Mücâhid bin Cebr Radıyallahü Anh Hazretleri
Mücâhid bin Cebr Radıyallahü Anh Hazretleri
Kıymetli bir Ehl-i sünnet âlimi olan Mücâhid bin Cebr, zamanındaki ve kendinden sonraki asırlarda yetişen âlimler tarafından rivâyetine müracaat edilen seçkin bir zâttır. İbn-i Cübeyr, “Mücâhid’ten ilme dâir bir mes’ele dinleyip, öğrenmek bana ehlimden (çoluk çocuğumdan) ve malımdan daha sevimlidir” demişti. A’meş, “O ilimde büyük gayret sahibi idi. Konuştuğu zaman sanki ağzından inci saçılırdı” demiştir. İmâm-ı Şafiî ve İmâm-ı Buhârî de onun güvenilir bir âlim olduğunu belirtmişlerdir. Hadîs kitaplarının en başta geleni ve en kıymetlisi olan Buhârî’de, onun tefsîrinden ve bildirdiği hadîs-i şeriflerden çok sayıda rivâyetler vardır. İbrâhîm aleyhisselâmın öz babasının Târûh olup, putperest olan Âzer’in ise, üvey babası ve amcası olduğunu İbn-i Abbâs’tan naklen, senedleri ile birlikte bildiren Mücâhid bin Cebr hazretleridir Radıyallahü Anh.
Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden ba’zıları:
01-
“Dünyâda
garîb gibi veya yola çıkacak yolcu gibi ol.”
02-
“Şüphesiz
ki, Allahü teâlâ, namazı Peygamberiniz Muhammed aleyhisselâmın dilinden yolcuya
iki rek’at, mukîm olana da dört rek’at olarak farz kıldı.” (öğle, ikindi ve
yatsı namazının farzları)
03-
“Lâ
ilahe illallah diyen bir kimsenin üzerine kıyâmet kopmaz.”
04-
“İnsanlarla,
Lâ ilahe illallah deyinceye kadar savaşmakla emr olundum.”
05-
“Cebrâil
(aleyhisselâm) bana komşuluk hakkından o kadar bahsetti ki, komşunun komşuya
vâris olacağını zannettim.”
06-
“Dünya
metâının (ni’metlerinin) en hayırlısı sâliha bir hanımdır.”
07-
“Kıyâmet
günü insana dört şey sorulur; ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle nasıl amel
ettiğinden, bedenini nerede yıprattığından ve malını nereden kazanıp nereye
harcadığından.”
08-
Mücâhid
bin Cebr’in sözlerinden bir kısmı şunlardır:
09-
Allah
için birbirlerini seven müslümanlar bir araya gelip, güleryüz ve tatlı sözle
konuştukları zaman, ağaçların kuruyan yapraklarının rüzgârda döküldüğü gibi
günahları dökülür.”
10-
“Cehennemlikler,
Cehennemde öyle şiddetli uyuz hastalığına yakalanırlar ki, bütün etleri
kemiklerinden sıyrılır. Bunlara bu hastalıktan rahatsız oluyor musunuz diye
sorulunca, evet derler. İşte bu azâb dünyâda mü’minlere yaptığınız eziyetin ve
verdiğiniz sıkıntının cezasıdır, denilir.”
11-
Abdullah
İbn-i Abbâs’dan naklettiği bir nasîhat şöyledir: “Sana lâzım olmayan ve faydası
dokunmayan şeyleri konuşma, çünkü bu boş bir iştir. Üstelik zararından da emîn
değilsin. Yeri gelmedikçe lüzumlu olan sözü de söyleme. Çok kerre faydalı söz
yerini bulmaz da boşa söylenmiş olur. Ne yumuşak huylu kimseyle, ne nefsine
uyan kimseyle, ne de ahmakla münâkaşa etme. Münâkaşa edersen, yumuşak huylu kimse
sana kalbinden buğz eder. Ahmak âdi kimselerle münâkaşa edersen, onlar da sana
dil ile eziyet ederler. Tanıdığın bir kimse yanından ayrılınca seni nasıl
anmasını istersen, sen onu öyle an.”
12-
“Bir
mü’min kalbini Allahü teâlâya bağlarsa, Allahü teâlâ insanları ona yardımcı
eder.” “Her sabah ve akşam tövbe etmeyen kimse, kendine zulm eder.”
13-
“Evinden
çıkan bir kimse “Bismillah” dediği zaman bir melek hidâyete ulaştın der.
“Tevekkeltü alellah” dediği zaman, Allahü teâlâ “Ben sana yeterim” buyurur. “Lâ
havle velâ kuvvete illâ billah” dediği zaman bir melek her tehlikeden kurtulmuş
oldun der. Bunun üzerine şeytanlar; hidâyete ulaşan, Allah’ın yardımına kavuşan
ve himâyesine giren kimseye daha ne zarar yapılabilir diyerek yanından
uzaklaşırlar.”
14-
“İnsana
vesvese veren şeytan, insan Rabbini zikredince kaçar gider. Kalb gaflete
dalınca yine vesvese vermeye başlar, insan Rabbini zikredince kaçar, gaflete
dalınca musallat olur. Karanlıkla aydınlığın çarpışması gibi çarpışır durur.”
15-
“Kişi
evlâdının iyiliği ile mezarında müjdelenir.”
16-
“Bir
kimse, ayakta iken, yatarken, yerine göre kalbinde veya dilinde Allah zikri
olmazsa, Allahı çok anan zümreden sayılmaz.”
17-
“Resûl-i
ekremden başka herkes, bu âlemde söylediği bütün sözlerinden kıyâmet günü
sigaya (hesaba) çekilecek.”
18-
“Kıyâmet
günü, bir mü’min için Cehenneme atılmasına emir verilir. O mü’min kul, bu hâl
içinde şöyle söylenir: “Yâ Rabbi, sen daha iyi bilirsin. Ama ben senin hakkında
böyle düşünmüyordum.” Bunun üzerine: “Yolunu açın, doğruca Cennete girsin” emri
gelir.” Affedilmek istediğin husûslarda affedici ol. Nasıl muâmele görmek
istersen, başkalarına öyle muâmele et. Suçlu olarak yakalanıp da affedilen
kimsenin ameli gibi amel et.”
19-
“Ağzından
çıkan her söz yazılır. Âhırette ona göre ceza veya mükâfat görür.”
20-
“Din
kardeşinin gıybetini yapmanın keffâreti, onu övmek ve ona hayır duâ etmektir.”
21-
“Kalb
açık bir el gibidir. Kul her günah işledikçe bir parmak kapanır. Nihâyet elin
bütün parmaklarının kapandığı gibi kalb üzerine perde çekilir. İşte kalbin
kapanıp, mühürlenmesi böyledir.”
22-
“Hiçbir
gün ve gece yoktur ki, insana şöyle demesin; bu güne ve bu geceye girdin, artık
ne bu gün, ne gece geri gelmez. Ne yaptın bir bak.”
23-
“Ölen
insan kabre konunca kabir ona şöyle der: Ben böcek ve haşerat yeriyim. Ben
yalnızlık yeriyim. Ben garip ve karanlık bir yerim. Bunlara karşı ne
hazırladın, nasıl amel ettin?”
24-
“Nefsini
azîz eden, dînini yıkar. Nefsini zelîl eden kimse, dînini azîz eder.”
25-
“Bir
kimse Allahü teâlânın emrettiği yerlere dağ kadar altın harcasa isrâf olmaz.
Bir dirhem gümüşü veya bir avuç buğdayı haram olan yere vermek isrâf olur.”
26-
“Asıl
sabır, musibetin geldiği ilk anda yapılan sabırdır.”
1) Hilyet-ül-evliyâ cild-3, sh.
279
2) Tezkiret-üt-Huffâz cild-1,
sh. 92
3) El-A’lâm cild-5, sh. 278
4) Tabakât-ül-kübrâ cild-1, sh.
39
5) Mu’cem-ül-Müellifîn cild-8,
sh. 177
6) Keşf-üz-zünûn cild-1, sh. 430
7) El-Menhel-ül-azb-ül-mevrûd
cild-1, sh. 58
8) Tam İlmihâl Se’âdet-i
Ebediyye sh. 95, 344, 586
Yorumlar
Yorum Gönder