz, suratlarına bile bakmaz; üstelik
onlar korkunç bir azâba uğrarlar. Bun-lar; zina eden ihtiyar, yalan söyleyen
hükümdar, kibirlenen fakirdir.” (Müslim, Îmân 172)
١٩) عَنْ ابْنَ عَبَّاسٍ يَقُولُ سَمِعْتُ
رَسُولَ اللَّهِ يَقُولُ "لَوْ كَانَ لِابْنِ آدَمَ وَادِيَانِ مِنْ مَالٍ
لَابْتَغَى ثَالِثًا، وَلَا يَمْلَأُ جَوْفَ ابْنِ آدَمَ، إِلَّا التُّرَابُ،
وَيَتُوبُ اللَّهُ عَلَى مَنْ تَابَ".
19- İbn Abbas radıyallahu anh’den
rivayet edildiğine göre o, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle derken
dinlemiştir: "Âdemoğlunun bir vadi dolu malı olsa, bir katı malı daha
olsun ister. Âdemoğlunun gözünü ancak toprak doldurur. Allah tövbe eden
kim-senin tövbesini kabul eder." (Buhari, Rikâk, 10; Müslim, Zekât, 116)
٢٠) عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ: "الإِيمَانُ بِضْعٌ وَسَبْعُونَ أَوْ بِضْعٌ وَسِتُّونَ
شُعْبَةً، فَأَفْضَلُهَا قَوْلُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ، وَأَدْنَاهَا
إِمَاطَةُ الأَذَى عَنِ الطَّرِيقِ، وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنَ الإِيمَانِ"
20- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İman yetmiş veya altmış küsur şu’bedir. En
yükseği, ‘Allah’tan başka ilâh yoktur’ demek; en aşağısı ise, eziyet veren şeyleri
yoldan kaldırmaktır. Hayâ da imandan bir şu’bedir.” (Müslim, Îmân 58; Buhârî,
Îmân 3)
٢١) عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ رَضِيَ
اللَّهُ عَنْهُ، أن النَّبِيَّ قَالَ: "إِيَّاكُمْ وَالْجُلُوسَ
بِالطُّرُقَاتِ " فَقَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، مَا لَنَا مِنْ
مَجَالِسِنَا بُدٌّ نَتَحَدَّثُ فِيهَا، فَقَالَ: "إِذْ أَبَيْتُمْ إِلَّا
الْمَجْلِسَ، فَأَعْطُوا الطَّرِيقَ حَقَّهُ " قَالُوا: وَمَا حَقُّ
الطَّرِيقِ يَا رَسُولَ اللَّهِ، قَالَ: "غَضُّ الْبَصَرِ، وَكَفُّ الْأَذَى،
وَرَدُّ السَّلَامِ، وَالْأَمْرُ بِالْمَعْرُوفِ، وَالنَّهْيُ عَنِ
الْمُنْكَرِ"
21- Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre,
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Yol kenarlarında
oturmaktan sakının. Sahabiler ‘Ey Allah’ın Resulü! Biz buralarda oturmak zorundayız.
Çünkü meselelerimizi kendi ara-mızda konuşup müzakere ediyoruz’ dediler. Allah
Resulü: ‘İlla da oturmanız gerekiyor-sa yolun hakkını verin’ buyurdu. ‘Ey Allah
Resulü Yolun hakkı nedir?’ dediler. Efendimiz ‘Yolun hakkı gözü haramdan
sakınmak, ezadan kaçınmak, selama mukabelede bulun-mak, iyiliği emredip
kötülükten sakınmaktır’ buyurdu. (Buhârî, İzti’zân, 2)
٢٢) عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ
قَالَ: "دَعُونِي ما تَرَكتُكُمْ: إِنَّما أَهْلَكَ من كَانَ قبْلَكُم
كَثْرةُ سُؤَالِهمْ وَاخْتِلَافِهِمْ عَلَى أَنْبِيَائِهِمْ، فَإِذَا نَهَيْتُكُمْ
عَنْ شَيْءٍ فَاجْتَنِبُوهُ، وَإِذَا أَمَرْتُكُمْ بِأَمْرٍ فَأْتُوا مِنْهُ مَا
اسْتَطَعْتُمْ"
22- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah
sallallahu aley-hi ve sellem şöyle buyurdu: “Herhangi bir konuyu size emredip
yasaklamadığım sürece, siz de beni kendi halime bırakınız. Sizden önceki
ümmetleri çok soru sormaları ve pey-gamberlerine karşı münakaşaya dalmaları
helâk etti. Size herhangi bir şeyi yasakladı-ğım zaman ondan kesinlikle
sakınınız, bir şeyi emrettiğimde de onu gücünüz yettiği öl-çüde yerine
getiriniz.” (Buhârî, İ’tisâm 2; Müslim, Hac 412)
٢٣) عَنْ أَنَسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ، عَنِ
النَّبِيِّ يَرْوِيهِ عَنْ رَبِّهِ، قَالَ: " إِذَا تَقَرَّبَ الْعَبْدُ
إِلَيَّ شِبْرًا تَقَرَّبْتُ إِلَيْهِ ذِرَاعًا، وَإِذَا تَقَرَّبَ مِنِّي
ذِرَاعًا تَقَرَّبْتُ مِنْهُ بَاعًا، وَإِذَا أَتَانِي مَشْيًا أَتَيْتُهُ
هَرْوَلَةً"
23- Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre: Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’in Rabbinden rivâyet ettiği bir hadîs-i kudsîde; Allah Teâlâ
şöyle buyurmuştur: “Kul(um) bana bir karış yaklaştığı zaman, ben ona bir arşın
yaklaşırım; o bana bir arşın yaklaşınca ben ona bir kulaç yaklaşırım; o bana
yürüyerek geldiği zaman, ben ona koşarak varı-rım.” Buhârî, Tevhîd 50)
٢٤) عَنْ عَبْدِ اللَّهِ رَضِيَ اللَّهُ
عَنْهُ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ قَالَ: " كُلُّكُمْ رَاعٍ فَمَسْئُولٌ عَنْ
رَعِيَّتِهِ، فَالْأَمِيرُ الَّذِي عَلَى النَّاسِ رَاعٍ وَهُوَ مَسْئُولٌ
عَنْهُمْ، وَالرَّجُلُ رَاعٍ عَلَى أَهْلِ بَيْتِهِ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْهُمْ،
وَالْمَرْأَةُ رَاعِيَةٌ عَلَى بَيْتِ بَعْلِهَا وَوَلَدِهِ وَهِيَ مَسْئُولَةٌ
عَنْهُمْ، وَالْعَبْدُ رَاعٍ عَلَى مَالِ سَيِّدِهِ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْهُ،
أَلَا فَكُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ"
24- İbni Ömer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Hepiniz çobansınız. Hepiniz
güttüğünüz sürüden sorumlusu-nuz. İnsanlara yönetici olan kimse onların
çobanıdır ve onlardan mesuldur. Erkek aile-sinin çobanıdır ve onlardan mesuldur.
Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır ve on-lardan mesuldur. Netice itibariyle
hepiniz çobansınız ve hepiniz idâre ettiklerinizden sorumlusunuz.” (Buhârî,
Cuma 11; Müslim, İmâre 20)
٢٥) عَنْ ابْنِ مَسْعُودٍ رَضِيَ اللَّهُ
عَنْهُ، قَالَ: سَمِعْتُ النَّبِيَّ يَقُولُ: "لَا حَسَدَ إِلَّا فِي
اثْنَتَيْنِ، رَجُلٍ آتَاهُ اللَّهُ مَالًا فَسَلَّطَهُ عَلَى هَلَكَتِهِ فِي
الْحَقِّ، وَرَجُلٍ آتَاهُ اللَّهُ حِكْمَةً فَهُوَ يَقْضِي بِهَا
وَيُعَلِّمُهَا"
25- İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Hased etmek yoktur. Ancak şu iki kişiye gıpta
edilebilir: Allah’ın verdiği malı hak yolunda harcamayı başaran kimseye…
Allah’ın kendisine verdiği ilim ve hikmet ile yerli yerince hükmeden ve onu
başkalarına öğreten kimseye...” (Buhârî, İlim 15, Zekât 5, Müslim, Müsâfirîn
268)
٢٦) عَنْ أَبِي أُمَامَةَ الْبَاهِلِيِّ،
قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ:" إِنَّ اللَّهَ لَا يَقْبَلُ مِنَ الْعَمَلِ
إِلَّا مَا كَانَ لَهُ خَالِصًا، وَابْتُغِيَ بِهِ وَجْهُهُ"
26- Ebû Umâme el-Bâhilî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre,
Resûlullah sallal-lahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah, sadece ihlâsla
ve kendi rızası gözetilerek yapılan amelleri/ibadetleri kabul eder.” (Nesâî,
Cihad, 24)
٢٧) عَنْ تَمِيمٍ الدَّارِىِّ أَنَّ
النَّبِىَّ قَالَ "الدِّينُ النَّصِيحَةُ "قُلْنَا لِمَنْ قَالَ "
لِلَّهِ وَلِكِتَابِهِ وَلِرَسُولِهِ وَلأَئِمَّةِ الْمُسْلِمِينَ
وَعَامَّتِهِم"
27- Temîm ed-Dârî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Din samimiyettir”. Biz: “Kim için?”
deyince, Resûlullah: “Allah’a, Kitabına, Resûlüne, Müslümanlar ın idarecilerine
ve bütün Müslümanlara” dedi.” (Ebu Davud, Edeb, 59)
٢٨) عَنْ أبي هُريْرة عَبْدِ الرَّحْمن بْنِ
صخْرٍ رضي الله عَنْهُ قال: قالَ رَسُولُ الله "إِنَّ الله لا يَنْظُرُ إِلى
أَجْسامِكْم، وَلا إِلى صُوَرِكُمْ، وَلَكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ
وَأَعمالِكُمْ"
28- Ebû Hüreyre Abdurrahman İbni Sahr radıyallahu anh’den rivayet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: - “Allah
Teâlâ sizin bedenlerinize ve suretlerinize değil, kalblerinize ve amellerinize
bakar.”) Müslim, Birr 33 (
٢٩) عَنْ حُذَيْفَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى اللَّهم عَلَيْهِ وَسَلَّمَ «لَا تَكُونُوا إِمَّعَةً تَقُولُونَ
إِنْ أَحْسَنَ النَّاسُ أَحْسَنَّا وَإِنْ ظَلَمُوا ظَلَمْنَا وَلَكِنْ وَطِّنُوا
أَنْفُسَكُمْ إِنْ أَحْسَنَ النَّاسُ أَنْ تُحْسِنُوا وَإِنْ أَسَاءُوا فَلَا
تَظْلِمُوا»
29- Huzeyfe radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Siz insanlar bize iyilik yaparsa
biz de iyilik yaparız, zulmederler-se biz de zulmederiz diyen şahsiyetsiz
kimseler gibi olmayın. Fakat siz gönlünüze ‘insan-lar iyilik yaparlarsa iyilik
yapmak, zulmederlerse zulmetmemek ilkesini yerleştirin.” (Tirmizî, Birr ve
Sıla, 63)
٣٠) عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ قَالَ رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى اللَّهم عَلَيْهِ وَسَلَّمَ " الْمُؤْمِنُ الَّذِي يُخَالِطُ
النَّاسَ وَيَصْبِرُ عَلَى أَذَاهُمْ أَعْظَمُ أَجْرًا مِنَ الْمُؤْمِنِ الَّذِي
لَا يُخَالِطُ النَّاسَ وَلَا يَصْبِرُ عَلَى أَذَاهُمْ"
30- Abdullah b. Ömer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre,
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İnsanlarla beraber
yaşayıp onların ezalarına katlanan mümin, insanlarla birlikte yaşamayıp
ezalarına katlanmayan müminden daha fazla se-vaba layıktır.” (İbn Mâce, Fiten,
23)
٣١) عَنْ أَبِي ذَرٍّ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ
اللَّهِ: " تَبَسُّمُكَ فِي وَجْهِ أَخِيكَ لَكَ صَدَقَةٌ، وَأَمْرُكَ
بِالْمَعْرُوفِ وَنَهْيُكَ عَنِ الْمُنْكَرِ صَدَقَةٌ، وَإِرْشَادُكَ الرَّجُلَ
فِي أَرْضِ الضَّلَالِ لَكَ صَدَقَةٌ، وَبَصَرُكَ لِلرَّجُلِ الرَّدِيءِ الْبَصَرِ
لَكَ صَدَقَةٌ، وَإِمَاطَتُكَ الْحَجَرَ وَالشَّوْكَةَ وَالْعَظْمَ عَنِ
الطَّرِيقِ لَكَ صَدَقَةٌ، وَإِفْرَاغُكَ مِنْ دَلْوِكَ فِي دَلْوِ أَخِيكَ لَكَ
صَدَقَةٌ"
31- Ebû Zerr el-Gıfârî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre,
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Mümin) kardeşine
tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır.
Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Gözleri gözmeyen bir kişiye
yolunu göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp
atman senin için sadakadir. Kendi dolu kovandaki suyu kar-deşinin kovasına
doldurman senin için bir sadakadır.”
٣٢) عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنّ رَسُولَ
اللَّهِ قَالَ: "لَيْسَ الشَّدِيدُ بِالصُّرَعَةِ، إِنَّمَا الشَّدِيدُ
الَّذِي يَمْلِكُ نَفْسَهُ عِنْدَ الْغَضَبِ"
32- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah
sallallahu aley-hi ve sellem şöyle buyurdu: “Gerçek pehlivan güreşte
rakiplerini yenen değil, öfkelen-diği zaman nefsine hâkim olabilendir” (Buhârî,
Edeb 102; Müslim, Birr ve sıla, 107)
٣٣) عَنْ حَكِيمِ بْنِ حِزَامٍ رَضِيَ
اللَّهُ عَنْهُ، عَنِ النَّبِيِّ قَالَ: "الْيَدُ الْعُلْيَا خَيْرٌ مِنَ
الْيَدِ السُّفْلَى، وَابْدَأْ بِمَنْ تَعُولُ، وَخَيْرُ الصَّدَقَةِ عَنْ ظَهْرِ
غِنًى، وَمَنْ يَسْتَعْفِفْ يُعِفَّهُ اللَّهُ، وَمَنْ يَسْتَغْنِ يُغْنِهِ
اللَّهُ"
33- Hakîm b. Hizâm radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber
aleyhiselâm şöyle buyurdu: “Veren el alan elden hayırlıdır. Yardım etmeye, geçimini
üstlendi-ğin kimselerden başla! Sadakanın hayırlısı, ihtiyaç fazlası maldan
verilendir. Kim insan-lardan bir şey istemezse, Allah onu kimseye muhtaç etmez.
Kim de tokgözlü olursa, Al-lah onu zengin kılar.” (Buhârî, Zekât 18, Nefekât 2;
Müslim, Zekât 94-97, 106, 124)
٣٤) عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو رَضِيَ
اللَّهُ عَنْهُمَا، عَنِ النَّبِيِّ قَالَ: " الْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ
الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ، وَالْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى
اللَّهُ عَنْهُ"
34- Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine
göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Müslüman, dilinden ve
elinden müslümanla-rın emin olduğu kimsedir. Muhâcir ise, Allah’ın yasakladığı
şeylerden uzak duran kim-sedir.” Buhârî, Îmân 4-5, Rikâk 26; Müslim, Îmân
64-65)
٣٥) عَنْ أبي هريرة رضي اللَّه عنه أن رسولَ
اللَّهِ قال: "بادِروا بالأعْمالِ الصَّالِحةِ، فستكونُ فِتَنٌ كقطَعِ
اللَّيلِ الْمُظْلمِ يُصبِحُ الرجُلُ مُؤمناً ويُمْسِي كَافِرًا، ويُمسِي
مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا، يَبِيعُ دِينَهُ بِعَرَضٍ مِنَ الدُّنْيَا"
35- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Salih amellerle yarınlara
hazırlıklı olun. Zira yakın bir gele-cekte karanlık geceler gibi birtakım
fitneler ortalığı kaplayacaktır. O zaman insan, sa-bahleyin müminken akşamleyin
inançsız bir insan olur; akşamleyin müminken sabahle-yin inançsız bir insan
olur. Dinini dünya menfaatine satar.” (Müslim, Îmân 186).
٣٦) عَنْ أَبِي ذَرٍّ، قَالَ: قَالَ لِي
رَسُولُ اللَّهِ: "اتَّقِ اللَّهِ حَيْثُمَا كُنْتَ، وَأَتْبِعِ السَّيِّئَةَ
الْحَسَنَةَ تَمْحُهَا، وَخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ"
36- Ebû Zer Cündeb İbni Cünâde radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Nerede ve nasıl olursan
ol, Allah’dan kork. Kötülük işlersen, hemen arkasından iyilik yap ki, o
kötülüğü silip süpürsün. İnsanlarla güzel geçin!” (Tirmizî, Birr 55)
٣٧) عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنّ رَسُولَ
اللَّهِ قَالَ: "مَنْ دَعَا إِلَى هُدًى كَانَ لَهُ مِنَ الْأَجْرِ مِثْلُ
أُجُورِ مَنْ تَبِعَهُ، لَا يَنْقُصُ ذَلِكَ مِنْ أُجُورِهِمْ شَيْئًا، وَمَنْ
دَعَا إِلَى ضَلَالَةٍ كَانَ عَلَيْهِ مِنَ الْإِثْمِ مِثْلُ آثَامِ مَنْ
تَبِعَهُ، لَا يَنْقُصُ ذَلِكَ مِنْ آثَامِهِمْ شَيْئًا"
37- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İnsanları doğru yola çağıran
kimseye, kendisine uyanların sevabı kadar sevap verilir. Ona uyanların
sevaplarından da hiçbir şey eksilmez. Başkala-rını sapıklığa çağıran kimseye
de, kendisine uyanların günahı kadar günah verilir. Ona uyanların günahlarından
da hiçbir şey eksilmez.”(Müslim, İlim 16)
٣٨) عَنْ سُفْيَانَ بْنِ أَسِيدٍ
الْحَضْرَمِيِّ، قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ يَقُولُ: " كَبُرَتْ
خِيَانَةً أَنْ تُحَدِّثَ أَخَاكَ حَدِيثًا هُوَ لَكَ بِهِ مُصَدِّقٌ، وَأَنْتَ
لَهُ بِهِ كَاذِبٌ"
38- Süfyan İbn Esîd el-Hadramî radıyallahu anh Rasûlullah’ı sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle derken işittiğini nakletmiştir: "Sana inandığı
halde kardeşine (kendisini kandıra-cak) yalan bir söz söylemen ne kadar büyük
bir hıyanettir!” (Ebû Dâvud, Edeb, 71).
٣٩) عَنْ أَبِي الْحَوْرَاءِ السَّعْدِيِّ،
قَالَ: قُلْتُ لِلْحَسَنِ بْنِ عَلِيٍّ، مَا حَفِظْتَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ قَالَ:
حَفِظْتُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ: "دَعْ مَا يَرِيبُكَ إِلَى مَا لَا يَرِيبُكَ،
فَإِنَّ الصِّدْقَ طُمَأْنِينَةٌ، وَإِنَّ الْكَذِبَ رِيبَةٌ"
39- Ebû Muhammed Hasan İbn Ali İbni Ebû Tâlib radıyallahu anh şöyle dedi:
Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den: “Şüpheliyi bırak, şüphe
vermeyene bak. Zira gönül, (sözde ve işde) doğrudan huzur, yalandan kuşku
duyar” buyurduğunu belledim. (Tirmizî, Kıyâmet 60)
٤٠) -عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ: "مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَلَا
يُؤْذِ جَارَهُ، وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ
فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ، وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ
فَلْيَقُلْ خَيْرًا أَوْ لِيَسْكُتْ"
40- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden
kimse komşusunu rahat-sız etmesin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse
misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz
söylesin veya sussun!” (Buhârî, Nikâh 80; Müslim, Îmân 74, 75)
٤١) عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو،
قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ: "خَيْرُ الْأَصْحَابِ عِنْدَ اللَّهِ
خَيْرُهُمْ لِصَاحِبِهِ، وَخَيْرُ الْجِيرَانِ عِنْدَ اللَّهِ خَيْرُهُمْ
لِجَارِهِ"
41- Abdullah İbni Amr radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ’ya göre
arkadaşların hayırlısı, arkadaşına faydalı olandır. Yine Allah Teâlâ’ya göre
komşuların hayırlısı, komşusuna faydalı olan-dır.” (Tirmizî, Birr 28)
٤٢) عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنّ رَسُولَ
اللَّهِ قَالَ: "لَوْ يَعْلَمُ الْمُؤْمِنُ مَا عِنْدَ اللَّهِ مِنَ
الْعُقُوبَةِ مَا طَمِعَ بِجَنَّتِهِ أَحَدٌ، وَلَوْ يَعْلَمُ الْكَافِرُ مَا
عِنْدَ اللَّهِ مِنَ الرَّحْمَةِ مَا قَنَطَ مِنْ جَنَّتِهِ أَحَدٌ"
42- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Eğer mü’min, Allah’ın azabının
nitelik ve niceliğini bilseydi, cennet ümidine kapılmazdı. Kâfir de Allah’ın
rahmetinin nitelik ve niceliğini tam olarak kavrayabilseydi, O’nun cennetinden
asla ümidini kesmezdi”. Müslim, Tevbe 23
٤٣) عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، أَنّ
رَسُولَ اللَّهِ قَالَ: "اتَّقُوا الظُّلْمَ، فَإِنَّ الظُّلْمَ ظُلُمَاتٌ
يَوْمَ الْقِيَامَةِ، وَاتَّقُوا الشُّحَّ، فَإِنَّ الشُّحَّ أَهْلَكَ مَنْ كَانَ
قَبْلَكُمْ حَمَلَهُمْ عَلَى أَنْ سَفَكُوا دِمَاءَهُمْ وَاسْتَحَلُّوا
مَحَارِمَهُمْ"
43- Câbir b. Abdillah radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Zulümden sakınınız.
Çünkü zulüm, kıyamet gününde zalime zifiri karanlık olacaktır. Cimrilikten ve
bencillikten de sakınınız. Çünkü cimrilik ve bencillik sizden önceki ümmetleri
helâk etmiş, onları birbirlerinin haksız yere kanlarını dökmeye, haramlarını
helâl saymaya sevk etmiştir.” (Müslim, Birr 56)
٤٤) عَنِ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ: "أَكْمَلُ الْمُؤْمِنِينَ إِيمَانًا أَحْسَنُهُمْ خُلُقًا،
وَخِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ لِنِسَائِكُمْ"
44- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Müminlerin iman bakımından en mükemmeli,
ahlakı en iyi olanlardır. En iyileriniz hanımlarınıza karşı iyi muamelede
bulunanlardır.”.” (Tirmizî, Radâ` 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet, 15; İbni
Mâce, Nikâh 50)
٤٥) عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ: "لَا يَفْرَكْ مُؤْمِنٌ مُؤْمِنَةً إِنْ كَرِهَ مِنْهَا
خُلُقًا رَضِيَ مِنْهَا آخَرَ"
45- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bir kimse karısına kin beslemesin.
Onun bir huyunu beğen-mezse, bir başka huyunu beğenir.” Müslim, Radâ` 61
٤٦) -عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ: قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ:"مَنْ عَالَ جَارِيَتَيْنِ حَتَّى تَبْلُغَا جَاءَ يَوْمَ
الْقِيَامَةِ أَنَا وَهُوَ، وَضَمَّ أَصَابِعَهُ"
46- Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Her kim iki kız çocuğunu
yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyamet günü o
kimseyle ben şöyle yanyana bulunaca-ğız” buyurdu ve parmaklarını bitiştirdi.
(Müslim, Birr 149. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 13)
٤٧) عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ كُلُّ أَمْرٍ ذِي بَالٍ لاَ يُبْدَأُ فيه بِبِسْمِ اللهِ
الرَّحمنِ الرَّحِيمْ فَهُوَ أَقْطَعْ"
47- Ebû Hureyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Besmele ile başlanmayan her
önemli iş bereketsiz ve sonuçsuzdur” (İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 116).
٤٨) عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ: "لَا يَجْزِي وَلَدٌ وَالِدًا، إِلَّا أَنْ يَجِدَهُ
مَمْلُوكًا، فَيَشْتَرِيَهُ فَيُعْتِقَهُ"
48- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Hiçbir evlat babasının hakkını
ödeyemez. Ancak onu köle olarak bulur, satın alıp azat ederse belki!” (Müslim,
İtk 25; Ebû Dâvûd, Edeb 120)
٤٩) عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ: قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ: "مَا أَكْرَمَ شَابٌّ شَيْخًا لِسِنِّهِ إِلَّا قَيَّضَ
اللَّهُ لَهُ مَنْ يُكْرِمُهُ عِنْدَ سِنِّهِ"
49- Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber
sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ, yaşından ötürü bir
ihtiyara saygı gösteren gence, yaşlılığında hizmet edecek kimseler lutfeder.”
Tirmizî, Birr 75
٥٠) عَنْ الْمِقْدَامِ رَضِيَ اللَّهُ
عَنْهُ، عَنِ رَسُولِ اللَّهِ قَالَ: "مَا أَكَلَ أَحَدٌ طَعَامًا قَطُّ،
خَيْرًا مِنْ أَنْ يَأْكُلَ مِنْ عَمَلِ يَدِهِ،"
50- Mikdâm radıyallahu anh’den nakledildiğine göre Resûlüllah sallallahu
aleyhi ve sel-lem şöyle buyurmuştur: "Hiç kimse kendi el emeği ile
kazandığından daha iyi bir yiye-cek yiyemez.” (Buhârî, Büyû', 15; İbn Mâce,
Ticaret, 1)
٥١) عن أبي مَالِكٍ الْحَارِثِ بْنِ عَاصِم
الأشْعريِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم: «الطُّهُورُ شَطْرُ الإِيمَان، وَالْحَمْدُ للَّه تَمْلأَ
الْميزانَ وسُبْحَانَ الله والحَمْدُ للَّه تَمْلآنِ أَوْ تَمْلأ مَا بَيْنَ
السَّموَات وَالأَرْضِ وَالصَّلاَةِ نورٌ، والصَّدَقَةُ بُرْهَانٌ، وَالصَّبْرُ
ضِيَاءٌ، والْقُرْآنُ حُجَّةُ لَكَ أَوْ عَلَيْكَ. كُلُّ النَّاس يَغْدُو،
فَبِائِعٌ نَفْسَهُ فمُعْتِقُها، أَوْ مُوبِقُهَا» رواه مسلم.
51- Ebû Mâlik Hâris İbni Âsım el–Eş’arî radıyallahu anh’den rivâyet
edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Temizlik
imanın yarısıdır. Elham-dülillah duası mizânı, sübhânellah ve elhamdülillah
sözleri ise yer ile gökler arasını se-vap ile doldurur. Namaz nurdur; sadaka
burhandır; sabır ziyâdır. Kur’an senin ya le-hinde ya da aleyhinde delildir.
Herkes sabahtan (pazara çıkar) nefsini satar; kimi onu âzâd kimi de helâk eder.
”
٥٢) عَنْ أبي سَعيدٍ بْن مَالِك بْن سِنَانٍ
الخُدْرِيِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا أَنَّ نَاساً مِنَ الأنصَارِ سَأَلُوا
رَسُولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فأَعْطاهُم، ثُمَّ سَأَلُوهُ
فَأَعْطَاهُمْ، حَتَّى نَفِد مَا عِنْدَهُ، فَقَالَ لَهُمْ حِينَ أَنَفَقَ كُلَّ
شَيْءٍ بِيَدِهِ: «مَا يَكُنْ مِنْ خَيْرٍ فَلَنْ أدَّخِرَهُ عَنْكُمْ، وَمَنْ
يسْتعْفِفْ يُعِفَّهُ الله وَمَنْ يَسْتَغْنِ يُغْنِهِ اللَّهُ، وَمَنْ
يَتَصَبَّرْ يُصَبِّرْهُ اللَّهُ. وَمَا أُعْطِىَ أَحَدٌ عَطَاءً خَيْراً
وَأَوْسَعَ مِنَ الصَّبْرِ» مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ.
52- Ebû Saîd Sa’d İbni Mâlik İbni Sinân el–Hudrî radıyallahu anhümâ’dan
nakledildiğine göre, Medineli müslümanlardan bir kısmı Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den bir şeyler istediler. O da verdi. Sonra yine istediler.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, elindekiler bitinceye kadar verdi.
Verebileceği şeyler tükenince onlara şöyle hitab etti:
“Yanımda bir şeyler olsaydı, onları sizden esirgemez, verirdim. Kim
dilenmekten çeki-nir, iffetli davranırsa, Allah onun iffetini arttırır. Kim tok
gözlü olmak isterse, Allah onu başkalarına muhtaç olmaktan kurtarır. Kim de
sabretmeye gayret ederse, Allah ona sabır verir. Hiç bir kimseye, sabırdan daha
hayırlı ve büyük bir lutufta bulunulmamış-tır.”
٥٣) عَنْ أبي يَحْيَى صُهَيْبِ بْنِ سِنَانٍ
رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم:
«عَجَباً لأمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أَمْرَهُ كُلَّهُ لَهُ خَيْرٌ، وَلَيْسَ ذَلِكَ
لأِحَدٍ إِلاَّ للْمُؤْمِن: إِنْ أَصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَكَرَ فَكَانَ خَيْراً
لَهُ، وَإِنْ أَصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَكَانَ خيْراً لَهُ» رواه مسلم.
53- Ebû Yahyâ Suheyb İbni Sinân radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Mü’minin durumu gıbta ve
hayranlığa de-ğer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir
özellik sadece mü’minde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır
olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.”
٥٤) عنْ أَبي سَعيدٍ وأَبي هُرَيْرة رضي
اللَّه عَنْهُمَا عن النَّبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَالَ: «مَا يُصِيبُ
الْمُسْلِمَ مِنْ نَصَبٍ وَلاَ وَصَبٍ وَلاَ هَمٍّ وَلاَ حَزَن وَلاَ أَذًى وَلاَ
غمٍّ، حتَّى الشَّوْكَةُ يُشَاكُها إِلاَّ كفَّر اللَّه بهَا مِنْ خطَايَاه» متفقٌ
عليه.
54- Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre radıyallahu anhümâ’dan rivâyet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Yorgunluk, sürekli
hastalık, tasa, keder, sı-kıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar
müslümanın başına gelen her şeyi, Allah, onun hatalarını bağışlamaya vesile
kılar.”
٥٥) عَنْ أَنَسٍ رضي اللَّهُ عنه قال: قال
رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: «لا يتَمنينَّ أَحدُكُمُ الْمَوْتَ
لِضُرٍّ أَصَابَهُ، فَإِنْ كَانَ لا بُدَّ فاعلاً فليقُل: اللَّهُمَّ أَحْيني ما
كَانَت الْحياةُ خَيراً لِي وتوفَّني إِذَا كَانَتِ الْوفاَةُ خَيْراً لِي» متفق
عليه.
55- Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Başına bir musibet geldi diye hiç
biriniz ölümü temenni etmesin. Mutlaka böyle bir şey temenni etmek zorunda
kalırsa: ‘Allahım, benim için yaşamak hayırlı olduğu sürece beni yaşat,
hakkımda ölüm hayırlı olduğu zaman da beni öldür’ desin.”
٥٦) عن أنس رضي اللَّه عنه قال: قال رسولُ
اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: «إِذَا أَرَادَ اللَّهُ بعبْدِهِ خَيْراً
عجَّلَ لَهُ الْعُقُوبةَ في الدُّنْيَا، وإِذَا أَرَادَ اللَّه بِعبدِهِ الشَّرَّ
أمسَكَ عنْهُ بذَنْبِهِ حتَّى يُوافِيَ بهِ يَومَ الْقِيامةِ»
56- Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah, iyiliğini dilediği kulunun
cezasını dünyada verir. Fenalığını dilediği kulunun cezasını da, kıyamet günü
günahını yüklenip gelsin diye, dünyada vermez.”
٥٧) وقَالَ النبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم: «إِنَّ عِظَمَ الْجزاءِ مَعَ عِظَمِ الْبلاءِ، وإِنَّ اللَّه تعالى إِذَا
أَحَبَّ قَوماً ابتلاهُمْ، فَمنْ رضِيَ فلَهُ الرضَا، ومَنْ سَخِطَ فَلَهُ
السُّخْطُ» رواه الترمذي وقَالَ: حديثٌ حسنٌ.
57- Nebî sallallahu aleyhi ve sellem (yine) şöyle buyurmuştur: “Mükâfâtın
büyüklüğü, belânın şiddetine göredir. Allah, sevdiği topluluğu belâya uğratır.
Kim başına gelene rızâ gösterirse Allah ondan hoşnut olur. Kim de rızâ
göstermezse, Allahın gazabına uğrar. ”
٥٨) عنْ أَبِي هُريرةَ رضي اللَّه عنه أَن
رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال: «لَيْسَ الشديدُ بالصُّرَعةِ
إِنمَّا الشديدُ الَّذي يمْلِكُ نَفسَهُ عِنْد الْغَضَبِ» متفقٌ عليه.
58- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Gerçek babayiğit, güreşte rakîbini
yenen değil, öfke-lendiği zaman nefsine hâkim olan kimsedir.”
Yorumlar
Yorum Gönder