Çokça Tevbe Etmek Allah’ü Teâlâ’dan Bağışlanma Dilemek
Çokça Tevbe Etmek Allah’ü Teâlâ’dan Bağışlanma Dilemek
Bir
adam Hasan Basri' (R.a) yanına gelir der ki;
''Ey
imâm! Gök yağmur vermiyor'' dedi.
İmâm:
''Hz.Allâh'a istiğfar et'' dedi.
Sonra
başka bir adam geldi.
''Eşimin
çocuğu olmuyor'' dedi.
İmâm:
''Hz.Allâh'a istiğfar et'' dedi.
Sonra
üçüncü bir adam geldi:
İmâm,
ona da: ''Hz.Allâh'a istiğfar et'' dedi.
Mecliste
bulunanlardan biri, dedi ki:
''Ey
İmâm, ihtiyacı için yanına gelenlere, sadece
''Hz.
Allah'a istiğfar et mi dersin?
Bunun
üzerine Hasan Basri R.a dedi ki:
''Sen
Hz Allâh'ın şu âyetini hiç okumadın mı? Bismillahirrahmanirrahim.
Onlara dedim ki: Rabbinizden
bağışlanma dileyin! Çünkü O, günahları çokça bağışlayıcıdır. Bağışlanma dileyin
ki üzerinize bol bol yağmur yağdırsın.
Mallarınızı, evlatlarınızı
çoğaltsın, size bağlar, bahçeler versin, sizin için ırmaklar akıtsın. (Nuh
suresi 10-12)
Allah'ım
farkındayız; Bize bulaşan günah, haram, hatalarımıza tevbe etmeden, huzur
bulamayız.
Allah'ım
sebepler sendendir; edep bizlerden. Etme bizi ya Rabb; edepsizlerden…
Rabbim
haddini aşan duygulardan ve gece olunca çöken hüzünlerden sana sığınıyoruz. Allah'ım
bizlere "bizi bağışlayacağın"
ameller nasip et!
Âmin Allâhümme Âmin...
Estağfirullâh’ellezî
lâ ilâhe illâ hû, el-Hayye’l-Kayyûme ve etûbü ileyh:
İbni
Mes’ûd radıyAllahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallAllahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
Her
kim ‘estağfirullâh’ellezî lâ ilâhe illâ hû, el-Hayye’l-Kayyûme ve etûbü ileyh:
Kendisinden başka ilâh bulunmayan, ebedî hayatla daima diri olan, her şeyin
varlığı kendisine bağlı olup kâinatı yöneten Allah’tan beni bağışlamasını diler
ve günahlarıma tövbe ederim’ diye yalvarırsa, savaştan kaçmış bile olsa,
günahları bağışlanır.
(Ebû
Dâvûd, Vitir 26; Tirmizî, Daavât 118; Hâkim, el-Müstedrek, I, 511. Ayrıca bk.
İbni Mâce, Edeb 57)
Açıklamalar
Tövbe
ve istiğfâr değişik cümlelerle yapılabilir. 1876 numaralı hadiste Resûl-i Ekrem
Efendimiz’in farklı bir istiğfâr cümlesini görmüştük. Cenâb-ı Hakk’ın güzel
isimlerinden Hay ve Kayyûm u da ihtiva eden bu istiğfâr cümlesi ise daha yaygın
olarak okunur. Hadisimizde böyle istiğfâr eden kimsenin günahlarının
bağışlanacağı, hatta savaştan kaçmak gibi büyük günahlardan birini işlemiş olsa
bile affedileceği müjdelenmektedir. Savaştan kaçmanın insanı helâke götüren
yedi büyük günahtan biri olduğu 1797 numaralı hadiste geçmişti.
Burada,
önemli bir hususa dikkat edilmesi gerekmektedir. Estağfirullâh’ellezî lâ ilâhe
illâ hû, el-Hayye’l-Kayyûme ve etûbü ileyh diyen kimse, bağışlanma müjdesini
almakla beraber, büyük bir sorumluluğun da altına girmektedir. Zira o, Hay ve
Kayyûm olan Allah’a günahından tövbe ettiğine dair söz vermektedir. Kâinatın
Rabbine böyle bir söz veren kimse bu sözünde mutlaka durmalıdır. Şayet
tövbesine kendisi de inanmıyorsa, o takdirde Allah’a yalan söylüyor, daha açık
bir ifadeyle, kendi münafıklığını onaylıyor demektir. Gönlünde bir günaha ilgi
duyduğu halde onu yapmayacağına dair Allah’a söz veren kimse, hâşâ O’nunla alay
etmiş olmaktadır. Böylesine korkunç bir durumun hiçbir izah şekli yoktur.
Tövbesinde samimi olmak şartıyla insanın bağışlanmasına imkân hazırlayan bu
istiğfârı dilden düşürmemelidir.
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1.
İstiğfâr, insanın Allah hakkıyla ilgili günahlarından kurtulmasını sağlar. Bu
sebeple bir kul Allah’ın yasaklarından birini çiğnediği zaman, yaptığından
ötürü pişmanlık duyarak Allah’tan af dilemeli, tövbe ve istiğfâr etmelidir.
2.
Tövbe ve istiğfârın kabul edilmesi için insanın o günahtan soğuması ve onu bir
daha yapmayacağına dair Allah’a verdiği sözde samimi olması gerekir.
1879. Şeddâd İbni Evs
radıyAllahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallAllahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
İstiğfârın
en üstünü kulun şöyle demesidir:
Allâhümme
ente rabbî, lâ ilâhe illâ ente, halaktenî ve ene ‘abdüke, ve ene ‘alâ ‘ahdike
ve va’dike m’esteta’tü. Eûzü bike min şerri mâ sana’tü, ebûü leke bi-ni’metike
‘aleyye, ve ebûü bi-zenbî, fağfir lî fe-innehû lâ yağfirü’z-zünûbe illâ ente.
Allahım!
Sen benim Rabbimsin. İbadete lâyık senden başka tanrı yoktur. Beni sen
yarattın. Ben senin kulunum. Ezelde sana verdiğim sözümde ve vaadimde hâlâ
gücüm yettiğince durmaktayım. İşlediğim kusurların şerrinden sana sığınırım.
Bana lutfettiğin nimetleri yüce huzurunda minnetle anar, günahımı itiraf
ederim. Beni affet; şüphe yok ki günahları senden başka affedecek yoktur.
Resûl-i
Ekrem sözüne şöyle devam etti: Her kim, bu seyyidü’l-istiğfârı sevabına ve
faziletine bütün kalbiyle inanarak gündüz okur da o gün akşam olmadan ölürse
cennetlik olur. Yine her kim, sevabına ve faziletine gönülden inanarak gece
okur da sabah olmadan ölürse cennetlik olur.
(Buhârî,
Daavât 2, 16. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 100-101; Tirmizî, Daavât 15; Nesâî,
İstiâze 57)
Açıklamalar
Bu
dua ve istiğfâr tövbenin her türünü içine almaktadır. Son derece zengin nefis
üslûbu, oldukça derin geniş mânası sebebiyle ona seyyidü’l-istiğfâr adı
verilmiştir. Zira seyyidü’l-istiğfârı okuyan bir kul, biricik ilâhının Cenâb-ı
Hak olduğunu bütün samimiyetiyle belirtmekte, ibadetini sadece O’na yaptığını
ifade etmektedir. Tek ve eşsiz yaratanın Allah olduğunu söylemekte, Rabbinin
ezelde kendisiyle yaptığı sözleşmeyi kabul etmekte ve orada Mevlâsına verdiği
söze bağlı kaldığını samimiyetle arz etmektedir. Cenâb-ı Mevlâ’nın kendisine
lutfettiği nimetleri şükranla yâdetmekte, işlediği günahları mahcûbiyetle
itiraf etmekte, bu günahlardan dolayı kime sığınmak gerektiğinin şuuru içinde
olduğunu bildirmekte, günahlarından kurtulma arzusunu açıklamakta ve onları
Allah’tan başka kimsenin affedemeyeceği bilinciyle bağışlanma niyaz etmektedir.
Görüldüğü
üzere seyyidü’l-istiğfârda, yegâne kudret sahibinin erişilmez yüceliği dile
getirilmekte, buna karşılık O’nun affına ve bağışına muhtaç olan kulun aczi ve
zayıflığı, pek sade ve samimi bir dille ortaya konulmaktadır.
Ezelde sana verdiğim sözümde ve
vaadimde hâlâ gücüm yettiğince durmaktayım cümlesinde kulun pek zarif bir
surette aczini itirafı vardır. O bu sözüyle, yâ Rabbî! Bezm-i elestte bize
Sizin Rabbiniz değil miyim diye sormuştun; biz de Rabbimizsin Allahım!
demiştik. Kabul ve itiraf ettiğim bu kulluğun icabını şüphesiz en iyi biçimde
yapmam gerekir. Çünkü sen buna lâyıksın; ama ben kusurlu bir varlığım; sana
lâyık olduğun kulluğu gerektiği şekilde göstermekten âcizim, bununla beraber
elimden geleni yapmaya çalışıyorum, demektedir. Bunun hemen ardından kul
İşlediğim kusurların şerrinden sana sığınırım demekle, Ey Rabbim! Durum
arzettiğim gibi olduğuna göre, sen benim yaptıklarımın yetersizliğine bakma!
Bana, ortaya koyduğum davranışlara ve kulluğa göre muâmele etme diye
yalvarmaktadır. Daha sonra kul Allah’ın nimetlerini minnetle anıp günahını
itiraf etmekle, o günahlardan kurtulmayı çok istediğini, ama bunu yapmaya
gücünün yetmediğini dile getirmekte ve Rabbim! Beni affet! diye yalvarmaktadır.
Şüphesiz
bu istiğfâr, kulun Mevlâsına yakarışını samimi bir şekilde yansıtması
sebebiyle, gerçekten de seyyidü’l-istiğfâr diye anılmaya lâyık güzellikte ve
mükemmelliktedir. Nebiyy-i Muhterem Efendimiz’in en güzel hediyelerinden biri
olan seyyidü’l-istiğfârın çarpıcı sözlerinde İlâhî vahyin izleri sezilmektedir.
Hadisin sonundaki o gün veya o
gece ölenin cennetlik olması müjdesi, günahlar altında ezilen zavallı gönüllere
bir seher yeli serinliği ve canlılığı getirmektedir.
Tecrîd-i Sarîh mütercimlerinden
merhum Kâmil Miras Bey’in Ne güzel âdet idi diye belirttiğine göre, vaktiyle
Anadolu’daki büyük camilerde, perşembe günleri ikindi namazından sonra,
seyyidü’l-istiğfâr duası imam ve cemaat tarafından beraberce okunurmuş (Tecrid
Tercemesi, XII, 335).
Hadisten
Öğrendiklerimiz
1.
Seyyidü’l-istiğfâr, her bir müslüman için mutlaka faydalanılması gereken büyük
bir imkândır. Onun İnsana kazandıracağı ilâhî bağışa ve fazilete gönülden
inanmalı, üstün bir edeple ve samimiyetle okumalıdır.
2.
Bu dua, Allah’ın yüce kudretini, kulun aczini ve zaafını, Rabbine ve O’nun
affına olan ihtiyacını pek nefis bir üslupla dile getirmekte, kul ile Rabbi
arasında mükemmel bir yakınlık sağlamaktadır.
3.
Seyyidü’l-istiğfârı, sevabına ve faziletine inanarak okuyan kimseye cennet vaad
edilmektedir.
Riyazüs Salihin
Seyyidül
İstiğfar Duası
اَللَّهُمَّ أَنْتَ رَبِّي
لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ خَلَقْتَنيِ وَ أَنَا عَبْدُكَ، وَ أَنَا عَلَى عَهْدِكَ
وَ وَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ، أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ، أَبُوءُ لَكَ
بِنِعْمَتِكَ عَلََىَّ، وَأَبُوءُ بِذَنْبيِ فَاغْفِرْ ليِ فَإِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ
الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ
Allah’ım!
Sen benim Rabbimsin. Senden başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur. Beni
sen yarattın ve ben senin kulunum. Gücüm yettiğince sana verdiğim söz üzereyim.
Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Üzerimdeki nimetini ve günahlarımı
kabul ediyorum. Beni bağışla. Şüphesiz günahları ancak sen bağışlarsın.
Kim
bunu akşamladığı zaman içtenlikle inanarak söyler de o gece ölürse, cennete
girer. Sabahladığı vakit yaparsa da böyledir.
(Hadis-i Şerif Buhâri, (7/150).
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder