6 Madde ile Tesettüre Girmek İstiyorum “Ama”…

6 Madde ile Tesettüre Girmek İstiyorum “Ama”…

1- “İstiyorum ama, henüz zamanı değil...”

Her ölüm ölen için zamansız iken, bir saniye sonrasını bilemediğimiz zaman nasıl beklenir? Başımız secdeye eğiliyor olabilir, oysa biz biliyoruz ki bedenden ibaret değiliz, peki ya nefsimiz? Bizi bekleten zaman değil, henüz ‘eğilmemiş’ nefsimizdir, hal bu iken, nefs ölmez der büyüklerimiz, nefsimizi öldürmeye değil, bu konuda eğitmeye gayret etmeliyiz, ki o şımarık bir çocuk olarak dünyaya gelir; yaş değil ders ile büyür, yetişir.

“Erteleyenler helak oldu” buyuruyor Efendimiz, bu vakti dar dünyada hayrı ertelememeliyiz.
2- “Ya pişman olursam?”

İmanınızın nefsinizi dizginleyebileceğine güvenmek; direksiz göğün altında dururken, bir ayağını kaldırsa düşecek bedeninize güvenmekten elbette akıllıcadır.

‘Beşer’ fıtratı elbet hazzı arzular; nefse, arzulara ve şeytana direnmek ‘insan’ın çilesidir ve bu dünya hazların daimine ulaştırıcı çileli bir sırattır. Her an sırattan geçiyoruz.. Doğru adım atmaktan, küfre karşı durmaktan pişman olacağını düşünmek şeytanın zihnimize saldığı bir veba olsa gerek..

Bunun yerine kavuşacağınız huzuru düşünün.
3- “Ben kendimi öyle hayal edemiyorum.”

Diyebiliriz ki; hayallerimize göre yaşayamayacağımızın bilgisi, “hayaller-hayatlar capsleri”nin bile bu denli revaçta olduğu günümüzde herkesin bildiği bir gerçektir.

Kuran ile muhatabız, istesek de istemesek de vahiy ile sorumluyuz; başıboş davranmak ne haddimize.. Hayalleri yıkmak da kurmak da sizin elinizde ve neye göre yıkıp neye göre kuracağınız da kitabında yazılı iken, hayallerde yapılan bir yanlışın hayatınızı yanlış yönlendirmesine, sonsuzluğunuzu heba etmesine izin vermemelisiniz.

Zihninizde nasıl bir hayat sürmeyi hayal ediyorsanız, davranışlarınız ve hatta duygularınız o yönde gelişecektir, öyleyse değiştirmeye hayallerinizden başlamalısınız.
4- “Ben ne kapalılar gördüm”

Allah görünür görünmez tüm farkların elbette farkındadır, başkalarının günahını bahane edip emrin sorumluluğunu göz ardı edenlerin de farkındadır. Örnek isteyene Hz. Fatıma yetecek, Hz. Meryem yetecektir, peçesini açmadığı için şehit edilen Filistinli kardeşimiz yetecektir.. Ölçü bunlar iken, örnekte kötüye tenezzülünüz olmamalı.

Dilenir ki mücahide bir kızın tesettür zırhı gün vurunca parlamayacak kadar nezih ve asil, ok değince kırılan utancından, abedi iffet olsun,

Farzları yerine getiriyor olabilirsiniz fakat başta da belirttiğimiz üzere; insan ölmedikçe nefsi de ölmüyor, aksine her an şımarık bir çocuk olarak yeniden doğuyor, her an terbiye etmek gerekiyor. İnsanız, galip yada mağlup; her an hepimiz nefsimizle mücadele halindeyiz ve “an”larla sınanıyoruz.

Bilmeliyiz ki, birimizin günahı, günah işlemekte bir diğerimizi haklı çıkarmaz; önce aynaya bakmalı, önce kendimizin sorumluluğumuzu yüklenmeliyiz. Göreceksiniz o sorumluluk zaten bizi bir başkasının kusurlarını görmeye hal bulamayacak kadar meşgul edecektir.

5- “Üniversiteye geçersen hiç kapanamazsın” gibi bir söylemin etkisi..

Vefasızlığının artık vitrinlerden ekranlara ihanete dönüştüğü bu çağda, bir emrin ifası, elbet kolay olmasa da bunun zorluğu yalnızca üniversite için geçerli bir durum değildir.

Bunu üniversite olarak sınırlamak zihinlerde bir tür hakikat gölgelemektir, şeytan bu söylemi çok iyi bir kılıf olarak kullanacaktır.

“Zaten filanca demişti, o bu yollardan geçmişti, biliyordu kapanamayacağımı.. “

“Önceden kapanacaksın, sonradan olmuyor” nasıl mağdur kılıflara sokulmuş bahaneler değil mi? Hem oldukça da etkili.

Üniversite sıralarında tesettüre kavuşan bir kardeşiniz olarak önerimdir;

Öncesi sonrası gibi basit hesapları bırakın. Her yerde her anımızdan sorumluyuz; siz “şu an”ın hesabını vermeye yoğunlaşın. Zira geçmişin hesabı zor veriliyor.
6- “Allah kalplere bakar.”

Öyle ise, güzel olan her şeyin korunduğu gibi, incinin sedefte sunulduğu gibi, bakıldığında güzel bulunabilmesi için kalbin de korunması gerekir. Kalbin korunması nasıl ki tıp literatüründe bedene giren sağlığa zararlı gıdalarla ilişkiliyse, manen de kalpteki mananın korunması bedene ilişen haram bakışlardan ve bunların yol açtığı gayri meşru muhabbetlerden korunmayı gerektirir.

Allah elbette kalplerin de Rabb’idir, elbet kalplerdeki niyetleri önemseyendir; bunda şüphe yok.

Fakat aynı Allah bizlere tüm bunları mukayese edebilecek bir akıl bahşetmiş ve tesettürü de emretmiştir.
Allah buyuruyor ki;
 Nur Suresi, 31. ayet;
“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!”

Ahzab Suresi, 59. ayet;
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”

Nur Suresi, 60. ayet;
“Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, zinetleri (yabancı erkeklere) teşhir etmeksizin (bazı) elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. İffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir.” (Alıntı)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)