Bu Çürük Ev Evde Kim Oturacak

Bu Çürük Ev Evde Kim Oturacak

 Zengin bir iş adamının yanında çalışan işinin ehli bir marangoz varmış. Patronuna yıllarca hizmet etmiş, emekliliği gelince patronuna gidip:
"Şirketinizde yıllarca çalıştım, artık emekli olmak istiyorum demiş.
Patronu da: Senden son bir isteğim var, bir ev daha yap; anahtarını teslim ettiğin gün emekli ol. Demiş.
Marangoz peki deyip ayrılmış. Ve başlamış evi yapmaya. Marangoz bir yandan çalışıyor bir yandan da ben emekliği hak etmişim yeni bir iş vermeye ne gerek var? Zenginlerin gözünü doyurmak mümkün değil… Diyor; yıllarca patronunun ekmeğini yediğini aklına bile getirmiyormuş. Son işin bir an önce bitmesi için hızlı hızlı, gelişi güzel çalışıyormuş. Nihayet bitirip anahtarı teslim etmiş. Patron da: Allah'ü tealâ razı olsun. Bu evi sana yıllarca verdiğin emeklerine karşı hediye ettim. Ayrıca emekli ikramiyeni de alacaksın, hakkını helâl et! Diyerek anahtarı iade edip ayrılmış.
Bunu duyan marangoz tam anlamıyla şok olmuş. Yaptığı bu kötü ve çirkin eser karşısında ne kadar utanmış, ne kadar pişman olmuş. Evin her bölümünde tadilat yaparak düzeltmeyi düşünmüş. Dış görünüşü güzel olan evi yıkıp ta yeniden yapmaktan başka çare yokmuş. Marangozun da ona yetecek ne maddi imkânı ne de enerjisi yokmuş.
Keşke demiş, önceden bileydim de bu evi ustalığımı kullanarak mükemmel yapsaydım. Şimdi bu çürük evde nasıl otururum diye içinden veryansın ediyormuş. Patronuna bir teşekkür bile edememiş.
 Sayın dostlar bu hikâyedeki patron Allah'ü tealâ, marangoz bizler, ev ise ömrümüz boyunca yaptığımız amellerimizdir. Ahiret hayatı için kendimize nasıl bir ev yaptıysak işte o evde oturacağız diğer sonsuz alemde.
Şunu asla unutmayalım. Yaptığımız güzel işler Cennet saraylarına bir tuğla, kötü şeyler ise Cehennem kazanına birer yakıttır. İhlâslı ve güzel amellerimizle Rabbimizin rızasını kazanabilirsek; günahlarımızı siler gözlerin görmediği, kulakların işitmediği hayalimizden geçmeyen Cennetler ihsan eder. Gelişi güzel riyakâr işlerimize de şiddetli azablı Cehennemler verir. (Allah'ü tealâ korusun.)

Şu güzel kıssayı dinle!

Bir gün Behlül Dana'nın (Rahmetullahi aleyh) üstü başı dağınık bir hâldeydi. Behlül Dânâ'nın (Rahmetullahi aleyh) mânevî makamlar sahibi bir veli olduğunun farkında olmayan, onu sıradan bir meczup zanneden bazıları, onunla dalga geçmek ve eğlenmek kastıyla sordular:
-Ey Behlül! Bu ne hâl böyle! Nereden geliyorsun? Behlül Dana (Rahmetullahi aleyh)
-Cehennemden geliyorum! Dedi.
-Peki, cehennemde ne işin vardı? Diye sordular. Behlül Dana (Rahmetullahi aleyh):
-Ateş lâzım oldu da onun için gitmiştim. Dedi
-Peki, ateşi aldın mı bari? Diye sordular
-Hayır, maalesef ateşi alamadım. Cehennemin bekçileri bana: "Sanıldığı gibi burada ateş bulunmaz, herkes ateşini dünyadan kendisi getirir." Dediler…
Bizler de Cenneti de Cehennemi'de bu dünyadan götüreceğiz.

Şu ayeti kerimeler ve hadisi şerifle de sözümüzü kıymetlendirelim.
Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür. Zilzal suresi 7-8
“O gün Cehennem, mahşer yerine getirilir; O gün insan bütün yaptıklarını hatırlar... Ancak bu hatırlayış hiçbir fayda sağlamaz... Keşke bu hayatım için bana fayda sağlayacak şeyler yapıp gönderseydim, der... ” Fecr-23, 24
“Kuşkusuz siz elem verici azabı tadacaksınız, ancak bu yapmakta olduklarınızdan başka bir şeyin cezası değildir.” Saffat-38, 39
O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir. Yasin suresi ayet 54
Hadis-i şerifte buyuruluyor: “Ne kadar yaşarsan yaşa, bir gün öleceksin! Kimi seversen ve ne kadar seversen sev, bir gün ayrılacaksın! Ne yaparsan ve nasıl yaşarsan yaşa, karşılığını göreceksin!..”
Salih amellere muvaffak olmak, ancak Allah’ın lütfuyla mümkündür. O halde cennetin vesilesi olan salih amellerin işlenmesi de Allah’ın bir lütfu olduğuna göre, cennete girmenin gerçek sebebi de Allah’ın lütuf ve merhametidir.
“Hamdolsun bizi bu cennete eriştiren Allah’a! Eğer Allah bizi muvaffak kılmasaydı, biz kendiliğimizden yol bulamazdık”  Araf, 7/43 mealindeki ayetten de bunu anlayabiliriz.
Hani derler ya! “Kendin pişir kendin ye!”
Hayat, dünyada “Kendin yap!”;  Ahıret ise “Kendin ye!” tasarımıdır. Dünyada pişirdiğimiz azıklarımızı ahirette yiyeceğiz. İnşeallahü Teâlâ…
Dünya işlerinin bazılarında harika ustalıklar gösteririz. Bu harika ustalığımızı diğer âlemde kalacağımız evler için de göstermemiz dileğiyle.
Saygı ve sevgiyle kalın muhterem dostlarım.

                                                                                                                     Yaşar AKKAŞ

“Bu eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.”


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)