Kayıtlar

Neden Okumuyoruz?

Neden Okumuyoruz?   01- Anamızın karnından her şeyi bilerek çıktığımız için... 02- Atalarımıza lâyık olmaya çalışıyoruz. Onlar da okumazlardı. 03- Çok zeki olduğumuz için okumaya gerek duymuyoruz. 04- Okumuşluk genellikle pek bir işe yaramıyor. 05- Onları yazanların daha iyi yaşamadıklarını bildiğimizden ötürü... 06- Paranın yolu kitaptan geçmediğinden... 07- Okuyarak su, elektrik paralarını ve diğer borçları ödeyemem... 08- Sıkıcı geliyor... 09- Birinin yazdığı ötekini tutmuyor. 10- Okul çoktan bitti, yine mi okuyacağız? 11- Kim okuyor ki? 12- Yolunu bulan okumadan da pekâlâ buluyor... 13- Zaman yok! 14- Ölümlü dünyada o kadar kafa patlatmaya değmez. 15- Okuyan züppelik etmek için okuyor, boş ver... 16- Zavallı kardeşimin başına ne geldiyse hep okumaktan geldi... 17- Hepsinin yazdığı yalan... 18- Kitap insanın kafasını bozuyor... 19- Delikanlılığı bilmek yeter, gerisi fasarya... 20- Okumuşları görüyoruz çoğu borç içinde...

99 Kuralı

99 Kuralı   Kral vezire sormuş: “- Hizmetçimin hayatta benden daha mutlu olduğunu görürüm, neden? Oysa onun hiçbir şeyi yok. Ben ise kralım, her şeye sahibim ancak huzursuz ve keyifsizim.” Vezir der ki: “- Ona 99 kuralını dene.” Kral: “- 99 kuralı nedir?” deyince, “- Gece bir keseye 99 dinar koyup kapısına bırak ve üzerine de bu 100 dinar sana hediyedir yazarak kapısını çal, sonra olanları izle!” diye cevap verir. Kral vezirin dediğini yapar. Hizmetçi keseyi alıp dinarları sayar ancak bir tanesinin eksik olduğunu görünce: “- Herhalde dışarıda düştü!” diyerek ev halkıyla birlikte aramaya koyulur. Gece biter onlar hala kayıp dinarı ararlar, eksik dinarı bulmadıkları için baba çocuklarına kızar ve sakin iken onlara saldırır hale gelir. Diğer gün sabah hizmetçi gamlı düşünceli olur çünkü bütün gece uyumamıştır. Asık suratlı, keyifsiz, tebessümsüz ve halinden şikâyetçi bir surette kralın yanına gider. Kral da böylece, 99 kuralının manasını anlamış olur. Şöyle k

Sen Ağa Ben Ağa, Bu İneği Kim Sağa?

Sen Ağa Ben Ağa, Bu İneği Kim Sağa?   “- Çobanlık yapar mısın?” “- Yok almayayım” “- Kim yapacak?” “- Afganlar...”   “- Tarlada çalışır mısın?” “- Yuh, daha neler!” “- Kim yapacak?” “- Türkmenler...”   “- Bebek bakıcılığı yapar mısın?” “- Ben kendi bebeğime bakmıyorum, başkasının bebeğine niye bakayım?” “- Kim yapacak?” “- Özbekler...”   “- Çay, fındık toplar mısın?” “- Başka işim mi yok?” “- Kim yapacak?” “- Gürcüler (Şu sıralar Afrikalılar)...   “- Sanayide, fırında, inşaatta, kazma kürek işinde çalışır mısın? “- Enayi beni mi buldun?” “- Kim yapacak?” “- Suriyeliler…”   SONUÇ: “-   Defolup gitsinler...” “- Öyle mi... Yahu senin benim tenezzül etmediğimiz bu işleri kim yapacak?”   “- Bana ne hacı? Kim yaparsa yapsın. Sen bana devlette bir iş veya Sabah 9”- Akşam 5, vardiyasız, masa başı güzel bir iş var mı, onu söyle… Amele miyiz biz?”   “Üzücü, ama gerçek durum bu…”   (Alıntı)

