İbrahim Aleyhisselâm’ın Eşi Sâre’nin Namus Koruma Duası


İbrahim Aleyhisselâm’ın Eşi Sâre’nin Namus Koruma Duası

İbrâhim Aleyhisselâm, Nemrud’un ateşinden kurtulduktan sonra, Bâbil’den ayrılıp, Mısır firavunlarından Senan bin Ulvan’ın ülkesi Mısır sınırına geldi.
Gidecekleri yere varabilmeleri için bu ülkeden geçmek zorundalardı. Bu kralın kötü bir namı vardı: Güzel evli kadınları kocalarından zorla ayırıyor ve onları yanında alıkoyuyordu. Bu durumu Hz. İbrahim Aleyhisselâm biliyordu. Bunun üzerine şehre girmeden eşine şöyle dedi:
“- Buranın çok zalim bir kralı var. Güzel kadınları kocalarından zorla alıyor. Senin, benim eşim olduğunu anlarsa, seni de benden zorla almak isteyebilir. O yüzden olur ya seninle muhatap olursa ve sana benim kim olduğunu sorarsa eşim değil kardeşim dersin. Bu yalan da değil. İkimiz aynı zamanda iman kardeşiyiz.”
Şehir içinden geçerken Hz. Sâre validemiz kralın adamlarının dikkatinden kaçmadı. Krallarına yaranmak için hemen Hz. Sâre’yi alıp saraya getirdiler. Hz. İbrahim Aleyhisselâm, eşini teslim etmemek için çok mücadele etse de nafileydi. Adamlar hem silahlı, hem de sayıca ve kuvvetçe çok güçlüydüler. Hz. İbrahim Aleyhisselâm’a dua etmekten başka bir şey kalmıyordu. O da ellerini açıp Rabbine Hz. Sâre’yi koruması için dua ediyordu.
Adamlar, Hz. Sâre’yi saraya getirdiler. Bu sırada Hz. Sâre şöyle dua ediyordu:
“- Allah’ım! Ben Sana ve peygamberin İbrahim’e iman etim. Ben hayatım boyunca namusumu korudum. Ne olursun Ya Rabbi, beni bu zalimden uzak tut, beni onun kötülüklerinden koru, muhafaza eyle.”
Muhafızlar Hz. Sâre’yi alıp kralın yanına götürdüler. Kral, karşısında Hz. Sâre’yi görünce ona dokunmak istedi. Bu amaçla elini Hz. Sâre’ye uzattı.
O anda kralın kolu ve bütün vücudu kaskatı kesildi. Ne yaptıysa bu halden kurtulamadı. Artık çaresiz olarak Hz. Sâre’ye:
- Bana ne yaptın bilmiyorum ama bu halden ancak sen beni kurtarabilirsin. Haydi, bir şeyler yap da beni kurtar. Söz veriyorum sana dokunmayacağım ve seni serbest bırakacağım, dedi.
Hz. Sâre validemiz dua etti ve kral düzeldi. Ancak sözünü yerine getirmeyerek elini tekrar Hz. Sâre’ye uzatmak istedi. Aynı hal bir daha başına geldi. Bunun üzerine Hz. Sâre’den yardım istedi. Hz. Sâre’nin duasıyla düzelen kral bir kere daha elini uzatmak istediyse de yine kolu ve vücudu kaskatı kesildi. Artık kral, Hz. Sâre’ye dokunamayacağını anlamıştı. Yanındaki adamlarını çağırıp emretti:
“- Derhal bu kadını yanımdan uzaklaştırın. Siz bana bir insan değil, şeytan getirmişsiniz. Şu hizmetçi Hacer’i de alıp ona verin. O da aynen bu kadın gibi. Böyle kadınları sarayımda istemiyorum.”
Bu emir üzerine kralın adamları, Hz. Sâre ve daha sonra Hz. İbrahim Aleyhisselâm’ın eşi ve Hz. İsmail Aleyhisselâm’ın annesi olacak Hz. Hacer validemizi alıp Hz. İbrahim Aleyhisselâm’ın yanına getirdiler ve onlardan derhal ülkeyi terk etmelerini istediler.
Hz. İbrahim Aleyhisselâm, yanında eşiyle birlikte bir de başka kadın görünce çok şaşırmıştı. O, bir yandan eşine kavuştuğu için şükrediyor, bir yandan da eşinin başından nelerin geçtiğini merak ediyordu.
Hz. Sâre validemiz başından geçenleri bir bir Hz. İbrahim Aleyhisselâm’a anlattı ve son söz olarak şunları söyledi:
“- Rabbime binlerce hamdü sena olsun ki beni zalim kralın elinden korudu. Onu perişan etti ve bir de bu hizmetçi kızı verdi.”
İbrâhim Aleyhisselâm, Firavun’un korkarak câriye olarak verdiği Hacer’i de alarak, Filistin’e döndü.
(Buhari, 2065, 2104, 3179; Müslim, 2371)

Hikâyeden çıkarılacak bazı dersler
1. Bu dünya imtihan dünyasıdır. Allah’ü Teâlâ, kulunu imtihan eder. İmtihanlar herkesin Cenab-ı Hak katındaki değerine gere değişir. Müminin bu imtihanlara karşı iki silahı vardır. Bunlar sabır ve duadır. Sabır ve dua her türlü musibetin hakkından gelir. Zaten Allah, kuluna kaldıramayacağı yükü yüklemez.
2. Allah’ü Teâlâ, kendisine hakkıyla yönelen kullarının dualarını kabul eder. Onları asla sıkıntı içinde bırakmaz. Ancak mümin, sadece sıkıntılı anlarında değil, rahat zamanlarında da Allah’ü Teâlâ’ya dua etmeli ve O’nun kapısından bir lahza olsun ayrılmamalıdır.
3. Verdiği sözde durmamak Allah’ü Teâlâ’nın sevmediği insanların özelliklerindendir. O yüzden bir mümin, böyle bir halden fersah fersah uzak durmalıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)