40 Hadis-i Şerif (İmam Nevevi Rahmetullahi Aleyh)
40 Hadis-i Şerif (İmam Nevevi Rahmetullahi Aleyh)
İmâm Ebû Zekeriyya Rahmetullahi Aleyh
Yahyâ b. Şeref Rahmetullahi Aleyh
Nevevî, Şâfi’î (ö. 676 / 1277)
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle
Hadis-i şerifte: “Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis
hıfz ettirirse, Allahü teâlâ onu âlimler zümresinde haşreder. Ben de kıyamet
gününde ona şâhid ve şefaatçi olurum” buyurulmuştur.
İslâm âlimleri bu müjdeye erebilmek için çeşitli konularda Kırk
Hadisler derlemişlerdir. Tarihte ilk önce kırk hadis derleyenin Kûfe’de oturan
Merv’li Bilgin Abdullah İbn Mübarek olduğu bilinmektedir.
İmâm Nevevî’nin bu geleneği devam ettiren elinizdeki eseri, en
fazla yayınlanan ve üzerine şerhler yapılan bir eserdir.
01-
Emiru’l-Mü’minin
Ebû Hafs Ömer b. Hattâb (radıyallahü anh)’den:
“Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim, şöyle
buyuruyordu:
Ameller niyetlere göredir. Herkese ancak niyet ettiği vardır.
Kimin hicreti Allah’a ve Rasulüne ise onun hicreti Allah’a Rasûlünedir. Kimin
de hicreti eline geçireceği bir dünya veya nikah yapacağı bir kadına ise
hicreti, hicret ettiği şeyde son bulur.”
Bu hadis: Her biri hadisçilerin imamı olan Ebû Abdullah Muhammed
b. İsmail b. İbrahim b. Muğıre, Berdizbe el-Buharî el cu’fi ile Ebul Hüseyin
Müslim b. Haccac el Kuseyri en-Neysaburi Musannef kitanplarının en sahihi olan
sahihlerinden rivâyet ettiler.
02-
Ömer
b. el-Hattâb (radıyallahü anh)’dan:
“Bir gün biz Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında
iken birden baktık ki, elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah, üzerinde yolculuk
alâmeti olmayan biri karşımıza çıkageldi. Onu bizden kimse tanımıyordu.
Nihayet Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem )’in yanına
oturdu. Dizlerini dizlerine dayadı, iki avucunu dizleri üzerine koydu ve:
“Ya Muhammed, İslam hakkında bana haber ver” dedi.
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
“İslâm; Allah’dan başka
ilah olmadığına ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)‘in Allah’ın Rasûlü
olduğuna şahitlik etmen, namazı dosdoğru kılman, zekatı vermen, Ramazan’da oruç
tutman ve yoluna gücün yeterse Beyti (Kâ’be’yi) haccetmendir” buyurdu.
Adam: “Doğru söylüyorsun” dedi.
Biz onun hem peygambere soru sorup hemde cevap vermesine taaccüb
ettik.
Adam: “İman hakkında da bana haber ver” dedi.
Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): İman;
Allah’a Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine, ahiret gününe
iman etmendir. Kadere, hayrına ve şerrine de iman etmendir” dedi.
Adam: “Doğru söylüyorsun” dedi ve “İhsan; hakkında bana bilgi
ver” diye yine sordu.
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
“İhsan; sanki
görüyormuşsun gibi Allah’a ibadet etmendir. Her ne kadar sen O’ nu görmüyorsan
da, O seni görüyor” buyurdu.
Adam: “Doğru söylüyorsun” dedi ve
“Kıyamet hakkında bana haber ver” diye tekrar sordu.
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Bu konuda) sorulan sorandan daha alim değildir” diye cevap
verdi.
Adam: “Öyle ise kıyametin alametlerinden haber ver” dedi.
Rasullah (sallallahü aleyhi ve sellem):
“Câriyenin efendisini doğurması, yalınayak sırtı çıplak fakir
davar çobanlarının bina yaptırmada yarıştıklarını görmendir” diye cevap verdi.”
Hazret-i Ömer (anlatmaya devam ederek) şöyle dedi:
Sonra adam gitti.
“Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir müddet öyle durdu,
sonra bana
“Ya Ömer, soran kimdir biliyor musun? dedi.
Ben: “Allah ve Rasulü daha iyi bilir” dedim. Rasûlüllah
(sallallahü aleyhi ve sellem):
“O, Cibril’dir. Size dininizi öğretmek için gelmişti” buyurdu.”
Bu hadisi Müslim rivâyet etmiştir.
03-
Ebû
Abdir-Rahman Abdullah b. Ömer b. El-Hattâb‘dan:
“Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim şöyle
buyurdu:
İslâm beş şey üzerine kurulmuştur.
Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in onun kulu ve Resûlü
olduğuna şâhitlik etmek,
Namazı dosdoğru kılmak,
Zekâtı vermek,
Beyti (Kâbe’yi) haccetmek,
Ramazan’da oruç tutmak.”
Bu hadisi Buharî ve Müslim tahriç etmiştir.
04-
Ebû
Abdir-Rahman Abdullah b. Mesud (radıyallahü anh)’dan:
“Doğru söyleyen ve doğruluğu tasdik olunan Rasûlüllah
(sallallahü aleyhi ve sellem) bize şöyle buyurdu:
Sizlerden her birinizin yaratılışı ana rahminde nutfe olarak 40
günde toplanır.
Sonra aynen öyle (kırk günde) alâka olur.
Sonra aynen öyle mudga (et parçası) olur.
Sonra oraya bir melek gönderilir. Ona ruhu üfler. Ve şu dört
kelimeyi yazması emredilir:
Rızkı, eceli, ameli, şaki’ mi, yoksa saîd mi olacağı.
Kendinden başka ilâh olmayana yemin ederim ki, sizden biri
cennet ehlinin amelini işler, o hâle gelir ki, kendisi ile cennet arasında bir
arşın kalır. Derken yazgı onun önüne geçer, cehennem ehlinin amelini işler de
cehenneme girer.
Yine sizden biri cehennem ehlinin amelini işler. O hale gelir
ki, kendisi ile cehennem arasında bir arşın kalır. Derken yazgı onun önüne
geçer. Cennet ehlinin amelini işler de cennete girer.
Bu hadisi Buharî ve Müslim rivâyet etmiştir.
05-
Mü’minlerin
annesi Ümmü Abdullah Âişe (radıyallahü anha) rivâyet etti:
“Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Kim bizim işimize (îman ve ibâdetlerimize) sonradan bir şey
ihdas ederse, katarsa, o reddolunur.
Bu hadisi Buharî ve Müslim rivâyet etmiştir. Müslim’in diğer bir
rivayetinde ise şöyle denilmiştir:
Her kim emrimize uygun olmayan bir amel (ibâdet) yaparsa, o
reddolunur.
06-
Ebû
Abdullah Numan b. Beşir (radıyallahü anh)’den:
“Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle söylerken
işittim:
Helâl açıktır. Haram da açıktır. İkisi arasında şüpheli şeyler
vardır. İnsanlardan birçoğu onları bilmezler.
Kim bu şüphelilerden sakınızsa dinini ve ırzını korumuş olur.
Kim de şüphelilerin içine dalarsa haramın içine dalar. (Bunun
hali) tıpkı koruluğun etrafında sürü otlatan çoban gibidir ki, sürüsünü
korulukta otlatır. Dikkat edin her padişahın bir korusu vardır. Allah’ın korusu
da haram kıldıklarıdır.
Dikkat edin cesedin içinde de bir et parçası vardır ki, eğer o
iyi olursa bütün ceset iyi olur. Eğer o bozulursa bütün ceset bozulur. Dikkat
edin o kalbdir.
Bu hadisi Buharî ve Müslim rivâyet etmiştir.
07-
Ebû
Rukayyete Temîm ed-Dâriyy (radıyallahü anh)’den:
“Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
Din nasihattir, buyurdu.
Biz: Kim için? dedik.
O: Allah için, Kitabı için, Rasûlü için, Müslümanların imamları
(devlet başkanları) için ve bütün Müslümanlar için, diye cevap verdi.
Bu hadisi Müslim rivâyet etmiştir.
08-
Abdullah
b. Ömer (radıyallahü anh)’den:
“Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
Ben, Allah’tan başka ilâh olmadığına şahitlik edinceye,
Namazı dosdoğru kılıncaya,
Zekâtı verinceye kadar insanlarla harbetmekle emrolundum.
Bunları yaptıkları zaman İslâm’ın hakkı (olan had cezaları)
hariç kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. (İçlerinde gizledikleri)
hesapları Allah’a aittir.”
09-
Ebû
Hüreyre Abdür-Rahman b. Sahr (radıyallahü anh)’dan:
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı şöyle buyururken
işittim:
Sizi nelerden nehyedersem kaçının,
Size neleri emredersem gücünüz yettiği kadar yapın.
Sizlerden öncekileri helâk eden ancak çok soru sormaları ve
Peygamberlerine karşı muhalefet etmeleridir.
Bu hadisi Buharî ve Müslim rivâyet etmiştir.
10-
Ebû
Hüreyre (radıyallahü anh)’den:
“Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Allah temizdir, ancak temiz olanı kabul eder.
Şüphesiz Allah mü’minlere neyi emretti ise onu Peygamberlere de
emretmişti ve (Allah peygamberlere):
“Ey peygamberler, temiz ve helâl olanlardan yiyin ve sâlih amel
işleyin”
(Allah müminlere de): “Ey mü’minler size rızık olarak verdiğimiz
temiz ve helâl olanlardan yiyiniz” buyurdu.
Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)
Uzun yolculuğa katlanan, saçları birbirine karışan, toz toprak
içinde kalan bu hâliyle ellerini gökyüzüne açan ve
Ya Rab! Ya Rab! diye (yalvaran) birini hatırlattı ve halbuki
onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram. Haramla beslenmiş.
“Bunun duası nasıl kabul
olunur” buyurdu.
11-
Rasûlüllah
(sallallahü aleyhi ve sellem)’in Reyhan kokulu torunu Ebû Muhammed Hasan b. Ali
b. Ebî Tâlib‘den:
“Ben Rasûlüllah
(sallallahü aleyhi ve sellem)’den:
“Seni şüpheye düşüreni bırak, seni şüpheye düşürmeyene bak.
Çünkü sıdk (doğruluk), kalbe rahatlık verir. Kizb (yalan) ise,
kalpte şüphe uyandırır.” sözünü ezberledim.
Bu hadisi Nesâî ve Tirmizî rivâyet etmiştir. Tirmizî bu hadis
hasendir; sahihdir, dedi.
12-
Ebû
Hüreyre (radıyallahü anh)’den:
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu
rivâyet etmiştir:
“Kişinin “malâ-ya’ni”yi
(lüzumsuz söz ve işleri) terketmesi, Müslümanlığının güzelliklerindendir.”
Bu hasen hadisi Tirmizî ve diğerleri böyle rivâyet etmiştir.
13-
Rasûlüllah
(sallallahü aleyhi ve sellem)’in hizmetçisi Ebû Hamza Enes b. Mâlik
(radıyallahü anh)’den:
“Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
Sizden biri, kendisi için sevdiğini (mü’min) kardeşi için de
sevmedikçe, (hakkıyla) iman etmiş olmaz.”
14-
İbn-i
Mes’ud (radıyallahü anh)’dan:
“Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Allah’tan başka (ibâdete lâyık) ilâh olmadığına ve benim
Allah’ın Rasûlü olduğuma şehâdet etmekte olan bir müslümânın kanı halâl olmaz,
Ancak şu üç şeyden biri ile halâl olur:
Kısası gerektiren bir suç işleyince,
Zina eden kişi, evli veya dul olunca,
Dinini terkedip cemâatten (müslümanlardan) ayrılınca (mürted
olunca).
Bu hadisi Buharî ve Müslim rivâyet etmiştir.
15-
Ebû
Hüreyre (radıyallahü anh)’den:
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle dediğini
rivâyet etmiştir:
Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, komşusuna eza
vermesin.
Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa misafirine ikram
etsin.
Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, ya hayır söylesin
yahut sussun.
Bu hadisi Buharî ve Müslim rivâyet etmiştir.
16-
Ebû
Hüreyre (radıyallahü anh)’den:
“Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e: Bana
nasihat et, dedi. (Efendimiz):
“Kızma” buyurdu.
Adam birkaç kere tekrarladı
(Efendimiz) yine “Kızma” diye cevapladı.”
Bu hadisi Buharî rivâyet etmiştir.
17-
Ebû
Ya’la Şeddâd b. Evs (radıyallahü anh)’den:
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu
rivâyet etmiştir:
“Allah her şeyde ihsanı (iyiliği) emretmiştir.
Öyle ise öldüreceğiniz zaman bile zulmetmeden öldürün.
Hayvanı boğazlayacağınız zaman usulüne uygun güzel kesin. Sizden
biri bıçağını bilesin ve kestiği hayvanı rahatlatsın.”
Bu hadisi Müslim rivâyet etmiştir.
18-
Ebû
Zer Cündeb b. Cünadete’l-Gıfarî ile Ebû Abdir-Rahman Muâz b. Cebel (radıyallahü
anh)’den:
“Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
Her nerede olursan ol, Allah’a (isyandan) sakın.
Kötülüğün ardından hemen iyilik yap ki, o kötülüğü yok etsin.
Halka da güzel ahlâk ile davran.”
Bu hadisi Tirmizî hasendir, diye rivâyet etmiştir. Bazı
nüshalarda hasendir, sahihdir diye rivâyet edilmiştir.
19-
Ebû’l-Abbas
Abdullah b. Abbas (radıyallahü anhüma)’dan:
“Bir gün Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında
idim. (Bana) dedi:
Evlâd, sana birkaç kelime öğreteyim:
Allah’ı (n emir ve yasaklarını) gözet ki, Allah da seni korusun.
Allah’ı gözet ki, onu karşında bulasın.
Bir şey istediğinde Allah’dan iste.
Yardım istediğinde Allah’dan yardım dile.
Şunu iyi bil ki,
Ümmetin tamamı sana fayda vermek için toplansalar Allah’ın
yazdığından başka bir şeyle fayda veremezler.
Yine eğer sana zarar vermek için toplansalar, Allah’ın sana
yazdığı zarardan başka bir şeyle zarar veremezler.
Kalemler kaldırılmış (işleri bitmiş), sahifeler kurumuştur
(yazılar tamamlanmıştır.)
Bu hadisi Tirmizî rivâyet etmiştir. Hasendir, sahihtir,
demiştir.
Tirmizî’den başkasının rivayetinde ise şöyle buyrulmuştur:
Allah’ı gözet ki, onu önünde bulasın.
Geniş zamanında Allah’a kendini tanıt ki, darlık zamanında O da
seni tanısın.
Şunu iyi bil ki, takdirde başına gelmeyecek şey sana isabet
etmez.
Takdirde başına gelecek olan da sende hata etmez (sana ulaşır).
İyi bil ki, yardım ve zafer, sabırla;
Rahatlık, meşakkatle beraberdir.
Her zorluğun yanında kolaylık vardır.
20-
Ebû
Mes’ûd Ukbe b. Âmir el Bedrî (radıyallahü anh):
“Rasûlüllah şöyle buyurmuştur:
Peygamberlik sözlerinden insanların hatırında kalan şudur:
“Utanmazsan dilediğini yap” sözüdür.”
Bu hadisi Buharî rivâyet etmiştir.
21-
Ebû
Amr (veya Ebû Amra da denir) Süfyân b. Abdillah es-Sakafî (radıyallahü
anh)’den:
“Ya Rasûlallah
(sallallahü aleyhi ve sellem), İslâm hakkında bana öyle bir söz söyle ki, İslâm
hakkında senden başka hiç kimseye soru sormayayım, dedim.
O da:
Allah’a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol, buyurdu.”
Bu hadisi Müslim rivâyet etmiştir.
22-
Ebû
Abdullah Câbir b. Abdillah el-Ensârî (radıyallahü anh)’den, demiştir ki:
“Bir adam Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e şöyle
sordu:
Ben farz namazları kılar, Ramazan orucunu tutar, helâlı helâl
kabul eder, onları yaparsam, haramı da haram kabul eder, ondan kaçınırsam,
bunlardan fazla bir şey yapmazsam, ne buyurursun, cennete girer miyim?
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) evet dedi.
Bu hadisi Müslim rivâyet etmiştir.
23-
Ebû
Mâlik Hâris b. Âsım el Eş’ari (radıyallahü anh)’den demiştir ki:
“Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur.
Temizlik imanın yarısıdır.
El-hamdülillâh mizanı doldurur.
Sübhanallahi ve’l-hamdüllillâh (sözü) göklerle yer arasını
doldurur.
Namaz, nurdur.
Sadaka, (imana) delildir.
Sabır, bir ışıktır.
Kur’ân senin lehine veya aleyhine delildir.
Her insan, sabahleyin işine gider de nefsini satar.
(Neticede) ya nefsini kurtarır, ya da nefsini mahveder.”
Bu hadisi Müslim rivâyet etmiştir.
24-
Ebû
Zerr el-Gıfârî (radıyallahü anh),
Rasûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem), hadisi kudside
şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir:
Ey kullarım, ben zulmü kendime haram kıldım, sizin aranızda da
zulmü haram kıldım. O halde birbirinize zulmetmeyiniz.
Ey kullarım, benim hidayette kıldıklarımdan başka hepiniz
delâlettesiniz. O halde benden hidayet isteyin ki, size hidayet vereyim.
Ey kullarım, benim doyurduklarımdan başka hepiniz açsınız. Öyle
ise benden yiyecek isteyin ki, size yiyecek vereyim.
Ey kullarım, benim giydirdiklerimden başka hepiniz çıplaksınız.
Öyle ise benden giyecek isteyiniz ki, size giyecek vereyim.
Ey kullarım, siz gece ve gündüz hata işliyorsunuz. Ben de bütün
günahları affederim. Öyle ise benden af isteyin sizi affedeyim.
Ey kullarım, siz bana zarar veremezsiniz ki, zarar veresiniz.
Yine siz bana fayda veremezsiniz ki, fayda veresiniz.
Ey kullarım, evvel geçenleriniz, sonra gelecek olanlarınız,
insanlarınız ve cinlerinizin sizin aranızda en müttaki adamın kalbi gibi
olsalar, yine de mülkümde bir şey artmaz.
Ey kullarım, evvel geçenleriniz sonra gelecek olanlarınız,
insanlarınız ve cinleriniz sizin aranızda en fâcir (iskankâr) adamın kalbi gibi
olsalar, yine de mülkümden bir şey eksilmez.
Ey kullarım, evvel geçenleriniz, sonra gelecek olanlarınız,
insanlarınız ve cinleriniz bir yerde dursalar da benden isteseler, ben de her
birinize istediklerini versem, bu benim yanımdaki (hazinem)den bir şey
eksiltmez. Ancak denize batırılan iğnenin eksilttiği gibi eksiltir.
Ey kullarım, onlar sizin amellerinizdir. Sizin hesabınıza
olanları ben zaptederim. Sonra onları size vereceğim. Kim hayır bulursa,
Allah’a hamdetsin. Kim de başka şey bulursa, kendisinden başkasını kınamasın.”
Bu hadisi Müslim rivâyet etmiştir.
25-
Nevvâs
b. Sim’ân (radıyallahü anh),
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu
rivâyet ediyor:
“Birr, ahlâk güzeliğidir.
Günah ise, nefisde iz bırakan ve insanların bilmesini sevmediği
şeydir.”
Bu hadisi Müslim rivâyet etmiştir.
Vâbisa b. Ma’bed’den şöyle rivâyet edilmiştir:
“Ben, Rasûlüllah’a geldim, bana:
Sen Birr’in ne olduğunu sormaya mı geldin? dedi.
Ben, evet, dedim.
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
Kalbine ve nefsine danış.
Birr (iyilik) nefsin kendisinde huzur bulduğu, kalbin kendisinde
tatmin olduğu şeydir.
Günah da, insanlar fetva verseler bile, nefsinde iz bırakan ve
kalbde tereddüt meydana getirendir.”
Bu Hasen hadisi biz Ahmed b. Hanbel ile Darimî’nin
müsnedlerinden rivâyet ettik.
26-
Ebû
Hüreyre (radıyallahü anh),
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu
rivâyet etmiştir:
“İnsanın eklemlerinden her biri için güneş doğan her günde bir
sadaka gerekir.
İki kimse arasında âdil olman sadakadır.
Bir kişiye hayvanına binerken yardım edip bindirmen veya
eşyasını onun üzerine kaldırıvermen sadakadır.
Kelime-i tayyibe (güzel söz, kelime-i tevhîd) sadakadır.
Namaz için attığın her adım için sadaka (sevabı) vardır.
Eza veren şeyi yoldan kaldırman sadakadır.”
Bu hadisi Buharî ve Müslim rivâyet etmiştir.
27-
Ebû
necîc Irbâd b. Sâriye (radıyallahü anh)’den:
“Rasûlüllah bize öyle bir
va’z verdi ki, va’zdan kalbler titredi, gözler yaşardı. Biz de dedik ki:
Ya Rasûlallah, bu ayrılık va’zı gibi. O halde bize vasiyette
bulun.
Rasûlüllah şöyle buyurdu:
Size Allah (isyan)’dan korkmayı, üzerinize emir olan kimse köle
de olsa sözünü dinleyip itaat etmeyi vasiyyet ederim.
Çünkü ömrü olanlar birçok ihtilâflar görecektir.
O zaman sünnetime ve hidayet üzere olan Râşid halifelerin
sünnetine sarılınız. Sünnetlere dişlerinizi sıkarak sarılınız.
Dini işlerde sonradan uydurulanlardan sakınınız. Çünkü her
bid’at dalâlettir.”
Bu hadisi Ebû Davud ve Tirmizî rivâyet etmiştir. Tirmizî hadisin
hasen ve Sahih olduğunu söylemiştir.
28-
Muâz
b. Cebel (radıyallahü anh)’den:
“Ya Rasûlallah , beni
cennete sokacak, cehennemden uzaklaştıracak bir ameli haber ver, dedim.
O da şöyle buyurdu:
“Sen büyük bir şey sordun. Ancak o Allah’ın kolay kıldığı
kişilere kolaydır.
Allah’a ibadet edersin. O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın,
Namazı dosdoğru kılarsın,
Zekâtı verirsin,
Ramazan orucunu tutarsın,
Beyti (Kâ’be’yi) tavaf edersin.
Sonra şöyle buyurdu:
Sana hayır kapılarını göstereyim mi?
Oruç kalkandır,
Sadaka suyun ateşi söndürdüğü gibi günahı söndürür.
Gecenin içinde kişinin kıldığı namaz da (hayır kapılarındandır).
Sonra: “Onların yanları yataklardan uzaklaşır, korku ve ümidle
Rab’lerine dua ederler, verdiğimiz rızıklardan infak ederler. Onların
yaptıklarına mükâfat olarak, ne göz aydınlatacak sevinçler sakladığımızı hiçbir
kimse bilemez.” meâlindeki ayeti okudu.
Sonra şöyle dedi:
Sana din işinin başı, direği ve en yüce yerinin zirvesini haber
vereyim mi?
Ben, evet ya Rasûlallah derim.
O şöyle dedi:
İşin başı İslam,
Direği namaz,
Zirvesi cihaddır.
Sonra şöyle buyurdu:
Bütün bunların da özünü sana haber vereyim mi?
Ben, evet ya Rasûlallah dedim.
Dilini (eliyle) tuttu ve
“İşte bunu (dilini) tut” buyurdu.
Ben de:
Ya Rasûlallah , biz söylediğimiz şeylerle de mi hesaba
çekileceğiz? dedim.
O da:
“Allah iyiliğini versin, insanları yüz üstü yahut burunları
üzerinde cehenneme sürükleyen ancak dillerinin ekip biçtiğidir.”
Bu hadisi Tirmizî rivâyet etmiştir. Hadis hasendir, sahihdir.
29-
Ebû
Sa’lebete-l Huşeni Cürsüm b. Nâşir (radıyallahü anh),
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu
rivâyet etmiştir:
“Allah (celle celâlüh) birtakım şeyleri farz kılmıştır. Onları
zayi etmeyiniz.
Çizdiği hudutlar vardır. Hudutları aşmayınız.
Bir kısım şeyleri haram kılmıştır. Onlara el uzatmayınız.
Bir kısım şeylerden de unutmaksızın size merhamet olsun diye
sükût etmiştir, siz de onları araştırmayınız.”
Hadis hasendir.
30-
Ebû’l-Abbas
Sehl b. Sa’d es-Sa’dî (radıyallahü anh)’den:
“Bir adam Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldi ve
şöyle dedi:
Ya Rasûlallah , bana bir amel göster ki, onu yaptığımda beni hem
Allah sevsin, hem de insanlar sevsin.
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Dünyaya gönül verme, Allah seni sevsin.
İnsanların elindekine göz dikme, insanlar seni sevsin.”
Bu hadisi İbn Mace ve diğerleri hasen olarak rivâyet
etmişlerdir.
31-
Ebû
Said Sa’d b. Mâlik b. Sinan el Hudrî (radıyallahü anh),
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu
rivâyet etmiştir:
“Zarar vermek yoktur.
Zarara zararla karşılık vermek de yoktur.”
Hadis hasendir. İbn Mace Darakutnî ve diğerleri müsned olarak
rivâyet etmişlerdir. Malik Muvattasında Ömer b. Yahya’dan, o, babasından o da
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den Mürsel olarak rivâyet etmiş ve Ebû
Saidi senedden düşürmüştür. Bu hadisin birbirini kuvvetlendiren tarikleri
vardır.
32-
İbni
Abbâs (radıyallahü anhüma),
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu
rivâyet etmiştir:
“İnsanlara dava ettikleri her şey verilseydi, birçok kişi,
birçok kişinin mallarını ve canlarını iddia ederlerdi.
Lâkin, delil dava edene, yemin de inkâr edene düşer.”
Bu hadisi Beyhaki ve diğerleri böyle rivâyet etmiştir. Hadis
hasendir. Hadisin bir kısmı Buharî ve Müslim’de vardır.
33-
Ebû
Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh):
“Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim, şöyle
buyurdu:
İçinizden kim bir münker görürse, onu eliyle değiştirsin.
Eğer eliyle gücü yetmezse diliyle,
Yine gücü yetmezse kalbi ile değiştirsin. Bu, imanın en
zayıfıdır.”
34-
Ebû
Hüreyre (radıyallahü anh)’den:
“Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Birbirinize hased etmeyiniz.
Alış verişte birbirinizi aldatmayınız.
Birbirinize buğzetmeyiniz.
Birbirinize sırt çevirip dargın durmayınız.
Birinizin pazarlığı üzerine bir kısmınız pazarlık yapmasın (Açık
arttırma usulü değilse).
Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz.
Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu yardımsız
bırakmaz. Ona yalan söylemez. Onu hakir görmez. (Üç kere göğsüne işaret ederek)
takva işte buradadır.
Kişiye günah olarak Müslüman kardeşini hakir görmesi yeter.
Müslümanın her şeyi kanı, malı, ırzı Müslümana haramdır.”
Bu hadisi Müslim rivâyet etmiştir.
35-
Ebû
Hüreyre (radıyallahü anh),
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle buyurduğunu
rivâyet etmiştir:
“Kim bu mü’minden dünya üzüntülerinden bir üzüntüyü giderirse,
Allah da ondan kıyamet günü üzüntülerinden bir üzüntüyü giderir.
Kim bir fakire kolaylık sağlarsa, Allah da ona dünya ve ahirette
kolaylık sağlar.
Kim bir Müslümanı(n günahlarını) örterse, Allah da onu(n) dünya
ve ahirette(ki günah ve ayıplarını) örter.
Kul, kardeşinin yardımında oldukça, Allah da o kula yardım eder.
Kim ilim için yola düşerse, Allah onunla o kimse için cennete
giden yolu kolaylaştırır.
Allah’ın evlerinden bir evde Allah’ın kitabını okuyan ve
aralarında onu müzakere eden hiçbir topluluk yoktur ki, üzerlerine sekinet
(emniyet ve huzur) inmesin, onları rahmet bürümesin, melekler her taraflarından
kuşatmasın. Allah (celle celâlüh) da yanında bulunanları anmış olmasın.
Kimi ameli geri bırakırsa onu nesebi ileri götüremez.”
Bu hadisi, bu lâfızla Müslim rivâyet etmiştir.
36-
İbn
Abbâs (radıyallahü anhüma),
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir hadisi kudside
şöyle buyurduğunu nakleder:
“Allah (celle celâlüh), hasenat ile seyyiatı yazmıştır.
Sonra bunları açıklamıştır.
Kim bir haseneye niyet eder de onu yapmazsa, Allah (celle
celâlüh) katında onu tam bir hasene olarak yazar.
Eğer o amele niyet eder ve yaparsa Allah (celle celâlüh) katında
ona on hasenattan yediyüz kata kadar, hatta daha çok yazar.
Kim bir seyyieye niyet eder onu da yapmazsa Allah ona bir hasene
yazar. Eğer ona niyet eder ve onu yaparsa Allah ona bir seyyie yazar.”
Bu hadisi, Buharî ve Müslim rivâyet etmiştir.
37-
Ebû
Hüreyre (radıyallahü anh),
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu
rivâyet ediyor:
“Allahü teâlâ buyuruyor:
Kim benim bir velime düşmanlık yaparsa, şüphesiz ben ona harp
ilân ederim.
Kulum kendisine farz kıldığım şeyden daha sevgili bir şeyle bana
yaklaşamaz.
Kulum nafile ibadetlerle bana yaklaşırsa, ben de onu severim.
Onu sevdiğim zaman onun duyan kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı
olurum. Eğer benden isterse mutlaka veririm. Bana sığınırsa muhakkak onu
korurum.”
Bu hadisi Buharî rivâyet etmiştir.
38-
İbn
Abbâs (radıyallahü anhüma),
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu
rivâyet etmiştir:
“Allah (celle celâlüh), ümmetimden hatayı, unutmayı ve
zorlanarak yaptıkları şeyi benim için bağışladı.”
Bu hasen hadisi İbni Mace, Beyhaki ve diğerleri rivâyet
etmiştir.
39-
İbni
Ömer (radıyallahü anh)’den:
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), omuzlarımdan tuttu ve
şöyle buyurdu:
“Dünyada sanki yabancı yahut yolcu imişsin gibi ol.”
İbni Ömer (radıyallahü anh) şöyle derdi:
“Akşamladığında sabahı gözleme, sabahlayınca da akşamı gözleme.
Sıhhatinden hastalığına, hayatından ölümüne bir şeyler al.”
Bu hadisi Buharî rivâyet etmiştir.
40-
Ebû
Muhammed Abdullah b. Amr b. el Âs (radıyallahü anh),
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu
rivâyet etmiştir:
“Sizden hiçbiriniz gönlü benim getirdiğimi tam kabul etmedikçe
gerçekten iman etmiş olmaz.”
Bu hasen hadisi biz sahih bir senedle, “Kitab-ül-Hucce”den
rivâyet ettik.
41-
Enes
(radıyallahü anh),
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu
işittim:
Allah (celle celâlüh) buyuruyor ki:
Ey Adem oğlu, sen bana yalvarıp benden ümit ettikçe, senden
sadır olan ne olursa olsun affederim (çokluğuna) aldırmam.
Ey Ademoğlu, günahların gökyüzüne ulaşsa, sonra da benden af
dilesen, seni affederim.
Ey Ademoğlu, eğer bana yeryüzü dolusu günah getirirsen, sonra da
bana ortak koşmadan bana gelsen (ölsen) ben de sana yeryüzü dolusu af ile
gelirim.
Bu hasen, sahih hadisi Tirmizî rivâyet etmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder