Netanyahu'nun Urfa Hayali

Netanyahu'nun Urfa Hayali


        'Vadedilmiş topraklar'ın Kudüs'ten sonraki kilit şehri oldu! Netanyahu'nun Urfa hayali

Gazze’de başlayan savaş bugüne kadar çocuk, kadın, sivil demeden binlerce insanı hayattan kopardı.

Evlerin, çocuk parklarının ve hatta hastanelerin bile füzelerin hedefi olduğu savaş, artık Gazze topraklarındaki Filistinlilerin gözyaşlarını dünyanın gündemine taşıyor. Ancak savaş kurallarının bile yok sayıldığı, bir ‘vaat’ uğruna taş üstünde taş kalmayana dek devam ettirilen savaşın yeni adresi ise Lübnan oldu.

Lübnan'daki çağrı cihazlarının patlatılmasıyla başlayan sürecin sonrası Türkiye'ye uzanır mı? Çünkü hedef, tıpkı İsrail bayrağındaki 2 mavi çizginin ifade ettiği gibi Nil ve Fırat arasında. Peki, bugün yaşanan vahşetin ve ilerleyen günlerde daha geniş bir alana yayılabilme ihtimali olduğu ifade edilen savaşın kaynağı ne? 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde bahsettiği gibi Siyonist Netanyahu hükümetinin planları Türkiye’yi de kapsıyor mu? 

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özcan Güngör, konuya ilişkin tüm merak edilenleri Milliyet.com.tr’ye anlattı.

Kudüs Kadar Önemli Diğer Şehir Urfa

Günümüzde uğruna binlerce Filistinli sivilin öldürüldüğü ‘Vadedilmiş Topraklar’ emelini, tüm Yahudiler benimsemiyor. Brooklyn bölgesi cemaati hahamlarından Chim Lefkowits de bu konu için "Gerçek Yahudilik ile Siyonist ideoloji asla bir araya gelemez" diyordu. Çünkü Siyonizm, 'Tarihî İsrail Toprakları' olarak tanımlanan topraklarda bir Yahudi devletinin asırlar sonra yeniden kurulmasını destekleyen, savunan ve Yahudi milliyetçiliğini temel alan ideolojik fikir hareketi. Ek olarak Yahudilik ‘kendilerine vadedilen topraklarda’ bile olsa dini kurallara uyarak yaşamayı gerektiriyor ve Yahudilikte ‘insan öldürmek’ yasak. Siyonist Yahudiler ise ‘Am Hasagula’ diye isimlendirdikleri bir üstünlük anlayışına sahip. Hasagulaların bu anlayışının kaynağı ise kendilerini Hz. İbrahim'in soyu olarak tanımlamalarından geçiyor ve onların ideolojik haritasına da ‘Arz-ı Mev'ud’ deniyor. Arz-ı Mev'ud'a göre en az Kudüs kadar önemli diğer şehir ise Türkiye’de yer alıyor. Urfa, bilhassa Harran neredeyse Kudüs’ten bile önemli. Öyle ki bugün Urfa'dan İsrail'e giden Yahudilere "Urfalis" deniliyor. Tora'da geçen Arz-ı Mev'ud'a göre bu topraklarda işlenen bütün günahlar affedileceği için bu topraklar elde edilene kadar her türlü zulüm ve hile meşru görülüyor. Ayrıca bu inanışta Yahudilerin öldükten sonra toplanacakları toprak ise Hz. İbrahim'in hicret ederek ayrıldığı belde olan Harran. Prof. Dr. Özcan Güngör de bu konuyla ilgili şöyle konuştu:

