Bir iklimde İki Padişah

 Bir iklimde İki Padişah

 

Okay Gönensin

 

Şirazlı Şeyh Sadi, padişah adetleri hakkındaki hikâyelerinden birinde tek bir “iklime sığmayan”, “yedi iklimi varken sekizinciyi de zapt etmek isteyen” padişahları anlatır.

 

Şirazlı Şeyh Sadi, padişah adetleri hakkındaki hikâyelerinden birinde tek bir “iklime sığmayan”, “yedi iklimi varken sekizinciyi de zapt etmek isteyen” padişahları anlatır.

 

İşittim ki doğunun çok kuvvetli bir padişahının şehzadelerinden biri kısa boylu, pek gösterişsiz imiş. Diğer kardeşleri ise hep uzun boylu ve güler yüzlü imiş.

 

Bir gün padişah, o kısa boylu ve gösterişsiz oğluna, onu pek beğenmediğini sezdiren bir bakışla bakmış. Zeki şehzade durumu hemen anlamış. Babasına gereken bütün saygıyı gösterdikten sonra şöyle demiş:

 

“Şah baba! Padişah baba! Akıllı kısa, cahil uzundan daha iyidir. Boyca her büyük olanın kıymette daha iyi olması lazım gelmez. Koyun paktır, fil mundardır.

 

Yer üzerindeki dağların en küçüğü Tur’dur, fakat Cenab-ı Hakk’ın indinde kadir ve mertebece diğer dağlardan daha büyüktür. İşittin mi, bir gün bir zayıf âlim, bir şişman ahmağa şunu demiş: Arap atı zayıf ise de bir tavla eşekten daha iyidir.”

 

Şehzadenin sözüne babası gülmüş, üzerinde durmamış. Yanda dinleyen devlet erkânı, beğenmişlerse de seslerini çıkarmamışlar. Ama şehzadenin kardeşleri incinmiş... .

 

Bir insan söz söylemedikçe ayıbı, hüneri gizli olur. Her ormanı boş sanma, içinde bir kaplanın uyumuş olması pek mümkündür.

 

İşte tam o sıralarda çetin bir düşman padişaha yüz göstermiş, harp ilan etmiş. İki ordu karşı karşıya gelmiş. Meydanda atını ilk oynatan o kısa boylu gösterişsiz şehzade olmuş ve düşmana hitaben şöyle demiş:

 

“Ben o kimse değilim ki, cenk gününde arkamı görmüş olasın. Kanlı toprak arasında bir baş görürsen, işte o baş benimdir. Harbe giren, kendi kanıyla oynar. Kaçacak olursa da ordusunun kanıyla oynamış olur.”

 

Şehzade bunu söyledikten sonra düşman askerlerine hücum etmiş. İşe yarar yiğitlerden birkaçını öldürmüş, sonra dönüp babasının huzuruna gelmiş, yer öpmüş ve şöyle demiş:

 

“Muhterem baba, şahsım sana hakir görünmüştü. Sakın şişmanlığı hüner saymayasın. Muharebe meydanında ince belli Arap atı işe yarar, besili öküz bir şey yapamaz.”

 

Nakledenler der ki, bu padişahın düşmanı çok, ordusu ise az imiş. Askerin bir kısmı, nasıl olsa yenileceğiz diye kaçmak istemiş. Şehzade askere seslenmiş: “Yiğitler, çarpışın ki kadın elbisesi giymeyesiniz!”

 

Şehzadenin bu sözü üzerine bütün yiğitler, piyadeler, süvariler harekete geçmiş, birlikte hamle etmiş. Ve o gün içinde düşmanı mağlup etmişler.

 

Bunun üzerine padişah şehzadenin yanaklarından öpmüş, onu kucaklamış. Şehzadeye karşı iyi duyguları her gün biraz daha artmış, sonunda onu veliaht ilan etmiş.

 

Bunun üzerine kardeşleri kıskanmışlar, yemeğine zehir katmaya karar vermişler. Suikast hazırlığını gören kız kardeşlerden birisi veliahta uzaktan “sakın yemek yeme” diye işaret etmiş. Zeki çocuk işi anlamış, yanındakilere “Hünerliler ölsün de hünersizler onların yerini tutsun, bu olmayacak bir iş” demiş ve kız kardeşini alıp babasına gitmiş.

 

Padişah diğer oğullarını önce cezalandırmış, sonra husumetin tamamen bitmesi için bir çözüm düşünmüş ve ülkesini çocukları arasında bölüştürmüş, her birine memnun olacağı bir kısmını vermiş. Böylece husumet bitmiş, fitne kalmamış.

 

Âlimler demiş ki:

 

“On derviş bir kilimde uyur, iki padişah bir iklime sığmaz... . Allah adamı bir ekmeğin yarısını yerse, diğer yarısını fakirlere verir... . Bir padişah yedi iklime malik iken diğer iklimi de fethetmek arzusunda bulunur... ”

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis