Karı Kocaya Cenneti Kazandıran Davranışlar Nelerdir
Karı Kocaya Cenneti Kazandıran Davranışlar Nelerdir
Kur’an-ı Kerim’de
Cennet nimetleri açısından detaylı bilgiler verilmiş ve onun da ötesinde
Allah’ın rızası vaad edilmiştir. Bazı zaman olur küçük gördüğümüz bir amel
Allah’ın rızasına uygun olurken diğer taraftan çok büyük zannettiğimiz bir amel
çeşitli sebeplerden dolayı insana hiç sevap getirmeyebilir.
Aile bireylerine
düşen, kaderin yazdığı yazıya razı olup müşterek aile hayatını, cenneti
kazanacak şekilde yaşamaktır. Bey, hanımının meziyetlerine şükreder; hanım da
beyindeki olumsuzluklara sabrederse ikisi de cennete layık hale selmiş olurlar.
İman ve salih
amellerinden dolayı cennete giden mü’min kadınları, Cenâb-ı Hak rahmet ve
kudretiyle her türlü dünyevî ârızalardan arındırarak, tertemiz eşler sûretinde
kocalarına iâde edecektir. Hûrilerden daha güzel olarak yaratılan o dünyalı
kadınlar, eşlerine ebedî bir hayat arkadaşı olacak ve hûrilere sultan
yapılacaktır. Hiçbir kıskançlık ve rekâbet duygusu olmaksızın, sonsuza kadar
sevdikleriyle birlikte cennetten istifâde edeceklerdir.
Dinin yol
göstericiliğinden istifade etmeyi isteyen aileler, mutlu olur, huzurlu olur,
başkalarının şöyle ya da böyle bir hayat içinde oluşları onların mutluluk ve
huzurlarına gölge düşüremez.
Çünkü dindarlar dini
ölçülerle bakarlar hayatlarına. Din ise mutlu kılacak, mesut edecek anlayışlar
sunar kendilerine.
İsterseniz geçmiş
eserlerden bazı misallerle bak aile hayatı anlayışına. Görelim, onlar aileyi ne
türlü bir (kader) anlayışıyla ayakta tutmuşlar, nasıl bir muhakeme ve mantıkla
yuvalarını yıkılmaktan korumuş, örnek olmuşlar?
Asmaî
Rahmetullahi Aleyh anlatıyor:
Çölde gidiyordum.
Bir çadırın önünde karı koca gördüm. Hanım dış görünüş bakımından güzel, adam
ise çirkin, hem de fakir.
Yaklaşıp imtihan
yollu bir soru sormak istedim.
Dedim ki:
“– Hanımefendi, ne
şanssız biriymişsin sen. Baksana böylesine bir güzelliğe sahipken böylesine
çirkin ve fakir birine düşmüşsün!”
Kadın dudaklarını
bükerek bana şöyle acı acı baktıktan sonra dedi ki:
“– Sen ne kötü
adammışsın ki böyle yuvamızı yıkacak sözler söylüyorsun. Bilmiyor musun ki
benim evliliğimde bütün salahiyet benim elimde değildir. Kaderin hissesi
vardır. Kader ise asla zulmetmez. Böyle hükmetmişse münasip olanı böyledir. Sen
diyebilir misin, “Hanım, kader bu adamla evlendirmiş; ama yanlış yapmış, sana
zulmetmiş?”
Asmaî Rahmetullahi
Aleyh diyor ki:
“– Diyemem dedim.
Kaderin zulmettiğini söyleyemem. Elbette kader adildir. Hükmünde zulüm olmaz.”
“– Öyle ise dedi
söyle bak. Gerçekten de ben iyi biriysem beyimin de iyi biri olması muhtemeldir
ki, kader benim gibi iyi birini nasip eylemiş ona. Doğru değil mi bu?”
Hanım, bundan sonra
da şunları ilave eder sözlerine:
“– Şimdi
bana düşen, kaderin yazdığı bu yazıya razı olup müşterek hayatımızı cenneti
kazanacak şekilde yaşamaktır. Ben beyimdeki olumsuzluklara sabredersem, beyim
de benim gibi iyi birine sahip olduğundan dolayı şükrederse, ikimiz de cenneti
kazanmış oluruz. Cennet kazandıran evlilikten daha güzel ne olabilir?”
Asmaî Rahmetullahi
Aleyh bunları anlattıktan sonra diyor ki:
“– Yuvayı dişi kuş
yapar, derler. Ben buna gönülden inandım. Çadırın önündeki bu hanım öylesine
bir yuva yapma dersi verdi ki ömür boyu unutamam onun sözlerini.”
Evet, İslâm
kültüründe evliliğe bakış böyle şekillenir.
Böylesine bir sağlam
inanç ve anlayıştan sonra yıkılır mı aile? Medya ne kadar cazip görüntüler
sergilerse sergilesin. Kötü kimseler ne türlü telkinde bulunursa bulunsun.
Burada Batılı’ların
itirafları geliyor aklımıza.
Diyorlar ki:
“– Müslüman toplumda
aile çok sağlam, nesil de kolay kolay bozulmuyor bu yüzden.”
Evet, bütün mesele,
bizi biz yapan İslâm kültürüne bağlı kalıp ailemizi ayakta tutan ölçülerimize
sadık oluşumuzda.
İsterseniz bir de
aile içinde beyin anlayışından bir örnek sunalım!
Bunu da Ebülleys
anlatıyor:
“– in birinin
hanımının çenesi çok düşük, kendisi de beceriksizdi. Ona, ‘Ne tutuyorsun bunu,
bırak gitsin.’ dediler.
Şöyle cevap verdi:
“– Bırakırsam ikimiz
de kaybederiz. O kaybeder. Çünkü benim gibi sabırlısını bulamaz. Ben
kaybederim, çünkü sabrım sebebiyle kazandığım bu sevabı bulamam.”
Bir ailenin hanımı
öyle, beyi de böyle düşünürse elbette bu aile yıkılmaz, yuvasında yeller esmez.
Asırlar boyu ayakta durur bütün menfi telkin ve teşviklere rağmen.
Kocasını
Memnun Eden Kadın Cennetlik
Allah
Rasûli Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Kocasını memnun
ederek ölen kadın cennetliktir.” (Tirmizî, Radâ` 10)
“Anne ve baba,
cennete en ortadaki kapıdan girmeye vesile olur.” (Tirmizî, Birr 3. Ayrıca bk.
İbni Mâce, Talâk 36)
Sabrın
Mükâfatı Cennettir
Sabrın mükâfâtının
ancak cennet olduğunu gösteren şu hâdise ne kadar ibretlidir:
Abdullâh
bin Abbâs -radıyallâhu anhümâ- bir gün Atâ bin Ebî Rebâh’a:
“– Sana cennetlik bir kadın göstereyim mi?” dedi. O:
“– Evet, göster!” deyince İbn-i Abbâs şöyle dedi:
“– Şu siyah kadın var ya! İşte bu kadın, Fahr-i
Kâinât Efendimiz’e geldi ve:
“– Beni sara tutuyor ve üstüm başım açılıyor.
İyileşmem için Allâh’a duâ eder misiniz?” dedi.
Allâh Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem:
“– Eğer sabredeyim dersen, sana cennet vardır. Ama
yine de sen istersen, şifâ vermesi için Allâh’a duâ ederim.” buyurdu.
Bunun üzerine kadın:
“– Hastalığıma sabrederim. Ancak sara tuttuğu zaman
üstümün başımın açılmaması için duâ buyurunuz.” dedi. Rasûlullâh Sallallahü
Aleyhi Vesellem de onun için Allâh’a niyazda bulundu.” (Buhârî, Merdâ, 6;
Müslim, Birr, 54)
İşte başa gelen iptilâlara sabrın Hak katındaki
yüksek kıymeti…
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder