Cehennemde En Fazla Kadınların Olduğunu Bildiren Hadis-i Şerif
Cehennemde En Fazla Kadınların Olduğunu Bildiren Hadis-i Şerif
Cehennemde En Fazla Kadınların Olduğunu Bildiren Hadis-i Şerif’ini Açıklar mısınız?
Soru
Peygamberimize Mirac’ta Cennet ve Cehennemin gösterildigi doğru mu? Peygamberimiz bu esnada Cehennemde en fazla kadınların olduğunu mu görmüş? Bunlara inanmamak hakkında ne soyleyebilirsiniz? Bunu (sahih) hadislerle ispat edebilir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bir bayram namazında kadınlar tarafına geçerek):
“Ey kadınlar cemaati! (Allah yolunda) sadakada bulunun, istiğfarı çok yapın. Zira ben siz kadınların cehennemde çoğunluğu teşkil ettiğini gördüm” buyurdular. Dinleyenlerden cesaretli bir kadın:
“Niye cehennemliklerin çoğunu kadınlar teşkil ediyor, neyimiz var?” diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm:
“Ağzınızdan kötü söz çıkıyor ve kocalarınıza karşı nankörlük ediyorsunuz. Aklı ve dini eksik olanlar arasında akıl sahibi erkeklere galebe çalan sizden başkasını görmedim!” dedi.
O kadın tekrar:
“Ey Allah’ın Resulü! Aklı ve dini eksik ne demek?” diye sorunca Aleyhissalâtu vesselâm açıkladı:
“Aklı noksan tabiri, iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk olmasını ifade eder. Dinlerinin eksik olması tabiri de onların (hayız dönemlerinde) günlerce namaz kılmamalarını, Ramazan ayında oruç tutmamalarını ifade eder.” [Buhârî, Hayz 6, Zekât 44, İman 21, Küsûf 9, Nikah 88; Müslim, Küsûf 17, (907), İman 132, (79); Nesâî, Küsuf 17, (3, 147); Muvatta, Küsuf 2, (1, 187).]
1- Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm), bu hadislerinde kadınları manen en ziyade ziyana atan fıtrî zaaflarına dikkat çekmektedir. En ziyade diyoruz çünkü cehennemdeki çokluklarının sebebi bu zaafa bağlanmaktadır. O zaaf da: Kötü sözü çabukça, çokça sarfetmeleri, kocalarına karşı nankörlükleri, erkeklerin aklını çelici olmaları. Erkekleri günaha attıkları için, sebep olmadan dolayı kendilerine mesuliyet gelmektedir.
Kadınların aklen nakıs olduklarını söylemek; onları levmetmek, kınamak veya onlara herhangi bir hakaret manası taşımaz. Çünkü bu, yaratılıştan gelen bir hususiyettir. Bunun zikri, o zaafın getireceği fitneye karşı uyarma, tedbirli olmaya çağırma gayesini güder. Nitekim, abdest sırasında hususi dikkat sarfedilmediği takdirde kuru kalma tehlikesine maruz olan ökçeler için Aleyhissalâtu vesselam “Ateşte yanacak o ökçelere yazık!” demiştir. Aslında sadece ökçeler değil, diğer abdest uzuvlarına da “ateşten yazık!” var. İyi yıkanmazlarsa. Bu “iyi yıkanma” riskinin acı neticesi, iyi yıkanmama tehlikesine en ziyade maruz olan ökçeler zikredilerek gündeme getirilmiş, dikkatlere arzedilmiştir.
Dikkat çekeceğimiz bir incelik, hadiste kadınların aklen nakıs olmaları sebebiyle ateşle tehdit edilmemiş olmalarıdır. Ateş tehdidi, “kötü sözü çok yapmaları”, “kocalarına karşı küfranları”, “erkeklerin aklını çelici olmaları” sebebiyle yapılmıştır.
Aynı şey dinî noksanlık için de söylenebilir. Bu da fıtrî bir durumun neticesidir. Hayız halinde Allah’ın yasaklaması ile namaz kılmazlar, oruç tutmazlar, dolayısıyla bu hal dahi onlar hakkında bir levm, bir ayıplama tahkir ifade etmez. Kâmil ve nakıs olma işi nisbî bir durumdur. Ekmele nisbeten “kâmil” de noksan sayılır. Öyleyse hayız halinde namaz kılmayan kadın, kılana nisbetle dinen nakıstır. Burada şöyle bir soru akla gelir: Nasıl ki, hasta kimse, sağlıklı iken kıldığı nafilelerin sevabını, hastalık sebebiyle kılamasa da aynen aldığı gibi, hayızlı kadın da, Allah’ın emriyle, hayız müddetince kılmadığı namazın sevabını, kılmış gibi alabilir mi?
Nevevî bu soruya: “Zahire göre alamaz” diye cevap verir ve şöyle devam eder: “Hayızlı ile hasta arasında şu fark var; hasta kimse sağlıklı iken nafilelerini devam etmek niyetiyle yapmakta idi, hayızlı böyle değildir.”
3- Hadiste mevcut bazı faydalar:
1) Kadınların bayramlarda musallaya çıkmaları meşrudur.
2) İmam, halka sadaka verme emrinde bulunabilir.
3) Kadınlar namazgâhta hususi bir kısımda
bulunabilir.
4) İmam kadınlara hususi va’z edebilir.
5) Nimetin inkarı haramdır.
6) Kötü sözü (lanet, beddua, kehanet, kırıcı
kelam..) çokça kullanmak da haramdır. Nevevî bu hadise dayanarak nankörlük ve
kaba sözlülüğü kebairden saymıştır.
7) Lanet yani Allah’ın rahmetinden uzak olmasını
temenni etmek, muayyen bir şahıs hakkında ise caiz değildir.
8 ) Dinden çıkarmayan bir kısım günahlar hakkında
“küfür” kelimesini kullanmak caizdir. Bu kullanış tağliz ve korkutma gayesini
güder. Bu çeşit tağliz (ağır sözlerle caydırma) işi, hadislerde bazan imanın
nefyi ile yapılmıştır.
9) Nasihatta, reddedilen, ayıplanan vasfın izalesi
için, ağır tabirler kullanılabilir (tağliz). Ancak bunun belli bir şahsa tevcih
edilmemesi gerekir.
10) Sadaka azabı defeder, kullar arasındaki
günahlara kefaret olur.
11) Akıl, ziyadenoksan kabul eder. Herkesin aklı
eşit değildir. Bunu, kadınlar hakkında kabul etmenin, onlara bir levm
olmadığını az yukarıda belirttik. Azab da akıl noksanlığına değil, küfran, kötü
söz, insanların aklını çelme gibi davranışlara terettüp etmektedir.
12) Dinin noksanlığı sadece günah hasıl eden
davranışlardan ileri gelmez. Dinin noksan oluşu, (Nevevî’ye göre) izafi bir
haldir.
13) Talebe hocasına, tabi olan metbuuna (tabi olduğu
amirine) anlamadığı şeyi sorabilir, itiraz edebilir.
14) Hadis Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın
yüce ahlakını, müsamahasını, insanlara karşı rıfk ve mülayemetini de
göstermektedir.
Prof. Dr. İbrahim Canan
Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet
Yorumlar
Yorum Gönder