“Yahudi kutsal kitaplarında (Tevrat/Torah/Tora) Vadedilmiş Topraklar kavramı, İbrahim’e ve onun soyundan gelenlere (İshak ve Yakup’un soyuna) Tanrı tarafından verilen bir vaat olarak yer alır. Yahudilikte bu topraklar, İbrahim ile yapılan ahdin bir parçasıdır ve İshak soyunun hak sahibi olduğu kabul edilir. Ancak Yahudi kutsal metinlerinde bile bu vaadin kimler tarafından sahiplenileceği ve hangi sınırların geçerli olduğu konusunda bazı belirsizlikler var. İbrahim’e vadedilmişse O’nun soyundan olan İsmail’in burada hakkı yok mudur? Yaratılış kitabında sınırlar Mısır Irmağı’ndan Fırat Nehri’ne kadar geniş bir alan olarak tanımlanırken, Sayılar kitabında bu sınırlar daraltılarak Kenan Diyarı'na özgü bir şekilde belirtilir. Bu durum, Yahudi kutsal metinleri arasında dahi sınırlar konusunda bir tutarsızlık olduğunu gösterir. Yahudi geleneğinde, Vadedilmiş Toprakların elde edilme şartları vardır. Örneğin, Yahudi halkının Tanrı’nın emirlerine uyması gerektiği, aksi halde bu toprakların ellerinden alınabileceği vurgulanır. Bu, Yahudi halkının günah işlemesi durumunda vadedilmiş topraklara sahip olma hakkını kaybedeceği anlamına gelir ve bu görüş Yahudi teolojisinde bir tartışma konusudur. Kur’an’da Vadedilmiş Topraklar (Arz-ı Mev’ud) terimi açıkça geçmez. Bunun yerine İsra Suresi'nde Kudüs ve çevresi ‘mukaddes belde’ olarak tanımlanır. Yahudi kutsal metinlerinde sınırları belirli bir coğrafya olarak tanımlanan bu topraklar, Kur’an’da manevi bir nitelik kazanır ve bu toprakların kimlerin kontrolünde olacağı, onların dini bağlılıklarına göre değişir.”

Kur'an-I Kerim’de ‘Vadedilmiş Topraklar’ Detayı

'Vadedilmiş Topraklar' sadece Yahudilik'in kutsal kitabında ve metinlerinde geçen bir ifade değil. Hristiyanların kutsal kitabı İncil ve Müslümanların kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim’de de Vadedilmiş Topraklar'la ilgili bölümler yer alıyor. Ancak burada sorulması gereken soru, kutsal kitaplarda yazanlar Yahudilerin dindaşları dışındakileri ‘goyim’ yani ‘insanımsı varlıklar’ olarak adlandırdığı insanları öldürmesini haklı çıkarıyor mu? Kur'an- Kerim’in Maide, Araf ve Bakara surelerinde geçen ve Yahudilere belirli bir toprağın vadedildiğini ima eden ifadeleri, Prof. Dr. Özcan Güngör tek tek anlattı:

"Maide Suresi, 5:20-21: Bu ayetlerde Hz. Musa, İsrailoğulları’na Tanrı tarafından onlara vaat edilen bir topraktan bahseder: “Musa kavmine dedi ki: Ey kavmim! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. İçinizden peygamberler çıkardı, sizi hükümdarlar kıldı ve âlemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi. Ey kavmim! Allah’ın sizin için yazdığı mukaddes toprağa girin ve arkanıza dönmeyin. Yoksa kaybedenlerden olursunuz.” Burada ‘mukaddes toprak’ ifadesi geçer. Yani Hz. Musa’nın İsrailoğulları’na Tanrı’nın kendilerine yazdığı bir toprağa girmelerini emrettiği görülür. Ancak bu toprağın hangi sınırları içerdiği veya günümüz coğrafyasında tam olarak hangi bölgeyi kapsadığı belirtilmiyor. İslam yorumlarında bu bölge genellikle Filistin veya Kenan Diyarı olarak tanımlanır ve Kudüs ile çevresini içerdiği kabul edilir.

Vadedilmiş Toprakların Kudüsten sonraki kilit şehri oldu Netanyahunun Urfa hayali

Araf Suresi, 7:137: Bu ayet İsrailoğulları’nın zulme uğradıktan sonra mübarek kılınan topraklara mirasçı kılındıklarını anlatır. “Zayıf bırakılan o kavmi, içinde bereketler yarattığımız topraklara mirasçı kıldık. Rabbinin İsrailoğulları hakkındaki güzel sözü, sabretmeleri dolayısıyla tamamen yerine geldi ve Firavun ile kavminin yapmakta olduklarını ve yükselttiklerini yıktık.” Burada Tanrı’nın İsrailoğulları’na ‘bereketli kılınan toprakları’ miras olarak verdiğini söyleniyor. Bereketli kılınan toprakların neresi olduğu konusunda farklı görüşler mevcut. Kimi tefsirciler bu toprakların Kenan Diyarı olduğunu, kimileri ise Filistin, Suriye ve Ürdün’ü kapsayan geniş bir alanı ifade ettiğini söyler."

'Yahudilere Şartlı Olarak Verilmiştir'

Prof. Dr. Özcan Güngör, Kur'an-ı Kerim’in ayetlerindeki 'Vadedilmiş Topraklar' ifadelerinin yorumunu Bakara Suresi’nden örnekler vererek anlatmaya devam etti:

"Bakara Suresi, 2:58-59: Bu ayette de İsrailoğulları’na belirli bir şehre girmeleri ve Tanrı’nın emirlerine uymaları istenir. “Hani bir zamanlar, ‘Şu şehre girin, orada dilediğiniz gibi bol bol yeyin, kapısından secde ederek girin ve ‘bağışla bizi’ deyin ki, biz de hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere (ödüllerini) daha da artıracağız’ dedik.” Bu şehirle kasdedilen yerin Kudüs veya Eriha (Jericho) olduğu yorumu yapılır. Burada Kur’an-ı Kerim, Vadedilmiş Topraklar'ı belirli bir şehir üzerinden tanımlar ve İsrailoğulları’na bu şehre girdiklerinde nasıl davranmaları gerektiğini anlatır. Ancak ayetin devamında, İsrailoğulları’nın bu emirlere uymadığı ve cezalandırıldıkları da belirtilir. Kur’an’daki en önemli farklılık, Vadedilmiş Toprakları'n Yahudilere sadece ‘şartlı’ olarak verilmiş olmasıdır. İslam teolojisine göre bu toprakların sahibi olmanın şartı, Allah’ın emirlerine uymak ve doğru yolda kalmaktır. Dolayısıyla Yahudilerin bu vaatleri kaybetme riski her zaman vardır.

Bakara Suresi, 2:124: "Hani Rabbi İbrahim’i birtakım emirlerle denemişti; o da onları tamamen yerine getirmişti. (Bunun üzerine Allah) ‘Ben seni insanlara imam yapacağım’ demişti. İbrahim, ‘Zürriyetimden de (imamlar yap)’ dedi. Allah, ‘Benim ahdim zalimlere erişmez’ dedi.” Bu ayet, İbrahim’e verilen ahdin sadece adil olanlara ait olduğunu, yani Tanrı’nın yolundan sapanların bu vaatlerden yararlanamayacağını gösterir. Dolayısıyla Vadedilmiş Topraklar sadece belirli dini ve ahlaki koşulları yerine getirenlere vaat edilmiştir. Yahudi kutsal metinlerinde sınırları belirli bir coğrafya olarak tanımlanan bu topraklar, Kur’an’da manevi bir nitelik kazanır."

Vadedilmiş Toprakların Kudüsten sonraki kilit şehri oldu Netanyahunun Urfa hayali

Toprak İsteyen Theodor Herzl'e Tokat Gibi Cevap

Bugün binlerce Filistinlinin bir gün geri dönebileceğini umarak sakladıkları ev anahtarları, bölge için hüzünlü bir sembol haline geldi. Ancak bundan 123 yıl önce, 17 Mayıs 1901'de Kudüs topraklarını da içine alacak bir Yahudi diyarı kurulması için Theodor Herzl, Osmanlı topraklarında bir adım atmıştı. Ancak Herzl’ın aldığı ‘tokat’ gibi cevap, onun bu fikirlerinden vazgeçmesine yetmemişti. Meşru ya da gayrimeşru yollarla kadim topraklarda elbet bir ‘Yahudi Devleti’ kurulacaktı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1 Ekim’deki Meclis'in yeni dönem açılışında yaptığı konuşmasında İsrail yönetimini işaret ederek, "İsrail saldırganlığı Türkiye’yi de içine almaktadır" demişti. Çünkü vadedilen toprakların sınırı Türkiye’den geçiyordu!

Siyonist lider Theodor Herzl’ın ilk hedefi, Filistin'e uzanmaktı. Herzl, Almanca yazdığı günlüklerinde anlattığına göre, Avrupalı zengin Yahudilerin ‘20 milyon sterlin’ olarak tahmin ettikleri Osmanlı'nın dış borcunu ödeyeceklerdi. Karşılığında ise Osmanlı tarafından göç etmelerine izin verilecek ve Filistin topraklarında kendilerine yurt kurabileceklerdi. Siyonistler tarafından 1901 yılında Sultan II. Abdülhamid'e götürülen bu teklifin cevabı, Yahudiler için büyük bir hayal kırıklığına sebep oldu: "Ben bir karış dahi toprak satamam. Zira o bana değil, halkıma aittir. Onlar, bu İmparatorluğu kurup kanlarıyla mahsuldar kıldılar. Onu, bizden koparılmadan önce üzerini kanımızla bir kere daha kaplamayı biliriz." Theodor Herzl de hatıratında Sultan Abdülhamid'in, "Dindaşlarımızın ölüm fermanını bu göçlerin önünü açarak imzalamam asla mümkün değildir" cevabını verdiğini yazmıştı. Yani bugün Filistin topraklarında yaşanan işgal hareketi, Sultan Abdülhamid tarafından öngörülmüştü. Herzl’den sonra benzer bir diyalog, Selanik Yahudilerinden olan milletvekili Emanuel Karasu ile Sultan Abdülhamid arasında geçti. Karasu, Sultan’ın huzuruna çıkarak, Filistin'de Yahudiler için toprak satın almak istemişti. Ancak Karasu, sözünü bitiremeden "Defol, ey sefil!" cevabını almıştı.

Prof. Dr. Özcan Güngör, Siyonist Yahudilerin hedefinde Türkiye’nin de olup olmadığına dair yorumunu 11 Ekim’i de işaret ederek sözlerini şöyle sonlandırdı:

"11 Ekim 2024 Yom Kippur Bayramı'dır. Yom Kippur (Kefaret Günü), Yahudi takvimindeki en kutsal günlerden biridir ve temel amacı Tanrı ile insan arasında arınma ve bağışlanma sağlamaktır. Yom Kippur’da, Tevrat’taki kadim ritüellere dayanan ancak günümüzde sembolik olarak devam ettirilen ibadetler gerçekleştirilir. Bu ritüeller arasında, tarihi olarak, bir keçi veya kuzu kurban edilmesi yer alır. Modern zamanlarda insanın içinde 'Hayvan yerine Filistinlileri kurban ediyorlar' hissi uyanıyor. Bu yüzden bu tarihe dikkat edilmesi gerek. Siyonist İsrail devleti sembolleri ve özel günleri her zaman sevmiş, bu günlerde plan yapmıştır. Siyonist ideolojilere göre genişletilmiş Vadedilmiş Topraklar haritasında Türkiye’nin güneydoğusu, Kilikya Bölgesi, Van Gölü, Gaziantep, Kahramanmaraş, Osmaniye ve Kıbrıs gibi bölgeler de bu sınırlar içinde kabul edilmektedir. Buna göre özellikle Van Gölü ve Kıbrıs bu haritalarda yer alırken, Erzurum’un çok az bir kısmı da bu haritalara dahildir."

Haber Kaynağı: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis