Ekmekçi Teyze’nin Hayatı
Ekmekçi Teyze’nin Hayatı
Bir Bursa seyahatimizde, Ulu Camii’de öğle namazımızı
edâ ettikten sonra çıktık. Eşim arabayı otoparktan alırken, biz biraz çarşı
içine doğru yürüdük.
Hava çok soğuk… Yolun kenarında soğuktan büzülmüş
yaşlı bir teyze dikkatimizi çekti. Önüne serdiği çuvalın üzerinde köy
ekmekleri…
“Ekmeklere buyrun!..” derken göz göze geldik. Bana
gülümseyip:
“Kızım,
gel sana da ekmek vereyim!” dedi. Alsam mı, almasam mı diye düşünerek
yanına yaklaştım.
“İki tane verir misin, teyzeciğim…” dedim. Ekmekleri
poşete koyarken:
“Vaktin varsa, gel yanıma, biraz sohbet edelim” dedi…
“Her zaman senin gibileri nereden bulacağım…” derken
etrafındaki kartonlardan bana oturacak bir yer ayarladı. Yanımdaki kızlarıma:
“Siz de şuraya gelin” dedi ve başladı anlatmaya…
Ekmekçi Teyzenin Hayatı
“Kızım, benim ömrüm çok çileli geçti. Ama Rabbimden
çok razıyım. O beni, hiç yoktan var edip kulluğa kabul etmiş ve kendini
sevdirmiş. Artık çilelerin bir ehemmiyeti kalır mı hiç? Öyle değil mi?
Henüz on bir yaşında, otuz yaşındaki biriyle
evlendirildim. Anam-babam “Biz çok fakiriz; orada rahat eder” diye düşündüler
belki de… Hâlbuki gelin gittiğim ev de bizim gibi yokluk içindeydi. Küçük
yaşımda hem kayın validemden hem kayınpederimden, bazen de eşimden sıkıntı
görüyordum.
Onlar beni çocuk olarak görmüyor ve bir yetişkinin
yapabileceği işleri yaptırıyorlardı… Tabiî, gücüm yetmeyince de dayağı
yiyordum. Çocukluk yıllarım böyle geçti.
Eşim hastaydı, pek çalışmazdı. Gençliğimde âdeta bir
erkek gibi, evin bütün yükü bana aitti. Bu arada dört çocuğum oldu. Beyim
evlendiğimde bana namaz kılacak kadar sûre ezberletti. Onlarla namaza
başlamıştım. On iki yaşımdan beri hep kılarım.”
Bu sırada kızıma dönüp:
“Sen de hiç namazlarını bırakma kızım! Namaz insanın en
güzel dostudur…” diyerek konuşmasına devam etti:
Teheccüd Namazının Önemi
“Bir Ramazan’da imam efendi, vaazda teheccüd namazı
kılmanın çok sevap olduğunu söylemişti. Onu duyar duymaz teheccüd namazına
başladım. Her gece on iki rekât kılardım. Sonra da ellerimi açar:
‘Rabbim, Sen ne güzel bir Rab’sin. Ben Seni çok
seviyorum. Sen de beni sev ve sevdiklerine sevdir!’ diye dua ederdim.
Bir gün kayınvalidem, felç geçirip yatalak hasta oldu.
Hiç kimse bakmaya yanaşmadı. Ben sırf Allah rızası için yıllarca ‘öf’ bile
demeden ona baktım.
Ölmeden evvel benden helâllik istedi: ‘Ben sana hayatı
zehir ettim. Sen ise, bana başa kakmadan hizmet ettin; hakkını helâl et
kızım!..’ dedi.
Ben de:
‘Helâl hoş olsun anacığım. Ben seni mahcup etmek için değil, Allah rızâsı için sana
baktım!..’ dedim.
Kayınvâlidem vefat edince, kayınpederim yatalak oldu.
Aynı şekilde ona da baktım. Hiç yüksünmedim. Onun ardından, zaten hasta olan
eşim yatalak oldu. Geçen yıl rahmetli olana kadar da ona baktım.
Üftade Hazretleri Kuddise Sirruhû
Tam 52 senem böyle geçti. Çok yokluk gördük, kızım!..
Günlerce mutfağımızda tencere kaynamadığı oluyordu. Dağlardan ot toplayıp
onları kaynatıp çorba diye çocuklarıma yedirirdim. Çocuklar okula giderken bir
gün açlıktan ağlaştılar. İşte o gece teheccüdde: ‘Rabbim, ben Sen’den ve bana
verdiğin rızıktan râzıyım. Ama çocuklar açlığa dayanamıyor. Ne olur, onlara
yedireceğim helâl bir rızık ikram et!..’ diye niyâz ettim.
Sabah namazından sonra uyumuşum. Rüyamda yanıma beyaz
sakallı bir dede geldi. Yanında da orta yaşlarda, güzel yüzlü bir zât
vardı: ‘Kızım, ben Bursalı Üftade’yim; yanımdaki de Aziz Mahmud
Hüdâyî’dir. Sen, yarından itibaren ekmek pişir ve onu sat, çocuklarının
rızkını temin et’ dedi.
O, arkasını dönüp giderken Aziz Mahmud Hüdâyî
Hazretleri omzundaki sırığı gösterdi: ‘Bak ben, şeyhim bana ciğer satmamı
söylediğinden beri, ihtiyacım olmadığı hâlde satmaya devam ediyorum. Senin ise,
kazanacağın paraya ihtiyacın var. Ona itaat et!..’ dedi ve gitti.
Uyandım, saate baktım. Yatışımla kalkışım, neredeyse
beş dakika olmuş. Bu rüyanın bir işaret olacağını düşünerek komşulardan borç un
aldım ve köy ekmeği yaptım. Bunları satmak için Ulu Câmii önüne getirdim.
Birkaç tane satınca yanıma yaşlı bir dede geldi:
‘Kızım, ekmek kaç lira?’ diye sordu. Ben: ‘Dört lira, dedeciğim’ dedim. ‘İki
ekmek sar, bakalım’ dedi ve bana otuz lira verdi. Ben paranın üstünü
hazırlamaya çalışırken: ‘Üstü kalsın, sana sermaye olsun!..’ dedi ve gitti.
Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri
Akşama kadar güzel satış yaptım. Çok sevinçliydim,
birkaç ekmek kaldı, onu da yolda satarım düşüncesiyle ekmek bohçamı toplayıp
giderken orta yaşlarda bir adam, önüme geçip kollarını açtı: ‘Teyze, ne
satıyorsun?’ dedi. Ben de: ‘Ekmek satıyorum’ dedim. ‘İki tane de bana verir
misin?’ diye sordu. ‘Tabiî oğlum’ dedim ve bohçadan iki ekmek çıkarıp verdim.
O da otuz lira verdi ve ‘Üstü kalsın, sermaye
yaparsın’ diyerek uzaklaştı.
Kalan
iki ekmekle eve döndüm. Kazandığım paranın bir kısmı ile un, tuz ve sair
malzemeyi aldım. Çocuklara güzel yemekler hazırladım. Uzunca aradan sonra,
doğru düzgün yemek yemenin sevincini hep beraber yaşıyorduk.
Rızık Allah’tandır
Yatsı namazını kılıp Allâh’a hamd ettim. Çok
yorulmuştum. Usulca yatağıma kıvrıldım; birden aklıma benden ekmek alan yaşlı
adam ve genç olanı geldi. İkisi de otuz lira vermiş ve farklı zaman
dilimlerinde aynı şeyi, yani ‘paranın üstünü sermaye yapmamı’ söylemişlerdi.
Ve ikisinin de sîmâını tanıyor gibiydim. O an aklım
başıma gelmişti; bir gece evvel rüyamda gördüğüm Üftâde Hazretleri ile Aziz
Mahmud Hüdâyî Hazretleri’ydi onlar… ‘O an nasıl aklıma gelmedi’ diye kendime
kızdım.
Bu yaşadığım hadisenin tesirinden yıllardır
kurtulamadım. Allah, yıllarca sabrettiğim için bana dostlarıyla yardımını
göndermişti. Kazandığım ekmek parası ile çocuklarım aç kalmıyordu, ama elime geçen
para da mutfak ihtiyacından başka hiçbir şeye yetmiyordu.
Aylardır kiramızı ödeyemiyorduk. Ev sahibinin
tahammülü kalmamıştı. Bir gün kapımıza dayandı ve: ‘Artık evden çıkın!’ dedi.
Nereye gidebilirdim? Eşyamı taşıtacak param bile yoktu.
O gece teheccüde kalktığımda, 12 yaşımdan beri
yaptığım gibi on iki rekât namaz kıldım. Ardından Rabbime niyaz ettim.
Evliyânın Geldiği Rûyâlar
Sabah namazından sonra uyuyunca, aylar sonra yine
Üftâde Hazretleri rüyama teşrif etti. Bana bir ev adresi verdi: ‘Bu
adreste sana ayırdığımız ev var. Hatta benim evime çok yakın. Orayı git, satın
al’ dedi. Kollarını açıp evin nerede olduğunu, içini dışını, her şeyini
gösterdi. Uyanınca şaşkındım. ‘Gerçekten böyle bir ev var mı ki’ diye düşündüm.
Bana söylediği adres aklımdaydı. Unutmadığıma göre,
Allah dostlarına îtimat edip gidip bakmalıyım dedim ve verilen adrese gittim.
Gerçekten dün rüyamda bana gösterilen ev karşımda
duruyordu. Çok sevinmiştim. Kapıyı tıklatıp evlerinin satılık olup olmadığını
sordum. Satılık dediler, ücretini söylediler. Ben de onlara: ‘Tamam, ben
parayı ayarlar ayarlamaz gelirim’ dedim.
Fakat kendi evime dönerken o söylenen miktarı hiçbir
zaman bulamayacağımı biliyordum. Üç ay tanıdıklarımdan bulmaya çalıştım, ama
kızım, kimse fakirin dostu olmuyor işte…
Bir türlü bulamadım. Bir taraftan da ‘zaten üç ay
geçti, başkası o evi almıştır’ diye düşünüyor ve üzülüyordum.
Arada evine temizliğe gittiğim yaşlı bir dede vardı.
Bir gün telefon açıp beni temizliğe çağırdı. Evine gittim, temizliğini yaptım.
Bahçe işlerinde de yardımcı oldum. Bana:
‘Kızım, yıllarca bize hizmet ettin. Artık bizim
vademiz dolmak üzere!.. Bize çok hakkın geçti. Ölmeden önce sana bir iyilik
yapmak istiyorum. Bir şeye ihtiyacın var mı?’ diye sordu. Ben de:
‘Duânıza muhtacım, amcacığım… Zaten sen yaptıklarımın
hep ücretini ödedin. Bir hakkım yok!..’ desem de ısrar etti. Ben de rüyamı
anlatıp Üftâde Hazretleri’nin gösterdiği evden bahsettim. ‘Müsait olursanız ona
gönlünüzce katkıda bulunabilirsiniz…’ dedim. ‘Ev kaç paraymış’ dedi. Ben de ev
sahibinin istediği fiyatı söyledim. ‘Üftâde Hazretleri’nin emri başımız
üstüne!’ deyip evin bütün ücretini verdi.
Evliyânın Tasarrufu
Üftâde Hazretleri’nin himmeti, dedenin yardımı ile
Allah bizi bir zorluktan daha kurtarmış oldu, elhamdülillah!
Eve taşındım. Evimin hemen yanında bir harâbe vardı.
İki yıl sonra belediye gelip etrafını çevirdi ve restorasyona başladılar.
Bitince şaşırdık. Çok güzel bir tekkeymiş meğer… Orada çalışan işçilere:
‘Burası ne tekkesiymiş?’ diye sordum. Onlar da: ‘Burası, Üftâde Hazretleri’nin
evi ve talebelerini yetiştirdiği tekke…’ dediler.
Gerçekten o an bir kez daha titredim. Üftâde
Hazretleri, bana evimi gösterirken: ‘Benim evimin yanında’ demişti.
Gerçekten Allah dostlarının tasarrufu, Allâh’ın izni
ile üzerimizde… Aman yavrularım, bunlar hep teheccüd namazlarının ardından
edilen gözü yaşlı duâların geri çevrilmediğini gösteriyor. 52 yıldır,
elhamdülillah, hiç terk etmedim.
Ana Babaya Hürmet
Geçen yıl da hem okuma-yazma öğrendim, hem de güzel
kitabımız Kur’ân’ı öğrendim. Şimdi her gece teheccüd namazından sonra Yâsîn
Sûresi’ni okuyorum. Bütün ölmüşlerime, özellikle beni küçük yaşlarımda çok
döven ve küçük yaşımda beni evlendiren ana-babacığıma hediye ediyorum. Ben bana
yapılanları unuttum.”
Bu sırada kızım: “Teyze, benim öyle annem-babam
olsaydı, onlara hiç duâ etmezdim!..” dedi.
O da: “Olur mu yavrum, annem-babam olmasa ben
dünyaya nasıl gelecektim?! Onların vesîlesi ile dünyaya geldim ve Rabbime
kul, Peygamberimize ümmet oldum. Yoksa bu nimetleri kaçıracaktım. Bu, iki
dünyanın en büyük nîmetidir. Ben Peygamberimi çok seviyorum. O’nun çektiği
çileler yanında, benim çektiğim ne ki… Bazen O’nu o kadar çok özlüyorum ki
yüreğim yanıyor. Hasretle çağırıyorum. Rüyalarıma geliyor. O’nu görünce bu
dünyanın çilelerini unutup gidiyorum. Allah, O’nun yolundan bizi ayırmasın…”
Diyerek
bu dersi tamamladı.
Yorumlar
Yorum Gönder