Allah’ü Teâlâ’nın Ahlakıyla Ahlâklanmak Ne Demektir?
Allah’ü Teâlâ’nın Ahlakıyla Ahlâklanmak Ne Demektir?
İlâhî ahlâk, en kısa ifadesiyle, Kur’an ahlâkıdır, Allah’ü
Teâlâ’nın razı olduğu ahlâk modelidir.
Allah’ü Teâlâ, hiçbir şeyi başıboş yaratmamıştır, faydasız
hiçbir icraatı yoktur. Ve insan, ömür tüketmekten öte bir işe yaramayan
faydasız işleri terk ettiği ölçüde bu sırra mazhar olur.
Şu mahlûkat âlemindeki ince sırlar, sonsuz hikmetler, ancak Allah’ü
Teâlâ’nın malûmudur. İnsan ise bu hikmetlerden kendi çapında bir şeyler
yakalamaya çalıştığı ölçüde bu sırra erer.
Allah’ü Teâlâ, kendisini tespih eden bütün mahlûkatını, bilhassa
bu vazifeyi en güzel şekilde yerine getiren mümin kullarını sever. Kendisine
şirk koşan, nimetlerini küfranla karşılayanlardan ise razı olmaz. İnsan da Onun
sevdiklerini sevmek, sevmediklerini sevmemekle bu sırdan nasiplenir.
İnsan, kendisine İlâhî bir ihsan olan irade sıfatıyla güzel
şeyler irade ederse, kudret sıfatını iyi ve faydalı işleri görmede sarf ederse,
ilim sıfatıyla faydalı ilim öğrenirse, merhamet duygusunu yerinde kullanır Allah’ü
Teâlâ’nın kullarına ve diğer mahlûkatına merhametle muamele ederse, kısacası
kendisinde yaratılan bu sıfatlar ve hisler âlemini, Allah’ü Teâlâ’nın razı
olduğu istikamette kullanırsa, İlâhî ahlakla ahlaklanmış olur.
Allah’ü Teâlâ’nın bütün işleri istikamet üzeredir ve insan
Fatiha Suresinde Rabbinden sırat-ı müstakim ehli olmayı dilemekle bu İlâhî
ahlakla ahlaklanmayı da dilemiş oluyor.
Demek ki, insanın hikmet ehli olması, Rabbinin razı olduğu bir
kul olmasına bağlı... O’nu razı etmedikten sonra, o’nun yarattığı varlıkları
incelemek ve bunların insanlara faydalarını araştırıp ortaya çıkarmak hikmet
ehli olmak için yeterli değil...
Kur'an’daki gizli sırları anlayan, fakat hayatına tatbik etmeyen
bir insan düşünelim. Bu insan âlimdir, ama hakîm değildir. Kâinat kitabını Allah’ü
Teâlâ namına okumayan ve ondan bu yönüyle faydalanmayan kimselerin hâli de berikilerden
farklı değil...
Ve Gazali’den farklı bir hikmet tarifi: “Hikmet, varlıkların en
yücesini, ilimlerin en faziletlisi ile bilmektir.” Allah’ü Teâlâ, ezelî ve
ebedî ilmiyle kendi zâtını, sıfatlarını, fiillerini, şuunatını bilmekte.
Bu mânâya göre, mahlûkat olmasa da Allah’ü Teâlâ hakîmdir... Hem
de sonsuz hakîm. İşte, marifetullah yolunda yürüyen, Allah’ü Teâlâ’yı tanıma
vadisinde ilerleyen insanlar, hikmetin bu mânâsından feyiz alırlar,
nasiplenirler. Ve “ilâhî ahlâkla ahlâklanma” şerefinin, en ileri mertebelerine
ererler.
Bu mânâ başta peygamberlerde, sonra peygamber varisi olma
şerefine ermiş büyük zâtlarda ve derecelerine göre bütün müminlerde hükmünü
icra eder.
Herkes, imanı, ihlâsı, ilmi, tefekkürü ölçüsünde bu büyük
lütuftan nasiplenir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Yorumlar
Yorum Gönder