Allahü Teâlâ’yı Anmak
Allahü Teâlâ’yı Anmak
Sual: Bekara suresinin 152. âyetinde, (Beni zikredin ki, ben de sizi
zikredeyim) buyuruluyor. Allah’ü Teâlâ’yın zikretmesi ne demektir?
CEVAP
Zikretmek anmak demektir. Allahü Teâlâ’yı zikretmek
de, Onu hatırlamak demektir. İslam âlimleri, bahsettiğiniz, (Beni anın, ben de
sizi anayım; bana şükredin, nankörlük etmeyin) mealindeki âyet-i kerimeyi şöyle
açıklamışlardır:
1- Beni ibadetle anın, ben de sizi rahmetle anayım.
2- Beni dua ile anın, ben de sizi icabetle anayım.
Yani duanızı kabul edeyim.
3- Beni dünyada anın, ben de sizi ahirette anayım.
4- Beni yalnızlıkta anın, ben de sizi toplulukta
anayım.
5- Beni ihlâsla anarsanız, ben de sizi halasla
[kurtuluşla] anarım.
Bir kimse Peygamber efendimize
dedi ki:
- Hangi oruçlunun sevabı çoktur?
Efendimiz buyurdu ki:
- Allah’ü Teâlâ’yı en fazla ananların...
O kimse, namaz, zekât, hac için de aynı suali sordu.
Hepsinde aynı cevabı aldı. Bunun üzerine Hazret-i Ebu Bekir, “Allahü Teâlâ’yı
ananlar, hayırların hepsini alıp gitti” diye söyleyince, Resulullah efendimiz, “Evet
öyle” buyurdu. (Taberani)
Gafiller arasında iken
Gafiller arasında iken, Allahü Teâlâ’yı anmak, emir
ve yasaklarını konuşmak, herkesi iyiliğe teşvik etmek daha büyük sevaptır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Allahü Teâlâ’yı anmak üzere toplananları melekler
ve ilahi rahmet kuşatır.” (Müslim)
Sırf rıza-i ilahi için toplanıp Allahü Teâlâ’yı
ananlara göklerden bir münadi, "Allahü Teâlâ günahlarınızı sevaba çevirdi.
Yerinizden mağfiret edilmiş olarak kalkın!" diye seslenir.” (İ. Ahmed)
“Bir toplulukta Allahü Teâlâ’nın ismi anılmaz ve
peygamberine, salevat-ı şerife getirilmezse, kıyamette onlar, hasret ve nedamet
çekerler.” (Tirmizi)
Davud Aleyhisselâm şöyle dua
ederdi:
“İlahi, seni ananların topluluğunu geçip, gafiller
topluluğuna gitmeye başlayınca, daha oraya varmadan ayağımı kır! Zira böylesi
bana bir lütuf ve nimettir.” (İ. Gazali)
Gafil, Allahü Teâlâ’yı anmayan, iyiliklerden haberi
olmayan kimsedir. Böyle kimselerden fayda gelmediği gibi, çeşitli zararlara
maruz kalırız.
Salihlerin, yani iyi kimselerin sohbetlerini ganimet
bilmelidir. İyi kimseler, daima iyiliği tavsiye ederler. Bütün insanlığın iyi
olması için çalışırlar. Günah lekeleri ile kalbi paslananlar, salih kimselerin
sohbetlerinde bulunurlarsa, kalblerinin pasları silinir.
Kiminle gezdiğimize, kimlerle arkadaşlık ettiğimize
dikkat etmeliyiz! Çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür.
Allahü Teâlâ’yı anmak, Onun emir ve yasaklarını
hatırlamak, emirlerini yapıp, yasaklarından kaçmaktır. Dil ile de Allahü Teâlâ’yı
tesbih ve tenzih etmektir. Mesela, sübhanallah, elhamdülillah, Allahü ekber, la
ilahe illallah gibi kelimeleri dilinden düşürmemeye gayret etmelidir.
Allahü Teâlâ’yı anmanın alameti
Sual: Allah’ü Teâlâ’yı anmanın önemi ve alameti nedir?
CEVAP
Vazifeye gidip gelirken, iş yaparken ve her fırsatta
Allahü Teâlâ’yı hatırlamak, anmak büyük saadettir. Onu unutmak, anmaktan gafil
olmak büyük bedbahtlıktır. İnsan sevdiğini her zaman hatırlar, çok severse hiç
unutmaz. İmanın temeli, Allahü Teâlâ’yı sevmektir. Sevmenin alameti de, Onu çok
anmaktır. Yani Allahü Teâlâ’yı seven Onu çok anar, Onu çok anan da Allah’ü Teâlâ’yı
seviyor demektir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Allahü Teâlâ’yı çok sevmenin alameti, Onu anmayı
sevmektir.” (İbni Şahin)
Kur'an-ı kerimde mealen
buyuruldu ki:
“Allahü Teâlâ’yı anmak her şeyden büyüktür.” (Ankebut
45)
“Ey müminler Allah’ü Teâlâ’yı çok anınız!” (Ahzab 41)
“Allah’ü Teâlâ’yın nimetlerini anın ki, felah
bulasınız.” (Araf 69)
“İyi biliniz ki, kalbler ancak Allahü Teâlâ’yı
anmakla, itminana, rahata kavuşur.” (Rad 28)
“Beni anmayan, sıkıntılara maruz kalır, kıyamette de
kör olarak haşrolur.” (Taha 124)
Allahü Teâlâ’yı anmanın, kalbde yerleşmiş olmasının
alameti, o kimsenin edebe ve güzel ahlaka sahip olmasıdır. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
“Allahü Teâlâ’yı anan kimse ile anmayan kimse
arasındaki fark, diri ile ölü arasındaki fark gibidir.” (Buhari)
“Size deli denecek kadar Allahü Teâlâ’yı fazlaca
anın!” (Hâkim)
“Allahü Teâlâ’yı öyle anın ki, münafıklar sizlere,
mürai desinler.” (Beyheki)
Hak Teâlâ buyurdu ki: “Ben, kulumun beni sandığı
gibiyim. Kulum ne vakit beni hatırlayıp anarsa, onunla birlikte olurum. Şayet
kulum beni bir topluluk içinde anarsa, ben de onu daha iyi bir topluluk içinde
anarım”“ (Buhari)
“Her şeyin bir cilası vardır; kalbin cilası da
Allahü Teâlâ’yı anmaktır.” (Beyheki)
“Zikrin en faziletlisi la ilahe illallah demektir.” (Nesai)
“Gafiller içinde Allahü Teâlâ’yı zikreden, cepheden
herkes kaçarken, savaşan asker gibidir.” (Taberani)
“Allahü Teâlâ’yı çok zikreden münafıklıktan
kurtulur.” (İbni Şahin)
“Sabah-akşam Allahü Teâlâ’yı anmak, fisebilillah
savaşmaktan üstündür.” (Deylemi)
“Gece ibadet edemeyen, malını hayra sarf edemeyen,
düşmanla cihaddan korkan, Allahü Teâlâ’yı çok anmalıdır!” (Bezzar)
Hak Teâlâ buyurdu ki:
“Beni bir gün hatırlayan veya bir defa benden korkan
kimseyi Cehennemden çıkartırım.” (Hâkim)
Allahü Teâlâ’yı anan, Onun büyüklüğünü, sıfatlarını,
emir ve yasaklarını düşünür, tefekkür eder, iyi şeyleri yapma, kötü şeylerden
kaçma arzusu doğar. Bu bakımdan Allahü Teâlâ’yı zikretmek çok faydalıdır.
Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu
ki:
Allahü Teâlâ’yı anmak iki
türlüdür:
1- Kalbden Allahü Teâlâ’yı hatırlamak büyük
sevaptır.
2- Bundan daha iyisi, haramları işleyeceği anda,
Allahü Teâlâ’yı hatırlayıp vazgeçmektir.
Rahata kavuşmak için
Sual: Zikir ve gaflet ne demektir? Rahata kavuşmak
için ne yapmak lazımdır?
CEVAP
Allahü Teâlâ’yı anmak, yani zikir, kendini gafletten
kurtarmak demektir. Gaflet, Allahü Teâlâ’yı unutmak demektir. Her ne şekilde
olursa olsun, kendini gafletten kurtarmak, zikir olur. O halde, dinin
emirlerini yapmak ve yasaklarından sakınmak zikirdir. Dinin emirlerini
gözeterek yapılan alışveriş zikirdir. Çünkü bunları yaparken, emirlerin,
yasakların sahibi hatırlanmakta, gaflet gitmektedir.
Besmele çekmek, yürürken, otururken, dururken
kelime-i tevhid, salevat-i şerife ve benzerlerini okumak da Allahü Teâlâ’yı
anmak, yani zikir olur. Gafil yaşamamalıdır! Allahü Teâlâ buyuruyor ki:
“Ey iman edenler, Allah’ü Teâlâ’yı çok zikredin!” (Ahzab
41)
“Beni anan, şükretmiş olur, beni unutan da nankörlük
etmiş olur.” (Taberani)
Birkaç kişi herhangi bir iş için bir araya gelince,
Allahü Teâlâ’yı anmadan kalkmamalıdır. Hadis-i şerifde buyuruldu ki:
“Bir yere toplanıp da Allahü Teâlâ’yı anmadan
kalkanlar, sanki eşek leşinden kalkmış gibi olur ve Kıyamette bunun üzüntüsünü
duyarlar.” (Hâkim)
Müslüman, itikadını düzelttikten sonra kul ve Hak
borçlarını ödemeye gayret etmeli, fırsat buldukça her işte Allahü Teâlâ’yı
hatırlamaya çalışmalıdır! Bildiği dua ve tesbihleri okumalıdır! Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
“Tenhada Allah’ü Teâlâ’yı zikreden, küffar ile tek
başına savaşan gibidir.” (Şirazi)
“Şunlara sahip olan, dünya ve ahiretin hayrına
kavuşmuş demektir: Şükreden kalb, zikreden dil, uygun bir ev ve saliha bir
kadın.” (İbni Neccar)
“Dünya ve ahiret hayırlarına kavuşmak için, Allahü Teâlâ’yı
ananlarla beraber ol. Her fırsatta Allahü Teâlâ’yı an. Allah için sev ve Allah
için buğzet.” (Ebu Nuaym)
Hadis-i kudside buyuruldu ki:
“Ya Musa, seninle beraber olmamı istersen, beni
zikredenin yanında ol. Kim beni nerede ve ne zaman ararsa bulur.” (İbni Şahin)
Mahlûkatın tesbihi
Sual: Canlı cansız her mahlûk Allah’ü Teâlâ’yı
tesbih edermiş, doğru mu?
CEVAP
Evet. Hayvanlar dahil olmak üzere, yerde ve gökte
bulunan canlı-cansız bütün mahlûkatın Allahü Teâlâ’yı tesbih ve zikrettiğini
âlimler bildirmektedir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
“Yedi kat gök ve yer ve bunların içindekiler, Allah’ü
Teâlâ’yı tesbih eder. Hiçbir varlık yok ki, Onu hamd ile tesbih etmesin. Fakat
onların tesbihini anlayamazsınız!” (İsra 44)
“Gökte olanlar, yerdekiler, kanatlarını çırparak
uçan kuşlar, gerçekten Allah’ü Teâlâ’yı hep tesbih ediyorlar.” (Nur 41)
“Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allahü Teâlâ’yı
tesbih etmektedir.” (Hadid 1)
Allah unuttu ne demektir?
Sual: Tevbe suresinin 67. âyet-i kerimesinde,
münafıklar için, “Nesüllahe fe-nesiyehüm” yani “Allah’ü Teâlâ’yı unuttular,
Allah da, onları unuttu” buyuruluyor. Böyle tercüme etmek uygun mu, Allah hiç
unutur mu?
CEVAP
Tercüme ile meal farklıdır. Bugün piyasada, meal
ismiyle satılan kitaplar, meal değil, birer tercümedir. Bu kitaplarda, âyet-i
kerimeler kelime kelime tercüme ediliyor. Bu ise, hiç uygun değildir. Bir
kelimenin, her ilimde farklı mânâsı vardır. Bunun için hadis-i şerifleri ve
tefsir âlimlerinin açıklamalarını dikkate almadan, âyet-i kerimeleri başka
lisana doğru tercüme etmek mümkün değildir.
Meal, tefsir âlimlerinin bildirdikleri mânâ
demektir. Tercümeyle hiç ilgisi yoktur. Bu âyet-i kerimeyi kelime kelime
tercüme edince, “Allah onları unuttu” denir, nesiyehüm, “Onları unuttu”
demektir. Hâlbuki buradaki unutmanın, bildiğimiz unutmakla hiç ilgisi yoktur.
Bu, Allahü Teâlâ’yı unutanlara, unutulmuş muamelesi yapılacak demektir.
Münafıkların Allah’ü Teâlâ’yı unutmaları, Allah’ü Teâlâ’yın emrine uymamaları,
itaat etmemeleri demektir. Allah’ü Teâlâ’yın da onları unutması, onları
hidayetten mahrum etmesidir. “Unutursan unutulursun” sözünde de, böyle gizli
mana vardır. Mesela dünyada Resulullah'a hiç salevat getirmezsen, onu hiç
hatırlamazsan, bildirdiklerini yapmazsan ahirette, sen de hatırlanmaz duruma
düşersin demektir.
İmam-ı Kurtubi hazretleri
buyuruyor ki:
Burada unutmak, terk etmek anlamındadır. Yani onlar,
Allah’ü Teâlâ’yın kendilerine verdiği emirleri terk ettiler, Allahü Teâlâ’nın
emirlerini adeta unutulmuş hale gelinceye kadar terk edip durdular. Allah da
şüpheleri içerisinde kendilerini terk edip bıraktı, onları sevab ve
mükâfatından, unutulmuşlar seviyesine düşürdü. Katade der ki: Onları unuttu
demek, hayırdan onları mahrum bıraktı anlamındadır. Kötülükten ise onları
unutmadı. Yani kötülük işlemeye devam ettiler.
“Cami-ul-ahkâm”
Yorumlar
Yorum Gönder