Rahle-i Edeb; Mecliste Oturma Adabı

Rahle-i Edeb; Mecliste Oturma Adabı

İlim Ve Sohbet Meclisleri

İlim veya zikir meclislerinde gerekli adap ve erkâna son derece riayet edilmelidir. Sohbet meclislerine sonradan katılan kişiler, o mahaldekilerin dikkatlerini dağıtmadan, kendilerine en yakın ve boş olan bir yere sessizce oturmalıdır. Zira Câbir b. Semure Radiyallahü Anh'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Nebi Sallallahü Aleyhi Vesellem'(in huzurun)a vardığımız zaman (her)birimiz, (meclisin) bittiği (yani önüne gelen ilk boş) yere otururdu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 16)

Meclise Gelenlere Karşı Davranış Adabı

Toplu olarak oturulan meclislere biri gelince ona yer gösterilmelidir. Meclise gelen kimse meclisin büyüğünün elini öpüp musafaha ettikten sonra diğerleriyle musafahalaşmadan yerine oturmalıdır.

İki kişi arasına izinleri olmadan oturulmaz. Çünkü bu durum sıkıntı ve meşakkat verebilir. Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v); Abdullah b. Amr Radiyallahü Anh’den rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: “İzinleri olmadıkça iki (kişi)nin arasını ayır(ıp otur)mak hiçbir kimseye helal değildir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 24)

Şayet mecliste oturacak yer kalmamışsa, aralanıp genişleyerek gelenlere yer açmalıdır. Nebiyy-i Muhterem (s.a.v) Efendimiz; İbn-i Ömer Radiyallahü Anh’den rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: “(Bir) kimse, (diğer) kimseyi oturduğu yerden kaldırıp, sonra oraya oturmasın. Fakat yer açın ve genişleyin!” (Müslim, Selâm, 11; Buhârî, İsti’zân, 31-32)

İbn-i Ömer (r.anhümâ) kendisine yer vermek için kalkan bir kimsenin yerine oturmazdı.

Oturduğu yerden kalkan kişinin yerine bir başkası oturmaz. Ebû Hureyre Radiyallahü Anh'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “Biriniz (oturduğu yerden) kalktığı zaman” Ebû Avâne'nin hadisinde: “Her kim oturduğu yerden kalkar, sonra oraya dönerse, o (kimse), o yer(de oturmay)a daha hak sahibidir.” (Müslim, Selâm, 12)

Meclislerde birbirine yakın ve bitişik bir şekilde oturmak da sünnettir.

Meclisin Sırrı

Mecliste anlatılanları muhafaza etmelidir. Sırrı ifşa etmek hıyanettir. Bir yerde üç kişi iseler iki kişinin kendi arasında üçüncü şahsı bırakarak gizlice konuşmaları kerih görülmüştür. Çünkü bu davranış üçüncü şahsı üzdüğü için belki de kötü zanda bulunmasına sebep olabilir.

Bu hususla ilgili Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdular: “Üç kişi olduğunuz zaman, (başka) insanlarla karışıncaya kadar iki kimse diğer (üçüncü)yü bırakıp gizli konuşmasın. (Bu yasak,) o (üçüncü)yü üzeceğinden dolayı(dır).” (Buhârî, İsti’zân, 47)

Mecliste Büyüklere Karşı Adap

İlim ve takvada üstün olanlara yemede, içmede, oturmada ve yürümede öncelik verilir. Küçük bir çocuk âlim ve faziletli ise, ona da büyüklere gösterilen hürmet gösterilir. Âlim olan gençlere, cahil olan yaşlılara göre yürümede, oturmada ve konuşmada öncelik verilmeli, ancak yaşlı kimselere de saygıda kusur etmemeli ve önlerinde yürünmemelidir.

Bir mecliste bir şey ikram edilecekse o meclisin en faziletli olanından başlayarak onun sağından itibaren devam edilerek dağıtılmalıdır. Eğer misk, gülyağı vb. kokular ikram edilecekse, sol elin baş parmağının üstüne sürülmelidir. Koku sürülen kimse de bu kokuyu sağ elinin işaret parmağıyla sağ kaşından başlayarak bıyıklarına doğru sürmelidir. Bu yapılırken de hem kokuyu dağıtan, hem de koku sürülen kimse salavât-ı şerîfe getirmelidir.

Meclise gelen bir kimse için ayağa kalkmak mekruhtur. Sahâbeler bunu bildikleri için Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’i gördükleri zaman ayağa kalkmazlardı. Ancak, bu mevzuda ayağa kalkmanın caiz olduğunu teyit eden hadisler varit olmuştur.

Kurayza oğulları, Sa‘d b. Muâz'ın hükmüne (razı olup kalelerinden) inince, Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem (Sa‘d'a haberci) gönderdi. (Sa‘d), O’na yakın (bir yerdey)di. Nihayet bir merkep üzerinde geldi. (Sa‘d) yaklaşınca Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem (yanındaki Sahâbelere): “Efendinize ayağa kalkın!” buyurdu. (Sa‘d) geldi ve Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem'in yanına oturdu. (Rasûlullah) ona: “Muhakkak ki bunlar, (senin, haklarında vereceğin) hükmüne razı oldular!” buyurdu. (Sa‘d): “Muhakkak ki ben, (onlar içinde) savaş(maya elverişli) taifenin öldürülmesine, zürriyetin (yani kadın ve çocuklarının) esir edilmesine hükmediyorum.” dedi. (Rasûlullah): “Muhakkak ki onlar hakkında Melik (olan Allah)'ın hükmüne uygun hükmettin.” buyurdu. (Buhârî, Cihâd, 168)

Kısaca; gelen kişiye ilmi ve takvası için kalkılıyorsa, bu ayağa kalkmada herhangi bir sakınca görülmemiştir.

Meclise Selam Vermek

Bir meclise varıldığında ilim veya zikir sohbeti yapılıyorsa orada bulunanlara selam vermemek gerekir. Çünkü selamla birlikte mecliste bulunanların dikkatlerinin dağılması ihtimali vardır. Şayet böyle bir durum yoksa selam vermelidir.

Ebû Hureyre Radiyallahü Anh'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Biriniz, (oturmak istediği) bir meclise vardığı zaman selâm versin. (Meclisten) kalkmak istediği zaman da selâm versin. Zira birinci (selâm), sonuncudan daha evla, (önemli) değildir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 153)

Meclisten Ayrılış Duası

Ebû Berze el-Eslemî Radiyallahü Anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, meclisten kalkmak istediği zaman (meclisin) sonunda: “Sübhânekallâhümme ve bihamdik, eşhedü enlâ ilâhe illâ ente, estağfiruke ve etûbu ileyk/Allah'ım! Seni (her türlü noksanlıktan) tenzih (ederim) ve (en güzel senalarla) Sana hamd (ederim)! Senden başka ilah olmadığına şehadet ederim! Senden bağışlanma diliyorum ve sana tevbe ediyorum!” derdi. (Bir defasında) bir adam: “Yâ Rasûlallah! Muhakkak ki sen (şu an), geçmişte söylemediğin bir söz söylüyorsun, (bunun hikmeti nedir?)” dedi. (Rasûlullah): “(Bu söz) mecliste meydana gelen (hatalar) için bir keffarettir.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 32)

Ebû Hureyre Radiyallahü Anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Her kim bir mecliste oturur da faydasız, (manasız, alaylı, sözleri, hata)ları çok olursa ve bu meclisinden kalkmadan önce: ‘Sübhânekallâhümme ve bihamdik, eşhedü enlâ ilâhe illâ ente, estağfiruke ve etûbu ileyk/Allah'ım! Seni (her türlü noksanlıktan) tenzih (ederim) ve (en güzel senalarla) Sana hamd (ederim)! Senden başka ilah olmadığına şehadet ederim! Senden bağışlanma diliyorum ve sana tevbe ediyorum!” derse, bu meclisinde olan (hataları) kendisi için mutlaka bağışlanır.” (Tirmizî, Deavât, 39)

Bu dua meclislerde konuşulan boş sözlere kefarettir. Ancak kul hakkına taalluk eden hususlar ise sadece istiğfar ile affolunmaz, onlar için ilgili kimselerden de helallik almak gerekir.

Meclislerin Umumi Adabı

Mü’min kardeşlerinin yanına üstü başı temiz, güzel elbiseler giyerek gitmelidir.

Bir mecliste Cenâb-ı Hakk’ın ismi anılınca gizlice “celle celâluhû”, Rasûlullah Efendimiz (s.a.v)’in ismi geçince salavât-ı şerîfe, Sahâbelerin ismi geçince “radıyallâhu anh”, büyük zatlar, meşâyih-i kirâm anılınca da “Allah sırrının kudsiyetini artırsın” demelidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v), yanında bulunan sahâbesine “me‘a’l-vücûd”, yani bütün vücudunu dönerek konuşurdu, hiçbir zaman O’nun mübarek dizleri, yanında oturan adamın dizlerinden ileride görülmemiştir. Bir yere işaret ederken bütün eliyle işaret ederdi. Sevinç ve sürurlandığında gözlerini hafifçe yumar, kızıp hiddetlendiği zaman ise başını sağa sola çevirirdi. Konuşurken bazen sağ elinin avuç içini sol elin parmağının iç kısmına vururdu.

Konuşurken az ve öz konuşurlardı. Konuştuklarını üç defa tekrarladığı da vaki olurdu. Güldüğü zaman tebessüm eder, ashâbının güldüklerine gülerdi. Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem, nefsine yapılan kötülüklere aldırmaz ve kızmazdı. Ancak Allah’a ve dinde kutsal addedilen mefhumlara yapılan saldırıları hiç affetmez, kızıp hiddetlenirdi.

Salik cahil insanlarla ancak zaruret hâlinde görüşmelidir. Onlarla toplantılarda otururken de çok oturmamalıdır.

Oyun ve çalgı bulunan davet ve ziyafetlere gidilmemelidir. Bir mecliste konuşulanlar muhafaza edilmelidir. Zira Câbir b. Abdullah Radiyallahü Anh'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Meclisler, (sarf edilen söz ve fiillerin orada hazır olanlar tarafından) emanet (olarak muhafaza edilmesiy)le (güzel olur, şerefini korur). (Ancak bu kaideden şu) üç meclis müstesnadır: (Dökülmesi) haram (olan) kanın döküldüğü (meclis), haram (olan) bir ırzın (çiğnendiği meclis), haksız yere bir malın ele geçirildiği (meclis).” (Ebû Dâvûd, Edeb, 37)

Ebû Bekr b. Hazm’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Meclis kur(up otur)an iki kişi, ancak Allah’ın emaneti ile meclis kurarlar. Şu halde onlardan her birinin, (diğer) arkadaşının hoşlanmayacağı bir (sırrını) ifşa etmesi helal değildir.” (Abdullâh b. el-Mübârek, ez-Zühdü ve’r-Rekâik, c.1, s.544, h.no:643)

Sohbet meclisi kuran kimseler, abdestli olarak o meclise girmelidir.

Bir kimse gelir de, birinin yanına oturmak isterse, ona yer verilmelidir.

Mecliste Müslüman kardeşinin üzerinde veya yüzünde kötü bir şey görünce onu almalı; kendisine gösterdikten sonra da atmalıdır.

Salik davet edilen yere mürşidinden evvel gitmeli ki, davet olunan yerin tertip ve düzenini sağlasın, mürşidini edep, terbiye, nezaket ve saygı kaidelerini oradakilere göstererek karşılasın. Bu konuyu şu âyet-i kerime aydınlatmaktadır:


“Musa; ‘Onlar benim izimdeler. Ben sana acele edip (geldim) ki, hoşnut olasın’ dedi.” (Tâ-Hâ Sûresi/84) (Alıntı)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)