İslâm ve Ahlâk
İslâm ve Ahlâk
·
Ahlâk,
davranış düzenidir.
·
Ahlâk,
insan hayatının zorunlu bir boyutu, mütemmim [1] cüzüdür.
·
Bir
davranış düzenini veya herhangi bir davranışı “iyi” veya “kötü” kılan, o
düzenin veya fiilin öncelikle insani varoluş üzerindeki tesiridir.
·
Yüce
Allah’ın fiilleri ahlakî değerlendirmenin konusu değildir.
·
Ahlâklı
ve ahlâksız tabiri esas itibariyle insanlar için kullanılmaktadır.
“Ali ahlâklıdır” veya “Ayşe ahlâklıdır” gibi. Bu tabirler insan fiilleri için de kullanılmaktadır.
Bir insan gibi bir fiil de “ahlâki” veya “ahlâklı” olarak niteleneceği gibi, “gayri ahlâki” veya “ahlâksız” olarak ta nitelenebilir.
“Ali ahlâklıdır” veya “Ayşe ahlâklıdır” gibi. Bu tabirler insan fiilleri için de kullanılmaktadır.
Bir insan gibi bir fiil de “ahlâki” veya “ahlâklı” olarak niteleneceği gibi, “gayri ahlâki” veya “ahlâksız” olarak ta nitelenebilir.
·
Kısaca
ahlâki değer ifadeleri insanlar, insan fiilleri ve insan fiillerinin doğrudan
veya dolaylı neticelerini nitelemek için kullanılmaktadır.
·
Alışkanlıklar
belirli ilkelere bağlı olarak ve sistematik bir şekilde
kazanılmışsa/öğrenilmişse, bir aşamadan sonra insanda “düşünme ihtiyacı
hissetmeksizin” bazı kararları alma, bazı fiilleri gerçekleştirme kabiliyeti
olarak insan hayatının, dolayısı ile insani varoluşun bir parçası olur.
Buna biz kısaca “hulk” veya “karakter” diyoruz ki, başka bir ifade ile “ikinci tabiat” da denilmektedir.
Bir insanın ahlâkından bahsederken genellikle insandaki karakter haline gelmiş davranış düzeni kast edilir.
Ebu Hamid el-Gazali ve diğer bazı İslâm alimleri/düşünürleri ahlâkı tanımlarken bu ciheti dikkate almışlardır.
Buna biz kısaca “hulk” veya “karakter” diyoruz ki, başka bir ifade ile “ikinci tabiat” da denilmektedir.
Bir insanın ahlâkından bahsederken genellikle insandaki karakter haline gelmiş davranış düzeni kast edilir.
Ebu Hamid el-Gazali ve diğer bazı İslâm alimleri/düşünürleri ahlâkı tanımlarken bu ciheti dikkate almışlardır.
·
İslâm
ahlâkı söz konusu olduğunda ahlâkın içeriği hep aynı olmakla birlikte, bunun
muhtelif bağlamlarda nasıl etkin kılınacağı en temel mesele olagelmiştir.
Bu çerçevede klasik ahlâk eserlerinde üç sorun ele alınmıştır.
1- Her şeyden önce ahlaki davranışın kuralları zikredilmiştir.
2- Bu kuralların nasıl uygulanacağı, yaşanmış örnekler üzerinden gösterilmiştir.
3- Ahlaki eğitimin amacı, ahlaklı davranmayı bir meleke haline getirmek olarak kabul edilerek, ahlak eserlerini bu amacın nasıl gerçekleştirileceği meselesini de dikkate alan kitaplar olarak hazırlamışlardır.
Böylece ahlâki kurallara uyma ve iyi fiiller gerçekleştirme ile bunu bir defalık bir durum olmaktan çıkarıp, iyi fiiller gerçekleştirmeyi sürekli bir hal haline getirme arasındaki irtibatın nasıl kurulacağını göstermek te da ahlak ilminin asli vazifeleri arasında kabul edilmiştir.
Böylece ahlaklı olma, insanın iyi fiilleri geçekleştirme ve kötülüklerden de uzak durmayı karakter haline getirmiş olması hali şeklinde anlaşılmıştır.
Eğer insan düşünmeden bile davrandığında hep iyi fiilleri gerçekleştiriyor ve kötü fiillerden de uzak duruyorsa, o zaman “onda ahlaki faziletlerin bulunduğu” söylenir.
Daha farklı bir ifade ile iyi ahlak onda meleke haline gelmiştir.
Bu çerçevede klasik ahlâk eserlerinde üç sorun ele alınmıştır.
1- Her şeyden önce ahlaki davranışın kuralları zikredilmiştir.
2- Bu kuralların nasıl uygulanacağı, yaşanmış örnekler üzerinden gösterilmiştir.
3- Ahlaki eğitimin amacı, ahlaklı davranmayı bir meleke haline getirmek olarak kabul edilerek, ahlak eserlerini bu amacın nasıl gerçekleştirileceği meselesini de dikkate alan kitaplar olarak hazırlamışlardır.
Böylece ahlâki kurallara uyma ve iyi fiiller gerçekleştirme ile bunu bir defalık bir durum olmaktan çıkarıp, iyi fiiller gerçekleştirmeyi sürekli bir hal haline getirme arasındaki irtibatın nasıl kurulacağını göstermek te da ahlak ilminin asli vazifeleri arasında kabul edilmiştir.
Böylece ahlaklı olma, insanın iyi fiilleri geçekleştirme ve kötülüklerden de uzak durmayı karakter haline getirmiş olması hali şeklinde anlaşılmıştır.
Eğer insan düşünmeden bile davrandığında hep iyi fiilleri gerçekleştiriyor ve kötü fiillerden de uzak duruyorsa, o zaman “onda ahlaki faziletlerin bulunduğu” söylenir.
Daha farklı bir ifade ile iyi ahlak onda meleke haline gelmiştir.
İki
Ahlâk Anlayışı
1. Faziletlerin kazanılması ve faziletli olma olarak ahlâk;
2. Kurallı yaşama ve kurallara uygun davranma olarak ahlâk.
İslâm tarihinde bu iki anlamı ile de ahlâk bahis mevzuu edilmiştir.
Birinci manası ile önce sufilerin “zühd” adı verilen hayatında ameli bir şekilde “dile” gelmiş ve daha sonra da felsefi ahlâk içerisinde nazari olarak temellendirilmiştir.
İkinci manası ile ahlâk, bir taraftan muhaddisler, diğer taraftan da fukahanın ilgi alanına girmiş; muhaddisler daha çok ayet ve hadisler üzerinden ahlâki hayatın kurallarını dile getirirken fukaha bununla ilgili sorunları özellikle fıkıh usulü eserlerinde ve kelam alimleri de kelam ve akaid kitaplarının muhtelif bölümlerinde nazari olarak ele almış ve ahlâki iyi ve kötünün semantik ve mantıki tahlilini yapmışlardır.
1. Faziletlerin kazanılması ve faziletli olma olarak ahlâk;
2. Kurallı yaşama ve kurallara uygun davranma olarak ahlâk.
İslâm tarihinde bu iki anlamı ile de ahlâk bahis mevzuu edilmiştir.
Birinci manası ile önce sufilerin “zühd” adı verilen hayatında ameli bir şekilde “dile” gelmiş ve daha sonra da felsefi ahlâk içerisinde nazari olarak temellendirilmiştir.
İkinci manası ile ahlâk, bir taraftan muhaddisler, diğer taraftan da fukahanın ilgi alanına girmiş; muhaddisler daha çok ayet ve hadisler üzerinden ahlâki hayatın kurallarını dile getirirken fukaha bununla ilgili sorunları özellikle fıkıh usulü eserlerinde ve kelam alimleri de kelam ve akaid kitaplarının muhtelif bölümlerinde nazari olarak ele almış ve ahlâki iyi ve kötünün semantik ve mantıki tahlilini yapmışlardır.
·
Sahih
iman, olanı nasılsa öylece, (mesela Allah’ı Allah,
insanı insan, peygamberi peygamber ve meleği de melek olarak) bilmek ve bunu
kabul etmek iken salih amel, diğer insanları ve varlıkları koruyarak, onların
varlıklarını teyid ederek, geliştiren eylemleri isimlendirmektedir.
Sahih imana “hakk” denilirken, salih amele de “hayr” denilmektedir.
Kısaca İslâm “hakkı” kabul etmek ve “hayrı” tahakkuk ettirmeye yönelmek ve gerçekleştirmektir.
Sahih imana “hakk” denilirken, salih amele de “hayr” denilmektedir.
Kısaca İslâm “hakkı” kabul etmek ve “hayrı” tahakkuk ettirmeye yönelmek ve gerçekleştirmektir.
·
Din
öncelikli olarak “zevi’l-ukûl”e yani “akıl sahipleri”ne
yöneliktir.
·
İhtiyâr hayrı, iyiyi, varlığa yakın olanı tercihe yatkınlık anlamına
gelmektedir.
·
Varlık, mahlûkat
demektir ve bizzat hayır, varlıklarla onların varlığını teyid
ederek geliştiren demektir.
·
Ahlâk,
Ahlâk İlmi ve Ahlâk Felsefesi
Ahlâk kelimesi esas itibariyle bir şahsın hayatında etkin olan veya bir toplumda genel kabul görmüş davranış düzenini ifade eder.
Ahlâk kelimesi esas itibariyle bir şahsın hayatında etkin olan veya bir toplumda genel kabul görmüş davranış düzenini ifade eder.
·
Ahlak
ile hukuk arasındaki en önemli farkın
yaptırımlarında ortaya çıktığı kabul edilir.
Ancak ahlakın esas itibariyle ferdi olması da, onu hukuktan ayırmaktadır.
Kısaca bireysel ve toplumsal hayatta etkin olan, ancak “zor kullanma” gibi bir yaptırımla desteklenmeyen davranış düzeni, ahlâk kelimesinin ilk manasını teşkil eder. (Bu ahlâkın “ayni varlığı”na tekabül eder.)
Ancak ahlakın esas itibariyle ferdi olması da, onu hukuktan ayırmaktadır.
Kısaca bireysel ve toplumsal hayatta etkin olan, ancak “zor kullanma” gibi bir yaptırımla desteklenmeyen davranış düzeni, ahlâk kelimesinin ilk manasını teşkil eder. (Bu ahlâkın “ayni varlığı”na tekabül eder.)
·
Davranış
düzenini fertlerin iç dünyasını dikkate alarak -ve özellikle de insanların
biyolojik gelişimini takip ederek ele almaya,- ahlâk psikolojisi; bu
düzenin toplum tarafından benimsenmiş olması cihetiyle fert üzerindeki tesirini
ele almaya ahlâk sosyolojisi, bu düzenin ilkelerinin neler
olduğu ve bunlar arasında da bir düzenin olup olmadığını; varsa bunun
keyfiyetini ele almaya da ahlâk felsefesi denilmektedir.
İslâm insanlardan aynı zamanda bir davranış düzeni talep etmektedir; İslâm’in talep ettiği bu davranış düzenine İslâm ahlâkı denilmektedir.
İslâm insanlardan aynı zamanda bir davranış düzeni talep etmektedir; İslâm’in talep ettiği bu davranış düzenine İslâm ahlâkı denilmektedir.
·
Ahlâk
ilminin vazifesi, genel ahlâk ilkeleri ve kurallarını sistematik ve anlaşılır
bir şekilde ortaya koyarak, bunların yeni yetişen nesillere öğretilmesini
kolaylaştırmaktır.
·
Bir
ibadeti veya fiili yaparken estetik zevk tarafını da dikkate almaya, o
fiili “âdâbıyla yapmak” denir.
·
Nitekim “hasen” kelimesi
hem ahlâki “iyi”yi, hem de estetik anlamda “güzel”i ifade etmektedir.
Bir fiilin “hasen” olması, ahlâk kurallarına uygun olduğu gibi, edebe de uygun olması, yani âdâbınca yerine getirilmesi, kısaca o fiili gerçekleştirenin estetik kaygıları da dikkate alması anlamına gelmektedir.
Bir fiilin “hasen” olması, ahlâk kurallarına uygun olduğu gibi, edebe de uygun olması, yani âdâbınca yerine getirilmesi, kısaca o fiili gerçekleştirenin estetik kaygıları da dikkate alması anlamına gelmektedir.
·
Ahlâk,
bir insan ve toplumda mevcut olan davranış düzenini ifade etmektedir.
Ahlâk ilmi, bu davranış düzeninin anlaşılır bir şekilde gerekçeleri ile birlikte tasvir edilmesini ifade ederken, ahlâk felsefesi, ahlâkın imkanı ve temel kavramlarını eleştirel ve sistematik bir şekilde ele almaktadır.
Ahlâk ilmi, bu davranış düzeninin anlaşılır bir şekilde gerekçeleri ile birlikte tasvir edilmesini ifade ederken, ahlâk felsefesi, ahlâkın imkanı ve temel kavramlarını eleştirel ve sistematik bir şekilde ele almaktadır.
·
Ahlâk
ile edeb arasındaki ilişkinin kurulması
Ahlâk bir davranış düzenidir, ilke ve kurallardan oluşur.
Edeb ise ilke ve kurallara uyarken veya uygularken, bunu en güzel şekilde yapmayı ifade eder.
İbadetin, yemek yemenin, yolda yürümenin, insanlara yardım etmenin bir ahlâkı, bir de edebi vardır.
Edeb ahlâki olan ile estetik olanı buluşturma anlamına gelerek, iyiyi gerçekleştirmeyi bir zevk haline getirmektir.
Ahlâk bir davranış düzenidir, ilke ve kurallardan oluşur.
Edeb ise ilke ve kurallara uyarken veya uygularken, bunu en güzel şekilde yapmayı ifade eder.
İbadetin, yemek yemenin, yolda yürümenin, insanlara yardım etmenin bir ahlâkı, bir de edebi vardır.
Edeb ahlâki olan ile estetik olanı buluşturma anlamına gelerek, iyiyi gerçekleştirmeyi bir zevk haline getirmektir.
Sözlük:
Mütemmim
cüzü: [1]Tamamlayıcı parçası
Yorumlar
Yorum Gönder