Kayıtlar

Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in, Kızı Hz. Fatıma Radiyallahü Anha'ya öğrettiği Fakirlikten Kurtulma Duası

Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in, Kızı Hz. Fatıma Radiyallahü Anha'ya öğrettiği Fakirlikten Kurtulma Duası   اَللَّهُمَّ رَبَّ السَّمَوَاتِ السَّبْعِ وَرَبَّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ رَبَّنَا وَرَبَّ كُلِّ شَيْءٍ مُنْزِلَ التَّوْرَاةِ وَالْإِنْجِيلِ وَالْقُرْآنِ فَالِقَ الْحَبِّ وَالنَّوَى أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ كُلِّ شَيْءٍ أَنْتَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهِ أَنْتَ الْأَوَّلُ فَلَيْسَ قَبْلَكَ شَيْءٌ وَأَنْتَ الْآخِرُ فَلَيْسَ بَعْدَكَ شَيْءٌ وَأَنْتَ الظَّاهِرُ فَلَيْسَ فَوْقَكَ شَيْءٌ وَأَنْتَ الْبَاطِنُ فَلَيْسَ دُونَكَ شَيْءٌ اقْضِ عَنِّي الدَّيْنَ وَأَغْنِنِي مِنْ الْفَقْرِ Okunuşu: "Allâhümme Rabbe's-Semevâti's-seb'ı ve rabbe'l-arşı'l-azîm. Rabbene ve Rabbe külli şey'in münzilet-Tevrâti ve'l-İncîli ve'l-Kur'âni fâlika'l-habbi ve'n-nevâ ezûzü bike min şerri külli şey'in ente âhızün bi nâsıyetihî ve ente'l-evvelü ve feleyse kableke şey'ün ve ente'l-bâtınü ve fe leyse dûneke şey'ün akdı annî'd-deyne ...

Hz. Fatıma’ya Öğretilen Dua

Hz. Fatıma’ya Öğretilen Dua Enes b. Malik Radıyallahu Anh’dan nakledildiğine göre Sevgili Peygamberimiz Salallallahü Aleyhi Vesellem kızı Fatıma Radiyallahü Anha annemize:  “Ey Fatıma! Sabah akşam söylemen için sana vasiyet edeceğim! Şu duayı dinlemekten, seni engelleyen nedir?” Buyurdular. «يَاحَيُّ يَا قَيوُّمُ! بِرَحْمَتِكَ أَسْتَغِيثُ، أَصْلِحْ لِي شَأْنِي كُلَّهُ، وَلَا تَكِلْنِي إِلَى نَفْسِي طَرْفَةَ عَيْنٍ.» Okunuşu: Ya Hayy! Ya Kayyûm! Birahmetike estağîsü, eslıh lî şe’ni küllehü, velâ tekilnî ilâ nefsî tarfete aynin! Anlamı: Ya Hayy! Ya Kayyûm! Senin rahmetinle yardım dilerim. Bütün işlerimi düzelt ve beni göz açıp kapayınca kadar bile olsa nefsime bırakma.” Kaynak: (Hakim, el-Müstedrek, Kitabü’d-Dua, cilt: 1 sahife: 545)

Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’i Sevmenin Alâmetleri

Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’i Sevmenin Alâmetleri ·      Bir kimse, şayet birini, hakikaten, seviyorsa; kayıtsız şartsız ona uyar ve ona, aslâ muhâlefet etmez ve onun emirlerini hoş görür ve onun tekliflerine de razı olur. Ona uymak, Allâh’ü Teâlâ’nın açık emridir. Bu açık emirlerin sayısı Kur’ân-ı Kerîm’de pek çoktur. Bu emirlerden birisi, Âl-i İmrân: 31’de: “Habîbim de ki: Eğer siz Allah’ı seviyorsanız, hemen bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Zira Allah, çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.” diye beyan olunmuştur. ·      Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’in emri ve tavsiyelerini, kendi arzularına tercîh etmektir; ya’ni, kendi arzularını O’nun emir ve tavsiyelerine göre ayarlamaktır. ·      Allâh’ın rızâsını kazanmanın da ancak, her husûsta Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem’e ittiba’ etmek olduğunu bilerek, Allâh’ın rızâsını kulların rızâsına te...

Dilin Büyük Tehlikesi

Dilin Büyük Tehlikesi Dilin tehlikesi büyüktür. Onun tehlikesinden kurtuluş ancak susmakla mümkündür. Bunun için İslâm susmayı övmüş ve Müslümanları susmaya teşvîk etmiştir. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuşlardır : “Susan kurtulmuştur!” Susmak, hikmettir. Susan ise pek az! Abdullah b. SUfyan Radiyallahü Anh, babasından şöyle rivayet eder: “Ben Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’e; Ey Allah’ın Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellem! Bana İslâm’dan öyle bir-şey öğret ki bundan sonra artık hiç kimseden İslâm hakkında birşey sormaya muhtaç olmayayım!” diye sorduğumda Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem cevâb olarak buyurdular ki:   “Allah’a fmân ettim de, sonra dosdoğru ol!” Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’e sormaya devam ettim: “Hangi şeyden sakınayım yâ Resûlallâh Sallallahü Aleyhi Vesellem?” O da eliyle: “Mübarek dillerini işaret etti.” Sehl b. Sa’d es-Sa’df, Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’in şöyle buyurduk...

Ben Yandım! Siz Bari Yanmayın!

Ben Yandım! Siz Bari Yanmayın! Allahü Teâlâ, İbrahim Aleyhisselâma ; “Kazma küreğini al, filan dağa çık, orada büyük bir kabir var, onu kaz, içinde ne varsa bak!” buyurdu. İbrahim Aleyhisselam bu emri alınca hemen o tepeye çıkmış, bakmış ki, orada büyük bir mezar var. Onu kazmış, içinden bir levha çıkmış! Levhada şöyle yazıyormuş: “Ben Ad kavminin melikiyim. Bin sene yaşadım, bin orduyla savaştım, hepsini yendim. Bin defa evlendim, bin çocuğum oldu. Servetimin sayısını, sınırını ölçemez hâle geldim. Ama bir gün devası olmayan bir hastalığa yakalandım. “Beni bu dertten kurtarın, ne isterseniz vereceğim.” dedim. “Hattâ bütün servetimi vermeyi taahhüt ettim. Bütün doktorlar âciz kaldılar, bu hastalığa çare bulamadılar. Ölmek üzereyim, onun için bu levhayı yazdırdım ve son sözüm şudur:” “Bu dünya beni kandırdı, sizi de kandırmasın. Ben kuvvetime, servetime güvendim. Bana bir şey olmaz dedim, ama gördüm ki ben çok âcizmişim. Bütün servetim, her şeyim o hastalığa il...

Su ve Meşrubat Çeşitleriyle İlgili Hadîs-i Şerîfler

Su ve Meşrubat Çeşitleriyle İlgili Hadîs-i Şerîfler Muteber hadis kaynaklarımızdan anlaşıldığı üzere, asr-ı saâdette içilen meşrubat çeşitleri; bal şerbeti, hurma ve kuru üzüm şırası ve süt gibi içeceklerden oluşmaktadır. Hazreti Âişe (Radıyallahu Anhâ) validemiz anlatıyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in en çok sevdiği meşrubat; soğuk tatlı şerbetler idi.”[1] Yüce sahâbî Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh) hatıra ve teberrük için özenerek muhafaza ettiği Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in kadehini (su bardağını) sonraki nesillere gösterir ve şöyle derdi: “Ben, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bütün içeceklerini; bal şerbetini, hurma ve üzüm şırasını, suyu ve sütü O’na hep bu bardak ile ikram ederdim.”[2] Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anhâ) annemiz naklediyor: “Biz Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) için bir kapta şıra çıkarırdık. Şöyle ki; bir avuç hurma ya da bir avuç kuru üzüm alıp su ile beraber kabın içe...

“Senden büyük Allah var!”

“Senden büyük Allah var!” Padişahım çok yaşa!!! Osmanlı devlet geleneğinde hemen her padişaha uygulanan ve devlet törenlerinde dönemin padişahına dua niyetinde söylenen “Padişahım Çok Yaşa” sözü, asli manası incelenmediğinden, belki de yeterince önemsenmediğinden dolayı genç nesillere yanlış aktarılmış, akıllara yanlış kazınmıştır. Osmanlı devlet törenlerinde uygulanan ve teşrifat geleneklerinden biri sayılan padişah ve vezirler için söylenen güzel söz ve “Padişahım Çok Yaşa” nidaları, şimdilerde ise yerini el çırpmaya yani alkışa bırakmıştır. Uygulandığı dönemlerde ise hükümdara bir dalkavukluk, yalakalık değil halk tarafından: “Sen yaşa, sen yaşa ki devlet yaşasın, ülke yaşasın, millet yaşasın!” anlamına gelmekteydi. Devletin sağ olması milletin sağ olması, refah içinde yaşamak demekti. Bu sebeple padişahın bizzat iştirak ettiği törenlerde hep bir ağızdan söylenir, dualar ile devletin, milletin sağ olması niyaz edilirdi. Şimdilerde Sultan Abdülhamid Han’ın bazı m...

İlim mi Üstündür, Mal mı Üstündür?

İlim mi Üstündür, Mal mı Üstündür? “Haricîlerle; Hz. Ali Radiyallahü Anh arasında şu tartışma geçer: Haricîler Hz. Ali Kerremallahu Vecheh’e sorarlar, ‘Ya Ali ilim mi üstün yoksa mal mı?’ Hz. Ali Kerremallahu Vecheh “- İlim daha üstündür” diye cevap vermiş, fakat delil istemeleri karşısında ilmin üstünlüğünü şu şekilde ortaya koymuştur: ·      “İlim maldan üstün, çünkü ilim seni korur, hâlbuki sen malı korursun.” ·      “İlim harcandıkça artar, mal harcandıkça azalır.” ·      “İlim sayesinde düşmanlar dost olur, fakat mal böyle değildir.” ·      “İlim dünyadan uzaklaştırıp ahirete yaklaştırır. Mal ise ahiretten uzaklaştırıp dünyaya meylettirir.” ·      “İlim sahibi öldüğü zaman sahibinin mülkiyetinden çıkmaz, fakat mal kişi öldüğü zaman biter.” ·      “İlim sahibine sirayet eden bir nurdur. Mal ise buna muhaliftir.” ·   ...

Kendimi Mirac’da Bulurum

Kendimi Mirac’da Bulurum Namaz kılmaya karar verince önce herhangi bir sıkışıklığım varsa giderir, bedenimi rahatlatırım. Allah’ü Teâlâ kalbimi biliyor. Bütün azalarımın sükûnet bulmasını beklerim. Ezan-ı Muhammediye okunmaya başlayınca, İsrâfîl Aleyhisselâm “Sûr’u üfürüyor!” , abdeste kalkarken “Kabrimden kalkıyorum!” diye düşünürüm. Temiz bir kalple niyet ederek, uzuvlarımı yıkar, ağır ağır tam bir abdest alır kalben de tövbe eder, namaz kılacağım yere gelirim. Bir müddet oracıkta oturur dinlenirim. Bu sırada zihnimi toplar, endişemi yatıştırır, dağdağaları dağıtır, ondan sonra edep ve tevazu ile doğrulurum. Camiye giderken, “mahşer yerine gidiyorum” diye, müezzin kamet getirince, cemaat saf saf olurlarken, “Bu insanlar mahşer yerinde yüz yirmi saf olup, seksen safı, bizim Peygamberimizin ve kırk safı, diğer Peygamberlerin ümmetleri olsa gerektir!” derim. “Bundan başka bir namaz kılmaya erişemeyeceğim!” diye düşünerek korku ve ümit arasında heyecanlı bir durum...

Allah'tan Korkarım!

Allah'tan Korkarım! Hazreti Zeyd Radıyallahü Anh anlattı: “- Birgün İbn-i Ömer Radıyallahü Anh köle olan bir çobana rastladı. Koyun sürüsünü otlatmakla meşgul olan çobana şöyle dedi: “- Besili, etlik bir koyun varsa getir de kesip yiyelim.” Çoban cevâbında: “- Koyun vermem mümkün değil. Çünkü sahibi burada yok!” der. İbn-i Ömer Radıyallahü Anh “- Olsun, koyunun sahibine; ‘- Koyunu kurt kaptı!’ dersin” dedi. Çoban: “- Böyle yapmaktan Allahü Teâlâ’ya sığınırım. Ondan korkarım. Çünkü O her şeyi bilmektedir!” dedi. İbn-i Ömer Radıyallahü Anh çobanın takvâsının çokluğunu böylece anladı ve hemen sahibini bulup, köleyi ve koyun sürüsünü satın aldı; köleyi âzâd edip, sonra da koyun sürüsünü o çobana hediye etti.”

Suya Bakarken Gülümseyişim

Suya Bakarken Gülümseyişim  Suya bakarken gülümseyişim, Yaşamın engin ve vahşi denizinde Çok uzaklara yelken açtı; Ama sayabileceğimden çok fazlası Yüzerek bana geri geldi. “Kara bulutlar kaybolacak” diye fısıldayarak Birinin elini sıktım; Bütün gün yaşamın Kutsandığını duyumsadım. En çok gereken yere Bir mutluluk düşüncesi gönderdim; Ve çok geçmeden büyük bir sevinçle doldum. Güç bela kazanıp biriktirdiğim Azıcık altını akıllıca paylaştım; Ve çok geçmeden yüz katına çıkarak Bana geri geldiğini anladım. Bir miktar çabayla, Birinin tepeye tırmanmasına yardım ettim; Yeni bir dostluk gibi, Çok değerli bir şey elde ettim. Her sabah uyandığımda, Nasıl başarabileceğimi düşünüyorum; “Önce hizmet ederek” diyorum. Biliyorum ki ben, verdikçe varım! THOMAS GAINES

Bir Avuç Topluluğu Helak Edersen!

Resim
Bir Avuç Topluluğu Helak Edersen ! Bedir’de geceleyin ince ince yağan bir yağmura tutulduk. Kalkanların ve ağaçların altlarında siperlendik. Hepimiz tatlı bir uykuya daldık. Yalnız Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem geceyi, ağacın altında namaz kılarak, ağlayarak ve - Allah’ım! Sen şu bir avuç topluluğu helak edersen, artık sana yeryüzünde hiç ibadet olunmaz! Diye yalvararak geçirdi. Tan yeri ağarınca, “Ey Allah’ın kulları! Namaza!” diye seslendi. Ağaç ve kalkanların altından çıkanlar Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’ın yanına geldiler. Onlara namaz kıldırdı ve düşmanla çarpışmaya teşvik etti.

Ramazân-ı Şerîf Zikirleri

Ramazân-ı Şerîf Zikirleri Ramazan ayının ilk 10 günü  (1’i ile 10’u Arası) Ebû Hureyre Radıyallâhu Anh’dan rivâyet edilen: “Ramazan ayının evveli büyük bir rahmettir, ortası tam bir mağfirettir, sonu ise cehennemden azattır.” hadîs-i şerîfinden dolayı olsa gerektir ki âlimlerimiz, her biri yüzer kere okunmak üzere: İlk on günde: ”يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ“ (جَلَّ شَانُهُ)  “100 defa  “Yâ ERHAMERRÂHİMİN” (celle şanuhu) “Ey acıyanların en merhametlisi!” Ramazan ayının 10-ile 20 sinde  (10’u ile 20’si Arası) İkinci on günde: ”يَا غَفَّارَ الذُّنُوبِ“ (جَلَّ شَانُهُ) “100 defa  “Yâ GAFFÂREZZÜNÛB” (celle şanuhu) “Ey tüm günahları çokça bağışlayan!” Ramazan ayının son 10 günü  (20’si ile 30’u Arası) Üçüncü on günde: ”يَا مُعْتِقَ الرِّقَابِ“ (جَلَّ شَانُهُ)  “100 defa  “Yâ MU'TİKARRİKÂB”   (celle şanuhu) “Ey boyunları cehennemden âzâd eden!” zikirlerini okumayı müstehap görmüşlerdir.

Bir Kadının İtirafları

Bir Kadının İtirafları On yedi yıllık evlilikten sonra bir kadın şunları söylüyor: Erkek, Allah'ın yarattığı en güzel canlıdır. Eşine, kızına, kız kardeşine, annesine, babasına, torununa vermek için sahip olduğu her şeyi feda edip, vazgeçer. Gençliğini ve sağlığını eşi ve çocukları için feda eder, çünkü sürekli çalışır. Bazen gece geç vakitlere kadar çalışmaya devam eder, ailesinin hayatını, çocuklarının geleceğini inşa etmeye çalışır. Birkaç işte çalışmak zorunda kalsa ve bu sağlığına mal olsa dahi; sürekli mücadele eder. Annesinden, diğer yakınlarından, hatta iş yerinde amirinden işittiği azarlara tahammül eder. Tüm bunların sonunda yine kabak onun başına patlar. Biraz eğlenmek için gezmeye çıksa, sorumsuz biri oluverir. Evde kalsa, tembel olur. Hata ettiklerinde çocuklarına kızınca, vahşi baba olur. Kızmasa, boş verici baba olur. Karısının çalışmasına izin vermezse geri kafalı, karısının başının belası, izin verse, karısının parasını istis...

Oğula Nasihat

Oğula Nasihat Nasihatimdir, bu oku da dinle Gözlerine yaşı doldurma oğul Ömür ölçülmüyor, elli yüz binle Boş yere benzini soldurma oğul Güvenme yaşına günler dolacak Annende babanda bir gün ölecek Belki de kardeşin sana kalacak Saygıyı, sevgiyi, öldürme oğul Hep ileriye git, geriye bakma İşini sağlam tut, elden bırakma Yalan dolan ile karşıma çıkma Aç gözlülük yapıp, saldırma oğul Hileyi, hurdayı işine koyma Riyakâr insanı insandan sayma Birine verdiğin sözünden cayma Kendini polisle, aldırma oğul Hep aklını kullan eli dineme Fakir, fukarayı asla çiğneme Kötü söz getirme benim sineme Herkesi arkandan güldürme oğul Büyüğün, yanında düğmeni takın Kendinden küçüğe sevgiyle bakın Alkol, sigaraya yaklaşma sakın Saçımı, başımı yoldurma oğul Toplumda ermiş ol sohbeti dinle Kimseye davranma nefret ve kinle İnsanlık ölçülmez para, pul dinle Dostluğu ortadan kaldırma oğul Derdini sormadan kimseyi kırma Dürüst olmayanla...