100 Hadisi Şerif 3
100 Hadisi Şerif 3
١) عنْ أَبِي هُريرةَ رضي اللَّه عنه أَن رسول اللَّه صَلّى اللهُ
عَلَيْهِ وسَلَّم قال: «لَيْسَ الشديدُ بالصُّرَعةِ إِنمَّا الشديدُ الَّذي
يمْلِكُ نَفسَهُ عِنْد الْغَضَبِ» متفقٌ عليه
Ebû Hüreyre
radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu: “Gerçek babayiğit, güreşte rakîbini yenen değil,
öfkelendiği zaman nefsine hâkim olan kimsedir.”
۲) اِتَّقِ اللهَ حَيْثُمَا كُنْتَ وأَتْبِحِ
السَّيِّئَةَ الْحَسَنَةِ تَمْحُهَا، وخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ
2- Nerede
olursan ol, Allah’tan kork ve o’na karşı saygılı ol! Günahın arkasından hemen
iyilik yap ki onu siliversin. İnsanlarla muamelende güzel ahlaktan ayrılma!
۳) اَلْكَيِّسُ مَنْ دَانَ ذَفْسَهُ وعَمِلَ لِمَا
بَعْدَ الْمَوْتِ، وَالْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَآها وَتَمَنَّى عَلَى
اللَّهِ الْأمَانِيَّ
3- Akıllı kişi
kendini hesaba çeken, ayağının kayabileceği yerlerden ve insanlardan uzak duran
ve ölüm ötesi için (Salih) amel işleyendir (hazırlık yapandır). Aciz kişi ise
kendini heva ve hevesine kaptırıp da Allah’tan gerçekleşmeyecek şeyleri
bekleyen kuruntu sahibi bir zavallıdır.
٤) يَتْبَعُ الْمَيِّتَ ثلاَتَةٌ: أَهْلُهُ وَمَالُهُ وَعَمَلُهُ،
فَيَرْجِعُ اثْنَانِ ويَبْقَى وَاحِدٌ، يَرْجِعُ أَهْلُهُ ومَالُهُ وَيَبْقَى
عَمَلُهُ
4- Ölüyü kabre
kadar üç şey takip eder; aile fertleri, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri
döner, biri kalır. Aile fertleri ve malı geriye döner, ameli (ölüyle birlikte)
kalır.
٥) يُبْعَثُ كُلُّ عَبْدٍ عَلَى مَا مَاتَ عَلَيْهِ
5- Her kul, öldüğü
hal (amel) üzere diriltilir.
٦) مَنْ دَلَّ علَى خَيْرٍ فَلَهُ
مَثْلُ أَجْرِ فَاعِلِهِ
6- Hayırlı bir
şeye (iyiliğe) öncülük eden kimseye o hayrı (iyiliği) yapanların ecri gibi
sevap vardır.
۷) وَالِّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ
لَيَأْمُرُنَّ بِالْمَعْرُ وفِ وَلَتَنْهَوُنّ عَنِ الْمُنْكَرِ أَوْ لَيُوشِكَنّ
اللّهُ أَنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عِقَابًا مِنْهُ ثُمَّ تَدْعُونَهُ فَلاَ
يُسْتَجَابُ لَكُمْ
7- Nefsim
kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ya iyilikleri emredip kötülüklerden
sakındırırsınız ya da Allah size yakın zamanda bir azap gönderir de Allah’a
yalvarıp yakarırsınız ama dualarınıza icabet edilmez.
۸) آيَةُ الْمُنَافِقِ تَلاَثٌ:
إِذَا حَدّثَ كَذَبَ وإِذَا وَعدَ أَخْلَفَ وَإِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ
8- Münafığın
alameti üçtür: Konuşunca yalan söyler; söz verince sözünden cayar; kendisine
bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder.
۹) مَنْ ظلَمَ قِيدَ شِبْرٍ مِنَ
الأرْضِ طُوِّقَهُ مِنْ سَبْعِ أرَضِينَ
9- Kim bir
karış kadar araziye zulümle (haksız olarak) sahip olursa, o arazinin yedi katı
boynuna geçirilir.
۱۰) اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ
الْمسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ، وَالْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى
اللّهُ عَنْهُ
10- Gerçek
Müslüman, elinden dilinde Müslümanların emniyet ve esenlikte olup (zarar
görmedikleri) kimsedir. Hakiki muhacir de, Allah’ın yasak ettiği şeylerden
uzaklaşıp onları terk edendir.
۱۱) مَنْ لاَ يَرْحَمِ النَّاسَ لاَ
يَرْحَمْهُ اللهُ
11- İnsanlara
merhamet etmeyene, Allah da merhamet etmez.
١٢) اَيُؤْمِنُ أحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لأِ
خِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ لا يؤمن أحدكم حتى يحب لأخيه ما يحب لنفسه
12-Sizden
birisi kendisi için sevip arzu ettiği şeyi din kardeşi için de sevip arzu
etmedikçe kâmil manada iman etmiş sayılmaz.
١۳) اَلرَّجُلُ عَلَى دِينِ
خَالِيلِهِ، فَلْيَنْظُرْ اَحَدُكُمْ مَنْ يُخَالِلُ
13- İnsan,
arkadaşının dini üzerinedir. Öyleyse her biriniz kimlerle arkadaşlık kurduğuna
dikkat etsin.
١٤) لَيْسَ الْغِنَى عَنْ كَثْرَةِ
الْعَرَضِ وَلَكِنَّ الْغِنَى غِنَى النَّفْسِ
14- Hakiki
zenginlik, çok mala sahip olmak değil, kanaatkâr olup, müstağni yaşamaktır.
١٥) لَأَنْ يَحْتَطِبَ أَحَدُكُمْ
حُزْمَةً عَلَى ظَهْرِهِ خَيْرٌ مِنْ أنْ يَسْأَلَ أَحَدًا فَيُعْطِيَهُ أَوْ
يَمْنَعَهُ
15- Sizden
biriniz, urganını omzuna alarak dağdan odun toplaması, sonrada onu sırtlanarak
pazara götürüp satmak suretiyle geçinmesi, herhangi bir kimseye gidip ondan
(ister versin ister geri çevirsin) bir şey istemesinden daha hayırlıdır.
١٦) أَكَلَ أَحَدٌ طَعَامًا خَيْرًا مِنْ أَنْ يَأْكُلَ
مِنْ عَمَلِ يَدِهِ، وَإِنَّ نَبِيُّ اللهِ دَاوُدَ مَا كَانَ يَأْكُلُ مِنْ
عَمَلِ يَدِهِ
16- Hiçbir
kimse, kendi el emeği ve alın teriyle kazandığından daha hayırlı bir rızkı
yememiştir. Nitekim Allah’ın peygamber’i Hz. Davud (a.s) da kendi el emeğiyle
geçinirdi.
١۷) إِذَا
أَكَلَ أَحَدُكُمْ فَليَذْكُرِ اسْمَ اللهِ تَعَالَى، فَإِنْ نَسِيَ أَنْ يَذْكُرَ
اسْمَ اللهِ تَعَالَى فِي أَوَّلِهِ فَلْيَقُلْ بٍسْمِ اللَّهِ أَوَّلَهُ وآخِرَهُ
17- Sizden
biriniz yemek yiyeceği zaman önce besmele çeksin. Yemeğin başında besmele
çekmeyi unuttuysa hatırladığı anda: Bismillahi evvelehu ve ahirahu (yemeğin hem
başında hem sonunda Allah’ın ismini anarım) desin.
١۸) لاَ
تَشْرَبُوا وَاحِدًا كَشُرْبِ الْبَعِيرِ، ولَكِنِ اشْرَبُو مَثْنَى وثُلاَثَ،
وسَمُّوا إِذَا أَنْتُمْ شَرِبْتُمْ وَاحْمَدُوا إِذَا أَنْتُمْ رَفَعْتُمْ
18- Devenin bir
nefeste su içtiği gibi sizde nefes almadan içmeyin, iki veya üç nefeste için.
İçmeye başlamadan önce besmele çekin içtikten sonrada elhamdülillah deyip
Allah’a hamd edin.
١۹) اَلْمُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِ
كَالْبُنْيَانِ يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضًا وَشَبَّكَ بَيْنَاَ صَابِعِهِ
19- Müminin
mümin karşısındaki konumu, parçaları birbiriyle sımsıkı kenetlenmiş bir binanın
durumu gibidir.
۲۰) اَللَّهُمَّ رَبَّ النَّاسَ
مُذْهِبَ الْبَأْسِ اِشْفِ أَنْتَ الشَّافِي لاَ شَافِيَ إِلاَّ أَنْتَ
20- Ey bütün
insanların her türlü ihtiyacını karşılayıp onları terbiye eden Rab! Ey
dertlilerin devası, bütün ızdırap ve sıkıntıları dindiren Allah’ım! Şifayı
bizzat sen ver, zira hakikatte şifayı veren sadece sensin. Öyle bir şifa ihsan
etki, hastalıktan eser bırakmasın.
۲۱) تَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ
لَنْ تَضِلُّوا مَا مَسَكْتُمْ بِهِمَا كِتَابَ اللهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ
21- Ben sizin
aranızda iki şey geride bıraktım; onlara yapıştığınız müddetçe asla
sapıtmazsınız; Allah Teâla’nın kitabı ve peygamberinin sünneti.
۲۲) إِنَّمَا بُعِثْتُ أُتَمِّمَ
صَالِحَ اْلأَخْلاَقِ
22- Ben ancak
güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.
۲۳) مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغِيرَناَ
وَيَعْرِفْ حَقَّ كَبِيرِنَا فَلَيْسَ مِنَّا
23-
Küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimizin hakkını tanımayan bizden
değildir.
۲٤) أَقْرَبُ مَا يَكُونُ اْلعَبْدُ
مِنْ رَبِّهِ وهُوَسَاجِدٌ، فَأَكْثِرُوا الدُّعَاءَ
24- Kulun,
rabbine en yakın olduğu an secde halidir. Öyleyse o anı fırsat bilip çok dua
edin.
۲٥) مَنْ رَدَّ عَنْ عِرْضِ أَخِيهِ
رَدَّ اللهُ عَنْ وَجْهِهِ النَّارَ يَوْمَ اْلقِيَامَةِ
25- Her kim,
din kardeşinin ırz ve haysiyetini (onu gıybet edene karşı) savunursa, Allah da
kıyamet günü o kimseyi cehennem ateşinden uzak tutar.
۲٦) حُرِمَ لِبَاسُ اْلحَرِيرَ
والذَّهَبِ عَلَى ذُكُورِ أُمَّتِي، وَأُحِلَّ لِإِنَاثِهِمْ
26- İpek giymek
ve altın kullanmak; ümmetimin erkeklerine haram, kadınlarına ise helal kılındı.
۲۷) صَلاَةُ اْلجَمَاعَةِ أَفْضَلُ
مِنْ صَلاَةِ اْلفَذِّ بِسَبْعِ وَعِشْرِينَ دَرَجَةً
27- Cemaatle
toplu bir şekilde eda edilen namaz, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece
efdaldir.
۲۸) إِنَّ اللهَ تَعَالَى لاَ
يَنْظُرُ إِلَى أَجْسَامِكُمْ ولاَ إِلَى صُوَرِكُم، ولَكِنْ يَنْظُرُ إِلَى
قُلُوبِكُمْ
28- Allah Teâlâ
sizin bedenlerinize ve yüzlerinize değil, kalplerinize bakar.
۲۹) لَوْ أنَّ لابن آدَمَ وَادِيًا
مِنْ ذَهَبٍ أَحَبَّ أَنْ يَكُونَ لَهُ وَادِيَانِ، ولَنْ َمْلَأَ
يفَاهُ إِلاَّ التُّرَابُ اللهُ عَلَى مَنْ تَابَ
29-
İnsanoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, bir vadi daha ister. Onun ağzını
topraktan başka bir şey doldurmaz. Ama Allah, tövbe edenin tövbesini kabul
eder.
۳۰) مَا يُصِيب الْمُسْلِمَ مِنْ
نَصَبٍ وَلاَ وَصَبٍ، وِلاَ هَمٍّ وِلاَ حَزَنٍ، وِلاَ أَذًى
حَتَّى شوْكَةُ يُشَاكُهَا إِلاَّ كَفَّرَ اللهُ بِهَا مِنْ
خطَايَاهُ وِلاَ غَمٍّ
30- Yorgunluk,
sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene
varıncaya kadar Müslümanın başına gelen her şeyi, Allah, onun hatalarını
bağışlamaya vesile kılar.
۳۱) لاَ يُؤْمِنُ اَحَدُكُمْ حَتَّى
يُحِبُّ لِأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ
31- Sizden
biriniz kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip
istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.
