Salât-û Selâm
Salât-û
Selâm
Abdullah ibni Mes’ud radiyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet gününde Müslümanların bana en yakın olanları, benim
üzerime en çok salâvat getirenleridir.”
Dilimizde “salât u selam okumak” veya “salâvat getirmek” diye
ifade edilen olay, Sevgili Peygamberimiz anıldığı zaman, O’na olan saygımızı
dile getirmek için söylediğimiz cümlelerden ibarettir. Bunu en kısa sekliyle
“sallallahu aleyhi ve sellem” veya “Allahümme salli ala Muhammed” diye ifade
ederiz. Simdi olayi konuya ait rivayetlerden takip edelim:
Ka’b İbni Ucre radiyallahu anh diyor ki, bir gün Rasulullah Sallallahü
Aleyhi Vesellem yanımıza gelmişlerdi. Biz kendisine;
“- Ey Allah’ın Rasûlu, sana nasıl selam vereceğimizi (tahiyyat
duasından) öğrenmiş bulunuyoruz. Ancak sana nasıl salat (dua) edeceğiz?” dedik
Bunun üzerine:
“söyle deyiniz!” buyurdu: “Allahümme salli ala Muhammedcin ve
ala ali Muhammed kema salleyte ala İbrahime ve ala ali İbrahim. Inneke hamidun
mecid. Allahumme barik ala Muhammedcin ve ala ali Muhammed kema barekte ala
Ibrahime ve ala ali Ibrahime inneke hamidun mecid”
Biz bu dualara “salli-barik dualari” diyoruz. Namazlarda
tahiyyat duasından sonra okuyoruz.
Bu soru-cevap olayı, Ahzab Suresi’nin 56. ayetinde
Müslümanlardan istenen salat-u selam görevi ile ilgilidir. O ayette yüce Mevla
söyle buyurmaktadır:
“Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey müminler, siz
de O’na salevat getirin ve ona selam verin, esenlik dileyin!”
Peygambere Özel
‘Allahümme salli ala Muhammed’ demek; şanını yüceltmek, davetini
hâkim ve şeriatını ebedi kılmak suretiyle dünyada; ümmetine şefaatçi kılmak ve
ecrini katlat vermek suretiyle ahrette Muhammed’i ulu kil” anlamına
gelmektedir. Tekrim ve ta’zim anlamı ile salat, Hz. Peygambere hastır. Dua ve
bereket manasıyla salat, Hz. Peygamberden başkaları hakkında da kullanılabilir.
Nitekim bizzat Hz. Peygamber bir hadislerinde “Allahümme salli ala Ebi Evfa”
diye dua buyurmuştur. Hatta bu konuda da; “Hz. Peygamber kendisine has olan bir
hususta başkasını tercih etmiştir. O’ndan başkasının böyle bir şey yapması
(yani Allahümme salli ala fulan” diye herhangi bir kişiye dua etmesi) caiz
olmaz” denilmiştir.
Müjdeler - Uyarılar
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem üzerine getirilecek salat-u
selam ile ilgili bazı müjdeler ve uyarılar bulunmaktadır. Bunlardan bir kaç
tanesini hatırlayalım:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Kim benim üzerime salavat getirirse, Allah o kimseye on misli
(mağfiret ile) mukabele eder”
“Cuma en faziletli günlerinizdendir. O gün benim üzerime çok
salavat getirin. Zira sizin salat ve selamlarınız bana ulaştırılır.”
“Kabrimi bayram yerine çevirmeyin. Üzerime salavat getirin.
Nerede olursanız olunuz salat u selamlarınız bana ulaşır.”
“Selam veren kimsenin selamına mukabele etmem için Allah, ruhumu
bana iade eder.”
“Asil cimri, ben yanında anıldığım halde üzerine salavat
getirmeyendir.”
Kabul Şartı
Fadale Ibn Ubeyd radiyallahu anh’den nakledildiğine göre o şöyle
demiştir:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün namazdan sonra
Allah’a hamd ve peygambere salavat getirmeden, “Allah’ım beni yarlığa.” diye
dua etmeye başlayan bir adamın sesini duydu. Bunun üzerine “acele etti”
buyurdu, sonra adamı yanına çağırdı ve su ikazda bulundu:
“Herhangi biriniz dua etmek istediği zaman önce Allah Teâlâ’ya
hamd u sena ederek başlasın. Sonra Nebi’ye salavat getirsin. Daha sonra da
dilediği gibi dua etsin, isteyeceğini istesin.”
Kıvam Ölçüsü
Her topluluğun ve toplumun Baş’ıyla ilişkilerinde bazı özel ahlaki
ve edebi kaidelerin bulunması pek tabii ve hatta belki de zaruridir.
Peygamber-ümmet ilişkelerinde de ayni durum söz konusudur. Bu bir ayrıcalık
olmaktan çok, münasebetlerdeki seviye, ihlas ve disiplin açısından üzerinde
durulacak bir husustur.
Allah Teâlâ’nın örnek kulu ve son rasulu Hz. Muhammed Sallallahü
Aleyhi Veselleme karşı biz Müslümanların elbette en olgun, en medeni ve en
içten davranışlarda bulunmamız gereklidir. Ümmet yapısı herhalde bu noktadan
başlamak suretiyle belli bir kıvama ve kaliteye ulaşacaktır. Çünkü ümmetin
peygamberle olan münasebetleri, Allah Teali, insanlar ve tabiat ile
ilişkilerini şekillendirir. Bu açıdan bakıldığı zaman ümmetin ilk nesli ashab-i
kiram'in tavır ve davranışlarını ve erişilmez eden ve faziletlerini anlamak belli
ölçüde kolaylaşmaktadır. Onların hayati insan haysiyetine ve İslam izzetine
yakışır davranışlarla bezenmiştir. Bu güzel sonuç, hiç şüphesiz, Muhammedi
terbiyenin ürünüdür.
Ümmetin Hz. Peygamberle münasebetlerinde gözetmesi gerekli
çizgi, yüce Kitabimiz Kur’an-i Kerim’in muhtelif ayetlerinde, değişik
vesilelerle net bir şekilde ve hassasiyetle belirlenmiştir. Özellikle Hucurat
Suresi, bu acıdan fevkalade önem arz etmektedir. İlk iki ayetin meali şöyledir:
“Ey müminler, Allah’ın ve Rasûlu’nun huzurunda (sözde ve işte)
öne geçmeyin, Allah’tan sakının.”
“Ey müminler, seslerinizi Peygamberin sesini bastıracak şekilde
yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi O’na bağırmayın ki siz farkına
varmadan amelleriniz boşa gidiverir.”
Hz. Peygambere salat u selam getirmek, iste bu ilişkiler
çizgisinde önemli bir ahlaki noktadır. Bu görev de bize, yukarıda mealini
sunduğumuz Ahzab Suresi 56. ayetiyle verilmiştir.
En Büyük Şeref
Hz. Peygambere salavat getirmek, Allah Teâlâ ve melekler ile
ayni iste birleşmek demektir. Bu da kul için fevkalade heyecan verici bir
birlikteliktir. Ümmet için en büyük şereftir. Zira yüce rabbimiz “Allah ve
melekleri Peygambere salat ederler; ey müminler siz de ona salavat getirin, tam
bir teslimiyetle selam verin” buyurmaktadır. İste bu büyük şeref ve en az on
misli ile mukabele görmek sansından kendisini mahrum edecek gafil ya da lakaydı
Müslümanları da Sevgili Peygamberimiz fevkalade etkili bir şekilde
uyarmaktadır: “Ben yanında anıldığım halde, üzerime salat u selam getirmeyen kişinin
burnu yere sürtülsün!”
Öyle sanıyoruz ki, bu kısa ve delil yoğun açıklamadan sonra,
basta zikrettiğimiz hadis-i şerifte yer alan Hz. Peygamber’e “en yakın olma”
bahtiyarlığı, büyük ölçüde açıklık kazanmış olmaktadır. Böylesi bir
bahtiyarlığa can kurban...
Allahümme salli ala Muhammed. Ve ala al-i Muhammed...
(Hadislerle Gerçekler2, 166) (Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder