Sadi Şirazi Kuddise Sirrûh'tan Öğütler
Sadi Şirazi’den
Öğütler
Sadi Şirazi'nin Hayatı Hakkında Bilgi
Sadi Şirazi (1193 –
1292) İran’ın olduğu kadar bütün Doğu dünyasını etkisi altına alan büyük şair
filozoflardan biridir. İran’ın güneybatı büyük sanat ve kültür merkezlerinden
biri olan Şiraz’de doğduğu için Şirazlı diye anılır. Babası Sâdi Muslihiddin
Fars atabeyinen Selahaddin Zengin’in hizmetindeydi. Efendisinin hatırasına çok
bağlı bulunduğu için, asıl oğluna "Sadi mahlası" verildi.
Sadi, çocukluk
yıllarını bir süre Şiraz’da daha sonrasında ise, o zamanların en büyük bilim
yuvası olan Bağdat Nizamiye Medresesi’nde okudu. Arabistan’da Mısır’da dolaşan
Şirazi, Haçlılara karşı savaşan İslam kuvvetleri içerisinde görev aldı. Fransız
şövalyelerine esir düşerek yıllarca ağır işlerde çalıştırıldı. Sonrasında
bilgisine hayran kalan bir Suriyeli tarafından fidye verilerek, haçlıların
elinden kurtarıldı. Bu kişi Sadi Şirazi’yi kızı ile evlendirerek himayesine
almıştır. Sadi’nin evlilik hayatı, eşinin ona, daima babasının onu kurtardığını
her gün yüzüne vurması nedeniyle kötü geçmiştir. Şair, en sonunda buna
dayanamayıp kaçmak zorunda kalmıştır. Acılar içerisinde geçen evlilik hayatı
ile ilgili anıları eserlerinde yer bulmuştur.
Çin, Hindistan’da dolaşan Sadi, olgun yaşında memleketi olan Şirazi’e
döndü. Bundan sonraki hayatını tamamen şiire, ilme ve kültüre adadı. Ölümsüz
eserler yaratan Şirazi, 98 yaşına kadar yaşadı. Geniş bilgisine, iyi ahlakından
ötürü bütün Doğu kaynaklarından “Şeyh Şirazi” olarak anılmaktadır.
Sadi Şirazi’den Öğütler
·
"Hem dostuna hem de düşmanına iyilikle davran. Böylelikle
dostunun sevgi ve muhabbeti artar, düşmanının kin ve öfkesi azalır.
·
Hükümdarın ferasetsiz olanının tavrı şöyle olur; küçük düşmanı
ihmal edip ciddiye almadığı halde dostuna öyle dayanak verir ki bir gün gelir
düşmanlık yapar.
·
Her nimet için şükretmek vaciptir. Zenginliğin şükrü sadaka
vermek, padişahlığın şükrü halkı koruyup iyi davranmak, hükümdara yakın olmanın
şükrü halkın hayrı için çalışmak, mutlu olmanın şükrü ihtiyaç sahiplerinin
dertlerini dinlemek, güçlü olmanın şükrü ise güçsüzlerin elini tutmaktır.
·
Ey rahatlık içinde uyuyan biraz da uykusuzları düşün; ey
yürümeye gücü yeten kimse yürüyemeyen birinin koluna gir; elin geniş ise
sıkıntı içinde olanlarla paylaş; geçmiştekilerin neler yaptığına ve yanlarında
neler götürdüklerine bir bak. Ölüp gittikten sonra mazlumların çektiği zulümler
sona erdi ama vebali zalimlere kaldı. Doğrusunu istersen sağlık içindeki
dervişlik rüsvalık ile padişahlık etmekten daha üstündür..."
·
Birini mevkiinden çıkarırsan, bir müddet geçtikten sonra suçunu
affet. Ümit besleyen kimsenin muradını vermek, mahpusun bağını çözmekten bin
kat iyidir...
·
Allah’ın emrinden dışarı çıkma ki, senin emrinden de hiçbir şey
dışarı çıkmasın...
·
Çoban uyumuş, kurt da sürüde: Bu hal akıllı kimselerin
beğeneceği şey değil...
·
İnsan iyilik ümidi ve kötülük korkusu dolayısıyla aklın gereğini
benimser...
·
Kendisinden fazlasıyla iyilik gördüğün kimseye fenalık etmen
insanlık değildir...
·
Kurdun kafasını, halkın koyunlarını paraladıktan sonra değil, önce
kesmek gerekir...
·
Bir kimsenin günahı üzerine hiddetlenirsen onu cezalandırmadan
önce iyi düşün taşın. Çünkü Bedahşan la’lini kırmak kolaydır, lakin kırılan şeyi
sonradan eklemek imkânsızdır...
·
Hedefe, okun gezi elindeyken nişan ol, ok yaydan fırladıktan
sonra değil
·
Aradan bir nice zaman geçmedikçe insanın içyüzü anlaşılmaz...
·
Düşman bir kusur bulunca, büyüklerin kalplerini dağlar. Ateş,
ufacık şeyle de alevlenir fakat koca koca ağaçları tutuşturmak mümkündür...
·
Gönül sır zindanıdır. Ama bir kere söyledin mi, sır artık
zincire girmez...
·
Günahsız olan, pervasız konuşur. Muhtesip dolaşırken gocunanlar,
terazilerinde dirhem taşı noksan olanlardır...
·
Hiddetle hemen kılıca sarılan kimse sonra esefle elinin ardını
dişler...
·
Öfke, pusudan askerini saldırttığı zaman, ortada ne insaf kalır,
ne takva, ne de din kalır. Ben şu göklerin altında, bunca meleği ürküten böyle şeytan
görmedim...
·
Eşeğini düşman, vergisini de sultan alıp gittikten sonra o
memleketin tacında, tahtında ikbal kalır mı?
·
Bir düşmana üstün geldiğin zaman onu incitme, zaten kendi derdi
kendine yeter.
·
Büyük kalarak yaşamanın şartı odur ki her küçüğün kim olduğunu
bilesin...
·
Herkesin huzurunu kendi rahatına tercih eden kimseye ne mutlu.
Hüner sahipleri, başkalarının gamını çekmekten kendi keyiflerine bakamamışlardır...
·
Yolda laf atmak değil, adım atmak lazım. Yürümedikten sonra
lafın manası kalmaz...
·
Elalem harman kaldırırken, vaktiyle tohum ekmemiş olmak ne
gevşekliktir...
·
Salih adam dilenirse ancak kendi nefsinden dilenir ve ondan
hırsı terk etmesini ister. Çünkü her saat “Ver!” diyen bir nefis,
sahibini zillet içinde köy köy dolaştırır...
·
Derisini parçalasalar dahi, Huda dost hiçbir zaman dostunun
düşmanıyla dost olmaz...
·
Bir tek kıl ibrişim telinden bile zayıftır. Ama çoğalırsa
zincirden bile sağlam olur...
·
Dost gönüllerini derli toplu tutmak, hazine toplamaktan daha
iyidir...
·
Kimsenin işini ayağa düşürme. Mümkündür, sen de onun ayağına pek
çok düşersin...
·
Zorluya tahammül et ki bir gün ondan daha kuvvetli olasın.
İnatçının şerrini iyilikle gider. Himmetin pazısı kuvvetin elinden üstündür…
·
Efendi davul sesi ile uyanıyor, bekçinin gecesi nasıl geçti,
nereden bilecek...
·
Padişahken zulmedersen, padişahlıktan sonra dilenci olursun.
·
Kuvvetlilerin yükünü zayıflar çekerken padişaha tatlı uyku
haramdır...
·
Kafası Zühal yıldızına değen bir padişahla zindanda inleyen
züğürdü, başlarına ölüm askeri hücum ettikten sonra birbirinden ayıramazsın...
·
İdrak kulağından gaflet pamuğunu çıkarmalısın ki, ölülerin nasihatini
duyabilesin.
·
Şer çıkaranlar- yuvasına nadiren dönebilen akrepler gibidir-
gene şer sevdasında giderler...
·
Eğer yiyip yatmaktan başka bir şey bilmiyorsa, adam hayvandan
nesiyle yüksek olur ki’
·
Yolu takip etmeyen bedbaht süvari, doğru yürüyen yayadan geri
kalır...
·
İnan ki, ateşinle gönüller dağlı olunca kıyamet günü iyilik
göremezsin...
·
Düşen her zaman kalkmış değildir...
·
Güneşler, aylar ve ülkeler daha çok zaman parlayacaklar ama sen
mezar yastığından başını kaldıramayacaksın...
·
Bir hükümdar abid olursa ölümle neyi eksilir, mademki ahirette
de padişahtır...
·
Bir kadın zalim olan erkekten çok yüksektir. Köpek de halkı
inciten insandan üstündür.
·
Kendine fenalık yapan ahlaksız, insanlara kötülük yapanlardan
iyidir...
·
Devri kötü olan bir zalim dünyada kalmayacak, ama onun üzerinde
ebedi bir lanet kalacaktır...
·
Çıkrığının ardında ihtiyar kadın lanet ederken, meclisin başköşesinden
gelen aferinlerin değeri yoktur...
·
Kendi ahlakını düşmanından dinle; dostun gözünde her yaptığın
iyidir...
·
Hastaya şeker vermek günah olur, çünkü ona acı ilaç fayda
verecektir...
·
Ekşi yüzlü adam, insanı hoş tabiatlı, tatlı mizaçlı dostlarından
daha güzel tenkit eder...
·
Senin iyiliğini isteyen kimse, ‘ yolunda şöyle bir diken var ‘
diyendir. Yolunu kaybedene iyi gidiyorsun demek şiddetli bir zulümdür...
·
Ey düşüncesiz, tedbirsiz ve akılsız olan nefis, sen tek
yoksulluğun yükünü çek, ama kendini gamla öldürme...
·
Bir iş tedbirle olacaksa düşmanın yüzüne gülmek, savaş
çıkarmaktan daha iyidir.
·
Değersiz kimselerle savaşmaktan çekin. Ben damlalardan sel
olduğunu çok gördüm...
·
Kaşını çatmamağa çalış, ne kadar zayıf olursa olsun düşmanın
dost kalması daha iyidir.
·
Düşmanı dostundan fazla olan kişinin, düşmanı şen, dostu mahzun
olur.
·
Hizmeti yeni girenin ipini uzat fakat kesme, sonra bir daha
yüzünü göremezsin...
·
Sen kendi kaygını sağlığında çek, hısımların hırsa düşerler
ölenle ilgilenmezler. Parayı, nimeti şimdiden ver, çünkü senindir ve senden
sonra bunlar senin emrinden çıkacaktır.
·
Elinden hayır gelen bir oruç yiyici, dünyaya tapıp yıl orucu
tutan kimseden iyidir.
·
Toprağın altında iken gönlü diri olan bir ölü, gönlü ölü olarak
yaşayan bir bilginden daha canlıdır.
·
Herkes kuvveti derecesinde yük taşır, karıncaya göre çekirge
ayağı ağırdır.
·
Allah eğer hikmetiyle bir kapıyı kaparsa, rahmetiyle başkasını
açar.
·
Amelsiz söz gevşek bir dayanaktır.
·
Marifet kapısı, kendilerine karşı bütün kapıların kapandığı
kimseler için açıktır. Acı yaşamış, acıyı tatmış nice insanlar cennette
eteklerini sürüyerek yürürler.
·
İster merhem sürsün ister yaralasın... Ne hoştur, O’ nun gamıyla
perişan olanın hali.!
·
Kim çalarsa çalsın, cömertin kapısı mutlaka açılır.
·
Nice kuvvetli, nice üstün akıllar vardır ki, aşkın havası onları
mağlup etmiştir. Çünkü sevda aklın kulağını büktükten sonra, akıl bir daha baş kaldıramaz...
·
Akıl yolu kıvrım üstüne kıvrımlardan başka bir şey değildir ve
arifler katında Allah’tan gayrı bir varlık yoktur...
·
İster yücelik ve mevki olsun, ister zillet ve hapis olsun, ben
bütün bunları Allah’tan bilirim; Ahmet’ten, Mehmet’ten değil...
·
Ey akıllı kimse, hekim sana acı ilaç gönderdiği zaman
hastalıktan korkma. Dost elinden gelen her şeyi iç. Hasta hekimden daha bilgili
değildir...
·
Eğer aşk eri isen kendine değer verme. Aksi takdirde afiyet
yolunda yürü...
·
Muhabbetin seni toprak etmesinden korkma. O mahvettiği takdirde
sonsuzlaşırsın! Toprağın altında değişmedikçe sağlam taneden ot bitmez...
·
Seni Allah’a aşina kılacak kimse kendi benliğinden seni
kurtarmış olandır. Çünkü benliğinle beraber oldukça kendine yol bulamazsın ve
bu inceliği de kendini unutanlardan başkası bilemez...
·
Varlığı perişan olan kimse ne tiz‘i fark eder, ne pes’i. O, bir
kuşcağızın ötmesiyle de feryada gelir...
·
Yüzücülükte yiğit de olsan, elini ayağını ancak çıplakken
kullanabilirsin. Şu halde şöhret, namus ve riya hırkasını sırtından
çıkarmalısın; elbisesiyle suya batan kimse aciz kalır...
·
Dünya alakası Allah’a karşı perdedir ve bir neticesi yoktur. Sen
ancak bağları kopardığın takdirde vuslata nail olursun...
·
Öğüdü, tesir etmeyeceğini bildiğin bir kimseye verme, ey şaşkın.
Elinden dizgini kaçırmış olan zavallıya, ‘ oğlum yavaş sür ‘ denmez.
·
Kişi kendinden üstününü aramayı fırsat bilmelidir. Kendin
gibisiyle vaktini ziyan edersin. Kendi benzerlerinin izinde ancak kendini
beğenmişler yürür...
·
Aşkına sadık olan kimse canına kıyabilendir; yüreksiz adam
kendine âşıktır...
·
Bir kere serden geçen insan, başına taş ve ok yağmuru yağsa da, dileğinden
el çekmez...
·
Seçkin bir akıllı gönülsüz olur; meyvelerle yüklü dal başını
yere kor...
·
Büyüklük gösterişle, lafla olmaz; yücelik dava ile kuruntu ile
elde edilmez. Tevazu yüceliği arttırır, fakat gurur seni toprağa serer...
·
Üstü başı temiz fakat ahlakı kirli olan kişinin cehennem
kapısını açmak için anahtara ihtiyacı yoktur.
·
Eğer mertsen, mertliğinden bahsetme. Sen kendini iyilerden
saydıkça kötü olursun...
·
Allah’ karşı iyi, halka karşı kötü olan akılsızlar,
ibadetlerinin meyvesini yiyememişlerdir...
·
Zühd’ü takva ile meşgul ol, ama Muhammed Mustafa’yı geçecek
kadar değil. Siyahlık şöyle dursun, haddinden fazla beyazlık bile hoşa gitmez...
·
Allah’tan çekinen günahkâr, gösteriş yapan abidden çok daha
iyidir...
·
Kalbi kırılanın sözü sert olur...
·
Her kim çirkin huyundan vazgeçerse, cennette sonsuz
bahtiyarlıklara ulaşacaktır.
·
Düşmanın derisini yumuşaklıkla yüzebilirsin. Sertlik gösterdin
mi, dostun bile sana düşman olur.
·
Tatlı söz karşısında büyükler gönülsüzleşirler, kafalarını
dikmezler; küçükler de başlarını eğerler. Başarı tatlı dille elde edilir.
Hırçın tabiatlı kimse daima ıstırap çeker...
·
Çirkin tabiat, adamı cehenneme götürür. Çünkü iyi huy cennetten
gelmiştir.
·
Tek ırmak kenarından sıcak su iç de ekşi suratlının soğuk gül
şerbetini içme.
·
Yüzü sofra gibi karmakarışık olan bir adamın ekmeğini tatmak haramdır...
·
Hüner sahipleri, cefa gördükleri halde muhabbet gösterirler.
·
Soysuzlara karşı soysuzluk etmek mümkündür. Lakin insan olanın
elinden köpeklik gelmez.
·
Tahammül sana önce zehir gibi görünür. Fakat tabiatına kök
salınca bal kesilir...
·
Azametli adam kurum satar; çünkü büyüklüğün yumuşaklıkta
olduğunu bilmez.
·
Allah yolunun yiğitleri, bela okuna hedef olanlardır. Onlar
kibir külahını atmışlar, yücelik tacıyla başlarını yükseltmişlerdir.
·
Sen zebun ol da derini yırtsınlar. Çünkü gönül sahipleri
küstahların yüklerine katlanırlar. Allah adamlarının toprağından testi
yapsalar, halk onu melamet taşıyla kırar.
·
Sel heybetle aktığı için yukarıdan aşağı tepesi üstü düşer. Hâlbuki
çiğ damlası küçük ve acizdir; bu sebeple gökyüzü onu muhabbetle alır, ayyuka
çıkarır...
·
Methü sena ipiyle kuyuya inme, Hatem gibi sağır ol da kendi
ayıplarını dinle.
·
Eğer, şu arif geçinen adam gerçekten dostunu tanısaydı, düşmanla
çekişmeğe vakti kalmazdı. Allah’ın varlığından haberi olsaydı, bütün halkı yok
bilirdi...
·
Düşman sözü ağırına gidiyorsa dikkat et de onun ayıpladığı
şeyleri yapma. Benim için iyi şeyler söyleyen kimse, ancak kusurumu bana açıkça
gösterendir.
·
Sen kendinden bahsetme ki, seni başkaları övsünler. Kendini
övdüğün takdirde bunu başkalarından bekleme.
·
Ecel günü zırhı delen ok, eceli gelmeyenin gömleğinden bile
geçmez.
·
Bilgin ne kadar çalışırsa çalışsın, canını ecelden kurtaramaz.
Cahil de, ne kadar uygunsuz şeyler yerse yesin, ölmez.
·
Kıyısı görünmeyen bir suda, yüzücünün gururu işe yaramaz.
·
İnsan olmak isteyen kişi önce nefsinin köpeğini susturur.
·
İnsana hüner, fazilet, din ve olgunluk gerek. Mevki, mal dediğin
şey bir gelir, bir gider...
·
Murada ermedim diye düşüne düşüne kalbini yakma, kardeşim. Çünkü
her gecenin gündüzü vardır.
·
On adam miktarı konuşan cahilden çekin. Bilginler gibi bir
söyle, pir söyle
·
Meydana çıktığı zaman yüz kızartacak olan bir sözü gizlice niçin
söylemeli’
·
El âlemin kötülüğünden bahsettiğin takdirde, sözün doğru olsa
bile, özün kötü sayılır...
·
El âlemi ayıplarıyla anan bir kimsenin senden de teşekkürle
bahsedeceğini zannetme.
·
Kimsenin hoşuna gitmese bile, sen faydasına inandığın bir sözü
söyle. Onu bugün dinlemeyen cahil yarın pişman olacak...
·
Velhasıl dünyada kimse kimsenin elinden, dilinden kurtulamaz.
Dile düşen için biricik çare sabretmektir.
·
Günahlarından şu anda kork kıyamet günü kimseden korkun olmasın.
·
Günahtan kaçınmayan bilgin, meşale tutan bir kördür; doğru yolu
gösterir, kendisi görmez.
·
Hayatında ekmeği yenmeyen kimsenin adı, ölümünden sonra anılmaz.
·
Meyve veren ağaca balta vurmazlar.
·
Aslan, mağarada can verse dahi, köpeğin ağzından artanı yemez.
·
Düşmanın tatlı sözlerine bakma; balın içinde zehir de
bulunabilir.
·
Rızk bilgi ile artsaydı, cahilden daha zor geçinen olmazdı.
·
Testisi ister altından olsun, ister topraktan, temiz su değişir
mi?
·
Define ile yılan, gülle diken, sevinçle gam bir aradadır.
·
Sonradan sevineceğin bir gam, arkasından üzüleceğin sevinçten
iyidir.
·
Ne karınca zayıf olmakla aç kalır, ne de aslanpençesinin ve
kuvvetinin zoruyla karın doyurur.
·
Söylenmediği müddetçe söze sen hâkimsin. Bir kere söylendi mi, o
sana hâkim olur.
·
Kusuru kendisine söylenmeyen adam, ayıbını hüner sanır.
·
Doğru söyleyip zincire vurulmak, yalan söyleyerek zincirden
kurtulmaktan iyidir.
·
Halkın bahçesinden padişah bir elma yerse, adamları ağacı
kökünden sökerler.
·
Gecenin ne kadar uzun olduğunu ancak hastalar bilir.
·
Oku attıktan sonra düşünmenin faydası yoktur.
·
Zalimleri bağışlamak mazlumlara zulümdür.
·
Evinde asık suratlı bir eş göreceğine zindanda git yat daha iyi!
·
Her şeyde bakışa göre hem ayıp hem hüner vardır. Sen baktığında
ayıbı görme ki hüneri elde etmiş olasın.
·
İnsan hünerden nasiplenmiş ise, Hüner kendini ortaya koyar hüner
sahibi değil.
·
Engin deniz taş atmakla bulanmaz. Gücenen bir ârif henüz sığ
sudur.
·
Allah’ı tanıyan bir yabancı için, O’na yabancı olan bin hısım
feda.
·
Aciz eline kudret geçince, tutar, acizlerin kolunu büker.
·
Kendine zarar gelince katlan. Çünkü affetmekle günahtan
arınırsın. Mademki her şeyin sonu topraktır, sen, toprak olmadan önce toprak
ol.
·
Acele yürüyen yol arkadaşı senin yoldaşın değildir. Gönlü sana
bağlı olmayan kimseye gönül bağlama.
·
Hısımın dindarlığı, takvası yoksa hısımlık bağlarını kesmek,
akraba sevgisi taşımaktan daha iyidir.
·
Bilge, söylenmemesinden zarar geleceği zaman söze başlar ve
yememekten canına doyduğu zaman lokmaya uzanır. Şüphesiz sözü hikmet olur,
yemesi de sağlık getirir.
·
Kişi az yemeği adet edinince, gelen sıkıntıyı kolay karşılar.
Eğer bolluk içinde can beslemişse, bir darlık görünce mihnetten ölür.
·
Hırs azgınlığı akıllı adamın gözünü bağlar; tamah, kuşu da
balığı da tuzağa düşürür.
·
Birinin gönlünü bir kere kırdın mı, sonradan yüz türlü iyilik
etsen de, o bir tek kırgınlığın öcünden sakın. Temre yaradan çıkar, pası
gönülde kalır.
·
Eğer bir gönül kırdınsa senin gönlün de mutlaka kırılacaktır.
Kale duvarına taş atma, çünkü kaleden de taş gelebilir.
·
Gönle giren her şey göze hoş gelir.
·
Dost kapısında ölene değil, canını sağ sâlim kurtarana şaşılır.
·
Dostların sohbetinden ıstırap duyarım. Çünkü çirkin huylarımı
güzel gösterirler. Kusurumu hüner ve olgunluk sayarlar, dikenimi gül ve yasemin
yaparlar. Nerde o pervasız, küstah düşmanlar ki, bana benim ayıbımı
göstersinler.
·
Sen işinle gücünle kalsan da elalemin dilini zaptedemezsin.
·
Bir şeye, bir kimseye gönül bağlama. Çünkü gönül ayırmak müşkül
bir iştir.
·
Can kaygısıyla sevgilinin muhabbetinden gönlü ayırmak dostluğa
sığmaz.
·
Kişi nefsinin kötülüklerinden kurtulabilir. İftiracının
zannından kurtulamaz.
·
Başkalarının kusurlarını (alaya alarak) kınamayınız.
·
Her işte kendinden üstününü ara, bunu fırsat bil; kendin
gibilerle vaktini heder edersin.
·
Dostuna sana düşmanlık edebilecek kadar kuvvet verme.
·
Bir yoksul yüz türlü uygunsuz iş görse, bunun yüzde birini
dostları bilmezler. Ama sultan bir tek kötülük ederse, ülkeden ülkeye
ulaştırılır.
·
Tam manası ile doğru olduğunu bilmediğin bir sözü söyleme.
Karşılığının iyi olmadığını bildiğin sözü de söyleme.
·
Konuşmadan bir köşede oturan sağırlarla dilsizler, dilini
tutamayan kimseden daha üstündür.
·
Ağızda dil nedir, akıl sahibi hünerli kimsenin hazine anahtarı
değil mi?
·
İçerdeki cevahirci midir, çerçi midir, kapı kapalı iken kim ne
bilecek?
·
Eğer cenk eri isen, öyle bir kimse ile savaş ki, ya ona
ihtiyacın olmasın, ya da kaçıp ondan kurtulabilesin.
·
Bahçenin gülünde beka ve gül mevsiminde vefa yoktur. Zaten
bilgeler “Kalıcı olmayan şey gönül bağlamağa değmez” demişler.
·
Akıllının önünde susmak terbiye gereği ise de, sen yeri gelince
söylemeğe bak. İki şey insanı çileden çıkarır: Söylenecek yerde ağız açmamak,
susacak yerde lakırdı etmek.
·
Düşün, sesini ondan sonra çıkar ve “Kes” dedirtmeden önce sesi
kes!
·
İnsan hayvandan konuşmakla üstündür. Ama doğru konuşmazsan
hayvanlar senden üstün olurlar.
·
Fareyi tutarken kedi aslandır; kaplanla savaşırsa fareye döner.
·
İyilik (barış) için söylenen yalan, fitne koparan doğrudan
iyidir.
·
Her sözü padişaha geçen kimse, iyilik dışında bir şey söylerse
yazık olur. Yeryüzünün en küçük dağı “Tur”dur. Ama Allah katında değeri
en yüce olan da odur.
·
On tane derviş bir kilimde uyur da, iki padişah bir iklime sığmaz.
·
Allah adamı (dostu) ekmeğin bir yarısını yerse öbür yarısını
yoksullara verir. Padişah, yedi ülkeyi alsa bile, bir başka ülkenin
sevdasındadır.
·
Tıyneti kötü olan kişi iyilerin nurunu kabul etmez.
Kabiliyetsizi terbiye etmek, kubbede ceviz durdurmak gibidir.
·
İnsanla birlikte büyüse bile, kurdun eniği yine enik olur. Çorak
toprak sümbül bitirmez. Kötülere iyilikte bulunmak, iyilere kötülük etmek
gibidir.
·
Nimet içinde iken dostluktan söz açıp, kardeşim! Diyeni dost
sayma. Dost, dostunun elini onun perişanlığında, çaresizliğinde tutan kimsedir.
·
Ben kimsenin gönlünü kırmayabilirim. Ama hasetçiye ne yapayım, o
kendiliğinden azap içinde.
·
Âdemoğulları aynı vücudun uzuvlarıdır. Çünkü aynı cevherden
yaratılmışlardır. Felek bir uzva elem getirirse, öbürlerinin huzuru kalmaz.
·
Ey başkalarının acısıyla kaygılanmayan, sana insan demek yakışık
almaz.
·
Mazlumun gönül dumanının zalime ettiğini, kızgın ateş üzerliğe
yapamaz.
·
Her an sana lütufkâr olan kişi bu uzun zamanda bir defa sana
sitem ettiyse onu hoş gör.
·
Aslan hayvanların başında gelir. En adi hayvansa eşektir. Oysaki
akıllıların hepsi, yük çeken eşeği, adam paralayan aslandan üstün görürler.
·
Âlemde zaten vefa yok imiş yahut şu zamanda herkes vefasız.
Kimse yoktur ki; ok atma ilmini benden öğrensin de sonunda beni nişan almasın.
·
Koyun çoban için değildir. Belki çoban onun hizmeti içindir.
·
Dünya dirliği çöl rüzgârı gibi geçti. Acılık da, tatlılık da,
güzel de, çirkin de geldi gitti. Zalim sandı ki bize zulmediyor; ettikleri
kendi boynunda kaldı, bizden geçip gitti.
·
Kükremiş file savaşa kalkışan kişi, akıllı kimsenin nazarında
adam değildir. Gerçek adam odur ki; öfkelense dahi saçma söylemez.
·
Kendi ekmeğini yiyip oturmak, altın kemer takıp el pençe divan
durmaktan hoştur.
·
İnsan iyilik de etse, kötülük de etse kendisi içindir.
·
Başkalarının ayıbını senin önünde sayıp döken, senin ayıbını da
mutlak başkalarına söyleyecektir.
·
Allah’ın kapısından kovulan kimse her yana koşar. O’nun
çağırdığı, kimsenin kapısına koşmaz.
·
Pas yeniği demirin küfünü cila vurup gideremezsin. Kara
yürekliye öğüt vermenin ne faydası var. Demir çivi taşa girmez ki.
·
Esenlik günlerinde düşkünleri bırakma. Yoksul gönlü almak belayı
savar. Dilenci yalvara yakara bir şey isteyince ver. Yoksa zalim zorla alır.
·
İçini yemekle doldurma ki orada marifet nuru göresin. Burnuna
kadar tıkındığın için hikmetçe boşsun.
·
Dünyalığımız yok mu, derde düşeriz; olunca da gönlümüz (dünyaya)
ona takılır.
·
Yoksulun sabrı zenginin ihsanından üstündür.
·
Onu bunu yoklamak ayıp değildir, elverir ki; “Artık yeter”
dedirtmeyesin. Eğer sen kendini kınayabilirsen, başkaları seni ayıplamaz.
·
Yaptığı sözüne uymasa bile, bilginin sözünü sen candan dinle.
İddiacıların lafları boştur. Uyuyan uyuyanı nasıl uyandırır.
·
Akıllı seçme insanlar, mütevazı olurlar, meyveleri olgunlaşmış
ağacın başlarını yere eğdiği gibi.
·
Ben doğru yolda kaybolmuş kişi görmedim.
·
Bir haberin gönül inciteceğini biliyorsan sen sus, başkaları
söylesin.
·
Bülbülden vefa ummayın; çünkü her dem başka bir gül üzerinde
olur.
·
Çocuklarınızı kuzu gibi büyütmeyiniz ki, ileride koyun gibi
güdülmesinler. Allah’ü Teâlâ’dan başka kimseye boyun eğmesinler.
·
Eksik olsun zilletle elde ettiğin! Tenceren kaynıyor, şerefin
devrilmiş.
·
Gönlünün dertli olmasını istemezsen, dertli gönüllere derman ol.
·
Gönül dinlendiren bir güzel yüzün, düzgüncüye ihtiyacı yoktur.
·
İnsanla birlikte büyüse bile, kurdun eniği yine kurt olur.
·
İki şey akıl hafifliğindendir. Bir şey konuşulacağı ve
söyleneceği yerde susmak; Susmak icap ettiği zaman da söz söylemektir.
·
Keskin kılıç yumuşak ipeği kesmez.
·
Kabiliyetsizi terbiye etmek, kubbede ceviz durdurmak gibidir.
·
Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe, daha çok azarlar.
·
Kurtlar birbirine düştüğü zaman, aralarında koyun rahat eder.
·
Ne kadar okursan oku, bilgine amel yaraşır. İlminle amel
etmezsen, sana cahillik yakışır.
·
Siz kendi ayıbınızın hamalısınız başkasının ayıbını
kınayamazsınız.
·
Suratı ekşi olanın, balı da acı olur.
·
Güleç yüzlünün sirkesi bal olur
·
Uykusu uyanıklığından hayırlı olan kötü yaşayışlı kişi varsın
ölsün.
·
Vahşi hayvan tuzakla, insanoğlu iyilikle avlanır.
·
Yüce Allah görür, örter; komşu görmez, haykırır.
·
Ağızda dil nedir, a akıl sahibi’ Hünerli kimsenin hazine
anahtarı değil mi’ İçerdeki cevahirci midir, çerçi midir, kapı kapalı iken kim
ne bilecek’
·
Akıllının önünde susmak terbiye gereği ise de, sen yeri gelince
söylemeğe bak. İki şey insanı çileden çıkarır: söylenecek yerde ağız açmamak,
susacak yerde lakırdı etmek.
·
Eğer cenk eri isen, öyle bir kimseyle savaş ki, ya ona ihtiyacın
olmasın, ya da kaçıp ondan kurtulabilesin.
·
Bahçenin gülünde beka ve gül mevsiminde vefa yoktur. Zaten
bilgeler "kalıcı olmayan şey gönül bağlamağa değmez’ " demişler...
·
İnsan hayvandan konuşmakla üstündür. Ama doğru konuşmazsan
hayvanlar senden üstün olurlar...
·
Fareyi tutarken kedi aslandır; kaplanla savaşınsa fareye döner...
·
İyilik için söylenen yalan, fitne koparan doğrudan iyidir...
·
Her sözü padişaha geçen kimse iyilik dışında bir şey söylerse
yazık olur.
·
Yeryüzünün en küçük dağı ‘ Tur ‘ dur. Ama Allah katında değeri
en yüce olan da odur...
·
On tane derviş bir kilimde uyur da iki padişah bir iklime
sığmaz.
·
Allah adamı ekmeğin bir yarısını yerse öbür yarısını yoksullara
verir. Padişah, yedi ülkeyi alsa bile, bir başka ülkenin sevdasındadır...
·
Tıyneti kötü olan kişi iyilerin nurunu kabul etmez.
Kabiliyetsizi terbiye etmek, kubbede ceviz durdurmak gibidir...
·
İnsanla birlikte büyüse bile, kurdun eniği yine enik olur...
·
Çorak toprak sümbül bitirmez. Kötülere iyilikte bulunmak,
iyilere kötülük etmek gibidir...
·
Ben kimsenin gönlünü kırmayabilirim. Ama hasetçiye ne yapayım, o
kendiliğinden azap içinde...
·
Âdemoğulları aynı vücudun uzuvlarıdır. Çünkü aynı cevherden
yaratılmışlardır. Felek bir uzva elem getirirse, öbürlerinin huzuru kalmaz.
·
Nimet içinde iken dostluktan söz açıp, kardeşim! Diyeni dost
sayma. Dost, dostunun elini onun perişanlığında, çaresizliğinde tutan kimsedir...
·
Mazlumun gönül dumanının zalime ettiğini, kızgın ateş üzerliğe
yapamaz...
·
Aslan hayvanların başında gelir. En adi hayvansa eşektir. Oysaki
akıllıların hepsi, yük çeken eşeği, adam paralayan aslandan üstün görürler.
·
Dostuna sana düşmanlık edebilecek kadar kuvvet verme.
·
Koyun çoban için değildir. Belki çoban onun hizmeti içindir.
·
Dünya dirliği çöl gibi rüzgârı gibi geçti. Acılık da, tatlılık
da, güzel de, çirkin de geldi gitti. Zalim sandı ki bize zulmediyor; ettikleri
kendi boyunda kaldı, bizden geçip gitti.
·
Kükremiş fille savaşa kalkışan kişi, akıllı kimsenin nazarında
adam değildir. Gerçek adam odur ki; öfkelense dahi saçma söylemez.
·
Kendi ekmeğini yiyip oturmak, altın kemer takıp el pençe divan
durmaktan hoştur.
·
İnsan iyilik de etse, kötülük de etse kendisi içindir.
·
Başkalarının ayıbını senin önünde sayıp döken, senin ayıbını da
mutlak başkalarına söyleyecektir.
·
Allah'ın kapısından kovulan kimse her yana koşar. O'nun
çağırdığı, kimsenin kapısına koşmaz.
·
Pas yeniği demirin küfünü cila vurup gideremezsin. Kara
yürekliye öğüt vermenin ne faydası var. Demir çivi taşa girmez ki...
·
Yoksulun sabrı zenginin ihsanından üstündür.
·
Yaptığı sözüne uymasa bile, bilginin sözünü sen candan dinle.
İddiacının lafları boştur. Uyuyan uyuyanı nasıl uyandırır.
·
Engin deniz taş atmakla bulanmaz. Gücenen bir arif henüz sığ
sudur.
·
Kendine zarar gelince katlan. Çünkü affetmekle günahtan
arınırsın. Mademki her şeyin sonu topraktır, sen, toprak olmadan önce toprak
ol.
·
Acele yürüyen yol arkadaşı senin yoldaşın değildir. Gönlü sana
bağlı olmayan kimseye gönül bağlama.
·
Hısımın dindarlığı, takvası yoksa hısımlık bağlarını kesmek,
akraba sevgisi taşımaktan daha iyidir.
·
Allah'ı tanıyan bir yabancı için, O' na yabancı olan bin hısım
feda.
·
Kişi az yemeği adet edince, gelen sıkıntıyı kolay karşılar. Eğer
bolluk içinde can beslemişse, bir darlık görünce mihnetten ölür.
·
Asık suratlıdan bir şey isteme, onun kötü huyundan elem
duyarsın. Gönlünün gamını anlatacaksan bir kimseye anlat ki, yüzünü görünce
ferahlayasın.
·
Dost kapısında ölene değil, canını sağ salim kurtarana şaşılır.
·
Bir şeye, bir kimseye gönül bağlama. Çünkü gönül ayırmak müşkül
bir iştir.
·
Bir yetimi başını eğmiş, düşünceli ve üzgün görürsen, kendi
çocuğunu öpme...
·
Davul sesi ile uyanan zengin, bekçinin geceyi nasıl geçirdiğini
nerden bilsin!
·
Ey hasetçi sana diyorum! Öl ki kurtulasın. Haset öyle bir
hastalıktır ki, ölümden başka hiç bir şey ile ondan kurtulma şansı yoktur.
·
Padişaha arkadaşlık yapan kimsenin, bazı altın bulduğu da olur,
ama bazı da başı gider.
·
Gücüne güvenip zayıfları ezme. Yarın kıyamette bir arpa
değerindeki bu kul, koca bir padişahı çekip yüce mahkemeye götürür.
·
Ey Sa’di, kimsenin eline bakma. Çünkü veren ancak Allah'tır.
Gerçeği görecek olursan, bil ki sana başka kapı gerekmez. Allah kapısı yeter. O
kapıdan ayrılma. Eğer o seni kovarsa hiç kimse istemez. Eğer yüce Allah, taç
bağışlayacak olursa, uzat başını. Ama Allah istemiyorsa, otur, başını kaşı.
·
Kötü insan başkasının üzüntüsü ile rahatlayandır. Ne etrafınızı
kıracak kadar sert, ne de karşınızdakilere cesaret verecek kadar yumuşak
olunuz.
·
İlmini, dindarlığını gösteriş olsun diye yapan kimse, harmanı
biriktirip ateşe veren gibidir.
·
Dost vefalı olunca, düşman ne yapabilir.
·
Kendi kusurunuzun hamalıyken, başkalarının kusurunu kınamayın.
·
Bir çiçeğe fazla su verirsen çürür, insana gereğinden fazla
değer verirsen kudurur.
·
Eskiden dünyada, görünüşte dağınık ama iç dünyaları derli toplu
insanlar vardı. Oysa şimdikilerin dış görünüşleri derli toplu ama iç dünyaları
dağınık.
·
Söyle mürüvvetsiz eşek arısına, bal vermez madem, sokmasın bir
de.
·
Ekmek yerine güneş olsa sofrasında, güneş yüzü görmezdi kimse
kıyamete dek cihanda.
·
Girerse hasta öküzün biri otlağa, bulaştırır hastalığı bütün köy
öküzlerine.
·
Güzel bir kadın bir mücevher, iyi bir kadın bir hazinedir.
·
Yağmurun temiz tabiatında yokken aykırılık, bahçede lale biter,
kıraç toprakta diken.
·
Gönlünün perişan olmasını istemiyorsan, perişan olanları
gönlünden çıkarma.
·
İnsanlarla münasebetin ateşle münasebetin gibi olsun. Çok uzaklaşma
donarsın; çok yaklaşma yanarsın!
·
İnsan ruhunu iki şey karartır: Susulacak yerde konuşmak ve
konuşulacak yerde susmak.
·
İnsan dilini tutup konuşmadıkça, ayıbı da hüneri de gizli kalır.
·
İnsan, ya insan gibi akıllıca söylemeli yahut hayvanlar gibi susmalıdır!
·
On derviş bir kilimde uyurken iki padişah bir dünyaya sığmaz.
·
Üç şey sürekli kalmaz; ticaretsiz mal, tekrarsız bilgi,
cesaretsiz iktidar.
·
Hepimizin kendimize özgü kusurları vardır. Hepimiz aslında
çatlak kovalarız. Büyük planda hiçbir şey ziyan edilmez. Kusurlarınızdan
korkmayın. Onları sahiplenin. Kusurlarınızda gerçek gücünüzü bulduğunuzu
bilirseniz eğer, siz de güzelliklere sebep olabilirsiniz.
·
Bir gece sevdiğim içeri girdi. Yerimden öyle bir fırlamışım ki
elbisemin eteği mumu söndürdü. Güzelliği ile karanlığı dağıtan sevgilim sordu:
ben gelince neden ışığı söndürdün’ Dedim ki: Güneş doğdu zannettim…
·
Şarap sarhoşu gece yarısı, sakinin sarhoşu ise mahşer sabahı
uyanır.
·
İçin ağlasa da kim duyar seni’ Kim anlar dışarıdan olup biteni’
Leyla’nın yüzünü görenler bilir: Mecnun’un kalbine batan dikeni!
·
Her ormanı boş sanma belki de kuytuluklarında bir kaplan
uyuyordur.
·
Kalbi kırıkların hatırını sor, onları sevindir. Bir gün senin de
gönlün incinir.
·
Emrindekileri bağışlamasını bilmeyenler, bir gün bu insanların
affına muhtaç olurlar.
·
Kişi bu, alçak dünyaya tenezzül etti mi, bala kapılmış sineğe
döner.
·
Kesme nevanı; içine salsalar da keder. Kırılsa gönül medd-ü cezr
ile hepsi geçer, hepsi geçer.
·
Ne kadar okursan oku; bir bilgine yakışır şekilde davranmadığın
sürece, cahilsin demektir…
·
Olgun bir adamı dost edinmek isterseniz, eleştirin; basit bir
adamı dost edinmek isterseniz methedin.
·
Ey insanoğlu! Adının unutulmamasını istersen, çocuğuna ilim,
hüner, marifet öğret ve onu akıllı fikirli yetiştir. Böyle yaparsan, arkanda
seni rahmetle anan bir kişi bırakmış olursun.
·
İnsanın her nefeste iki defa şükretmesi lazım. Biri nefes aldığı
için, diğeri verdiği için çünkü verip almamak, alıp vermemek var.
·
Yarasanın gözü gündüz göremiyorsa, güneşin ne günahı var bunda’
·
Ey akıl sahibi! Gül dikenle beraber bulunur. Senin dikenle ne
işin var, gülü demet yap… Eğer tabiatında yalnız kusurları görmek varsa tavus
kuşunda çirkin ayaktan başka bir şey göremezsin.
Sadi Şirazi Kuddise Sirrûh
Yorumlar
Yorum Gönder