Cami Ve Gençlik
Cami Ve Gençlik
“Cami”
ve “Gençlik” İslam’ın “Asr-ı Saadetini” hatırlatıyor. Gençliği
pırıl pırıl, tertemiz bir peygamber, etrafında kenetlenmiş mübarek sahabesi,
fethinden önce putlarla dolu, sonrasında kıblemiz olan Kâbe, Hicretle beraber
Takva Mescidi Kuba ve İslam’ın en güzel yaşandığı Mescid-i Nebi. Buralarda
fedakarlığın ve başarının zirvesine ulaşmış genç sahabîler. Asr Suresi’nin
üçüncü ayetinde ifade edilen: “İman edip, salih amel işleyenler, birbirlerine
hakkı ve sabrı tavsiye edenler başka, Onlar ziyanda değillerdir.” (1)
İfadesinin gerçek adresi ve sahibi o mübarek Sahabe-i Kiram’dır. (Allah
hepsinden razı olsun).
Sevgili
Peygamberimiz (s.a.s.) kadın-erkek, genç-ihtiyar, zengin-fakir, hür ve köle
herkesi İslam’a davet etmiştir. Ancak bunlar içerisinde İslam’ı ka-bul
edenlerin çoğunluğunun gençler olduğu bilinmektedir. Daha Mekke’de iken İslam’ı
ilk kabul edenlerden Hz. Ali, Zeyd b. Harise, Abdullah b. Mesud, Zübeyr b.
Avvam, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebi Vakkas, Mus’ab b. Umeyr, Abdullah b. Ömer,
Cafer b. Ebi Talib, Osman b. Affan, Ebu Ubeyde b. Cerrah (Allah hepsinden razı
olsun) 30 yaşın altındaki genç sahabelerdir. Bunlar, İslam tarihi boyunca çok
büyük hizmet etmiş önemli şahsiyetlerdir. Bu gençlerden en dikkat çekenlerden
bir tanesi de 17 yaşında İslam’ı kabul eden Erkam b. Ebi’l-Erkam’dır. Evini
Müslüman’lara tahsis etmiş, “Dârul Erkam” toplantıları O’nun evinde
yapılmıştır. Yine Hz. Ali (r.a.) 10 yaşında Müslüman olmuş ve İslam’a çok
hizmet etmiştir. Mus’ab b. Umeyr (r.a.) hicretten önce Peygamberimiz (s.a.s.)
tarafından Medine’ye öğretmen olarak gönderilmiş ve orada İslam’ı yaymaya
çalışmış çok genç bir sahabîdir. Zeyd b.Sabit Kur’an-ı Kerim’i toplayan ve
yazan heyetin başında bulunmuş, oldukça mühim bir görevi yerine getirmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Muaz b. Cebel’i henüz 26 yaşındayken Yemen’e vali
ve kadı olarak görevlendirmiştir. 18 yaşındaki Usame b. Zeyd’i ise Suriye’ye
gönderdiği orduya komutan tayin etmiştir.
Genç
sahabîler deyince sadece erkekler akla gelmemelidir. Genç hanım sahabiler de
İslam’a sayısız hizmetlerle katkı sağlamıştır. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) İslam
kardeşliğine ve gençlere verdiği önem bugün hepimize ve gençlerimize örnek
olmalıdır. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s.) gençlerle istişare eder, yetişkin sahabelerin
de tecrübelerinden yararlanırdı. Hadisi Şeriflerinde: “İhtiyarlıktan önce
gençliğin kıymetinin bilinmesini” (2) istemiştir. Çünkü gençlik çağı iyi
değerlendirilemezse sonucu kötü olur. Gençlerin iyi bir eğitim alması, evlenip
yurt yuva kurması, sorumlulukları paylaşması, çalışıp helalinden kazanması ve
ihtiyaç olduğu zaman yurt savunması için askerlik yapıp cihad etmesi çok
önemlidir.
Peygamber
Efendimiz (s.a.s.) Medine’ye hicret ettikten sonra inşa edilen Mescid-i
Nebevi’nin içerisinde “Suffe Ashabı” diye bildiğimiz, çoğu gençlerden oluşan,
vahiy kâtipliği yapan, hadisleri yazan ve ezberleyen, diğer bilimleri ve
yabancı dilleri öğrenen gençlerle meşgul olmuştur. Sayıları dört yüz civarında
olan bu genç sahabeler, İslam toplumunun yöneticileri, ilim adamları, elçileri
ve mücahitleri olmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) gençlerin iyi
yetişmesine, ibadet ve ahlâki prensiplere uygun yaşamasına önem veriyordu.
Hayatının
her safhasında “Müminler için en güzel örnek” (3) olan Sevgili Peygamberimiz
(s.a.s.); ideal bir Müslüman gencin nasıl olması gerektiğini daha gencecik
yaşında Hılfu’l-Fudûl cemiyetine girmesiyle göstermiştir. Allah Resulü genç
yaşında bu cemiyet içerisinde hak ve adaleti savunmuş, daima mazlumlardan yana
olmuş ve onların haklarını korumak için mücadele vermiştir. Hak ve adaletle
donanmış örnek yaşantısıyla Allah Resulü, Müslüman bir genç için adalet ve
hakkaniyet duygusunun hayatının baharında kazanılmış olması ge-rektiğini bizzat
yaşayarak göstermiştir.
Daha
genç yaşta “Muhammed-ül Emîn” (Güvenilir Muhammed) unvanını alan Hz.
Peygamber’imizin (s.a.s.) gençlere yönelik tutum ve davranışları çok dikkat
çekicidir. Peygamber olduktan sonra, kendisine iman eden genç sahabesine
gereken yakınlığı ve ilgiyi göstermiş, kabiliyetleri doğrultusunda onların
yetişmesini sağlamıştır. Bir hadis-i şerifinde: “Hiçbir gölgeliğin bulunmadığı
mahşer gününde, Allah Teala yedi sınıf insanı kendi rahmet gölgesi altında
ağırlayacaktır. Bunlar; halkını adalet üzere yöneten idareciler, Allah’a ibadet
ede ede büyüyüp yetişen gençler, birbirini Allah için seven, kalbi, gönlü
mescidlere bağlı olan kişiler, güzel ve varlıklı bir kadın kendisine gayrı
meşru bir teklifte bulunduğunda, “Ben Allah’tan korkarım” diyen kimseler,
sadaka verdiği zaman gizliliğe dikkat ederek sağ elinin verdiğini sol elinin
bilmediği hayır sahipleri ve Allah’ın adı anılınca O’na olan saygı ve
sevgisinden dolayı gözleri yaşla dolan kişilerdir.” (4) buyurmuştur.
Peygamber
Efendimiz (s.a.s.) ashabını, özellikle gençleri Mescid-i Nebevî’de yetiştirmiş,
mescidi sadece ibadet için değil aynı zamanda ilim tahsil edilen ve çok çeşitli
faaliyetlerin gerçekleştirildiği mekân olarak kullanmıştır. Günümüzde de buna
ihtiyaç vardır.
Yakın
geçmişte cami cemaatinin ve hacca gidenlerin yaşlılardan oluşması, Kur’an-ı
Kerim’i okuyanların sayısının az oluşu, dini tahsilin neredeyse bitme noktasına
gelmesi çok acı da olsa bilinen bir gerçektir. Ancak İmam-Hatip Okulları,
İlahiyat Fakülteleri, Kur’an Kursları ve Okullardaki Din Kültürü ve Ahlak
Bilgisi Dersleri’ne ilaveten camilerde yaz tatillerinde gerçekleştirilen Yaz
Kur’an Kursları bu olumsuzluktan kısmen kurtulmaya vesile olmuştur. Peygamber
Efendimiz (s.a.s.)’den beri devam eden din eğitimi ve öğretimi ülkemizdeki tüm
okullarda seçmeli ders olarak okutulmaya başlanan Kur’an-ı Kerim ve Siyer
Dersleri ile daha iyi bir seviyeye gelecektir.
Din
insanlar içindir. Onların saadet ve mutluluğunu sağlamak için Allah Tarafından
vaz’edilmiştir. Öyleyse herkese düşen bu çok önemli ihtiyacı gidermek için hem
öğrenmek, hem yaşamak, hem de başkalarına, özellikle çocuklara ve gençlere
öğretip insanca yaşamalarını temin etmektir.
İslam’ın
vazgeçilemez temel esaslarından biri “Nesil güvenliğidir”. Eşsiz bir hayat
nizamı olan İslam, ortaya koyduğu “Akıl, din, can, mal ve nesil güvenliği”
kuralı ile insanlık için asla vazgeçilemez olan bu beş temel unsurun
korunmasını kesin bir dille emretmiştir.
Gittikçe
artış eğilimi gösteren boşanma, intihar, yaralama, öldürme, cinayet,
kapkaççılık, terör ve savaş tehlikesi gibi modern çağla birlikte azgınlaşan
insanın varlığını tehdit ve yok etmeye yönelik eylemlerin de dayatması ile
birlikte din ve ahlak eğitimi, hem akademik hem de pratik anlamda yeniden
insanlığın gündemine girmiştir. Gençler arasında İslamiyet’e ve manevi değerlere
karşı büyük ilgi mevcuttur.
Gençlerde
bazı eksik ve kusurlar görenler, bunun sorumlularının sadece gençler
olmadığını, bu konuda annebaba, arkadaş, çevre, okul, sistem ve yönetimin
olumsuz katkısı olabileceğini de göz önünde bulundurmalıdırlar. Kendi
kusurlarını gençlere yükleyenler sadece kendilerini aldatmaktadırlar.
Görevimiz; Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) gibi gençliğe kucak açmak, gençlerin
maddî-manevî problemleriyle ilgilenmek, temel İslâmî prensiplerden taviz
vermeden gençliğe destek olmak, gençlerin cesaretiyle yaşlıların tecrübe-sini
birleştirebilmektir.
İnsan
kaybettiği şeyi kaybettiği yerde aramalıdır. Dini bilgilerin öğrenilmesi,
uygulanması için en elverişli mekanlar şüphesiz cami ve mescitlerdir. Okullarda
öğretilen nazari bilgilerin uygulama alanı herhalde öncelikle camilerdir.
Hayatın her anını ilgi alanında bulunduran yüce dinimizin geniş kitlelere
ulaştırılması, dostlukların pekişmesi, Yüce Mevla’nın evi olan
ibadethanelerimizin Asr-ı Saadette olduğu gibi dolup taşması, namazdan başka
faaliyetleri de geçekleştirerek hayatımızın -yeniden- vazgeçilmezi olmasına
şiddetle ihtiyacımız vardır. Bir de gençlerin camiye gelmesi ile bu ihtiyaç
büyük ölçüde karşılanmış olacaktır.
İsmail
İPEK Amasya Müftüsü
1-
(Asr Suresi 3)
2-
(Hakim, Müstedrek, 4/341, no: 7846)
3-
(Ahzab Suresi 21)
4-
(Buhari, Ezan 36, Zekat 16 ; Müslim, Zekat 91. Tirmizî, Zühd 53; Nesaî, Kudat
Yorumlar
Yorum Gönder