Goethe'nin Hz. Muhammed Aleyhisselâm'a Yazdığı Şiir

Goethe'nin Hz. Muhammed Aleyhisselâm'a Yazdığı Şiir   Sevinç sevinç berrak Ve yıldız yıldız parlak Bir dağ pınarı Üstünde beyaz bulutların Ve kuytusunda bir yeşil yamacın Aziz ruhlar sallamış beşiğini Veda edip çocuk tazeliğiyle bulutlara Raks eder gibi iner mermer kayalara Haykırır sevincini semalara Dağ geçitlerinde Önüne katar renk renk çakılları Ve bağrına basar kardeş pınarları Çiçeklenir ayak bastığı yerler Ve nefesiyle yeşerir çimenler Yoldaşı olur şimdi ırmaklar Ovaları doldurur gümüş ışıklar Bir ses yükselir pınarlardan   "Kardeş ayırma bizi koynundan, Bekliyor Yaratan. Yoksa bizi çölün kumları yutacak Güneş kanımızı kurutacak Kardeş, Dağın ırmaklarını, ovanın ırmaklarını Hepimizi alıp koynuna Eriştir bizi yüce Rabbına Ezelî Deryâ'nın yanına." Peki, der, dağ pınarı Kendinde toplar bütün pınarları Ve haşmetle kabarır göğsü, kolları Ülkeler açılır uğradığı yerlerde Yeni şehirler doğar ayaklar

Muhammed Ali Clay’dan İnciler

Resim
Muhammed Ali Clay’dan İnciler   Mahmut TOPTAŞ             Türklerin Mehmet Ali, diğer halkı Müslüman ülkelerin Muhammed Ali dedikleri ve çocuklarına verdikleri bu isim Sevgili peygamberimize çocukken iman eden, kâfirlik pisliğinden hiç etkilenmeyen hazreti Ali sevgisinin ifade edildiği addır. 03.06.2016 günü 74 yaşında Anavatanına kavuşan eski adıyla Cassius Marscellus Clay olan, 22 yaşında Müslüman olunca kâfirlik döneminin kötü çağrışımı adını Muhammed Ali Clay diye değiştirmiş. “Clay” çamur anlamına gelen, tevazuyu temsil eden, hepimizin atası Hazreti Âdem Aleyhisselâm’ın da çamurdan yaratıldığını anlatan “Clay” ismini kullanmaya devam etmiş. İnkârı hatırlatan eski şaşaalı adından o kadar iğrenmiş ki bir gün ringde rakibi Emie Terrell, ona Muhammed Ali demeden yalnız Clay diye bağırdığında ona Muhammed Ali dedirtinceye kadar döver. Hem maçı kazanır hem adını söyletir, sonra salondakilere döner ve adını sorar: “- Benim adım ne?” Salondakiler koro halinde “Muhammed A

Cennet’in Dereceleri

Cennet’in Dereceleri   Cennet’te yüksek derecelere kavuşanlar: ·         Müslümanlara selâm verenler, ·         Fakirlerin ihtiyaçlarını giderenler, ·         Geceleyin herkes uykuda iken namaz kılanlar, ·         Cemâat ile namaz kılmak için yaya yürüyenler, ·         Sünnet üzere mükemmel abdest alanlar, ·         Mescidlerde namaz kıldıktan sonra, sonraki namaz vaktini gözetenlerdir. Cennet’te bulunanlar yüzyirmi saf olur. Seksen safı Muhammed aleyhisselâmın ümmetinden, kırk safı diğer ümmetlerden olur. Nitekim hadîs-i şerîfde: "Cennet’tekiler yüz yirmi saf olur. Sizler o saflardan seksen saf olursunuz!" buyuruldu. Cennet’te derecelerin yükselmesi için şefâat vardır. Allahü teâlâ Tûr sûresinin 21. âyet-i kerîmesinde meâlen; "Kendileri mü’min olup, evlâdları da îmânda kendilerine uyanların evlâdlarını onlara ilhak ederiz. Yâni aynı derecede olurlar. Amellerinden bir şey eksiltmeyiz, Fadl-ı ilâhî ile evlâdlarının dereceleri onlara ulaşır." b

İnsanlara Dert, Belâ, Musibet Birkaç Bakımdan Gelir

İnsanlara Dert, Belâ, Musibet Birkaç Bakımdan Gelir   1- Bunlardan birisi işlediğimiz günahlar sebebiyledir 2- Belâ, hastalık ve musibetler, günahların kefareti [af olması) için gelir. 3- Cennette yüksek derecelere kavuşması için mü’mine musibet gelir. Bunlardan birisi işlediğimiz günahlar sebebiyledir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Belâların gelmesine sebep günah işlemektir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:   “Size gelen musibet, işlediğiniz [günahlar) yüzündendir.” (Şura, 30)   “Sana gelen kötülük, kendindendir, günahların yüzündendir.” [(Nisa, 79)   2- Belâ, hastalık ve musibetler, günahların kefareti (af olması) için gelir.   Dünyada musibetlere maruz kalıp da güzelce sabreden kimse, ahirete günahsız gider.   Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:   “Her musibet, affedilecek bir günah için gelir.” (Ebu Nuaym)   “Mümine gelen her sıkıntı, günahlarına kefaret olur.” (Buhari)   “Müminin günahları af oluncaya kadar belâ ve ha