Namazın İbadeti Ve Önemi
Namazın İbadeti Ve Önemi [1]
Yüce Allah insanı kendisine iman ve ibadet etmek için
yaratmıştır. İbadet ise; boyun eğme, itaat etme, emrin gereğini yerine getirme
gibi manaları ifade eder. İslam'ın her emir ve yasağına uymak ibadettir.
İbadetlerin en önde geleni namazdır. Yüce Allah, ilk insan ve ilk peygamber
Adem Aleyhisselâm’den itibaren bütün insanları “namaz” ibadeti ile sorumlu
tutmuş ve bütün peygamberler, kavimlerine “namaz” kılmalarını emretmiştir. [2]
Yüce Rabbimiz ve sevgili Peygamberimiz “namaz” üzerinde ısrarla
durmuş, namazlarını kılanlara mükâfat, kılmayanlara ise ceza olduğunu
bildirerek beş vakit namazın kılınmasını teşvik etmiş ve terkinden
sakındırmıştır. [3]
Namaz Kelimesinin Anlamı
Farsça bir kelime olan namaz Kur’ân’da “salat” kelimesi ile
ifade edilmektedir. “Salat” kelimesinin sözlükte iki anlamı vardır:
a) Duâ. Kur’ân’da bu anlamda kullanılmıştır. [4]
b) Uylukların başındaki iki tümsek kemiği hareket ettirmek.
Din ıstılahında ise namaz, “Peygamberimizin uyguladığı şekilde
yerine getirilen, kalp, dil ve bedenle birlikte yapılan bir ibadettir. [5]
Beş Vakit Namaz Kimlere Farzdır
Beş vakit namaz; akıllı, ergenlik çağına giren kadın ve erkek
her müslümana farzdır. Namazın farz oluşu kitap, sünnet ve icma ile sabittir.
Kur'ân’da Yüce Allah,
فَاَقيمُوا الصَّلوة اِنَّ
الصَّلوة كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا
"... Namazı dosdoğru kılın, çünkü namaz, müminlere belirli
vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır” (Nisa: 4/103) buyurmaktadır.
اَقِمِ الصَّلوة لِدُلُوكِ
الشَّمْسِ اِلى غَسَقِ الَّيْلِ وَقُرْانَ الْفَجْرِ اِنَّ قُرْانَ الْفَجْرِ
كَانَ مَشْهُودًا
“Güneşin zevalinden (öğle vakti batıya kaymasından) gecenin
karanlığına kadar (belli vakitlerde) namazı kıl. Bir de sabah namazını kıl.
Çünkü sabah namazı şahitlidir” (İsra, 17/78) buyurmaktadır.
Bu iki âyette yüce Allah günde beş vakit namaza işaret
etmektedir. Kur'ân'da namaz ile ilgili âyetleri birlikte ele aldığımızda günde
beş vakit namazın müminlere farz olduğunu anlıyoruz. Ancak namazların ilik ve son
vakitlerini ve nasıl kılınacağını öğreten Peygamberimiz Aleyhisselâm'dır. Ona
da vahiy meleği Cibril Aleyhisselâm öğretmiş ve ashabına,
صلوا كما رﺍيتموني
اصلي
“Ben namazı nasıl kılıyorsam, siz de öyle kılın” buyurmuştur. [6]
Namaz vakitlerini ve namazın nasıl kılınacağını soran ashaba
Peygamberimiz bizzat namazı kılarak öğretmiş, nesilden nesile intikal etmiş ve
bu konuda icma hasıl olmuştur.
Kur’ân'da ısrarla “namaz” kılınması emredilmiş (Bakara, 43, 83, 110)
ve
ان الصلوة كانت على المومنين
كتابا موقوتا
“namazın müminlere vakitli olarak farz kılındığı” bildirilmiştir
(Nisa, 4/103).
Müminlerin peygamber Aleyhisselâm’in öğrettiği ve bize kadar
tevatüren gelen şekliyle günde beş vakit namazı kılmaları kulluk görevidir.
Namaz Her Hâl Ve Şartta Kılınmalıdır.
Hiçbir şey; iş, ticaret, görev, meşgale ve mazeret mümini
namazdan alıkoyamaz (Nur, 38). Bu görevin yerine getirilmesi için dinimiz her
türlü kolaylığı sağlamıştır:
- Su bulamayanlar, teyemmüm ederek (Mâide, 6).
- Bir tehlikeden korkanlar yaya veya binit üzerinde (Bakara, 239),
- Yolcular, dört rekatlı farzları ikişer rekat olarak [7]
- Zaruret ve ihtiyaç halinde öğle ile ikindi, akşam ile yatsı
namazlarını öğle veya ikinde, akşam veya yatsı vaktinde birleştirerek [8]
- Savaş halinde olanlar, nasıl güçleri yetiyorsa o şekilde (Nisa,
4/102),
- Korku halinde olanlar, yürüyerek veya binit üzerinde (Bakara, 239),
-Ayakta durmaya güçleri yetmeyen hasta ve özürlüler, oturarak, buna
da güçleri yetmeyenler, yatarak namazlarını kılabilirler (Al-i İmran, 191)
Kadınların özel halleri, deli olmak, bayılmak ve unutmak hariç
namaz kılmamanın hiç bir mazereti yoktur.
İman kalbine yerleşmiş ve gerçek mü’min niteliğini kazanmış bir
müslümana namaz kılmak ağır ve zor gelmez (Bakara, 45).
Mümin, namazlarına müdavimdir (Meâric, 22-23), namazlarını
zevkle ve isteyerek kılar.
Yüce Allah, Kur’ân’da, namazı üşene üşene kılmayı (Nisa, 142) ve
terk etmeyi münafık (Tevbe, 54) ve kafirlerin niteliği olarak zikretmiştir
(Müddessir, 44).
Namazın Mükafatı
Yüce Allah, namaz kılanlara; merhamet (Tevbe, 71. Nûr, 56), bağış
ve tükenmez rızık (Enfal, 3-4), cennet (Ra’d, 19, 23. Mü’minûn, 1-2, 9-11), büyük
mükâfat (Nisa, 4/162) ve kendi rızasını (Tevbe, 72) va’detmiş, namaz kılan
mü’minlerin müjdelenmesini istemiştir (Hac, 34-35. Neml, 2-3). Çünkü namaz, mü’minin
hayatına çeki düzen verir; onu her türü çirkinliklerden, haram ve yasakları
işlemekten men eder (Ankebût, 49).
Kur’ân’da Namazlarını huşu ile eda eden (Mü’minûn, 23/2) ve
“musallî” olmanın gerektirdiği inanç, söz, fiil ve davranış içerisinde olan ve
namazı hayatına hakim kılan mü’min doğru yolu bulmuş ve kurtuluşa eren (Lokman,
4-5) kimseler oldukları ifade edilmektedir.
İman, namaz ve diğer ibadetler, kul ile Allah arasında manevi
bir ticarettir. Bu ticareti yapanlar, asla zarar etmezler (Fâtır, 29-30). İman
edip sâlih ameller işleyen, beş vakit namazı dosdoğru kılıp servetinin zekâtını
verenlerin mükâfatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar
üzülmeyeceklerdir (Bakara, 277).
Peygamberimiz Veda Hutbesinde;
اتقوا الله ربكم وصلوا حمسكم وصوموشهركم
وادوا زكاة اموالكم واطيعوا ذا امركم تدخلوا جنة ربكم
“Rabb’ınız Allah’a karşı gelmekten sakınınız Beş vakit
namazınızı kılınız. Ramazan orucunuzu tutunuz. Malınızın zekâtını veriniz.
Amirlerinizin (Allah’a isyan olmayan) [9] emirlerine uyunuz. Rabbinizin
cennetine girersiniz” müjdesini vermiştir. [10]
İnsan, “beşer” olması hasebiyle hatasız ve kusursuz olmaz.
Günlük hayatında farkına varmadan madden ve manen, bedenen ve rûhen kirlenir.
Şirk (Allah’a ortak koşmak), küfür (Allah’ı ve ayetlerini inkâr etmek), nifak
(iki yüzlülük) gibi inançla ilgili veya içki, kumar, zina, hırsızlık, adam
öldürme, yalan söyleme, hile yapma, rüşvet, gıybet ve iftira etme... gibi amel
ile ilgili olup tövbe etmeyi gerektiren büyük günahlar hariç “namaz”, kusurların
ve hataların bağışlanmasına vesile olur (Hûd, 11/114).
Peygamberimiz Aleyhisselâm,
الصلوات الخمس والجمعة الى الجمعة
كفارة لما بينهن ما لم تغش الكبائر
“Beş vakit namaz ve Cuma namazı diğer Cuma namazına kadar büyük
günahlardan kaçınıldığı takdirde aralarında işlenen günahlara kefarettir”
buyurmuştur. [11]
Namazın İnsana Kazandırdıkları
İslam’ın beş temel esasından biri olan [12] beş vakit namazı
kılanın hayatta en az beş kazancı vardır:
a) Allah ve Peygambere itaat etmiş ve en faziletli ibadeti îfa
etmiş olur.
Namaz; ilk defa farz kılınan, âhirette ilk sırada hesabı
sorulacak olan ibadettir. [13]Çünkü namaz, dinin direği [14] ve imanın alameti
[15] ve amellerin en fazîletlisi ve Allah’a en sevimli olanıdır:
اي
الاعمال افضل
“Amel(ler)in Allah’a en sevimli olanı
hangisidir?” sorusuna Peygamberimiz Aleyhisselâm,
الصلوة
لوقتها
“Vaktinde kılınan namazdır” [16]
اي العمل
احب الى الله
“Hangisi daha fazîletlidir?” sorusuna ise
yine
الصلوة
لوقتها
“Vaktinde kılınan namazdır” cevabını vermiştir.
[17]
رَأسُ اﻷمْرِ
الاسلام وَعمُودُهُ اﻟﺻﻼَة وَذِرْوَة سَنَامِهِ اَلْجِهَادُ
“İşin başı İslam, direkleri namaz, en yüksek noktası ise
cihattır” [18] buyuran Peygamberimiz Aleyhisselâm, beş vakit namazını kılan
kimseye Allah’ın “cennet” va'd ettiğini, kılmayan kimseye ise bir va’dinin
bulunmadığını bildirmiştir:
b) Allah'ı anmış olur
İbadetlerden maksat Allah’ı anmaktır. Allah’ı anmanın en güzel
yollarından biri Kur'ân-ı Kerim okumak ve namaz kılmaktır. Yüce Allah,
اقم
الصلوة لذكري
"Beni anmak için namaz kıl" buyurmuştur (Taha, 14). Namaz
kılan kimse hem Kur'ân okumuş, hem Allah'ı tekbir, tespih ve dua ile anmış
olur. Her türlü zikir namazda toplanmıştır.
c) Maddî ve manevî kirlerden temizlenir
Peygamberimiz Aleyhisselâm, beş vakit namazını kılan kimseyi
günde beş defa bir nehirde yıkanan kimseye benzetmiştir:
ارايتم لوان
نهرا بباب احدكم يغتسل فيه كل يوم خمسا ما تقول ذلك يبقى من درنه
“Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir ırmak olsa ve
burada günde beş defa yıkansa bu kimsede hiç kir kalır mı? (Sahabenin);
قالوا لا
يبقى من درنه شيئا
‘Hayır hiç bir kir kalmaz’ diye cevap vermeleri üzerine
قال
فذالك مثل الصلوات الخمس يمحوا الله به الخطايا “
İşte beş vakit namaz da böyledir. Allah, bu sebeple günahları
temizler, yok eder” [19].
Günde beş vakit namazını kılan manevî kirlerden temizlendiği
gibi dış çevre ile sürekli temas halinde olan organlar günde beş defa yıkandığı
için kirlerden ve bulaşıcı mikroplardan temizlenmiş olur.
Vücut, elbise ve namaz kılınacak yeri temizlemek namazın şartı
olduğu için namaz, kişiyi temiz olmaya mecbur eder.
d) Vakitlerini düzene koyar
Her namaz vaktinde kılınacağı için, kişinin hayatını düzen ve
tertibe koyar
e) Günahlardan ve kötülüklerden korunur.
Namaz insanın fikir, kalp, ruh ve niyyet temizliğini temin eder,
kötülüklerden uzak kalmasını temin eder. Her türlü haramlardan, çirkin söz, fiil
ve davranışlardan uzak kalmasını sağlar.
اُتْلُ
مَا اُوحِىَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَاَقِمِ الصَّلوة اِنَّ الصَّلوة تَنْهى
عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَلَذِكْرُ اللّهِ اَكْبَرُ وَاللّهُ يَعْلَمُ
مَاتَصْنَعُونَ
“(Ey Peygamberim!) Sana vahyedilen kitabı oku ve namazı doğru
kıl. Çünkü namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette
(ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir” (Ankebut: 29/45)
anlamındaki âyet bunun açık delilidir.
f) Beş vakit namazını kılan kimse, kibir ve gururdan kurtulur.
Alnının secde koyan insan, kul ve yaratılmış olduğunun farkına varır, dinin
haram kıldığı kibir ve gururu terk eder. İnsan haklarına saygılı olur. Allah
rızası için iş yapmaya alışır.
g) İlâhî murakabe altında olduğunun farkında olur. [20]
Peygamberimiz Aleyhisselâm,
يتعاقبون فيكم ملائكة
بالليل وملائكت بالنهار ويجتمعون في صلاة الفجر والعصر ثم يعرج الذين باتوا فيكم
فيسئلهم وهواعلم بهم كيف تركتم عبادي فيقولون تركناهم وهم يصلون واتيناهم وهم
يصلون
“Gece ve gündüz melekleri sizi takip ederler. Sabah ve ikindi
namazlarında toplanırlar. Sonra sizinle geceleyen melekler, ilâhî huzura
çıkarlar. Rab’leri onlara, “-onları en iyi bir şekilde bildiği halde- kullarımı
nasıl terk ettiniz?” diye sorar. Melekler, “onları namaz kılarken terk ettik ve
namaz kılarken bulduk” cevabını verirler” demiştir. [21]
h) Kusurlarının bağışlanmasına vesile olur.
Namaz müminlerin kusurlarına kefâret ve Allah'ın mağfiretine
vesile olur. Peygamberimiz Aleyhisselâm şöyle buyurmuştur:
.
الصلوات
الخمس والجمعة الى الجمعة مكفرات لما بينهن اذا اجتنبت الكبائر
“Beş vakit namaz ve Cuma namazı diğer Cuma namazına kadar büyük
günahlardan kaçınıldığı takdirde aralarında işlenen küçük günahlara kefarettir”,
[22]
خمس
صلوات افترضهن الله من احسن وضوءهن وصليهن لوقتهن واتم ركوعهن وخشوعهن كان له على
الله عهدا ان يغفر له ومن لم يفعل فليس له على الله عهد ان شاء غفر وان شاء عذبه
“Allah, beş vakit namazı (kullarına) farz kılmıştır. Kim abdesti
güzelce alır, beş vakit namazı vaktinde kılar, rükûunu, secdesini ve huşûunu
tam yaparsa bu kimseye Allah’ın onu bağışlayacağı (ve cennete koyacağına) dair
ahdi (sözü) vardır. Namazlarını kılmayan kimseye ise Allah’ın bir sözü yoktur.
Dilerse onu bağışlar (ve cennetine koyar), dilerse ona azap ede.” [23]
Müslüman, günde beş vakit namazını mutlaka kılar.
Namazı Kılmamanın Hükmü
Beş vakit namız kılmamak Allah’a isyan etmektir, büyük günahtır.
Yüce Allah Kur’ân’da, namazlarını kılmayan kimselerin cezasını çekeceklerini
bildirmektedir:
فخلف من
من بعدهم خلف اضاعوا الصلواة واتبعوا الشهوات فسوف يلقون غيا
“Onlardan (peygamber ve salih kimselerden) sonra yerlerine öyle
bir nesil geldi ki namazı zayi ettiler ve şehvetlerine uydular. Bunlar, cehenneme
atılacaklardır” (Meryem, 159).
Bu âyet; namazlarını kılmayanların cehennemde cezalarını çekeceklerini
bildirmektedir. Çünkü dinin direği ve mü’minin miracı olan namazı kılmayan bir
insan diğer dînî görevlerinde de gevşektir, günah bataklığına dalmış ve böylece
nefsine zulmetmiştir demektir.
İbn Abbas (ö. 62/687) ve İbn Mes’ûd (ö.32/652), âyette geçen
“gayyâ” kelimesinin cehennemde bir vadinin ismi olduğunu söylemiştir. [24]
Bu âyet; nefsine, şehvetlerine, iş, güç ve dünya meşgalesine, oyun
ve eğlenceye dalıp namazlarını kılmayanların cehennemde cezalarını
çekeceklerini bildirmektedir. Çünkü dinin direği ve mü’minin miracı olan namazı
kılmayan bir insan diğer dînî görevlerinde de gevşektir, günah bataklığına
dalmış ve böylece nefsine zulmetmiştir demektir.
Namazı kılmayan kimse, namazın farz oluşuna inanmadığı ve namazı
önemsemediği veya tembelliği ve ihmalkârlığı ya da unuttuğu için kılmamıştır.
Farz oluşuna inanmadığı ve önemsemediği için namazı kılmayan
kimse mü’min olamaz çünkü bu kimse Allah’ın kesin emrine inanmamaktadır. Farz
oluşuna ve önemine inandığı halde tembelliği, ihmalkârlığı ve meşguliyeti
sebebiyle şer’î bir özrü olmadan namazını kılmayan kimse büyük günaha
girmiştir. Bir kısmını aşağıda zikrettiğimiz hadislerin ifade ettiği asıl mana
da budur:
من ترك
صلاة العصر فقد حبط عمله
“Kim ikindi namazını terk ederse ameli boşa gider” [25]
لا
تتركوا الصلوة متعمدا فانه من ترك الصلوة متعمدا فقد برئت ذمة الله ورسوله
“Namazı kasten terk etmeyin. Kim kasten namazı terk ederse, Allah’ın
ve Resulünün zimmetinden beri olur" [26].
Peygamberimiz Aleyhisselâm, bir gün namazdan söz etmiş ve şöyle
demiştir:”
من خافظ
عليها كانت له نورا وبرهانا ونجاة يوم القيامة ومن لم يحافظ عليها لم يكن له نورا ولا
برهانا ولا نجاة وكان يوم القيامة مع قارون ز فرعون وهامان وابي ابن حلف
"Kim namazına devam ederse bu namaz kıyamet gününde onun
için (karanlığa karşı) nur, (doğruluğuna) delil ve (azaptan) kurtuluş olur. Kim
namazına devam etmezse onun nuru, delili ve kurtuluşu olmaz. O kimse kıyamet
gününde Karun, Firavun, Haman ve Übey İbn Halef ile beraber olur” [27].
Bu ve benzeri hadislerin zahiri, kasten namazı terk etmenin
insanı küfre götürdüğünü ifade ediyor gibi anlaşılıyorsa da İslam âlimleri, ancak
namazın farz oluşunu inkâr ederek terk etmenin insanı küfre götüreceğini, bu ve
benzeri hadislerin mü’minleri namazı terk etmekten sakındırmayı amaçladığını
beyan etmişlerdir. [28] İmam Malik (ö.179/795) Ebû Hanîfe (ö.150/767) ve İmam
Şâfiî (ö.204/819) bu görüştedir.
Bir müminin namazını kılmaması düşünülemez. Namazı kılmayan
kimse, namazın farz oluşuna inanmadığı veya namazı önemsemediği veya tembelliği
ve ihmalkârlığı ya da unuttuğu için kılmamıştır. Namazını vaktinde kılmayı
unutan kimse, hatırlayınca hemen namazını kılar. Unutmasından dolayı bir vebal
yoktur. [29] Farz oluşuna inanmadığı ve önemsemediği için namazı kılmayan kimse
mümin değildir. Çünkü Allah’ın kesin emrine inanmamaktadır. Farz oluşuna ve
önemine inandığı halde tembelliği, ihmalkârlığı ve meşguliyeti sebebiyle şer’î
bir özrü olmadan namazını kılmayan kimse büyük günaha girmiştir. Büyük günah
işleyen kimsenin inkâr, şirk, nifak ve tekzîp (âyetleri yalanlama) hariç diğer
büyük günahları işleyen kimse kâfir ve münafık olmaz, imandan çıkmaz. Bu kimse
tövbe etmeden ölürse işi Allah’a kalır. Allah, dilerse affeder, dilerse suçu
nispetinde cezalandırır, sonra imanı sebebiyle cennetine koyar. [30]
Namazlarını kılmayan insanlar, diğer günahlardan da korunamazlar
[31] işlediği günahlar kalbini karartır [32] ve dinden soğumalarına sebep olabilir.
Bu sebeple müminin beş vakit namazını ihlas ve huşu ile kılması gerekir.
Namazı Huşu İle Kılmak
Fıkıh ve ilmihal kitaplarında namazın kılınış şekli, farzları, vacipleri,
sünnetleri ve âdâbı detaylarıyla birlikte anlatılmıştır.
Müslümanın Peygamberin öğrettiği şekilde günde beş vakit
namazını kılması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Allah’ın istediği şekilde maddî (Tevbe, 9/108) ve manevî (Maide,
5/56) kirlerden arındıktan sonra,
فول وجهك
شطر المسجد احرام
“Yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne çevir” (Bakara, 2/144) ve “O’nu
tekbir ile yüceltin” talimatlarına uyarak niyet edip Allah'ü ekber diyerek
namaza başlayan, namazda sağa sola iltifat etmeyip sadece secde mahalline bakan,
elleri, ayakları ve diğer uzuvlarını saygı ifadesi olarak güzel bir vaziyette
tutan, dünya kelamı konuşmadan, vakar ve sükûnet içerisinde, kemal-i edeple;
فقرؤا ما
تيسر من القران
“Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun” (Müzzemmil, 73/20),
يا ايها
الذين امنوا اركعوا واسجدوا
“Ey müminler! Rükû edin, secde edin” (Hac, 22/ 77) ve
فاذكروا
الله كما علمكم ما لم تكونوا تعلمون
“Bilmediklerinizi size öğrettiği şekilde Allah’ı anın / namazı
kılın” (Bakara, 2/239) emirlerine uyup, zihnini dünya işleri ile ilgili
kuruntulardan kurtararak tam bir konsantre içerisinde namazlarını Allah için Peygamberin
tarif ettiği şekilde kılan mümin وقوموا
لله قانتين “Allah için kalkıp divana durun” (Bakara, 2/238)
emrine uymuş ve
قد افلح
المؤمنون الذين هم في صلوتهم خاشعون
“Kurtuluşa eren müminler namazlarında huşu içindedirler”
(Müminun, 23/2) âyetinde zikredilen niteliğe sahip olmuş olur.
Peygamberimizin tarif ettiği şekilde mümin; güzelce abdestini
alıp gönlü, bedeni ve uzuvlarıyla namaza hazırlanmalı, kıyamda dimdik, rükuda
dümdüz durmalı, rükudan kalkınca belini tam doğrultmalı ve en az sübhanellah
diyecek kadar beklemeli, secdede ellerini ve ayaklarını kıbleye çevirmeli, iki
secde arasında en az sübhanellah diyecek kadar kalmalı, dua, sure ve âyetleri
güzelce ve doğru olarak okumalı, tadili erkâna, farz, vacip, sünnet ve
müstehaplarına riayet ederek kemali edeple acele etmeden, itina ve ihlas ile
beş vakit namazı kılmalıdır.
Namazın Cemaatle Kılınması
Beş vakit namazın cemaatle kılınması tek başına kılınmasından 27
derece daha sevaptır. Peygamberimiz (a.s);
صلاة الجَمَاعَة
أفضَلُ مِنْ ﺻﻼة الْفَذِّ بِسَبْعٍ وَعِشْرِينَ دَرَجَة
"Cemaatle kılınan namaz, ayrı kılınan namazdan yirmiyeydi
derece üstündür" [33] buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz hayatı boyunca cemaate imamlık yapmış, vefatına
yakın hastalandığı zaman Hz. Ebubekr'i cemaate namaz kıldırmak için
görevlendirmiş, kendisi de cemaate katılmıştır.
Peygamberimiz birçok hadisinde namazların cemaatle kılınmasını
tavsiye etmektedir:
لَويَعْلَمُ
النَّاسُ مَا في النّدَاءِ وَالصَّف اﻷوَّلِ، ثُمَّ لَمْ يَجِدُوا إَّﻻ أنْ
يَسْتهِمُوا عَلَيْهِ ﻻسْتَهَمُوا ولويعلمون ما في التهجير، لاستبقوا إليه. ولويعلمون
ما في العتمة والصبح، لأتوهما ولوحبوا
“İnsanlar camide ilk safın sevabını bilselerdi, ön safta
durabilmek için kura çekmekten başka yol bulamazlardı. Namazı ilk vaktinde
kılmanın sevabını bilselerdi bunun için yarışırlardı. Yatsı namazı ile sabah
namazının faziletini bilselerdi, emekleyerek te olsa bu namazları cemaatle
kılmaya gelirlerdi. “ [34]
«مَنْ صَلَّى العِشَاءَ
في جَـمَاعَة ، فَكَأَنَّما قامَ نِصْف اللَّيْل وَمَنْ صَلَّى الصبْح في جَمَاعَة
، فَكَأَنَّما صَلَّى اللَّيْل كُلَّهُ َ
“Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa, gece yarısına kadar namaz
kılmış sevabını alır, sabah namazını da cemaatle kılarsa bütün geceyi namaz
kılarak geçirmiş gibi sevap alır.” [35]
ما مِن
ثَلاثَة في قَرْيَة ولا بَدْولا تُقَامُ فِيهمُ الصَّلاة إِلاَّ قدِ اسْتَحْوَذَ
عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَعَلَيكُمْ
بِالجَمَاعَة ، فَإِنَّمَا يأْكُلُ الذِّئْبُ مِنَ الغَنمِ القَاصِيَة
“Üç kişi bir köyde veya sahrada bulunur ve cemaatle namaz
kılınmazsa, şeytan onlara hâkim olur, öyleyse cemaatten ayrılma. Çünkü kurt
ancak sürüden ayrılan koyunu kapar.” [36]
Bu hadisler beş vakit namazı cemaatle kılmanın önemine vurgu
yapmaktadır. Müslüman zamanı olduğu ve mazereti bulunmadığı sürece beş vakit
namazı cemaatle kılmaya çalışmalıdır.
Sonuç:
İnsanın yaratılış gayesi olan “ibadet” görevini yerine
getirebilmesi için her şeyden önce iman etmesi, Allah ve Peygamberine itaat
etmesi ve özellikle ibadetlerin başı olan beş vakit namazı saygı ve kemali
edeple kılması gerekir. Bu Allah’ın kesim emridir. Allah'ın bu emrine uyup
namazını kılan O’nun rızası ve cennetini kazanır; uymayan O'na isyan etmiş, büyük
günaha girmiş, nefsine zulmetmiş ve kendisini ilahî cezaya maruz bırakmış olur.
[1] Bu bölüm Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Yusuf ALTAŞ
tarafından hazırlanmıştır.
[2] Bakara, 2/83. Mâide, 5/12. Yûnûs, 10/87. Hûd, 11/87. İbrâhîm,
14/37, 40. Meryem, 19/31, 35. Tâhâ, 20/14, 132. Enbiyâ, 21/73.
[3] bk. İsmail Karagöz'ün Namazların Kısaltılarak ve
Birleştirilerek Kılınması Seferilik ve Hükümleri, Hakses, Yay. Ankara, 199)
adlı eseri ile Namazları Dosdoğru Kılabilmek (Diyanet Aylık Dergisi, Mayıs, 2003)
vaaz örneğinden yararlanılmıştır..
[4] Enfâl, 8/35. Tevbe, 9/91, 103. İsrâ, 17/110. Nûr, 24/ 41, Ahzâb,
33/43, 56.
[5] Hamdi Yazır, Hak Dîni Kur’ân Dili, I, 190-191. Eser Neşriyat,
İst. 1971. Karagöz, . s, 3-17.
[6] Buhari, Ezan, 18. I, 155.
[7] Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 4.I, 478. Ebû Davut, Salat, 27.
II, 7.
[8] Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 52, I, 490. Buhârî, Taksîrü’s-salâti,
13, II.39.
[9] Peygamberimiz Aleyhisselâm, “ma’siyetle emredilmesi hariç, müslüman
kişinin sevdiği ve sevmediği her konuda söz dinlemesi ve itaat etmesi farzdır.
Eğer bir ma’siyet ( dinen suç/günah olan bir söz ve fiil) ile emredilirse bu
konuda söz dinlemez ve itaat etmez” buyurmuştur. Tirmizî, Cihad, 29. No:1759.
IV, 209. Müslim, İmare, 38. II, 1469. Bir başka hadisinde ise “Allah’a isyan
konusunda kula itaat olmaz. İtaat ancak maruf olan şeylerde olur” buyurmuştur.
Müslim, İmare, 8. II, 1469.
[10] Tirmizî, Ebvâbü’s-Salati, 434. II, 516. Ahmed, V, 251.
[11] Müslim, Tahâre, 14-15. I, 209. Ahmed, II, 229.
[12] Müslim, İman, 1, 5, 7, 8, 19 I, 7, 39, 40, 41, 45.
[13] Nesâî, Salat, 9. I, 231-233.
[14] Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, II, 39-40.
[15] Aclûnî, II, 40.
[16] Buhârî, Mevâkît, 5. I, 134.
[17] Buhârî, Mevâkîtü’s-Salati, 5. I, 134; Müslim, İman, 137. I,
89.
[18] Tirmizî, İman 8…
[19] Buhârî, Mevâkîtu’s-Salâti, 6. I, 134.
[20] İsmail KARAGÖZ a.g.m.
[21] Buhârî, Mevâkît, 16. I, 139.
[22] Müslim, Tahâre, 16. I, 209. Ahmed, II, 229.
[23] Ebû Dâvûd, Salat, 9. I, 295-296.
[24] Nesefî, Ebû’l-Berakât, Abdullah b. Ahmed, Medâriku’t-Tenzîl
ve Hakâiku’t-Te’vîl, IV, 168. (Mecmûatün Mine’t-Tefâsîr) Çağrı yay. İst. 1971.
Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed, el-Câmi’ Li Ahkâmi’l-Kur’ân, XI, 125. Kahire,
1935.
[25] Buhârî, Mevâkîtü’s-Salâti, 15. I, 138.
[26] Ahmed, VI, 421.
[27] Ahmed, II, 169.
[28] Celâlüddîn es-Süyûtî, Sünen-i Nesâî Şerhı, I, 231-233.
Nesâî’nin Sünen’i ile birlikte. Alâüddîn Abidîn el-Hediyyetü’l-Alâiyye, s.74.
Kahraman Yay. İst. 1984. Seyyid Sabık, Fıkhu’s-Sünne, I, 90-91 Mısır, tarihsiz
[29] Buhârî, Mevâkît, 37. I, 148. Müslim, Mesâcid, 309. I, 471.
Ebû Dâvûd, Salat, 11. I, 303. Nesâî, Mavâkît, 52-54. I, 293, 295-296. .İbn Mâce,
Salat, 10. I, 227.. Ahmed, III, 1000.
[30] İsmail Karagöz, a.g.e. s. 10-11.
[31] Ankebut, 29/43
[32] Mutaffifîn, 83/14.
[33] Buhârî, Ezân 30, I, 158.
[34] Buhari, Ezan, 9, I, 152. .Müslim, Salat, 129. I, 454.
[35] Müslim Mesacid, 260. I, 454.
[36] Ebu Davud, Salat 47. No: 547. I, 371. Nesâî, İmamet 48. II,
106-107.
Yorumlar
Yorum Gönder