Siraceddin Şirvânî Kuddise Sirrûh Hazretleri
Siraceddin Şirvânî Kuddise Sirrûh Hazretleri
Siraceddin Şirvânî Kuddisu Sirrûh hazretleri, Azerbaycan’da,
Şirvân vilâyetinde 1782 (H.1197) senesinde doğdu. Tahsilini tamamladıktan sonra
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin huzûruna giderek ona talebe oldu. 1817
senesinde icâzet ve emir verilmesi üzerine Şirvan’a döndü. Rusların Kafkasları
istilâsı üzerine, Amasya’ya gidip, orada 1847 (H.1264) senesinde çıkan kolera
salgınından bir ramazan ayında vefât etti. Vefatından evvel oğluna buyurdu ki:
“Kıymetli oğlum! Mubâhların fazlasından sakınmalısın. Mubâhları,
lüzûmu kadar kullanmalısın. Bunları da, Allahü teâlâya kulluk etmek niyeti ile
yapmalısın. Meselâ, bir şey yerken, Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmek
için kuvvetlenmeye, giyinirken avret yerini örtmeye ve soğuktan, sıcaktan
korunmaya niyet etmeli ve her mubâh için [ve ders çalışırken böyle] gerekli
niyetler yapmalıdır. Büyüklerimiz azîmet ile hareket etmiş, ruhsattan elden
geldiği kadar kaçınmıştır. Mubâhları, zarûret miktârı kullanmak da azîmettir.
Bu devlet, bu nîmet ele geçmezse, mubâhlardan dışarı çıkmamalı, haram ve
şüphelilere taşmamalıdır. Allahü teâlâ kullarına çok merhamet ve ikrâm ederek,
mubâh olan şeylerle zevklenmeye izin vermiştir. Pekçok şeyleri mubâh etmiştir.
Helâl olan bu sayısız zevkleri, lezzetleri bırakıp da, haram edilen birkaç
zevke sapmak, Allahü teâlâya karşı, ne kadar edebsizlik olur. Hem de, haram
ettiği lezzetleri, daha fazlası ile mubâhlarda da yaratmıştır...
Helâl olan çeşit çeşit nîmetlerin zevkleri bir yana, insanın
işinden, Rabbinin râzı olmasından daha büyük zevk olur mu? Bir kimsenin işini,
efendisinin beğenmemesinden daha büyük cefâ, sıkıntı olur mu? Cennette Allahü
teâlânın râzı olması, Cennet nîmetlerinin hepsinden daha tatlıdır.
Cehennemdekilerden Allahü teâlânın râzı olmaması, Cehennem azâblarından daha acıdır...
“Biz, başıboş değiliz!”
Biz kuluz. Sahibimizin emrindeyiz. Başıboş değiliz. Her
istediğimizi yapmaya serbest değiliz. İyi düşünelim! Uzağı gören akıl sahibi
olalım! Kıyâmet günü utanmaktan, pişman olmaktan başka, ele bir şey geçmez.
Gençlik çağı, kazanç zamanıdır. Mert olan, bu vaktin kıymetini bilip, elden
kaçırmaz. İhtiyârlık herkese nasip olmaz. Nasip olsa da, rahat, elverişli vakit
ele geçmez. Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, hâlsizlik zamanında, yarar iş
yapılamaz...”
Yorumlar
Yorum Gönder