۳۲) يَسْتَطِعْ مَنْ رَأَى مِنْكُمْ
مُنْكَراً فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ، فَإِنْلَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ، فَإِنْ
لَمْ
فَبِقَلْبِهِ، وَذَلِكَ أَظْعَفُ اْلإِمَانِ
32- kim bir
kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü
yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle
onu hoş görüp kabullenmesin ki, bu da imanın en zayıf derecesidir.
۳۳) اَلْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ:
لاَ يَظْلِمُهُ ولاَ يُسْلِمُهُ، مَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ كَانَ
فِى للهُ حَاجَتِهِ، وَمِنْ
فَرَّجَ عنْ مُسْلِمٍ كُرْبَاةً فَرَّجَ اللهُ عَنْهُ كُرْبَاةً مِنْ كُرُبَاتِ
يَوْمِ الْقِيَامَةِ، ومَنْ سَتَرَ مُسْلِمً سَتَرَهُ اللهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ.
33- Müslüman
Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim
etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını
giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin
kıyamet günündeki sıkıntılardan birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve
kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.
۳٤) أَنَا وَكَافِلُ الْيَتِمِ في
الْجَنَّةِ هَكَذَا وأَشَارَ بِسَّبَّابَةِ وَالْوُسْطَى وفَرَّجَ بَيْتَهُمَا
34- Ben ve
yetimi himaye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız buyurdu ve işaret
parmağıyla orta parmağını, aralarını biraz aralayarak, gösterdi.
۳٥) كُلُّكُمْ رَاعٍ، وكُلُّكُمْ
مَسْؤُلٌ عَنْ رَعيَّتِهِ، والأمراع، وَالرَّجُلُ رَاعٍ علَى أَهْلِ بَيْتِهِ، وَالْمَرْأَةُ
رَاعِيَةٌ علَى بَيْتِ زَوْجِهَا وَوَلَدِهِ، فَكُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ وَمَسْؤُلٌ
عَنْ رَعِيَّتِهِ
35- Hepiniz
çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Amir memurlarının
çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadında evinin ve çocuğunun çobanıdır.
Netice itibarıyla hepiniz çobansınız ve hepiniz idare ettiklerinizden sorumlusunuz.
۳٦) مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللهِ
وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ فَلْيُحْسِنْ إِلَى جَارِهِ، وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ
بِااللهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ
فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ، وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللهِ وَلْيَوْمِ اْلآخِرِ
فَلْيَقُلْ خَيْرًا أَوْ لِيَسْكُتْ
36- Allah’a ve
âhiret gününe iman eden kimsen komşusuna iyilik etsin. Allah’a ve âhiret gününe
iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden
kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun.
۳۷) تُنْكَحُ اْلمَرْأَةُ لِأَرْبَعٍ
لِمَالِهَا، وَلِحَسَبِهَا، وَلِجَمَالِهَا، وَلِدِنِيهَا، فَاظْفَرْ بِذَاتِ
الدِّينِ تَرِبَتْ يَدَاكَ
37- Kadın dört
sebepten biri için alınır. Malı, soyu, güzelliği ve dindarlığı… Sen dindar
olanı seç. (Aksi halde)sıkıntıya düşersin.)
۳۸) ثَلاَثٌ مَنْ كُنَّ فِيهَا
وَجَدَ حَلاَوَةَ اْلإِيمَانِ: أَنْ يَكُونَ اللهُ ورُسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ
مِمَّا سِوَاهُهَا، وأَنْ يُحِبَّ اْلمَرْءَ لاَ يُحِبُّهُ إِلاَّ لِلهِ، وأَنْ
يَكْرَهُ أَنْ يَعُودَ فِي اْلكُفْرِ كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُقْذَفَ فِي النَّارِ
38- Üç özellik
vardır; Bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tadar. Allah ve Rasûlünü, (bu
ikisinden başka) herkesten fazla sevmek… Sevdiğini Allah için sevmek. Allah
kendisini küfür bataklığından kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe
atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek…
۳۹) إِذَا وُضِعَتِ اْلجِنَازَةُ
وَاحْتَمَلَهَا النَّاسُ أَوْ الرِّجَالُ عَلَى أَعْنَاقِهِمْ فَإِنْ كَانَتْ
صَالِهَةً قَالَتْ قَدِّمُونِي
قَدِّمُونِي، وإِنْ كَانَتْ غَيْرَ صَالِحَةٍ قَالَتْ يَا وَيْلَهَا! أَيْنَ
تَذْهَبُونَ بِهَا؟ يَسْمَعُ صَوْتَهَا كُلُّ شَيْءٍ إِلاَّ اْلإِنْسَانَ ولَوْ
سَمِعَهُ لَصَعِقَ
39- Ölü tabuta
konulup da insanlar (veya erkekler) onu omuzladığı zaman, eğer iyi bir kişi ise
beni çabuk götürünüz, beni çabuk götürünüz! Diye seslenir. Eğer iyi olmayan
biri ise, Eyvah! Bu tabutu nereye götürüyorsunuz? Der. O cenazenin sesini
insandan başka her şey duyar. Eğer insan bu sesi duysaydı bayılırdı.
٤۰) سَبْعَةٌ يُظِلُّهُمُ اللهُ فِي
ظِلِّهِ يَوْمَ لاَ ظِلَّ إِلاَّ ظِلُّهُ: إِمَامٌ عَادِلٌ، وشَابٌّ نَشَأَ
فِي عِبَادَةِ اللهِ، ورَجُلٌ
قَلْبُهُ مُعَلَّقٌ فِي اْلمَسَاجِدِ، ورَجُلاَنِ تَحَابَّا فِي اللهِ اِجْتَمَعَا
عَلَيْهِ وتَفَرَّقَا عَلَيْهِ، ورَجُلٌ دَعَتْهُ إِمْرَأَةٌ ذَاتُ مَنْصِبٍ
وجَمَالٍ فَقَالَ إِنِّي أَخَافُ اللهَ، ورَجُلٌ تَصَدَّقَ بِصَدَقَةٍ
فَأَخْفَاهَا حَتَّي لاَ تَعْلَمَ شِمَالُهُ مَا تُنْفِقُ يَمِينُهُ، ورَجُلٌ
ذَكَرَ اللهَ خَالِيًا فَفَاضَتْ عَيْنَاهُ
40- Başka bir
gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde Allah Teâlâ, yedi sınıf insanı, arşını
gölgesinde barındıracaktır. Âdil devlet başkanı, Rabbine kulluk ederek temiz
bir hayat içinde serpilip büyüyen genç, kalbi mescitlere sevgi ile bağlı
Müslüman, birbirlerini Allah için sevip birliktelikleri ve ayrılıkları Allah
için olan iki insan, güzel ve mevki sahibi bir kadının gayr-i meşru davetine
ben Allah’tan korkarım diye yaklaşmayan yiğit, Sağ elinin verdiğini sol elinin
bilmeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse, Tenhada Allah’ı anıp gözyaşı döken
kişi…
٤۱) اَلدِّينُ النَّصِيحَةُ قُلْنَا:
لِمَنْ) يَا يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ (قَالَ: لِلَّهِ وَلِكِتَابِهِ وَلِرَسُولِهِ
وَلأئِمَّةِ الْمُسْلِمِينَ
وَعَامَّتِهِمْ
41- (Allah
Rasûlü) Din nasihattir/samimiyettir buyurdu Kime Yâ Rasûlallah? Diye sorduk O
da; Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün
Müslümanlara diye cevap verdi. (Müslim, İmân, 95)
٤۲) يَسِّرُوا وَلاَتُعَسِّرُوا
وَبَشِّرُوا وَلاَتُنَفِّرُوا
42-
Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.
(Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6)
٤۳) إنَّ مِمَّا أدْرَكَ النَّاسُ
مِنْ كَلاَمِ النُّبُوَّةِ: إذَا لَمْ تَسْتَحِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ
43- İnsanların
Peygamberlerden öğrene geldikleri sözlerden biri de: Utanmadıktan sonra
dilediğini yap! Sözüdür. (Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6)
٤٤) لاَ يُلْدَغُ اْلمُؤْمِنُ مِنْ
جُحْرٍ مَرَّتَيْنِ
44- Mümin, bir
delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez.) (Buhârî,
Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63)
٤٥) إنَّ اللَّهَ تَعَالى يُحِبُّ
إذَا عَمِلَ أحَدُكُمْ عَمَلاً أنْ يُتْقِنَهُ
45- Allah,
sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur.
(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, 1/275; Beyhakî, fiu’abü’l-Îmân, 4/334)
٤٦) اَلإِيمَانُ بِضْعٌ وَسَبْعُونَ
شُعْبَةً أفْضَلُهَا قَوْلُ لا إله إِلاَّ اللَّهُ وَأدْنَاهَا إِمَاطَةُ اْلأذَى
عَنِ الطَّرِيقِ وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنَ اْلإِيـمَانِ
46- İman, yetmiş
küsur derecedir En üstünü Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur)
sözüdür. En düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Hayâ
da imandandır. (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58)
٤٧) عَيْنَانِ لا تمسه ما النار:
عَيْنٌ بَـكَتْ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَعَيْنٌ بَاتَتْ تَحْرُسُ
فِي سَبِيلِ اللَّهِ
47- İki göz
vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir
de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. (Tirmizî,
Fedâilü’l-Cihâd, 12)
٤٨) لاَ تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ
حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلاَ تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا
48- İman
etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman
etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, 56)
٤۹) لاَ تَبَاغَضُوا وَلاَ
تَحَاسَدُوا وَلاَ تَدَابَرُوا وَكُونُوا عِبَادَ اللَّهِ إخْوَانًا وَلاَ يَحِلُّ
لِمُسْلِمٍ أنْ يَهْجُرَ أخَاهُ فَوْقَ
ثَلاَثِةِ اَيَّامٍ
49- Birbirinize
buğz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey
Allah’ın kulları, kardeş olun! Bir Müslüman’a, üç günden fazla (din) kardeşi
ile dargın durması helâl olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58)
٥٠) إنَّ الصِّدْقَ يَهْدِي إلَى
الْبِرِّ وَإنَّ الْبِرَّ يَهْدِي إلَى الْجَنَّةِ وَإنَّ الرَّجُلَ لَيَصْدُقُ
حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ
صِدِّيقًا وَإنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إلَى الْفُجُورِ وَإنَّ الْفُجُورَ يَهْدِي
إلَى النَّارِ وَإنَّ الرَّجُلَ لَيَـكْذِبُ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ
كَذَّابًا
50- Hiç şüphe
yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de Cennet’e götürür. Kişi doğru söyleye
söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye
götürür. Kötülük de Cehennem’e götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah
katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr,
103, 104)
٥١) لاَ تُمَارِ أخَاكَ وَلاَ
تُمَازِحْهُ وَلاَ تَعِدْهُ مَوْعِدَةً فَتُخْلِفَهُ
51- (Mümin)
kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine
getirmeyeceğin bir söz verme. (Tirmizî, Birr, 58)
٥۲) تَبَسُّمُكَ فِي وَجْهِ أخِيكَ
لَكَ صَدَقَةٌ وَأمْرُكَ بِالْمَعْرُوفِ وَنَهْيُكَ عَنِ الْمُنْكَرِ
صَدَقَةٌ وَإِرْشَادُكَ الرَّجُلَ
فِي أرْضِ الضَّلاَلِ لَكَ صَدَقَةٌ وَإِمَاطَتُكَ الْحَجَرَ وَالشَّوْكَ
وَالْعَظْمَ عَنِ الطَّرِيقِ لَكَ صَدَقَةٌ
52- (Mümin)
kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman
sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken,
kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36)
٥۳) رِضَى الرَّبِّ في رِضَى
الْـوَالِدِ وَسَخَطُ الرَّبِّ في سَخَطِ الْـوَالِدِ
53- Allah’ın
rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın öfkesi de anne babanın
öfkesindedir. (Tirmizî, Birr, 3)
٥٤) ثَلاَثُ دَعَوَاتٍ يُسْتَجَابُ
لَهُنَّ لاَ شَكَّ فِي هِنَّ: دَعْوَةُ الْمَظْلُومِ، وَدَعْوَةُ
الْمُسَافِرِ، وَدَعْوَةُ
الْوَالِدِ لِوَلَدِهِ
54- Üç dua
vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, yolcunun duası ve
babanın evladına duası. (İbn-i Mâce, Dua, 11)
٥٥) مَا
نَحَلَ وَالِدٌ وَلَدًا مِنْ نَحلٍ أَفْضَلَ مِنْ أدَبٍ حَسَنٍ
55- Hiçbir
baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez.
٥٦) اِجْتَنِبُوا السَّبْعَ
الْمُوبِقَاتِ قَالُوا يَا رَسُولَ للهِ وَمَا هُنَّ قَالَ: اَلشِّرْكُ بِاللَّهِ
وَالسِّحْرُ وَقَتْلُ النَّفْسِ
الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إلاَّ بِالْحَقِّ وَأكْلُ الرِّبَا وَأكْلُ مَا
لِاْليَتِيمِ وَالتَّ وَلِّي يَوْمَ الزَّحْفِ وَقَذْفُ الْمُحْصَنَاتِ
الْغَافِلاَتِ الْمُؤْمِنَاتِ
56- (İnsanı)
helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir? Ya Resulullah, dediler.
Bunun üzerine; Allah’a şirk koşmak, sihir, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak,
faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin
kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim,
Îmân, 144)
٥۷) مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ
وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلاَ يُؤْذِ جَارَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ
وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَ هُوَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ
وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أوْ لِيَصْمُتْ
57- Allah’a ve
ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin! Allah’a ve ahiret
gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun! Allah’a ve ahiret gününe imân
eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun! (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân,
74, 75)
٥۸) مَا
زَالَ جِبْرِيلُ يُوصِينِي بِالْجَارِ حَتَّى ظَنَنْتُ أنَّهُ سَيُوَرِّثُهُ
58- Cebrâil
bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben (Allah Teâlâ) komşuyu
komşuya mirasçı kılacak zannettim. (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141)
٥۹) اَلسَّاعِي عَلَى ال أرْمَلَةِ
وَالْمِسْكِينِ كَالْمُجَاهِدِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أوِ الْقَائِمِ اللَّيْلَ
الصَّائِمِ النَّهَارَ
59- Dul ve
fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden; veya gündüzleri (nafile)
oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir.
(Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41;
Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78)
٦۰) كُلُّ ابْنِ آدَمَ خَطَّاءٌ
وَخَيْرُ الْخَطَّائِينَ التَّوَّابُونَ
60- Her insan
hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir.
٦۱) عَجَبًا لأمْرِ الْمُؤْمِنِ
إِنَّ أمْرَهُ كُلَّهُ خَيْرٌ وَلَيْس ذَاكَ لأحَدٍ إِلاَّ لِلْمُؤْمِنِ: إِنْ
أصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَـكَرَ فَـكَانَ خَيْرً الَهُوَإِنْ أصَابَتْهُ ضَرَّاءُ
صَبَرَ فَـكَانَ خَيْرًا لَهُ
61- Mü’minin
başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O’nun her işi hayırdır.
Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur.
Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.
(Müslim, Zühd, 64; Dârim, Rikâk, 61)
٦۲) لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ
نَمَّامٌ
62- Söz
taşıyanlar (cezalarını çekmeden ya da affedilmedikçe) Cennet’e giremezler.
(Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79)
٦۳) أعْطُوا الأجِيرَ أجْرَهُ قَبْلَ
أنْ يَجِفَّ عَرَقُهُ
63- İşçiye
ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. (İbn Mâce, Ruhûn, 4)
٦٤) مَا
مِنْ مُسْلِمٍ يَغْرِسُ غَرْسًا أوْ يَزْرَعُ زَرْعًا فَيَـأكُلُ مِنْهُ طَيْرٌ
أوْ إِنْسَانٌ أوْ بَهِيمَةٌ إِلاَّ كَانَ لَهُ بِهِ صَدَقَةٌ
64- Bir
Müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların
yedikleri şeyler, o Müslüman için birer sadakadır. (Buhârî, Edeb, 27; Müslim,
Müsâkât, 7, 10)
٦٥) إِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً
إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ
الْجَسَدُ كُلُّهُ ألاَ وَهِيَ الْقَلْبُ
65- İnsanda bir
organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa
bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. (Buhârî, Îmân, 39; Müslim,
Müsâkât, 107)
٦٦) اِتَّقُوا اللَّهَ رَبَّـكُمْ
وَصَلُّوا خَمْسَـكُمْ وَصُومُوا شَهْرَكُمْ وَأدُّوا زَكَاةَ أمْوَالِكُمْ
وَأطِيعُوا
ذَا أمْرِكُمْ تَدْخُلُوا جَنَّةَ
رَبِّـكُمْ
66- Rabbinize
karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun,
mallarınızın zekâtını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle)
Rabbinizin cennetine girersiniz. (Tirmizî, Cum’a, 80)
٦۷) تَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ
لَنْ تَضِلُّوا مَا مَسَكْتُمْ بِهِمَا كِتَابَ اللهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ
67- Size iki
esas bırakıyorum; onlara sıkı sarıldığınız sürece yolunuzu sapıtmazsınız: Allah’ın
kitabı ve Resulü’nün sünneti.
