Hikmet Ehli Zatlar Buyuruyor ki:
Hikmet Ehli Zatlar Buyuruyor ki:
·
Düşmanını
tanımayan dostunu bulamaz. Nefsini tanımayan Allah’ü Teâlâ’yı tanıyamaz, nefsini tanıyan Allah’ü Teâlâ’yı tanır. Nefsten kurtulmadıkça, insan kendini emniyette hissedemez. En büyük mücadele nefisle
olmalıdır. Bu iş bir tarikat yolu değil, Allah’ü Teâlâ’nın dinine sarılmak yoludur.
·
Allah’ü
Teâlâ ile kullar arasındaki günahlar için şefaat, af çok ama kullar arasındaki
günahlara şefaat, af yok. Adalet var, mahkeme var. Haklı olsa bile insanlar
mahkemeye gitmekten korkar. En iyisi sulh yapmak ister, mahkemeye düşmek
istemez. Ya o haklı ise. Ahirete giderken borçlu gitmeyin. Alacaklı gidin.
Zalim olmayın mazlum olun. Zalim verecek mazlum alacak. Sevaplarımızdan
vereceğiz alacaklılara, yoksa onların günahlarını yükleneceğiz. “Ben haklıyım!”
diyen çok insan orada haksız çıkacaktır.
·
Bir
kalb kırmak, senelerce ibadet, zikir sevabının hepsini alıp götürür. Dinimiz
öyle yüce bir din ki, kâfirin dahi kalbini kırmak yok. Nerde kaldı ki “Allah’ü
Teâlâ’”, Peygamber diyen bir Müslümanı kırmak.
·
Şeytan
insana ibadet ettirir. Peki, yaptıklarımızın rahmani mi, şeytani mi olduğunu
nasıl bileceğiz? Şeytan, tam dine uygun şekilde, yani ehlisünnet itikadına
uygun şekilde ibadet ettiremez. Ancak bir eksikle ibadet ettirir. Yani o
ibadeti bozan, kabul ettirmeyen bir eksikle ibadet ettirir. Mesela, 5 kuruş
zekât borcun var, bunu sana verdirmez. Buna yaklaştırmaz. Bunun yerine
milyonlarca sadaka verdirir, hayır hasenat yaptırır. Mesela iki rekât kaza
namazı borcun var, bunu kıldırmaz, sabahlara kadar tesbih çektirir, zikir
ettirir, nafile namaz kıldırır, ağlatır sızlatır. Hâlbuki dinimiz 5 kuruş
zekâtını ver diyor, iki rekât kaza namazını kıl diyor. Bunlar farzdır, dinin
isteğidir, hesabı azabı var. Biz ise ne yapıyoruz; kendi isteğimizi yapıyoruz,
şeytanın isteğini yapıyoruz. Bu yüzden dinimizi doğru şekilde ehlisünnet
âlimlerinin kitaplarından öğrenmeliyiz.
·
Neyin
faydalı neyin zararlı olduğunu ayıran İslâmiyet’tir. İnsanlar faydalı sanır, zararlı olabilir. Zararlı sanır faydalı olabilir. Allah’ü Teâlâ bildirmeseydi, insanlar bilemezdi. İslâmiyet’i bilen, dünyanın zararlarından kurtulur.
·
İbadetin
kabul olması için şartlarına uygun olması lazım. Birincisi; şartlarını
öğrenmek, sonra; şartlarına uygun şekilde yapmak, üçüncüsü; ihlas ile olması
lazımdır. İhlas ile olmayan ibadet hiçbir işe yaramaz.
·
İnsanın
nefsi, başkasına soru sordurmaz, ben biliyorum der, o ben kelimesi insanı
yıkar.
·
Muvaffak
olmak iki şeye bağlıdır. Doğruluk, sevgi ile yaklaşmak ve herkesle barışık
olmak.
·
İnsanların
felaketine sebep şey ikidir:
a)
Birincisi
kendine güvenmek,
b)
İkincisi,
kendi gibi bir âcize güvenmektir.
Allah’ü
Teâlâ’ya güvenmek lazım.
·
Dünyadaki
bir nefeslik vakit, ahiretteki bin yıldan kıymetlidir. Çünkü ahirette ibadet
yoktur, tevbe yoktur, nefisle mücadele yoktur, haramdan kaçma mücadelesi, küfre
düşme endişesi yoktur, İslâm’a hizmet imkânı yoktur. İşte Cehennemde kalanlar için bir
nefeslik dünya zamanı, sonsuzdan daha hayırlıdır. Çünkü tekrar dünyaya sadece
bir nefeslik yollansalar, yapacakları iş, Kelime-i şehadet getirip, Amentü’yü okuyarak iman etmek olur. Ancak bu imkân verilmez.
·
“Ebedi!” yani sonsuz ne demek iyi anlamak
lazım... İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: “Cehennemde ebedi kalacak
olanlara, faraza, siz dünyadaki göl ve denizdeki damlalar adedince,
kumsallardaki kum taneleri adedince yanacaksınız, denilseydi, o sevinçle nasıl
yandıklarını anlayamazlardı, çünkü bunlar da bir gün biter!” Yine İmam-ı Gazali
hazretleri buyuruyor ki: “Bütün dünya, gökyüzü dâhil, buğday tanesi dolu olsa,
bir serçeye deseler ki, her sene bir tane yiyeceksin, o buğdaylar biter,
ebediyetin yanında hesabı bile olmaz!”
·
Müslüman
anne ve babasının yüzüne şefkatle bir defa bakana Allah’ü Teâlâ kabul olmuş bir
hac sevabı verir. Bin kere baksa bin kere...
·
Bir
Müslüman tenkit edilirken sus diyene yüz şehid sevabı verilir. Viyana
kapılarına kadar gidip gelmiş gibi sevap...
·
Ölün
ama namazı bırakmayın, zira dinin direğidir, kim terk ederse dinini yıkmış
olur. Ahirette Allah’ü Teâlâ rızası için yaptığımız ibadetler geçerlidir,
lüzumsuz şeylerle uğraşmayın.
·
Ehlisünnet
âlimlerinin kitaplarından her gün bir veya iki sayfa okuyan feyz alır. Feyz
demek, nur demektir. Nur kalbe yağar, kalbi temizler. Okudukça kalbiniz
nurlanır ve okuduğunuzu anlamaya başlarsınız.
·
Helal
lokma yiyenler rahat namaz kılar. Çünkü namaza engel, haram lokmadır. Helal
lokma yiyen, koşarak namaza gider. Siz Namaz kıl demeseniz de onlar namaz kılar.
·
İmanın
şükrü, “Hubbu fillah”, “Buğdu fillah” yani Allah’ü Teâlâ için sevmek, Allah’ü
Teâlâ için sevmemektir.
·
Ölümü
hatırlamak, huzur ve saadetin kaynağıdır. Ömrü uzatır. Unutmak ise ömrü
kısaltır. “Bu an, son an!” demeli ve ona göre çalışmalıdır.
·
Her
şeyin istisnası vardır, ama bir şeyin istisnası yoktur. O da paradır. Parası
olan güçlüdür. Bu kıyamete kadar böyle devam edecektir.
·
Öfke
insanın aklını örter. O zaman şeytanın avucuna düşer. Şeytan da onu istediği
yere sürükler. Öfkelenmek insanın dinini imanını götürebilir, bundan çok
korkmalı.
·
Öfkelenmeyin,
çünkü kötülükler her zaman öfkeden doğar. Bir insanda kibir varsa, bunun
alameti öfkesidir. Kibirden öfke doğar. Bir kimse asık suratlı ve öfkeliyse,
iyiye alamet değil.
·
Büyüklere
hürmet, küçüklere şefkat gösterin. Nerde bir sıkıntı çeken varsa gidin
araştırın, büyükleri incitmiştir. Nerede huzurlu bir insan görseniz, araştırın
mutlaka bol dua almıştır.
·
Dünyalık
isteyen sevimsizleşir, zelil olur. Kula değil, Allah’ü Teâlâ’ya el açalım. Veren aziz, alan zelil olur.
·
Dünya
menfaat demektir. Menfaat için yapılan her şey dünyadır.
·
Ubeydullah-ı
Ahrar Rahmetullahi Aleyh hazretleri buyuruyor ki:
·
“Allah’ü
Teâlâ’nın rızasına giden bütün yolları inceledim, en kestirme yolun, insanları
sevindirmek olduğunu gördüm!”
·
Müslümanlar
kardeştir, yardım edecek, sıkıntılarını giderecek, ayıbını örtecek. Mümin
kardeşinin sıkıntısına nemelazım diyen felakete uğrar.
·
İbadetin
tadını alan kimse ibadetten usanmaz. Usanan kimse, Allah’ü Teâlâ’yı az tanıdığı
için usanır.
·
Hiçbir
şey, kaybedilmiş vakti telafi edemez.
·
Cahil
kimseler, ilimle birbirlerine karşı övünürler. Onların ilimden nasibi sadece
övünmeleridir.
·
Kul,
Allah’ü Teâlâ için neyi terk ederse, Allah’ü Teâlâ’, ona karşılık daha
hayırlısını verir.
·
Allah’ü
Teâlâ’yı unutmaktan büyük günah yoktur.
·
Akıllı,
sustuğu vakit tefekkür, konuştuğu vakit zikreder, baktığı vakit de ibret alır.
·
Her
kap içine bir şey konuldukça daralır. Ancak bilgi kabı bundan müstesnadır. O,
bilgi konuldukça genişler.
·
Bedeninle
dünyada, kalbinle ahirette ol.
·
Saadet,
ömrü uzun ve ibadeti çok olanındır.
·
Kıymetli
ömrünüzü faydasız, boş şeyler arkasında, oyun ve eğlence ile geçirmemek için
uyanık olunuz.
·
Eğer
cahiller susup, konuşmasalardı, insanlar arasında ihtilaf olmazdı.
·
İlim,
insanı Allah’ü Teâlâ’nın emrettiği şeylere götürür, zühd ise o şeylere
erişilmesini kolaylaştırır.
·
Gönlü
kırık, zavallı ve garip birini görürsen, yarasına merhem ol! Onun yoldaşı ve
yardımcısı olmaktan çekinme!
·
Kulun,
Allah’ü Teâlâ’ya şükretmesi, Onun kuluna verdiği nimetlerle, Ona isyan
etmemesidir.
·
Bir
kalbde, ahiret arzusu çoğaldıkça, dünya düşüncesi o kalbden kaybolur.
·
Allah’ü
Teâlâ’ya ulaşan en emin yol; bütün iş, hareket ve ibadetlerde Peygamber
efendimizin sünnetine tâbi olmaktır.
·
İki
haslet vardır ki, kalbe sıkıntı verir: Çok konuşmak ve çok yemek.
·
Yalan
söylemekten, gıybet etmekten ve hıyanette bulunmaktan uzak durunuz!
·
İlim
hâkimdir, mal ise mahkûmdur. İlim seni korur, hâlbuki malı sen korursun. İlim
çalınmaz, mal ise çalınır. İlim sarf ettikçe artar. Mal ise sarf ettikçe
azalır.
·
Başa
kakan, nefret ateşini körükler.
·
Allah’ü
Teâlâ’nın emirlerini hatırlatan, nasihat eden bir kardeşin, sana altın hediye
edenden daha hayırlıdır.
·
İnsanın
kazançlı olmasının esası; az yemek, az uyumak, az konuşmak ve nefsin arzu ve
isteklerini terk etmektir.
·
Uzun
emel sahibi olmak ve her şeyi sonraya bırakmak, perişanlık ve düşüncesizliktir.
·
İnsanların
sıkıntılarına katlanmak, Allah’ü Teâlâ’nın beğendiği, Resulullah efendimizin
sevdiği ve evliyanın özendiği bir ahlaktır.
·
Hırslı
mahrum kalır, cimri kötülenir, kıskanç da üzülür.
·
Çok
konuşan çok yanılır. Çok gülenin heybeti ve hayâsı azalır.
·
İnsan
konuştuğuna pişman olabilir, ama sustuğu için pişman olmaz.
·
İslâm
dini, insanların dünyada da, ahirette de rahat ve huzur içinde yaşamasını
istiyor.
·
En
garip ve en çok muhtaç olduğun gün, kabre konulduğun gündür.
·
Mal,
mülk, çoluk çocuk; Allah’ü Teâlâ’nın emanetleridir. Emanetlerini istediği zaman
alır.
·
Sabır;
yüzü ekşitmeden acıyı yudum yudum içine sindirmektir.
·
Başkasından
sana söz getiren, senden de ona götürür.
·
Fitne;
Müslümanlar arasında bölücülük yapmak, onları sıkıntıya, zarara, günaha sokmak
demektir ve çok günahtır.
·
İşlerinin
doğru gitmesini istersen, kendi başına hareket etme! Akıllılarla istişare et!
·
İnsanların
en akıllısı; Allah’ü Teâlâ’ya itaat edip, insanların da itaat etmesine
rehberlik eden kimsedir.
·
İyi
arkadaş, dünya ve ahiret için büyük saadettir.
·
İnsanlar
konuşmayı severler fakat konuştukları ile amel etmeyi, öğrendikleriyle yaşamayı
terk ederler.
·
Nice
küçük amel, niyet ile büyür, nice büyük amel ise, niyetle küçülür.
·
Allah’ü
Teâlâ’yı tanıyan, Onun rızasına kavuşmak için çalışır.
·
Bir
çocuğu Cehennem ateşinden korumak, dünya ateşinden korumaktan mühimdir.
·
Sadaka
vererek rızkınızı çoğaltınız! Zekât vererek de, mallarınızı koruyunuz!
·
*Allah’ü
Teâlâ’ya itaat eden, büyük zatların sözlerine dikkat eder. Çünkü onlara Allah’ü
Teâlâ tarafından gerçekler tecelli eder ve onu konuşurlar.
·
Uygunsuz
bir sözü terk etmek, nefse bir gün oruç tutmaktan daha ağır gelir.
·
Fakirlik,
haline şükredip kimseye şikâyet etmeyerek ihtiyacını gizlemektir.
·
İnsanı,
Allah’ü Teâlâ’nın af ve mağfiretine kavuşturacak şeylerden biri de, açları ve
yoksulları doyurmaktır.
·
Hiçbir
faydalı iş yapmayarak ömrünü boşa harcayandan daha hayırsız bir kimse yoktur.
·
Hallerin
en doğrusu, İslâmiyet’e uymaktır.
·
Başkalarının
acılarından ve geçmiş felaketlerinden ders al. Böyle insanların nasihat ve
tavsiyelerine kulak ver. Yapacağın işi, daha önce bunu denemiş, tecrübeli
kimselere danış! Çünkü onlar, kendilerine pahalıya mal olmuş doğru görüş ve
bilgileri sana bedava verirler. İllâ senin de başına gelmesini bekleme. Sana da
çok pahalıya mal olur.
·
Dünyada
iken, Allah’ü Teâlâ’nın dinine razı olduğu şekilde doğru hizmet edenler, Allah’ü
Teâlâ’nın kullarının müşküllerini halledenler, mahşerde, tahtlar üzerinde,
kürsülerde, gölgelerde oturacaklar. Allah’ü Teâlâ onlarla konuşacak. Onlar için
ne hesap var ne azap var.
·
En
zor iş İslâmiyet’e hizmet etmektir. Çünkü Allah’ü Teâlâ en zor işi en güvendiğine, en çok sevdiğine vermiştir. Peygamberlere ve vârislerine vermiştir.
·
Başarının
sırrı, birlik beraberlik, dürüstlük, iyi hedef seçmektir.
·
Yanan
bir evden birini kurtarmak çok büyük sevap olduğu halde Cehennem ateşinden
kurtarmak yanında hiç kalır. Bir kişi daha yanmaktan kurtulsun diye uğraşmalı.
Hiç kimse yanmasın düşüncesinde olmalı.
·
Müslümanlık
dünya ve ahiret saadetidir. Allah’ü Teâlâ’nın en sevdiği şey imandan sonra
kullarına hizmet etmektir.
·
Allah’ü
Teâlâ bir kulunu severse, ona iki şey verir. Birincisi; sevdiği bir kulunu ona
tanıştırır. Eshab ı kirama Peygamber efendimizi tanıttığı gibi. İkincisi; ona
hayırlı bir iş verir. En hayırlı iş Peygamber efendimizin yaptığı iştir.
·
Allah’ü
Teâlâ’nın dinini, Allah’ü Teâlâ’nın kullarının ayaklarına kadar götürmek ne büyük zevktir.
·
Tasavvuf,
vakti, en değerli olan şeye sarf etmektir.
·
Tasavvuf,
herkesin yükünü çekmek ve kimseye kendi yükünü çektirmemektir.
·
Tasavvuftan
maksat, kendini zorlamadan her an Allah’ü Teâlâ’yı hatırlamaktır.
·
İnsanın
kıymeti; idrakinin, ehlisünnet büyüklerinin hakikatlerini anladığı kadardır.
·
İnsana
lazım olan önce Ehl sünnete uygun inanmak, sonra Allah’ü Teâlâ’nın emir ve
yasaklarına uymak, daha sonra tasavvuf yolunda ilerlemektir.
·
Bütün
kerametleri bize verseler, fakat itikadımız düzgün değilse, hâlimiz haraptır.
Eğer bütün haraplıkları, çirkinlikleri verseler itikadımız düzgün ise, hiç
üzülmemeliyiz. Doğru itikat, düzgün itikat, ehlisünnet itikadıdır.
·
Allah’ü
Teâlâ insanları Cennetine davet ediyor. Davetçi olarak da Peygamber efendimizi
gönderdi. Davetiye olarak da İslâmiyet’i gönderdi. Fakat insanların çoğu bu davete icabet etmedi.
·
Para,
şan şöhret insanı rahatlatmaz. İslâmiyet ile kontrol altına alınmazsa, insanı
dünyada ve ahirette perişan eder.
·
Beynin
sağlam olması lazım. Diğer uzuvlardaki ufak tefek rahatsızlıklar bir şekilde
halledilir. Ama beyin rahatsız olursa, bütün vücut felç olur. Lider, beyin
gibidir. Ehli sünnet itikadı beyin gibidir, doğru kılınan beş vakit namaz beyin
gibidir.
·
Vücut,
3 temel unsurdan oluşur:
Ø
Beden,
Ø
Ruh
Ø
Nefs
·
Bedenin
gıdası, topraktan yaratıldığı için topraktır. İhtiyacı, su, sebze, meyve, et ve
hâsılı bunların ihtiva ettiği madenler vs. İhtiyacı bunlarla giderilir,
verilmezlerse zayıf düşer, hiçbirini almazsa kısa zamanda ölür.
·
Ruh
âlem-i emirden gelmedir, çok mübarek, mukaddes bir nurdur. Ruhun gıdası,
ibadettir, itaattir, zikirdir, tevbedir, duadır. Onları tedavi için
peygamberler ve kitaplar gönderilmiştir. Ruh hastalığı budur, akıl hastalığı
ruh hastalığı değildir. İnkâra saparsa ruh mecazen ölür. Ruhun ölmesi o
kimsenin kâfir olması demektir. Her şeyin cezası sınırlıdır ama küfrün cezası
Cehennemde sonsuz kalmaktır. İmanın mükâfatı da Cennette sonsuz kalmaktır.
·
Nefsin
gıdası haramdır, vazifesi, haram işlemek, nefse o gıdayı vermemeli, ama göz
ardı da etmemeli. Sus payı, helal olanlardan verilmeli.
·
Herkesin
belli bir sınırı vardır. Herkesin hakkına riayet etmek gerekir. Müslüman
kimsenin hakkını yemez, hakkını da yedirmez.
·
Sabrın
başlangıcı çok acıdır, sonu baldan tatlıdır. Allah’ü Teâlâ’dan razı olandan, Allah’ü
Teâlâ da razıdır, kazaya rıza evliyanın şanındandır. Sevgiliden “Allah’ü Teâlâ’dan!”
gelen bela bahşiştir, bahşişini kabul etmemek büyük hatadır.
·
Tefviz,
her şeyin Allah’ü Teâlâ’nın takdiriyle olduğuna inanmak, işlerini Allah’ü
Teâlâ’ya havale etmek, Onu kendine vekil yapmak, Ona tevekkül edip, güvenmek,
Ondan gelenlere sabretmek demektir. Bu zor da olsa çok kıymetlidir.
·
Kul
Allah’ü Teâlâ’yı arzu ederse, Allah’ü Teâlâ her türlü maniyi kaldırır ve Mevlâ’yı bulur.
·
İki
türlü ilim vardır, akli ilimler ve nakli ilimler. Bu iki ilim ayrılmaz,
ayrılırsa bu iki ilime sahip olanlar birbirine düşman olur.
·
En
kıymetli ilim haddini bilmektir. Bütün kavgalar dünyayı paylaşmaya çalışmaktan
ve haddini bilmemekten meydana gelmektedir. İnsan cömert olursa herkes onu
sever ve onunla kimse kavga etmez. Hasis insanlar etrafına bir şey vermeyip,
dünyayı hep kendilerine almaya uğraştıklarından huzursuzdurlar, sevimsizdirler
ve insanlar onlarla devamlı mücadele ederler.
·
Şah
ı Nakşibend hazretlerine sormuşlar, “Efendim bu yolun esası nedir, başı nedir?”
Buyurmuşlar ki, “Edeptir!” Ortası nedir demişler, “Yine edeptir!” buyurmuş. “Peki
ya sonu nedir?” demişler, “Yine edeptir!” buyurmuş. Neden? Çünkü hiçbir edebe
riayet etmeyen Allah’ü Teâlâ’nın dostu olamaz. İlla edep, illa edep.
Edep haddini bilmektir. En yüce ilim haddini bilmektir.
·
İmam-ı
A’zam hazretlerini akıl ile anlamaya çalışmak akılsızlıktır.
·
Büyükler
hastalık, dert ve sıkıntılardan hiç şikâyetçi olmadı. Bunları kim gönderdi? Allah’ü
Teâlâ’. Hiç Sevgiliden gelenden şikâyet edilir mi? Hiç Allah’ü Teâlâ kullara şikâyet
edilir mi?
·
Bir
yere çıkmak zordur, ama o yeri korumak daha zordur.
·
Kalbine
vesvese gelen, ileride büyük makamlara layık kişidir.
·
Evlad-ı
Resul başınızdan aşağı tuvalet pisliğini boşaltsa, onun huzurundayken
gücendirmemek için temizlemeye kalkmayın.
·
Dünya
hayatı Cennete benzemez ancak, Allah’ü Teâlâ adeta bazı kullarına Cennetten bahçe
misali bahçe nasip eder, alameti; zikreden dil, şükreden kalb, kâfi ölçüde
geçim, rahat edebileceği ev, bir de anlaşabileceği bir eş.
·
Ahmaklık
kârını zararını bilmemek, sağını solunu görmemek, iyiyi kötüyü ayıramamak
demektir. Cehenneme giren ahmaklık sebebiyle girer, yüz binlerce ip
sarkıtılıyor, uçuruma yuvarlanmamak için.
·
İbadetleri
lezzet alıyoruz diye yapmayın, Allah’ü Teâlâ’nın emri olduğu için yapın.
·
Nefis,
herkesten üstün olmak ister, anneden de, babadan da, hocadan da. Nefsin bir
zaafı var, kendi evladını kendinden üstün ve daha iyi görmek ister.
·
Elbette
emr-i maruf nehy-i münker çok sevaptır, ancak üç şarta haiz olmalı:
a)
Bilmek
“İlim sahibi olmak!”
b)
O
şeyi bizzat nefsinde yapmak
c)
Emr
i Maruf veya nehy i münkeri rıfk ile yapmak
·
Allah’ü
Teâlâ’nın sevdiklerinin 4 özelliği var;
a)
Helal
kazanırlar ve yedikleri, giydikleri her şey helaldir.
b)
Tevazu
sahibidirler, asla kibirli değildirler.
c)
İyi
huyludurlar.
d)
Herkesle
iyi geçinirler, güler yüzlüdürler.
·
Nefsin
gıdası haram işlemektir, nefse bu gıdayı vermeyip, dinimizin müsaade ettiği
şeyleri vererek, meşgul etmeli, hatta kandırmaya çalışmalı. Nefis, kedinin
fareyi deliğinden beklediği gibi bekler, gaflete gelmez.
·
Ailede
geçimsizliğin kaynağı, kadın ve erkeğin hukukuna riayetsizliktir.
·
Tatlı
dil Müslüman’ın şiarıdır, adalet kul hakkının temelidir, adalet olmazsa huzur
olmaz.
·
Gerçek
şükür, her konuda, her hususta, Peygamber efendimizin ahlâkıyla şereflenmekle
olur.
· İmam-ı A’zam hazretlerinin bir talebesine yaptığı vasiyetlerden bazıları şöyledir:
Ø
Konuşurken
yüksek sesle konuşma. Hiçbir işinde acele etme, teenni ile hareket et. Acele
şeytandır.
Ø
Hadis-i
Şerifte, “Teenni eden isabet eder, acele eden hata eder!” buyuruldu. Teenni,
acele etmemektir.
Ø
Susmayı
âdet edin.
Ø
Hadis-i
Şerifte, “Susmak, hikmettir; fakat susan azdır!” buyuruldu.
Ø
Her
ayda birkaç gün oruç tut.
Ø
Hadis-i
Şerifte, “Her ay 3 gün oruç tutan, yılın tamamında oruç tutmuş gibi olur!” buyuruldu.
Ø
Nefsini
hesaba çek, ilmi muhafaza et. Böylece amelinden iki cihanda faydalan.
Ø
Hadis-i
Şerifte, “Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için amel edendir!”
buyuruldu.
Ø
Dünya
nimetine ve sağlığına güvenme.
Ø
Hadis-i
Şerifte, “İhtiyarlıktan önce gençliğin, hastalıktan önce sağlığın,
meşguliyetten önce boş vaktin, fakirlikten önce zenginliğin, ölümden önce
hayatın kıymetini bil!” buyuruldu.
Ø
Bu
nimetlerin hepsinden sorguya çekileceksin.
Ø
Hadis-i
Şerifte, “Kıyamette, herkes ömrünü nerede geçirdiğinden, malını nereden
kazanıp, nereye harcadığından ve ilmi ile amel edip, etmediğinden sorulacaktır!”
buyuruldu.
Ø
Kötü
kimseyi; kötülüğü ile anma, bir iyiliğini bul, onu söyle. Eğer kötülüğü din
hakkında ise, bid’at ise onu insanlara söyle ve ona uymaktan
onları koru.
Ø
Hadis-i
Şerifte, “Bid'atler yayılınca, ilmi olan bunu herkese bildirsin, bildirmezse,
Kur'an ı kerimi gizlemiş sayılır!” buyuruldu.
Ø
Sakın
ölümü hatırından çıkarma.
Ø
Hadis-i
Şerifte, “Ölümü çok hatırlayanın kalbi ihya olur, ölümü de kolaylaşır!”
buyuruldu.
Ø
Kur’an-ı Kerim okumaya devam et.
Ø
Hadis-i
Şerifte, “Kur'an okunan evin hayrı artar, melekler oraya toplanır, şeytanlar
oradan uzaklaşır. Kur'an okunmayan ev, içindekilere dar gelir, sıkıntı verir,
bereketsiz olur. Bu evden melekler çıkar, şeytanlar girer!” buyuruldu.
Ø
Bid’at ehlinden uzak dur.
Ø
Hadis-i
Şerifte, “Bid’at ehlinin cenazelerine gitme, onlarla birlikte namaz kılma. Ben onlardan değilim!” buyuruldu.
Ø
Küfür
ehli ile zaruretsiz konuşma, mümkünse onları İslâm’a davet et, değilse, onlarla dost olma. Anneni, babanı, üstadını hayır duadan unutma. Ezan okununca, hazır ol, herkesten önce mescide gel. Kabirleri ziyaret et.
Ø
Komşudan
gördüğün ayıpları, emanet bil; sakla, kimsenin sırrını kimseye söyleme. Seninle
istişare edene doğruyu söyle. Cimrilikten sakın. Tamahkâr olan mürüvvetsiz
olur. Her işte mürüvveti gözet. İhtiyacın olsa da, kimseden bir şey isteme. Dünya
ehline rağbet etme.
Ø
Yolda
giderken sağına soluna bakma, önüne bak. Bahşiş verilen yerlerde herkesten daha
çok ver.
Ø
Bir
cemaat içinde iken, onlar teklif etmeden imam olma. Kadınların, kızların,
gençlerin toplandıkları yerlere gitme. Fısk, çalgı, müzik ve diğer haram
bulunan eğlence yerlerine girme.
Ø
Bu
nasihatimizi, canı gönülden kabul et. Bunlarla dünya ve ahiretini süsle. Zira
bunlar senin ve herkesin iyiliği içindir. Bu yolda git ve herkese de tavsiye
et.
Yorumlar
Yorum Gönder