Kayıtlar

Vücudun Hoş İmarettir

Vücudun Hoş İmarettir   Vücudun hoş imarettir, Harap olmak ne müşküldür... Çürüyüp toprak altında, Turab olmak ne müşküldür...   Tutmaz olur tutan eller, Çürür nazlı bülbül diller. Şol köşkler ile saraylar, Viran olmak ne müşküldür...   Hasta olup yıkılınca, Gözün göğe dikilince, Ecel şerbet içilince, Canın vermek ne müşküldür...   Teneşire korlar seni, İncitmeden yurlar seni, Kabre koyunca da seni, Cevap vermek ne müşküldür...   Kurulur mizan terazi, Hüda olur kendi kadı, Mahşere sürerler bizi, Rüsva olmak ne müşküldür...   Huriler cennet içinde Misk anber kokar saçında, Mahşer halkının içinde Rüsvay olmak ne müşküldür...   Gel ey yunus eyle zikir Ne haldesin eyle fikir, Kabr içinde Münker-Nekir Sual sormak ne müşküldür...   (Yunus Emre Kuddise Sirrûh)

Abid Kadınla Recep Ayı

Abid Kadınla Recep Ayı Vakti zamanında bir kadın vardı. Zamanını devamlı olarak Kâbe'de ibadet etmekle geçiriyordu. Recep ayı girdiğinde de, Allah'a olan sonsuz sevgi ve saygısını dile getirmek için, günde on bir defa ihlâs sûresini okuyordu. Ayrıca Recep ayına karşı beslediği saygısını ifade için de atlas elbisesini çıkarıp, en değersiz elbisesini giyiyordu. Abid kadın bir Recep ayında hasta düştü. Çok sevdiği oğluna da öldüğü takdirde kendisini üzerindeki değersiz elbisesiyle defnetmesini vasiyet etti. Nihayet kadın bir gün ruhunu teslim edip bu fani âlem veda etti. Oğlu, sanki annesinin vasiyeti yokmuş gibi, ötekine berikine gösteriş olsun diye, annesini en şık ve pahalı elbisesiyle defnederek onun son sözünü yerine getirmedi. Ölümünden sonra bir gece rüyasında annesini gören oğlana annesi, "Sevgili oğlum, niye vasiyetimi tutmadın? Ben senden razı ve hoşnut değilim"  diye şikâyette bulunuyordu. Sabah uykudan uyanan oğlan gece rüyasında gördü...

Son Nefeste Şeytanın Hilesi

Son Nefeste Şeytanın Hilesi Ali Bekka hazretleri çok ağlardı. Öyle ki, gözyaşı tuzlu olduğu için yüzünde aktığı yerde iz bırakmıştı, yani devamlı aktığı için geçtiği yerleri kısmen çürütmüştü. Bu yüzden kendisine “Bekka” yani “Çok ağlayan” lakabı verilmişti. Ancak böyle ağlamasının sebebini kimse bilmiyordu. Bir gün sevenleri çok ısrar etti, yalvarıp yakardılar, sebebini sordular bu ağlamanın, o da sonunda şöyle anlattı: Seneler önce, aç ve susuz kalarak harikulade hallere sahip olan bir arkadaşım vardı. Bir defasında ikimiz birlikte tayyi mekân ile Bağdat’tan çok uzaktaki şehre bir anda gittik. Orada bana, “Ali, falan tarihte benim evimde ol, vefat ederken, sen yanımda bulun!” dedi, “Sakın ihmal etme, bu sana vasiyetimdir!” diye de sözüne ekledi. Sonra işimizi görüp, yine tayyi mekân ile Bağdat’a döndük. Aylar sonra bu sözü hatırıma geldi, dediği gün evine gittim, ölüm döşeğinde idi. Son anlarını yaşıyor ve can çekişiyordu. Ama yüzü doğu tarafına dönmüştü. Tutup kıbley...

Mevlana’da Aşk Ve İlim

Mevlana’da Aşk Ve İlim Çağının ve yaşadığı coğrafyanın sınırlarını aşan Mevlânâ; sufi kimliğinin yanısıra, alim, şair ve mütefekkir bir şahsiyettir. O düşüncelerinin merkezine insanı ve ilahi aşkı yerleştirmiş, bütün dünya insanlığını muhatap alarak eserlerini dile getirmiştir. Mevlana’nın yaşadığı dönemden sekiz asır sonra bile düşüncelerinin rağbet bulmasında, eserlerinin günden güne artan ilgiyle okunmasındaki sebepler arasında ilim anlayışı ile aşka bakış açısının önemli bir yeri vardır. Bugün Amerika’da Mevlana’nın eserleri en çok satan kitaplar arasında yer almaktadır. Mevlâna ve Mevlevîlik Batılı aydınlar arasında da ilgiyle takip edilmekte ve olumlu etkiler uyandırmaktadır. Mevlana hakkında araştırma yapan bazı kişiler ona hümanist, filozof vb. bir takım sıfatlar ekleyerek onun gerçek kimliğini gözardı etmektedirler. Aslolan Mevlana’nın iyi bir Müslüman olduğudur. Ondaki güzelliklerin kaynağı mensup olduğu İslam dininden kaynaklanmaktadır. Ona eklenen hiçbir sıfat...

Kabirde Sual

Kabirde Sual Berâ radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensârdan bir müslümanın cenazesinde çıktık, hazırlanmış olan kabre geldik. Cenaze, Kabrin içerisine konulunca, Peygamber aleyhisselâm oturdu. Biz de kendisinin etrafında toplandık. Sanki başlarımızda kuş varmış gibi hepimiz hareketsiz kalmıştık. Resûlullah aleyhisselâm elindeki bir sopa ile yeri çiziyordu. Birden başını kaldırdı ve iki yahut üç defa: — Kabir azabından Allah'a sığının, diye söylendikten sonra: Mümin kabre konulduğunda, arkadaşları terk edip gittikleri zaman, onların ayak sesini işitir bir vaziyette, (Münker ve Nekîr denilen) iki melek gelir, kendisini oturturlar ve: — Rabbin kimdir? Diye sorarlar. Mümin: — Rabbim Allah'ü Teâlâ’dır, diye cevap verir. Melekler: — Dinin nedir? Diye sorarlar. Mümin: — Dinim İslâm, diye cevap verir. Melekler: — İçinizde Allah'ü Teâlâ tarafından gönderilmiş olan o zât kimdir? Derler. Mümin: — O zât Allah'ın Resulüdür, der... Melekler: — Bunu nereden...

Abdestsiz Süt Vermedim

Abdestsiz Süt Vermedim             Ahmed-i Bîcân bir gün, Gelibolu'nun en büyük câmisinde vâz veriyordu. Herkes huşû içinde söylenenleri dinliyordu. "Kardeşlerim! İnsanı Rabbinden uzaklaştıran perdelerin en büyüğü, kalbi öldürmek, karartmaktır. Kalbin ölmesine kararmasına sebep de dünyayı sevmektir. Bir hadîs-i kutsîde buyruldu ki:"Ey Âdemoğlu! Kanâat et zengin ol. Hasedi terket, râhat ol! Dünyâyı terket, dînin halis olsun." Kim gıybeti terkederse, Allahü teâlâya karşı olan sevgisi çoğalır. Kim az ve doğru konuşursa, aklı tam olur. Kim aza kanâat ederse, gerçekten Allahü teâlânın ahdine inanmış olur. Kim dünyâ için kaygılanırsa Allahü teâlâdan uzaklaşır." Ahmed-i Bîcân hazretleri vâz ettiği kürsüden bir ara başını kaldırdı. Câminin giriş kapısında ağabeyini gördü. Ayakta bekliyor ve kendisine tebessüm ediyordu. İçeri girip bir yere oturmamasına hayret etmişti. Sonra mânevî bir huzurla vâzına devâm etti. Ağabeyinin ...

Abdestsiz Nöbet Tutmam

Abdestsiz Nöbet Tutmam Sultan İkinci Abdülhamid Han zamanında, Sarayda gece gündüz nöbet tutan hassa askerleri vardı. Bu nöbetçilerin geleneksel olarak geceleyin bir seslenişleri yankılanırdı etrafta: - Kimdir o? - Kim var orda?.. Hiç kimse yoktur ama onlar sanki birilerini görüyormuş gibi, belli aralıklarla hep seslenirlermiş... Böylece devamlı uyanık durduklarını ve vazife başında olduklarını duyururlarmış. Ayrıca bu askerler her saat başı nöbeti başka arkadaşlarına devrederlermiş. Bir gece, yine nöbet yerinden sesler duyar Padişah: - Kimdir o? - Kim var orda?.. Aradan 1 saat geçmesine rağmen, yine aynı ses bağırır: - Kimdir o? - Kimdir var orda?.. Padişah'ın dikkatini çeker. Bu ses, bir saat geçtiği halde değişmemiştir. Halbuki her saat başı nöbetçi değişmelidir. Bir müddet bekler ve tekrar sese dikkat kesilir. Hayret, ses önceki sestir. Nöbetçi niçin değişmemiştir? Sultan Abdülhamid Han, hemen ilgilileri çağırtır ve durumu öğrenmek istediğini...

İlim Öğrenme Adabı

İlim Öğrenme Adabı Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: "Sizin en hayırlınız, öğrenen ve öğreteninizdir.” buyurmuştur. Hz. Ali Radiyallahü Anh: "Bana bir harf öğretenin kölesi olurum!" , buyurarak ilim öğrenmenin ve öğretmenin önemine işaret etmiştir. İlme karşı adab; nefsi kötü ahlak ve kınanmış vasıflardan temizlemektir. Çünkü ilim, kalbin ibadeti, sırrın namazı ve ruhu Allah'a yaklaştıran bir sıfattır. Cismen ve ahlaken temizlenmek ilme karşı adabı gösterir. Bununla beraber; 1- Öğrenme anne- baba zoruyla olduğu düşünülmemeli. 2- Başarısızlık ilk anda gözü korkutmamalı. 3- Derse hazırlıklı ve istekli girmeli. 4- Öğretmen can kulağıyla dinlenmeli. 5- Anlamadığı yerleri tekrar sormalı. 6- Başarılı arkadaşlarla istişare etmeli. 7- Her zaman ve her şeyde düzenli ve programlı olmalı. 8- Ders çalışmak için rahat edilebilecek bir yer seçilmeli. 9- Devamlı en iyi olmaya çalışılmalı. 10- Dersi tam anlamadan ve bellemeden ötekine geçmemel...

Dinimizde İlmin Önemi

Dinimizde İlmin Önemi İlmin ve âlimin dindeki yeri nedir? CEVAP İlmin önemi çok büyüktür. Yaratılış gayesine uygun yaşamak, dinimizin emrettiği faydalı işleri yapmak, zararlı şeylerden kaçmak için ilim sahibi olmak gerekir. Kur'an- ı kerimde buyuruldu ki:  Allah iman edenleri yüceltir; bunlardan kendilerine ilim verilmiş olanları ise, kat kat derecelerle yükseltir.  [Mücadele 11]  De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir.  [Zümer 93]  Kulları arasında Allah’ü Teâlâ’dan en çok korkan âlimlerdir.  [Fatır 28] Hadis- i şeriflerde de buyuruldu ki: İlim öğrenmek, kadın- erkek her Müslümana farzdır.  [Beyheki]  İlim Çin’de de olsa, talep ediniz! [Beyheki] Hikmet, [fen ve sanat] müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın! [İbni Asakir]  Beşikten mezara kadar ilim öğrenmeye çalışınız! [S. Ebediyye]  Bilerek yapılan az bir ibadet, bilmeyerek yapılan çok ibadetten daha iyidir....