٦۸) قَالَ رَسُولُ اللَّهِ مَنْ
تَابَ قَبْلَ أَنْ تَطْلُعَ الشَّمْسُ مِنْ مَغْرِبِهَا تَابَ اللَّهُ عَلَيْهِ
68: Ebû Hureyre
(Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Güneş batıdan doğmazdan önce kim tevbe ederse
Allah onun tevbesini kabul eder. (Müslim, Zikir 43)
٦۹) إنَّ رَسُولَ اللَّهِ قَالَ لَوْ
أَنَّ لاِبْنِ آدَمَ وَادِيًا مِنْ ذَهَبٍ أَحَبَّ أَنْ يَكُونَ
لَهُ وَادِيَانِ وَلَنْ يَمْلَأَ
فَاهُ إِلاَّ التُّرَابُ وَيَتُوبُ اللَّهُ عَلَى مَنْ تَابَ
69: İbn Abbâs
ve Enes bin Mâlik (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre
Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Adem oğlunun bir vadi
dolusu altını olsa bir vadi daha ister, onun ağzını topraktan başka bir şey
doldurmaz. Allah tevbe edenin tevbesini kabul eder. (Buhârî, Rikâk 10; Müslim
Zekat 116 119)
۷۰) قَالَ رَسُولُ اللَّهِ مَنْ
يُرِدِ اللَّهُ بِهِ خَيْرًا يُصِبْ مِنْهُ
70- Ebû Hureyre
(Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Allah hayırını dilediği bir kimseyi günahlarını
bağışlamak ve derecesini yükseltmek için onu sıkıntıya sokar. (Buhârî, Merda 1)
۷۱) إنَّ رَسُولَ اللَّهِ قَالَ
لَيْسَ الشَّدِيدُ بِالصُّرَعَةِ إِنَّمَا الشَّدِيدُ الَّذِي يَمْلِكُ نَفْسَهُ
عِنْدَ الْغَضَبِ
71- Ebû Hureyre
(Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Peygamber (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Güçlü kimse insanları güreşte yenen kimse
değil, öfkelendiği zaman kendine hâkim olan kimsedir. (Buhârî, Edeb 102;
Müslim, Birr 106)
۷۲) قَالَ رَسوُلُ اللهِ نِعْمَتَانِ
مَغْبُونٌ فِيهِمَا كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ اَلصِّحَّةُ وَالْفَرَاغُ
72- İbn Abbâs
(Allah Onlardan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: İki nimet vardır ki; insanların pek çoğu bu
nimetleri kullanmakta aldanmışlardır: SIHHAT ve BOŞ VAKİT. (Buhârî, Rikâk 1)
۷۳) رَسُولُ اللَّهِ يَتْبَعُ
الْمَيِّتَ ثَلاَثَةٌ أَهْلُهُ وَمَالُهُ وَعَمَلُهُ فَيَرْجِعُ اثْنَانِ
وَيَبْقَى
وَاحِدٌ يَرْجِعُ أَهْلُهُ
وَمَالُهُ وَيَبْقَى عَمَلُهُ
73-Enes (Allah
Ondan razı olsun)’den Rasûlullah (sallallahu aleyhivesellem)’in şöyle buyurduğu
rivayet edilmiştir: Ölüyü kabre kadar üç şey takib eder; çoluk çocuğu, malı ve
ameli. Bunlardan ikisi geri döner, ameli ölüyle baş başa kalır. (Buhârî, Rikak
42)
۷٤) قاَلَ رَسوُلُ الله: حَقُّ
الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ سِتٌّ: إِذَا لَقِيتَهُ فَسَلِّمْ عَلَيْهِ وَإِذَا
دَعَاكَ فَأَجِبْهُ وَإِذَا اسْتَنْصَحَكَ فَانْصَحْ لَهُ وَإِذَا عَطَسَ فَحَمِدَ
اللَّهَ فَشَمِّتْهُ وَإِذَا مَرِضَ فَعُدْهُ وَإِذَا مَاتَ فَاتْبَعْهُ
74- Resulullah
(a.s.) şöyle buyurdu: Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı altıdır.
Karşılaştığın zaman ona selam ver, seni davet ederse davetine git, nasihat
isterse nasihat et, aksırır da Allah’a hamdederse yerhamukallah de,
hastalandığında onu ziyaret et, vefatında cenazesinin ardından git. (Müslim,
Selam)
۷٥) قَالَ رَسُولُ الله: اَكْمَلُ
الْمُؤْمِنِينَ اِيمَانًا اَحْسَنُهُمْ خُلُقًا، وَخِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ
لِنِسَائِهِمْ
75- Ebu Hüreyre
(Allah Ondan razı olsun)den bildirildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurdu: Mü’minlerin iman bakımından en iyi olanları ahlaken en
iyi olanıdır. Hayırlınız hanımlarına karşı hayırlı olanlardır. (Tirmizi, Rada
11)
۷٦) النَّبِىُّ قَالَ: كُلُّكُمْ
رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، وَاْلأَمِيرُ رَاعٍ، وَالرَّجُلُ
رَاعٍ عَلَى أَهْلِ بَيْتِهِ، وَالْمَرْأَةُ رَاعِيَةٌ عَلَى بَيْتِ زَوْجِهَا
وَوَلَدِهِ، فَكُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ
76- İbni Ömer
(Allah Onlardan razı olsun)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Hepiniz çobansınız, hepiniz güttüğünüz sürüden
sorumlusunuz. Amir memurlarının çobanıdır. Erkek, aile ve çocuklarının
çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuklarının çobanıdır. O halde hepiniz birer
çobansınız ve hepiniz idareniz altında bulunanlardan sorumlusunuz. (Buhari,
Cuma 11, Müslim, İmara 20)
۷۷) عَبْداللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ
قَالَ سَأَلْتُ النَّبِيَّ أَيُّ الْعَمَلِ أَحَبُّ إِلَى اللَّهِ قَالَ
الصَّلاَةُ عَلَى وَقْتِهَا قُلْتُ ثُمَّ أَيٌّ قَالَ بِرُّ الْوَالِدَيْنِ قُلْتُ
ثُمَّ أَيٌّ قَالَ الْجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ
77- Ebu
Abdurrahman Abdullah ibni Mes’ud (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir:
Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e Allah’ın en çok sevdiği amel
hangisidir? diye sordum. -Vaktinde kılınan namazdır, buyurdular. Sonra hangisi
gelir dedim. -Ana babaya iyilik ve itaat etmek buyurdu. Daha sonra deyince:
-Allah yolunda cihad etmektir, buyurdular. (Buhari, Mevakıt 5, Müslim, İman
137)
۷۸) قَالَ رَسُولُ اللَّهِ وَالَّذِى
نَفْسِى بِيَدِهِ لاَ تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلاَ تُؤْمِنُوا
حَتَّى تَحَابُّوا أَوَلاَ أَدُلُّكُمْ عَلَى شَيْءٍ إِذَا فَعَلْتُمُوهُ
تَحَابَبْتُمْ أَفْشُوا السَّلاَمَ بَيْنَكُمْ
78- Ebu Hüreyre
(Allah Ondan razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki
sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman
etmiş olmazsınız. Yaptığınız zaman birbirinize sevgi ve saygınızın artacağı bir
şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı ve selamlaşmayı yayınız. (Müslim, İman 93)
۷۹) قاَلَ رَسُولُ اللَّهِ خَيْرُ
النَّاسِ مَنْ طَالَ عُمُرُهُ وَحَسُنَ عَمَلُهُ
79- Ebû Safvân
Abdullah ibn Büsr el Eslemî (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine
göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: İnsanların en hayırlısı
ömrü uzun olup ameli güzel olandır. (Tirmîzî, Zühd 21)
۸۰) قال النَّبِيُّ لاَ تَحْقِرَنَّ
مِنَ الْمَعْرُوفِ شَيْئًا وَلَوْ أَنْ تَلْقَى أَخَاكَ بِوَجْهٍ طَلِيق
80- Ebû Zerr
(Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)
bana şöyle dedi: Kardeşini güler yüzle karşılamaktan ibaret bile olsa hiçbir
iyiliği küçük görme! (Müslim, Birr 144)
۸۱) النَّبِىُّ قَالَ: لاَ يُؤْمِنُ
اَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لأِخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ
81- Enes (Allah
Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurdular: Sizden biriniz kendisi için arzu edip istediği şeyi
din kardeşi için de arzu edip istemedikçe iman etmiş olamaz. (Buhari, İman, 7,
Müslim, İman 71)
۸۲) إنَّ النَّبِيَّ قَالَ إِذَا
صَلَّى أَحَدُكُمُ لِلنَّاسِ فَلْيُخَفِّفْ فَإِنَّ فِيهِمُ الضَّعِيفَ
وَالسَّقِيمَ وَالْكَبِيرَ، وَاِذَا صَلَّى اَحَدُكُمْ لِنَفْسِهِ فَلْيُطَوِّلْ
مَا شَاءَ
82- Ebu Hüreyre
(Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Sizden biriniz insanlara namaz kıldırdığı zaman
hafif tutsun (acele kıldırsın), çünkü cemaat arasında zayıf, hasta ve yaşlılar
vardır. Herhangi biriniz kendi başına namaz kıldığında ise dilediği kadar
uzatsın. Başka bir rivayette: İş güç sahibi olanı vardır. (Buhari, İlim 28)
۸۳) قَالَ رَسُولُ اللَّهِ
الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لاَ يَخُونُهُ وَلاَ يَكْذِبُهُ وَلاَ يَخْذُلُهُ
كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ عِرْضُهُ وَمَالُهُ وَدَمُهُ
التَّقْوَىهَا هُنَا بِحَسْبِ امْرِئٍ مِنَ الشَّرِّ أَنْ يَحْتَقِرَ أَخَاهُ
الْمُسْلِم
83- Abdullah
İbni Ömer (Allah Onlardan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah
(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona
zulmetmez, Müslüman, Müslüman’ın başına gelen musîbette terk etmez. Müslüman
kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah’ta ihtiyacını giderir. Kim bir
müslümandan bir sıkıntıyı giderirse Allah’ta onun kıyamet günündeki
sıkıntılarından birini giderir. Kim de bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse
Allah’ta kıyamet günü o kimsenin ayıp ve kusurunu örter. (Buhari Mezalim 3,
Müslim, Birr 58)
۸٤) قالَ رسُولُ الله لَوْ
تَعْلَمُونَ ما أَعْلَمُ لَضَحِكْتُمْ قَلِيلاً وَلَبَكَيْتُمْ كثِيرًا
84- Rasulullah
(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Eğer siz benim bildiklerimi
bilseydiniz mutlaka az güler çok ağlardınız.
۸٥) وعن أبي سعيدٍ الخدريِّ، قال:
جَلَسَ رسولُ الله عَلى المِنْبَرِ، وَجَلَسْنَا
حَولَه، فقال: إن مِمّا أخافُ
عَلَيْكُمْ مِنْ بَعْدِي مَا يُفْتَحُ عَلَيْكُمْ مِن زَهْرَةِ الدُّنْيَا
وزينَتِهَا
85- Ebu Said el
Hudrî (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahu aleyhi
vesellem) minber üzerine oturmuş biz de onun etrafında dizilmiştik. Rasulullah
(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Benden sonra size dünya
nimetlerinin ve güzelliklerinin açılmasından ve onlara gönlünüzü
kaptıracağınızdan korkuyorum.” (Buhari, Zekat 47, Müslim, Zekat 121)
۸٦) النبيّ قال: لَيسَ الغِنَى عَن
كَثرَةِ العَرَضِ، وَلكِنَّ الغنَى غِنَى النَفْسِ
86- Rasulullah
(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Gerçek zenginlik malın fazla olması
değil, kalb zenginliği gönül tokluğudur. (Buhari, Rikak 15, Müslim, Zekat 130)
۸۷) قالَ النبيِّ البِرُّ حُسنُ
الخُلُقِ، وَالإثمُ ما حاكَ في نَفْسِكَ، وكَرِهْتَ أَنْ
يَطَّلعَ عَلَيْهِ النَّاسُ
87- Rasulullah
(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Gerçek Müslüman olmak demek; güzel
ahlaklı olmak demektir. Günah ise, kalbini tırmalayıp rahatsız eden (tereddüt
uyandıran) ve insanların bilmesini istemediğin her şeydir. (Müslim, Birr 14)
۸۸) عن ابن عمر قال: قال رسول الله
(صلى الله عليه وسلم): ’كلوا جميعا ولا تفرقوا، فإن طعام الواحد يكفي الاثنين
وطعام الاثنين يكفي الأربع
88- Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem): ‘Sizler yemeğinizi topluca yiyiniz, ayrı ayrı
yemeyiniz. Kuşkusuz bir kişinin yemeği iki kişiye kifayet eder, iki kişinin
yemeği de dört kişiye kifayet eder’ buyurdu. (Tabarani (7440–el–Evsat) Albani
(2691–Sahiha) El–Manahi (3/91)
۸۹) وعنْ أبي ذَرٍّ رضي اللَّه عنهُ
عنِ النبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَالَ:
«ثَلاثةٌ لا يُكلِّمُهُمْ
اللَّه يوْمَ القيامةِ، ولا يَنْظُرُ إليْهِمْ، ولا يُزَكِّيهِمْ وَلهُمْ عذابٌ
أليمٌ » شَيْخٌ زانٍ، وَمَلِكٌ كَذَّابٌ، وَعَائِلٌ مُستكْبِرٌ
89- Rasulullah
(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Üç grup insan var ki Allah onlarla
konuşmaz, onları temize çıkarmaz, suratlarına bile bakmaz. Bu sebeble onlara
büyük azab hazırlanmıştır. Bu kimseler, zina eden ihtiyar, yalancı (veya zalim)
hükümdar, kibirlenen fakirdir. (Müslim, İman 172)
۹۰) قال رسُولُ الله الأمِيرَ
فَقَدْ: مَنْ أَطَاعَنِي فَقَدْ أَطَاعَ اللهَ وَمَنْ عَصَانِي فَقَدْ
عَصَى الله، وَمَنْ يُطعِ
الأمِيرَ فَقَدْ أَطَاعَني، وَمَنْ يَعْصِ الأمِيرَ فَقَدْ عَصَانِي
90- Rasûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Bana itaat eden, Allah’a itaat
etmiş olur. İslam devletinin başındaki Müslüman idarecilere itaat eden, bana
itaat etmiş olur, onlara karşı gelen ise bana karşı gelmiş olur. (Buhari, Cihad
109; Müslim, İmara 32)
۹۱) وعن عائشة رضي اللَّه عنها قالت:
كان كلامُ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ
وسَلَّم كلاماً فَصْلا يفْهَمُهُ
كُلُّ مَن يَسْمَعُهُ. رواه أبو داود
91- Âişe
radıyallahu anhâ şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
konuşması, herkesin anlayacağı şekilde açık seçikti. (Ebu Davud, Edeb 18)
۹۲) قالَ رسولُ الله: إذا أَكَلَ
أَحَدُكُمْ فَلْيَذْكُرِ اسْمَ الله تعالى، فإنْ نَسِيَ أَنْ يَذْكُرَ اسْمَ الله
تَعَالَى في أوَلِهِ، فَلْيَقُلْ: بِسْمِ الله أَوَّلَهُ وَآخِرَهُ
92- Rasûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Biriniz yemek yerken besmele
çeksin, şayet yemeğe başlarken besmeleyi unutursa, =bismillahi evvelehu ve
ahirehu desin. (Ebu Davud, Et’ıme 15, Tirmizi, Et’ıme 479)
۹۳) قَالَ: أَمَرَنَا رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِسَبْعٍ: بِعِيَادَةِ الْمَرِيضِ،
وَاتِّبَاعِ الْجَنَائِزِ،
وَتَشْمِيتِ الْعَاطِسِ، وَنَصْرِ الضَّعِيفِ، وَعَوْنِ الْمَظْلُومِ، وَإِفْشَاءِ
السَّلَامِ، وَإِبْرَارِ الْمُقْسِمِ،
93- Rasûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem) bize şu yedi şeyi emretti: 1. Hasta ziyaretini 2.
Cenazeye katılmayı 3. Aksırana Elhamdülillah derse Yerhamükellah demeyi 4.
Zayıfa yardım etmeyi 5. Mazluma yardımcı olmayı 6. Selamı yaygınlaştırmayı 7.
Yemin eden kimsenin yeminini yerine getirmesini temin etmeyi.
۹٤) قَالَ رَسُولُ اللهِ: إِذَا
قَالَ الرَّجُلُ لِأَخِيهِ: يَا كَافِرُ، فَقَدْ بَاءَ بِهَا أَحَدُهُمَا،
فَإنْ كَانَ كَمَا قَالَ وَإلاَّ
رَجَعَتْ عَلَيْهِ
94- Rasûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Bir adam Müslüman kardeşine Ey
Kâfir derse bu söz ikisinden birine döner. Eğer böyle denilen kişi söylendiği
gibi ise bu söz yerini bulmuş olur. Aksi takdirde bu söz söyleyene geri döner.
(Buhari, Edep, 73; Müslim, İman, 111)
۹٥) يقولُ: اللَّهُمَّ رَبَّ
النَّاسِ، أَذْهِب الْبَأسَ، واشْفِ أَنْتَ الشَّافي لا شِفَاءَ إلا
شِفَاؤُكَ، شِفاءً لا يُغادِرُ
سَقَماً
95- Peygamber
(sallallahu aleyhi vesellem)şöyle buyururdu: Allahım! Sen bütün insanların
hayatlarını programlayansın, Rabbimizsin. Bu hastanın ıstırabını gider, şifa
ver, şifayı veren ancak sensin. Senin şifandan başka şifa verecek yoktur. Buna
hiçbir hastalık izi bırakmayacak şekilde şifa ver. (Buhari, Merda 20, Müslim,
Selam 46)
۹۲) أنَّ رَسُولَ اللهِ قَالَ: لَا
تَجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ مَقَابِرَ إِنَّ الشَّيْطَانَ يَنْفِرُ مِنَ الْبَيْتِ
.الَّذِي تُقْرَأُ فِيهِ
سُورَةُ الْبَقَرَةِ
96- Rasûlullah
(Sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Evlerinizi kabirler haline
getirmeyiniz (Ölüler gibi kuran okumayı terk etmeyiniz). Şüphe yok ki şeytan
Bakara suresinin okunduğu evden kaçar. (Müslim, Müsafirin 212)
۹۷) رَسُولُ اللهِ يَقوُلُ: مَنْ
حَجَّ، فَلَمْ يَرْفُثْ، وَلَمْ يَفسُقْ، رَجَعَ كَيَوْمَ وَلَدَتْهُ أُمُّهُ
97- Rasûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem)şöyle buyurdu: Zina vb. büyük küçük günah işlemeden
hac yapan kimse annesinden doğduğu gündeki gibi günahsız olarak evine döner.
(Buhari, Hacc, 4; Müslim, Hacc, 438)
۹۸) أنَّ رَسُولَ اللهِ قَالَ:
أَقْرَبُ ماَ يَكُوُنُ الْعَبْدُ مِنْ رَبِّهِ وَهُوَسَاجِدٌ،
.فَأَكْثِرُوا
الدُّعَاءَ
98- Rasûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Kulun Rabbine en yakın olduğu hal
secde halidir. Orada çok dua ediniz. (Müslim, Salat, 215)
۹۹) أَنَّ النَّبِيَّ قَالَ: لَا
تَبَاغَضُوا، وَلَا تَحَاسَدُوا، وَلا تَدَابَرُوا، وَلَا تَقَاطَعُوا، وَكُونُوا
عِبَادَ اللهِ إِخْوَاناً، وَلَا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أَنْ يَهْجُرَ أَخَاهُ
99- Peygamber
(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: Birbirinize kin tutmayınız,
birbirinizi kıskanmayınız, birbirinize sırt çevirip alakanızı kesmeyiniz. Ey
Allah'ın kulları kardeş olunuz. Bir Müslümanın Müslüman kardeşine üç günden
fazla dargın durup selam vermemesi helal değildir. (Buhari, Edeb, 57; Müslim,
Birr, 23)
۱۰۰) ثلاثة لا يكلِّمهم الله يوم
القيامة ولا ينظر إليهم ولا يزكِّيهم ولهم
عذاب أليم: الْمُسْبِل إزارَه والمنّان
الذي لا يعطي شيئاً إلا مَنَّه، والمنفِق سِلْعته بالحَلِف الكاذب
100- Üç zümre
vardır ki, Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz ve onları temize
çıkarmaz. Ve onlara can yakıcı bir azap vardır. Elbiselerini sürüyerek yürüyen,
yaptığı iyiliği başa kakan ve malına yalan yeminle revaç verip satmaya çalışan”
[1] (İmam Müslim)
Yorumlar
Yorum Gönder