Hz. Ebu Bekir Sıddık Radiyallahü Anh


Hz. Ebu Bekir Sıddık Radiyallahü Anh

Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'in en yakın sadık arkadaşı ve kayınpederi, cennetle müjdelenen 10 sahabeden biridir.

Kur'ân-ı Kerim'de hicret sırasında Rasulullah'la beraber olmasından dolayı, "...mağarada bulunan iki kişiden biri..." (Tevbe, 9/40) şeklinde ondan bahsedilmektedir. Azaptan azad edilmiş mânâsına "atik"; dürüst, sadık, iffetli, emin ve dosdoğru olduğundan dolayı da "sıddık" lâkabıyla anılmıştır.

Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh Radiyallahü Anh, İslam’ı kabul eden ilk erkek ve Müslümanların da ilk halifesidir. Hz. Muhammed'in Sallallahü Aleyhi Vesellem İslam'ı tebliğ ettiğinde tereddütsüz Müslüman olan Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh için Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem "Bütün insanların imanı bir kefeye, Ebu Bekir'in imanı bir kefeye konsa, onun imanı ağır basardı." demiştir.

Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh, güzel hasletlerle tanınmış ve şöhret bulmuştur. İçki içmek câhiliye döneminde çok yaygın bir adet olduğu halde o hiç içmemiştir. İslâm'dan önce de saygın, dürüst, kişilikli, putlara tapmayan ve evinde put bulundurmayan, Mekke'nin ileri gelenlerindendi. Henüz gençlik yıllarında canından çok sevdiği, cananı peygamberimiz Hz. Muhammed'in Sallallahü Aleyhi Vesellem sadık arkadaşıydı ve ölümüne kadar yanından hiç ayrılmadı. Bütün servetini, kazancını İslam için harcamış, kendisi sade bir şekilde yaşamıştır. İlk Müslümanların birçoğu İslâm'ı onun davetiyle kabul etmişlerdir.

Hz. Ebu Bekir, bir gün Yemen tarafına yaptığı bir seyahatten henüz dönmüştü. Başta Ebu Cehil, Ukbe bin Ebu Muayt ve bazı Kureyş ileri gelenleri kendisine "Hoş geldin" demek için evine vardılar. Hz. Ebu Bekir, "Ben Mekke'de yokken neler olup bitti? Önemli bir haber var mı?" diye sordu. "Ey Ebu Bekir" dediler. "Büyük iş var! Ebu Talib'in yetimi Muhammed, peygamberlik iddiasına kalkıştı. Biz de senin Yemen'den dönüşüne kadar beklemeyi uygun bulduk. Artık, sen o dostuna git, ne edeceksen et." Hz. Ebu Bekir, derhal Hz. Muhammed'in Sallallahü Aleyhi Vesellem evine vardı: "Ya Ebe'l-Kasım! Peygamberlik iddiasında bulunduğun, kavminden ayrıldığın ve atalarının dinini kötüleyip, inkâr ettiğin doğru mu?" diye sordu. Resûl-i Zişan Efendimiz, küçük yaşlarından beri beraber oldukları Hz. Ebû Bekir'in bu sözlerine önce tebessüm buyurdu. Sonra da, "Yâ Ebu Bekir! Ben sana ve bütün insanlara gönderilmiş Allah'ın Resulüyüm. İnsanları bir tek olan Allah'a davet ediyorum. Sen de şahadet getir" dedi. Hz. Ebu Bekir'in akıl ve gönül âleminde bir anda şimşekler çaktı. Bu sözleri, küçük yaşından beri çok iyi tanıdığı, zatını candan seven ve sayan ve o ana kadar mübarek dudaklarından tek bir söz işitmeyen Muhammedü'l-Emîn'den Sallallahü Aleyhi Vesellem duyuyordu. Hiçbir tereddüt emaresi göstermeden derhal kelime-i şahadet getirerek Müslüman oldu.

Hicret

Hz. Ebû Bekir, peygamberimizle hicret yolculuğuna çıktı. İz süren Mekkeli müşrikler Sevr mağarasına kadar geldiler. Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh hayli endişelenmişti; ancak bu endişesi kendisi için değil, Âlemlerin Efendisi içindi. Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem ona; "Ey Ebu Bekir! İki kişinin üçüncüsü Allah olursa sen ne olacağını zannediyorsun?" diyerek teskin etti. Kâfirler tüm aramalara rağmen onları bulamadılar. Allah Teâlâ bu durumu Kur'ân-ı Kerim'de şu meâldeki âyette açıklar: "Siz Peygamber'e yardım etmeseniz de Allah ona yardım etti. Hani bir zaman Peygamber, iki kişiden biri iken kâfirler O'nu Mekke'den çıkardılar. Onlar mağarada iken arkadaşına, 'Üzülme, Allah bizimle beraberdir' diyordu. Böylece Allah, peygamberin üzerine emniyet indirdi ve O'nu görmediğiniz askerlerle destekledi" (Tevbe, 9/40) Mağarada üç gün kaldıktan sonra Medine'ye yönelen Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem ile Ebû Bekir (ra) Kuba'ya vardılar.
Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz ile Ebû Bekir Sıddık (r.a) Hazretlerinin girdikleri o mağara, gizlenebilecek gönül mağarasıdır ve orada korkulmaz.
"لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللّهَ مَعَنَا"
La tahzen inallahe meana
(Mahzûn olma! Muhakkak ki Allah bizimle berâberdir!)

Hz. Peygamber'in Sallallahü Aleyhi Vesellem bir gecede Mekke'den Kudüs'e oradan Sidretü'l Münteha'ya gittiği İsra ve Mirâc hâdisesini duyan müşrikler bunu Hz. Ebû Bekir'e söyledikleri zaman; "O dediyse doğrudur." demiştir.
Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem vefatından sonra, kendisini halife olarak öne sürmedi. Hz. Ömer hemen Ebû Bekir'e biat etti ve, "Ey Ebu Bekir, Müslümanlara sen Rasûlullah'ın emriyle namaz kıldırdın. Sen onun halifesisin ve biz sana bey'at ediyoruz. Rasûlullah'a hepimizden daha sevgili olan sana biat ediyoruz" dedi. Hz. Ömer ile orada bulunanların hepsi Ebû Bekir'e biat ettiler.

Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh "Rasûlullah'ın Halifesi" seçildikten sonra Mescid'de yaptığı konuşmada, "Sizin en hayırlınız değilim, ama başınıza geçtim; görevimi hakkıyla yaparsam bana yardım ediniz, yanılırsam doğru yolu gösteriniz; ben Allah ve Rasûlü'ne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat ediniz, ben isyan edersem itaatiniz gerekmez..." demiştir.

Onun, "Ben ancak Rasûlullah'a tâbiyim, birtakım esaslar koyucu değilim"diye kararlarında çok titiz davrandığı zikredilir. Bir meseleyi hallederken önce Kur'ân'a bakar, bulamazsa Sünnet'te araştırır, orda da bulamazsa ashâbla istişâre eder ve ictihad ederdi. Kur'an-ı Kerim'i çok iyi anlar ve çok güzel okurdu.

Hz. Ebu Bekir'in ordusuna yaptığı bir konuşma
"Davanıza ihanet etmeyin. Savaşta bile insaftan ayrılmayın. Çocukları, yaşlıları, kadınları öldürmeyin zulmetmeyin, hurma ve diğer meyve ağaçlarını, koyun, keçi ve diğer hayvanları yemenin dışında bir amaçla kesmeyin, telef etmeyin. Kiliselerde ibadete çekilenlere rastlarsanız onları ibadetleri ile baş başa bırakın. Size yiyecek, içecek ikram edilirse "Bismillah" demeden yemeyin, içmeyin." Hz. Ebu Bekir, Bedir, Uhud, Hendek ve sonraki birçok savaşlara katılmıştır.

Hz. Ebu Bekir, Ridde harplerinde, vahiy kâtiplerinin ve hafızların birçoğunun şehit olması üzerine, Hz. Ömer'in Kur'ân'ın toplanması fikrine önce sıcak bakmamışsa da sonra ona hak vererek, Kur'ân âyetlerinin toplanmasını sağlamıştır. Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem zamanında peyderpey inen vahiy, kâtiplerce ceylan derilerine, beyaz taşlara, enli hurma dallarına yazıldığı gibi, ashâbın çoğu da Kur'ân hâfızı idi. Ancak, yazılı olan âyetler dağınıktı, kurrâ da azalınca Kur'ân'ın muhafazası hususunda endişe edildi. Ebu Bekir, Zeyd b. Sâbit'in başkanlığında bir heyet teşkil ederek, herkesin elindeki âyetleri getirmesini emretti. Ayrıca şahitlerle ayetler doğrulanıyor, kurrâ' ile te'kid ediliyordu. Böylece bütün ayetler toplandı ve "Mushaf" meydana getirildi. Bu Mushaf Ebû Bekir'den Ömer'e, ondan da kızı Hafsa'ya geçti ve Hz. Osman zamanında çoğaltılarak Dârü'l-İslam'ın bütün vilâyetlerine dağıtıldı.

Hilafeti iki sene üç ay gibi çok kısa bir müddet sürmesine rağmen Hz. Ebû Bekir zamanında İslâm devleti büyük bir gelişme göstermiştir. Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh Hicrî 13. yılda hicretten sonra Medine'de yakalandığı hastalığının ortaya çıkması üzerine yatağa düşünce yerine Hz. Ömer'in namaz kıldırmasını istedi. Ashâbla istişâre ederek Hz. Ömer'i halifeliğe uygun gördüğünü söyledi. Vasiyeti gereği Rasûlullah'ın yanına -omuz hizasında olarak- defnedildi.

Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh sözleri
·        Birkaç günlük ömre aldanıp ta yarın Cenab-ı Hakk'ın karşısında mahcup olmayın.
·        Şikâyetçi olup ağladığım nice günler oldu, zaman geldi ki ağladığım günlere ağladım.
·        Ömrünü faydasız, boş şeylerle geçiren, tarlaya tohum ekme vaktini Kaçırmış olur. Vaktinde tohum ekmeyen ise, hasat zamanında pişman olur.
·        Ya Rabbi! Beni insanların nazarında büyük, kendi nazarında da küçük eyleme…
·        Dört şeyi dört yere bırakın; Uyumayı kabre. Rahatı sırat köprüsüne. Övünmeyi mizana. Arzu ve istekleri CENNETE.
·        İnsanlara iyilik etmek, kişiyi âfetlerden ve belâlardan muhafaza eder.
·        Mal cimrilerde, silah sokaklarda, yetki zayıflarda olursa işler bozulur.
Allah’ü Teâlâ Ondan Razı Olsun!
(Alıntı)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)