En Üstün Zikir-En Makbul Dua
En Üstün
Zikir-En Makbul Dua
Cabir İbni Abdullah radiyallahu
anh, Rasulüllah sallellahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim
demiştir:
“Zikrin en üstünü lâ
ilahe illallah; duanın en makbulü el-hamdulillah demektir.”
İman bir irtibat ve uyanıklıktır.
Bu anlamda mü’min de sorumlu ve dolayısıyla uyanık insan demektir. Çünkü o,
sahip olduğu değerlerin verdiği tabii ve sürekli bir uyanıklık içinde olmak
zorundadır. Aslında bu, müminin bizzat kendisine karşı sorumluluğu
anlamındadır.
Mü’min sahip olduğu değerleri
ve sorumluluk şuurunu kendisine vermiş olan ile sürekli bir irtibat kurma
ihtiyacındadır. Zikir (anma) ve dua (teşekkür ve uyarma) bu ihtiyacın
karşılanma yollarıdır. Rabb-kul ilişkilerindeki ana irtibat yollarından biri
işte bu, kuldan Rabb’a yönelik olan zikir-dua bağlantısıdır.
Burada hemen işaret edilmesi
gerekli olan nokta şudur: Zikir ve duanın mecburi olmamakla beraber belli
ifadeleri, kelimeleri yani sözleri olacaktır. Kelime ve sözler, kul-Rabb
arasındaki irtibatın şifreleri olarak müminin tam bir vecd ve dikkat haline,
Allah Resulü’nün tarif ve tespitiyle Allah’ı görüyormuşçasına kulluk yapma
çizgisine, ihsan kalitesine ulaştıran araçlardır. Bu sebeple de zikir ve dua
anlamı taşıyan her sözün bir değeri olduğu açıktır. Ancak bunlar arasında da
hiç kuşkusuz bir en isabetlisi, en üstünü, en makbulü, en uygunu olacaktır.
İşte hadisimiz bizi bu noktada aydınlatmaktadır: Zikrin en üstünü la ilahe
illallah; duanın en makbulü el-humdu lillah demektir.
Üstünlük Yönleri
Öncelikle hadisimizdeki bu
tespit, Mü’min Suresi 65. ayetine aynen uymaktadır. Meali şöyledir: “Allah
(daima) diridir, O’ndan başka tanrı yoktur. O halde din’i yalnız O’na has
kılarak Allah’a dua edin. Hamd, âlemlerin Rabb’i Allah’a mahsustur.”
La ilahe illallah ikrarı, inanç dünyamızın; el-Hamdu lillah
duası da amel yani kulluk dünyamızın ilk ve temel cümleleridir. Üstünlüklerinin
bir noktası bu özelliklerinde yatmaktadır. Nitekim bir hadis-i şerifte, “İman
yetmiş kusur şubedir. En üstünü la ilahe illallah sözüdür...” Buyurulmustur.
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim de el-Hamdu lillah cümlesiyle başlamaktadır. Baş
ibadet namazın her rekâtına yine el-Hamdü lillah ile girilmektedir. Hatta
-belki de bu noktayı dikkate almanın bir sonucu olarak- hadisimizdeki “duanın
en makbulü el-Hamdu lillah demektir” beyanından maksadın, Fatiha
Suresi’nin tamamı olabileceği ileri sürülmüştür.
Allah’ın Seçmiş Olması
İslam inancının ayırıcı
özelliği, alamet-i farikası ya da değişmeyen ilkesi lâ ilahe illallah; İslami
hayatın, Müslüman kulluğunun belirleyici sözcüğü el-Hamdı lillâh’tır. Sevgili
Peygamberimiz, Kendisine gelerek “en üstün söz hangisidir?” diye
soran Müslüman’a; “aziz ve celil olan Allah’ın, kulları için seçtiği
sözdür...” cevabini vermiştir. Peygamber Efendimizin bu cevabi,
üstünlükte kaynak boyutunu, Sâri’ Teâlâ tarafından tespit edilmiş olmanın
önemini, yani zikir ve duada Kitap ve Sünnet çizgisinin değerini gözler önüne
sermektedir. Kur’an-i Kerim’deki dua ayetleri ve mensur dualara yani
Rasulullah’ın yaptığı dua, lafızları ile dua etmeye özen göstermenin gerekçesi
ve isabeti de bu tespittir.
İslam bilginleri, başlangıçtan
beri gerek hadis kitaplarının dua zikir, deavat bölümlerinde, gerekse müstakil
eserlerde Peygamber Efendimizin dua ve zikirlerini toplamaya özel bir gayret
göstermişler ve irili-ufaklı birçok dua ve zikir kitabi ve mecmuası
oluşturmuşlardır.
Burada, hakkında “bi’id-dar
ve’steri’l-ezkar: (evi sat, ezkar’i al)” sözünün darb-ı mesel haline
geldiği büyük muhaddis en-Nevevi’nin şöhretli eseri el-Ezkar’ını hatırlamadan
geçmemize imkân yoktur. Müellif bu eserinde, Peygamber Efendimizin muhtelif
vesilelerle yaptığı duaları toplamıştır. Bu sebeple dua ve zikir konusunda
muteber bir başvuru kaynağıdır.
Kısalık-Pratiklik
Hadisimizin ilan ettiği
üstünlük, bize göre bahis konusu dua-zikir cümlelerinin kısa ve pratik
olmalarından da kaynaklanmaktadır. Zaman ve mekân şartlarına bakmadan hep
alıştığı ya da ezberlediği duaları tekrarlamak yerine, esnek davranıp zaman ve
zemine Göre içten bir el-Hamdı lillah demekle yetinmenin isabeti ortadadır.
Hadisimiz bizleri iste bu noktada eğitmekte, isin özünü yakalamaya çalışmanın,
dini hayatımızdaki yerine dikkatlerimizi çekmektedir. İçtenlikle söylenecek bir
kısa cümleciğin, dakikalarca suren yapmacık yakarmalardan daha makbul olduğunu
belirtmektedir.
Özlülük
Üstünlükte özlülüğün etkisi muhakkaktır.
Hadisimiz bize bu mesajı da vermektedir. Zira ne kadar uzun ve tumturaklı ya da
samimi olursa olsun, her turlu dua ve zikrin özü, neticede La ilahe illallah ve
el-Hamdü lillah cümlelerinde ifadesini bulan tevhid ve hamd’den ibarettir.
Nitekim cennetteki müminler hakkında “dualarının sonu âlemlerin Rabbi,
Allah’a hamd olsundur” buyurulmuştur.
Öte yandan, İslam adına dillerde sadece hadisimizdeki tevhid ve
hamd cümlecikleri kalsa, yine de İslam’ı anlatmaya, hatırlatmaya, aratmaya,
yasatmaya yetecektir. Bu iki cümleciğin üstünlüğü, böylesi bir temsil
kabiliyetiyle de yakından alakalı olmalıdır.
Mahiyeti
La ilahe illallah zikrinin üstünlüğü
nefy ve ısbat’ı bir arada ihtiva etmesinden de kaynaklanmaktadır. Ulûhiyeti
sadece Allah’a tahsis etmenin yani tevhid inancının ortak kabul etmez niteliğini
en özlü şekilde bir anda ifade etmekte olması, onun en ustun olması için
yeterlidir.
Ayni şekilde, hamd ve teşekküre
gerçekten layık olanın sadece Allah Teâlâ olduğu esasini belirleyen el-Hamdu
lillah ifadesi her turlu teşekkür, istek ve temennilerin giriş cümlesi olarak “en
üstündür”
Ayrıca, mu ‘mini iman çizgisinde
tutacak en son nokta, hiç şüphe yoktur ki, onun için en önemli, en ustun, en kıymetli
ve en nazik noktadır. La ilahe illallah ve el-Hamdu lillah cümleleri ise, Müslümanı
tevhid ve kulluk çizgisinde tutan -bir bakıma- en son beyan ve ikrarlardır.
Yani İslam kimliğinin göstergeleridir ve bu sebeple de “en üstündürler.”
Tehlil ve hamd-u sena’yı zikir
ve dua olarak taşıdıkları üstün değerleriyle tespit ve ilan eden hadisimiz,
kaliteli bir mümin hayatinin samimiyet, esneklik ve özlülük çizgisine en üst
seviyeden işaret etmiş olmaktadır. İhsan’ı yakalamanın temel şartı da bu
vasıflar olsa gerektir.
Kitap ve Sünnet çizgisini
hayatimizin her safhasında olduğu gibi dua ve zikirde de takibe bizleri
muvaffak kılmasını yüce Rabbimizden niyaz ederim. El-Hamdü lillahi ala külli
hal..
(HADİSLERLE GERÇEKLER2, 79)
Yorumlar
Yorum Gönder