Alman Mucizesi Nasıl Doğdu?

Alman Mucizesi Nasıl Doğdu?
Almanya 1945’te 2. Dünya Savaşı’ndan yeni çıkmıştır. Şehirler harabe halindedir. Tabiri caizse taş üstende taş kalmamıştır. Açlık yokluk yoksulluk kol gezmektedir. Hiper enflasyon ve işsizlik çok aşırı yükselmiştir.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya Batı Almanya ve Doğu Almanya olarak ikiye ayrıldı. 1990 yılında bu iki parça birleşerek günümüzdeki Almanya Federal Cumhuriyeti'ni oluşturdu.
Berlin Duvarı (Berliner Mauer) Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Almanya´ya kaçmalarını önlemek için Doğu Alman meclisinin kararı ile 12 Ağustos 1961 yılında yapımına başlanan 46 km uzunluğundaki duvar. 9 Kasım 1989'da Doğu Almanya’nın, isteyen vatandaşların Batı’ya gidebileceğini açıklamasının ardından yıkıldı.
Potsdam Konferansı’nda (17 Temmuz - 2 Ağustos 1945) Almanya'nın teslim olmasından sonra ortaya çıkan sorunlar, yapılacak olan barış antlaşmalarının temel şartları ve yöntemleri belirlendi. Görüşmelerde; Avrupa, Müttefiklerin istekleri doğrultusunda şekillendirildi.
Almanya, 4 işgal bölgesine ayrılarak ABD, İngiltere, Fransa ve SSCB yönetimine bırakıldı.
Almanya için ekonomik ve askeri kısıtlama ve yükümlülükler getirildi.
Savaş suçlularının tutuklanmasına ve diğer ülkelerde bulunan Almanların Almanya'ya götürülmesine karar verildi.
Yaşlı Almanlar çok çalışmaktan başka çare olmadığını bilirler. Fabrika işçileri derler ki ben her gün devletime iki saat fazla çalışacağım. Bazıları Cumartesi günleri devlet için fazla mesai yaparlar. Almanlar kadınlı erkekli arılar gibi harıl harıl çalışmaya koyulurlar… Tabi ki kaliteden asla ödün vermezler…
Ülkede her şeyin yokluğu çekilmektedir. Almanlar her alanda tutum ve tasarrufa giderler. Pantolonlarda kumaş israfını önlemek için duble paça yerine düz paça uygulayarak binlerce pantolon daha tasarruf yaparlar. Bir taraftan da eğitim faaliyetlerini hiç aksatmazlar. Üretim son hızıyla devam ederken harıl harıl yeni yeni fabrikalar açıp yeni yeni temeller atarlar.
Savaştan dolayı azalan iş gücü yeterli olmayınca dış ülkelerden de işçi almaya başlarlar.
Türkiye’den Almanya’ya ilk giden kafilelerle ilgili ilginç bir anı
Bir fabrikada hafta sonu işçilere hizmet içi eğitim verilir. Eğitim sonunda eğlenceli bir film gösterilir. Filmi heyecanla izleyen işçiler devre arasında reklâmlara bakarlar. Reklamlar bitince o da ne? İşçiler gizlice çekilen kendi filmlerini izlemeye başlarlar. Heyecandan nefesleri kesilir. Çünkü ilk defa ekranda kendilerini görmüşlerdir. Bir de bakarlar bazı işçiler tuvalete gidiyorum diye izin alıp boş boş dolaşıp geliyor. Kimisi namaz için izin alıyor. Oturup oturup namaz kılmadan geliyor. Bazıları da alın terleterek çalışıyor. Kaytarıcılar çok utanırlar. Artık ondan sonra izlendiklerini fark eden işçiler var güçleriyle çalışıp Almanya’yı ayağa kaldırırlar.
Almanya’nın hızlı kalkınmasının bazı sebepleri
1-Almanya’nın ordusunu feshedilirmiş olması ülke kaynaklarının milli savunma yerine kalkınmaya gitmesine sebep olmuştur. Askerlikte harcanacak işgücü de sanayiye kaydırılmıştır.
2- Almanya diğer ülkelere göre zaten kalkınmış bir ülkeydi. 1930’lu yılların sonuna doğru neredeyse şehirlerin altyapısı tamamlanmıştı.
3-Kalkınmayı sağlayacak en büyük etken iyi eğitim görmüş, kaliteli ve yetenekli insan gücü vardı. Savaşta bir kısmı öldü bir kısmı Amerika gibi ülkelere kaçtı.
4- Bazı Alman bilginleri özellikle roket mühendisleri de ABD ve SSCB’ye götürüldü.
5- İşçilerin haftalık iş saatlerinin oldukça yüksek olması, devlet işçilerin haklarında iyileştirmeler yaptı… (İşten çıkarmanın zorlaştırılması, işçilerin tatil ve diğer sosyal haklarının iyileştirilmiş olması…) 
6- Amerika Komünizm korkusundan Rusya’ya yakın ülkeleri güçlendirmek, Rusya’nın etrafına güçlü devletlerden bir duvar örmek istiyordu. Almanya burada motor rolü üstlendi. Çünkü nitelikli eleman sayısı savaş sonrası yıkıma rağmen yine de oldukça fazlaydı.
7- Almanya sadece kendi katkısıyla değil ABD'nin “izniyle” ve “Amerika’dan alınan borç ve Marshall yardımlarıyla” kalkındı denilebilir. Bunu inkâr etmek mümkün değil. “Sıçan sidiğinin denize faydası vardır.”
8- Alman Halkının çok çalışkan, disiplinli ve iyi organize olabilmesi… Gibi nedenler sayılabilir.
Günümüzün önemli uluslararası markalarından Bosch’un kurucusu; Robert Bosch (doğ.1861 - öl 1942) Alman sanayici, mühendis, mucit… Şöyle demiştir: “İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim.”
ABD istemeseydi, Almanya’da tek bir fabrika bile faaliyete geçemezdi, Bugün bile tam olarak istediği noktada değil. Olamaz da çünkü halâ elli bine yakın Amerikan askerinin bulunduğu günümüz Almanya’sında kimse dünyanın süper gücü olacağız naraları atarak stratejik askeri ya da uzay projeleri gerçekleştiremez. Denerse ya "trafik kazası” ya da "kalp krizi” geçirir.
Bizimkiler İkinci Dünya Savaşından çıktığı halde gözle görülür bir atılım yapan Almanya’yı örnek almak isterler. Alman ekonomi bakanı Türkiye'ye çağrılır. Türk ekonomi planlamacılarına bir konferans verecek olan bakan, lüks bir otelde yemeğe götürülür. Adet olduğu üzere çorba ile başlanır. Bakan çorbasını bitirirken bizim bürokratlar iki kaşık alıp iade ederler. Bizimkilerin anlayışında tabağı bitirmek görgüsüzlüktür. Az bir şey de olsa bırakılmalıdır. Peşinden gelen yemekte de bizimkiler aynı davranırken, bakan yine tabağındakileri bitirir. En son pilav yenilirken bizimkiler yine iki kaşık iade edecekken Alman Bakan "Durun!” diye çıkışır. ”Herkes tabağındaki pirinç tanelerini saysın!” der. Tercüman aracılığı ile. Bürokrat ve politikacılar şaşkın vaziyette misafirin dediğini yaparlar. “Çıkan rakamları toplayın ve Türkiye nüfusunun yarısı ile çarpın” der. Rakamlar çarpılır ve tonlarca pirinci israf ettiğimiz anlaşılır. Bunun ekonomik maliyeti ise korkunç büyüklükte rakamlardır.
Alman Bakan topluluğa döner ve şöyle der: "Türk Milleti her yıl bu kadar ürünü israf ediyorsa benim size verebileceğim hiçbir ders yok beyler! Biz Almanlar doğaüstü bir iş yapmadık, sadece kaynaklarımızı iyi kullandık ve israf etmedik!" Bu sadece pirinçteki israf… Diğer ürünleri de hesaba katarsak trilyonlarca liralık israfımız var.
Almanya da Japonya da 2. Dünya savaşından yıkılmış çıktılar. Her ülkede de insan kalitesi, eğitimli insan kalitesi yüksekti ve bu yüzden eski günlerine dönmeleri uzun zaman almadı, zaten iki ülkede 2. Dünya savaşından önce gelişmiş ülkelerdi. Yalnızca Teknolojik birikimden değil tümüyle eğitimin ve bilimin etkili olduğu uluslardan söz ediyorum.
Kalitesiz ve eğitimsiz-cahil insanı olan ve bunu ortadan kaldırmak için gerekenleri yapmayan ülkeler ABD yardımına rağmen de hiçbir zaman da kalkınamazlar.
Bugün yine yakılıp yıkılsalar ayağa kalkmaları ve yeniden büyük dünya devleti haline gelmeleri 10 yılı bile bulmaz.
Bizim insanımızın anlaması gereken temel faktör bu. Sistemlerden mucizeler beklemek hayalciliktir. Devletlerin sadece tabelaları değişir. Devletler güçlerini insan kalitelerinden alır ki sistemin adının ne olduğunun hiç bir önemi yoktur.
Bizim bugünkü geriliğimizin sebebi ilericilik yobazlığıdır. Ondan kurtulmadıkça çağdaş devlet olmak hayaldir. Bir kısım materyalist, ateist ve masonik kesim bütün suçu güzel İslâmiyet’e atıyorlar. O zavallı Yahudi kuklaları ilerlemeyi sadece batının pis kültürünü ihraç etmeye bağlıyorlar. Kadını daha da açarsak kalkınırız zannediyorlar. Hâlbuki Japonya batının tekniğini almış milli değerlerinden asla taviz vermemiş, ondan dolayı kalkınmıştır.
Bizim ülkemiz ise Almanya’dan 22 yıl önce savaştan çıkmıştır. Halimiz ortada… Daha doğru dürüst sanayileşemedik. Yeni yeni bazı şeyler yapmaya çalışıyoruz. İnşallah yakında otomobil yapacağız.
Değerli dostlar kalkınma ve ileri gitmenin yollarından biri çok çalışmak ve tutumlu olmak değil mi?
İnsan olarak insan yapısı kameradan korkuyoruz? Zaten İlahi kamera bizi sürekli izlemiyor mu?
Muhterem dostlar; Rabbimiz hepimizi alın teriyle geçinenlerden eylesin! Hoçça kalın, dostça kalın, Allah’ü Teâlâ’ya emanet olun efendim!
(Bu yazıda alıntılar vardır.)
                                                                                              Yaşar AKKAŞ

Yasal Uyarı: “Bu eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis