İstiğfar İklimi
İstiğfar
İklimi
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Onlar, bir kötülük yaptıkları veya kendilerine zulmettikleri zaman,
Allâh’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe ve istiğfâr ederler. Zâten
günahları Allâh’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar işledikleri
günahta bile bile ısrâr etmezler.” (Âl-i İmrân, 135)
Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular:
“Allâh Teâlâ, gündüz günah işleyenin tevbesini kabûl etmek için geceleyin
elini açar. Geceleyin günah işleyenin tevbesini kabûl etmek için de gündüz
elini açar. Güneş battığı yerden doğuncaya, yâni kıyâmete kadar bu böyle devâm
edip gider.” (Müslim, Tevbe, 31)
Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri ilâç yaparken rastladığı bir hekime:
“–Ey hekim! Sende benim hastalığıma da ilâç var mı?” dedi.
Hekim:
“–Hastalığın nedir?” diye sorunca Bâyezîd Hazretleri:
“–Günah hastalığı…” cevabını verdi. Hekim ellerini iki yana açarak:
“–Ben günah hastalığının ilâcını bilmem.” dedi.
O esnâda orada bulunmakta olan meczûb bir genç söze karışıp:
“–Baba, senin hastalığının ilâcını ben biliyorum.” dedi. Bâyezîd Hazretleri
de sevinçle:
“–Söyle ey delikanlı!” dedi.
Halkın meczûb gördüğü, ancak hakîkatte ârif biri olan genç, günah
hastalığının ilâcını şöyle târif etti:
“–On dirhem tevbe kökü ile on dirhem istiğfar yaprağı al! Bunları kalb
havanına koy! Tevhîd tokmağı ile döv! İnsaf eleğinden geçir! Gözyaşlarıyla
yoğur! Aşk ve nedâmet fırınında pişir! Böylece oluşacak olan macundan her gün
beş kaşık al; hastalığından eser kalmaz!..”
Bunları dinleyen Bâyezîd-i Bistâmî, içini çekti ve:
“–Senin gibi âriflere mecnûn diyerek kendilerini akıllı sananlara eyvahlar
olsun!..” dedi. (Osman Nûri Topbaş, Faziletler Medeniyeti, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Halîm: Cezalandırma imkânına ve gücüne sahipken suçluların cezasını hemen
vermeyen, gazâbın kendisine gâlip gelmediği, sapıkların düşüncesizliklerinin,
âsilerin isyanlarının kendisini öfkelendirmediği, teennî ve afv sahibi,
kullarının suçunu anlamasına ve tövbe etmesine imkan tanıyan, acelecilikle ve
kızgınlıkla davranmayan ve ceza vermekte de acele etmeyen, çok yumuşak davranan
demektir.
Kısa Günün Kârı
İstiğfar; kulun kendisindeki varlık, benlik ve enâniyet duygularını
bertaraf ederek; “Aman yâ Rabbi! Ben âcizim, Sen kâdirsin, merhamet sahibisin!
Ben ise Senʼin rahmet ve mağfiretine muhtaç hakir bir kulunum. Lûtf u kereminle
rahmetini benim üzerimde tecellî ettir.” diyebilmesidir. Bu niyâzını da yalnız
sözde bırakmayıp, sâlih amellerle fiilen tescil ettirmesidir.
Lügatçe
istiğfâr: Diliyle Allah Teâlâ’dan bağışlanma niyaz ederken, bedenini mümkün
olduğunca günahlardan uzak tutmaktır.
nedâmet:
Pişmanlık.
Yorumlar
Yorum Gönder