Mahşer Günü Hesaba Çekilmeyecek Olanlar

 Mahşer Günü Hesaba Çekilmeyecek Olanlar

 

Abdullah bin Ömer Radiyallahü Anh rivayet ediyor:

 

"Üç grup insan vardır ki, kıyametin dehşetli korkusu onları etkilemez. Onlar hesaba da çekilmezler. Yaratıkların he­sabı bitinceye kadar onlar miskten tepeler üzerindedirler. Bu üç grup:

 

1. Allah Teâlâ rızâsı için imam olan ve cemaatin kendisinden memnun kaldığı imam.

2. Allah Teâlâ rızası için insanları namaza çağıran müezzin.

3. Kendisiyle Rabbi ve efendisi arasındaki haklara dikkat eden köle." (İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir)

 

Allah Teâlâ Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’e ümmetinden bir grubu hesapsız olarak Cennete sokacağı vaadinde bulunmuştur. Hadiste hesapsız olarak Cennete girecek olan üç grup insana dikkat çekilmektedir. Başka hadislerde de şehitlerin ve geceleyin ibâdetle meşgul olan kulların hesaba çekilmeyecekleri bildirilmiştir. (İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir)

 

Ayıp Örtmek

 

Ebû Said el-Hudrî Radiyallahü Anh Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’den şunu işittiğini rivayet ediyor: "Kim bir din kardeşinin bir ayıbını görür de onu örterse, Cennete girer." (İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir)

 

"Kim mü'min kardeşinin ayıbı örterse, Allah Teâlâ da kıyamet gününde onun ayıbını örter. Kim Müslüman kardeşinin ayıbını açığa vurursa, Allah Teâlâ da onun ayıbını açığa vurur. Hatta o ayıbı evinde yapsa dahi, kendisini rezil eder." (İbni Mâce. Hudud: 5. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir)

 

Ölmek Üzere Olanlara İman Telkini

 

Ebû Hureyre Radiyallahü Anh rivayet ediyor:

 

"Ölmek üzere olanlarınıza "Lâilâhe illallah Teâlâ (Allah'tan başka ilâh yoktur!)" cümlesini telkin ediniz. Ve "İmanında sebat et, sebat et! Kuvvet ancak Allah Teâlâ'dandır" deyiniz. (İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir)

 

 

İbni Mâce'de bu hadis şöyledir:

 

Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem,

 

"Ölmek üzere olanlarınıza 'Lâilâhe illalla-hü'l-Halîmü'l-Kerîm. Sübhanallahi Rabbi'l arşi'l-azîm. Elhamdülillahi Rabbil âlemin' demesini telkin edin" buyurdu.

 

Yanınındakiler, "Ey Allah'ın Resulü, bunu sağ olanlara telkin nasıldır?" diye sordular.

 

Resûlullah, "Daha güzeldir, daha güzeldir" buyurdu.

İnsan için en mühim mesele, kabre imanla gitmektir. İmanda son âna itibar edildiği ve son anda şeytanın çeşitli vesveselerle mü'minin imanını kapmaya çalıştığı içindir ki, Peygamberimiz ölüm halindeki bir mü'mine iman telkininde bulunmayı tavsiye etmiştir. En tehlikeli ânını yaşayan mü'mine şeytanla olan mücâdelesinde yardımcı olmayı istemiştir.

 

Böyle bir telkin yapılacağı zaman, önce hastanın yanında ve ona işittirecek bir sesle ya kelime-i şehadet veya kelime-i tevhid getirilerek hatırlatılır ve tekrar edilir. Hastanın kelime-i tevhidi bir defa söylemesi kâfidir, tekrar etmesine lüzum yoktur. Şayet hasta bir defa kelime-i tevhidi söyleyebilirse, son sözünün bu mübarek söz olması için, yanında bulunanlar onu artık konuşturmamalıdırlar.

 

Ancak hastaya "Haydi sen de söyle" gibi bir şey denilmez. Söylemesi için ısrar da edilmez. Çünkü insan bu halde iken bü­yük bir sıkıntı, acı ve ıstırap içinde bulunmaktadır. Belki farkında olmadan veya tam düşünmeden tekrar edilenleri reddedebilir, "Söylemiyorum" diyebilir.

 

Ayrıca bu telkini, hatırlatmayı hastanın sevdiği birisinin yap­masında fayda vardır. Çünkü insan, sevdiği ve sesine ünsiyet duyduğu bir yakınının teklifini reddetmez, onun dediklerini tekrar etmekten çekinmez.

 

Diğer bir husus, ölmek üzere olan bir hastadan kelime-i tevhid söylemesi istenildiğinde "Hayır" diyorsa, bu sözünün kelime-i tevhid için olduğu kesin değildir. O anda imanını almak için gelen şeytana da "Hayır" diyor olabilir. Nitekim hadis âlimlerinden ve mezheb imamlarından İmam Ahmed bin Hanbel ve İmam Ebû Cafer-i Kurtubî ile ilgili şu iki hatıra bunu göstermektedir:

 

İmam Ahmed'in oğlu Abdullah anlatıyor: "Babam İmam Ahmed vefatı yaklaştığında bayılıyordu. Benim elimde de çenesini bağlamak için bir bez vardı. Ayılınca, 'Hayır, defol, defol' diye bağırdı. Ben, 'Babacığım, bunu kim için söylüyorsun?' diye sordum. Şu cevabı verdi:

 

'"Şeytan karşıma dikilmiş parmak uçlarını ısırıyor, 'Ey Ahmed' diye bana fitne veriyordu. Ben de 'Hayır, defol' diyerek onu kovdum."

 

İmam Ca'fer-i Kurtubî'ye, ölmek üzere iken "Lâilâhe illallah Teâlâ de" diyerek telkinde bulundular. Baygın bir halde bulunan İmam Cafer-i Kurtubî, biraz kendisine geldiğinde bu hareketinin sebebini sordular, şu cevabı verdi:

 

"Sağ ve solumdan yanıma iki şeytan geldi, birisi Yahudiliğin en hayırlı din olduğunu söyleyerek benim de Yahudi olarak ölme­mi istedi. Diğeri de Hıristiyanlığın en hayırlı din olduğunu benim de bu o din üzere ölmemi söyledi. Ben de onlara, 'Hayır, hayır. Bunu siz söylüyorsunuz. Doğrusu Öyle değil' dedim." (Şa'rânî s. 46)

 

Hattâ ölmek üzere olan bir insandan küfrü gerektiren bir söz sadır olsa bile, onun imansızlığına hükmedilemeyeceği hususun­da kurtarıcı bir fetva da vardır. (Fetavâ-yı Hindiyye, 1:157)

Çünkü, böyle bir insan her ne ka­dar diliyle böyle bir sözü söylemiş olsa da, kalbi durumunu sa­dece Allah Teâlâ bilir. Bize düşen, o insanın Müslüman olarak öldüğü­ne inanmak, şehâdet etmek ve cenazesine Müslüman muamelesi yapmaktır. Ayrıca bu böyle birinin ağzından şayet çirkin ve nor­malde söylendiğinde küfrünü gerektirecek sözler çıkmışsa, bu sözü duyanlar, yaymamalı, gizlemelidirler. Zira o anda kişinin aklı başından gitmiştir. Söylediği sözlerden dolayı bizler onun inkârına hükmedemeyiz. Doğrusunu Allah Teâlâ bilir. (İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir)

 

Kur'ân Okumanın Ve Ona Uymanın Faydası

 

Enes bin Mâlik Radiyallahü Anh rivayet ediyor:

 

"Kim gece gündüz Kur'ân okur, helâlini helâl, haramını haram bilirse Allah Teâlâ onun etini ve kanını Cehenneme haram kılar. Kıyamet günü olunca da o Kur'ân kendisi için bir kurtuluş vesikası olur." (İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir)

 

Bedir Savaşına Katılanların Fazileti

Ebû Seleme bin Abdurrahman babasından rivayet ediyor:

 

Talha bin Übeydullah Âmir bin Füheyre hakkında ileri geri konuştu. Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem onu şöyle ikaz etti:

 

"Yavaş ol ey Ebû Talha! Çünkü senin gibi o da Bedir Savaşında bulundu. En hayırlınız azâdlı kölelerine daha iyi davranandır." (İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir)

 

Talha bin Übeydullah Radiyallahü Anh, bir hadiste Cennetle müjdelenen on Sahabîden birisi idi. Âmir bin Füheyre Radiyallahü Anh ise azadlı bir köle idi. Peygamberimiz Talha'nın Radiyallahü Anh Âmir bin Füheyre Radiyallahü Anh hakkında ileri geri konuşmasını hoş karşılamadı.

 

Hadiste, Amir bin Füheyre'nin de Radiyallahü Anh Talha Radiyallahü Anh gibi Bedir Savaşına katıldığına dikkat çekilmektedir.

 

Müşriklerle yapılan ilk savaş olan ve İslâm ordusunun kesin bir zaferi iîe sonuçlanan Bedir Savaşı, Müslümanların var veya yok olma savaşı idi. Bu yönü ile İslâm tarihinde çok önemli bir yeri ve bu savaşa katılan Sahabîlerin Allah Teâlâ indinde büyük bir derecesi vardı. Bir defasında Cebrail Aleyhisselâm Peygamberimize gelmiş ve "Bedir Savaşına katılanların aranızdaki derecesi nasıldır?" diye sormuştu. Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem,

 

"Biz onları Müslümanların en üs­tünlerinden ve en hayırlılarından sayarız!" buyurmuştu.

 

Cebrail Aleyhisselâm, "Bizde de böyledir. Biz de meleklerden Bedir'e katılanları meleklerin üstünü ve hayırlısı sayarız" dedi. (İbni Mâce, Mukaddime: 160)

 

Bedir Savaşına katılanların faziletini bildiren bir hadis de şöyledir:

 

"Ola ki, Allah Teâlâ Bedir gazilerinin hallerine vakıf olmuş da 'Dilediğinizi yapın. Sizi affettim' buyurmuştur." (Müslim, İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir)

 

(Alıntı)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)