Allah'ü Teâlâ’nın En Büyük Nimeti: Rahmet
Allah'ü Teâlâ’nın En Büyük Nimeti: Rahmet
Allah Teâlâ'nın en büyük niteliklerinden biri de hiç kuşkusuz
merhametidir. Cenâb-ı Hakk'ın bu sıfatını ifade eden Rahman ve Rahîm adlarının
Kur'an'da Allah ve Rab isimlerinden sonra en çok anılan isimler olması,
Allah'ın merhamet sıfatının önemini ve sonsuzluğunu gösterir. Kur'ân-ı Kerîm'de
Allah'ın affedici ve merhamet sahibi oluşu en çok dile getirilen
sıfatlardandır. Öyle ki
Kur'an'ın hemen başında Hak Teâlâ'nın "Allah" ismi
yanında Rahman ve Rahîm isimleri zikredilmiştir.
Bütün insanları yaratan, yaşatan, sıhhat, akıl, irade ve rızık
veren Allah'tır. Dünyayı, içindekileri, ayı, güneşi, yıldızları, havayı, suyu,
rüzgârı, bitkileri, ağaçlan, hayvanları, geceyi, gündüzü... Kısaca her şeyi
insan için yaratmış, insanın hizmetine sunmuş ve insana sayılamayacak kadar çok
nimet vermiştir.
Allah'ın rahmeti, sadece bir iyilik duygusundan ibaret değildir.
O'nun rahmeti, insanlara iyilik dilemesi ve sayısız nimetler lütfetmesidir.
Dünya hayatında bütün canlılar, Allah'ın rahmeti sayesinde varlıklarını
sürdürmektedir. Kâinattaki bütün canlılar, Allah'ın nimetlerinden
yararlanmaktadır.
Bütün insanlar, Allah'ın nimetlerinden yararlanır. Âhiretteki
nimetlerinden ise sadece müminlerNyararlanacaktır. Bu, Allah'ın Rahman ve Rahîm
olmasının gereğidir. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem, Allah'ın
merhametinin büyüklüğünü ve insanlardaki merhametin kaynağı olduğunu dile
getirdiği bir hadislerinde şöyle buyurur:
"Allah, merhametini yüz parçaya ayırdı, doksan dokuz
parçasını kendi yanında tuttu, bir parçasını yeryüzüne indirdi. İşte bu bir
parça rahmet sebebiyle yaratıklar birbirine merhamet eder. Hatta yavrulu
hayvan, bir tarafını incitir endişesiyle ayağını yavrusundan sakınır.''222
Terazide Ağır Gelen Kâğıt
Allah Teâlâ, kıyamet günü bir adamı bütün insanlar arasında
hesaba çeker ve aleyhindeki doksan dokuz defterini ortaya koyar. "Bu
günahlardan kabul etmediğin ve meleklerin sana fazla yazdığı hususunda bir
diyeceğin var mı?" diye sorar. Adam: "Hayır yâ Rab, bir diyeceğim
yok, hepsi benim yaptığım günahlardır." Allah Teâlâ: "Bunlara karşı
öne süreceğin mazeretin var mı?" Adam: "Hayır yâ Rab, bir mazeretim,
bir itirazım ve bir diyeceğim yok." Allah Teâlâ:
"Hayır, dediğin gibi değil. Bizim nezdimizde senin bir sevabın
vardır. Bugün zulüm yok" buyurur ve iki parmak eninde ve boyunda bir kâğıt
çıkarır. Burada, 'Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu
ve Resulüh" dediği yazılıdır.
Kâğıdı gören adam:
"Yâ Rab! Şu doksan dokuz defter karşısında, bu kâğıdın ne
kıymeti olur?" Allah Teâlâ, "Hayır, sen bugün zulme uğramazsın"
buyurur ve doksan dokuz defter terazinin bir gözüne, kelime-i şehâdeti kapsayan
bu iki satırlık kâğıt da terazinin öbür gözüne konur ve içinde şehadet bulunan
bu kağıtçık, doksan dokuz defterden ağır gelir. Allah lafza-i celâlinden daha
ağır ne olabilir?223
Allah'ın Fazlı Ve Sonsuz Rahmeti
Rahmet ve merhametin kaynağı Allah Teâlâ'dır. İnsanlardaki
merhamet, yüce Allah'ın rahmet ve merhametinin bir tecellisi, bir yansımasıdır.
Cenâb-ı Hakk'ın en önemli sıfatlarından biri de hiç kuşkusuz rahmet ve
merhametidir. Bu sıfatını ifade eden Rahman ve Rahîm isimlerinin Kur'an'da en
çok anılan isimler olması, Allah'ın merhamet sıfatının önemini ve sonsuzluğunu
gösterir.
Allah'ın kullarına acıması, onlara sevgi, şefkat ve merhametle
muamele etmesi demektir.
Hak Teâlâ yaratıklarına, şanına yakışır bir acıma ve şefkat
duygusu ile muamele eder. Allah Teâlâ, kullarına rahmet ve şefkatle davranmayı
nefsine vacip kıldığını şöyle beyan etmektedir:
"Rabb'iniz merhamet etmeyi kendisine yazdı.
Gerçek şu ki sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra
ardından tövbe edip de kendini ıslah ederse bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok
esirgeyendir."224
Bu, Allah'ın rahmetinin çok ve tükenmez derecede bol ve her şeyi
kapladığını gösterir. Şayet bu merhamet duygusu olmasa hayatın devamı mümkün
olmazdı.
Allah Teâlâ'nın, "Benim rahmetim her şeyi içine
almıştır"225 âyeti bu gerçeği ifade etmektedir.
Hz. Peygamber de Sallallahü Aleyhi Vesellem Cenâb-ı Hakk'ın yüksek
rahmetinden bahsederken şöyle buyurmuştur:
"Allah Teâlâ mahlûkatı yarattığı zaman yanında bulunan
arşın altındaki bir kitaba şunu yazdı:
Muhakkak ki rahmetim gazabımı geçti. 226
Allah Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellem, Allah'ın merhametinin
büyüklüğünü ve insanlardaki merhametin kaynağı olduğunu dile getirdiği
hadislerinde şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın yüz rahmeti var. Bunlardan biriyle mahlûkat kendi
aralarında birbirlerine merhamet gösterir. Doksan dokuz rahmet de kıyamet günü
içindir."227
"Allah, arz ve semayı yarattığı gün, yüz rahmet yarattı.
Her bir rahmet göklerle yer arasını dolduracak kadardır. Ondan yeryüzüne tek
bir rahmet indirmiştir. İşte anne, yavrusuna bununla şefkat eder. Vahşi
hayvanlar ve kuşlar birbirlerine bununla merhamet eder. Kıyamet günü geldiği
vakit Allah, rahmetine bunu da ilâve ederek (tekrar yüze) tamamlayıp yüz
rahmetiyle halka muamele edecektir."228
Ömer b. Hattâb (r.a) anlatıyor:
Peygamber Efendimiz'e Sallallahü Aleyhi Vesellem bir grup esir
getirilmişti. İçlerinde bir kadın vardı. Bu kadın (sağa sola) koşuyor, esirler
arasında bir çocuk bulduğu zaman onu yakalayıp kucaklıyor, göğsüne bastırıyor
ve emziriyordu. Kadının bu durumunu gören Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi
Vesellem, yanındakilere, "Bu kadının, çocuğunu ateşe atacağını düşünür
müsünüz?"diye sordu. Bizler "Hayır!" diye cevap verince,
"Bilin ki Allah'ın kullarına olan rahmeti, bu kadının çocuğuna olan
şefkatinden fazladır"229 buyurdu.
Abdürrezzâk el-Kâşânî şöyle bir olay anlatır:
Hz. Peygamber bir gün sahabe ile Medine'nin bir sokağından
geçerken bir kadın onları evine davet etti. Resûlullah ve yanındakiler içeri
girdiler. Ortada bir ateşin alev alev yandığını, çevresinde de çocukların
oynadığını görürler. Kadın, "Ey Allah'ın Resulü! Allah mı kulları hakkında
daha çok merhametlidir yoksa ben mi şu evlâtlarım hakkında daha fazla
merhametliyim?" diye sordu. Allah'ın Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellem,
"Allah daha çok merhametlidir"buyurdu. Kadın, "Peki, ben
çocuğumu şu ateşe atmak ister miyim?" diye sordu. Allah'ın Resulü Sallallahü
Aleyhi Vesellem, "Hayır dedi. Kadın, "Peki, onca rahmetine rağmen
Allah kullarını ateşe nasıl atar?" diye sordu. Bu soru üzerine Hz.
Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem ağladı ve, "Bana öyle
vahyolundu"buyurdu.
Ebû Musa'nın (r.a) bildirdiğine göre Allah Resulü Sallallahü
Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
"Müslüman bir kimse öldü mü, Allah ona bedel bir yahudi
veya hıristiyanı cehenneme koyar."230
HZ. PEYGAMBER'İN RAHMET OLUŞU
Allah, insanların dünya ve âhirette mutlu ve mesut olmalarını
istemektedir. Bunu sağlayacak yolu göstermek için peygamberler ve kitaplar
göndermiştir. Bu nedenle ilâhî kitaplar ve peygamberler, insanlar için birer
rahmettir. Allah'ın merhamet sıfatının bir sonucu olarak insanlara gönderilen
peygamberlerin en önemli özelliklerinden biri de merhametli olmalarıdır.
Rahmet olarak gönderilen Allah Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellem
son derece merhametliydi. Gönlü şefkat ve acıma duygularıyla doluydu. Kalbi
duygu ve sevgi yüklüydü. Bu yüzden zaman zaman gözleri buğulanır, şakaklarından
aşağı gözyaşları akardı. Özellikle ümmeti hakkında çok merhametliydi. Hak
Teâlâ, onu böyle bir tabiatta yaratmıştı. Ondan bahsederken şöyle buyurur:
"Andolsun, size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki; sizin
sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir. O, size çok düşkün, müminler
hakkında pek şefkatli ve merhametlidir."231
Bu âyetten açıkça anlaşıldığına göre Hz. Peygamber Sallallahü
Aleyhi Vesellem ümmetinin azap görmesi şöyle dursun, zahmet çekmesinden dahi
üzüntü duyar. Ümmetinin sıkıntısı onun da sıkıntısı, sevinci onun da
sevincidir. Yine şöyle buyurur:
"O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın!
Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın hiç şüphesiz, etrafından dağılıp
giderlerdi."232
Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem bizzat rahmetin
kendisiydi. Yüce Mevlâ onu âlemlere rahmet olarak göndermişti. Hakkında şöyle
buyurmuştur:
"(Resulüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak
gönderdik."233
Resûl-i Ekrem de Sallallahü Aleyhi Vesellem kendisinin rahmet
olarak gönderildiğini şu veciz ifadeyle dile getirmiştir: "Ben rahmet
olarak gönderildim."234 Yine ümmeti hakkındaki merhametini şöyle dile
getirmiştir:
"Ümmetim karşısında benim durumum, ateşe düşüp yanmasınlar,
diye elinde yelpaze ile canlıları ateşten uzaklaştıran kişinin haline benzer,
eteklerinden tutup ümmetimi ateşten uzaklaştırıyorum."235
Bütün peygamberlerin ümmetlerinden önce kendilerini düşünüp,
"Nefsî! Nefsî!" diyecekleri mahşer günü merhamet duygularıyla dolu
olan Resûlullah Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem kendinden önce ümmetini
düşünüp, "Ümmetî! Ümmeti!" diyecektir.236
Ebû Hüreyre (r.a), onun merhamet ve şefkatinin enginliğini şu
şekilde ifade eder:
"Biz, bir gazada kâfirlerin yok olması için Allah
Resûlü'nün Sallallahü Aleyhi Vesellem beddua etmesini istedik. O ise,
'Ben, lanet etmek için değil, rahmet olarak gönderildim'237
buyurdu."
Hz. Câbir (r.a) anlatıyor: "Sahabeler Allah Resûlü'ne Sallallahü
Aleyhi Vesellem müracaat ederek, 'Ey Allah'ın Resulü! Tâifliler'in okları
bizleri yaralayıp parçaladı. Onların helaki için Allah'a bir bedduada
bulunuverseniz!' deyince Allah Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellem, 'Allahım,
Tâifliler'e hidayet ver!' diye onların hidayeti için dua etti."238
222 Buhârî, Edeb, 19. Rikâk, 19; Müslim, Tevbe, 4 (nr. 17);
Tirmizî, Daavât, 99 (nr. 3541); İbn Mâce, Zühd, 35 (nr. 4293); Beyhakî,
Şuabü'l-İmân, nr. 10975.
223 İbn Mâce, Zühd, 35 (nr. 4300).
224 En'âm 6/54.
225 A'râf 7/156.
226 Buharı Tevhid, 15/22, 28, 55; Müslim, Tevbe, 4 (nr. 14);
Tirmizî, Daavât, 99 (nr. 3543); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/242, 258.
227 Müslim, Tevbe, 4 (nr. 20).
228 Müslim, Tevbe, 4 {nr. 21); Ibn Mâce, Zühd, 35 (nr. 4294).
229 Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Tevbe, 4 (nr. 22); Beyhakî,
Şuabü'l-lmân, nr. 11018.
230 Müslim, Tevbe, 8 (nr. 50); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned,
4/391.
231Tevbe 9/128.
232 Âl-i İmrân 3/159.
233 Enbiyâ 21/107.
234 Dârimî, Mukaddime, 15; Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1/191 (nr.
637).
235 Tirmİzî, Edeb, 82.
236 bk. Tirmizî, Sıfâtü'l-Kıyâme, 10.
237 Müslim, Birr, 24 (nr. 87); Beyhakî, Şuabü'l-İmân, nr. 1403;
Ebû Nuaym, Delâilü'n-Nübüvve, 1/40; Begavî, el-Envâr fî Şemâiii'n-Nebî, 1/208.
238 Tirmizî, Menâkıb, 74 (nr. 3942); İbn Kesîr, es-Sîretü
Nebeviyye, 3/667.
İslam Ahlakı’ından Alıntır
Yorumlar
Yorum Gönder