Kayıtlar

Muhyiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh Hazretlerinden Bir Kıssa

Muhyiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh Hazretlerinden Bir Kıssa Muhyiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh Hazretlerinin Vahdet-i vücud inancını kendine has bir tarzda açıklanması ve filozoflar hakkındaki müsamahalı görüşleri, dar fikirli, mukallid ve mutaassıb Şeriatçılar tarafından hiç de iyi karşılanmamıştır. Bu yüzden Muhyiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh kâfirlik ve zındıklıkla suçlanmıştır. Fakat o kendisine küfredenleri bile hoşgören, affeden büyük bir veli idi. Celaleddin Suyuti’nin yazdığına göre (Vahdet-i Vücud ve Muhyiddin-i Arabi, s.289, İsmail Fenni, 1928) İbn-i Arabi bir gün sokakta giderken kendisini sevmeyenlerden birisi ile karşılaştı. Adam şeyhe küfretmeye başladı. Şeyh ona cevap vermedi. Şeyhin yanında bulunan hizmetçisi: “Efendim baksanıza bu adam size neler söylüyor” demesi üzerine; İbn-i Arabi: “O adamın içine bir takım kötü huylar sinmiş, onları bende görüyor, onlara küfrediyor. Onun gördüğü kötülükler, kötü sıfatlar bende yok!” diye cevap verdi.   ...

Sağlığınız, Mutluluğunuz Ve Güvenliğiniz İçin Zehirli İnsanlardan Uzak Durun

Sağlığınız, Mutluluğunuz Ve Güvenliğiniz İçin Zehirli İnsanlardan Uzak Durun        Zaruri bir iş için gerekli olmadıkça negatif enerjili insanlarla vakit geçirmemeye çalışın. Negatif biriyle mecburen görüşmeniz gerekiyorsa, çizgileri baştan çizin, olumsuz yorumlara katılmayın. İşler hakkında pozitif düşünmeyi tercih ettiğinizi belirtin. Affedersiniz bir tuvalette ne kadar durursanız onlarla da o kadar beraber olun, işiniz biter bitmez derhal onları terk edin!        Olumsuz iş arkadaşınızın mutsuzluğu işyerinde bir aksaklıkla tetiklenmiş olabilir. Dert babası olmak yerine sıkıntı veren konuyla ilgili olarak tedbir alın ve müsait bir durumda üst makamlarla görüşün!        Çalışma arkadaşınız bütün çabanıza rağmen sizi daraltmaya devam mı ediyor? Yöneticilerinizin durumdan haberdar olmasını sağlayın. Bu durumu arkadan iş çevirmek olarak düşünmeyin. Yardım istemek hem sizin hem arkadaşınızın...

İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretlerin’den Bir Kıssa

İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretlerin’den Bir Kıssa İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretlerinin, kırk yıl yatsı namazı abdestiyle sabah namazını kıldığı söyleniyor, bu doğru mudur? Cevap: Değerli kardeşimiz, Öncelikle şunu belirtelim ki, yatsı namazı imsak vaktine kadar kılınabilir. Yatsı namazı için tercih edilen vakit, gecenin üçte biri veya yarısı geçinceye kadar devam eder. Çünkü Allah elçisi şöyle buyurmuştur: "Ümmetime zorluk vermesem, yatsı namazını gecenin üçte birine veya yarısına kadar geciktirmelerini onlara emrederdim."(eş-Şevkânî, II,11). Enes Radiyallahü Anh, Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem'in yatsı namazını gecenin yarısına kadar geciktirip, sonra kıldığını bildirmiştir (eş-Şevkânî, II,12). Hz. Aişe Radiyallahü Anha'dan de şöyle dediği nakledilmiştir: Hz. Peygamber bir gece yatsı namazını geciktirdi. O kadar ki mescidde bulununlar uyumuştu. Sonra çıkıp namaz kıldı ve şöyle buyurdu: "Eğer ümmetime zorluk vermesem bu vakit yatsı na...

Ta'ziyede Bulunmak

Ta'ziyede Bulunmak Ta'ziyye; sabır tavsiye etmek manasınadır. Ölü sahibine ta'ziyede bulunmak müstahsendir. Zahiriyye'de de böyledir. Ta'ziyenin vakti; ölüm hadisesinden itibaren üç gündür. Bu süreden sonra ta'ziye'de bulunmak mekruhtur. Ancak başka beldelerde ikâmet eden ve bu süre içerisinde ta'ziye'de bulunamayanlar müstesnadır. Eğer ölü sahipleri sabırlı ve sakin ise, defin hadisesinden önce de "Ta'ziye" yapılabilir. Ölünün bütün akrabalarına ta'ziye'de bulunmak müstehabtır. İbn-i Abidin; "Ta'ziye yapan kimse; "Allah sana ecri cezil, sabrı cemil ihsan eylesin. Meyyiti de afv ve mağfiret buyursun!" der hükmünü zikrediyor. (631) Feteva-ı Hindiyye'de "Ta'ziyelerin en güzeli Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimizin ta'ziyesidir. Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle derdi: "Şüphesiz ki alan da veren de Allahû Teâla'dır. Ecel-i müsamma'da onun katı...

Hazret-i Lokman Aleyhisselâm'ın Oğluna Öğütleri

Hazret-i Lokman Aleyhisselâm'ın Oğluna Öğütleri      Hazret-i Lokman Aleyhisselâm ilim ve hikmetiyle dillere destan bir zattır. Bunun içindir ki, kendisine Lokman Hakîm, denmiştir. Hz. Lokman, ismi Kur'ân'ı Kerim’de da geçen, peygamber veya veli olduğu hakkında kesin bir bilgi bulunmayan bir mânâ büyüğüdür.      İslâm tarihinde Hazret-i Lokman'ın Aleyhisselâm’ın hikmetli sözleri, vecizeleri, öğütleri ve tavsiyeleri meşhurdur.      Hafs bin Ömer'in rivayetine göre, Hz. Lokman Aleyhisselâm yanına bir torba hardal tanesi koyarak oğluna öğüt vermeye başlar. Her öğüt verdikçe torbadan bir hardal çıkarır. Sonunda torbadaki hardal tükenir ve oğluna da şöyle der:      "Ey oğul, sana o kadar öğüt verdim ki, şayet bu öğütler bir dağa verilseydi, dağ yarılırdı."      Hz. Lokman Aleyhisselâm'ın Saran ismindeki bu oğlu babasının verdiği bütün öğütlere uymuştu.12    ...