Muhabbetin Meyvesi
Muhabbetin Meyvesi
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“...Allâh onlardan râzıdır, onlar da Allâh’dan
râzıdır.” (Beyyine, 8)
Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular:
"Cennete girecek bir kısım insanlar vardır ki, onların
kalpleri kuş kalbi gibi (rakîk ve güven içinde)dir." (Müslim, Cennet 27.
Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 331)
Rivâyete göre Hazret-i Peygamber Sallallahü Aleyhi
Vesellem Hârise Radiyallahü Anh‘e sordular:
“-Yâ Hârise! Nasıl sabâhladın?”
Hârise:
“-Hakîkî bir mü’min olarak!” cevâbını verdi.
Bu defâ Hazret-i Peygamber (sav):
“-Yâ Hârise! Senin îmânının hakîkatinin delîli nedir?”
dedi.
Hârise Radiyallahü Anh:
“-Yâ Rasûlallâh! Nefsimi dünyâdan çektim. O kadar ki,
dünyânın taşı ile altını, çamuru ile gümüşü, (gam ile sürûru) bana müsâvî oldu.
Gecelerimi uykusuz, gündüzlerimi susuz geçiriyorum. O hâle geldim ki, şimdi
Rabbimin arşını âşikâr bir şekilde görür gibiyim…” dedi.
Bunun üzerine Allâh Rasûlü (sav):
“-Tamam yâ Hârise! Gönlünü bu hâliyle muhâfaza et!
İşte istikâmet budur!..” buyurdular.
Hakk yolunda insanın varabileceği en yüce makâm, Allâh
Teâlâ’nın kulundan râzı olmasıdır ki, bu da kulun Allâh’dan râzılığı ve O’na
teslîmiyyetinin bir mükâfâtıdır.
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel
İsimleri)
el-Muhsî: Sonsuz
ilmi ile her şeyi kuşatan ve mülkündeki her şeyin sayısını bilen, her yapılanı
bir bir sayan demektir.
Kısa Günün Kârı
Rızâ, muhabbetin nihâî meyvesidir. Gönlü aşk ile dolu
olan kul, Rabbinden gelen her şeyi sevgisi nisbetinde kucaklar. Hattâ âşık,
elemin acısını duysa bile buna o kadar râzıdır ki, ızdırâba rağbet ve heves
dahî edebilir. Bu, ilerde alacağı mükâfât için şimdiki geçici eleme râzı
olmaktır.
Lügatçe
nihâî: 1.
Kesin. 2. Son. 3. Sona eriştiren.
müsâvî:
Birbirine denk olmak, aynı seviyede olmak. Denk, aynı derecede.
âşikâr: Açık,
belli.
Yorumlar
Yorum Gönder