Kur’ân-ı Kerîm’i Düşünerek Okumalı
Kur’ân-ı Kerîm’i Düşünerek Okumalı
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri
titreyen, kendilerine Allah’ın âyetleri okunduğunda imanlarını arttıran ve
yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.” (Enfâl, 2)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Kıyâmet gününde Kur’ân ve dünyadaki hayatlarını ona
göre tanzim eden Kur’ân ehli kimseler mahşer yerine getirilirler. Bu sırada
Kur’ân’ın önünde Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri vardır. Her ikisi de kendilerini
okuyanları müdafa için birbiriyle yarışırlar.” (Müslim, Müsâfirîn 253; Tirmizî,
Fezâilü’l-Kur’ân 5)
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Kur’ân-ı Kerîm’i düşünerek
okurdu.
Bazen sabaha kadar sadece bir âyet üzerinde
düşündüğü olurdu. Bir gece “Onlara azab edersen zâten onlar senin kullarındır.
Eğer onları bağışlarsan elbette sen güç ve kudret sahibi, her şeyi yerli
yerince yapansın” (Mâide, 118) âyetine takılıp kaldı.
Ardından da Cenâb-ı Hakk’a yalvararak ümmetine
şefaat etme yetkisini aldı. (Müslim, Îmân 346; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 149,
156; )
Hz. Ebû Bekir’in kızı Esmâ’ya, torunu Abdullah:
“Nineciğim!” diye sordu. “Hz. Peygamber’in
sahâbileri Kur’ân okudukları zaman ne yaparlardı?”
Esmâ şu cevabı verdi:
“Aynen Kur’ân-ı Kerîm bahsettiği gibi, gözlerinden
yaşlar dökülür, vücutları ürperirdi.” (Beyhakî, Şuabü’l-îmân (Zağlûl), II, 365)
Sevgili Peygamberimiz Kur’ân okurken, Allah’ı tesbih
etmekten söz eden âyetlere gelince, Cenâb-ı Hakk’ı tesbih ederdi. (O’nun
yüceliğine yakışmayan sıfatların kendisinde bulunmadığını söylerdi.)
Allah’tan dilekte bulunmakla ilgili âyetlere
gelince, Cenâb-ı Mevlâ’ya dileğini sunardı.
Cenâb-ı Hakk’a sığınmaktan bahseden âyetleri
okuyunca O’na sığınırdı. (Müslim, Müsâfirîn 203; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 25; )
Allah’ın elçisi Kur’ân-ı işte böyle yaşayarak
okurdu.
Hz. Âişe Peygamberimiz’in en dikkatli talebesiydi.
Kur’ân okumayı da ondan öğrenmişti. O’da Allah’ın kitabını, Resûl-i Ekrem gibi
düşünerek okurdu. “Rabbimiz lütfetti de iliklere kadar işleyen azaptan bizi
korudu” (Tûr, 27) âyetini okurken “Allah’ım! Bana da lutfeyle, beni de o kavuran
ateşten koru!” diye duâ ederdi. (Abdürrezzak, el-Musannef (A’zamî), II, 451;
İbn Ebû Şeybe, el-Musannef (Hût), II, 25)
Peygamber Efendimizin hizmetkârı Enes ibni Mâlik,
Kur’ân-ı Kerîm’i hatmettiği zaman ailesini toplar, onlarla birlikte dua ederdi.
(İbn Ebû Şeybe, el-Musannef (Hût), VI, 128)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel
İsimleri)
ez-Zâhir: Varlığını,
birliğini belgelendiren, birçok delili bulunan, aşikar olan, eserleri ile
tanınan, bilinen, sıfatlarıyla zâhir olan demektir.
Kısa Günün Kârı
Bu mübarek, bereketli ve feyizli kitabın
anlaşılması, lafzının ihtivâ ettiği manalarının ve bu manaların altında var
olan hikmetlerinin kavranabilmesi için en önemli metot, tedebbür, tefekkür,
akletme ve muhakemedir. Onun âyetlerini
derinden derine, inceden inceye düşünmeden Kur’ân’dan istifade etmek ve onu bir
hayat kitabı haline getirmek zordur.
Lügatçe
müdafa: Savunma, koruma.
tesbih etmek: Cenab-ı Hakk’ı (cc)
şânına lâyık ifadelerle yâdetmek.
Yorumlar
Yorum Gönder