İyi İnsan Kimdir?
İyi İnsan Kimdir?
İyi insan kimdir?
Bu soruyu herkese sorsak değişik cevaplar alırız. Biz kısaca cevap verelim: “İyi insan, görevini en iyi yapan kişidir.” Dünyamız
devletlerden, devletler milletlerden, milletler ailelerden, aileler ise
fertlerden oluşur. O halde herkes görevini iyi yaparsa; fertlerde, ailelerde,
milletlerde ve devletlerde dolaysıyla dünyamızda hiçbir problem kalmaz.
O zaman diyoruz ki:
Çöpçü, öğretmen, doktor, polis, asker, hâkim, vali, bakan, başbakan, kısacası her
fert; görevini iyi yaparsa o toplum dünyanın en kalkınmış ve huzurlu toplumu
olur. Yok, herkes suçu başkasına atarsa; kargaşa ve anarşi doğar. Ayrıca, görevini
iyi yapmanın yanında, sorumluluk sahibi, suçu başkasına atmayan kişidir. Atasözüyle
anlatırsak; “Elini taşın altına sokan” kişidir. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” derse en kötü
insandır.
Hepimiz masa başı sohbetlerinde vatanı kurtarırız. “Ben yetkili olsaydım; şöyle yapardım,
böyle çatardım!” diyerek mangalda kül bırakmayız. Lafla peynir gemisinin
yürümeyeceğini unuturuz. Kendi üstümüze düşen en ufak sorumluluğu yerine
getirmeyiz. Peki, yetkili olsaydık yapacak mıydık? Asla! Bir mendil rüşvetine
bayılan kişi; en büyük göreve gelse, ne yapar ki? Hırsızlık ve rüşvetin
daniskasını yapar.
Bir bilge ne demiş: “Güzel
şeyleri bilmek, düşünmek ve söylemek yetmez, eyleme geçmek gerekir. Eyleme
geçmek yetmez, sonuca varmak gerekir”. Bunu şu güzel hikâye ile taçlandıralım.
Dört Sorumsuz Kişi
İsimleri “Herbiri”, “Birisi”, “Herhangibiri”,
“Hiçbirisi”
olan dört kişinin hikâyesidir.
Yapılması gereken “Çok
Önemli Bir İş” vardı. Ve her birinden bu işin yapılması istendi.
“Herbiri”, bunu “Birisi”nin
yapacağından emindi. “Herhangibiri” bunu yapabilirdi.
Ama “Hiçbirisi” bunu
yapmadı. “Birisi” buna çok kızdı. Çünkü “Herbiri”nin
göreviydi. “Herbiri”, bunu “Birisi”nin yapacağını zannediyordu ama “Hiçbiri”
bu işi “Herbiri”nin yapamayacağını düşünemedi ve sonunda “Birisi”nin yapabileceği işi “Hiçbirisi” yapmayınca
“Herbiri”,
“Birisi”ni
suçladılar.
Bir arkadaşımın babadan
kalma büyük bir şirketi vardı. Oldukça başarılı işler yapıyor, yüzlerce kişiye
ekmek sağlıyordu. Şirketlerinde haftanın belirli günleri gelen bir doktorları
bile vardı. Şirket sahibi arkadaşım, bir gün erkenden işe geliyor. Bir de ne
görsün? Girişteki çöp kutusunun kapağı tam kapanmamış. “Nasıl olsa güvenlikçi veya temizlikçi kontrol eder” diye
aldırmadan odasına çıkıyor. Güvenlikçi geliyor, “temizlikçi bakar” diyor, çalışanlar geliyor “temizlikçi bakar” diyor… Temizlikçi geliyor, “güvenlikçi bakmıştır” diyor. Kimse kontrol etme zahmetine
katlanmıyor. Hâlbuki çöpe “patlayıcı”
konmuş. Kimsenin haberi yok. Bomba yoğun iş saatinde patlıyor. Ölenler,
yaralananlar oluyor, yangın çıkıyor. Facianın acı bilançosu; can ve yüksek
rakamla ifade edilebilecek maddi zarar. Ölenler ise tedbire en yakın olup,
duyarsız kalanlar. Yıllarca kendilerini toplayamadılar ve battılar.
Şu hikâyeyi ibretle
okuyalım.
Çivi (Mıh)
Bir tüccar atına
atlayıp, uzak kentlerin birine gitmiş. Elindeki kıymetli taşları satarak,
tekrar yaşadığı kente dönmek arzusunda imiş. Öğle üzeri bir yerde mola vermiş.
Atının bakımını yapan
uşak; “Efendim!” demiş. “Atınızın sol arka ayağının nalından bir
çivi noksan. Çiviyi çakmamı ister misiniz?”. Tüccar; “Bir şey olmaz!” demiş. “Vakit
kaybetmeme gerek yok nasıl olsa altı saatlik yolum kaldı. Gidene kadar da nal
düşmez herhalde”.
İkindi üzeri bir
konakta, tekrar dinlenmek için mola vermiş. Atın yemini ve suyunu veren uşak,
tüccara; “Efendim!” demiş. “Atınızın sol arka ayağının nalı yok. Ne
yapmamı istersiniz, nalın yenisini çakayım mı?” Tüccar; “Hiç bir şey yapmayın!” demiş. “Şunun şurasında birkaç saatlik yolum kaldı. Vakit kaybetmeden yoluma
devam etmem lazım. Gidene kadar bir şey olmaz.”
Adam yola çıkmış. Fakat
çok geçmeden at aksamaya başlamış. Bu topallama uzun sürmemiş. Sonunda yere
düşen atın bir ayağı kırılmış. Adam çaresiz atı bırakmış. Onun yükünü de
sırtına alarak, yolun geri kalan kısmını yürüyerek tamamlamak zorunda kalmış.
Hem çok yorulup terlediğinden hastalanmış hem de bir sürü işi aksamış.
Sonra da; “Aaah, benim akılsız kafam ah!” demiş.
Bütün bunlar bir tek çivi yüzünden geldi başıma. Beş dakika bekleyip çiviyi
çaktırsaydım, hem saatlerce yürümemiş olacaktım. Hem de at, boşu boşuna
ölmeyecekti.”
Büyük Türk Hakanı
Attila; “Atımın nalındaki bir çivi
düşseydi, bu, büyük ülke olmazdı!” demiş. “Ama nasıl olur?” demişler. “Bir
çivi bir ülkeyi nasıl kurtarır?” Attila, cevap vermiş; “Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan
bir orduyu, bir ordu da koca bir ülkeyi kurtarır. Şimdi anladınız mı? Bir
çivinin eksikliği, ne kadar büyük kayıplara sebep oluyormuş.”
Hiçbir şeyi küçük görmeyelim. Çünkü:
“Hayat, küçük ayrıntılarda
gizlidir!!!”
Burada şunları da
söylemeden geçemeyeceğim. Konumuzu biraz
genişletirsek:
İyi İnsan: Niçin yaratıldığını
bilen, kendisini tanıyan; hiçbir zaman aciz bir kul olduğunu unutmayan; maddi
ve manevi görevlerini en iyi yapan; canının, malının, sevdiği her şeyin emanet
olduğu bilincinde olan; sürekli Allah’ü tealâ aşkı ile yaşayan; gönlü bütün
mahlûkata sevgi dolu; eleştiriye açık; özeleştiri yapabilen; sürekli kendini
yenileyen; özür dileyebilen; herkesle iyi geçinen; egoist olmayan; kimseye
tepeden bakmayan; kendisi için istediğini başkaları için de isteyen; darlıkta
sabredebilen; bollukta şükredebilen; içi dışı bir olan; her ibadetini son
ibadeti gibi yapan; her nefesini son nefesi bilen; “kahrın da hoş, lütfün da
hoş” diyebilen; her anında vuslat ateşiyle yanan… Kişidir. Rabbim hepimizi gerçek âşık kullarından eylesin.
Sevgiyle kalın, en güzel
günler sizlerin olsun!
“Bu eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.”
“Bu eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.”
Yaşar AKKAŞ
“Bu eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.”
Yorumlar
Yorum Gönder