Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm’ın 55 Vasiyeti


Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm’ın 55 Vasiyeti

Derleyen ve Düzenleyen: Hamza Muhammed Salih Accac

Çeviren: Murat İnan

Birinci Vasiyet: Kelime-İ Tevhid’in Fazileti
عن اَبي هريرة (ض) قال: قُلتُ يا رسولَ اللهِ مَنْ اَسعدُ الناسِ
بِشَفاعتِكَ يَومَ القيامةِ ؟ قال رسولُ اللهِ (ص): "لَقَدْ ظَننتُ يا ابا هريرةَ اَنْ لا يَسْاَلَنِي عَن هَذا الحديثِ اَحَدٌ اَوَّلَ مِنْكَ لِما رَاَيْتُ مِن حِرصِكَ عَلَى الحديثِ: اَسعدُ الناسِ بِشَفَاعَتِي يَوم القيامةِ مَن قَال : لَا اِلهَ اِلّا اللهُ خَالِصًا مِن قَلبِه اَوْ نَفْسِهِ

Ebu Hureyre Radiyallahü Anh şöyle anlatır: Dedim ki Ey Allah’ın Resulü! Kıyamet günü şefaatine en layık olacak bahtiyar kimdir? Allah’ın Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdu: Ey Eba Hureyre, Senin hadise olan düşkünlüğünü bildiğim için senden önce bu soruyu bana kimsenin sormayacağından emindim. Kıyamet gününde insanlardan şefaatime en layık olan kişi kalbinden ya da içinden ihlâsla ‘La ilahe illallah’diyen kişidir.
Kaynak: Buhari
Ravi: Ubade Bin Samit

مَن شَهِد اَن لا الهَ الّا اللهُ وحدَه لا شريك له و ان محمدا عبده و رسوله، و اَن عيسى عبد الله و رسولُه و كلمتُه اَلقاها اِلى مريمَ و رُوح مِنه، و الجَنّة حَقّ، و النّار حقّ، اَدخلهُ اللهُ الجَنّةَ عَلى مَا كان عليْه مِن العَملِ
Anlamı: Kim ki Allah’tan başka ilah olmadığına, O’nun tek ve ortaksız olduğuna, Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna, İsa’nın Allah’ın kulu, elçisi ve Meryem’e ilka ettiği kelimesi ve de Allah’tan bir ruh olduğuna, Cennet’in ve Nar’ın hak olduğuna şahadet ederse Allah da onu yaptığı amel üzere Cennet’e kor.
Kaynak: Şeyhan, Tirmizi

وزاده جنادة : " من ابواب الجنة الثّمانِيةِ اَيِّها شاءَ
Not: Bu hadisi şerife Cünade Radiyallahü Anh şunu ilave eder: Cennet’in sekiz kapısından hangisini dilerse (oradan Cennet’e girer).
Kaynak: Lafız kendisinin olmak üzere Buhari ve Müslim

وفي اخرى لِمسلم : "مَن شَهد انْ لا الهَ الا الله و ان محمدا رسول الله حرم الله عليه النار
Müslim’den diğer bir rivayette şöyle geçer: Kim Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resulü olduğuna şahadet ederse Allah ona ateşi haram kılar.

İkinci Vasiyet: Tevhid Hakkında Genel Bir Vasiyet:

عن ابن عباس (ض) قال : كُنتُ خلف النبي (ص) يوما فقال: "يا غلامُ اِنّي اُعَلّمك كلماتٍ: اِحفظِ الله يحفظْكَ، اِحفظ الله تَجِده تجاهك، اِذا ساَلْتَ فَاسْال اللهَ، واذا اسْتعنْتَ فاسْتعِنْ باللهِ، واعْلم اَنّ الاُمّةَ لَو اجتمعَت علَى اَن ينفعوكَ بِشَيء لم ينفعوك الا بشيءٍ قَد كتَبه اللهُ لَكَ، و لو اجتمعوا على اَن يَضُرّوك بِشيء لم يضروك الا بِشيء قد كتبَه اللهُ عَليكَ، رُفِعَتِ الاَقْلامُ و جَفّت الصُّحُفُ

İbni Abbas’ın Radiyallahü Anh şöyle dediği rivayet olunur: Bir gün Nebi Sallallahü Aleyhi Vesellem’in ardındaydım. Buyurdu ki: Ey çocuk, sana bazı kelimeler öğreteceğim. Allah’ı koru ki Allah da seni korusun. Allah’ı koru ki (Allah’ın hakkını koru) O’nu yanında bulasın. Bir şey isteyince Allah’tan iste. Yardım isteyince Allah’tan yardım iste. Bil ki tüm ümmet bir konuda sana yardım etmek üzere toplansalar, o, Allah’ın sana yazdığı bir şey değilse sana yardım edemezler. Yine Allah’ın sana yazdığı bir şey değilse sana zarar vermek için toplansalar zarar veremezler. Kalemler kaldırılmış ve sayfalar kurumuştur.
Kaynak: Tirmizi kaydetmiş ve hasen, sahih bir hadistir demiştir.

وفي رواية غير الترمذي: " اِحفظ اللهَ تجِدْه اَمامَكَ، تَعَرّفْ الى الله في الرّخاء يَعْرِفك في الشِّدَّة، واعلم اَنّ ما اخطأك لم يكن ليصيبك، و ما اَصابك لمْ يكُن لِيخطِءَكَ، و اعْلم اَنّ النّصرَ مَعَ الصّبْرِ، و اَنّ الفرجَ مَعَ الكَربِ، و اَنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا

Tirmizi’nin dışında bir rivayette şöyle geçer: Allah’ı koru ki Onu yanında bulasın. Geniş zamanında Allah’ı hatırla ki sıkıntıda seni tanısın. Bil ki sana zarar veren şey sana musibet için değildir. Bil ki sana isabet eden şey de seni ziyana sokmak için değildir. Bil ki zafer sabırla beraberdir… Ve rahatlık sıkıntıyla beraberdir… Ve zorlukla beraber kolaylık vardır.

Üçüncü Vasiyet: İlim Talebinin Fazileti

عَن قَبِيصَةَ بن المُخارِقِ (ض) قال: اتيت رسول الله (ص) فقال: "يا قبيصة ما جاء بك؟ قلت: كبرت سنّي، ورَقّ عظمي فَاَتيتُك لِتُعَلِّمني ما ينفعُني اللهُ تعالى به، فقال: "يا قَبيصَة ما مررت بحجر و لا شجر و لا مدر الا استغفر لك، يا قبيصة اِذا صلّيتَ الصبح فقل ثلاثا: سبحان الله العظيم و بحمده، تُعاف من العَمى و الجُذام و الفَلج، يا قبيصة قل: اللهم اني اسألك مما عندك و اَفِض علَيَّ من فضلك، و انْشُر علَيّ من رحمتِك، و اَنْزِل علَيّ مِن بركاتِكَ

Kabisa bin Muharik’in şöyle dediği rivayet olunur: Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’e geldim. Buyurdu ki: Seni ne getirdi ey Kabisa? Dedim ki: Yaşım ilerledi, kemiklerim inceldi. Sana geldim ki bana bir şey öğretesin de Allah da onunla bana fayda versin. Buyurdu ki: “Ey Kabisa, hangi taşa, ağaca, yere uğrasan sana (senin için) istiğfar eder. Ey Kabisa, sabah namazını kılınca üç defa ‘Subhanallahil Azim ve Bi hamdihi’dersen körlükten, cüzamdan ve felçten emin olursun. Ey Kabisa, de ki: Allah’ım, katında olanı istiyorum. Bana fazlından feyiz ver. Bana rahmetini yay. Bana bereketlerinden indir.”
Kaynak: İmam Ahmed

Bu değerli Vasiyet: ilim talebinin onuruna delalet ediyor.

جاءَ فيِ حديثِ ابيِ اَبِي الدّردَاءِ (ض) قال: سمعتُ رسولَ اللهِ (ص) يقول: "مَنْ سلَكَ طَريقًا يلتَمِسُ فيه عِلْمًا سهّل اللهُ لهُ طَرِيقًا الى الجَنّةِ، و اِنّ الْملائكةَ لتضعُ اجنِحَتهَا لِطَالب العِلْمِ رِضًا بِمَا يصْنَعُ، و اِنّ العالِمَ لَيَسْتغفِرُ لَه مَنْ فِي السمواتِ و من في الاَرْضِ حتّى الحِيطانِ في الماءِ ، و فضلُ العَالِمِ عَلى العابِدِ كفضل القمر على سائر الكواكبِ و اِنّ العُلماءَ ورثةُ الانبِياءِ، و اِنّ الانْبِياء لم يورِّثُوا دينارًا ولا درهَمًا اِنّما ورّثُوا العِلْمَ، فمَنْ اَخَذَهُ اَخَذَ بحظٍّ وافرٍ

Ebud-Derda Radiyallahü Anh’ın Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’i şöyle buyururken işittiği rivayet olunur: “Kim, içinde ilim aradığı bir yola girerse Allah ona Cennet^’e giden bir yol açar. Melekler yaptıklarından hoşlandıkları için kanatlarını ilim öğrencisine gererler. Sudaki balinalara kadar göklerde ve yerde ne varsa âlim için bağışlanma dilerler… Âlimin abide üstünlüğü ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Doğrusu âlimler peygamberlerin varisleridir. Âlimler ne dinar ne de dirhem miras bırakırlar. Onların mirası ilimdir. Kim o ilmi alırsa büyük bir nasip elde eder.”
Kaynak: Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, İbni Hibban Sahih’inde, Beyhaki

و عن صفوان بن عسال المرادي (ض) قال: اتيت النبِيَّ (ص) و هو في المسجد مُتّكِئٌ عَلى بُرْدٍ له اَحْمر، فقُلتُ له: يا رسولَ اللهِ اِنِّي جِئْتُ اَطلبُ العِلمَ، فقال: "مَرحبًا بطالِب العلم، اِنّ طالبَ العلمِ تَحفّه الملائكةُ باَجنحتِها، ثُمّ يَركَب بعضُهم بعضا حتّى يَبلغوا السّماءَ الدنيا من مَحبّتِهم لِما يَطْلُب

Safvan bin Assal el-Muradi Radiyallahü Anh’ın şöyle dediği rivayet olunur: Nebi Aleyhisselâm’a geldim. Mescitte kendisine ait kırmızı bir elbiseye yaslanmıştı. O Sallallahü Aleyhi Vesellem’e dedim ki: Ey Allah’ın Resulü, ilim talebi için geldim. Buyurdu ki: Hoş geldin ey ilim arayan, Şüphesiz ki ilim talep eden kimseyi melekler kanatlarıyla kuşatırlar. Sonra talep ettiği şeye duydukları sevgiden dolayı dünya semasına erişene kadar üst üste yükselirler.
Kaynak: Ahmed, lafız kendisine ait olmak üzere sağlam isnatla Taberani, İbni Hibban Sahih’inde, sahih isnatlıdır diyerek Hakim.

Dördüncü Vasiyet: Sıkıntıya Düşene Yardım Etmek

المُسْلِم اَخو المسلمِ، لا يظْلمهُ و لا يُسلِمه، من كان في حَاجة اَخيه كان اللهُ في حاجتِه، و منْ فَرّج عن مسلمٍ كُرْبةً فرّج اللهُ عنه بها كربةً من كُربِ يوم القيامة، و من ستر مسلما ستره الله يوم القيامة

Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulüm etmez ve onu terk etmez. Kim kardeşinin ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın sıkıntısını giderirse Allah da Kıyamet Günü’nün sıkıntılarından birini ona yaşatmaz. Kim bir Müslümanın ayıbını örterse Allah da Kıyamet Günü onun ayıbını örter.
Not: Bu hadisi şerifin üzerinde ittifak edilmiştir (müttefakun aleyh)
Ravi: Ebu Hureyre Radiyallahü Anh

مَن نفّس عن مسلم كُربة مِن كُرب الدنيا نفس الله عنه كربة من كرب يوم القيامة، و من يسر على معسر يسر الله عليه في الدنيا و الاخرة، و من ستر مسلما ستره الله في الدنيا و الاخرة، و الله في عون العبد ما كان العبد في عون اخيه، و من سلك طريقا يلتمس فيه علما سهل الله له به طريقا الى الجنة، و ما اجتمع قوم في بيت من بيوت الله تعالى يتلون كتاب الله و يتدارسونه بينهم اِلّا نزلت عليهم السّكينةُ وغَشيتهم الرحمةُ و حفّتهم الملائكة، و ذكرهم الله فيمن عنده، ومن بطّأ به عملُه، لم يسرع به نسبُه
Anlamı: Kim bir müminin dünya sıkıntılarından bir sıkıntısını giderirse Allah da Kıyamet günü bir sıkıntıyı ona yaşatmaz. Kim sıkıntı içindeki birine yardım ederse Allah da ona dünya ve Ahiret’te yardım eder. Kim bir Müslümanın ayıbını örterse Allah da dünya ve Ahiret’te onun ayıbını örter. Kul kardeşine yardım ettiği sürece Allah da ona yardım eder. Kim içinde ilim aradığı bir yola girerse Allah da ona Cennet’e varan bir yol açar. Ne zaman bir topluluk Allah’ın evlerinden bir evde toplanıp, Allah’ın Kitabı’nı okuyup aralarında onu öğrenseler üzerlerine huzur iner. Rahmet onları kaplar ve melekler onlara kanat gerer. Allah onları nezdindekilere över. Onlar ameli ile itidal üzere davranıp soya sopa güvenerek fevri davranmayanlar nezdinde de övülürler.
Kaynak: Müslim



Beşinci Vasiyet: Yüce Allah’a Secde Etmenin Fazileti
عن معدان بن ابي طلحةَ (ض) قال : لَقيتُ ثوبانَ مَولى رسولِ الله (ص)، فقُلتُ: اَخبِرْني بعَملٍ اَعملُه يُدْخِلني اللهُ به الجنّةَ، اَو قال قلتُ : بِاَحَبِّ الاَعمالِ الى اللهِ فَسكت، ثم ساَلتُه فسكت، ثم سالتُه الثالثةَ فقال: سالت عن ذلك النّبيّ (ص) فقال: " عَليك بكثرةِ السّجودِ، فاِنّك لا تسجُد لِلّه سجدة الا رفعك الله بها درجة، و حطّ عَنك بها خَطيئة

Mu’dan bin Ebi Talha Radiyallahü Anh’dan rivayet olunur ki: Rasulullah’ın Sallallahü Aleyhi Vesellem kölesi Sevban’la karşılaştım. Dedim ki: Bana işleyeceğim bir amel haber ver ki onunla Allah beni Cennet’e alsın… Veya şöyle dediğini söyler: Amellerin Allah’a en sevimli olanını haber ver… Dedim ve o (Sevban) sustu. Tekrar sordum yine sustu. Üçüncü kez sorunca dedi ki: Nebi Sallallahü Aleyhi Vesellem’e bunu sormuştum ve O Aleyhisselâm buyurmuştu ki: “Çok secde etmelisin. Her secde edişinde Allah seni bir derece yükseltir. Ve bu secde ile bir günahını siler.”
Kaynak: Müslim, Tirmizi, Nesai, İbni Mace
Ravi: Ubade bin Samit

ما مِنْ عَبْدٍ يسجُدُ لِلّهِ سجدة الّا كتب اللهُ لهُ بها حسنةً، و مَحَا عَنْه بِها سيِّئَة، و رفعَ لهُ بِها دَرَجَةً، فاسْتَكْثِرُوا مِنَ السّجودِ

Anlamı: Herhangi bir kul Allah’a secde edince Allah ona bir sevap yazar, onun bir günahını siler ve onu bir derece yüceltir. Öyleyse çok secde ediniz.
Kaynak: İbni Mace sahihi isnatla kaydeder.
Ravi: Huzeyfe Radiyallahü Anh

مَا مِنْ حالةٍ يكونُ العَبْدُ عليهَا احَبَّ الى اللهِ من اَنْ يَرَاه سَاجِدًا يُعَفِّر وجهَه في التّرابِ

Anlamı: Kulunun yüzünü toprağa sererek secde etmesini görmesi var ya işte kulu Allah’a en sevimli geldiği hal bu haldir.
Not: Yüzü toprağa sermek Yüce Allah’a tamamen boyun eğip emrine amade olmayı simgeler.

Altıncı Vasiyet: Sadaka’nın Fazileti
يا كعبُ بن عجرةَ اِنّه لا يدخل الجنّةَ لَحْم و لا دم نبتَا علَى سُحْتٍ، النّار اولى بِه، يا كعب بن عجرة، الناس غاديان، فَغَادٍ في فكاك نفسه فمعتقها، و غَادٍ فموثقها، يا كعب بن عجرة، الصلاة قُربَان، و الصّومُ جُنّة، و الصّدقةُ تطفئُ الخطِيئَةَ كما يذهب الجليد على الصّفَا
Ka’b bin Ucre’nin Radiyallahü Anh şöyle dediği rivayet olunur: Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellembuyurdu: Ey Ka’b bin Ucre, kimyası haram lokma olan et ve kemik Cennet’e giremez. Ona ateş daha layıktır. Ey Ka’b bin Ucre, insanlar iki türlü hareket eder. Kimisi nefsini azat edip serbest bırakır. Kimisi de nefsine sahip çıkar. Ey Ka’b bin Ucre, namaz yakınlıktır. Oruç kalkandır ve sadaka kırağının kayaya düşmesi gibi günahları söndürür.
Kaynak: İbni Hibban Sahih’inde zikreder.

و عن معاذ بن جبل (ض) قال: "كنْت مع النبي (ص) في سَفر، فذكر الحديثَ الى ان قال فيه، ثم قال ۔ يعني النبي (ص): "الا ادُلّك على ابواب الخير؟" قلت بلى يا رسول الله، قال "الصّوم جُنّة، و الصّدقة تُطفئ الخَطيئةَ كما يُطفئ الماءُ النّارَ
Muaz bin Cebel’in Radiyallahü Anh şöyle dediği rivayet olunur. Bir seferde Nebi Aleyhisselâm ile beraberdim. --- Burada Muaz bin Cebel hadisin bir kısmını söyler ---. Buyurdu ki: Sana hayrın kapılarını göstereyim mi? Evet ey Allah’ın Resulü dedim. Buyurdu ki: Oruç kalkandır. Sadaka da suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları söndürür.
Kaynak: Tirmizi zikretmiş ve hadisin hasen-sahih olduğunu belirtmiştir.

اِنّ الصّدَقَةَ لتطفِئُ عَن اهلِها حَرّ القُبورِ، و انّمَا يستَظِلّ المؤمنُ يوم القيامةِ في ظِلِّ صَدَقَتِهِ
Taberani el-Kebir’de rivayet eder ve Beyhaki de der ki: Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellembuyurdu ki: Sadaka kendisini verenlerin kabir hararetini giderir. Mümin Kıyamet Günü ancak sadakasının gölgesinde gölgelenir.
Kaynak: Taberani el-Kebir’de zikretmiş, Beyhaki de Ukbe bin Amir’den nakletmiştir.

وعن ميمونةَ بنتِ سعد (ض) انّها قالتْ: يا رسولَ اللهِ اَفْتِنَا عن الصّدَقَةِ فقال : "اِنّها حجاب من النار لمن احتسبَها يبتَغِي بِها وجه اللهِ عزّ و جَلّ
Meymune binti Sa’d’ın Radiyallahü Anh şöyle dediği rivayet olunur: Ya Rasulallah bize sadakadan haber ver. Buyurur ki Sallallahü Aleyhi Vesellem: O, Allah’ın zatını gözeterek veren kimse için ateşe karşı bir perdedir.
Kaynak: Taberani

Yedinci vasiyet: Kuşluk namazı’nın ve her aydan üç gün oruç tutmanın fazileti
عَن اَبِي هُرَيْرَةَ (ض) قال: اَوْصَانِي خَلِيلِي (ص) بِصِيامِ ثلاثةِ اَيّامٍ مِن كُلّ شهْرٍ، و ركْعَتَيِ الضّحَى، و اَن اُوتِرَ قَبلَ ان اَرقُدَ

Ebu Hureyre Radiyallahü Anh’ın şöyle dediği rivayet olunur: Dostum Sallallahü Aleyhi Vesellembana her aydan üç gün oruç tutmamı ve iki rekât kuşluk namazını ve yatmadan önce vitir namazını kılmamı tavsiye etti.
Kaynak: Beş hadis imamı zikretmiştir.

اوصاني خليلي (ص) بثلاثٍ لسْتُ بتارِكِهِنّ: "اَن لا اَنام اِلا عَلى وِتر، و ان لا ادع ركعتي الضحى، فانها صلاة الاَوّابين، و صِيام ثلاثةِ ايّامٍ مِن كُلِّ شَهرٍ

İbni Huzeyme’nin Radiyallahü Anh lafzı şöyledir: Dostum Sallallahü Aleyhi Vesellembana üç şeyi tavsiye etti ki onları terk etmeyeceğim: “Vitri kılmadan uyumamak, iki rekât kuşluk namazını bırakmamak – ki o çok tövbe edip yalvaranların namazıdır- ve her aydan üç gün oruç tutmak”.
Ravi: Abdullah bin Amr bin As Radiyallahü Anh

صَوم ثلاثةِ اَيّام مِن كُلِّ شَهرٍ صَوم الدّهرِ كلِّه

Anlamı: Her aydan üç gün oruç tutmak tüm zamanı oruçlu geçirmek gibidir.
Kaynak: Buhari ve Müslim
Ravi: Ebu Zer Radiyallahü Anh

يصبح عَلى كُلّ سُلامى مِن اَحدكم صدقة: فكُلّ تسبيحة صدقة، وكل تحميدة صدقة، وكل تهليلة صدقة، و كل تكبيرة صدقة، و اَمر بِالمعروف صدقة، و نَهْي عن المنكَر صدقة، و يُجزيء مِن ذلك ركْعتان يركَعُهما من الضحى

Anlamı: Sizin her bir organınızın sadakası vardır. Her tesbih ediş sadakadır. Her tahmid ediş sadakadır. Her tehlil sadakadır. Her tekbir alış sadakadır. İyiliği emretmek sadakadır. Münkerden nehyetmek sadakadır. Kuşluk vakti kılınan iki rekât namaz da bunlardandır.
Kaynak: Müslim
Ravi: Ebu Zer Radiyallahü Anh

من صَام من كُلّ شهْر ثلاثَة اَيام فذلك صِيام الدّهرِ. فَاَنْزل اللهُ تَصديق ذلك في كتابه الكريم: "مَنْ جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ اَمْثَالِهَا"، اليوم بعشرة ايام

Anlamı: Kim her aydan üç gün oruç tutarsa tüm zamanı oruçlu geçirmiş gibidir. Yüce Allah Kerim olan Kitabı’nda bunu doğrular: “Kim bir iyilik yaparsa ona on misli vardır [Ayet-i Kerime]”. Bir gün on güne bedeldir.

Kaynak: Ahmed, lafız kendisinin olarak Tirmizi hasendir der, Nesai, İbni Mace, İbni Huzeyme

عن عَبد اللهِ بنِ عمر (ض) اَنّ رجلا ساَل النّبيّ (ص) عن الصّيام فقال: "عليك بِالْبِيضِ ثَلاثَةِ اَيّامٍ مِن كُلِّ شَهرٍ
Abdullah bin Ömer’den Radiyallahü Anh mervidir: Adamın biri Rasulullah’a Aleyhisselâm oruç hakkında sordu. Buyurdu ki Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Her ayın, ayın en parlak olduğu üç günü oruç tutmalısın”
Kaynak: Taberi Evsat’ta zikreder. Ravileri güvenilirdir.

Ravi: Cerir Radiyallahü Anh

صيامُ ثلاثةِ اَيّام مِن كُل شهْر صِيام الدهر، ايام البيض صبيحة ثلاث عشرة و اَربعَ عشرَة و خمْس عشَرَةَ
Anlamı: Her aydan üç gün oruç tutmak, tüm zamanı oruçlu geçirmek gibidir. Eyyam-ı Biyz ayın 13, 14 ve 15. günleridir.
Kaynak: Nesai sağlam isnatla, Beyhaki kaydeder.

Sekizinci Vasiyet: Tesbih Namazı
يا عَباس يا عَمّاه ! اَلا اُعطيك، الا امنحك، الا احبوك، الا افعل بك عشر خصال ؟ انت فعلت ذلك غفر الله لَك ذَنبك: اَوّله و اخِره، قديمَه و حديثَه، خطئَه و عمدَه، صغيرَه و كَبيرَه، سِرّه و عَلانيتَه، عشر خصال: ان تصلي اربع ركعات تقرأ في كل ركعة فاتحة الكتاب و سورة، فاِذا فرغت من القراءة في اوّل ركعة فقل و اذا انت قائم: سبحان الله و الحمد لله و لا اله الا الله و الله اكبر خَمس عَشرة مرّة، ثم تركع فتقولها و انت راكع عشرا، ثم ترفع رأسك من الركوع فتقولها عشرا، ثم تهوي ساجدا فتقولها و انت ساجد عشرا، ثم ترفع رأسك من السجود فتقولها عشرا، ثم تسجد و تقولها عشرا، ثم ترفع رأسك فتقولها عشرا، فذلك خمس و سبعون في كل ركعة، تفعل ذلك في اربع ركعات، اذا استطعت ان تصليها في كلّ يوم مرّة فافعل، فان لم تستطع ففي كلّ جمعة مرة، فان لم تفعل ففي كل شهر مرة، فان لم تفعل ففي كل سنة مرة، فان لم تفعل ففي عمرك مرة

İkrime bin Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Abbas bin Abdulmuttalib’e buyurdu ki: “Ey Abbas, ey amcacığım, sana vermeyeyim mi, sana bağışlamayayım mı, sana bir ödül vermeyeyim mi, sana on haslet öğretmeyeyim mi? Bunu yaparsan Allah tüm günahlarını öncesini, sonrasını, eskisini, yenisini, hataen yapılanını, kasten yapılanını, küçüğünü, büyüğünü, açığını bağışlar. İşte on haslet: Dört rekât namaz kıl ve her rekâtında Fatiha ile bir sure oku. Okuduktan sonra birinci rekâtta ayaktayken 15 kere (Subhanallahi, Vel-hamdu lillahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber) de. Sonra rükûda da 10 sefer böyle söyle. Sonra başını rükûdan kaldırınca yine bunu 10 kez söyle. Sonra secdeye git ve secdede de bunu 10 defa söyle. Sonra secdeden kalkınca yine 10 kez söyle. İkinci secdede de yine 10 defa söyle. İkinci secdeden kalkınca yine 10 defa söyle. Bir rekâtta toplam 75 kere söylemiş olursun. Bunu her rekâtta yap. Gücün yeterse bu namazı her gün kıl. Gücün yetmezse her Cuma günü kıl. Yine gücün yetmezse ayda bir defa kıl. Yine gücün yetmezse yılda bir defa kıl. Buna da gücün yetmezse hiç değilse ömründe bir defa kıl. “
Kaynak: Ebu Davud, İbni Mace, İbni Huzeyme Sahih’inde.

Not: Bu namazın adı Tesbih Namazı’dır. Gördüğün gibi fazileti büyüktür. Müslüman kardeşim, gücün yettiği kadar bu namaza özen göster. Allah bu namazın hayrına bizleri ve sizleri eriştirsin.
Haşiye: Bazı alimler Tesbih Namazı’nın rivayet yollarını zayıf sayar. İbni Abbas’ın hadisi hasen olma şartlarına yakındır. Fakat oldukça şaz’dır. Şekli diğer namazların şekline benzememektedir. İbni Teymiye bu hadisi zayıf saymış, Ez-Zehebi ise mevkuftur demiştir. Ebu Mansur ed-Deylemi Firdevs’in Müsned’inde der ki: “Tesbih Namazı namazların en meşhuru ve isnadı en sahih olanıdır”. Beyhaki diyor ki: “Abdullah bin Mübarek bu namazı kılardı. Salih kişiler bu namazı elden ele öğrenmişlerdir.”. Bu söz de hadisi sağlamlaştırmaktadır. İbni Mübarek’ten daha önce gelen Abdulaziz bin Ebi Davud der ki: “Kim Cennet’i isterse Tesbih Namazı’nı kılsın. Şafilerden Ebu Hamid, Cuveyni ve Gazali ve diğer bazıları bu namazı müstehap görmüşlerdir.”

Dokuzuncu Vasiyet: Allah’tan Af Ve Afiyet İsteyiniz
وعن ابي الفضل العباس بن عبْد المطلب (ض) قال: قلت يا رسول الله، علمني شيئا اسأله الله تعالى، قال: "سَلوا الله العَافيةَ، فمكثْتُ اَياما، ثمّ جئْت، فقلتُ: يا رسولَ اللهِ علِّمْني شيئا اَسأله اللهَ تعالى، قال لي: "يا عبّاس يَا عمّ رسولِ اللهِ، سَلُوا اللهَ العافيةَ في الدنيَا و الاخرةِ

Ebul Fazl Abbas bin Abdulmuttalib’in şöyle dediği rivayet olunur: Ey Allah’ın Resulü dedim, bana Allahu Teâlâ’dan isteyebileceğim bir şey öğret. Buyurdu ki Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Allah’tan afiyet isteyin.”. Birkaç gün sonra geldim ve tekrar sordum. Ey Allah’ın Resulü, Yüce Allah’tan isteyebileceğim bir şey öğret bana. Bana buyurdu ki: “Ey Abbas, Ey Rasulullah’ın amcası, Allah’tan dünya ve Ahiret’te afiyet isteyin.”
Kaynak: Tirmizi zikretmiş ve hadisin hasen-sahih olduğunu kaydetmiştir.

Burada Nebi Aleyhisselâm ’ın ashabına (R.A.) öğrettiği bazı yaygın dualardan bahsedelim.
عن ابن عمر (ض) قال: قلّمَا كان رسولُ اللهِ (ص) يقومُ من مجلسٍ حتّى يدْعو بهؤلاء الدّعواتِ لِاَصْحابِهِ: "اللهمّ اقْسِمْ لَنا من خشيتك ما تُبَلِّغنا به جنّتك. و مِن اليقينِ ما تهَوِّن به علينا مصائب الدنيا، اللهمّ متِّعْنا بِاسماعنا و ابصارنا و قوّتِنا ماحييتَنا، و اجعله الوارث منا، واجعل ثاْرَنا على منْ ظَلَمَنا، و انصرْنا على من عادانا و لا تجعل الدنيا اكبَرَ همِّنا و لا مبلغَ عِلمِنا، و لا تسلِّط علينا من لا يرحمنا

İbni Ömer’in şöyle dediği rivayet olunur: Allah’ın Resulü bir meclisten kalkmadan önce ashabına şu şekillerde dualar ederdi: “Allah'ım, kendisiyle bizi Cennet’e ulaştıracağın haşyetini aramızda taksim et. Kendisi ile dünya belalarını bize kolaylaştırdığın yakîni aramızda taksim et. Allah'ım, can verdiğin bize kulaklarımızdan, gözlerimizden ve kuvvetimizden faydalar hasıl eyle. Onu bizim mirasımız kıl. Bize zulmedenlere hak ettiklerini ver. Düşmanlarımıza – bize düşmanlık edenlere – karşı bize yardım et. Dünyayı en büyük düşüncemiz ve ilmimizin nihai gayesi eyleme. Bize acımayanları bize musallat eyleme.”

Kaynak: Tirmizi zikretmiş ve hadisin hasen-sahih olduğunu kaydetmiştir.

Ravi: Ebu Hureyre Radiyallahü Anh

مَنْ سَرّه اَنْ يستجيبَ الله تعالى له عند الشّدائدِ و الكُرَبِ فلْيُكثِرْ الدّعاءَ في الرّخاءِ
Anlamı: Kim sıkıntılar ve üzüntüler yaşarken Yüce Allah’ın kendisine icabet etmesini dilerse, mutlu günlerinde çokça dua etsin.

Kaynak: Tirmizi zikretmiş ve hadisin hasen-sahih olduğunu kaydetmiştir.

Ravi: İbni Mesud Radiyallahü Anh
اللهمّ اِنِّي اَسْاَلُكَ الْهُدى و التُّقَى العَفافَ و الغِنَى
Anlamı: Allah’ım, Sen’den hidayet, takva, iffet ve zenginlik istiyorum.
Kaynak: Müslim




كان الرجل اذا اَسْلَمَ علّمه النّبيّ (ص) الصّلاةَ ثمّ اَمَرَه انْ يدْعُوَ بهذه الكلماتِ: "اللهمّ اغفِرْ لي و ارحمْنِي و اهْدِنِي و عافِنِي و ارْزُقْنِي

Tarık bin Eşîm el-Eşcai es-Sahabi’nin şöyle dediği rivayet olunur: Bir adam Müslüman olunca Nebi Aleyhisselâm ona namazı öğretti, sonra da şu sözlerle dua etmesini emretti: “Allah’ım, beni bağışla, bana rahmet et, beni hidayete erdir, bana afiyet ver ve beni rızıklandır.”
Kaynak: Müslim

و في رواية اُخْرى لمسلم عن طارق: اَنّه سمع النبيّ (ص) و قد اَتَاه رجلٌ فقال: يا رسولَ اللهِ، كيفَ اَقُولُ حينَ اَسْال ربّي ؟ قال: "قل اللهمّ اغفر لي و ارحمني، و عَافِنِي، و ارزقني، فاِنّ هؤلاء تَجْمَع لك دُنياكَ و اخِرَتَكَ

Müslim’in Tarık’tan başka bir rivayetinde şöyle geçer: O, huzuruna bir adam gelmiş olan Nebi Sallallahü Aleyhi Vesellem’in konuşmasını işitmiştir. Adam dedi ki: Ya Rasulallah, Rabbimden isterken ne diyeyim? Buyurdu ki Sallallahü Aleyhi Vesellem: “De ki: Allah’ım, beni bağışla ve bana rahmet et. Bana afiyet ver ve beni rızıklandır. Bunlar sana dünyanı ve Ahiret’ini hayırlı kılar.”

اللهمّ اَصْلِحْ لي دِيني الّذي هوَ عِصْمة اَمرِي، و اصلح لي دُنْيايَ الّتي فيها معاشي، و اصلح لي اخرتي الّتي فيها معادي، و اجعل الحياةَ زيادةً لي في كلّ خيرٍ، و اجعل الموتَ راحةً لي من كلّ شرٍّ
Ebu Hureyre’nin Radiyallahü Anh şöyle dediği rivayet olunur: Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellemşöyle dua ederdi: “Allah’ım, beni koruyacak olan dinimi bana salih kıl. Geçim sağladığım dünyamı benim için hayırlı kıl. Dönüş yerim olan Ahiretimi hayreyle. Yaşarken her türlü hayrı fazla fazla ver. Ölümü benim için her türlü şerden uzaklaşmak kıl.”
Kaynak: Müslim
اللهم اَسْاَلك مِنْ خَيْرِ ما سَاَلَك مِنه نبيّكَ محمّد، و نعوذ بك من شرّ ما استعاذَك منه نبيّكَ محمد، و انت المستعان و عليك البلاغ، و لا حول و لا قوّة الّا بِالله
Ebu Ümame’nin şöyle dediği rivayet olunur: Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem uzun uzun dua etti. Duasını ezberleyemedik. Dedik ki: Ey Allah’ın Resulü, pek çok dua ettin. Biz bir şey ezberleyemedik. Bunun üzerine buyurdu ki: “Hepsini toplayan bir dua öğreteyim mi size? Şöyle dersiniz: Allah’ım, Nebin Muhammed’in Sen’den istediği tüm hayırları Sen’den istiyoruz. Nebin Muhammed’in Sana sığındıklarının şerrinden de Sana sığınıyoruz. Yardımına başvurulan Sen’sin. Dua Sanadır. Allah’tan başka güç ve kuvvet yoktur.”

Kaynak: Tirmizi zikretmiş ve hadis hasendir demiştir.

Onuncu Vasiyet: Orucun Fazileti
عن ابي اَمَامةَ (ض) قال: قلتُ يا رسول اللهِ مُرْنِي بِعَمَلٍ قال: "عليك بِالصّومِ، فَاِنّه لا عِدْل له، قلتُ يا رسولَ اللهِ مُرْنِي بِعَمَلٍ قال: "عليك بالصّوم فَاِنّه لا عِدْل له" قلتُ يا رسول الله مرني بعمل: قال "عليك بالصّوم فاِنّه لا مِثْل له
Ebu Umame’nin şöyle dediği rivayet olunur: Ey Allah’ın Resulü bana bir amel emret. Buyurdu ki Aleyhisselâm : “Oruç tutmalısın. Ona denk amel yoktur.” Dedim ki: Ey Allah’ı Resulü, bana bir amel öğret. Buyurdu ki Aleyhisselâm : “Oruç tut. Doğrusu ona denk amel yoktur.” .Tekrar dedim ki: Ey Allah’ın Resulü, bana bir amel emret. Buyurdu ki Aleyhisselâm : “Oruç tut. Çünkü onun benzeri yoktur.”
Kaynak: Nesai, İbni Huzeyme Sahih’inde.

و في رواية للنسائي قال: اَتَيْت رسولَ اللهِ (ص) فقلتُ يا رسولَ اللهِ مُرْني باَمْرٍ ينفعُنِي الله بِه: قال "عليك بالصّومِ فَاِنّه لا مِثْلَ له

Nesai’nin bir rivayetinde şöyle geçer: Allah’ın Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellem’e geldim ve dedim ki: Ey Allah’ın Resulü, Allah’ın yaparsam bana fayda vereceği bir iş öğret. Buyurdu ki Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Oruç tut çünkü onun gibisi yoktur.”

قال: قلت يا رسول الله دُلّنِي على عمل اَدْخُل به الجنّة ؟ة قال: "عليك بالصّوم فَاِنّه لا مِثْلَ له"، قال: قكان اَبُو اُمامةَ لا يُرى في بيتِه الدّخانُ نهارًا اِلّا اِذا نَزَلَ بِهِم ضَيْف
İbni Hibban bu hadisi Sahih’inde şöyle zikreder: Ey Allah’ın Resulü, bana beni Cennet’e götürecek bir amel göster. Buyurdu ki Aleyhisselâm : “Oruç tut, çünkü onun gibisi yoktur.”
Denir ki: Ebu Ümame’nin misafir gelmedikçe gündüz evinin, ocağının tüttüğü görülmezdi.

Aşağıdaki hadisi şerif üzerinde de düşünmeliyiz.
Ravi: Ebu Said

عن ابي سعيد (ض) قال: "قال رسولُ اللهِ (ص): ما مِنْ عبدٍ يَصُومُ يومًا في سبيلِ اللهِ تعالى اِلّا باعد اللهُ بذلك اليوم وجهَهُ عن النّارِ سَبْعِين خريفًا
Anlamı: Bir kul, Yüce Allah’ın Yolu’nda bir gün oruç tutarsa Allah bu güne karşılık o kulun yüzünü Cehennem’den yetmiş derece uzaklaştırır.

Kaynak: Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai

On Birinci Vasiyet: Allah’a Tövbe Etmenin Fazileti

Ravi: Eğarr bin Yesar el-Müzeni

يا اَيّهَا النّاس توبوا الى الله و استغفِروه، فَاِنّي اَتوبُ في اليوم مائَةَ مَرّة

Anlamı: Ey insanlar, Allah’a tövbe edin ve O’ndan bağışlanma dileyin. Doğrusu ben günde yüz defa tövbe ederim.
Kaynak: Müslim
واللهِ اِنّي لأستغفِر الله و اَتوب اليه في اليومِ اكْثَرَ من سبعينَ مرّةً
Ebu Hureyre’nin Rasulullah’ı şöyle buyururken dinlediği rivayet olunur: “Vallahi, ben günde yetmiş defadan fazla Allah’tan bağışlanma istiyor ve O’na tövbe ediyorum.”
Kaynak: Buhari

الله اَفْرَح بتوبة عبده مِن اَحدِكم سَقط على بعيره و قد اَضَلّه في اَرْض فلاةٍ

Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in hizmetçisi Ebu Hamza Enes bin Malik el-Ensari’nin şöyle dediği rivayet olunur: Rasulullah şöyle buyurdu: “Allah, kulunun tövbesine sizden çölde devesini kaybedip de bulan bir kişiden daha fazla sevinir.”
Kaynak: Üzerinde ittifak edilmiştir (müttefakun aleyh)

و في رواية لمسلم: "الله اَشَدّ فرحًا بتوبة عبدهِ حِينَ يتوبُ اليه من احَدِكم كان على راحلَتِه بِاَرضٍ فلاةٍ، فانفلتتْ منه و عليها طعامه و شرابه فأيِسَ منها، فاَتى شجرةً فاضطَجَعَ في ظِلِّها و قد أيِسَ من راحلته فبينما هو كذلك اِذْ هو بها قائمةً عِنْدَه، فأخَذ بخِطامها ثمّ قال من شدّة الفرح، اَللهمّ اَنْتَ عبْدِي و اَنَا ربّك، اَخْطأ من شدّة الفرح
Müslim’in bir rivayetinde de şöyle geçer: “Sizden biriniz bineği ile çölde yolculuk eder ve üzerinde yiyeceği, içeceği olan bineğini kaybeder. Onu bulmaktan artık ümidini kesmiştir. Bir ağacın yanına gelir ve bineğinden umudunu kesmiş olarak gölgesinde yatar. Birden bire bakar ki bineği yanı başında duruyor. Öyle aşırı bir sevince düşer ki hayvanı yuları elinde olduğu halde Allah’a şöyle hamd eder: “Allah’ım, Sen benim kulumsun ve ben de Senin rabbinim.”. Aşırı sevincinden dolayı cümleyi yanlış kurmuştur. İşte bir kulun tövbesini işiten Allah bu tövbeye bineği kaybedip bulan bu adamdan daha fazla sevinir.”
Ravi: Ebu Musa Abdullah bin Kays el-Eşari

ِانّ اللهَ تعالى يبسطُ يدَهُ بالليل لِيَتوبَ مسيءُ النّهارِ و يبسط يده بالنّهار ليتوبَ مسيء الليل، حتّى تطْلعَ الشّمس من مغرِبِها
Anlamı: Doğrusu Allah’ı Teâlâ geceleyin gündüz günah işleyenin tövbe etmesi için elini açar. Ve gündüzleri de gece günah işleyen kişinin tövbe etmesi için güneş battığı yerden doğana kadar elini açar (bekler).
Kaynak: Müslim

On İkinci Vasiyet: İslam’ın Rükünleri Hakkında
عن معاذ بن جبل (ض) قال: كنت مع رسول الله (ص) في سفرٍ فاَصبحْتُ يوما قريبًا منه و نحن نسير فقلتُ: يا رسولَ اللهِ اَخْبرنِي بِعَمَلٍ يُدْخلني الجنّةَ و يُباعدني من النّار؟ قال: "لقد سَاَلْتَ عن عظِيم و اِنّه لَيَسِير على من يسّره الله تعالى عليه، تَعْبد اللهَ و لا تشرِكُ به شيئا، و تُقيم الصّلاةَ، و تؤتِي الزّكاةَ، و تصُوم رمضانَ، و تحجّ البيتَ، ثمّ قال: "اَلا اَدلّكَ على اَبْوابِ الخيرِ؟ قلتُ بلى يا رسول الله قال: الصّوم جُنّة و الصّدَقَة تطْفِئُ الخَطِيئَةَ كما يطفئ الماءُ النّارَ، و صلاة الرّجلِ في جوفِ الليل، ثمّ تلا قولَه تعالى : (تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ) حتّى بلغَ يعلمون". ثمّ قال: " اَلا اُخبرك بِرَأس الاَمرِ و عمودِه و ذِروة سَنامه: قلت: بلى يا رسول الله، قال: "رأس الْاَمْرِ الْاِسلامُ، و عمودُه الصّلاةُ، و ذِروة سَنامِه الجِهادُ". ثمّ قال: "اَلا اُخبرك بِمِلاكِ ذلك كلّهِ ؟ قلت: بلى يا رسول اللهِ، قال: "كُفَّ عليك هذا و اَشارَ اِلى لسانه". قلتُ يا رسولَ اللهِ وَاِنّا لَمُؤاخَذون بِما نتكلّمُ به فقال: "ثكِلتك اُمّك، وَ هل يكُبّ النّاسَ في النّارِ على وجوههِم اِلّا حصائدُ اَلسِنَتِهم

Muaz bin Cebel Radiyallahü Anh ‘ın şöyle dediği rivayet olunur: Bir yolculukta Allah’ın Resulü ile beraberdim. Bir gün yürürken yakınındaydım. Dedim ki: Ey Allah’ın Resulü, beni Cennet’e götürecek ve ateşten uzaklaştıracak bir amel haber ver. Buyurdu Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Büyük bir soru sordun. Doğrusu bu, Yüce Allah’ın kolay kıldığı kimseye kolaydır. Allah’a kul ol. O’na ortak koşma. Namazı dosdoğru kıl. Zekât ver. Ramazan orucunu tut. Haccet. “ . Sonra buyurdu ki Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Sana hayrın kapılarını göstereyim mi?” Evet ey Allah’ın Resulü dedim. Buyurdu Aleyhisselâm : “Oruç kalkandır ve sadaka da suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları söndürür. Gece ortasında kılınan namaz da günahlara kefarettir.” . Sonra Yüce Allah’ın “Yanları yataklarından uzaklaşır”. ayetini ya’lemuun kelimesine kadar okudu.

Sonra buyurdu ki Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Sana işin başını, direğini ve doruk noktasını haber vereyim mi?” Evet ey Allah’ın Resulü dedim. Buyurdu Aleyhisselâm : “İşin başı İslam’dır. Direği namazdır ve doruk noktası ise cihattır.”. Sonra buyurdu ki Aleyhisselâm : “Bütün bunları kapsayacak bir şey öğreteyim mi sana?” Evet, ey Allah’ın Resulü dedim. Buyurdu (A.S.): “Buna sahip çık.” Bu sözcüğünü söylerken dilini işaret etti. Dedim ki: Ey Allah’ın Resulü, konuştuklarımız sebebiyle hesap verecek miyiz? Bunun üzerine buyurdu ki Aleyhisselâm : “Annen düşürsün seni, insanlar dillerinin işlediklerinden başka bir sebeple mi ateşe giriyorlar?”

Kaynak: Ahmed, Tirmizi, Nesai, İbni Mace. Tirmizi hadisin hasen-sahih olduğunu belirtmiştir.

On Üçüncü Vasiyet: Ana Babaya İyilik
جاء رجُل اِلى رسولِ اللهِ (ص) فقال: "يا رسولَ اللهِ من اَحَقّ النّاسِ بِحُسْنِ صَحابَتي ؟ قال: "اُمّكَ" قال ثمّ مَنْ ؟ قال: "اُمّكَ" قال ثمّ مَنْ؟ قال: "اُمّكَ" قال ثمّ مَنْ؟ قال: "اَبوُكَ

Ebu Hureyre’nin şöyle dediği rivayet olunur: Bir adam Rasulullah’a gelip dedi ki: İnsanlar içinde yakınlığıma en layık kişi kimdir? Buyurdu ki Aleyhisselâm : “Annendir”. Adam ‘sonra kim?’dedi. Buyurdu ki Aleyhisselâm: “Annendir”. Adam ‘sonra kim?’dedi. Buyurdu ki Aleyhisselâm : “Annendir”. Adam ‘sonra kim?’dedi. Buyurdu ki Aleyhisselâm : “babandır”.
Kaynak: Şeyhan

وي رواية عنه: يا رسول الله ! من احقّ بحُسْن الصّحبةِ؟ قال: "اُمّكَ ثمّ اُمّك ثمّ اُمّكَ ثمّ اَبوكَ ثمّ اَدْناك فَاَدْناك
O’ndan bir rivayet de şöyledir: Ey Allah’ın Resulü insanlar içinde yakınlığı en çok hak eden kimdir? Buyurdu ki: “Annen, sonra annen, sonra yine annen, sonra baban ve sonra da derece derece yakın akrabalarındır.”
Kaynak: Müslim

َرغِمَ اَنْفُ، ثمّ رغم انف، ثمّ رغم اَنف مَن اَدْرَكَاَبَوَيه عِند الكِبَرِ، اَحدُهما اَوْ كِليْهما ثمّ لم يدخل الجنّةَ
Yine O’ndan Rasulullah Aleyhisselâm ’ın şöyle buyurduğu rivayet olunur: “Ana babasından birine ya da ikisine yaşlılık dönemlerinde yetişip de Cennet’e giremeyen kimsenin burnu yerde sürtünsün, burnu yerde sürtünsün, burnu yerde sürtünsün.”
Kaynak: Müslim

On Dördüncü Vasiyet: Namaza Dikkat Etmek

Ravi: Abdullah bin Ömer
عن عبد الله بن عمر عن النبي (ص) اَنّه ذكر الصْلاةَ يَوما فقال: "من حافظ عليها كانت له نورا و برظانا و نجاتا يومَ القِيامةِ و من لمْ يحافظ عليها لم يكن له نورٌ و لا برهانٌ و لا نجاة. و كان يومَ القيامةِ مع قارونَ و فِرْعونَ و هامانَ و اُبيّ بن خلف
Anlamı: Kim ona (namaza) dikkat ederse o (namaz) o kişi için Kıyamet Günü bir nur, bir delil ve bir kurtuluş olur. Kim de ona (namaza) dikkat etmezse o kişinin ne nuru, ne delili ve ne de kurtuluşu olur. Ve o kişi Kıyamet Günü Karun’la, Firavun’la, Haman’la ve Übeyy bin Halef’le beraber olur.
Kaynak: Sağlam isnatla Ahmed zikreder.

و عن انس (ض) قال: فرضت الصّلواتُ على النّبيّ ليلةَ اُسْرِيَ به خمسينَ ثمّ نُقصَت حتّي جُعِلَت خمْسًا. ثم نودي يا محمد، اِنّه لا يُبدّلُ الْقولُ لَدَيّ وَ اِنّ لَكَ بهذه الخمس خمسين
Enes Radiyallahü Anh’ın şöyle dediği rivayet olunur: ‘Namaz Nebi Aleyhisselâm ’a İsra Gecesi elli vakit farz kılındı. Sonra beş vakte kadar indirildi. Sonra nida geldi ki: ‘Ey Muhammed, doğrusu benim katımda söz değişmez. Senin için beş vakit elli vakit yerine geçecektir.’’
Kaynak: Ebu Davud hariç beş imam rivayet eder.

قوله: ثمّ نودي اَيْ من قِبَل الله عزّ و جَلّ: و قوله : خمسين ايْ اجر الخمسين الّتي فرضت اَوّلا

Söz şöyledir: ‘Gelen nida Yüce Allah tarafındandır. Elli vakit derken bu ilk olarak farz kılınan elli vakit demektir. Beşi kılmak elliyi kılmak gibidir. ‘
Ravi: Ebu Katade

قال الله عز و جلّ: اِنّي اِفْترضتُ على اُمّتُكَ خمس صلوات و عهدت عندِي عهدا اَنّه من جاء يحافظ عليهِنّ لِوَقتِهنّ اَدْخلته الجنّة و من لم يحافظ عليهنّ فلا عهدَ له عِندِي
Anlamı: Aziz ve Celil olan Allah buyurdu ki: ‘Doğrusu ben ümmetine beş vakit namazı farz kıldım. Ayrıca şöyle de bir ahdettim ki kim namazlarını vaktinde kılarsa ve namazlarına dikkat ederse onu Cennet’e alacağım. Kim de namazlarına dikkat etmezse ona bir ahdim yoktur.”
Kaynak: Ebu Davud
Ravi: Ebu Hureyre

اَ رأيتُم لَو اَنّ نَهرًا بِباب اَحَدِكم يغْتسلُ منه كُلّ يومٍ خمسَ مرّات. غل يبقى من درَنِه شيء؟". قالو: لا يبقى من درنه شيء. قال: "فذلك مَثَل الصّلوات الخمسِ يمحو الله بِهنّ الخطايا
Anlamı: “Ne dersiniz, sizden birinin kapısında bir nehir olsa ve o her gün orada beş kez yıkansa onda kirden eser kalır mı?” Dediler ki: Kir namına bir şey kalmaz. Buyurdu ki: “Beş vakit namaz da böyledir. Allah namazlarla günahları imha eder.”
Kaynak: Ebu Davud hariç beş imam rivayet etmiştir.

عن عمرو بن سعيد (ض) قال: كنتُ عند عثْمانَ فدعا بطهورٍ فقال: سمعت رسولَ اللهِ يقول : "ما من اِمرئ مسلمٍ تحضره صَلاة مكتوبة فيحسن وضوءها و خشوعها و ركوعها اِلّا كانت كفّارةً لِما قبْلَها من الذّنوبِ ما لم يأتِ كبيرةً و ذلك الدهر كلّه
Amr bin Said’in şöyle dediği rivayet olunur: Osman Radiyallahü Anh’ın yanındaydım. Temizliğe çağırarak dedi ki: Allah’ın Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellem’i şöyle buyururken işittim : ”Farz bir namaza erişip abdestini, huşusunu, rükûsunu güzel yapan hiçbir Müslüman kişi yoktur ki o namaz onun büyük günahları hariç eski günahlarına kefaret olmasın. Bu daima böyledir.”
Kaynak: Müslim

َمنْ صلّى العِشاءَ في جماعةٍ فَكَاَنّما قام نِصف الّيلِ. و من صلّي الصّبحَ في جماعة فكاَنّما صلّي الّيل كلّه
Osman bin Affan’ın Rasulullah Aleyhisselâm’ı şöyle buyururken işittiği rivayet olunur: “Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa gecenin yarısını namazla geçirmiş gibi olur. Kim sabah namazını cemaatle kılarsa tüm geceyi namazla geçirmiş gibi olur.”
Kaynak: Müslim

Ravi: Ebu Musa
من صَلّي الْبَرْدَيْنِ دخلَ الْجَنّةَ
Anlamı: Kim sabah ve ikindi namazlarını kılarsa Cennet’e girer.
Kaynak: Müttefakun aleyh

On Beşinci Vasiyet: Güzel Ahlak

Ravi: Ebud-Derda Radiyallahü Anh

ما من شيئ اَثْقَلَ في ميزان العبْدِ يوم القيامةِ مِنْ خُلُقٍ حسنٍ. و اِنّ اللهَ تعالى لَيُبغِض الفَاحشَ البَذِيءَ

Anlamı: Kıyamet Günü kulun mizanında güzel ahlaktan daha ağır gelecek hiçbir şey yoktur. Doğrusu Yüce Allah, seviyesiz ve çirkin olana buğzeder.
Kaynak: Ebu Davud, Tirmizi
Ravi: Ebu Hureyre Radiyallahü Anh

اَكْمَل المؤمنينَ اِيمانًا اَحْسَنهُم خلُقًا و خِيارُكم خياركم لِاَهلهِ
Anlamı: Müminlerin imanca en olgunu ahlakça en güzel olanıdır. Sizin en hayırlılarınız da ailelerine en iyi şekilde davrananlarınızdır.
Kaynak: Ebu Davud, Tirmizi
Ravi: Cabir

اِنّ منْ اَحَبّكم و اقربِكم مِنّي مجلسًا يوم القيامةِ احاسنُكم اَخْلاقًا و اِنّ اَبغَضَكِم اِلَيّ و اَبْعدكم منّي مجلسًا يومَ القيامةِ الثّرثارونَ، و المتشدّقون و المتفيهقونَ." قالوا يا رسول الله ما المتفيهقونَ. قال : "المُتَكَبّرونَ
Anlamı: “Doğrusu Kıyamet Günü meclisime en yakın ve bana en dost olanlarınız ahlakça en güzel olanlarınızdır. Ve doğrusu Kıyamet Günü meclisimden en uzak ve bana en sevimsiz olanlarınız ise gereksiz yere çok konuşanlar ve yersiz gurur sergileyenlerdir. Bir de mütefeyhiklerdir.” Dediler ki: Ey Allah’ın Resulü, mütefeyhikler kimlerdir? Buyurdu ki Aleyhisselâm : ” Kibirlenenlerdir.”.
Kaynak: Tirmizi

On Altıncı Vasiyet: Her Namazın Peşinden Söylenecekler

عن معاذ بن جبل (ض) اَنّ رسول اللهِ (ص) اَخَذَ بيده ثمّ قال: "يا معاذ، و الله اِنّي لَاُحِبّكَ". فقال له معاذ: بِاَبي انتَ و اُمي يا رسول الله و انا و اللهِ اُحِبّك. قال: "اُوصيك يا معاذ لا تدعَنّ في دبرِ كلّ صلاةٍ اَن تقولَ اللهمّ اَعِنّي على ذكرِك و شكرِك و حسن عبادتك
Muaz bin Cebel’den nakledildiğine göre Allah’ın Resulü Aleyhisselâm O’nun elini tutarak şöyle buyurmuştur : ” Ey Muaz, vallahi seni seviyorum”. Muaz O’Aleyhisselâm’a dedi ki: Anam babam Sana feda olsun ey Allah’ın Resulü, vallahi ben de Seni seviyorum. Buyurdu ki Aleyhisselâm : “Sana tavsiyem şu duayı her namazdan sonra okumayı bırakmamandır: Allah’ım, Seni zikir, Sana şükür ve Sana güzel kulluk hususlarında bana yardım et.”
Kaynak: Ebu Davud, kendi lafızlarıyla Nesai, İbni Huzeyme, İbni Hibban Sahihlerinde zikrederler.
Ravi: Ebu Hureyre Radiyallahü Anh

َمنْ سبّح في دبرِ كلّ صلاةٍ ثلاثا و ثلاثينَ و حَمِد اللهَ ثلاثا و ثلاثينَ و كبّر اللهَ ثلاثا و ثلاثين فتلكَ تسعة و تسعونَ، ثمّ قال تمام المائةِ ' لا اله الّا اللّه وحده لا شريك له، له الملك و له الحمد و هو على كل شيء قدير' غُفِرت له خطاياه و اِن كانت مثْل زَبَدِ البحرِ
Anlamı: Kim her namazdan sonra 33 kere tesbih eder, 33 kere Allah’a hamd eder, 33 kere Allah’ı tekbir eder - ki bunların tamamı 99 eder – ve 100. Kez de ‘Allah’tan başka ilah yoktur. O birdir. O’nun şeriki yoktur, mülk O’nundur, hamd O’nadır ve O her şeye kadirdir’derse günahları deniz köpüğü kadar da olsa bağışlanır.
Kaynak: Müslim

و عن سعد بن اَبي وقّاص (ض) اَنّ رسول اللهِ كان يتعوّذُ دُبُرَ الصّلواتِ بهؤلاء الكلمات: "اللهمّ اِنّي اَعوذ بك مِنَ الجُبْنِ و البُخْلِ و اَعُوذ بك اَنْ اُرَدّ اِلى ارْذَل العُمرِ و اَعوذ بك من فتنة الدّنيا و اعوذ بك من فتنة القبر
Sa’d bin Ebi Vakkas’tan Rasulullah’ın Aleyhisselâm her namazın ardından şu sözlerle Allah’a sığındığı rivayet olunur : ” Allah’ım, korkaklıktan ve cimrilikten Sana sığınırım. Ömrün en sıkıntılı çağına erişmekten Sana sığınırım. Dünya fitnesinden Sana sığınırım. Kabir fitnesinden Sana sığınırım.
Kaynak: Buhari

عن اُمّ المؤمنين جُوَيرِية بنت حارث (ض) اَنّ النَبِيّ (ص) خرجَ من عندِها بُكْرةً حِين صلّى الصّبحَ و هي في مسجدِها ثمّ رجَعَ بعْدَ اَنْ اَضحى و هي جالسة فقال : "ما زلتِ على الحال الّتي فارقتك عليها؟". فقالت: نعم. فقال النّبِيّ: "قدْ قُلتُ بعدَكِ اَربَع كلماتٍ ثلاثَ مرّاتٍ لَو وزِنَت بما قُلْتِ منذُ اليومِ لوزنتهنّ 'سبحان الله العظيم و بحمده عَدَدَ خَلقه و رضاء نَفسِه وزنة عرشِه و مداد كلماته"
Müminlerin annesi Cüveyriye binti Haris’ten rivayet olunduğuna göre Nebi Aleyhisselâm sabah namazını kılıp O’nun yanından ayrıldı. Cüveyriye Radiyallahü Anh namazgâhındaydı. Nebi Aleyhisselâm kuşluktan sonra döndü ki O Radiyallahü Anh hala oturuyor. Buyurdu Aleyhisselâm : “Hala Seni bıraktığım haldesin. “ O Radiyallahü Anh ‘Evet’dedi. Nebi Aleyhisselâm buyurdu ki : ” Senden sonra üç kere öyle dört söz söyledim ki Senin bugün söylediklerinle tartılsalar onlara denk gelirlerdi. Yüce Allah’ı ‘yaratıklarının sayısı kadar’, ‘Zatının razı olduğu kadar’, ‘Arş’ının ağırlığı kadar’, ‘Kelimelerinin mürekkebi kadar’tesbih ederim ve O’na hamd ederim.
Kaynak: Müslim

On Yedinci Vasiyet: Zikrin Fazileti
و عن عبد الله بن بُسر (ض) اَنّ رجلا قال: يا رسول الله اِنّ شَرائعَ الاِسلام قَد كَثُرت عليّ فاخْبرنِي بِشيءٍ اَتَشَبّثُ به. قال: "لا يزال لسانكَ رَطْبا مِن ذكرِ الله

Abdullah bin Büsr’den rivayet olunduğuna göre adamın biri dedi ki: Ey Allah’ın Resulü, İslam’ın emirlerini yapmada zorlanıyorum. Bana yapabileceğim bir şey öğret. Buyurdu ki Aleyhisselâm : “Dilin daima Allah’ın zikriyle ıslak olsun.”

Kaynak: Kendi lafzıyla Tirmizi, İbni Mace, Hakim sahih isnatlı diyerek, İbni Hibban da Sahih’inde zikrederler.

رُوِي عن معاذ (ض) عن رسولِ اللهِ اَنّ رجلا سَاَله فقال: اَيّ المجاهدينَ اَعظم اَجرا؟. قال: "اَكثَرهم لله تبارك و تعالى ذِكرًا." قال: فاَىّ الصّالحين اَعظمُ اَجْرًا؟. قال: "اَكثَرُهُمْ للّه تبارك و تعالى ذِكْرًا.". ثمّ ذكر الصّلاة و الزّكاةَ و الحجّ و الصّدَقَة كلّ ذلك و رسولُ الله يقول : "اكْثَرُهُمْ لِلّه تبارك و تعالى ذِكْرًا". فقال اَبو بكر لِعُمَرَ يا اَبا حفص ذهب الذاكرونَ بِكُلّ خيرٍ. فقال رسولُ اللهِ: "اَجَلْ"
Muaz Radiyallahü Anh ‘dan rivayet olunduğuna göre adamın biri Rasulullah Aleyhisselâm ‘a şöyle sorar: Mücahitlerden hangisinin ecri en fazladır? Buyurur ki Aleyhisselâm : “Allah Tebareke ve Teâlâ’yı en fazla zikredeninkidir.”. Adam sorar: Hangi Salih kişilerin ecri en fazladır? Buyurur Aleyhisselâm: “Allah Tebareke ve Teâlâ’yı en fazla zikredeninkidir.”. Sonra adam namazdan, zekâttan, hacdan ve sadakadan sorar. Hepsinde de Allah’ın Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellembuyurur ki : ”Allah Tebareke ve Teâlâ’yı en fazla zikredeninkidir.” Mecliste bulunan Hz. Ebubekir, Hz. Ömer’e der ki: Ya Eba Hafs, zikredenler tüm hayırları aldılar. Bunun üzerine Allah’ın Resulü Aleyhisselâm “Evet” buyurdular.
Kaynak: Ahmed, Taberani

On Sekizinci Vasiyet: Nefis Terbiyesi
عن زيد الخير (ض) قال: قُلت يا رسول اللغِ لتخْبِرَنّي ما علامة الله في مَنْ يريده و ما علامته في مَن لا يريدُه؟. فقال: "كيفَ اَصْبَحتَ يا زيد؟". قلتُ: اُحِبّ الْخيرَ و اَهله و اِن قدرتُ عليه بادرتُ اِليه و انْ فاتني حزنتُ عليه و حننْتُ اِليه فقال: "فتلك علامة الله في من يريدُه و لو اَرادك لغيرِها لهيّاَكَ لها"
Zeyd el-Hayr’ın şöyle dediği rivayet olunur: Dedim ki: Ey Allah’ın Resulü, Allah’ın istediği kişinin ve istemediği kişinin alameti nedir? Bana bildirir misin? Bunun üzerine buyurdu ki Aleyhisselâm : “Nasıl sabahladın ya Zeyd?” . Güç yetirdiğim kadarını yaptım ve yapamadıklarım için üzüldüm ve yapmaya hasret çektim diye cevapladım. Buyurdu ki Aleyhisselâm : “İşte bunlar Allah’ın istediği kişinin alametleridir. Allah senin için diğerini irade eyleseydi Seni başka durumlara hazırlardı.”
Kaynak: Razin
Ravi: Ebu Eyyub Radiyallahü Anh

اَربع من سنَنِ المُرسَلين: الحياء، و التّعطّر، و النّكاح، و السّواك
Anlamı: Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir: Haya, güzel koku sürmek, nikâh, misvak kullanmak.
Kaynak: Tirmizi
Ravi: Ebu Hureyre Radiyallahü Anh

اَلا اُخبرُكم بخيرِكم مِنْ شرّكم ؟" ثلاث مرّات قالوا : بَلَى. قال: "خيرُكم مَن يُرجى خيرُه و يُؤْمَنُ شرّه. و شرّكم من لا يرجى خيره و لا يُؤمَنُ شرّه"

Anlamı: “Dikkat edin, size hayırlınızı ve şerlinizi bildireyim mi?” Bunu 3 defa tekrar edince dediler ki: Evet ey Allah’ın Resulü. Buyurdu ki Aleyhisselâm : “Hayırlınız iyiliği umulan ve şerrinden emin olunandır. Şerliniz ise iyiliği umulmayan ve şerrinden emin olunmayandır.”
Kaynak: Tirmizi

و عن اَبي بكرَةَ (ض) قال: سُئِلَ رسولُ اللهِ (ص): اَي النّاس خير؟. قال: "مَن طال عمرُه و حسُنَ عَمَلُه." قيل: فَاَيّ النّاس شرّ؟. قال: "من طال عمره و ساء عمله"

Ebu Bekre’den rivayet olunduğuna göre Rasulullah’a Aleyhisselâm şöyle bir soru sorulur: ‘İnsanların hangisi daha hayırlıdır?’. Buyurur ki Aleyhisselâm : “Ömrü uzun olup ameli güzel olandır.” Tekrar sorulur ki : ‘Peki insanların en şerlisi kimdir?’. Buyurur ki Aleyhisselâm: “Ömrü uzun olup ameli kötü olandır.”
Kaynak: Tirmizi

On Dokuzuncu Vasiyet: Masiyetleri Terketmek, Yüce Allah’a İtaatle Sarılmak Ve O’nu Zikretmek
عن اُمّ اَنَس (ض) اَنّها قالت: يا رسول الله، اَوْصني. قال: "اُهْجُرِي المَعاصِىَ فَاِنّها اَفْضلُ الهجرةِ و حافظي على الفرائضِ فَاِنّها اَفضلُ الجهادِ و اَكْثِري من ذكرِ اللهِ فاِنّك لا تأتين اللهَ بِشيءٍ اَحَبّ اليه من كثْرة ذكْره"

Ümmü Enes’in şöyle dediği rivayet olunur: ‘Ey Allah’ın Resulü, bana Vasiyet: ver.’Buyurur ki Aleyhisselâm: “Masiyetleri terk et. Doğrusu bu en faziletli hicrettir. Farz ibadetlere dikkat et. Doğrusu bu da cihadın en faziletli olanıdır. Allah’ı çok zikret. Şüphesiz ki sen Allah’a O’nu çok zikretmekten daha sevimli bir şey getiremezsin.”
Kaynak: Sağlam isnatla Taberani
Ravi: Ebu Hureyre

قول الله تعالى: "اَنا عِنْدَ ظنّ عبدي بي و اَنا مَعَه اِذا ذَكَرَني فَاِنْ ذكرني في نَفسه ذكرته في نفسي. و ان ذكرني في ملأٍ ذكرته في ملأ خيرٍ منه. و اِن تقرّب اِلَيّ شِبرا تقرّبتُ اِليه ذراعا و ان تقرّب اِليّ ذراعا تقرّبت اليه باعا و اِنْ اَتاني يمشي اَتَيْتُه هَرْوَلَةً"
Anlamı: Yüce Allah buyurur ki: “Ben kulumun bana olan zannı üzereyim. Beni zikredince onunla beraberim. Beni içinden zikrederse ben de onu içimden zikrederim. Beni bir topluluk içinde zikrederse Ben onu daha hayırlı bir topluluk içinde zikrederim. Bana bir karış yaklaşırsa Ben ona bir arşın yaklaşırım. Bana bir arşın yaklaşırsa Ben ona bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelirse Ben ona koşarım.”
Kaynak: Buhari, Müslim, Tirmizi

و عن معاوية (ض) اَنّ رسول الله خرج على حَلقةٍ من اَصحابه فقال: "م اَجْلَسَكُم ؟". قالوا : جَلسْنا نذكُرُ اللهَ و نحمده على ما هدانا لِلْاِسلام، و منّ به علينا. قال: " الله ما اجلسكم اِلاّ ذلكَ؟". قالوا: الله ما اجلسنا اِلّا .ذلك. قال: "اَما اِنّي لَم اَسْتحْلِفْكم تهمة لكم، ولكنّه اَتاني جبرائيل فاخْبَرَني اَنّ اللهَ عزّ و جَلّ يُباهي بكم الملائكَةَ"
Muaviye’den rivayet olunduğuna göre Allah’ın Resulü Aleyhisselâm bir sahabe halkasına yaklaşarak buyurur ki: “Sizi oturtan nedir?”. Derler ki : ‘Bizi İslam’a hidayet ettiği ve bize İslam’la iyilik yaptığı için Allah’ı zikretmeye ve O’na hamdetmeye oturduk’. Buyurdu ki Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Allah aşkına, sadece bunun için mi oturdunuz?”. Dediler ki: ‘Vallahi sadece bu sebeple oturduk.’. Buyurur ki Aleyhisselâm: “Sizi töhmet altında bırakmak için böyle söylemiyorum. Cebrail Aleyhisselâm bana gelerek Allah’ın sizinle meleklerine karşı övündüğünü bildirdi.”.
Kaynak: Müslim, Tirmizi, Nesai

Yirminci Vasiyet: Sabah Namazının Sünnetinin Fazileti
قال رَجُل: يا رسول الله، دُلّني على عملٍ يَنفعني اللهُ به . قال: "عليكَ برَكْعَتيِ الفجرِ فَاِنّ فيهِما فَضيلة"
İbni Ömer Radiyallahü Anh’dan rivayet olunduğuna göre adamın biri dedi ki: Ey Allah’ın Resulü, bana Allah’ın razı olduğu bir amel öğret. Buyurdu ki Aleyhisselâm : “Sabah Namazı’nın iki rekât sünnetini kıl. Doğrusu o rekâtlarda fazilet vardır.”
Kaynak: Taberani el-Kebiir’de zikreder.

في روايةٍ له اَيْضا قال: سمعتُ رسولَ الله يقول : "لا تدَعُ الرّكْعتينِ قبلَ صَلاة الفجرِ فَاِنّ فيهما الرّغائب"
O’nun başka bir rivayetine göre de der ki: Allah’ın Resulü’nü şöyle buyururken işittim: “Sabah namazının farzından önceki iki rekâtı terk etmeyin. Doğrusu o rekâtlarda arzulanan ödüller vardır.”
Ravi: Hz. Aişe Radiyallahü Anha

ركْعَتا الفجرِ خيرٌ من الدّنيا و ما فيها
Anlamı: Sabah Namazının sünneti dünyadan ve içindekilerden daha hayırlıdır.

و في رواية لِمُسْلمٍ: "لَهما اَحَبّ اِلَيّ مِنَ الدّنيا جميعا"

Müslim’in bir rivayetinde de şöyle geçer: “Şüphesiz o iki rekât Bana bütün dünyadan daha sevimlidir.”
Kaynak: Müslim, Tirmizi

Yirmi Birinci Vasiyet: Namazda Oraya Buraya Dönmemek

يا بُنَيّ، اِيّاكَ وَ الالتفاتَ في الصّلاةِ، فَاِنّ الاِلتفاتَ في الصّلاة هلَكَة
Anlamı: Oğulcuğum, namazda ola ki sağa sola dönmeyesin. Doğrusu namazda oraya buraya dönmek helaktır.
Kaynak: Tirmizi kaydetmiş ve hadisin hasen olduğunu zikretmiştir. Bazı nüshalarda sahih diye geçer.
Ravi: Enes Radiyallahü Anh

Ravi: Ebu Hureyre Radiyallahü Anh
اِنّ العَبدَ اِذا قام اِلى الصّلاة اَحسبه قال فِانّما هو بينَ يدَيِ الرّحمنِ تبارك و تعالى فَاِذا الْتفتَ يقول اللهُ تبارك و تعالى: 'اِلى مَنْ تلْتَفِتُ، اِلى خيرٍ مِنّي؟. اَقْبِلْ يا ابنَ ادم اِليّ فَاَنا خيرٌ مِمّنْ تلتفتُ اِليه

Anlamı: Şüphesiz kul namaza kalkınca –zannederim böyle buyurdu – ancak Rahman Tebareke ve Teâlâ’nın huzurunda olur. Oraya buraya dönünce Allah Tebareke ve Teâlâ ‘Nereye yöneliyorsun. Ben’den daha hayırlısına mı? Bana yaklaş ey Âdemoğlu, çünkü ben yöneldiğin şeyden daha hayırlıyım.’buyurur.
Kaynak: Bezzaz
Not: Namazda başka tarafa yönelmekten kasıt kalbin Allah’tan kopmasıdır. En doğrusunu Allah bilir.

Yirmi İkinci Vasiyet: İhlâs’ın Fazileti
عن معاذ بن جبل (ض) انه قال حين بعثَ الى اليمن : يا رسولَ الله اَوْصِني. قال: "اَخْلِصْ دينَكَ، يكفِكَ العملُ الْقَلِيل"
Muaz bin Cebel’in –Yemen’e gönderildiği zaman- şöyle söylediği rivayet edilir: Ey Allah’ın Resulü, bana Vasiyet: ver. Buyurdu ki Aleyhisselâm: “Dinini halis kıl. Böylece az amel de yeter Sana.”
Kaynak: Hakim zikreder ve sahih isnatlıdır der.

طوبى للمخلصينَ أولئك مصابيحُ الْهدي تنْجَلي عنهم كلّ فتنةٍ ظَلماء
Sevban’ın şöyle dediği rivayet edilir: Allah’ın Resulü Aleyhisselâm’nü şöyle söylerken işittim: “Ne mutlu ihlâs sahiplerine! Onlar kendilerinden her türlü kara fitnenin sıyrıldığı hidayet avizeleridir.”
Kaynak: Beyhaki
Ravi: Ebu Ümame Radiyallahü Anh

اِنّ الله عزّ و جلّ لا يقبَلُ مِنَ العملِ اِلّا ما كان خالصا و ابتغي به وجهه
Anlamı: Allah, amelin sadece halis olanını ve kendi rızası umularak yapılanını kabul eder.
Kaynak: Ebu Davud, sağlam isnatla Nesai

Yirmi Üçüncü Vasiyet: Allah’tan Bir Hacet Dilemek
Ravi: Abdullah bin Ebi Evfa Radiyallahü Anh
مَنْ كانت له الى الله حاجةٌ اَو اِلي اَحَدٍ من بني ادمَ فاليتوضأْ و لْيُحسِنِ الوضوء و ليُصَلِّ ركعكتينِ ثمّ لْيُثْنِ على الله و ليصَلّ على النّبيِّ ثمّ لِيَقلْ لا اله الّا الله الحليم الكريمُ، سبحان اللغ ربّ العرش العظيمِ، الحمد لله ربّ العالمين اَساَلُك مو جباتِ رحمتِكَ و عَظَائمَ مغفرتِكَ و العصمَة مِنْ كلّ ذنبٍ و الغنيمةَ مِن كلّ برٍّ و السّلامةَ من كلّ اثمٍ لا تدَعْ لي ذنبا اِلّا غَفَرْته و لا همّا اِلّا فرّجْتَه و لا حاجةً هي لك رِضا اِلّا قضيتَها يا اَرحَمَ الرّاحمينَ

Anlamı: Kimin Allah’tan bir dileği ya da Âdemoğullarından birinden bir isteği varsa güzelce abdest alsın, iki rekât namaz kılsın. Sonra Allah’a sena etsin. Nebi’ye salât getirsin, sonra da desin ki: ‘Halim ve Kerim olan Allah’tan başka ilah yoktur. Yüce Arş’ın Rabbi olan Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. Hamd âlemlerin Rabbi Allah’adır. Senden rahmetinin nişanelerini ve mağfiretinin tecellilerini ve her günahtan korunmayı ve her iyilikten pay almayı ve her günahtan kurtulmayı istiyorum. Bağışlamadığın bir günah bırakma. Gidermediğin bir sıkıntımı bırakma. Rızana uygun olup da gerçekleştirmediğin hiçbir hacetimi bırakma ey merhamet edenlerin en merhametlisi!”.
Kaynak: Tirmizi, İbni Mace

و زاد ابن ماجة بعدَ قولِه : "يا ارحمَ الرّاحمينَ" ثمّ يساَل من اَمر الدّنيا و الاخرة ما شاء. فاِنّه يقدَّر
İbni Mace ‘Ey merhamet edenlerin en merhametlisi’lafzından sonra şu cümleyi ilave eder: “Sonra dünya ve Ahiret’e ait dilediği arzusunu ister ve o doğrusu kabul edilir.”

Yirmi Dördüncü Vasiyet: Nefsin Afetleri

ثلاثة لا يكلّمهم الله و لا ينظر اِليهِمْ يوم َ القيامةِ و لا يزكّيهم . و لهم عذاب اَليم". قالها ثلاثا. قلتُ: خابوا و خسروا يا رسول الله من هم؟ قال: "المُسْبل و المنّان و المنفقُ سِلعته بالْحلَف الكاذب"
Anlamı: “Üç sınıf vardır ki Kıyamet Günü Allah onlarla konuşmaz, onlara bakmaz ve onarlı temize çıkarmaz. Onlar için elim bir azap vardır.” Bunu üç defa tekrarladı. Dedim ki: Ey Allah’ın Resulü, Onlar kaybederler ve ziyana uğrarlar. Kimdir onlar? Buyurdu ki Aleyhisselâm: “Müsîl, Mennan ve malını yalan yeminle satan kimselerdir.”
Kaynak: Buhari hariç beş imam zikreder.
Ravi: Ebu Zer Radiyallahü Anh

Not:
Müsîl: Yürürken kibir ve övünç olsun diye izarını salıveren kişi.
Mennan: Yaptığı işi ve verdiğini başa kakan kimse.

Ravi: Ebu Berze el-Eslemi
اِنّ اَكثَرَ ما اَخاف عليكم شهواتُ الغي في بطونكم و فروجكم و مضلّات الفِتَنِ

Anlamı: Sizin hakkınızda en çok karınlarınızdaki, avret mahallinizdeki azgın şehvetlerden ve fitnelerin saptırıcılığından korkuyorum.
Kaynak: Razin

Ravi: Cabir bin Abdullah el-Ensari

اِتّقوا الظّلمَ فَاِنّ الظّلمَ ظُلمات يومَ القيامةِ، و اتّقوا الشّحّ. فَاِنّ الشّحّ اَهلك من كان قبلكم حملهُم علي انْ سَفَكوا دِماءهم و اسْتحلّوا مَحارِمَهم

Anlamı: Zulümden sakınınız. Zira zulüm Kıyamet Günü karanlıklardır. Hasislikten sakının. Doğrusu hasislik sizden öncekileri kan dökmeye ve haramları helal saymaya kadar götürdü.
Kaynak: Müslim

Ravi: Cündüp Radiyallahü Anh
مَن سمّع سمّع الله به. و من راءى راءى الله به
Anlamı: Kim birinin ayıbını açığa vurursa Allah da onun ayıbını açığa vurur. Kim kibirlenirse Allah da ona karşı azametiyle gösterişli davranır.

Kaynak: Şeyhan

Yirmi Beşinci Vasiyet: Allah Adına İstemek
مَنْ استعاذ بالله فاَعيظُوه و من سَاَل بالله فاتوه. و من دعاكم فاَجيبوه. و من صنع اليكم معروفا فكافؤوه. فاِنْ لَم تجدوا ما تكافؤنه فادْعوا له حتّى ترَوْ اَنّكم قد كافأتموه

Cabir’den bir nüshaya göre de İbni Ömer’den rivayet olunur ki: Allah’ın Resulü Aleyhisselâm buyurdu: “Kim Allah’a sığınırsa Allah’ın onu koruması için dua edin. Kim Allah adına isterse ona verin. Kim sizi çağırırsa ona icabet edin.”
Kaynak: Ebu Davud, Nesai, İbni Hibban Sahih’inde, Hakim de ‘Şeyhan’ın şartlarına göre hadis sahihtir’diyerek naklettiler.

Allah Rızası İçin İstemekten Nehiy
ملعون من سالَ بِوجه الله. و ملعون من سُئِلَ بوَجه الله فمنعَ سائِله

Rifâa’nın Radiyallahü Anh kölesi Ebu Ubeyde’nin Rafi’den Radiyallahü Anh rivayetine göre Allah’ın Resulü Aleyhisselâm buyurdular: “Allah rızası için isteyene lanet olunmuştur. Allah rızası için isteyeni men’edene de lanet olunmuştur.”
Kaynak: Taberani

Yirmi Altıncı Vasiyet: Ümmül-Kitab’ın (Fatiha Suresi) Fazileti

قال الله تعالى: 'قسمتُ الصّلاةَ بيني و بينَ عبْدي نصْفينِ. و لعبدي ما سَاَلَ
في رواية: 'فنصفُها لي و نصفها لعبدي. فاِذا قال العبدُ الحمد لله ربّ العالمين قال الله حمدَني عبدي. فاذا قال: الرحمن الرحيم قال اَثْنى علَيّ عبدي فاذا قال مالك يوم الدّين قال مَجّدَني عبدي فاِذا قال اِيّاك نعبد و اِيّاك نستعينُ قال هذا بيني و بين عبدي و لعبدي ما سَاَلَ. فاذا قال اِهدنا الصّراط المستقيمَ، صراط الّذين اَنعمت عليهم غير المغضوب عليهم و لا الضّالّينَ قال هذا لعبدي و لعبدي ما سَاَل

Ebu Hureyre’nin Rasulullah’ı Aleyhisselâm şöyle buyururken işittiği rivayet olunur: “Allah Teâlâ buyurdu ki: ‘Namazı kendimle kulum arasında ikiye ayırdım. Ve kuluma istediği vardır.’. Bir rivayette de şöyle geçer : ‘Yarısı benim için ve yarısı da kulum içindir. Kul, hamd âlemlerin Rabbi Allah içindir deyince Allah ‘Kulum bana hamd etti’der. O, Rahman’dır ve Rahîm’dir deyince ‘Beni övdü’der. Din Günü’nün Sahibi deyince ‘Kulum beni yüceltti’der. Yalnız Sana kul olur ve yalnız Sen’den yardım dileriz deyince ‘Bu benimle kulum arasındadır ve kuluma istediği vardır.’der. Bizi dosdoğru yola ilet, kendilerine gazap olunanların ve sapanların değil de kendilerine nimet verilenlerin yoluna deyince ‘Bu, kulum içindir ve kuluma istediği vardır.’
Kaynak: Müslim

عن اَبي سعيد بن مُعَلّى (ض) قال: كنت اَصلّي بالمسجِد فدعاني رسول الله (ص) فَلَم اُجِبْه ثمّ اَتَيْته فقلتُ يا رسولَ الله اِنّي كنتُ اُصَلّي فقال: "اَ لَمْ يَقلِ اللهُ تعالى اِسْتَجِيبُوا للّه و للرّسولِ اِذا دعاكم. ثمّ قال: "لَاُعَلّمَنّك سُورَةً هي اعظم سورةٍ في القران قبل ان تخرج من المسجد." فَاَخَذ بيدي فلمّا اَردْنا اَنْ نخرُجَ قلتُ : يا رسول الله اِنّك قلتَ لَاُعَلّمنّكَ اَعْظَمَ سُورةٍ في القران.؟ قال: "الحمد لله ربّ العالمين، هي السّبع المثاني و القران العظيم الّذي أوتيتُه"
Ebu Said bin el-Mualla’dan mervidir: Mescit’te namaz kılıyordum. Allah’ın Resulü Aleyhisselâm beni çağırdı, icabet etmedim. Sonra yanına geldim ve dedim ki: ‘Namaz kılıyordum ey Allah’ın Resulü’. Bunun üzerine buyurdu ki: “Yüce Allah sizi çağırdıklarında Allah’a ve Resulü’ne icabet edin buyurmadı mı?”. Sonra buyurdu ki: “Sana mescitten çıkmadan önce Kuran’ın en yüce suresini öğreteceğim.” Elimi tuttu. Çıkmak isteyince dedim ki: Ey Allah’ın Resulü, Bana Kuran’ın en yüce suresini öğretecektin. Buyurdu ki: “Elhamdulillahi Rabbil-Alemin… O, seb’ul mesanîdir. Bana verilen Yüce Kuran’dır.
Kaynak: Buhari, Ebu Davud, İbni Mace, Nesai

Yirmi Yedinci Vasiyet: : Kur’an’ın Bazı Sure Ve Ayetlerinin Faziletleri
عن اَنس (ض) اَنّ رسول الله (ص) قال لرجل من اَصحابه : "هل تزوّجْتَ يا فلانُ؟". قال: لا و الله يا رسول الله، و لا عندي اَتزوّج به. قال : "اَ ليس معكَ قل هو الله احد؟". قال: بَلَى. قال: "ثُلُثُ القران". قال: اليس معك اذا جاء نصر الله و الفتح ؟". قال: بلَى. قال: "رُبُع القران". قال: "اليس معك قل يا اَيّها الكافرونَ". قال: بلى. قال: "رُبُع القران". قال: "اليس معك اذا زلزلت الارض ؟". قال: بلى. قال: "ربع القران، تزَوّجْ، تزوّج"

Enes’den Radiyallahü Anh rivayet olunduğuna göre Allah’ın Resulü Aleyhisselâm ashabından bir adama buyurdu: “Evlendin mi ey falan?”. Dedi ki: “Hayır, vallahi ey Allah’ın Resulü, evlenecek imkânım yok.” Buyurdu Aleyhisselâm ki: “İhlâs Suresi’ni bilmiyor musun?”. Adam: Evet biliyorum dedi. “O, Kuran’ın üçte biridir” buyurdu. Yine “Nasr Suresi’ni bilmiyor musun?” buyurdu. Adam: Evet biliyorum dedi. Buyurdu ki: “O, Kuran’ın dörtte biridir”. “Kafirun Suresi’ni bilmiyor musun ?” buyurdu. Adam: evet biliyorum dedi. “O da Kuran’ın dörtte biridir” buyurdu. “Zilzal Suresi’ni bilmiyor musun?” buyurdu. Adam: evet biliyorum dedi. Buyurdu ki Sallallahü Aleyhi Vesellem : “O da Kuran’ın dörtte biridir. Evlen, evlen.”

Kaynak: Tirmizi, Seleme bin Verdan’dan O da Enes’ten rivayet etti ve hadis hasendir dedi.

İhlâs Suresi’nin, Bakara Suresi’nin Son Ayetlerinin Ve Ayet-El-Kürsi’nin Fazileti
Ravi: Muaz bin Enes el –Cuheni

من قراَ قل هو الله اَحَد حتّى يختِمَها عشرَ مرّات بَنى الله له قصرا في الجنّة". فقال عمر بن الخطاب اِذا نستكثِرُ يا رسول الله. قال رسول الله (ص): "الله اكْثَرُ و اطْيَبُ"
Anlamı: “Kim İhlâs Suresi’ni sonuna kadar on kez okursa Allah onun için Cennet’te bir köşk bina eder.” Bunun üzerine Ömer bin Hattab ‘Öyleyse ey Allah’ın Resulü, artıralım’. Allah’ın Resulü buyurdu ki: “Allah daha cömert ve temizdir.”
Kaynak: Ahmed

Ravi: Ebu Zer Radiyallahü Anh
اِنّ الله ختم سورةَ البقرةِ بايتينِ اعطانيهما مِن كنزه الّذي تحتَ العرش فتعلّموهنّ و علِّموهنّ نساؤكم و ابنائكم فانّهما صلاة و قران و دعاء
Anlamı: Doğrusu Allah Bakara Suresi’ni Arş’ın altındaki hazinesinden Bana verdiği iki ayetle bitirdi. Onları öğreniniz. Kadınlarınıza ve çocuklarınıza öğretiniz. Doğrusu o iki ayet namazdır, Kuran’dır ve duadır.”
Kaynak: Hakim zikretti ve Buhari’nin şartlarına göre sahihtir dedi.

و عن عائشة (ض) اَنّ النّبِيّ (ص) بَعَثَ رجلا على سريّةٍ و كان يقرأ لأصحابه في صلاتهم فيختتمُ ب (قل هو الله أحد) فَلَمّا رجعوا ذكروا ذلك للنّبِيّ فقال: "سلوه لِاَيّ شيء يصنع ذلك؟". فَسَاَلوه فقال: لِاَنّها صفة الرّحمنِ و انا اُحِبّ اَنْ أقرأ بها. فقال النّبِيّ : "اَخْبروه اَنّ اللهَ يحبّه"

Hz. Aişe Radiyallahü Anh ‘dan rivayet olunduğuna göre Nebi Aleyhisselâm bir adamı bir seriyyeye gönderdi. Adam arkadaşlarına namazlarında Kur’an okuyor ve İhlâs Suresi ile bitiriyordu. Dönünce bunu Nebi Aleyhisselâm’a anlattılar. Buyurdu ki : “Ona niçin böyle yaptığını sorun.”. Sordukları zaman adam dedi ki: ‘O, Rahman’ın sıfatıdır. Ve ben Onu okumayı seviyorum.’. Nebi Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdu ki: “Ona Allah’ın da kendisini sevdiğini bildirin.”
Kaynak: Buhari, Müslim, Nesai

و عن اَبي هريرة قال: وكّلَنِي رسول اللهِ (ص) بحفظ زكاة رمضان. فاَتاني ات فجعل يحثو من الطعام. فَاَخَذته فقلتُ: لَارفعنّك اِلى رسول الله. قال: اِنّي محتاج، و عليّ عيال و لي حاجة شديدة فخلّيت عنه. فاَصْبحتُ فقال رسول الله (ص) : "يا اَبا هريرةَ، ما فعل اَسيرُك البارحة ؟". فقلت: يا رسول الله، شكا حاجة و عيالا فرحمته فخَلّيت سبيلَه. فقال: "اَما اِنّه قدْ كذَبَك و سيعودُ". فعرفتُ اَنّه سيعود لقول رسول الله. فرصدتُه فجاء يحةثو من الطّعام. فقلتُ: لارفعنّك اِلى رسول الله. قال: دعني فَاِنّي محتاج و عليّ عيال لا اَعود فرحمته فخلّيت سبيله. فاصبحت فقال لي رسول الله : "يا اَبا هريرة، ما فعلك اَسيرك البارحةَ ؟". قلتُ يا رسول الله، شكا حاجة و عيالا. فرحمته و خلّيتُ سَبِيله فقال: "اِنّه قدْ كذبكَ و سيعود". فرصدتُه الثّالثة. فجاء يحثو من الطعام فاَخذْته فقلتُ: لَارفعنّك اِلى رسول الله. و هذا اخر ثلاث مرّات اَنّك تزعَم اَنّك لا تعود ثمّ تعودُ. فقال: دعني فَاِنّي اُعَلّمك كلمات ينفعك الله بها. قلتُ: ما هنّ؟ قال: ' اِذا اَوَيْتَ اِلى فراشكَ فاقْرَأ اية الكرسيّ، فاِنّه لَن يزالَ عليك من الله حافظ، و لا يقربُك شيطان حتّى تصبِحَ. فخلّيْت سبيله. فَاصبحتُ فقال لي رسول الله: "ما فعل اَسيرُكَ البارحة ؟". فقلت يا رسول الله زَعَم اَنّه يعلّمني كلمات ينفعني الله بها فخلّيت سبيله. فقال: "ما هي؟". قلت: قال لي: اذا اَوَيت اِلى فراشك فاقرأ اية الكرسيّ من اَوّلها حتّي تختِم الايةَ، الله لا اله الّا هو الحيّ القيّوم، و قال لي لا يزال عليك من الله حافظ و لن يقربك شيطان حتّى تصبح فقال النّبيّ : "اَما اِنّه قد صدقك و هو كذوب. تعلم من تخاطب منذ ثلاث يا ابا هريرة؟". قلت: لا . قال: "ذاك شيطان"

Ebu Hureyre Radiyallahü Anh’dan mervidir: Allah’ın Resulü Aleyhisselâm beni Ramazan zekâtını korumakla görevlendirdi. Birisi gelip orada yemek aramaya başladı. Onu yakalayıp dedim ki: And olsun seni Allah’ın Resulü’ne götüreceğim. Dedi ki: Fakirim, çoluk çocuğum var ve çok ihtiyaçlıyım. Adamı serbest bıraktım. Sabahleyin Allah’ın Resulü Aleyhisselâm buyurdu ki: “Ya Eba Hureyre, dün geceki esiri ne yaptın?”. Dedim ki: Ey Allah’ın Resulü, ihtiyaçlı olduğunu, çoluk çocuğu olduğunu söyledi, ben de acıdım ve serbest bıraktım. Buyurdu ki: “Doğrusu o yalan söyledi ve sana tekrar gelecektir.”. Rasulullah böyle buyurduğu için adamın yine geleceğini biliyordum. Onu gözetledim. Nihayet geldi ve yemek aramaya başladı. Dedim ki: And olsun seni Allah’ın Resulü’ne götüreceğim. Dedi ki: ‘Bırak beni, ihtiyaç sahibiyim. Çoluk çocuğum var. Bir daha gelmem.’Bunun üzerine adama acıyıp serbest bıraktım. Sabahleyin Allah’ın Resulü bana : “Ya Eba Hureyre, dün geceki esirin ne yaptı?” diye sordu. Dedim ki: Ey Allah’ın Resulü, ihtiyaçlıyım, çoluk çocuğum var dedi ve ben de acıyıp serbest bıraktım. Buyurdu ki: “O sana yalan söyledi ve yine gelecek.”. Üçüncü kez adamı gözetledim. Yine gelip yiyecekleri karıştırmaya başladı. Adamı yakalayıp dedim ki: ‘And olsun seni Allah’ın Resulü’ne götüreceğim. Nihayet bu seni üçüncü yakalayışım. Dönmeyeceğim diyorsun ama tekrar geliyorsun.’Dedi ki : ‘Beni bırak. Sana öyle kelimeler öğreteyim ki Allah onlarla Seni faydalandırsın.’‘Onlar nedir?’diye sordum. Dedi ki: ‘Yatağına girince Ayetel-Kürsi’yi oku. Doğrusu O daima Allah’tan senin için bir koruyucudur. Sabaha kadar da Şeytan sana yaklaşamaz.’Bunun üzerine adamı serbest bıraktım. Sabahleyin Allah’ın Resulü bana : “Dün geceki esirin ne yaptı?” diye sordu. Dedim ki: ‘Ey Allah’ın Resulü, Allah’ın bana fayda vereceği bazı kelimeler öğreteceğini bana vaat etti ve ben de serbest bıraktım.’Buyurdu ki: “Nedir onlar?”. Dedim ki: ‘ Bana şöyle söyledi: ‘Yatağına girince Ayetel-Kürsi’yi sonuna kadar oku. O takdirde O daima Allah’tan senin için bir koruyucudur ve de sabaha kadar Şeytan sana yaklaşamaz.’. Nebi Aleyhisselâm buyurdu ki: “O çok yalancı olmasına rağmen sana doğruyu söylemiş. Üç gündür kimle karşılaştığını biliyor musun ey Eba Hureyre?”. ‘Hayır’dedim. “O Şeytan’dı” buyurdu.
Kaynak: Buhari

و عن اُبَيّ بن كعبٍ (ض) اَنّ اَباه اَخْبَرَه اَنّه كان لهم جُرين فيه تمر و كان ممّا يتعاهده فيجده ينقص فحرسه ذات ليلة فاِذا هو بدابّة كهيئة الغلام المحتلم قال فسلّم فردّ عليه السّلام فقلتُ ما اَنت جنّ اَم اِنس؟ قال: جِنّ. فقلتُ : ناولني يَدَك. فاذا يد كلبٍ و شعر كلبٍ. فقلتُ: هذا خلق الجنّ؟ فقال: لقد علمت الجنّ اَنّما فيهم من هو اَشَدّ منّي. فقلتُ: ما يحملكَ على ما صنعتَ؟ قال: بَلَغَني اَنّك تحِبّ الصّدَقَة فَاَحْبَبْتُ اَن اُصيبَ من طعامك. فقلت ما الّذي يحرزنا منكم؟ قال هذه الاية اية الكرسيّ. قال: فتركتُه و غَدا اَبي اِلى رسول الله فاَخْبره فقال: "صدقَ الخَبيثُ"
Ubeyy bin Ka’b ‘dan rivayet olunduğuna göre babası kendilerinin bir hurma tekneleri olduğunu haber vermiş. Ona bakınca azaldığını görürmüş. Bir gece orayı gözetler ve ergen genç şeklinde bir varlık görür. Diyor ki: Selam verdi. O varlık da selamını aldı. Dedim ki: Nesin sen? Cin mi yoksa insan mı? Dedi ki: Cinim. Dedim ki bana elini göster. Baktım ki eli köpek eli, saçı köpek saçı gibi. Bu cinlerin şeklidir dedim. Dedi ki: Cinler içlerinde benden daha güçlülerin olduğunu bilirler. Dedim ki: Niçin böyle yapıyorsun? Dedi ki: Senin sadaka vermeyi sevdiğini duydum. Bunun için yemeğinden yemek istedim. Bizi sizden ne korur diye sordum. Dedi ki: O ayet Ayetel-Kürsi’dir. Diyor ki: Onu bıraktım. Babam, Rasulullah’a gidip durumu haber verince Nebi Aleyhisselâm buyurdu ki: “Habis doğru söylemiş.”
Kaynak: İbni Hibban Sahih’inde ve diğerleri.

İhlâs Suresi’nin Ve Muavvizeteyn’in Fazileti
عن معاذ بن عبد الله خُبيب عن ابيه اَنّه قال : خرجْنا في ليلة مطر و ظلمة شديدةٍ نطلُبُ رسولَ اللهِ ليصَلّي بنا فَاَدركناه فقال: "قل" فلم اَقل شيئا ثمّ قال: "قل" فلم اَقُلْ شيئا. ثمّ قال: "قل". قلتُ: يا رسول الله ما اَقول؟ قال: "قل هو الله احد و المعوّذَتين حين تصبح و حين تمْسي ثلاث مرّات تكفيك من كلّ شيء"

Muaz bin Abdullah bin Hubeyb’den babasının şöyle dediği rivayet olunur: Yağmurlu ve çok karanlık bir gecede bize namaz kıldırması için Rasulullah’ı Aleyhisselâm aramaya çıktık. O’nu bulunca buyurdu ki: “Söyle.”. Bir şey söylemedim. Yine buyurdu : “Söyle.”. Yine bir şey demedim. Yine buyurdu : “Söyle”. Dedim ki: ‘Ne diyeyim ey Allah’ın Resulü ?’. Buyurdu ki: “Sabah ve akşam üç kez İhlâs Suresi’ni ve Muavvizeteyn’i oku. Bunlar her şeye karşı sana yeter.”
Kaynak: Ebu Davud kendi lafzıyla, Tirmizi hasen-sahih-garibdir diyerek zikrettiler.

Ravi: Ukbe bin Amir
َلَمْ تَرَ اياتٍ اُنزِلَت الليلةَ لم يُرَ مِثلُهنّ: ' قل اَعوذ بربّ الفلقِ' و 'قل اَعوذ بربّ النّاس'
Anlamı: Gece indirilen eşsiz ayetleri görmedin mi? Felak Suresi’ni ve Nâs Suresi’ni
Kaynak: Müslim, Tirmizi, Nesai, Ebu Davud
و لفظه قال: كنت اَقود برسول الله في السّفرِ فقال: "يا عقبةُ، اَلا اُعلّمكَ خير سورتين قرِأتا ؟". فعَلّمَني 'قل اعوذ بربّ الفلقِ' و 'قل اعوذ بربّ النّاس' فذكر الحديثَ"
Lafız şöyledir: Dedi ki: Allah’ın Resulü ile bir seferdeydim. Buyurdu ki: “Ey Ukbe, Sana okunan en hayırlı iki sureyi öğreteyim mi?”. Ardından bana Felak ve Nâs surelerini öğretti. Sonra Ukbe hadisi zikretti.
في رواية لِاَبي داود قال: بينا اَنا اَسير مع رسول الله بين
الجحفةِ و الأبواءِ اِذْ عَشِيَتْنا ريح و ظلمة شديدة فجعل رسول الله يتعوّذ ب 'اَعوذ بربّ الفلقِ' و 'اَعوذ بربّ النّاس' و يقول "يا عقبة، تَعَوّذ بهما، فما تعوّذ متعَوِّذ بمثلِهما". قال: فسمعته يأمّنا بهما في الصّلاة"

Ebu Davud’un bir rivayetinde şöyle geçer: Cuhfe ve Ebva arasında Allah’ın Resulü Aleyhisselâm ile yürüyorduk. Rüzgâra ve şiddetli karanlığa tutulduk. Allah’ın Resulü Aleyhisselâm Felak ve Nâs Sureleri ile Allah’a sığınmaya başladı. Buyurdu ki: “Ey Ukbe, onlarla Allah’a sığın. Hiçbir sığınıcı onlar gibisiyle sığınmamıştır.” Der ki: O’nun Aleyhisselâm bu sureleri bize namazda da okuduğunu işittim.
و عن جابر بن عبد الله (ض) قال: قال رسول الله (ص): "اِقْرأ يا جابر"، فقلتُ: و ما اَقرأ بِاَبِي اَنت و اُمّي؟ قال: "قل اَعوذ بربّ الفلقِ، و قل اَعوذ بربّ النّاس". فقرأتهما فقال: "اِقرأ بهما، و لن تقرأ بِمثلهما"
Cabir bin Abdullah Radiyallahü Anh’dan mervidir: Allah’ın Resulü buyurdu ki: “Oku ey Cabir”. Dedim ki: ’Anam babam Sana feda olsun, ne okuyayım?’. Buyurdu ki: “Felak ve Nâs Surelerini oku.” Bunun üzerine bu sureleri okudum. Buyurdu ki: “Onları oku. Onlar gibisini bulamazsın.”
Kaynak: Nesai, İbni Hibban Sahih’inde.

Yirmi Sekizinci Vasiyet: Rasulullah’ın Sünnetini İhya Etmek
اِعْلم يا بلال"، قال: ما اَعلمُ يا رسول اللهِ؟ قال: "اِعلم اَنّ مَنْ اَحيا سُنّةً من سُنّتي اُميتَت بعدي كان له مِنَ الاَجْرِ مثلُ من عَمِل بها من غير اَن ينقصَ من اُ جورِهم شيء، و منِ ابتدعَ بِدعةَ ضلالةٍ لا يرضاها اللهُ و رسوله كان عليه مثل اثام مَن عَمِل بها لا ينقِص ذلك من اَوزار النّاس شيئا"
Amr bin Avf’dan rivayet olunduğuna göre bir gün Nebi Sallallahü Aleyhi Vesellem Bilal bin Haris’e buyurdu ki: “Bil ey Bilal”. O da dedi ki: ‘Ne bileyim ey Allah’ın Resulü?’. Buyurdu ki: “Bil ki Ben’den sonra kim unutulmuş bir sünnetimi ihya ederse ecirlerinden bir şey eksilmeksizin bu sünneti işleyenlerin ecri gibisi ona verilir. Kim de Allah ve Resulü’nün razı olmayacağı bir bidat icat ederse ona da bunu işleyenlerin günahı gibisi vardır. Bu, insanların günahından bir şey eksiltmez.”
Kaynak: Tirmizi, İbni Mace. Tirmizi hadisin hasen olduğunu kaydeder.

Ravi: İbni Abbas Radiyallahü Anh
مَن تمسّك بِسُنّتي عِنْدَ فساد اُمتي فله اَجْر مائةِ شهيد

Anlamı: Ümmetim bozulduğu zaman sünnetime tutunan kimseye yüz şehit sevabı vardır.
Kaynak: Beyhaki Hasan bin Kuteybe’nin rivayetinden, Taberani
Not: Ebu Hureyre’den doğru bir isnatla gelen hadiste de “Ona bir şehit sevabı vardır” diye geçer.

Yirmi Dokuzuncu Vasiyet: Dünyaya Karşı Züht
جاء رجُل اِلى النّبيّ فقال: يا رسول الله دُلّني على عملٍ اِذا عملته اَحبّني الله و اَحبّني النّاسُ فقال: "اِزهد في الدّنيا يحبّك الله و ازهد فيما عند النّاس يحبّك النّاس"
Ebul Abbas Sehl bin Sa’d es- Saidi’den mervidir: Rasulullah’a bir adam gelip dedi ki: Ey Allah’ın Resulü, yaptığım zaman beni Allah’ın ve insanların seveceği bir amel göster. Buyurdu ki: “Dünyaya karşı zahit ol ki Allah seni sevsin ve insanların nezdinde olanlara karşı zahit ol ki insanlar da seni sevsin.”
Kaynak: Hadis hasendir. İbni Mace ve diğerleri hasen isnatlarla rivayet etmişlerdir.

Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’in Dünyaya Karşı Zühdü
يُروى عن عبد الله بن مسعود (ض) قال: نام رسول الله (ص) على حصيرٍ فقام و قد اَثّرَ في جَنبه فقلْنا يا رسول الله، لو اِتّخذْنا لك وطاءً؟ فقال: "ما لي و للدّنيا، ما اَنا في الدّنيا اِلّا كراكِبٍ استَظلّ تحتَ شجرةٍ ثُمّ راح و تركها"

Abdullah bin Mesud’un şöyle dediği rivayet olunur: Allah’ın Resulü bir hasır üzerinde uyudu. Hasır, alnında iz bırakmıştı. Dedik ki: ‘Ey Allah’ın Resulü, Sana bir yatak yapsak.’. Buyurdu ki: “Dünya bana gerekmez. Ben dünyada yalnızca bir ağaç altında gölgelenip sonra geçip giden bir yolcu gibiyim.”
Kaynak: Tirmizi rivayet etti ve hadisin hasen-sahih olduğunu belirtti.

Aşağıdaki hadisi şerif de bizi kanaate teşvik ediyor.
Ravi: Ubeydullah bin Muhsin el-Ensari el- Hutami Radiyallahü Anh
مَن اَصبَح منكم امنا في سِرْبِه معافا في جسده عنده قوتُ يومِه فكاَنّما حِيزتْ له الدّنيا بحذافيرِها
Anlamı: Sizden kim yuvasında emin olarak uyursa, bedeni afiyetle uyursa, yanında o günün azığı bulunursa dünya tüm pılısıyla pırtısıyla ona tahsis edilmiş gibidir.”
Kaynak: Tirmizi rivayet etti ve hadis hasendir dedi.

اَتى النّبِيّ رجُل فقال: يا رسول الله، اَوصِني و اَوجزْ. فقال النّبيّ: "عليك بالإياس مما في اَيدي النّاس و اِيّاك و الطّمعَ فاِنّه فقر حاضر و اِيّاك و ما يعتذَرُ منه"
Sa’d bin Ebi Vakkas’tan rivayet olunduğuna göre adamın biri Rasulullah’a Aleyhisselâm gelerek dedi ki: Ey Allah’ın Resulü, bana kısaca Vasiyet: ver. Nebi Aleyhisselâm buyurdu: “İnsanların elinde olan şeyleri umma. Tamahkâr olma. Çünkü o daimi fakirliktir. Verilmeyeni de isteme.”

Kaynak: Hakim isnadı sahihtir diyerek ve Beyhaki de kendi lafzıyla kaydetmişlerdir.

و عن ابن عمر (ض) قال: اَخَذ رسول الله (ص) بِمنكِبَيّ فقال: "كن في الدّنيا كاَنّكَ غَريب اَو عابر سبيلٍ". و كان ابن عُمَرَ يقول: اِذا امسيت فلا تنتظرِ الصّباحَ، و اِذا اَصبحت فلا تنتظر المساء و خُذْ من صِحّتِك لمَرَضِكَ و من حياتك لِمَوتكَ

İbni Ömer’den mervidir: Allah’ın Resulü Aleyhisselâm omuzlarımdan tutarak buyurdu ki: “Dünyada bir garip ya da bir yolcu gibi ol.”. İbni Ömer Radiyallahü Anh derdi ki: ‘Akşam erdiğinde sabahı bekleme. Sabaha erişince de akşamı bekleme. Sağlamken hasta olabileceğini ve yaşarken bir gün öleceğini bil.’
Kaynak: Buhari

Otuzuncu Vasiyet: Ateşten Kurtulmak
Ravi: Haris bin Müslim et-Temimi
ِاذا صَلّيت الصّبح فقل قبل اَن تتكلّمَ اللهمّ اَجِرْني من النّارِ سبع مرّات فِنّك اِن مِتّ من يومِك ذلك كتب اللهُ لك جوارا من النّار. و اِذا صَلّيت المغربَ فقل قبل اَن تتكلّم اللهمّ اَجرْني من النّار سبع مرّات فَاِنّك اِن متّ من ليلتِك كتب اللهُ لك جوارا من النّار

Anlamı: Sabahı kılınca başka söz etmeden de ki: ‘Allah’ım, beni ateşten koru’. Bunu yedi kez de. Eğer o gün ölürsen Allah senin için ateşten kurtuluşu yazar. Akşamı kılınca da başka söz etmeden önce yedi defa de ki: ‘Allah’ım, beni ateşten koru! Eğer o gece ölürsen Allah senin için ateşten kurtuluşu yazar.
Kaynak: Nesai (Bu lafız da O’nundur.), Ebu Davud Haris bin Müslim’den O da babası Müslim bin Haris’ten naklederler.

Otuz Birinci Vasiyet: Cennet Ehlinden Bir Adam
عن اَبي هريرة (ض) اَنّ اَعرابيّا اَتى النّبِيّ فقال: يا رسول الله دُلّني على عملٍ اِذا عمِلتُه دخلتُ الجنّةَ. قال: "تعبُد اللهَ لا تشرِكُ به شيئا و تقيم الصّلاةَ المكتوبةَ و تُؤتي الزّكاةَ المفروضةَ و تصومُ رمضانَ". قال: و الّذي نفسي بِيَده لا اَزيدُ على هذا و لا اَنقُصُ منه. فلمّا ولّى قال النّبيّ: "من سرّه اَن ينظرَ اِلى رجُلٍ من اَهل الجنّة اِلى هذا"

Ebu Hureyre’den rivayet olunduğuna göre bir bedevi, Rasulullah Aleyhisselâm ‘a gelerek dedi ki: Ey Allah’ın Resulü, bana, yapınca Cennet’e gireceğim bir amel öğret. Buyurdu ki Aleyhisselâm: “Allah’a kul ol. O’na hiçbir şeyi eş koşma. Farz namazı dosdoğru kıl. Farz zekâtı ver. Ramazan orucunu tut.”. Adam dedi ki: ‘Nefsim kudretinde olana yemin olsun ki, bunun ne fazlasını yaparım ne de eksiğini.’. Adam dönüp giderken Nebi Aleyhisselâm buyurdu ki: “Kim Cennet ehlinden birini görmek istiyorsa bu adama baksın.”
Kaynak: Buhari, Müslim

Otuz İkinci Vasiyet: İstihare Namazı
Cabir bin Abdullah’tan şöyle rivayet olunur: Allah’ın Resulü Aleyhisselâm bize tüm işlerde istihareyi, Kuran’dan bir sure öğretircesine öğretirdi. Buyururdu ki: “Sizden biri bir işe niyetlenince farz namazın dışında iki rekât namaz kılsın. Sonra desin ki:
اللهمّ اِنّيِ اَستخيرُكَ بِعِلْمِكَ و اَسْتَقْدِرُكَ بِقُدْرَتِكَ، وَ اَسْأَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ الْعَظِيمِفَإنّكَ تَقْدِرُ وَ لَا اَقْدِرُ وَ تَعْلَمُ وَ لَا اَعْلَمُ وَ اَنْتَ علاّم اغيوب. اللهُم اِنْ كنْتَ تَعلم اَنّ هذا الامرَ خَيْرٌ لِي في دِيني وَ مَعاشِي و عَاقِبَةِ اَمْرِي ۔ عاجل اَمْري اَو اجِله ۔ فَاقْدُرْه لِي وَ يسِّرْه لي ثُمّ بارِكْه لي فيه. و اِنْ كُنْت تَعْلم اَنّ هذَا الاَمْرَ شَرٌّ لي في دِيني وَ مَعَاشي وَ عَاقبة اَمْري ۔ في عاجل اَمري و اجله ۔ فَاصْرِفْه عَنِّي وَ اصْرِفْنِي عَنه وَ اقْدُرْ لِيَ الْخَيْرَ حَيْثُ كان ثُمّ اَرْضِنِي به
Sonra da hacetini söylesin. “
Kaynak: Buhari, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbni Mace

İstiharenin Faydası Hakkında
Ravi: Sa’d bin Ebi Vakkas Aleyhisselâm

مِن سعادةِ ابْن آدمَ اِستخارتُه اللهَ عزّ و جلّ". و زاد : "و مِن شقوة ابنِ آدم تركُه استخارةَ اللهِ
Anlamı: Allah’tan istihare etmek Âdemoğlunun saadetlerindendir.
Kaynak: İmam Ahmed, Ebu Ya’la, Hakim

Ve ekledi: ‘Allah’tan istihareyi terk etmek de Âdemoğlunun şekavetindendir.’
İsnat sahihtir dedi.

Otuz Üçüncü Vasiyet: Allah’ın İzniyle Gam Ve Kederi Gideren Dua
يا عليّ اَلا اُعَلّمك دعاءً إذا أصابك غَمّ اَو همّ تدْعو به ربّك فيُستجاب لك بإذن الله و يُفرّج عنك. توضّأ و صلّ ركعتين و ٱحمد الله و اَثن عليه وصَلّ على نبيّك و ٱستغفِرْ لنفسكَ و للمؤمنين و المؤمنات ثمّ قل: اللهمّ انت تحكم بين عبادِك فيما كانوا فيه يختلفون. لا اله الّا الله العليّ العظيم. لا اله الّا الله الحليم الكريم. سبحان الله ربّ السموات السّبع و ربّ العرش العظيم. الحمد لله ربّ العالمِينَ. اللهمّ كاشِف الغَمّ، مفرِّج الهمّ، مُجيب دعوة المضْطرّينَ إذا دَعَوك، رحمٰن الدّنيا و الآخرة و رحيمهما فٱرْحمْني في حاجتي هذه بقضائها و نجاحها راحمة تُغْنيني بها عن رحمةِ مَنْ سِواك

Esbehani kendi lafzıyla Enes Radiyallahü Anh’ın hadisinden Nebi Aleyhisselâm’ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Ya Ali! Sana öyle bir dua öğreteyim ki bir keder veya sıkıntı Sana isabet ederse onu edersin ve Allah’ın izniyle Sana icabet olunur ve dertlerin giderilir. Abdest al ve iki rekât namaz kıl. Allah’a hamd et. O’na sena et. Nebi’ne salât getir. Kendin için, mümin erkek ve kadınlar için istiğfar et. Sonra deki: ‘Allah’ım, ihtilaf ettikleri şeyler hususunda Sen kulların arasında hükmedersin. Azim ve Yüce Allah’tan başka ilah yoktur. Halim ve Kerim Allah’tan başka ilah yoktur. Yedi göğün ve Arşı Azim’in Rabbi Allah yücedir, münezzehtir. Hamd alemlerin Rabbi Allah’adır. Allah’ım, Ey Kederi gideren, sıkıntıyı bertaraf eden, dua ettiklerinde darda kalanların duasına icabet eden, dünya ve Ahiret’in Rahmanı, Rahimi, benim bu hacetimi gerçekleştir ve beni başarıya erdir. Sen’den başkasının rahmetinden beni kurtaracak bir rahmet ile bana merhamet et. “
Ravi: İbni Abbas Radiyallahü Anh

جاءني جِبريل (ص) بِدَعَواتٍ فقال: 'إذا نَزَل بك اَمرٌ مِن اَمر دُنياك فقدّمهنّ ثمّ سَل حاجتكَ يا بديع السّموات و الأرض يا ذا الجلال و الإكرام يا صريخ المستصْرِخينَ يا غِياثَ المستغِيثين يا كاشِف السّوءِ يا اَرحم الرّاحمين يا مُجيبَ دعوة المضطرّين يا اله العالمين بِك اُنزِل حاجتي و اَنت اَعلمُ بها فٱقضها
Anlamı: Cebrail Aleyhisselâm bana çeşitli dualar getirdi ve dedi ki: ‘Dünyevi bir iş, başına gelince onları sırala ve sonar şöyle hacetini dile: ‘Ey göklerin ve yerin eşsiz Yaratıcısı, ey celal ve ikram sahibi, ey dua edenlere icabet eden, ey yardım isteyenlerin sığınağı, ey sıkıntıyı gideren, ey merhametlilerin en merhametlisi, ey darda kalmışların duasına icabet eden, ey alemlerin İlahı, hacetimi sana bildiriyorum, Sen onu daha iyi bilirsin. Hacetimi gerçekleştir.’‘
Kaynak: Pek çok şahitle Esbehani kaydeder.

Otuz Dördüncü Vasiyet: : Çok Secde Etmek Seni Cennet’e Götürür
عن ابي فراس ربيعة بن كعبٍ الاَسلميّ خادم رسول الله و من اَهل الصّفّة قال: كنت أبيت مع رسول الله فاتيه بوضوئه و حاجته فقال لي: "سَلْني". فقلتُ: اَسْألكَ مرافقتكَ في الجنّة. فقال: "اَوَ غَيرَ ذلك. قلتُ هو ذاك. قال: "فَاَعِنّي على نفسِك بكثْرَةِ السّجودِ"

Ashabı Suffe’den, Rasulullah’ın hizmetçisi Ebu Firas Rabia bin Ka’b el-Eslemi’den Radiyallahü Anh mervidir: Allah’ın Resulü ile geceliyor, O Aleyhisselâm’ın abdest suyunu ve diğer ihtiyaçlarını getiriyordum. Bana buyurdu ki: “İste benden”. Dedim ki: ‘Sen’den Cennet’te Sana arkadaş olmayı isterim.’. Buyurdu ki: “Başka?”. Dedim ki: ‘Bu yeter.’. Buyurdu ki: “Öyleyse çok secde ederek Bana yardımcı ol.”
Kaynak: Müslim

عليك بكثِرَة السّجودِ. فاِنّك لن تسجُد للهِ سجدةً اِلّا رفعك الله بها درجة. و حطّ عنك بها خطيئَةً

Ebu Abdullah’ın ve Rasulullah Aleyhisselâm’ın kölesi Ebu Abdurrahman Sevban Radiyallahü Anh’ın Allah’ın Resulü’nü şöyle buyururken işittikleri rivayet olunur: “Çok secde etmelisin. Doğrusu ne zaman secde etsen Allah mutlaka bu secde sebebiyle seni bir derece yükseltir. Ve bu secde sebebiyle senin bir günahını siler.”
Kaynak: Müslim

Ravi: Cabir Radiyallahü Anh
انّ في اللّيلِ لساعةً لا يوافقُها رجُل مسلمٌ يسأل الله خيرا من أمر الدّنيا و الاخرة إلّا أعطاه إيّاه و ذلك كلَّ ليْلَةٍ

Anlamı: “Şüphesiz gece öyle bir saat vardır ki Müslüman bir adam o anda Allah’tan dünya ve Ahiret’e ait hayırlı bir dilek dilerse Allah mutlaka verir. Bu saat her gece vardır.”
Kaynak: Müslim

ما من رجلٍ يَسْتيقِظُ مِن الّيلِ فيوقِظُ امْرأته فَإن غلبها النّومُ نضح في وجهها الماء فيقومانِ في بيتهما فيذكرانِ اللهَ عزّ و جلّ ساعةً من اللّيل اِلّا غُفِر لهما
Taberani el-Kebir’de Ebu Malik el-Eşari’nin şöyle dediğini rivayet eder: Allah’ın Resulü buyurdu: “Bir adam geceleyin uykusundan uyanıp hanımını da uyandırırsa - eğer hanımına uyku galebe çalarsa yüzüne su serperek kaldırırsa - ardından ikisi de kalkıp evlerinde Aziz ve Celil olan Allah’ı bir saat zikrederlerse Allah onları bağışlar.
و عن المغِيرة بن شَعبة قال: قام النّبيّ حتّى تورّمت قَدماه فقيل قدْ غفَر اللهُ لَك ما تقدّمَ مِن ذنبِك و ما تأخّرَ. قال: " اَفلا اَكونُ عبدا شكورا"

Muğire bin Şu’be’den mervidir: Nebi Aleyhisselâm ayakları şişene kadar ibadet etti. Denildi ki: ‘Allah Senin geçmiş ve gelecek kusurlarını bağışladığı halde neden bu kadar çok ibadet ediyorsun?’. Buyurdu ki: “Şükreden bir kul olmayayım mı?”.
Kaynak: Buhari, Müslim, Nesai

رُوِيَ عن ابنِ عبّاس (ض) قال: أمرَنا رسولُ اللهِ بزلاةِ اللّيلِ و رغّبَ فيها حتّى قال: "عليكم بِصلاةِ اللّيلِ و لَو ركعةً"

İbni Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: ‘Allah’ın Resulü bize gece namazını emretti. Ve bunu teşvik etti. Hatta buyurdu ki: “Bir rekât bile olsa gece namazı kılın.” ‘.
Kaynak: Taberani el-Kebir’de ve el-Evsat’ta

Otuz Beşinci Vasiyet: Yemek Yedirmek, Selamı Yaymak Ve Gece Namazı
عن اَبي هريرة قال: قلتُ يا رسولَ الله اِنّي اِذا رأيتُكَ طابَت نفسي و قرّت عَيْني. أنبِأْني عن كلّ شيءٍ. قال: "كلّ شيءٍ خُلِقَ مِنَ الماءِ". فقلت : أخبِرْني بشيء اذا عملتُه دخلت الجنّةَ. قال: "أطْعِم الطّعامَ و أفشِ السّلام و صِلِ الأرحامَ و صَلّ باللّيلِ و النّاس نِيام تدخُلِ الجنّت بسلامٍ"

Ebu Hureyre’den mervidir: Dedim ki: ‘Ey Allah’ın Resulü, Seni görünce nefsim huzurlu, gözüm aydın oluyor. Her şeyden haber ver bana.’. Buyurdu ki: “Her şey sudan yaratıldı.”. Dedim ki: ‘Yapınca Cennet’e gireceğim bir amel öğret bana.’. Buyurdu ki: “Yemek yedir, selamı yay, akrabayı ziyaret et ve insanlar uykudayken gece namazı kıl. Esenlikle Cennet’e girersin.”
Kaynak: Ahmed, İbni Ebid-Dünya, İbni Hibban kendi lafzıyla Sahih’inde.

Ravi: Ebu Malik el-Eşari
إنّ في الجنّةِ غُرَفا يَرى ظاهرها من باطنها و باطنُها مِنْ ظاهرها. أعدّها الله لِمَن أطعم الطّعامَ و أفشى السّلام و صلّى باللّيل و النّس نِيام

Anlamı: Cennet’te öyle odalar vardır ki içinden dışı ve dışından içi görülür. Allah onları yemek yediren, selamı yayan ve insanlar uykudayken gece namazı kılan kimseler için hazırlamıştır.”
Kaynak: İbni Hibban Sahih’inde.

Otuz Altıncı Vasiyet: Komşuya İkram

Ravi: Ebu Zerr Radiyallahü Anh
يا أبا ذرّ، إذا طَبخْتَ مرقةً فأكثِر مائَها و تعاهَدْ جيرانَك
Anlamı: Ey Ebu Zerr, çorba pişirince suyunu çok koy ve komşularına da ikram et.
Kaynak: Müslim

إذا طبخْت مرقةً فأكْثِرْ ماءَها ثمّ انْظُر أهلَ بيتٍ مِن جيرانِك فأصِبْهُمْ منها بِمعروف

O’nun Ebu Zerr’den bir rivayeti de şöyledir: Halilim Sallallahü Aleyhi Vesellem bana şöyle Vasiyet: verdi: “Çorba pişirince suyunu çok koy, sonra komşularından bir aileye bak ve güzellikle bundan onlara ikram et.”

Ravi: Ebu Hureyre Radiyallahü Anh

مَنْ كان يُؤْمِن بالله و اليومِ الاخِر فلا يُؤذِ جارَه. و مَنْ كان يُؤْمِن بالله و اليومِ الاخِر فليُكْرِم ضَيْفه. و مَنْ كان يُؤْمِن بالله و اليومِ الاخِر فلْيَقُل خيرا اَو ليَسْكُت

Anlamı: Kim Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman ediyorsa komşusuna eziyet etmesin. Kim Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman ediyorsa misafirine ikram etsin. Kim Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman ediyorsa hayır söylesin ya da sussun.”
Kaynak: Şeyhan

Otuz Yedinci Vasiyet: Yoksulları Sevmek

و عن اَبي ذرّ (ض) قال أوْصاني خَليلي (ص) بِسَبْعٍ
ا) بِحُبّ المساكينِ و اَنْ اَدْنُوَ منهم
ب) وَ أن أنظُرَ اِلى من هو اَسْفَل منّي، و لا اَنظُر اِلى مَن هو فَوْقي
ت) وَ اَن اَصِل رحِمي وَ إن جفَوْنِي
ث) وَ اَن اُكثِرَ مِن قولِ لا حول و لا قوّةَ اِلّا بالله
ج) واَنْ اَتَكَلّم بمُرّ الحقّ
ح) وَ لا تأخُذني في الله لومةُ لائمٍ
خ) و اَن لا اَسْاَلَ النّا سَ شيئا

Ebu Zerr Radiyallahü Anh’dan mervidir: ‘Halilim Sallallahü Aleyhi Vesellem bana yedi şeyi tavsiye etti:
1- Yoksulları sevmek ve onarla yaklaşmak
2- Benden daha iyi durumda olanlara değil de benden daha aşağıda olanlara bakmak.
3- Bana eziyet de etseler akrabamı ziyaret etmek.
4- Çokça ‘La Havle ve La Kuvvete İlla Billâh’demek.
5- Acı da olsa gerçeği konuşmak.
6- Allah yolunda beni kınayanın kınamasından etkilememek.
7- İnsanlardan bir şey istememek.
Kaynak: Ahmed, Taberani

Otuz Sekizinci Vasiyet: Zenginlik Ve Fakirliğin Tanımı
Ravi: Ebu Zerr Radiyallahü Anh
عن ابي ذرّ قال: قال لي رسول الله (ص) : "يا ابا ذرّ اَ ترى كَثْرَة المالِ هو الغِنى؟" قلتُ نَعم يا رسول الله. قال: "اَ فَتَرى قِلّة المالِ هو الفقرُ؟" قلتُ نعم يا رسول الله. قال: "اِنّما الغِنى غِنى القَلبِ و الفقرُ فقرُ القلبِ. و من كان الغِنى في قلبه فلا يضرّه ما لَقِىَ من الدّنيا. و من كان الفقرُ في قلبه فلا يغنيه ما اَكْثَر مِن الدّنيا و اِنّما يضرّ نفسَه شحّها"

Anlamı: ”Ey Eba Zerr, çok mal sahibi olmanın zenginlik olduğunu mu düşünüyorsun?”. ‘Evet ey Allah’ın Resulü ‘ dedim. Buyurdu ki: “Az mal sahibi olmanın da fakirlik olduğunu mu düşünüyorsun?”. ‘Evet ey Allah’ın Resulü ‘ dedim. Buyurdu ki: “Zenginlik ancak gönül zenginliğidir, fakirlik de gönül fakirliğidir. Kimin gönlünde zenginlik varsa dünyada karşılaştığı şeyler ona zarar veremez. Kimin de gönlü fakirse çok dünyalık elde etmesi ona fayda vermez. Onun hasisliği artar ve nefsine zarar verir.”
Kaynak: İbni Hibban Sahih’inde.

Otuz Dokuzuncu Vasiyet: Allah’a Takva Göstermek
عن اَبي ذرّ (ض) قال: قلتُ يا رسول الله اَوْصِني. قال: "عليك بِتقْوى الله فإنّه رأس الأمرِ كلِّه". قلتُ يا رسول الله زِدْني قال: "عليكَ بِتِلاوةِ القرانِ فَاِنّه نور لك في الأرض و زهرٌ لك في السّماء"

Ebu Zerr’den mervidir: Ey Allah’ın Resulü, bana Vasiyet: ver dedim. Buyurdu ki Aleyhisselâm: “Allah’tan kork. Doğrusu bu, tüm işin başıdır.” ‘Devam et ey Allah’ın Resulü’dedim. Buyurdu Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Kur’an oku. Doğrusu O yeryüzünde senin için bir nur ve gökyüzünde senin için bir hazinedir.”
Kaynak: İbni Hibban Sahih’inde uzun bir hadisi şerif içinde zikreder.

Kırkıncı Vasiyet: Kur’an Okumanın Fazileti
إقْرأوا القرانَ فَاِنّه يأتي يوم القيامة شفيعا لِاَصحابِه. إقْرأوا الزهراويْنِ البقرة و ال عمران فَاِنّهما يأتيان يوم القيامة كاَنّهما غمامتان اَو غيابتان اَو كانّهما فِرْقان من طيرٍ صوافّ تحاجّان عن اَصحابهما. إقرأوا سورة البقرة فاِنّ اَخْذها بركات و ترْكها حسرة و لا تستطيعها البطلَة"

Ebu Ümame el-Bahiri’nin Nebi Aleyhisselâm’ı şöyle buyururken işittiği rivayet olunur: “Kur’an okuyunuz. O, Kıyamet Günü, okuyucusuna şefaatçi olur. Zehraveyni okuyunuz. Onlar Kıyamet Günü iki bulut gibi – veya iki gölge olarak – veya iki sıra kuş sürüsü gibi gelirler ve okuyucuları lehine mücadele ederler. Bakara Suresi’ni okuyunuz. Onu okumak bereket, terk etmek nedamettir. Batıl kişiler Ona güç yetiremez.”
Kaynak: Müslim

Not: Zehraveyn = Bakara ve Ali-İmran Sureleri

Muaviye bin Selam der ki: ‘Batıl kişilerden kastedilenlerin büyücüler olduğu bize ulaşmıştır.’

Ravi: Abdullah bin Amr bin As Radiyallahü Anh

يُقال لِصاحب القرانِ إقْرأ و ارْقَ و رتّل كما كنتَ تُرَتّل في الدّنيا فاِنّ مَنزِلَك عندَ آخر آيةٍ تقرأها

Anlamı: Kur’an ehline denir ki: ‘Oku ve yüksel. Dünyada ağır ağır okuduğun gibi oku. Senin makamın okuyacağın en son ayet mesabesindedir.

Kaynak: Tirmizi, İbni Mace, Ebu Davud, İbni Hibban Sahih’inde naklederler. Tirmizi hadisin hasen ve sahih olduğunu kaydeder.

Kırk Birinci Vasiyet: İnfak Yolları
عن انس بن مالك(ض) قال اَتى رجلٌ من تميمٍ رسولَ الله فقال يا رسول الله اِنّي ذو مال كثيرٍ و ذو اَهل و مال و حاضرةٍ فاخبِرْني كيف اَصنعُ و كيف اُنفقُ فقال رسول الله: "تُخْرِج الزكاة من مالكَ فاِنّها طهرَةٌ تطهِّرك و تصِل اَقرِباءَك و تعرِفُ حقّ المسكينِ و الجار و السّائل"

Enes bin Malik Radiyallahü Anh’dan mervidir: Temim’den bir adam Allah’ın Resulü Aleyhisselâm’a geldi ve dedi ki ‘Ey Allah’ın Resulü, ben çok mal sahibiyim. Ailem, malım, mülküm çoktur. Söyler misin ne yapayım? Nasıl infak edeyim?’. Rasulullah Aleyhisselâm buyurdu ki: “Malının zekâtını verirsin. Doğrusu o senin için temizliktir. Akrabalarına yardım eder, yoksulun, komşunun ve isteyenin hakkını tanırsın.”
Kaynak: Ahmed zikretti. Ravileri sahihtir.

Kırk İkinci Vasiyet: Yüce Allah’ın İzniyle Sıkıntıyı Giderme Ve Borçtan Kurtulma Duası
عن اَبي سعيد الخدريّ (ض) قال دخل رسولُ الله (ص) ذات يومٍ المسجدَ فإذا هو برجلٍ مِن الاَنصارِ يقالَُ له اَبو اُمامةَ جلاسا فيه فقال: "يا اَبا اُمامةَ ما لي اَراكَ جالسا في المسجدِ في غيرِ وقت صلاة؟". قال: هموم لَزِمَتني و ديون يا رسول الله. قال: "اَفلا اُعلّمك كلاما اذا قلتَه اذهب الله عزّ و جلّ همّك و قضى عنك ديْنَكَ ؟". قال بلى يا رسول الله. قال: "قل اذا اَصبحْتَ و اِذا اَمسيْتَ اللهمّ اِنّي اَعوَذ بك من الهمّ و الحَزَنِ و اَعوذ بك مِن العجْزِ و الكسَلِ و اَعوذ بك من البخل و الجبْن و اَعوذ بك من غَلَبَة الدَّيْنِ و قهْر الرّجالِ". قال فعلتُ ذلك فَاَذهب اللهُ عزّ و جلّ همّي و قضى عَنّي دَيْني

Ebu Said el-Hudri Radiyallahü Anh’dan mervidir: Allah’ın Resulü Aleyhisselâm bir gün mescide geldi. Ensardan Ebu Ümame oradaydı. Hz. Peygamber Aleyhisselâm buyurdu ki: “Ey Eba Ümame, namaz vakti olmadığı halde seni mescitte görmemin sebebi nedir?”. Dedi ki: ‘Sıkıntı ve borçlar sardı beni ey Allah’ın Resulü’. Buyurdu ki Aleyhisselâm : ”Sana, okuduğun zaman Allah’ın sıkıntını giderip borcunu ödeyeceği bir dua öğreteyim mi?”. ‘Evet ey Allah’ın Resulü’dedi. Buyurdu ki Aleyhisselâm : “Sabah ve akşam de ki: Allah’ım, sıkıntı ve üzüntüden Sana sığınırım. Acizlik ve tembellikten Sana sığınırım. Cimrilik ve korkaklıktan Sana sığınırım. Borcun bana galebe çalmasından ve insanların kahrından Sana sığınırım.”. Ebu Ümame daha sonra der ki: ‘Bunu yaptım. Allah sıkıntımı giderdi ve beni borçtan kurtardı.’
Kaynak: Ebu Davud Ebu Said’den Radiyallahü Anh

Kırk Üçüncü Vasiyet: Uyumadan Önce Okunacak Dua

Ravi: Ebu Umare el-Bera bin Azib Radiyallahü Anh
يا فلانُ، إذا أوَيتُ إلى فراشِكَ فقل اللهمّ اَسْلمتُ نفسي اليكَ و وجّهت وجهي اليكَ و فوّضتُ اَمري اِليكَ و اَلْجأتُ ظَهري اِليك رغبَةً و رهبةً اِليك. لا ملجَأ و لا مَنْجى منك اِلّا اِليك. امنت بكتابك الّذي اَنزلتَ و بنبيّك الّذي اَرسلتَ. فَاِنّك اِنْ متّ من ليلتكَ متّ على الفطرةِ و اِن اَصبحتَ اَصَبتَ خيرا

Anlamı: Ey fulan, yatağına girince de ki: ‘Allah’ım, nefsimi Sana teslim ediyorum. Yüzümü Sana dönüp işimi Sana ısmarladım. Seni umarak ve Senden korkarak sırtımı Sana yasladım. Sen’den başka ne sığınılacak ne de kurtuluşa erilecek yer vardır. Sığınılacak sadece Sen’sin. İndirdiğin Kitabına iman ettim. Gönderdiğin Peygamberine iman ettim.’. Bunları der ve o gece ölürsen fıtrat üzere ölmüş olursun. Sabaha erişirsen hayırla sabahlamış olursun.
Kaynak: Müttefakun aleyh

Ravi: Ebu Said el-Hudri Radiyallahü Anh

مَن قال حين يأوي اِلي فراشه اَستغفر الله الّذي لا اله الّا هو الحيّ القيّوم و اَتوب اليه غُفِرت له ذنوبه و اِن كانت مِثْلَ زَبَد البحرِ و اِن كانت عدد ورقِ الشّجَر و اِن كانت عدَدَ رَمْلٍ عالِجٍ و ان كانت عدَدَ اَيّام الدّنيا

Anlamı: Kim yatağına girince : ‘Kendisinden başka ilah olmayan Hayy ve Kayyum olan Allah’tan bağışlanma dilerim ve O’na tövbe ederim’derse deniz köpüğü kadar da olsa, ağaçların yaprakları kadar da olsa, kum yığınları kadar da olsa, dünya günleri sayısınca da olsa günahları bağışlanır.
Kaynak: Tirmizi
Ravi: Enes bin Malik Radiyallahü Anh

مَن قال إذا أوى إلى فراشه الحمد لله الّذي كفاني و اواني و الحمد لله الّذي اَطعمني و سقاني و الحمد الله الّذي منّ علَيّ فَاَفضَلَ فقد حمد الله بجميع محامِد الخلقِ كلّهِم

Anlamı: Kim yatağına girince : ‘ Bana yeten ve beni koruyan Allah’a hamd olsun. Beni yediren, içiren Allah’a hamd olsun. Bana ikram ve ihsan eden Allah’a hamd olsun’derse tüm mahlûkatın hamd cümlelerinin hepsiyle hamd etmiş olur.
Kaynak: Beyhaki

Kırk Dördüncü Vasiyet: Uykusuzluk Çekenlere
عن زيد بن ثابت (ض) قال: شكوتُ اِلى رسول الله اَرَقا اَصابَني فقال: "قل اللهمّ غارت النّجومُ و هدأت العيونُ و اَنتَ حيّ قيّوم لا تأخُذك سِنة و لا نوم. يا حيّ يا قيّوم أهْدِأ لَيلي و اَنَمْ عيْني". فقلتُها فاذهب الله عزّ و جلّ عنّي ما كنت اَجِدُ

Zeyd bin Sabit’ten mervidir: Bana isabet eden uykusuzluğu Allah’ın Resulü’ne Aleyhisselâm şikâyet ettim. Buyurdu Aleyhisselâm: “Deki: ‘Allah'ım! Yıldızlar battı ve gözler huzura erdi. Sen Hayy ve Kayyum’sun. Seni ne uyuklama tutar ne de uyku. Ya Hayy, ya Kayyum, gecemi huzurlu kıl. Gözlerimi uyut.”. Bunları söyledim ve Allah (C.C) beni uykusuzluktan kurtardı.
Kaynak: İbnus-Seyy

اللهمّ ربّ السّموات السّبع و ما اَظَلّت و ربّ الأرضيِنَ و ما اَقلّت و ربّ الشياطينِ و ما اضَلّت كُنْ لي جارًا مِن شرّ خَلْقِكَ كلّهم جميعا اَن يفْرُط عليّ اَحَد منهم اَو اَن يطغى عزّ جارك و جلّ ثناؤك

Allah’ın Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellem şiddetli uykusuzluk çeken Halid bin Velid’e Radiyallahü Anh şunu öğretti: “Allah’ım, Yedi göğün ve gölgelediklerinin Rabbi, yerlerin ve taşıdıklarının Rabbi, şeytanların ve saptırdıklarının Rabbi, tüm mahlûkatının şerrine karşı onlardan kimsenin bana taşkınlık ve zulüm yapmaması için benim komşum ol. Sen’in komşuluğun ne yüce ve övgün ne büyüktür!”
Bir rivayette de : “İsmin kutsaldır ve Sen’den başka ilah yoktur” diye geçer.
Kaynak: Tirmizi, Taberani

Kırk Beşinci Vasiyet: İnsanların En Faziletlisi
قال رجل: اَيّ النّاس اَفضل يا رسولَ اللهِ ؟. قال: "مُؤمن مجاهد بنفسِه و ماله في سبيل الله". قال ثمّ مَنْ؟ قال: "رجُل معتَزل في شِعْبٍ مِن الشّعابِ يعبد ربّه." و في رواية: "يَتّقي اللهَ و يدَع النّاسَ مِن شرّه"

Ebu Said el-Hudri Radiyallahü Anh’dan mervidir: Adamın biri dedi ki: İnsanların hangisi daha faziletlidir ey Allah’ın Resulü? Buyurdu ki Aleyhisselâm : “Nefsiyle ve malıyla Allah yolunda cihat eden bir mümindir.”. Adam dedi ki: Sonra kim? . Buyurdu ki Aleyhisselâm : “Bir dağ köşesine çekilip Rabbine kulluk edendir.”. Bir rivayette de : “Allah’tan sakınıp insanlara zararı olmayandır” diye geçer.

Kaynak: Şeyhan

وشك اَن يكونَ خيرُ مالِ المسلمِ غَنَمًا يتَتَبّعُ بها شعف الجبالِ و مواقِعَ القطرِ يفِرّ بدِينِه مِن الفِتَنِ

Yine O’ndan mervidir: Rasulullah Aleyhisselâm buyurdu ki: “Müminin en hayırlı malı sanki de dini ile fitnelerden kaçarak dağ başlarına ve yağmurlu arazilere gittiği koyunlarıdır.”

Kaynak: Buhari

Kırk Altıncı Vasiyet: Meclisin Keffareti

Ravi: Ebu Hureyre Radiyallahü Anh
مَن جلس مجلسا كثُرَ فيه لغطه فقال قبل اَن يقوم من مجلِسه ذلك : سبحانك اللهمّ و بحمدكَ اَشهد اَن لا اله الّا اَنت اَستغفركَ و اتوب اليكَ اِلّا غُفِرَ له ما كان في مجلِسه ذلكَ

Anlamı: Kim bir mecliste oturur da orada çok hata olur ve o bu meclisten kalkmadan önce ‘Allah’ım, Seni tenzih ederim ve Sana hamd ederim. Sen’den başka ilah olmadığına şahadet ederim. Sen’den bağışlanma diler ve Sana tövbe ederim’derse o mecliste yaptığı kusurları affolur.

Kaynak: Ebu Davud, Tirmizi kendi lafzıyla, Nesai, İbni Hibban Sahih’inde, Hakim zikrederler.

Kırk Yedinci Vasiyet: Tesbihin Fazileti

Ravi: Ebu Zerr Radiyallahü Anh
اَلا اُخبرك بِاَحبّ الكلام اِلي الله قلت يا رسول الله اخِبِرني بِاَحبّ الكلام الى الله فقال: "اِنّ اَحَبّ الكلام الي الله سُبحان الله و بحمده"
Anlamı: “Sözlerin Allah’a en sevimli gelenini bildirmeyeyim mi Sana?”. Dedim ki: ‘ sözlerin en sevimli geleninin bana bildir ey Allah’ın Resulü’. Buyurdu Aleyhisselâm: “Sözlerin Allah’a en sevimli geleni ‘Subhanallahi ve bi hamdihi’‘dir.”
Kaynak: Müslim, Nesai

سُئِل : اَيّ الكلام اَفضلُ قال (ص): "ما اصطفى الله لِملائكته اَو لِعباده سبحان الله و بحمده

Müslim’in bir rivayetine göre Allah’ın Resulü’ne Aleyhisselâm soruldu: ‘Hangi söz daha efdaldir?’. Buyurdu ki Aleyhisselâm : “Allah’ın melekleri için ya da kulları için seçtiği ‘Subhanallahi ve bi hamdihi’‘dir.”

Ravi: Abdullah bin Amr Radiyallahü Anh
مَن قال سبحان الله و بحمده غُرِسَت له نخْلة في الجنّة
Anlamı: Kim ‘Subhanallahi ve bihamdihi’derse Cennet’te onun için bir hurma ağacı dikilir.
Kaynak: Sağlam isnatla Bezzaz kaydeder.

Ravi: Ebu Hureyre Radiyallahü Anh
كلمتان خَفيفتان على اللّسانِ ثَقيلتان في الميزان حَبيبتان اِلي الرّحمنِ سبحان الله و بحمده سبحان الله العظيم

Anlamı: Söylenmesi dile kolay, mizanda ağır, Rahman’a sevimli iki söz vardır: ‘Subhanallahi ve bi hamdihi’ve ‘Subhanallahil Azim’.
Kaynak: Buhari, Müslim, Tirmizi

Kırk Sekizinci Vasiyet: Seyyidül-İstiğfar

Ravi: Şeddad bin Evs Radiyallahü Anh

Anlamı: Seyyidül istiğfar, kişinin şunu söylemesidir:
اللهمّ اَنْتَ رَبّي لا اله الّا اَنتَ، خَلَقْتَنِي وَ اَنا عَبْدُك، وَ اَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَ وَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ، اَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ، اَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَي وَ اَبُوءُ بِذَنْبي. فَاغْفِرْ لي، فَاِنّهُ لَا يَغْفِرُ الذّنُوبَ اِلّا اَنِتَ
Kim bunu gündüz kesin inanarak okur da akşama ermeden ölürse Cennet ehlinden olur. Kim de bunu kesin inanarak geceleyin okur da sabaha ermeden ölürse yine o da Cennet ehlinden olur.
Kaynak: Buhari

Kırk Dokuzuncu Vasiyet: Cennet Bitkileri
عن اَبي هريرة (ض) اَنّ النّبيّ مَرّ به و هو يغرِس غرسًا فقال: "يا اَبا هريرةَ ما الّذي تغْرِسُ ؟". قلتُ: غِراسًا. قال: "اَلا اَدُلّكَ على غِراسٍ خَيْرَ مِن هذا ؟ سبحان الله و الحمد لله و لا اله الّا الله و الله اَكبرُ تُغْرَسُ لَكَ بِكُلّ واحدٍ شَجَرَةٌ في الجنّةِ"

Ebu Hureyre’den Radiyallahü Anh rivayet olunduğuna göre Nebi Aleyhisselâm ağaç dikmekte olan kendisine (Ebu Hureyre’ye) uğradı ve sordu: “Ne dikiyorsun Ya Eba Hureyre?”. Dedim ki: ‘Fidan’. Buyurdu ki Aleyhisselâm: “Sana bundan daha hayırlı bir ağaç göstereyim mi? Subhanallahi vel-hamdu lillahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber. Her cümle için Cennet’te sana bir ağaç dikilir.”
Kaynak: İbni Mace hasen isnatla ve kendi lafzıyla, Hakim sahih isnatlıdır diyerek kaydederler.

Ellinci Vasiyet: Akrepten Korunma
جاء رجل الى النّبيّ (ص) فقال يا رسول الله ما لقِيتُ من عقرب لَدَغَتني البارحة. فقال: "اَما لَو قلتَ حين اَمسيتَ اَعوذ بكلمات الله التّامّاتِ مِن شرّ ما خلَقَ لمْ تضُرّك"

Ebu Hureyre’den Radiyallahü Anh mervidir: Bir adam Nebi Aleyhisselâm’a gelip dedi ki: ‘Ey Allah’ın Resulü, dün gece beni bir akrep soktu.’. Buyurdu ki Aleyhisselâm: “Akşama erince ‘Yarattıklarının şerrinden Allah’ın tam kelimelerine sığınırım’dersen sana zarar vermez.”
Kaynak: Malik, Müslim, Tirmizi

مَن قال حين يُمسي ثَلا ث مرّات اَعوذ بكلمات الله التّامّات مِن شرّ خلقَ لم تضُرّه حُمّة تلك الليلة

Lafzı şöyledir: ‘Kim akşama erince üç defa ‘Yarattıklarının şerrinden Allah’ın tam kelimelerine sığınırım’derse o gece zehirli hayvan sokması ona zarar veremez.

Süheyl dedi ki: Ailemiz bunu öğrendi ve her gece söylediler. Bir defa içlerinden bir cariye zehirli hayvan tarafından sokuldu fakat hiç acı hissetmedi.

Zehirli Hayvan Sokmasına Fatiha Suresi İle Rukye Yapmak
اِنطلق نفر من اَصحاب رسول الله في سفرةٍ سافروها حتّى نزلوا على حيّ من اَحياء العربِ. فاستضافوهم فاَبَوْا اَن يُضيّفوهم فلُدِغَ سيّدُ ذلك الحيّ. فسَعَوْا له بكلّ شيءٍ لا يَنفعُه شيءٌ. فقال بعضهم لَو اَتَيتم هؤلاء الرّهط الّذين نزلوا لعلّهم اَن يكون عندهم بعض شيء فَاَتَوْهم فقالوا يا اَيّها الرّهط اِنّ سَيّدَنا لُدِغ و سَعَينا له بكلّ شيءٍ لا ينفعه شيء، فهل عند اَحَدِكم مِن شيء ؟. قال بعضهم اِنّي و الله لارْقي و لكن و الله لقد استضفناكم فلم تضيّفونا. فما اَنا براقٍ لكم حتّى تجْعَلو ا لنا جُعلا فصالحوهم على قطيع مِن الغنمِ فانطلَقَ يدخُل عليه يقْرأ الحمد لله ربّ العالمين فَكَاَنّما نشِط مِن عِقال فَانطلق يمشي وما به غلبة فاَوفوهم جُعلهم الّذي صالحوهم عليه و قال بعضهم: اِقسموا، فقال الّذي رقى لا تفعلوا حتّى نأتيَ النّبيّ فنذكر له الّذي كان فننظرَ الّذي يأمرنا فقدِموا على النّبيّ فذكروا له فقال: "و ما يُدْريك اَنّها رُقية ؟" ثمّ قال: "قد اَصبتُم اِقسِمو ا و اضرِبوا لي معكم سهما" و ضحك النّبيّ"

Ebu Said el-Hudri Radiyallahü Anh’den mervidir: Rasulullah Aleyhisselâm’ın ashabından bir grup yola çıktı. Bir Arap bölgesine geldiler ve konuk edilmek istediler. Fakat bölgedekiler buna yanaşmadılar. Mıntıkanın efendisini yılan soktu. Çok şey denediler fakat fayda etmedi. Bazıları dedi ki: ‘Şu yolcu konuklara varalım, belki onlardan bir fayda buluruz.’. Geldiler ve dediler ki: ‘Ey topluluk, ağamızı yılan soktu. Çok şey denedik ama fayda vermedi. Sizden bir şey yapabilecek biri var mı ?’. Ashaptan biri dedi ki: ‘ Vallahi ben rukye yaparım. Fakat sizden konukluk istedik kabul etmediniz. Bize ücret ödemezseniz bu rukyeyi yapmam.’. Bir koyun sürüsüne anlaştılar. Sahabi gitti ve adama ‘Fatiha Suresi’‘nin tamamını okudu. Adam sanki bağlarından kurtulmuş gibi oldu, canlandı ve ağrısız, acısız yürümeye başladı. Va’dettikleri ücreti ödediler. Kimi sahabiler dedi ki: ‘Paylaşın sürüyü’. Rukye yapan sahabi dedi ki: ‘Nebi Aleyhisselâm’a varıp olayı anlatana ve emirlerini alana kadar bir şey yapmayın.’. Nebi Aleyhisselâm’a geldiler ve olayı anlattılar. Buyurdu ki Aleyhisselâm: “Fatiha’nın rukye olduğunu nereden bildin?”. Sonra ilave etti: “İsabet etmişsiniz. Paylaşın ve sizle beraber Bana da bir pay verin.” Ve Nebi Aleyhisselâm güldü.

Kaynak: Bu, Buhari rivayetinin lafzıdır ve rivayetler içinde en tamam olanı da budur.

Elli Birinci Vasiyet: Allah’ın İzni İle Borçtan Kurtulmak Ve Rızkı Genişletmek
عن عائشةَ (ض) قالت دخل عليّ اَبو بكرٍ الصّدّيق فقال سمعتُ مِن رسولِ الله دُعاءً علّمَنِيه فقلتُ ماهو ؟ قال: كان عيسى بن مريمَ يُعَلّم اَصحابَه قال: لو كان على اَحَدِكم جَبَلُ ذهب دَيْنا فدعا الله بذلك لقضاه عنه. ' اللهمّ فارجَ الهمّ، كاشفَ الغَمّ، مُجيب دعوةِ المُضْطرّينَ، رحمن الدّنيا و الاخرة، و رحيمَهما، اَنتَ ترْحَمُني فارْحَمني برحمةٍ تُغنِيني بها عن رحمة مَن سِواكَ'. قال اَبو بَكر (ض) : فكنت اَدعو الله بذلك فاتاني الله بفائدةٍ فقُضي عنّي دَيْني

Hz. Aişe’den Radiyallahü Anh mervidir: Hz. Ebu Bekir es-Sıddık Radiyallahü Anh yanıma gelerek dedi ki: ‘Allah’ın Resulü’nden bir dua işittim. Onu bana öğretti’. Dedim ki : ‘Nedir?’. Dedi ki: ‘Meryem oğlu İsa ashabına şunu öğretirdi: Bu duayı ‘Sizden birinin bir dağ kadar altın borcu olsa da Allah’a şöyle dua etse Allah ona borcunu ödetir.’: “Allah’ım! Sıkıntıyı kaldıran, gamı gideren, darda kalmışların duasına icabet eden, dünya ve Ahiret’in Rahmanı ve ikisinin Rahimi, Sen bana merhamet edersin. Bana beni Sen’den başkasının merhametinden kurtaracak rahmet ile merhamet et.”. Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh dedi ki: ‘Allah’a böyle dua ediyordum. Allah fayda verdi ve borcumdan kurtuldum.’

قالت عائشة: فكنت اَدعو بذلك الدّعاء فما لبِثتُ اِلّا يسيرا حتّى رَزَقَنِيَ الله رِزْقا ما هو بِصَدَقَةٍ تُصَدّقَ بها عَلَيّ و لا ميراثٍ وَرِثتُه فقضى اللهُ عنّي دَيْني و قسّمْتُ في اَهلي قِسما حسنا و حلّيتُ ابنَةَ عبد الرّحمن بثلاثِ اَواقٍ مِن وَرِقٍ و فضلَ لَنا فضلٌ حَسَن
Hz. Aişe buyurur ki: ‘Bu dua ile dua ediyordum. Hep kolaylık gördüm. Allah rızkımı verdi. Bu bana verilen bir sadaka veya aldığım bir miras değildi. Allah borcumu giderdi. Aileme güzelce taksim ettim. Abdurrahman’ın kızına üç gümüş para verdim. Güzel bir ihsan sardı bizi.”
Kaynak: Bezzar, Hakim, Esbehani. Hakim isnadın sahih olduğunu kaydeder.

قال النّبِيّ (ص): "يا معاذ، اَلا اُعَلّمُك دعاءً تدعو به لَو كان عليك مِنَ الدّين مثلُ صبيرٍ اَدّاه الله عنكَ فادْعُ اللهَ يا معاذ. قل اللهمّ مالك الملكِ تُؤتي الملكَ من تشاءُ، و تنزع الملكَ ممّن تشاء، و تُعِزّ مَن تشاء، و تُذِلّ مَن تشاء، بِيَدِك الخيرُ. اِنّك على كلّ شيءٍ قديرٌ. تولج الّيلَ في النّهارِ و تولِجُ النّهار في اللّيلِ و تُخرجُ الحيّ مِن الميّتِ و تُخْرِج المَيّتَ مِن الحيّ، و ترزُقُ مَن تشاءُ بِغَير حساب. رحمن الدّنيا و الاخرة و رحيمهما تعطي مَن تشاء منها و تمنعُ من تشاءُ ، اِرحمني رحمةً تُغنيني بها عن رحمةِ مَنْ سِواكَ"
Nebi Aleyhisselâm buyurdu ki: “Ey Muaz, sana bir dua öğreteyim mi ki Sabir Dağı kadar borcun olsa Allah onu giderir? Allah’a dua et ve de ki Ey Muaz: ‘Allah’ım! Mülkün maliki, mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden çeker alırsın, dilediğini aziz edersin ve dilediğini de zelil. Hayır Sen’in elindedir. Doğrusu Sen her şeye kadirsin. Geceyi gündüze katarsın ve gündüzü de geceye. Ölüden diriyi çıkarırsın ve diriden de ölüyü. Ve Sen dilediğini hesapsız rızıklandırırsın. Dünya ve Ahiret’in Rahmanı ve ikisinin Rahimi, onları dilediğine verirsin ve dilediğine vermezsin. Bana beni başkalarının merhametinden kurtaracak rahmetinle merhamet et.”
Kaynak: Taberani Muaz Radiyallahü Anh’dan.

Elli İkinci Vasiyet: Hayır Yolunda İnfak
و عن عبد الله بن عمرو بن العاص اَنّ رجلا سَاَل رسول الله اَيّ الإسلام خير؟ قال: "تُطعِم الطّعامَ و تقرأ السّلام على من عرفتَ و من لم تعرِفْ"

Abdullah bin Amr bin As’dan Radiyallahü Anh rivayet olunduğuna göre adamın biri Allah’ın Resulü’ne Aleyhisselâm sordu: ‘İslam’da hayırlı şeyler nelerdir?’. Buyurdu ki Aleyhisselâm: “Yemek yedirirsin, tanıyıp tanımadığına selam verirsin.”
Kaynak: Şeyhan
Ravi: Ebu Hureyre Radiyallahü Anh

ما مِن يومٍ يُصبح العباد فيه اِلّا ملكَانِ ينزلان فيقولُ اَحَدُهما اللهمّ اَعْطِ مُنفقا خَلفا و يقول الاخر اللهمّ اَعْطِ مُنْسِكا تَلَفًا

Anlamı: Kulların sabahladığı her gün iki melek iner ve biri der ki: ‘Allah’ım! İnfak edene nesil ver.’. Diğeri de der ki: ‘Allah’ım! İnfak etmeyip elinde tutanın malını telef et.’
Kaynak: Müttefakun aleyh

Ravi: İbni Mesud Radiyallahü Anh

لا حسدَ اِلّا في اثنتينِ رجل اتاه الله مالا فسلّطه على هلكته في الحقّ، و رجل اتاه الله حِكمة فهو يقضي بها و يعلّمُها

Anlamı: Sadece iki kimseye gıpta edilir: Allah’ın mal verip Hak yolunda harcamaya muktedir kıldığı adama ve Allah’ın hikmet verip onunla hükmeden ve onu öğreten adama.

اَيّكم مال وارثِه احبّ اِليه من ماله ؟". قالوا يا رسول الله ما منّا اَحد اِلّا مالُه اَحبّ اِليه. قال: "فَاِنّ مالَه ما قدّم، و مال وارثِه ما اَخّرَ"

Yine O’ndan (İbni Mesud Radiyallahü Anh) mervidir: Allahın Resulü Aleyhisselâm buyurdu: “Hanginize varisinin malı kendi malından daha sevimlidir?”. Dediler ki: ‘Ey Allah’ın Resulü, içimizden herkesin malı kendine daha sevimlidir.’. Buyurdu Aleyhisselâm: “Onun malı önden sunduğudur, varisinin malı ise ertelediğidir.”
Kaynak: Buhari

Ravi: Adiyy bin Hatem
اِتّقوا النّار و لَوْ بِشقّ تمرةٍ
Anlamı: Yarım hurma ile de olsa ateşten korununuz.
Kaynak: Müttefakun aleyh

Ravi: Ebu Hureyre Radiyallahü Anh
قال الله تعالى : "اَنفِق يا ابنَ ادمَ يُنفَقْ عليكَ"
Anlamı: Yüce Allah buyurdu : ‘Ey Âdemoğlu, infak et ki sana da infak edilsin.’
Kaynak: Müttefakun aleyh

Elli Üçüncü Vasiyet: Sabahleyin, Akşamleyin Ve Evden Çıkarken Söyleyeceğin Şeyler
عن اَبي هريرة اَنّ ابا بكر الصّدّيقَ قال يا رسول الله مُرني بكلمات اَقولهنّ اِذا اصبحتُ و اذا اَمسيتُ قال: "قل اللهمّ فاطِرَالسّمواتِ و الأرضِ، عالم الغيبِ و الشّهادةِ، ربّ كلِّ شيءٍ و مَليكَه، اَشْهدُ انْ لا اله الّا اَنتَ اَعوذ بك من شرّ نفسي و من شرّ الشّيطانِ و شِرْكِه". قال: "قُلها اِذا اصبحت و اذا امسيت و اذا اَخَذْت مضْجَعك"
Ebu Hureyre’den Radiyallahü Anh mervidir: Ebu Bekir es-Sıddık Radiyallahü Anh dedi ki: ‘Ey Allah’ın Resulü, bana sabah ve akşam söyleyebileceğim sözler öğret.’. Buyurdu ki Aleyhisselâm: “De ki: ‘Allah’ım! Göklerin ve yerin Yaratıcısı, gaybı ve aşikârı bilen, her şeyin Rabbi ve sahibi, Sen’den başka ilah olmadığına şahadet ederim. Nefsimin şerrinden, Şeytan’ın şerrinden ve şirkinden Sana sığınırım.’. Buyurdu ki Aleyhisselâm: “Bunu sabaha erişince, akşama erişince ve yatağına girince söyle.”

Kaynak: Ebu Davud, Tirmizi hadis sahihtir diyerek naklettiler.

بسم الله توكّلتُ على اللهِ اللهمّ اِنّي اَعوذ بك اَن اَضِلّ اَو اُضَلّ اَو اَزِلّ اَو اُزَلّ اَوْ اظّلِم اوْ اُظلَمَ اَوْ اَجْهلَ اَوْ يُجهَلَ علىّ

Müminlerin annesi Ebu Seleme Radiyallahü Anh ‘dan rivayet olunduğuna göre Nebi Sallallahü Aleyhi Vesellem evinden çıkarken şöyle söylerdi: “Allah’ın adıyla, Allah’a tevekkül ettim. Allah’ım! Saptırmaktan veya saptırılmaktan veya ayağımın kaymasından veya ayak kaydırmaktan veya zulmetmekten veya zulme uğramaktan veya cahilce davranmaktan veya bana cahilce davranılmasından Sana sığınırım.”
Kaynak: Hadis sahihtir. Ebu Davud ve Tirmizi sahih isnatlarla zikretmişlerdir.

Ravi: Enes Radiyallahü Anh
مَن قال ۔ يعني اِذا خرج من بيته ۔ بسم الله توكّلت على الله لا حول و لا قوّة الّا باللهِ يقال له هُدِيتَ و كُفيتَ و وُقيتَ و تنحّى عنه الشّيطانُ

Anlamı: Kim evinden çıkınca ‘Allah’ın adıyla, Allah’a tevekkül ettim. Allah’tan başka güç ve kuvvet yoktur’derse ona ‘Hidayet olundun, kifayet olundun ve korundun’denir ve Şeytan ondan uzaklaşır.
Kaynak: Ebu Davud, Tirmizi

قال رسول الله (ص) لفاطمَة (ض): "ما يمنعكِ اَن تسمعي ما اُوصيكِ به ؟ اَن تقولي اِذا اَصبحتِ و اذا اَمسيتِ يا حيّ يا قيّومُ برحمتكَ اَستغيثُ اَصْلِح لي شأني كُلّه و لا تكِلني اِلى نفسي طرفة عينٍ

Enes bin Malik’ten Radiyallahü Anh rivayet olunduğuna göre Allah’ın Resulü Aleyhisselâm H.z Fatma Radiyallahü Anh ‘ya buyurdu ki: “Dinle beni Sana Vasiyet: vereyim. Sabahlayınca ve akşamlayınca de ki: ‘ Ya Hayy, Ya Kayyum, rahmetinle yardım diliyorum. Tüm işimi Salih kıl. Bir an bile beni nefsime bırakma’.”
Kaynak: Nesai, Bezzar sahih isnatla

Elli Dördüncü Vasiyet: Emirlik İsteme

Ravi: Ebu Said Abdurrahman bin Semure Radiyallahü Anh
يا عبد الرحمن بن سمرة لا تسال الاِمارةَ فَاِنّك اِن اُعطيتَها مِن غيرِ مَسْألة اُعِنتَ عليها و اِنْ اُعطيتَها عن مسْاَلة وُكِلْتَ اِليها و اذا حلفتَ على يمينٍ فراَيتَ خيرا منها فاْت الّذي هو خير و كفِّر عن يمينِكَ

Anlamı: Ey Abdurrahman bin Semure, emirlik isteme. Eğer sen istemeden o sana verilirse yardımcı olunursun. İsteyerek alırsan ona vekil kılınırsın. Antlaşma ile gelirsen onun hayırlısını görürsün. Öyleyse en hayırlısını yap ve yeminini yerine getir.
Kaynak: Şeyhan

و عن اَبي ذرّ (ض) قال قلتُ يا رسول الله َالا تَستعْمِلْني فضربَ بيدِه على مَنْكَبي ثمّ قال: "يا ابا ذرّ، اِنّك ضعيف و اِنّها اَمانة و اِنّها يوم القيامة خزْي و ندامة اِلّا مَن اَخَذها بِحَقّها و اَدّى الّذي عليه فيها"
Ebu Zerr’den mervidir: Dedim ki: ‘Ey Allah’ın Resulü, Bana yöneticilik görevi vermeyecek misin?’. Bunun üzerine O Aleyhisselâm elini omzuma vurdu ve sonra dedi ki: “Ey Eba Zerr, Doğrusu Sen zayıfsın. O emanettir ve o (yöneticilik) Kıyamet Günü hakkıyla ve tam eda edemeyenler için perişanlık ve pişmanlıktır.”
Kaynak: Müslim

Ravi: Ebu Hureyre Radiyallahü Anh
اِنّكم ستحرصون على الاِمارة و ستكونُ ندامةً يوم القيامة
Anlamı: Siz, emir olmaya hırslısınız. O (emirlik) Kıyamet Günü pişmanlık olacak.
Kaynak: Buhari

Raviler: Ebu Said ve Ebu Hureyre Radiyallahü Anh

ما بعث الله من نبيّ و لا اسْتخلفَ مِن خليفة اِلّا كانت له بِطانتانِ بطانة تأمرُه بالمعروفِ و تحضّه عليه، و بطانة تأمره بالشّرّ و تحضّه عليه و المعصومُ من عصَمَ اللهُ

Anlamı: Allah’ın gönderdiği her Nebi’nin ve her vazifeli kıldığı halifenin mutlaka kendisine iyiliği emredip, iyiliğe teşvik eden ve kendisine şerri emredip şerre teşvik eden iki çevresi olur. Günahsız olan kişi Allah’ın koruduğu kişidir.
Kaynak: Buhari

Ravi: Hz. Aişe Radiyallahü Anh
ِاذا اراد الله بالاَميرِ خيرا جعل له وزير صِدقٍ، اِن نَسِيَ ذكّره و اِنْ ذكر اَعانه و اِذا اراد به غيرَ ذلك جعل له وزيرَ سوءٍ اِن نسِي لَم يُذكّره و اِنْ ذكر لَم يُعِنه

Anlamı: Allah, bir emir hakkında hayır murat edince ona dürüst bir vezir (yardımcı) verir. Kendisi unutunca veziri hatırlatır ve kendisi hatırlayınca da veziri ona yardım eder. Allah bir Emire de hayır dışında bir şey irade kılınca ona kaypak bir vezir verir. Unutunca hatırlatmaz ve hatırlayınca da yardım etmez.

Kaynak: Ebu Davud Müslim’in şartlarına göre sağlam bir isnatla kaydeder.

Elli Beşinci Vasiyet: : Sokaklarımıza Mescit Kurmamız
عن عائشةَ (ض) قالتْ: اَمَرَنا رسولُ اللهِ بِبِناء المساجِد في الدّورِ و اَنْ تُنَظَّفَ و تُطَيّبَ
Hz. Aişe’den Radiyallahü Anh mervidir: Allah’ın Resulü Aleyhisselâm bize sokağımızda mescit edinmemizi, orayı temizlememizi ve güzelleştirmemizi emretti.
Kaynak: Ahmed, Tirmizi, hadis sahihtir diyerek Ebu Davud

اَمَرَنا رسولُ الله اَن نتّخِذَ المساجدَ في دِيارنا و اَمَرَنا اَنْ نُنُظِّفَها

Semure bin Cündep’ten Radiyallahü Anh mervidir: Allah’ın Resulü bize sokaklarımızda mescitler edinmemizi ve onları temiz tutmamızı emretti.
Kaynak: Ahmed, hadis sahihtir diyerek Tirmizi

Son Vasiyet:

Bu mübarek Öğüt’leri efendimiz İbrahim Aleyhisselâm ’ın aşağıda geldiği üzere efendimiz Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem’in ümmetine yaptığı Öğüt’le bitiriyorum;

لَقيتُ اِبراهيم عليه السّلامُ لَيلةَ اُسْرِيَ بي فقال: "يا محمّد أقْرِئْ اُمّتَكَ مِنّي السّلامَ و اَخْبِرهم اَنّ الجنّة طيّبةُ التّربَةِ، عذبةُ الماءِ، و اَنّها قِيعان و انّ غِراسَها سبحان الله و الحمد لله و لا اله الّا الله و الله اكبر

İbni Mesud’dan Radiyallahü Anh rivayet olunduğuna göre Allah’ın Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdu: “İsra gecesi İbrahim Aleyhisselâm ile karşılaştım. Bana dedi ki: “Ya Muhammed ümmetine benden selam söyle ve onlara haber ver ki Cennet’in toprağı temiz, suyu tatlı, arazisi düzdür ve bitkileri ‘Subhanallahi velhamdulillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber’dir.

Kaynak: Tirmizi, Taberani es-Sağîr’de ve el-Evsat’ta

و زاد: و لا حول و لا قوّة الّا بالله

Ve ekledi: “Ve-l havle vela kuvvete illa billâh.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis