Sadaka Taşı Nedir?
Sadaka Taşı Nedir?
Allah’ü Teâlâ Kur’an-ı Kerim’inde:
“Sadakaları açıktan verirseniz, bu güzel bir şeydir.
(Fakat) onları fakirlere gizlice verirseniz, sizin için daha hayırlı olur.” (el-Bakara, 271) buyurmuştur.
“Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise
artırır (bereketlendirir). Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez.” (Bakara Suresi 276)
“Bir
sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayı yahut da insanların arasını düzeltmeyi
emredenleri hariç, onların aralarındaki gizli konuşmaların çoğunda hiçbir hayır
yoktur. Kim bunları sırf Allah’ın rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük
bir mükâfat vereceğiz.” (Nisâ Suresi 114)
“Sadakalar
(zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan
memurlar, kalpleri İslam’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak)
köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular
içindir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi 60)
Osmanlı Devleti zamanında şehrin muhtelif yerlerine
konan, fakirlerin ihtiyacı olan parayı kimselere görünmeden para alabilmesi,
zenginlerinde gizlice para atmak için yapılmış, bir çeşit sadaka vererek
yardımlaşmayı sağlayan silindir şeklinde, 2 metre boyundaki taştır
Osmanlı'da, derdini kimseye anlatamayan fakirlerin
ihtiyacı için gizlice para konulup; o paranın gizlice alınabildiği özel taşlar.
Osmanlı dönemi şehir mobilyalarından.
Genellikle 2 metre boyunda, silindir şeklinde olan
bu taşlar, şehir ve kasabalarda cami, çeşme yanı, hastane gibi işlek yerlerde
olabildiği gibi, sadakayı alanın da verenin de kimsenin görmeyeceği tenha
yerlere konulmuştur.
Bu bakımdan sadaka taşlarına, asalet ve merhametin
simgesi olarak da bakılırmış.
Yüzyılın başına kadar İstanbul’da dört yerde sadaka
taşı varmış: Bunlardan biri, Üsküdar çarşısında Mimar Sinan’ın yaptığı hamamın
karşısındaki Gülfem Hatun Camii'nin avlusundaymış. Diğerleri de, Üsküdar
Doğancılar, Karacaahmet ve Kocamusatafapaşa’daymış.
Bugün bu sadaka taşlarından sadece, Doğancılar'da
olanı dikili duruyor; lakin onun da yarısı toprağa gömülü.
Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver, sadaka taşlarının
yapısı ve fonksiyonunu şu şekilde aktarıyor:
"Sadaka taşı, iki metre boyunda mermer bir
sütun. Üstünde bir çukur var. Geçen asırda, yolu buraya düşenlerden hâl ve
vakti yerinde olanlar, mermerin üstündeki çukura bir miktar para bırakırmış.
Derdini kimseye açamayan hakiki bir fakir, ihtiyacı olunca oradaki parayı alır.
O günkü ihtiyacı bir kuruş mu? Yüz para mı? Onu ayırır, kalanını, kendisi gibi
ihtiyacı olanları düşünme terbiyesi icabı çukuruna kor ve meçhul sadakacıya
içinin memnunluğunu kalbinden ulaştırır ve dönermiş."
Sadaka taşları maalesef, "Askıda Kahve"
kadar bilinmez.
Bir zamanlar sadece İstanbul'da yüz yetmiş üç adet
sadaka taşının olduğu rivayet edilir.
Sadaka taşlarının bazıları kısadır, bazıları da bir
buçuk, iki metre civarında boya sahiptir.
Normal ölçülerdeki bir insanın göz seviyesinden daha
yukarıda olan bu taşlara birkaç basamakla çıkılır. Sadaka taşlarına para
bırakmak ve oradan para almak için genelde akşam saatleri tercih edilirdi.
Çünkü hem akşam karanlığı hem de sadaka taşının yüksekliği para miktarının
görülmesini engeller.
Sadaka taşları, halkın kolayca ulaşabileceği
yerlerde bulunurdu. Bunlarla ilgili müstakil vakıflar kurulduğu, sadakaların
günlük olarak takip edildiği ve bu taşların muhafazasıyla görevli kişilerin
bulunduğu bilinmektedir. Sadaka taşlarının bir başka özelliği de onların sadece
para yardımı yapılabilecek tarzda olmasıdır. Kimin ne zaman neye ihtiyaç
duyduğu bilinmediğinden, doğrudan para yardımı yapılması ihtiyaç sahibi için en
uygun olanıdır.
İzmir'de 4 camide varlığını koruyor
Konak Müftüsü Zeki Aksoy, İzmir'de de Namazgâh
semtindeki Kurşunlu, Pazaryeri ve Şeyh camileri ile İkiçeşmelik'teki Natürzade
Camisi'nde bulunan "sadaka taşı" geleneğini Temmuz 2013'te AA
muhabirine anlattı:
"İnsanlar arasında gelir açısından,
bulundukları konum açısından mutlaka farklılıklar vardır. Zenginler ve fakirler
mutlaka olacaktır. Fakirlerin bu toplumda, ezik, kimsesiz, unutulmuş hale
düşmemesi, zenginlerin de kendi zenginlikleri içerisinde kendilerini kibirli
görmemeleri adına sadaka verilmesi, onları birbirine yaklaştırır, aralarındaki
sevgi bağını kurar. Bunun da en güzel örneği, Osmanlı'da gelenek haline gelen
sadaka taşlarıdır."
"Zengin yardım etmek istediği zaman, özellikle
gece karanlık vakitler seçiliyor, sadaka taşına parasını bırakıyor. Fakir de
yine o sadaka taşından sadece kendi ihtiyacı olduğu kadarını alıyor. Yani
zenginimiz anlayışlı, düşünen insan; kibirli değil, gururlu değil. Zekâtını,
sadakasını verirken gözünün içerisine bakarak fakiri incitecek bir yapıda
değil. Tamamen mütevazı ve işin hiç reklamına kaçmadan gizli yardım ediyor.
Fakirimiz de bencil değil, diğerkâmlığı üzerinde ve geliyor, 'Benim ne kadar
ihtiyacım var? 1 kuruşa', o 1 kuruşu alıyor. Kendisinden bir başka fakiri de
düşünecek anlayışta."
Yorumlar
Yorum Gönder