İlim, Amel, İhlâs, Niyet

İlim, Amel, İhlâs, Niyet

 

Abdülaziz b. Ebî Revâd Rahmetullahi Aleyh der ki:

 

“Benim ulaştığım salih kişiler, hayırlı amelleri işlemek için büyük bir gayret gösterirlerdi. Ameli işledikten sonra da, amelin kabul edilip edilmediğini düşünerek korkarlardı!”Mâlik b. Dînâr Rahmetullahi Aleyh şöyle der:

 

“Amelin kabul edilip edilmediği yönündeki endişe ve korku, o ameli işlemekten daha zordur.

”İbnu Aclân Rahmetullahi Aleyh şöyle der:

“Bir amel ancak şu üç şey ile geçerli olup salih amel niteliği kazanır:

1- Allah için takva sahibi olmak,

2- İyi niyet taşımak,

3- Ve onu doğru olarak yapmak.”

 

“O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için ölümü vehayatı yaratmıştır!” ayet-i kerimesini Fudayl b. Iyâz Rahmetullahi Aleyh şöyle açıklar:

 

“Yani kimin daha ihlâslı ve kimin dosdoğru yaptığını sınamak için…”

Bunun nasıl olacağını kendisine soranlara şöyle der:

 

“Bir amelde ihlâs bulunur fakat amel ilme göre doğru olmaz ise kabul edilmez.”

 

Et-Tiyâhî şöyle der:

“Şu dört şeyin bir amelde bulunması gerekir:

1- Yüce Allah’ı tanımak marifetullah,

2- Hakkı tanımak,

3- İhlâs sahibi olmak,

4- Ve ameli sünnet üzere işlemek.

Bunlar olmadan yapılan hiçbir amel fayda vermez.”

 

Ebû Ubeyde b. Ukbe Rahmetullahi Aleyh şöyle der:

“Amellerini mükemmel yapma sevincini yaşamak isteyen kişi niyetini güzelleştirsin; çünkü Allahu Teâla, niyetini güzelleştiren kişiye, ağzına koyduğu lokma için bile sevap verir!”

 

Niyetin en güzel açıklamasını, Hz. Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem yapmıştır; kendisine ihsanın ne olduğusorulduğunda şöyle buyurmuştur:

“İhsan; Allahu Teâlâ’yı görüyormuş gibi O’na kulluk etmendir!”

Rasûl-i Ekrem’in Sallallahü Aleyhi Vesellem tarif ettiği bu makam, ariflerin bulunduğu müşahede makamı ve yakîn sahiplerinin marifetlerini gösteren bir izahtır. Onlar ihlâslı kullar için en fazla ihlâsa sahip olanlardır.

 

Abdullah b. Mübârek Rahmetullahi Aleyh şöyle der:

“Nice küçük ameller vardır ki niyet onları büyütür; yine nice büyük ameller vardır ki niyet onları küçültür!

 

Ariflerden biri şöyle der:

“Kalp ile Allahu Teâlâ’ya tam olarak yönelmek; namaz, oruç vb. fiili amellerle yönelmekten çok daha etkili ve sonuç vericidir!”

 

El-Antakî şöyle der:

“Allahu Teâlâ’ya ibadet kalpten yapıldığı zaman azalar istirahat eder.”

 

Hazret-i Ali Kerremallahü Vechehü şöyle demiştir:

“Dışı içine ağır basan (yani görünüşü içinden daha iyi olup için noksan ve bozuk olan) kimsenin Mizan’da iyilikleri hafif gelir.

İçi dışına ağır basan kişinin dekıyamet günü Mizan’da sevapları ağır basar!

 

Davud-i Tâî Rahmetullahi Aleyh şöyle der:

“Bütün hayırların, niyetin güzelleştirilip düzeltilmesinde toplandığını gördüm. Niyetini gerçekleştiremesen de güzel niyet sana hayır olarak yeter!

 

Rivayet edildiğine göre Hasan-ı Basrî Rahmetullahi Aleyh:

“Ona dünyada mükâfatını verdik…” mealindeki ayet-i kerimenin tefsirinde şöyle demiştir:

“Dünyada verilen mükâfattan maksat; ahirette ecir kazanmasını sağlayacak olan samimi niyettir.”

 

Haberde varid olduğuna göre şöyle buyrulmuştur:

“Günahta ısrar edenler ateşte helak oldular!”

Buradaki ısrardan murad; imkân ve güç bulduğu sürece o günahı işlemeye kalpten niyetli olmaktır.

Yahut işlediği günaha karşı kalbinde pişmanlık ve tövbeye yönelik bir düşüncenin bulunmamasıdır.

En büyük ısrar ise günah işlemek için gayret göstermektir.

 

Bir hadiste şöyle buyrulmuştur:

“Allah’ın zikrine düşkün olanlar öne geçmişlerdir. Zikir sebebiyle günahları silinir ve kıyamet günü günah yükünden kurtulmuş olarak gelirler.

 

Bunlar, Allah tarafından haklarında cennetlik hükmü verilen, mukarrabun makamına yükselmişkimseler olup Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, onların Allahu Teâlâ’yı çokça zikretmeleri sebebiyle günah yüklerinden kurtulduklarını haber vermiştir.

 

Cenab-ı Hak, hayırda öne geçen bu kullar hakkında şöyle buyurmuştur: “(Hayırda) önde olanlar, (ecirde de) öndedirler. İşte bunlar, (Allah’a) en yakın (mukarrebun) olanlardır!”

 

Dinî ilimlerden ve Kur’ân-ı Kerîm’in ayetlerinden anladığımız mana budur. Allahu Teâlâ’nın afve mağfireti ile iradesi bütün bunların ötesindedir. O’nun ilmi kadîmdir, bütün işler neticede Allah’ın takdirine bağlıdır.

 

Abdurrahman b. Murbih’in şöyle dediği nakledilir:

“Kim, sırf Allahu Teâlâ’nın rızasınıkazanmak için hayırlı bir ameli işler, daha sonra bu ameli ile insanlara karşı riya yapmak gibi bir kusur bulaşırsa; Allahu Teâlâ, asıl niyetinin karşılığını kendisine verir ve ona bulaşmış kusuru da ondan giderir!

 

Kim, sırf riyakârlık için hayırlı bir ameli işler, sonra tefekkür edip yanlışını anlar ve onu Allahu Teâlâ’nın rızası için yapma yoluna girerse; Allahu Teâlâ, onun için bu sonraki niyetinin karşılığını verir ve amele başladığı andaki asıl niyetini (riyakârlığı) siler. Onun bu tefekkürünü birtövbe olarak kabul eder. Tövbe ise, ondan önce işlenen hataları silen bir ameldir. Allahu Teâlâ herşeyi en iyi bilendir.

 

Kaynak: EBÛ TÂLİB EL-M EK KÎ kalplerin azığı kutbul kulup

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis