Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflere Göre Kurtuluşa Erenler Kimlerdir
Kur’an-ı Kerim
ve Hadis-i Şeriflere Göre Kurtuluşa Erenler Kimlerdir
Dünya ve ahiret kurtuluşu isteyen
İnsanlar, Allah’ın Kitabı Kur’an’a ve Resulullah’ın sünnetine tabi olmalıdır.
Çünkü kurtuluş için sağlam bir imana ihtiyaç vardır. Sağlam bir iman ise ancak
Kitap ve sünneti yaşantıya geçirmekle olur. Mü’minun suresinde Allah Teâlâ
şöyle buyurur:
قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ {1}
“Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir”, (Mü’minun
23/1) dedikten sonra, devam eden ayetlerde bunların kimler olduğunu Allah şöyle
açıklıyor.
الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ {2}
“Öyle
Müminler ki, namazlarında huşû içindedirler;
وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ {3}
Öyle Müminler ki, boş ve yararsız şeylerden
yüz çevirirler;
وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ {4}
Öyle Müminler ki, zekâtı verirler;
وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ {5}
Ve Öyle Müminler ki, iffetlerini korurlar;
إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ
غَيْرُ مَلُومِينَ {6}
Ancak eşleri yahut ellerinin altında
bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar.
فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ {7}
Şu halde, kim bunun ötesine gitmek
isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.
وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ {8}
Yine kurtuluşa erenler öyle Müminler ki,
emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler;
وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ {9}
Ve Öyle Müminler ki, namazlarını devamlı
kılarlar.
أُوْلَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ {10}
İşte (cennetlere), asıl bunlar vâris
olacaklardır;
الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ {11}
(Evet) Firdevs cennetine vâris olan bu
kimseler, orada ebedî kalıcıdırlar” (Mü’minun 23/2-11)
Ayrıca Nur suresi 55. ayetinde ise
yukarıda anlatılan vasıflarda olan Müminlere, Allah tarafından şu söz de
verilmiştir.
وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ
لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ
وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم
مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن
كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
“Allah,
sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri
sahip ve hâkim kıldığı gibi, onları da yeryüzüne sahip ve hâkim kılacağını,
onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip
koruyacağını ve (geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara
güven sağlayacağını söz verdi. Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir şeyi
bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük
günahkârlardır.” (Nur 24/55)
Meâriç suresinde, suçluların durumunu
anlattıktan sonra, Kurtuluşa eren müminlerin vasıflarını da şöyle bildiriyor.
إِلَّا الْمُصَلِّينَ
Ancak,
namaz kılanlar başka. (Mearic 70/22)
الَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ دَائِمُونَ
Onlar:
Namazlarını aksatmaz, sürekli kılarlar. (Mearic 70/23)
وَالَّذِينَ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَّعْلُومٌ. لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ
Onların
mallarında, isteyene ve utancından dolayı istemeyip mahrum kalanlara, belli bir
hisse vardır: (Mearic 70/24-25)
وَالَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ
Onlar,
hesap gününü tasdik eden kimselerdir. (Mearic 70/26)
وَالَّذِينَ هُم مِّنْ عَذَابِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ
Onlar,
Rablerinin azabından korkan kimselerdir. (Mearic 70/27)
إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍ
Çünkü
Rablerinin azâbına güven olmaz. (Mearic 70/28)
وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ
Onlar,
Irzlarını (mahrem yerlerini) koruyan kimselerdir. (Mearic 70/29)
إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ
فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ
Yalnız eşlerine, ya da ellerinin altında
bulunan(câriyelerin)e karşı korumazlar. Bundan ötürü de onlar kınanmazlar. (Mearic
70/30)
فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ
Ama kim
bundan ötesini ararsa, onlar sınırı aşanlardır. (Mearic 70/31)
وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ
Müminler,
emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir. (Mearic 70/32)
وَالَّذِينَ هُم بِشَهَادَاتِهِمْ قَائِمُونَ
Onlar,
şahitliklerini dosdoğru yapan kimselerdir. (Mearic 70/33)
وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ
Onlar, namazlarına titizlikle devam eden
kimselerdir. (Mearic 70/34)
أُوْلَئِكَ فِي جَنَّاتٍ مُّكْرَمُونَ
İşte
onlar, cennetlerde ağırlanırlar. (Mearic 70/35)
Mü’minun suresinde de, “namazlarında huşû
içinde olanlar ve namazlarını devamlı kılarlar; İşte, cennetlerin asıl
vârisleri bunlar olacaklardır” (Mü’minun 23/2-11)
Onun için Beş vakit namazın devamlı ve
vaktinde kılınması son derece önemlidir. Çünkü böyle yapanlar Cennetlerin
mirasçıları olarak Firdevs cennetlerinde ağırlanacaklardır. Buna göre Allah,
tam kazanca göre ücret vereceğini söz vermiştir. Bunun için Müslüman, Allah’a
yaptığı kulluk görevinden lezzet almalıdır.
Mümin namazını vaktinde ve sürekli
kılacaktır. Namazı vaktinde kılmayıp, sonraya- kazaya bırakmak diye bir şey
yoktur. Mazeretsiz olarak namazı vaktinde kılmayan, büyük günah işlemiş
olur. Mazeret ise, unutmak- uyumak ve
bir hata sebebiyle olur.
Allah Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellem “Namaz
dinin direğidir” buyuruyor. Allah Namazı, Müslümanlara vakitler halinde farz
kılmıştır.
Namaz, müminlere vakitler halinde farz
kılınmıştır. Nisa 103. ayette, Allah şöyle buyuruyor.
إِنَّ الصَّلاَةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا
مَّوْقُوتًا
“…Çünkü namaz müminler üzerine vakitleri
belli bir farzdır. (Nisa 4/103) Bu vakitlerin; Öğle, İkindi, Akşam; Yatsı ve
Sabah namazları olduğu, Hûd suresi 114 ve İsra suresi 78. ayetlerinde
bildirilmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
وَأَقِمِ الصَّلاَةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِّنَ اللَّيْلِ
إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّـيِّئَاتِ ذَلِكَ ذِكْرَى لِلذَّاكِرِينَ
“Gündüzün iki ucunda ve gecenin de ilk
saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt almak
isteyenlere bir hatırlatmadır. (Hud 11/114)
Bu Ayette geçen gündüzün iki ucundaki
namazların, Birincisi öğle, ikincisi de İkindi namazıdır. Gece kılınan
namazlara gelince bunlar en az üç vakittir. Ayette; ZÜLEF diye geçmektedir. ”Zülef” kelimesi
çoğuldur. Bir şeye çoğul denebilmesi için en az üç olması lazımdır. Bunlar,
gece kılınan Akşam, Yatsı ve Sabah Namazlarını ifade etmektedir. Allah
Teâlâ şöyle buyurur:
أَقِمِ الصَّلاَةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَى غَسَقِ اللَّيْلِ
وَقُرْآنَ الْفَجْرِ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا
“Namazı, güneşin batı tarafına
yönelmesinden gecenin kararmasına kadar, bir de şafak söktüğü sırada kıl. Şafak
sökmesi gözle görülür.” (İsra 17/78)
Bakar 277. ayetinde de, namazlarını
kılanlar için Allah katından şöyle ödüller haber verilmektedir.
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَأَقَامُوا
الصَّلاَةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ
عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
“Kimler inanır, iyi işler yapar, namazı
dosdoğru kılar ve zekâtı verirlerse; onlara Rableri katında ödül vardır.
Onların üstlerinde ne bir korku olur, ne de üzülürler” (Bakara 2/277)
Mü’min, namazını kılarak ve
musibetlere sabrederek Allah’tan yardım dilemelidir. Bunun böyle yapılmasını,
Bakara suresi 153. ayetinde Allah emrediyor.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَعِينُوا بِالصَّبْرِ
وَالصَّلاَةِ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ
“Ey Müminler XE "iman" ! Sabır
göstererek ve namaz kılarak Allah’tan yardım isteyin. Çünkü Allah XE
"Allah" sabredenlerle
beraberdir”. (Bakara 2/153) Bu ibadetler, ancak müminlerden başkasına ağır
gelir. Allah şöyle buyuruyor.
وَاسْتَعِينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ
إِلاَّ عَلَى الْخَاشِعِينَ
“Sabır göstererek ve namaz kılarak yardım
isteyin. Bu, Allah’a karşı saygılı olanlardan başkasına, gerçekten ağır gelir”.
(Bakara 2/45)
Kur’an’ın ifadesiyle Namaz, sahibini her
türlü çirkinliklerden uzaklaştırır. Ayette şöyle buyuruyor.
اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ
إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ
أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
“(Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve
namazı kıl. Muhakkak ki, dosdoğru kılınan namaz, kişiyi hayâsızlıktan ve
kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah
yaptıklarınızı bilir. (Ankebut 45)derken, Bakara 110. ayette de;
وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَمَا تُقَدِّمُوا
لأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِندَ اللّهِ إِنَّ اللّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ
بَصِيرٌ
“Namazı dosdoğru kılın, Zekatı verin.
Kendiniz için ne hayır sunarsanız, Allah XE "Allah" ’ın huzurunda onu
bulursunuz. Ne yapsanız, Allah onu görür.” (Bakara 2/110) buyurur. Onun için
Mü’min Rabbinin huzuruna çıkacağını aklından çıkarmaz. Enam 72. ayetinde;
وَأَنْ أَقِيمُوا الصَّلاةَ وَاتَّقُوهُ وَهُوَ الَّذِيَ إِلَيْهِ
تُحْشَرُونَ
“…Namaz
kılın ve ona saygılı olun, huzurunda toplanacağınız odur,” dendi. (Enam 6/ 72)
وَالَّذِينَ يُمَسَّكُونَ بِالْكِتَابِ وَأَقَامُوا الصَّلاَةَ
إِنَّا لاَ نُضِيعُ أَجْرَ الْمُصْلِحِينَ
“Kitaba sıkı sarılanlarla namazı tam
kılanlara gelince; biz iyiliye çalışanları karşılıksız bırakmayız.”(A'raf;
7/170.)
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
“Müminler, Namazlarını kılarlar ve
kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allâh için) harcarlar. (Enfal: 8/3) Allah
Resulü s.a.v. şöyle buyuruyor.
“Beş vakit namaz, büyük günahlardan
kaçınıldığı müddetçe kendi aralarındaki günahlara keffâretdir.»
Allah Müminlerin dostudur. Müminler de
birbirlerinin dostudur. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ
يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاَةَ
وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَـئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ
اللّهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Mümin erkeklerle mümin kadınlar da
birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı
dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte
onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir. (Tevbe,
9/ 71)
وَالَّذِينَ يُمَسَّكُونَ بِالْكِتَابِ وَأَقَامُوا الصَّلاَةَ
إِنَّا لاَ نُضِيعُ أَجْرَ الْمُصْلِحِينَ
“Kitaba sıkı sarılanlarla namazı tam
kılanlara gelince; biz iyiliye çalışanları karşılıksız bırakmayız.”(A'raf;
7/170.)
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
“Müminler, Namazlarını kılarlar ve
kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allâh için) harcarlar. (Enfal: 8/3)
قُل لِّعِبَادِيَ الَّذِينَ آمَنُوا يُقِيمُوا الصَّلاَةَ
وَيُنفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلانِيَةً مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ
يَوْمٌ لاَّ بَيْعٌ فِيهِ وَلاَ خِلاَلٌ
“İnanmış kullarıma de ki, namazlarını
tam kılsınlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeyden gizli-açık harcasınlar.
Bunu öyle bir gün gelmeden yapsınlar ki, o günde ne alış veriş, ne dostluk
olacaktır.” (İbrahim 14/31)
إِنَّ الَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللَّهِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ
وَأَنفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَّن
تَبُورَ
“Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı
kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarf
edenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler” (Fatır 35/29)
1- Müminler boş laflardan uzak dururlar.
Yalan, dedi kodu, gıybet, iftira ve başkalarına hakaret veya benzeri
şeyler hem haramdır, hem de toplum nazarında çirkindir. Bunun için mümin,
hayırlı sözler ve hayırlı işlerde olmalıdır. Kur’an şöyle bnuyuruyor.
وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ {3}
Öyle Müminler ki, boş ve yararsız şeylerden
yüz çevirirler; (Müminun 23/3)
قَوْلٌ مَّعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِّن صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَآ أَذًى
وَاللّهُ غَنِيٌّ حَلِيمٌ {263}
Bir tatlı dil, bir bağışlama, incitme ile
sonuçlanan yardımdan iyidir. Allah XE "Allah" zengindir, acelesi yoktur. (Bakar 2/263).
Boş laflarla vakit geçirmeyen ve dilini
yersiz ve çirkin sözlerde uzak tutanlara Allah çeşitli ikramlarda bulunur. En
büyük ikramı ise ona hikmeti vermesidir. Allah şöyle buyuruyor.
يُؤتِي الْحِكْمَةَ مَن يَشَاء وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ
خَيْرًا كَثِيرًا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ {269
Allah XE "Allah" , hikmeti, yani
doğru karar verme kabiliyetini, koymuş olduğu düzenine uyana verir. Kime
hikmet verilirse, ona çok iyilik yapılmış olur. Bunu içi temiz olanlardan
başkası anlamaz (Bakar 2/269)
Allah’ın Resulü de şöyle buyuruyor.” Hikmet
müminin yitiğidir. Nerede bulursa onu alsın.”
Mümin Allah ve Resulüne itaat eder. Bununla
huzur bulur. Böylece hem dünyasını hem ahretini mutlu eder. Rabbimiz şöyle
buyuruyor.
وَمَن يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَخْشَ اللَّهَ وَيَتَّقْهِ
فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَائِزُونَ
Allah'a ve
Peygambere itaat edenler, Allah'dan korkup buyruklarını çiğnemekten kaçınanlar
var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır. (Nur 24/ 51-52)
مَّنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللّهَ وَمَن تَوَلَّى
فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا
“Bu Elçi’ye (Muhammed a.s.’a) kim itaat
ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çeviren çevirsin; Seni onlara koruyucu
olasın diye göndermedik.” (Nisa 4/80)
قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ
كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا
(Resûlüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız
olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?
Size Resûl'ün bildirdiklerini kesinkes yalan saydınız; onun için azap
yakanızı bırakmayacaktır! (Furkan 25/77)
3- Zekâtını Allah rızası için verenler
kurtuluşa ereceklerdir. Allah Teala şöyle buyuruyor.
وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ {4}
“ Öyle Müminler ki, zekâtı verirler;” (Mü’minun
23/4)
Zekât ibadeti Allah’ın emri ve
Resulullah’ın tarifine göre de, İslam’ın beş şartından ve en önde gelen
farzlardan biridir. Çünkü Zekât, toplum düzenini sağlar, sosyal yardımlaşmayı
emreder ve zengin ile fakir arasındaki bağı ve dostlukları geliştirir. Önemine
binan Zekât, Kur’an’da namazla beraber ve müstakil olarak birçok ayette
zikredilmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَمَا تُقَدِّمُوا
لأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِندَ اللّهِ إِنَّ اللّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ
بَصِيرٌ
“Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin.
Kendiniz için ne hayır sunarsanız, Allah XE "Allah" ’ın huzurunda onu
bulursunuz. Ne yapsanız, Allah onu görür.” (Bakara 2/110)
وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَارْكَعُوا مَعَ
الرَّاكِعِينَ
“Namazı dosdoğru kılın. Zekâtı verin. Rükû
edenlerle birlikte rükû edin.” (Bakara 2/43)
وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ
لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ {56}
“Namazı kılın; zekâtı verin;
Peygamber'e itaat edin ki merhamet göresiniz”. (Nur 24/ 56)
وَمَثَلُ الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمُ ابْتِغَاء مَرْضَاتِ اللّهِ
وَتَثْبِيتًا مِّنْ أَنفُسِهِمْ كَمَثَلِ جَنَّةٍ بِرَبْوَةٍ أَصَابَهَا وَابِلٌ
فَآتَتْ أُكُلَهَا ضِعْفَيْنِ فَإِن لَّمْ يُصِبْهَا وَابِلٌ فَطَلٌّ وَاللّهُ
بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ {265}
Allah XE "Allah" ’ın rızasını
kazanmak ve kendilerini sağlama almak için mallarını harcayanların durumu tepe
üstüne kurulu bahçeye benzer. Bol yağmur yağarsa iki kat ürün verir. Yağmur
yağmazsa çisenti olur (bu da yeter). Allah yaptığınız her şeyi görür. (Bakar
2/264).
خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِم بِهَا
وَصَلِّ عَلَيْهِمْ إِنَّ صَلاَتَكَ سَكَنٌ لَّهُمْ وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ {103}
“Onların mallarından sadaka al; bununla
onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua
et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştırır. Onlara huzur
verir). Allah işitendir, bilendir. (Tevbe 9/103)
Dinen zengin sayılan bir müslümanın
Zekâtını vermemesi düşünülemez. Aksi takdirde kişinin bu durumu, başta Allah’a
karşı büyük bir isyankârlık ifadesi taşır. Toplumda sosyal dengelerin
bozulmasına sebep olur. Fakirin hakkını vermemiş ve nankörlük etmiş olur.
Böylece büyük günaha girer ahiret için ise şiddetli azabı hak eder.
فَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ
ذَلِكَ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يُرِيدُونَ وَجْهَ اللَّهِ وَأُوْلَئِكَ هُمُ
الْمُفْلِحُونَ
Akrabâya, yoksula, yolcuya zekât ve sadakadan hakkını ver. Allâh'ın
rızâsını isteyenler için bu, daha hayırlıdır ve onlar başarıya erenlerdir. (Rum
30/38)
الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا
وَعَلاَنِيَةً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ
هُمْ يَحْزَنُونَ )274(
Mallarını gece gündüz, gizli ve açık hayra
harcayanlar... Onların ödülü Rableri katındadır. Üzerlerinde ne bir korku olur,
ne de üzülürler (Bakar 2/274)
Zekât; hem malı artırma ve temizleme, hem
malın korunması ve bereketlenmesi, hem de sahibinin temizlenmesi manalarına
gelir. En önemlisi, Rabbinin emrini yerine getirmenin ve fakirin hakkını
ödemenin gönül rahatlığı içerisinde, dünyada huzur ve rahatlığa kavuşur. Ayrıca
Allah tarafından Ahrette bolca verilecek ikrama kavuşacağı inancı ile huzur ve sevinç
içerisindedir. Böylece Rabbinin emrini yerine getirmenin şerefini yaşar. Allah
Teâlâ şöyle buyurur:
مَّثَلُ الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ
كَمَثَلِ حَبَّةٍ أَنبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِي كُلِّ سُنبُلَةٍ مِّئَةُ حَبَّةٍ
وَاللّهُ يُضَاعِفُ لِمَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ {261}
Mallarını Allah XE "Allah" yolunda harcayanların yaptıkları iş, toprağa
bir buğday tanesi atmaya benzer. O tane yedi başak bitirmiştir. Her başakta yüz
tane vardır. Allah, düzenine uyana kat kat verir. Allah’ın imkânları geniştir,
her şeyi bilir (Bakar 2/261).
يَا
أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَنفِقُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّا
أَخْرَجْنَا لَكُم مِّنَ الأَرْضِ وَلاَ تَيَمَّمُواْ الْخَبِيثَ مِنْهُ
تُنفِقُونَ وَلَسْتُم بِآخِذِيهِ إِلاَّ أَن تُغْمِضُواْ فِيهِ وَاعْلَمُواْ أَنَّ
اللّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ {267}
Müminler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve
sizin için yerden çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Kötü kısmını vermeye
kalkmayın; siz olsanız almazsınız; göz yumarsanız başka. Bilin ki, Allah XE
"Allah" zengindir, ne yaparsa,
güzelini yapar. (Bakar 2/267).
الشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُم بِالْفَحْشَاء وَاللّهُ
يَعِدُكُم مَّغْفِرَةً مِّنْهُ وَفَضْلاً وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ {268}
Şeytan XE "Şeytan" sizi yoksul düşmekle tehdit eder. Sizden
çirkin şeyler ister. Allah XE "Allah"
ise suçunuzu bağışlama ve ikramda bulunma sözü verir. Allah’ın imkanları
geniştir, her şeyi bilir.(Bakar 2/268)
وَمَا أَنفَقْتُم مِّن نَّفَقَةٍ أَوْ نَذَرْتُم مِّن نَّذْرٍ
فَإِنَّ اللّهَ يَعْلَمُهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ {270}
Ne tür bir harcama yapsanız veya adak olarak
ne adasanız, Allah XE "Allah"
onu bilir. Yanlış yapanların yardımcıları olmaz. (Bakar 2/270).
Zekât Farz olan bir ibadettir. Farz olan
ibadetlerin açıktan yapılması asıldır. Çünkü herkesin mecburi yapması gereken
ibadetlerdir. Bakar 271. ayetinde, Allah şöyle buyuruyor.
إِن
تُبْدُواْ الصَّدَقَاتِ فَنِعِمَّا هِيَ وَإِن تُخْفُوهَا وَتُؤْتُوهَا الْفُقَرَاء
فَهُوَ خَيْرٌ لُّكُمْ وَيُكَفِّرُ عَنكُم مِّن سَيِّئَاتِكُمْ وَاللّهُ بِمَا
تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
Zekâtları açıkça vermeniz ne güzel olur! Ama
onları gizler ve fakirlere o şekilde verirseniz sizin için daha iyidir. Bu bir
kısım günahlarınızı örter. Allah XE "Allah" yaptığınız her şeyi bilir. (Bakar 2/271).
الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا
وَعَلاَنِيَةً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ
هُمْ يَحْزَنُونَ
Mallarını gece gündüz, gizli ve açık
hayra harcayanlar... Onların ödülü Rableri katındadır. Üzerlerinde ne bir korku
olur, ne de üzülürler (Bakar 2/274)
Zekât ve sadakalar sırf Allah rızası
için verilmelidir. Asla riya olmamalı ve başa kakılmamalıdır.
الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ ثُمَّ لاَ
يُتْبِعُونَ مَا أَنفَقُواُ مَنًّا وَلاَ أَذًى لَّهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ
رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ {262}
“ Mallarını Allah XE "Allah" yolunda harcayanlar, sonra yaptıkları iyiliği
başa kakmayan ve incitmeyenler; onlara Rableri katında ödül vardır. Üzerlerinde
ne bir korku olur, ne de üzülürler.” (Bakar 2/262).
يَا
أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تُبْطِلُواْ صَدَقَاتِكُم بِالْمَنِّ وَالأذَى
كَالَّذِي يُنفِقُ مَالَهُ رِئَاء النَّاسِ وَلاَ يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ
الآخِرِ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ صَفْوَانٍ عَلَيْهِ تُرَابٌ فَأَصَابَهُ وَابِلٌ
فَتَرَكَهُ صَلْدًا لاَّ يَقْدِرُونَ عَلَى شَيْءٍ مِّمَّا كَسَبُواْ وَاللّهُ لاَ
يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ
“ Ey inananlar! Yaptığınız yardımları, başa
kakarak ve inciterek değersiz hale getirmeyin. İnsanlara gösteriş olsun diye
malını harcayan, ama Allah XE "Allah" ’a ve Ahiret XE
"Ahiret" gününe inanmayan kişi
gibi olmayın. Onun durumu, üzerinde biraz toprak bulunan kayaya benzer.
Şiddetli bir yağmur yağar ve onu çıplak bırakır. İstedikleri bir tek şeyi bile
elde edemezler. Allah nankörler takımını yola getirmez” (Bakar 2/264).
Bu ayetlerde emredilen hayırlardan
birinci derecede kast edilen zekâttır. Çünkü İslam'ın emrettiği şekilde
noksansız olarak zekât verilirse, fakirlik yok olur. Kardeşlik ve merhamet
duyguları genişler. Toplumda huzursuzluk büyük ölçüce azalır.
4- Mü’minleri vasıflarından birisi de,
her yerde ve her zaman iffetlerini korumalıdırlar. Bu Allah’ın emridir. Allah
şöyle buyuruyor;
وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ {5}
Ve Öyle Müminler ki, iffetlerini korurlar;
إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ
غَيْرُ مَلُومِينَ {6}
“Ancak eşleri yahut ellerinin sahip
olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış
değillerdir.” Zaten bunlarla ancak nikâh ile ilişki olur. Nikâhla olduğu için
helaldir.
İffet
mefhumu, hem erkek hem kadınlar için kullanılan ortak özelliklerdendir. Yani
iffetini edebini ve şerefini haramlardan koruyan erkek ve kadın müminler
kurtuluşa erdiler.
Nur suresinin Otuzuncu ayetinde Allah erkekler
için şöyle emrediyor.
قُل لِّلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا
فُرُوجَهُمْ ذَلِكَ أَزْكَى لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ {30}
(Resûlüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama)
dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha
temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından
haberdardır. (Nur 24/30)
Aynı suresinin Otuz birinci ayetinde ise
kadınlar için şöyle buyuruyor;
وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ
وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ
بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا
لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ
أَوْ أَبْنَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ
بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ
التَّابِعِينَ غَيْرِ أُوْلِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ
الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاء وَلَا يَضْرِبْنَ
بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِن زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى
اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ {31}
“ Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama
bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları
müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini,
yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının
babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek
kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin
kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin
kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların
gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına
zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye
ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler).
Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.(Nur24/31)
Ayetteki “zinet” tabiri, kadının vücudunu
ifade eder ki, buna göre vücudun yasaklanan kısmıdır. Bu yasaklamadan istisna
edilen “görünen kısım” ise, kadının yüzü, elleri ve ayaklarıdır.
Ali İmran suresinin 104. ayetine göre
Müslümanların görevlerini doğru ve güzel yapmaları gerekir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ
وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَـئِكَ هُمُ
الْمُفْلِحُونَ
İçinizde bir öncüler topluluğu
bulunsun; onlar insanları iyiliğe çağırsın, kötülüklere karşı uyarılarda
bulunsun. İşte umduklarını bulacak olanlar bunlardır. (Âli İmran 3/104)
وَمِنَ النَّاسِ مَن يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَى حَرْفٍ فَإِنْ
أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انقَلَبَ عَلَى
وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ
İnsanlardan kimi Allah'a yalnız bir yönden
kulluk eder. Şöyle ki: Kendisine bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir
de musibete uğrarsa çehresi değişir. O, dünyasını da, ahiretini de
kaybetmiştir. İşte bu, apaçık ziyanın ta kendisidir.(Hac 22/11)
Çünkü böyle insanlar yanlışlara
dalmaktadırlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
إِنَّمَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَوْثَانًا وَتَخْلُقُونَ
إِفْكًا إِنَّ الَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ لَا يَمْلِكُونَ لَكُمْ
رِزْقًا فَابْتَغُوا عِندَ اللَّهِ الرِّزْقَ وَاعْبُدُوهُ وَاشْكُرُوا لَهُ
إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Siz Allah'ı bırakıp birtakım putlara
tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp da
taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O'na
kulluk edin ve O'na şükredin. Ancak O'na döndürüleceksiniz. (Ankebut 17)
Allah’dan başkasına sarılanlarla ilgili
olarak onları ikazla, Enbiya suresi 98. ayetinde Allah Teâlâ şöyle buyurur:
إِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ حَصَبُ جَهَنَّمَ أَنتُمْ
لَهَا وَارِدُونَ {98}
Siz ve Allah'ın dışında taptığınız şeyler
cehennem yakıtısınız. Siz oraya gireceksiniz. (Enbiya 21/98). Ahrette,
peygamberlerde dahil herkesi, Allah inceden inceye hesaba çeecekdir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
فَلَنَسْأَلَنَّ الَّذِينَ أُرْسِلَ إِلَيْهِمْ وَلَنَسْأَلَنَّ
الْمُرْسَلِينَ {6}
Kendilerine
elçi gönderilenlere elbette soracağız. Elbette elçilere de soracağız. (A'raf7/6)
فَلَنَقُصَّنَّ عَلَيْهِم بِعِلْمٍ وَمَا كُنَّا غَآئِبِينَ {7}
Adım adım
yaptıklarını bilgiye dayalı olarak onlara anlatacağız. Çünkü onlardan uzak
değiliz. (A'raf7/7)
وَالْوَزْنُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ فَمَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ
فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ {8}
O gün tartı yapılacağı bir gerçektir. Kimin
sevabı ağır basarsa onlar umduklarına kavuşacaklardır. (A'raf7/8)
أُوْلَئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ هُمُ
الْمُفْلِحُونَ
İşte onlar, Rableri tarafından (gösterilen)
doğru bir yol üzerindedirler ve onlar, umduklarına ereceklerdir. (Lokman 31/ 5)
Allah, altlarından ırmaklar akan cennetleri
Müminler için hazırlamıştır. Ramazn orocunu tutmak Beş vakıt namazı devamlı
kılmak, zekât ve sadakalarımızı vermek ve ibadetlerimizde şuurlu bir şekilde
devamlı olmak, haramlardan da son derece uzak durmak suretiyle, O cennetler
mirasçı olmaya ve O büyük kurtuluşa koşalım.
أَعَدَّ اللّهُ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ
خَالِدِينَ فِيهَا ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
“Allah, onlara içinde ebedî
kalacakları ve zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük
kazanç budur”. (Tevbe 9/89)
Başlangıçta
demiştik ki; kullar için en büyük bayram, Dünyada Allah’ın razı olduğu bir
Müslüman olarak yaşayıp, Rabbine böylece kavuşması ve bu durumundan dolayı,
Allah kulundan, kul da Rabbinden razı olarak cennetlere girdiği zamandır.
Dünyadaki bayramıyla beraber en büyük bayram budur.
Şu hiç unutulmamalıdır ki, insan iman
ederde bu imanında karalı olursa, Allah hem dünyada hem de ahrette kesinlikle
onu korur. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
يُثَبِّتُ اللّهُ الَّذِينَ آمَنُواْ بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِي
الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الآخِرَةِ وَيُضِلُّ اللّهُ الظَّالِمِينَ وَيَفْعَلُ
اللّهُ مَا يَشَاء {27}
Allah Teâlâ sağlam sözle iman edenleri hem
dünya hayatında hem de ahirette sapasağlam tutar. Zalimleri ise Allah saptırır.
Allah dilediğini yapar. (İbrahim 15/27)
O halde bunun için ne yapmamız gerekir.
Teğabün suresinin16. ayetinde Allah Teâlâ
şöyle buyuruyor:
فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَأَطِيعُوا
وَأَنفِقُوا خَيْرًا لِّأَنفُسِكُمْ وَمَن يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ
الْمُفْلِحُونَ
Öyle ise gücünüz yettiği kadar Allâh'tan
korkun, O'nun talimatlarını dinleyin, O'na itâ'at edin ve kendi iyiliğinize
olarak mallarınızdan Allah uğrunda harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden
korunursa işte onlar, başarıya erenlerdir. (Teğabün 64/16)
Demek ki Allah, kimseye gücünün yetmediği
bir yük yüklememektedir. Kulun görevi, Allah’ın talimatlarını dinleyip, ona
itaat etmektir. Hicr suresi 99.ayetinde;
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
“Ve sana yakîn yani ölüm gelinceye kadar
Rabbine ibadet et!(Hicr15/99) buyuruyor.
Taha suresi 14. ayetinde şöyle buyuruyor.
BU BAYARAM VESİLESİYLE:
Fitreler verilmemişse verilmeli,
Küsülü olanlar barışmalılar, İnsanlar
birbirlerini affetmeli, her zaman tevbe etmeli,
Ana baba ayrıca ziyaret edilmeli. Duaları
alınmalı ve onlara dua edilmeli,
Akrabalar ziyaret edilmeli, Yetimler görüp
gözetilmeli, ihtiyaçları karşılanmalı.
Fakirler yoksullar ve ihtiyaç sahipleri
ihmal edilmemeli, ihtiyaçları giderilmeli,
Kardeşler ziyaret edilmeli, İnsanlarla
helallaşılmalı,
Komşular ziyaret edilmeli, çevreden haberdar olunmalı. Kardeşlik
duyguları pekişmeli.
Hatalardan tevbe edip, sözümüzde
durmalı. Ramazanda edindiğimiz güzel
huylarımızı devam ettirmeli.
İbadetlerimizi ömrümüzün sonuna kadar hiç
ara vermeden devam etmeliyiz
Ölülerimiz, dirilerimiz, çocuklarımız,
aile efradımız, vatanımız ve bütün
Müslümanlar için çokça dua etmeliyiz.
Bu vesile ile, Fitrelerin Bayram
namazından önce verilmesi gerektiğini, Bayramda eş dost ziyert edilmesi,
küsülülerin barışması, küçklerin be büyüklerin , fakirlerin gözetilmesi, bolca
dua edilmesini de hatırlatır, bütün Mü’minlerin Ramazan Bayramlarını tebrik
eder, sağlık, sıhhat ve huzurla birçok ramazanlara ve bayramlara ulaştırmasını
Allah’dan niyaz ederim.
Abdurahman
ALTAY
Emekli Müfti.
Süleymaniye Vakfı
Din ve Fıtrat Araştırmaları Merkezi.
Yorumlar
Yorum Gönder