40 Hadis-i Şerif 1

                                                            40 Hadis-i Şerif 1

١) أَحَبُّ الأَعْمَالِ إِلى اللهِ تَعَالَى أَدْوَمُهَا وَإِنْ قَلَّ
Amellerin, Allah’u Teâla’ya en sevimli olanı: Az da olsa devamlı olanıdır.  Müslim
 ٢) الطُّهُورُ شَطْرُ الإيْمَانِ
 Temizlik, imandandır.
٣) مَنْ لاَ يَرْحَمِ النَّاسَ لاَ يَرْحَمْهُ اللَّهُ
İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. Müslim, Fedâil, ٦٦; Tirmizî, Birr, ١٦.
٤) يَسِّرُوا وَلاَ تُعَسِّرُوا وَبَشِّرُوا وَلاَ تُنَفِّرُوا
Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Buhârî, İlm, ١٢; Müslim, Cihâd, ٦.
 ٥) إنَّ مِمَّا أدْرَكَ النَّاسُ مِنْ كَلاَمِ النُّبُوَّةِ: إذَا لَمْ تَسْتَحِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ
İnsanların Peygamberlerden öğrene geldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. Buhârî, Enbiyâ, ٥٤; EbuDâvûd, Edeb, ٦.
 ٦) اَلدَّالُّ عَلىَ الْخَيْرِ كَفَاعِلِهِ
Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. Tirmizî, İlm, ١٤.
٧) لاَ يُلْدَغُ اْلمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ مَرَّتَيْنِ
Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez.
Buhârî, Edeb, ٨٣; Müslim, Zühd, ٦٣.
٨) اِتَّقِ اللَّهَ حَـيْثُمَا كُنْتَ وَأتْبِـعِ السَّـيِّـئَةَ الْحَسَنَةَ تَمْحُهَا وَخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ
Nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. Tirmizî, Birr, ٥٥.
 ٩) إنَّ اللَّهَ تَعَالى يُحِبُّ إذَا عَمِلَ أحَدُكُمْ عَمَلاً أنْ يُتْقِنَهُ
Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, ١/٢٧٥; Beyhakî, fiu’abü’l-Îmân, ٤/٣٣٤.
 ١٠) ”اَللَّهُـمَّ أَعِنِّي عَلَى ذِكْرِكَ، وَشُكْرِكَ وَحُسْنِ عِبَادَتِكَ“

“Allah’ım! Seni zikretmek anmak, sana şükretmek ve güzelce kulluk etmek için bana yardım et.” Ebû Dâvûd
 ١١) مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِـعْ فَبِلِسَانِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِـعْ فَبِقَلْبِهِ وَذَلِكَ أضْعَفُ اْلإِيـمَانِ
Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir.  Müslim, Îmân, ٧٨; Ebû Dâvûd, Salât, ٢٤٨.
 ١٢) عَيْنَانِ لاَ تَمَسُّهُمَا النَّارُ: عَيْنٌ بَـكَتْ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَعَيْنٌ بَاتَتْ تَحْرُسُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ
İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, ١٢.
 ١٣) لاَ ضَرَرَ وَلاَ ضِرَارَ
Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur.
İbn Mâce, Ahkâm, ١٧; Muvatta’, Akdıye, ٣١.
 ١٤) لاَ يُؤْمِنُ أحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لأخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ
Hiçbiriniz kendisi için istediğini mü’min) kardeşi için istemedikçe gerçek) iman etmiş olamaz. Buhârî, Îmân, ٧; Müslim, Îmân, ٧١.
 ١٥) لَا تُطْرُونِي كَمَا أَطْرَتِ النَّصَارَى ابْنَ مَرْيَمَ فَإنَّمَا أنا عَبْدُهُ فَقُولُوا عَبْدُ اللهِ وَرَسُولُهُ
 Hristiyanlar’ın, Meryem oğlunu uçurduğu gibi beni de siz uçurmayınız. Ben sadece Allah’ın kuluyum, benim için “Allah’ın kulu ve elçisi” deyiniz. Buhârî
 ١٦) لاَ تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلاَ تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا
İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. Müslim, Îmân, ٩٣; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, ٥٦.
 ١٧) اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ النَّاسُ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ
Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Tirmizî, Îmân, ١٢; Nesâî, Îmân, ٨.

 ١٨) لاَ تَبَاغَضُوا وَلاَ تَحَاسَدُوا وَلاَ تَدَابَرُوا وَكُونُوا عِبَادَ اللَّهِ إخْوَانًا وَلاَ يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أنْ يَهْجُرَ أخَاهُ فَوْقَ ثَلاَثِةِ اَيَّامٍ
Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. Buhârî, Edeb, ٥٧, ٥٨.
 ١٩) كُنْ في الدُنْيَا كَأَنَّكَ غَريبٌ أَوْ عَابِرُ سَبِيلٍ
Dünyada memleketinden ayrı kalmış gibi veya yolcu gibi ol. Buhârî.
٢٠) لاَ تُمَارِ أخَاكَ وَلاَ تُمَازِحْهُ وَلاَ تَعِدْهُ مَوْعِدَةً فَتُخْلِفَهُ
 Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. Tirmizî, Birr, ٥٨.
 ٢١) لَيْسَ الشَّدِيدُ بِالصُّرْعَةِ, إِنَّمَا الشَّدِيدُ الَّذِي يَمْلِكُ نَفْسَهُ عِنْدَ الْغَضَبِ
Güçlü kimse, güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman kendine hakim olabilen kimsedir. Buharî, Müslim.
 ٢٢) إِنَّ اللَّهَ لاَ يَنْظُرُ إِلَى صُوَرِكُمْ وَأمْوَالِكُمْ وَلـكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ وَأعْمَالِكُمْ
Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. Müslim, Birr, ٣٣; ‹bn Mâce, Zühd, ٩; Ahmed b. Hanbel, ٢/٢٨٥, ٥٣٩.
٢٣) رِضَى الرَّبِّ في رِضَى الْـوَالِدِ وَسَخَطُ الرَّبِّ في سَخَطِ الْـوَالِدِ
Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. Tirmizî, Birr, ٣.
 ٢٤) ثَلاَثُ دَعَوَاتٍ يُسْتَجَابُ لَهُنَّ لاَ شَكَّ فِيهِنَّ: دَعْوَةُ الْمَظْلُومِ، وَدَعْوَةُ الْمُسَافِرِ، وَدَعْوَةُ الْوَالِدِ لِوَلَدِهِ
Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın evladına duası. İbn Mâce, Dua, ١١.
 ٢٥) اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ عِلْمٍ لَا يَنْفَعُ وَمِنْ قَلْبٍ لَا يَخْشَعُ وَمِنْ نَفْسٍ لَا تَشْبَعُ وَمِنْ دَعْوَةٍ لَا يُسْتَجَابُ لَها.

Allahım fayda vermeyen İlimden, huşu duymayan kalpten, kabul edilmeyen duadan, doymayan nefisten sana sığınırım. Müslim, Zikir:٧٣)
 ٢٦) اَلْحَمْدُ لِلّهِ، اَللّهُمَّ كَمَا حَسَّنْتَ خَلْقِي فَحَسِّنْ خُلُقِي
“Allah c.c.)’a hamdolsun. Allah c.c.)’ım! Benim yaratılışımı güzel kıldığın gibi ahlakımı da güzelleştir.” İbn-i Hanbel)
 ٢٧) لَيْس مِنَّا مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغِيرَنَا وَيُوَقِّرْ كَبِيرَنَا
Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. Tirmizî, Birr, ١٥; Ebû Dâvûd, Edeb, ٦٦.
 ٢٨) كَافِلُ الْيَتِيمِ لَهُ أوْ لِغَيْرِهِ أنَا وَهُوَكَهَاتَيْنِ فيِ الْجَنَّةِ وَأشَارَ بِالسَّبَّابَةِ وَالْوُسْطَى
Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yan yanayız” buyurmuştur. Buhârî, Talâk, ٢٥, Edeb, ٢٤; Müslim, Zühd, ٤٢.
 ٢٨) اِجْتَنِبُوا السَّبْعَ الْمُوبِقَاتِ قَالُوا يَا رَسُولَ للهِ وَمَا هُنَّ قَالَ: اَلشِّرْكُ بِاللَّهِ وَالسِّحْرُ وَقَتْلُ النَّفْسِ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إلاَّ بِالْحَقِّ وَأكْلُ الرِّبَا وَأكْلُ مَالِ اْليَتِيمِ وَالتَّوَلِّي يَوْمَ الزَّحْفِ وَقَذْفُ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلاَتِ الْمُؤْمِنَاتِ
 İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah’a şirk koşmak, sihir, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu.
Buhârî, Vasâyâ, ٢٣, Tıbb, ٤٨; Müslim, Îmân, ١٤٤.
 ٣٠) مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلاَ يُؤْذِ جَارَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أوْ لِيَصْمُتْ
Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. Buhârî, Edeb, ٣١, ٨٥; Müslim, Îmân, ٧٤, ٧٥.
 ٣١) مَا زَالَ جِبْرِيلُ يُوصِينِي بِالْجَارِ حَتَّى ظَنَنْتُ أنَّهُ سَيُوَرِّثُهُ
Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. Buhârî, Edeb, ٢٨; Müslim, Birr, ١٤٠, ١٤١.
 ٣٢) اَلسَّاعِي عَلَى الأرْمَلَةِ وَالْمِسْكِينِ كَالْمُجَاهِدِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أوِ الْقَائِمِ اللَّيْلَ الصَّائِمِ النَّهَارَ
Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri nafile) oruç tutup, gecelerini nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. Buhârî, Nafakât, ١; Müslim, Zühd, ٤١; Tirmizî, Birr, ٤٤; Nesâî, Zekât, ٧٨.
 ٣٣) كُلُّ ابْنِ آدَمَ خَطَّاءٌ وَخَيْرُ الْخَطَّائِينَ التَّوَّابُونَ
Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir.
Tirmizî, Kıyâme, ٤٩; İbn Mâce, Zühd, ٣٠.
 ٣٤) عَجَبًا لأمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أمْرَهُ كُلَّهُ خَيْرٌ وَلَيْس ذَاكَ لأحَدٍ إِلاَّ لِلْمُؤْمِنِ: إِنْ أصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَـكَرَ فَـكَانَ خَيْرًا لَهُ وَإِنْ أصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَـكَانَ خَيْرًا لَهُ
Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O’nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. Müslim, Zühd, ٦٤; Dârim”, Rikâk, ٦١.
 ٣٥) مَنْ غَشَّـنَا فَلَيْس مِنَّا
Bizi aldatan bizden değildir. Müslim, Îmân, ١٦٤.
 ٣٦) لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ نَمَّامٌ
Söz taşıyanlar cezalarını çekmeden ya da affedilmedikçe cennete giremezler.
 Müslim, Îmân, ١٦٨; Tirmizî, Birr, ٧٩.
 ٣٧) اللَّهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ كَرِيمٌ تُحِبُّ العَفْوَفَاعْفُ عَنِّي

Allah’ım! Sen affedicisin, cömertsin, affetmeyi seversin, beni de affet. Tirmizî
 ٣٨) ا لرَّجُلُ عَلَى دِينِ خَلِيلِهِ فَلْيَنْظُرْ أحَدُكُمْ مَنْ يُخَالِلُ
Bir Kişi dostunun dini üzerinedir, öyleyse) sizden biri kimi dost edineceğine iyi baksın. Ebu Davud, Tirmizî
 ٣٩) إِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ ألاَ وَهِيَ الْقَلْبُ
İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. Buhârî, Îmân, ٣٩; Müslim, Müsâkât, ١٠٧.
 ٤٠) مَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَمِنْهُمْ
Kim bir kavme benzerse, O onlardandır. Ebu Davud

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)