Âcizliğimizin İtirafı: Duâ
Âcizliğimizin İtirafı: Duâ
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Rabbiniz buyurdu ki: “Bana dua edin de
duanızı kabul edeyim.
Bana ibadet etmeyi (dua etmeyi) kendilerine yediremeyenler
cehenneme zelîl olmuş bir halde gireceklerdir”
(Mü’min, 60)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Allah katında, duadan daha kıymetli bir şey yoktur.” (Tirmizî,
Deavât, 1/3370 )
İnsanoğlu, hayatın inişli ve yokuşlu yollarında bazen hoşuna
giden, bazen de kendisini içten içe yıpratan hâdiselerle karşılaşır.
Neşe ve mutluluk veren olaylar, onu minnet ve
şükran hislerine yönelttiği gibi; üzüntü, musîbet ve keder ânları da yürek
darlığı, gönül yorgunluğu ve yalnızlığa sevk eder.
Duâ, insanın kâinâtı yoktan var eden ve her
şeye hükmü geçen Allah Teâlâ’ya sığınması, O’na yalvarıp yakarması; kendi acz,
eksiklik ve zayıflığını itirafıdır.
Gerçekten kâinâttaki bütün hâdiseler, Allahü
Teâlâ’nın ezelî ilmiyle takdir buyurduğu bir kadere bağlıdır.
Onun ilmi hâricinde iyi-kötü hiçbir şey
gerçekleşmeyeceği gibi, hiçbir güç O’nun irâde ve kudretine rağmen insanlar ve
olaylar üzerinde söz sahibi değildir. Dolayısıyla bu büyük kudret karşısında,
insanoğlu sadece acz ve kulluk mevkiindedir.
Bu acz ve kulluğun en güzel ifâdesi, duâdır.
Zira duâ; gurur, kibir, ucub ve benliği, Hakk’ın kapısında terk etmektir. İnsanın
haddini bilmesi, âcizliğini ve fânîliğini itiraf etmesidir.
(Osman Nûri Topbaş, İnsan Denilen Muamma,
Erkam Yay.)
Yorumlar
Yorum Gönder