Biz misafiriz!
Biz misafiriz!
Hikmet ehli
zatlar buyuruyor ki:
Bu dünya
imtihan yeridir. Gelip geçicidir. Tohum ekme yeridir. Hasat biçilmesi
ahirettedir. Onun için (Dünya ahiretin tarlasıdır) buyuruluyor. Bu dünyada
devamlı huzur, rahat arayan ahmaktır. Bu dünyada, Cenab-ı Hakkın ahirette vaad
ettiklerini arayanlar, Allahü teâlânın Cennette vereceklerini isteyenler
yanılırlar; çünkü Peygamber efendimiz, (Dünya, müminin zindanı, kâfirin
Cennetidir) buyuruyor.
Müminin
zindanı demek, müminler dünyada sıkıntı çekecek demektir; çünkü hapishanede
olan sıkıntı çeker. Sabredeceğiz, şükredeceğiz. Rabbimizin bizi af ve mağfiret
edeceğini; merhametiyle, lütfu ile bize Cennetini ihsan edeceğini ümit
ediyoruz, onu istiyoruz. Vereceğine de inanıyoruz, zerre kadar şüphemiz yoktur;
çünkü Cenab-ı Hak, (Kulum beni nasıl zannederse, onu öyle karşılarım)
buyuruyor. Cenneti istemeyenler, alay edenler de var. Onlar da öyle istiyor.
Allahü teâlâ, istemeyene Cenneti verir mi?
Her işimiz,
her yaptığımız, her hareketimiz imtihandır. İmtihanda duyulan heyecan, yaşarken
duyulmazsa, emir ve yasaklara dikkat edilmezse, dine uymada gevşeklik olursa,
diğer taraf sıkıntılı olur. İşte, imtihana çekileceğimizi unutmamalı, agâh yani
uyanık olmalı, gafletten kurtulmalı. Mesela, helalinden kazanmak, helal lokma
yemek, dinimize uygun olarak evlenmek, iş kurarken, iş bozarken, Rabbim bundan
razı mı, değil mi diye düşünmek, hep agâh olmaktır.
İnsan
birinin evindeyken daima ev sahibiyle yaşar. Mesela, İmam-ı Rabbani
hazretlerinin evinde olsaydık, o anda nasıl o mübarek zatı unuturuz ki? Bu
mümkün mü? Her tarafta o mübarek zat var; çünkü onların evi. Orada oturuyor,
orada konuşuyor. Yani onların evinde, onların yanında, başka bir şey akla
gelmez ki. İnsan nasıl o mübarek zatın evinde olur da, kendisini meyhanede,
kendisini sokakta zannedebilir. Olacak iş değildir.
İşte bunun
gibi, bütün kâinat da Rabbimizindir. Her an Onun nimetlerini yiyoruz. Her an
Onun durdurmasıyla hayattayız. Her an bizi konuşturan, işittiren, yürüten,
besleyen hep Odur. Her an bizi görüyor, her an bizi işitiyor. Onunlayız. Peki,
insan Rabbimizin bize ihsan ettiği mekânda yaşar da, nasıl nimet sahibinden
gâfil olur? Nasıl Onu unutur?
Allahü
teâlâyı unutmamak, Onu her an hatırlamak Müslümanlıktır. Kısmen de Müslümanlık
olmaz. Camide Müslümanlık, sokakta canavarlık olmaz. Bütün kâinat Onundur. Biz
misafiriz. Allahü teâlâyı unutmazsak, neyi hatırlarsak o şekilde ölürüz.
Peygamber efendimiz, (Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle
haşrolursunuz) buyuruyor.
www.mehmetalidemirbas.com
Yorumlar
Yorum Gönder