Herkes Fıtratınca Davranır
Herkes Fıtratınca Davranır
Hz.
Enes Radiyallahü Anh anlatıyor: Hz. Peygamber'le birlikte yürüyordum. Üzerinde
Necran'dan gelme kenarı kalın bir cübbe vardı. Bir bedevî cübbenin eteklerine
asılarak öyle bir çekti ki Resûl-i Ekrem'in Sallallahü Aleyhi Vesellem ensesi
kızardı ve cübbe onun mübarek ensesinde iz bıraktı. Ve sonra şöyle dedi:
"Yâ
Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem, benim şu iki deveme, yanında bulunan
ganimet mallarından mal yüklet! Sen kendin ve babanın malından mal yükletmiyorsun
ya!"
Resûl-i
Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem biraz sükût ettikten sonra şöyle buyurdular:
"Mal
Allah'ın malıdır. Ben de onun kuluyum."
Sonra
şöyle buyurdu:
"Ey
Arabî! Bana yaptığın bu şeyin tıpkısı ceza olarak hakkında tatbik edilsin
mi?" Bedevî, "Hayır, çünkü sen kötülüğe, kötülükle mukabele
etmezsin" dedi.
Bu
cevap karşısında Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem güldü.
Sonra
onun bir devesine arpa, bir devesine de hurma yükletilmesini emretti. 97
Yine
Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem, Kureyş'in amansız eziyetleri
karşısında canına kasteden kavmi için,
"Allahım!
Kavmimi affet, onları hidâyetine sevket. Çünkü onlar bilmiyorlar!" diye
hayır dua ediyordu.
Kâdî
İyâz (rah.), Peygamber Efendimizin Sallallahü Aleyhi Vesellem bu duasındaki rahmet
ahlâkını şöyle anlatır:
"Ey
insan! Şu sözde bulunan fazilet, güzel ahlâk, büyük kerem, üstün sabır ve hilme
bak!
O,
kavminin kendisine yaptıklarına sadece sükût edip onları bağışladığını
göstermedi. Onlara şefkat ve merhamet etti. Kendileri için şefaatçi olup,
'Allahım!
Kavmimi hidayet et! Onları affet! Zira onlar bilmiyorlar (bilseler bana bu
eziyeti yapmazlar)' diye dua ediyordu. Sonra, 'Kavmim!' diyerek, bu şefkat ve
merhametin
sebebini
ortaya koydu. Peşinden, 'Onlar bilmiyorlar!' diyerek, cehaletlerinden dolayı
onlar adına Allah Teâlâ'ya özür beyan etti."98
Kendisini
taşa tutup kan revan içinde bırakan Tâif'in düşük seviyeli insanlarına karşı
Cebrail (a.s) ve dağlarla görevli melek tahammül edemeyip helak edilmeleri için
kendisinden izin istemişlerdi. O ise Allah için hilim ve sabır gösterdi, beddua
etmedi. Meleklere,
"Bunlar
böyle, fakat ümit ederim ki onların zürriyetinden 'lâ ilahe illallah' diyecek
ve Allah'a kulluk edecek bir nesil gelecektir" diyerek helaklerine mani
oldu. Onun bu sabrı karşısında dağlarla görevli melek, "Gerçekten sen,
Rabb'inin seni isimlendirdiği gibi 99 Rauf'sun (çok bağışlayansın) ve Rahîm'sin
(çok acıyansın)" dedi. 100
Çok
geçmeden Tâif halkı, İslâmiyet'le şereflenerek halka-i Muhammedi'ye girdiler ve
onun saadetli meclisinde yer aldılar. Hz. Peygamberin affı en azılı düşmanları
bile kuşatmıştı.
Onun
affı sayesinde baş düşmanlar, dostlar sınıfına geçmişti.
Yorumlar
Yorum Gönder