İyi İnsanın Bazı Özellikleri 2
İyi İnsanın Bazı Özellikleri 2
0001- Hayırlı bir iş yapacağı zaman şeytan ve kötü
insanlardan gelen mani ve engellere karşı koymak için ihlâsa dayanır. İhlâsı
kıracak sebeplerden yılandan kaçar gibi kaçar.
0002- İsteklerine kavuşmak için, tembelce oturmayıp, bütün sebeplere eksiksiz yapışır, görevini tam yapıp bütün tedbirleri
aldıktan sonra: “Ya Rabbi sana inandım, sadece senin rahmetine
güveniyorum, hakkımda hayırlısını ver!” diyerek tevekkül eder; Rabbine güvenir. Rabbinin verdiği de ne olursa olsun ona razı
olur.
0003- “Kıldığım namaz, tuttuğum oruç gibi ibadetlerin çoğu
kendim içindir. Asıl ibadetim ise insanlara ayırım yapmadan hizmet etmektir!” anlayışına sahiptir.
0004- İnsanlara hizmet etmenin, onlara faydalı olmanın ve
onları sevindirmenin Allah’ü Teâlâ’nın rızasını kazanmaya sebep olduğunu bilir.
0005- “O nerede olursanız sizinle beraberdir!” (Hadid Sûresi-4) ile “Andolsun, insanı
biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona
şah damarından daha yakınız!”. (Kâf Suresi-16) Ayeti Kerimeleri hep
kulaklarındadır.
0006- Maddî manevî her türlü sömürüye karşıdır. Kimseyi ve
zümreyi çıkarları için kullanmaz.
Başkalarının da kendisini manipüle etmesine ve kullanmasına izin vermez.
0007- Devlet sistemindeki aksaklıklar için, isyan etmez;
devlet adamlarına sövmez; devlet düşmanları ile işbirliği yapmaz. Ülke yönetimimin yabancı sömürücülerin ve yerli işbirlikçilerin
eline geçmemesi için; kamu yönetimindeki aksaklıkları; (rüşvet, adam
kayırmacılık, liyakate bakılmadan yapılan atamalar, ağır vergi sistemi, ordunun
siyasete etki çalışmaları, merkezi idare ve yerel idare arasındaki mücadele
vb.- demokratik yoldan düzeltip dünyanın en iyi devlet
sistemini kurmak için çalışır.
0008- Vatanın ve milletin birliğini, beraberliğini ve
huzurunu bozacak; toplumsal barış ve sosyal uzlaşmayı zedeleyecek ve ırkçılığı
alevlendirecek fikir ve hareketlerden kaçınır; anarşi ve terör çıkarmaz.
0009- Kim tarafından yapılırsa yapılsın; halkının ve
devletinin soyulmasına, zarara uğratılmasına göz yummaz; yetkili mercilere
bildirir ve meşru sınırlar içinde onlarla sonuna kadar savaşır.
0010- Kendinin, ailesinin ve
milletinin kalkınması, yükselmesi ve süper güç olarak dünya siyasetine
yön vermesi için elinden gelen bütün gayretleri ve fedakârlık gösterir.
0011- Başına gelen üzücü şeyler için, “Her
şeyde, bir hayır vardır!” diyerek; Allah’ü Teâlâ’nın azabından affına; Celâlinden Cemâline; gazabından rahmetine; adâletinden
merhametine; kahrından lütfuna, sığınır.
0012- Yıkıcı değil, onarıcı; tartışan değil, uzlaşan;
kavgacı değil, barışçı; sırta binen değil, yük alan; çıkarcı değil,
paylaşan; taklitçi değil, yapıcı; sorun çıkaran değil, sorunları çözendir.
0013- En ağır durumlarda bile öfkesini kontrol eder. (Öfke
akılı örter, telâfisi imkânsız zararlar verebilir). İçine düştüğü çıkmazlardan
akıl, mantık, sabır ve soğukkanlılıkla çıkma yolları arar. Öfkeli olsa bile
hataları bağışlar.
0014- "Kişisel güvenilirlik" oluşturur; onun adı uluslararası alanda geçerliliği kanıtlanmış
bir “Garanti Belgesi” gibidir. Hak, hukuk, saygı, huzur ve adâleti hayat
felsefesi haline getirir; dürüstçe davranışlar sergiler.
0015- Çevresinde gerçekleşen olayları,
düşünce çerçevesini, beklentilerini, sabit fikirlerini sorgulayarak;
başkalarının değerlerini, amaçlarını ve duygularını öğrenir; kendi muhakemesini
yapmayı öğrenir, kendine yön verir.
0016- Bilinmeyen ve belirsiz durumlara
cesaret ve öngörü ile yaklaşır. Karmaşıklık içeren durumlar karşısında tüm
alternatifleri değerlendirir. Yeni fikirleri ve stratejileri keşfeder,
inandıklarını ve düşündüklerini dile getirmede cesurdur. Verdiği kararların
sonuçlarını izler.
0017- Kendi değerlerini kaybetmeden
diğer bireylerin kültür, görüş, değer ve geleneklerine saygı duyar. Kendisinin
ve başkalarının iyiliğini sağlayabilmek için zihinsel, fiziksel ve duygusal
dengeye, bireysel huzura önem verir, eleştirel ve yaratıcı fikirler ortaya
koyar.
0018- Çevresindeki farklılıkların ve
hızlı değişimlerin sonuçları ile telaşlanmadan yüzleşebilir. Yeni rol, düşünce ve
stratejileri araştırmak için kendine güveni tamdır, bağımsızlık ruhuna
sahiptir. Başkalarının duygularına saygı ile yaklaşır. Kendisinde ve çevresinde
faydalı değişiklikler ve yenilikler yapar.
0019- Çok yönlü düşünen; ulusal ve uluslararası
konularda araştırmalar yaparak, elde ettiği bilgi-birikimleri; karşılaştığı
ders veren olayları; akıl ve vicdan süzgecinden geçirerek yorum yapabilen ve
yeni nesillere aktarabilendir.
Sorgulayabilir, kontrollü bir özgüvenle kendisini ifade eder ve
iletişim kurabilir; ulaştığı bilgiyi kullanabilir, birden fazla dilde bilinçli
bir şekilde fikir ve bilgi alıp bunları yorumlar; öğrenmekten zevk alır ve bunu
hayatın bir parçası olarak görür.
0020-
Fakir
ise fakirliğinden utanmaz; kendisinin ve ailesinin helâl yoldan kalkınması için,
elinden gelen dayanışma ve yardımlaşmayı yapar.
Salih ameller işleyerek ümit kapısını açar, Cennete yaklaşır; takva yolunda
ilerleyerek Cehennemden uzaklaşır.
0021- Geniş bir çevre yerine, daha değerli dostları
olan; “Pazara kadar değil, mezara kadar!” diyen; az fakat seçkin
bir çevresi vardır. Gün geçtikçe yeni
dostlar edinir.
0022- Güçsüz ve zayıf gördüğü kişileri ezmez. Bazen
insanları “Bencil kırıcı, kaba, kendini beğenmiş, çıkarcı” bulsa
bile onlara katlanabilir.
0023- Alıngan ve kırılgan değildir, kimselere kırılıp,
birden ilişkisini kesmez; çünkü tekrar işi düşebilir; düşman olmaz; üç günden
fazla dargın durmaz; küsen kişilere, barışma teklifini önce kendisi sunar.
0024- Övmekten, övünmekten ve övülmekten hoşlanmaz; kimseyi
övmez ve yağ çekmez. Açık fikirli ve istikrarlıdır, ortama göre fikir
değiştirmez, savunduğu doğrulardan dönmez, rüşvet
alıp vermez; yapamayacağı şeyleri söylemez.
0025- Merasime, etikete, kalıp davranışlara önem vermez;
düşünce hayatında yeni akımları yakından izleme zorunluluğu duyup zaman
harcamaz.
0026- Başarıya ulaşmak için; yaptığı çalışmaların etkinliğini artırmak ve geliştirmek
için imkânlarını ve ihtiyaçlarını dikkate alarak hedeflerini,
metotları, yöntemleri ve ilkeleri belirler; uzun dönemli stratejik bir plan hazırlar; belli aralıklarla
gerçekleştirip gerçekleştiremediği çalışmaları değerlendirir; değişen çevre ve uluslararası şartlara göre gerekli
güncellemeleri yapar.
0027- Hiçbir zaman egosuna kapılarak büyüklenip, kendisini
hiçbir Müslümandan üstün görmez; bulunduğu ortamlarda kendisini oradaki insanların
en aşağısı kabul eder.
0028- Gerektiğinde yalnız kalabilir, mahremiyetten hoşlanır.
İlle de başka insanlarla birlikte olmak, onların desteğini alma ihtiyacı
duymaz.
0029- Güç, ihtiras ve zenginlik uğruna çatışmaların,
haksızlıkların, kan ve gözyaşının eksik olmadığı; güçlünün zayıfı ezdiği,
şiddet ve merhametsizliğin öne geçtiği bir süreçte, yaşanılabilir bir dünyanın
inşası; sevgi, saygı, barış, huzur ve mutluluğun tesisi için çalışır.
0030- Önemliyi önemsizden ayırt edebilir. Her zaman
güngörmüş büyüklerden ve uzmanlardan yardım alarak onların altın değerinde
birikmiş tecrübelerinden yardım alır.
0031- Nefis, şeytan, dünya ve İslâm düşmanlarına; aldanmamak
ve hikmet ehlinden geri kalmamak için her bakımdan dikkatli ve uyanık olur.
0032- Kendisini kulluk açısından sık sık hesaba çekerek; kâr
ve zarar hesabı yapar. “Bugün hangi iyilikleri yapıp, hangi sevapları
kazandım? Hangi kötülükleri yapıp, hangi günahları kazandım?” sorularını
kendine sorar. Ertesi gün günahlarını azaltıp sevaplarını artırmak için daha
çok gayret eder.
0033- Kimsenin zaaf ve eksilerinden yararlanmaz, sırlarını
ifşa etmez aksine kapatmaya çalışır.
0034- Bilmediklerini öğrenir,
bildiklerini uygular, bilmediği işlere karışmaz; insanları hayırlara teşvik
eder; hayırlara destek, şerlere köstek, olur.
0035- Rabbine tam bir teslimiyet içindedir.
Rabbini candan sever; gönülden gelerek ibadet eder. İmanlı ölebilmek, Rabbinin
huzuruna yüzü ak olarak çıkabilmek için var gücüyle çalışır.
0036- Kendine, ailesine, ülkesine,
Allah’ü Teâlâ’ya ve tüm insanlığa, karşı görev ve sorumluluklarının bilincindedir.
İnsanın akıl, ruh ve bedenden meydana geldiğini ve her birinin kendilerine özgü
yapıları ve ihtiyaçları bulunduğunun farkındadır.
0037- İnsanı uhrevi ve dünyevi
nimetlerinden uzaklaştıran; sefalete düşüren, mahrumiyet getiren ve Cehennem’e
sürükleyen; “Nefisperestlik, dünyaperestlik, kötü çevre, tembellik,
sorumsuzluk, ihmalkârlık ve vurdumduymazlık…” gibi günahlardan uzak durur.
0038- Estetik değerleri yitirmez,
yaşadığı alanın doğal dokusunu bozmaz, tarihi ve kültürel mirasına sahip çıkar.
0039- Önce kendine, ailesine,
komşularına sonra en başta bizi yaratan Allah’ü Teâlâ’ya ve tüm yarattıklarına
karşı sorumluluklarını yerine getirir.
0040- Günah ve kötülüklere karşı ayağı
kaysa da çabuk toparlanır, birtakım mazeretler ileri sürmez; sarsılmaz bir
irade gösterip tevbe eder; daha güzel ameller işlemeye başlar.
0041- Diğer mü’minlerle ortak paydası,
ticaret, menfaat, siyaset, ırkî bağlar değildir. Din kardeşliği ile Tevhid
inancı etrafında çelik gibi kenetlenmenin kopmaz halkasıdır. Bütün mü’minleri
bir vücudun azaları gibi görür, dertleriyle dertlenir, sevinçleriyle neşelenir,
sorunlarıyla ilgilenir.
0042- İnsanları karşılıksız sever,
sevdiği kişilere sevdiğini söyler, onları kötü günlerinde ve hastalıklarında
yalnız bırakmaz, kardeşlik haklarını yerine getirir. Sevgisi hak üzeredir; sevdiklerini
hiçbir zaman putlaştırmaz.
0043- Gerçekler ve düşünceler
arasındaki farkı iyi ayırt eder; tartışmalı konularda dikkatli ve dengeli
hareket eder. Fikirlerini ifade etmekten kaçınmaz ancak bunun kendi fikri
olduğunu ve tartışılmaz gerçekler olmadığını özellikle belirtir.
0044- Kötü bir gün yaşadığında bunu
çok büyütmez ve ertesi günün daha iyi olması için gerekli önlemleri alır dua,
tevbe ve istiğfar ederek Rabbine sığınır.
0045- İcat ve keşif yapmaya
meraklıdır. Önemli konuların iç yüzünü araştırır. İlgilendiği işin inceliklerini
ve hikmetini bilmek ister.
0046- Din kardeşine güler yüz
gösterir, iyi şeyler öğretir, kötülük yapmasını önler, sorana yol gösterir, pis
ve zararlı şeyleri ortadan kaldırır.
0047-
Kur’an-ı
Kerim’in sağlam kalesine girer; sünnet-i seniyeyi rehber edinir; Kur’an-ı
Hakîmin ve Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Aleyhisselâm’ın nurunu
aksettiren bir ayna olabilmek liyakatine ve bahtiyarlığına sahip olabilmek için
çalışır.
0048- Allah’ü Teâlâ’nın yarattığı
varlıkları araştırıp, bunların niçin yaratıldıklarını; insanlara faydalarını
ortaya çıkararak; Kur’an-ı Kerim’deki açık ve gizli sırları öğrenip, onları
hayatına tatbik eder.
0049- Kur’an-ı Kerim’in hükümlerini ve Rasulûllah
efendimizin sünnetini hassasiyetle uygular ve yaymaya çalışır; takvada yükseldikçe Kur’an-ı Kerim’i daha iyi anlamaya; kâinatı
kavramaya; hikmet ve sırlarını kavramaya başlar. Varlık âleminden yaratılış sırları keşfettikçe imanı kuvvetlenmeye sevgi
ve merhameti güçlenmeye başlar.
0050- Dünyanın fitnelerine, nefsinin
arzu ve heveslerine, din cahillerinin ve şeytanın hilelerine karşı dikkatlidir.
Hayata, insanlara, olaylara Kur’an-ı Kerim’in hikmet
ölçüleri ile bakar. Bu konuda cehalete, kalbine gelen maddeci görüş ve şeytanî
vesveselere itibar etmez.
0051- Çok rahat bile olsa; dünya
hayatının ansızın biteceğini; ya sonsuz mutluluk yurdu Cennet’e ya da sonsuz
azap yurdu Cehennem’e gideceğinin bilincindedir. Aklını, fikrini, bedenini,
malını ve tüm imkânlarını sonsuz ahiret yurduna yatırım yapmak için sarf eder.
0052-
Evini “Dar’ül
Erkam evi” (Medrese- gibi kullanır. Evinde Kur’an-ı Kerim, Hadis-i Şerif,
Tefsir, İlmihal, Tevhid ve Fıkıh dersleri okur, okutur; dinini öğrenir-öğretir,
sohbetler düzenler; öğrendikleriyle amel edip hayatına nakşeder.
0053- Nefsin hilelerini araştırır, tanır; o’nun alçak ve çirkin arzularına uyarak doğru yoldan sapmaz,
kötülerle düşüp kalkmaz; kendini ıslah etmeye gayret eder. Kötü huylarını atar, Rabbinden başka her şeyle kalbî ilişkiyi
keser; olanca gayretiyle O’na yönelir.
0054- İffet, yeme içme ve şehevî
arzular hususunda ölçülüdür, maddî ve süflî arzuları bastırıp dinin ve aklın
emri altına alarak faziletli bir hayat yaşar.
0055- Eylem ve aksiyon adamıdır; güzel şeyleri bilmek, düşünmek ve söylemekle yetinmez; eyleme
geçer ve sonuca varıncaya kadar yılmadan mücadele eder.
0056- Gücü yettiği oranda fakir Müslüman öğrencilere burs
vermeye; eğitimlerine maddi ve manevi anlamda destek olmaya çalışır.
0057- Çalışma disiplini ve ciddiyetine sahiptir; hayatında başıboşluk, kararsızlık yoktur; hiçbir işini üşengeçlikten
yarına veya sonraya ertelemez, çünkü yarının ne getireceği belli olmaz; belki
de yarın hiç gelmez.
0058- Olaylara gerçekçi yaklaşır.
Korku ve endişelerini gerçeklik süzgecinden geçirir, kelimeleri ayrıştırmaz, başarıları ballandırmaz; boş ve uçuk hayâller
peşinden koşmaz. Güçlü tahmini ile olması muhtemel gelişmelere karşı önlem
alır.
0059- Tüketimi değil üretimi sever, Hakkın verdiğini, halka
sunmaktan ve paylaşmaktan zevk alır. Kendisi muhtaçken bile “Îsâr
ilkesi” gereği din kardeşinin ihtiyacını gidermeyi tercih eder.
0060- Bencilliğe bağlı çatışmayı değil işbirliğine
bağlı yardımlaşma ve dayanışmayı yaşamının bir parçası haline getirmiştir.
0061- Tanımadığı kimseye durduk yere; “iyidir veya
kötüdür” demez; kimseye de aşırı güvenmez. İş yaptığı kişileri ve yol
arkadaşlarını zaman zaman gizli testlerden geçirerek kimlerin samimi, kimlerin
ikiyüzlü ve istismarcı olduğunu öğrenir.
0062- Mecbur kalmadıkça yemin etmez, ettiği yemini de
bozmaz. Gereksiz yemin etmişse kefaret dağıtır. Adağı veya verilmiş sözü varsa
mutlaka yerine getirir.
0063- Asık yüzlü, somurtkan, kıskanç, fasit, değildir;
egosunu yenen; paylaşmasını bilendir. “Ben” yerine “Biz” duygusuyla
hareket eder. Kendisi iççin istediğini başkaları için de ister; kendisi için
istemediğini başkaları için de istemez.
0064- Dünya hayatını azap haline getiren; her türlü kavga,
tartışma, çekişme, didişme, boğuşma gibi kötü huylardan; egoist düşüncelerden;
kendini her noksandan tenzih eden, herkesten üstün gören şeytani sıfatlardan
uzak durur.
0065- Başkalarının kazandıklarını, meziyetlerini, yaptıkları
iyilikleri; kıskanmadan ve engellemeden; takdir ederek; bilinçle, hayranlıkla,
ibretle, şükür ve coşkuyla değerlendirme gücüne sahiptir.
0066- “Dışıyla halk, içiyle Hak” iledir, “Bir eli dünyada bir eli ukbadadır!”. Kendisinden
açığa çıkan iyi haller olursa sırrını açığa vurmaz. “Halktan biriyim, belki
en aşağısıyım!” der. Şu anki halinin ansızın tersine dönebileceği
ihtimalini düşünür.
0067- Zikirlerini usul ve şartlarına
riayet ederek; Rabbinin varlığını kalbine yerleştirir ve kalıcı hale getirerek
müşahede makamına ulaşmaya; ilâhi tecellilere mazhar olmaya çalışır.
0068- Nefse hoş gelen, göz alıcı
şeylere itibar etmez, kalbinin huzurunu bozabilecek yönelişlerden kaçınır. “Yarabbi göz açıp kapayıncaya kadar da olsa beni
nefsimle baş başa bırakma!” diye dua eder.
0069-
Eşrefi mahlûkat ve halife
olmanın yüklediği görev ve sorumluluğu yerine getirmek; “Kalû belâ”daki
verdiği sözün arkasında olabilmek; saadeti ebedîye imtihanında başarılı olmak;
kelime-i şehadetle kabullendiği teslimiyetin gereklerini uygulamak için; azgın
nefsiyle amansız bir mücadele eder.
0070- Sevindiği, kederlendiği,
korktuğu ve dünyevî bir beklentiye girdiği zamanlar dünyanın geçiciliğini, bir
rüyadan ibaret olduğunu, ahiretin
azaplarının da nimetlerinin de sonsuz ve kalıcı olduğunu bilir.
Gayesinin “Ebedi Seadeti kazanmak” olduğunu hatırlayarak, dünyaya
takılmaz; kalp huzurunu bozmaz.
0071- Elinde olduğu müddetçe zorda
kalanlara borç verir. Borçlu olmaktan sakınır, ödeyemeyeceği borcun altına
girmez, borcu varsa an önce ödemek için var gücüyle gayret eder.
0072- Ölmeden önce vasiyetini
hazırlar. Vasiyetnamesinde kendisini tanıtır. İman ve akideye temas eder,
varislerine ve vasiyetine muhatap olanlara takvalı olmayı ve ölümden ibret
almalarını öğütler. Sağlığında ödeyemediği borçlarını alamadığı alacaklarını,
hac borcu varsa vekil gönderilmesini; cenaze hizmetlerindeki ve definden
sonraki isteklerini bildirir. Hanımına olan Mehr-i müeccel borcu varsa ödenmesi
için vasiyet eder. Yanında veya kasasında emanet olarak bulunan şahıs veya vakıf,
dernek malları varsa onların korunmasını ısrarla tembih eder. Ölümünden sonra
bidatlere tevessül edilmemesini emreder.
0073- “Allah’ım beni affet ve
bağışla!” duasını çok yapar. Çünkü öyle
anlar vardır ki, Allah’ü Teâlâ o anda dua edenin duasını kabul eder.
0074- Hiçbir zaman başkalarına tepeden bakmaz; “Belki o
kişi Allah’ü Teâlâ katında benden daha değerlidir. Benim haberimin olmadığı
güzel ameller işlemiştir!” diye düşünür.
0075- Yaptığı güzel şeylerin hepsini Rabbinden; eksik ve
hatalarını kendinden bilir. Bildiği ve öğrendiği
güzellikleri başkaları ile paylaşmaktan mutlu olur.
0076- Kâinatın insan için yaratıldığını, sayısız nimetlerin
insana sunulduğunu; kendisinin çok özel bir amaç için var olduğunu düşünerek “Dayanma
gücü, teslimiyet duygusu ve moral gücü!” kazanır.
0077- Hiçbir zaman basit şeylerle uğraşmaz hep büyük düşünür
büyük resme bakar. Yapamayacağı işe soyunmaz, hangi alanda top koşturacağını
bilir.
0078- İçki, kumar, sigara,
uyuşturucu, büyü, fal
gibi zararlı alışkanlıkları varsa planlı bir şekilde
bırakır; şekerli gıdaları, çay ve kahveyi az
tüketir.
0079- Randevusuna geç kalma, yapması
gereken yararlı işleri erteleme, üşengeçlik, boş verme ve geciktirme gibi kötü
alışkanlıklardan vaz geçer.
0080- Muhataplarına dost veya düşman diye değil, Allah’ü
Teâlâ’nın kulu gözüyle bakar. Yaptığı iyilikleri kimsenin başına kakmaz, hiç
kimseyi minnet altına sokmaz. Başkalarının yükünü çeker, kendisi de kimseye yük
olmaz.
0081- Allah’ü Teâlâ’nın yarattığı her insanı, insanlık
ailesinin birer üyesi olarak görür. İnsanların hepsine Allah rızası için hizmet
eder. Halktan gelen sıkıntılardan veya diğer sebeplerden dolayı halktan kaçıp
yalnızlığa çekilmez.
0082- Makam mevki gözetmeden tevazu ile Allah yolunda
yapabileceği hizmete talip olur. Hizmette iş ve yer seçmez, verilen hizmet
çeşidi ne olursa olsun onu ihlâs ve samimiyetle gücü yettiği kadar yerine
getirmeye çalışır.
0083- Kendisine makam teklifi yapıldığı zaman; hiçbir şahsi
çıkar ve menfaat gözetmeksizin; ehil değilse ve daha iyi yapacak birisi
varsa kabul etmez “Emaneti ehline verin!” der. Şayet kendisi daha iyi
yapabilecekse; kabul eder. Eline geçen tüm fırsatları Allah’ü Teâlâ’ya
hizmet yolunda değerlendirir.
0084- Başkalarıyla iletişime açıktır. Karşılıklı, sözlü ve
sosyal bir medya ağı kurarak her zaman daha iyi olanı bulmaya ve güzellikleri
paylaşmaya çalışır. Saygınlık ve güvenilirlik uyandıran, ikna edici bir
iletişim gücü vardır.
0085- Başkalarının ellerindekilere
haset etmez; canın da malın da her şeyin Allah’ü Teâlâ’ya ait olduğunu bilir. “Rabbim
hakkımda hayırlıysa, bana da ver; O kardeşime elindekileri hayırlı eyle!”
diye dua eder.
0086- Kanaatkârdır, hiçbir zaman
açgözlülük ve tamahkârlık yapmaz. Gücünün yettiği tüm çabaları gösterdikten sonra; Rabbinin
taksimine razı olup; “O neden zengin, ben neden fakirim?” demez. Zengin de olsa fakir de olsa kanaatli bir
şekilde yaşar; yoklukta sabreder, varlıkta şükreder.
0087- Yatak odasını, aşırı gürültü ve
ışıktan, aşırı soğuk veya aşırı sıcaktan uzak tutar. İyi bir uyku uyuyabilmek için; önce pencereyi açarak odasını oksijenle
doldurur. Yeterli ve kaliteli bir uyku
uyumak için kafaya bir şey takmaz, zamanında yatar. Uyuyamadığı zaman kalkar
kitap okur, zikir eder, boş boşuna sağa sola dönüp durmaz.
0088- Kendisinin ve yakınlarının aleyhine bile de olsa doğru
şahitlik yapar, yalan yere şahitlik etmekten şiddetle kaçınır.
0089- Haksızlık ve adâletsizlik
kendine de bir başkasına da yapılsa seyirci
kalmaz, korkarak meydanı kötülere terk etmez, sessiz veya tarafsız kalarak
hakkı çiğnetmez; kendini de tehlikeye atmadan verilebilecek en iyi tepkiyi
verir; yılmadan hakkın yerini bulması için çalışır.
0090- Hiçbir canlıya zulüm etmez, kendinin veya yakınlarının
zararına olsa bile olsa hakkı söylemekten çekinmez. Çıkarlarını değil, Hakkı
üstün tutar; mazlumlara her zaman destek verir.
0091- Hikmet,
şecaat, iffet, insaf ve adâlet sahibidir, çifte
standart uygulamaz. Hadsize haddini bildirir, haklıya hakkını verir. Başarı ve
bölüşümde hakkaniyet esaslarını gözetir.
0092- Hakkını arayabilen, mazlum kişilerin hakkını aramasına
da yardımcı olandır. Güçlü olsa da muhtaç olsa da hakkı olmayan bir şeye el
uzatmaz.
0093- Zulmedeni affeder, saygısızlık edene yumuşak davranır, kötülük
edene de iyilik eder. Kendisini arayıp, sormayanı arar. Kendisiyle alâkasını
kesenle yeniden alâka kurar.
0094- Kimseyle malından, nüfusundan yararlanmak, dünya çıkar
sağlamak için dost olmaz; zor günlerinde dostlarının yanında olur.
0095- İlişkilerinde insanları sınıflara ve kategorilere
ayırmaz sosyal ilişkilerinde ayrım yapmadan karakterine uygun olan herkesle
arkadaşlık ve dostluk kurabilir. Sahte dostluk kurmak isteyenlere aldanmaz.
0096- Mü’minlere karşı merhametli ve şefkatlidir. Kâfirleri,
zalimleri ve İslâm düşmanlarını dost edinmez, arka çıkmaz; boyun eğmez; onların
tuzaklarına karşı tedbirlidir; onların gösterişli hayatına imrenmez, adet ve
bayramlarını benimsemez, Allah’ü Teâlâ’dan lütuf ve rıza ister.
0097- Bir haber aldığı zaman; önce kaynağını araştırır;
fâsıkların verdiği haberlere inanmaz; doğruluğunu sağlam kaynaklardan öğrenerek
karar verir.
0098- Güzel ahlâklı, güzel davranışlı, görgülü, faziletli ve
olgun kişiliğe sahiptir. Çekingen değildir, medeni cesareti vardır, yeri gelince söyleyeceğini
söyler.
0099- Fuhuş, argo, kötü, kırıcı ve çirkin resimler çizmez,
konuşmalar yapmaz, yazılar yazmaz ve o tür ortamlardan uzak durur.
0100- Gözü ve gönlü tok, güzel geçimlidir; küçük hesaplar ve
çıkarlar peşinde koşmaz. Kimselere karşı; büyüklenmez, kendini beğenmez,
böbürlenmez, tepeden bakmaz ve asla kimseyi küçük görmez.
0101- Kendini nerede görmek istediğine
karar verir; hayal kurar, hedefler koyar; planlamalar yapar, bu hedefler ve
planlar doğrultusunda sabırla, zekâyla, cesaret ve sebatla çaba gösterir.
0102- Her gün yeni şeyler öğrenmeye
bilgi ve görgüsünü artırmaya çalışır. Başkalarının düşüncelerini değiştirmekten
çok, kendi düşüncelerini geliştirmeye çalışır ve böylelikle çevresini
etkileyecek bir potansiyele ulaşır.
0103- Öfkeli ve stresli olduğu zamanlarda acele karar
vermez. Hayatını etkileyecek ciddi kararları sakin ve rahat düşüneceği
zamanlarda; başkalarının telkinlerinin ve kendi nefsi duygularının etkisinde
kalmadan; gerekli araştırma ve istişareleri yaptıktan sonra akıl ve mantığıyla verir.
0104- Hayatında işbirliği yapacağı
insanları çok iyi seçer; dinine, vatanına ve milletine zararlı durumlara karşı
sesini yükseltir, başkalarını dinlemesini bilir, korkularının üstüne giderek
yener, kolay eğilip bükülmez…
0105- Arada sırada hayatında değişiklik
yapar; yaşadığı anın değerini bilir. Sıkıntı olsa bile, nasılsa geçeceğini
düşünerek, zorlandığı konuları uzatmaz.
0106- Cesaretli ve kararlı; neyi niçin
istediğini bilendir, doğru yerlerde “Evet!”; yanlış yerlerde, "Hayır!"
demeyi bilir. Kendini kötü hissettiğinde, geçmiş başarılarını referans alarak; "Kendimi
üzmeye gerek yok, yine başarırım!" diyerek moral bulur.
0107-
Kazandığı
dünyalıklar ve başarılar için: “Ben güçlüyüm, ben başardım!”
deyip gururlanmaz;
fakir ve aciz bir kul olduğunu Allah’ü Teâlâ’nın bir inayet ve ikramı olduğunu
bilir; ancak tevazu adına da kişiliğinden taviz vermez.
0108- Beden dilini olumlu bir şekilde
kullanır. Başarıları karşısında, kendisine yardım edenleri maddi ya da manen
ödüllendirir; “Ekibimle birlikte başardık!” der. Söz ve davranışları her
zaman dengeli ve tutarlıdır.
0109- Olumsuz sonuçlar karşısında
geçmişe odaklanarak kendini suçlayıp durmaz, başkalarının yaptıklarından dolayı
kendini cezalandırmaz.
0110- Ömrünü boşa harcamaz, yüreğini ucuza satmaz, edep
tacını başından atmaz, yüzü yerde, gözü göktedir. Hayatında, tüm başarıların
anahtarı olan; “İlim, ihlâs ve çalışma”ya önem verir.
0111- Dengeli, disiplinli ve başarılı
olma yöntemlerini; dostluk ilişkilerini, her alandaki uygar ve uygun iletişim
ve işbirliği prensiplerini öğrenir ve uygular. Her
zaman saygılı bir iletişim ve etkileşim içinde olur.
0112- Az da olsa kaygı taşır. Her yapacağı işin başarılı
olması için gerekli tedbirleri alır. Ekonomik, sosyal, siyasal ve ruhsal
yönden; sorumluluk ve külfetleri paylaştığı gibi nimet ve başarıları; da paylaşır.
0113- Zarar ve sıkıntılara uğramak pahasına bile olsa,
İslâmi ve insani değer yargılarından asla taviz vermez. Sıkıntı bastığı zaman; Kur’an-ı Kerim,
dua zikir ve tefekkürle kendini rahatlatır. Cismi sıkıntı çekse bile ruhen huzur
içinde bulunur.
0114- Çocuklarıyla veya torunlarıyla
(akraba, komşu çocukları- oynayıp eğlenir, sevdiği dostlarıyla telefonda sohbet
eder; kısa bir gezintiler yapar. Bahçede bitkileri veya hayvanları varsa onlara
bakım yapar sevgiyle onlarla konuşur.
0115- Yeri geldiğinde inisiyatif alır, yeri gelirse
kuralları çiğner; akıl danışır, akıl alır-akıl verir; çevresiyle fikir
alışverişinde bulunur. Yapacağı işin uzun
vadeli sonuçlarını, aldığı kararların başkalarını nasıl etkilediğini düşünür.
0116- Herhangi bir insanda önemli sarsıntılar yaratan olaylar
karşısında sakin ve soğukkanlı davranabilir, kişisel felâketler karşısında
ölçülü ve ağırbaşlı olabilir.
0117- Davet edilmediği yere gitmez, başkasının hanesine
izinsiz girmez.
0118- Menfaat için her kalıba ve kılığa giren kişiliksiz,
laçka ve laubali tiplerden uzak durur. Ahlâkî ve edebî prensiplere
hürmetkârdır.
0119- Sosyal ve siyasal ilişkilerde; mütevazı, öğrenmeye meraklı, ekonomik
ve ticari işlerde; girişken, çalışkan üretken
ve güvenilirdir; kendisinin ve ailesinin ekonomisinin
bozulmasına izin vermez.
0120- Hayatın zorluklarını, aşmak için; güçlü kişilerle
işbirliği yapmaya, külfetleri birlikte göğüslemeye; güzellikleri de birlikte
bölüşmeye çalışır.
0121- Çevresinde gördüğü yanlışlara körü körüne tepki vermek
yerine hayırlı ve yararlı yönde etkileyici ve yönlendirici tavırlar sergiler.
0122- İhtilaflardan sıyrılıp ittihada
ve ittifaka ulaşmak için, Allah’ü Teâlân’ın ipine sımsıkı sarılır. “Mü’minler
ancak kardeştir!” ilâhi düsturunun önüne; makam, ne mal, ne ırk, ne
akrabalık, ne siyasî yandaşlık İslam kardeşliğinin önüne geçemez.
0123- Güvensiz insanlara zaman
ayırmaz. Kendi zamanına da diğer insanların zamanını da verimli kullanır. Kalp
kırmadan boş lakırdılara meydan vermez. Randevusuna geç kalmaz, kimseyi
bekletmez.
0124- Zaman zaman planlı hedefli ve
verimli toplantılar yapar; kimlerle niçin bir araya geldiğinin bilincindedir.
Herkesin fikrine ve farklı görüşlere değer verir, konuşmak isteyenleri dikkatle
dinler. Toplantı konusunun dışına çıkmaz, kimsenin zamanını gereksiz yere
kullanmaz. Her toplantıda hangi kararların alındığını kayda geçirir ve
kararların hayata geçip geçmediğini takip eder.
0125- Para ve maldan ziyade sağlığına
ve kendini yetiştirmeye daha fazla önem verir. Basit
şeylerde bile mutluluğu bulur.
0126- Parası veya statüsü yüzünden,
kendisine yalakalık yapanlara yüz vermez; kendisi de makam sahiplerine,
zenginlere ve zalimlere yaltaklanmaz.
0127- Ne kadar yüksek makamlara
çıkarsa o kadar çekemeyen düşmanlarının olacağını bilir, ona göre dikkat eder. Hakkını veremeyeceği hiçbir makam ve koltuğa da talip olmaz.
0128- Ne kadar öğrenirse öğrensin daha
öğrenecek çok şeyi olduğunu bilir; önceliği en acillerine ayırır.
0129- Yeni
amaçlar ortaya koyar; doğru işi yapar; güveni esas alır; yenilik peşindedir;
otoritesi kendisindendir; astlarını eğitir, yetkilendirir; yol gösterir, işin
nasıl yapılacağını öğretir; alternatif yaklaşımlara açıktır…
0130- Diğer
insanlara önderlik eder, yönlendirir ve mücadele
ruhu aşılar. Politika,
ve hedefleri belirler İnsanlar kendisini duygusal olarak sever ve benimser. İlke ve prensipleri vardır, hiçbir şeye boş vermez. Yeri geldiğinde taşın
altına elini sokar.
0131- Sorun
çözer, etkin karar verir, hakemlik yapar, koordinatör olur, ilham verir
önerilerde bulunur, örnek, öncü ve rehber olur.
0132- İnsan
odaklıdır, hizmet eder ve hizmete önem verir; empati yeteneğine sahip;
işbirliği yapabilen, katılımcı, risk ve sorumluluk alan kişidir. Kendini iyi
ifade edebilir, başkalarıyla uyumlu ilişkiler kurabilir, toplumsal
duyarlılıkları yüksektir.
0133- Grupları organize edebilir;
tartışarak çözüm bulur; olaylar arasında bağlantı kurma ve olaylardan ders çıkarma yeteneği vardır;
kişilerin hislerinin, niyetlerinin ve ilgi konularının farkına varır uygun
tepki verir kolay yakınlık kurar.
0134- Sezgileri güçlüdür; sorunlar
ortaya çıkmadan önce çözüm oluşturmaya çalışır; işlerini bir program dâhilinde
esneklik göstererek, etkili kararlar alarak zamanında yapar.
0135- Dürüst
ve gerçekçidir; zeki ve pratiktir; en ağır şartlarda çare bulur, zor
problemleri çözer. Çalışanı ve çalışmayanı ayırt edebilir. Takdir ve cezayı
yerinde kullanır.
0136- Her
zaman emir vermez; aynı zamanda dinler; nezaret yapabilir veya yaptırabilir. İnsana yatırım yapar bir işi ilk seferinde doğru olarak yapmaya
çalışır.
0137- Daima iyi yönde değişme ve
gelişme için çalışır; insanların hatalarını bulmaya değil, hataların
nedenlerini ortadan kaldırmak için çalışır.
0138- Gitgide sınırların ortadan
kalktığı; sadece malların değil, hizmetlerin ve sermayenin de ülkeler arasında
serbest dolaştığı küreselleşen dünyada insana yatırıma önem verir.
0139- Kendisinin ve ülke kaynaklarını
daha yerli yerinde kullanır ya da kullanılmayan kaynakların kullanılmasını daha
az kullanılan kaynakları ekonomiye kazandırarak üretimde artış yaşanmasına
imkân verir.
0140- Önemli karar alacağı zaman, sonucunu hesap eder; başkalarının
yönlendirmesine veya kendi nefsine göre değil; güvenli uzman, fikri güçlü,
işinin ehli, ilim, irfan sahibi ve tecrübeli büyüklerle ve aile fertleriyle
varsa takım arkadaşlarıyla istişare edip kendi akıl süzgecinde de yoğurup,
objektif ölçülerine göre test ettikten sonra karar verir.
0141- Nefsini her türlü kötülükten,
nankörlükten, zulümden, zilletten, rezaletten, cehaletten, sefaletten ve
esaretten arındırır; düşünen, değerlendiren, doğruyu görüp sahiplenen, İslâmi
ve insani değerleri baş tacı edinen; Hak ve hayır için didinen, bir kıvama
getirir.
0142- Her zaman içindeki kötü
duygularına ve batıl sistemin dayatmalarına karşı direnir; yediği sillelerle
şuurlanır; kendini bileyerek; daha da kararlı hale gelir.
0143- Dünyanın neresinde olursa olsun;
bir yara görse iyileştirmek için; bir acı görse dindirmek için kollarını sıvar
iyileştirmek için her türlü gayreti gösterir.
0144- Asırlar boyu zaman sürecinden
süzülerek gelmiş olan; edebiyattan, sanata, zanaattan ziraata, siyasetten
sosyal hayata, yemekten giyinmeye; yaşamın her alanında etkisi ve izleri
görülen “Millî kültürü”nü yozlaştırmaz, korur.
0145- İyi insan inanç, ideal ve
düşüncelerini fikri yapısını; belirler; nefsinin derinliklerine sinmiş ve
kökleşmiş yanlış düşünce ve değerleri değiştirir, düzeltir kendini yetiştirir
ve disipline eder; çünkü nefisler kendini değiştirmedikçe Allah’ü Teâlâ insanı
düzeltmez.
0146- Kendisini köstekleyecek,
körletecek karamsar düşüncelerden, asılsız vehim ve şüphelerden kurtularak;
insanları sürekli ve büyük hayırlara yönlendiren olumlu ve onurlu düşüncelere
yönelir.
0147- İnsanı her iki cihanda da mutsuz
eden batıl düzeni kaldırıp hakka dayalı bir hayat nizamı kurmak için; ciddi ve
cesaretli bir araştırma yapar, harika bir plan ve program hazırlar; sistemli ve
kontrollü bir şekilde uygular.
0148- Toplumu ve dünyayı ıslah etmek,
İslami ve insani yönde değiştirmek, hayırlı hizmetler için yola çıkar. İman
ehli, sadık, samimi ve kaliteli kişilerden bir arkadaş grubu oluşturur; düzenli
ve disiplinli teşkilatlar kurar; detaylı hesaplar ve planlar yapar; azim ve
sebatla çalışır.
0149- Bölgesel ve küresel sömürücü
güçlerle mücadele edebilmek için: Açıktaki ve uyuyan imkânları harekete
geçirmek için, ulaşabildiği insan ve kurumlarla iş birliği yapar ve planlara
hayatiyet kazandırır kararlılıkla uygulayacak profesyonellerden oluşan; dinamik
ve ehil bir kadro kurar.
0150- Mili tarihini ve değerlerini,
kültürünü, dinamik ve heyecanlarını, iyi öğrenir; yabancı kültür ve toplumların
darbelerinden aldığı hastalık ve depresyonlardan kurtularak kendine gelir ve
aslına döner. Kendini ve içinde bulunduğu topluma İslâmi Değerler kazandırma
çalışmalarına başlar.
0151- Batılı ezen, Hakkı üstün tutan
Adil bir düzeni gerçekleştirmek için; gönüllerde bir devrim yapıp toplumun
kültürel ve geleneksel değerlerini; ekonomik ve sosyal düzenini; ahlâki ve
siyasi problemlerini çok iyi öğrenir. Doğru ve doyurucu, uygun ve uygulanabilir
çareler üretir.
0152- Başkaları ona hainlik ve yapsa bile o kimseye hainlik,
kalleşlik, yapmaz; insanların arasını düzeltir, aralarına ayrılık sokmaz.
0153- İş ve ibadetlerini aşkla ve şevkle yapar; nicelikten
ziyade niteliğe önem verir. “Geçici dünya
hayatını, ahireti kazanmak için fırsat yeri” olduğunu bilir.
İbadetlerini, hayırlarını, iyiliklerini çoğaltarak bu fırsatı kaçırmaz.
0154- Kendi
içinde tutarlı bir değerler sistemine sahiptir, davranışları ile değerleri uyum
içindedir, değerlerine ters düşen davranışlardan uzak durur.
0155- Açık ve doğru sözlüdür; düşünce, inanç ve doğrularını kararlılıkla
savunur; fakat peşin fikirli ve ön yargılı değildir; başkalarının tutum,
davranış ve kişisel onurlarına saygılıdır,
0156-
Zor
durumda olana kolaylık sağlar, yeme, içme, giyim, konuşma, hal, hareket, örf ve
adetlerinde İslam’ın esaslarına ve prensiplerine göre hareket eder.
0157- Sadece Allah’ü Teâlâ’nın rızası
için hiçbir karşılık ve ödül beklemeden başkalarına yardım ve iyilik eder.
Ancak başkasından iyilik beklemez.
0158-
Başkalarını
dinlemeye ve anlamaya büyük önem verir. Anlamadan, dinlemeden ve düşünmeden
konuşmaz; her lafın üstüne çıkmaya çalışmaz. Topluluk içinde bağırıp çağırmaz,
sesini yükseltmez, başkalarının ardından ileri geri atıp tutmaz.
0159- Arkadaşlarını sever ve kendini
sevdirir; kötü kimselere uymaz, onlara nasihat verir; keyfi peşinde koşmaz; mal
ve makamı herkese iyilik etmek için ister.
0160- Asla kibir ve gurura kapılmaz,
kendi nefsini herkesten küçük görür ama kendini de ikiyüzlü, riyakâr, kötü
niyetli kimselere ezdirmez, şerefini çiğnetmez; vakar ve izzetini her zaman
korur. Meşru daire içinde haklarını her zaman savunur. Kendine haksız saldırıda
bulunup ta pişman olan olanları affeder.
0161- “İyi insan”, hayatı boyunca dosdoğru, feyizli, huzurlu ve istikâmetli bir
yol izler; Nefsini ıslah ederek hem kötülüklerinden
korunur. Dünyaya rağbet etmeyerek, Allah’ü Teâlâ’nın has kullarından olmaya
çalışır.
0162-
“İyi insan”, hiçbir zaman kendini dindar göstermez; her zaman doğal davranır; ihlâs ve
samimiyetinden taviz vermez; şahsî nüfuz elde etmek için kullanmaz; ahiretini
tehlikeye atarak dünyalık kazanmak istemez; tam tersine dünyasını tehlikeye
atarak ahiretini kazanır.
0163- Allah’ü Teâlâ tüm insanları
imtihan ederek kendi yoluna çağırdığını; davetine icabet edenleri de “Sözlerinde
ve fiillerinde samimiler mi?” diye test ettiğini; günahlarının
temizlendiğini düşünerek, başına gelen musibetlere yüksek bir teslimiyetle
sabreder.
0164- Gönül
temizliğini ve fikir istikametini her zaman korur; Allah’ü Teâlâ ile
münasebetlerinde dünyevî kaygılardan uzak kalır; vazife ve sorumluluklarını,
sırf Rabbi emrettiği için yerine getirir ve O’na yönelir.
0165- Yaratılan her şeyde (mahlûkatta-
Allah’ü Teâlâ’nın ilahî kudretini, vahdâniyetini, kemâlini, cemâlini, celâlini,
azametini ve diğer vasıflarını görür. Hatta kâfirlerde bile Allah’ü Teâlâ’nın “Kahhâr”,
“Müntakim”, “Şedidül ikâb” vasıflarını görür. Çünkü o bilir ki,
her şey Allah’ü Teâlâ’nın kudreti, ilmi ve iradesiyle meydana gelmiştir.
0166- Kendisine gelen her iyiliğin,
Allah’ü Teâlâ’nın ihsanı ve nimeti olarak; her dert ve belânın da kötülüklerine
karşılık olarak geldiğini; hepsini de yaratanın gönderenin Allahü Teâlâ
olduğunu bilir.
0167- Allah’ü Teâlâ’nın hiçbir şeyi
unutmadığını, zamanı gelince iğneden ipliğe her şeyin hesabının sorulacağını; “İlahi
adaletin” yerini bulacağını; kendisine gelen her güzelliğin Rabbinden, her belâ ve musibetin de kendi hatalarından olduğunu
bilir; kendine çekidüzen verir.
0168- İnsanın ebed için yaratıldığını,
her yaratılanın bir gayesi olduğunu; dünyanın hakiki lezzetlerinin, ancak
marifetullah, muhabbetullah, ilim vb. ebediyete taşıyan işlerde olduğun bilir.
0169- Bir mecliste en aşağı bir yere
oturur; yaptığı iyiliklerin bilinmemesini ister. Hakk'a karşı hudû ile boynu
bükük; mahlûkata tevazulu, alçak gönüllü ve yumuşak huyludur.
0170- Harikalar diyarı olan kâinat
mektebinin tefekkür deryasına dalarak ibretler alır, kâinat kitabının her bir
yaprağında marifet ilmini okuyarak hakiki ve mutlak varlık olarak Allah’ü
Teâlâ’yı bulur. Güneşin doğmadığını, doğdurulduğunu; dünyanın dönmediğini,
döndürüldüğünü; yağmurun yağmadığını, yağdırıldığını; canlı cansız her varlığın
kendi dilinde zikrettiğini anlar.
0171- Dilini gıybette, yalanda,
sahtekârlıkta değil hak söylemekte; kulağını hakkı duymaya ve gözünü ibret ile
bakmaya ruhunu iman ve İslâm’ın huzuru ile doldurmaya; kalbini Allah sevgisi ve
aşkıyla yanmaya alıştırır.
0172- İyi insanı hizmet yolunda hiç
bir güç engelleyemez, aynı hedefe yürüyen insanlarla işbirliği yapar; yan
çizenleri sırtından atar. Toplumun ve fertlerin kurtuluşu ve mutluluğu için
fedakârlık eder.
0173- "İyi insan", îsâr ehlidir; eline geçen bir
şeyi tercihan başkalarının istifadesine sunarak kardeşini kendine tercih eder;
ele geçmeyen bir şey için üzülmez. Rabbi’nin dilediği bir şeyi hiç kimsenin
engelleyemeyeceğini bilir.
0174-
“İyi insan’ın”, Kur’an-ı Kerim ve sünnet’e uyması, Allah’ü Teâlâ’ya sarsılmaz iman ve
itaati, salih amelleri, Allah yolunda cihad ve mücadelesi doğruluğu, adaleti,
insanlara sevgi ve saygısı, güvenirliği, müsamahası, barışa verdiği önem,
yumuşak huyluluğu, çalışkanlığı, şefkat ve merhameti, cömertliği gibi
faziletleri vardır.
0175- “İyi
insan”, yalanı,
doğrulukla; hıyaneti, emanetle; sözünde durmamayı, vefayla; riyayı, ihlâsla;
kötü ahlâkı, güzel ahlâkla; sebepleri terk etmeyi, tecrit tevhidiyle;
varlıklara dayanmayı Allah’ü Teâlâ’ya tevekkülle; nimetlere nankörlük etmeyi,
nimeti verene şükretmekle karşılar ve savar.
0176- “İyi
insan”, Allah’ü Teâlâ’nın mekânsız ve zamansız her yerde hazır ve nazır bulunduğunu;
kendisini her an gözetlediğini; gizli ve açık bütün durumlarını gördüğünü ve
gözettiğini; içini de dışını da her şeyi bildiğini; söylediklerini işittiğini
ve şahitlik ettiğini hiç unutmaz.
0177- “İyi İnsan”, Allah’ü Teâlâ’nın kendisine çok
yakın olduğunu, her an kendisini izlediğini, yaptıklarını gördüğünü,
söylediklerini işittiğini, iyilik ve kötülüklerini an be an filminin
çekildiğini bilir ve buna göre yaşar.
0178- Hayatının her anında Allah’ü Teâlâ’nın
rızasını gözetir. Allah’ü
Teâlâ’nın kalplerden geçenleri dahi bildiğinin şuurundadır. Rabbisiyle
bağlantısını hiç koparmaz. Aşırı Aşk ve sevgiyle hep Rabbini hoşnut etmeye
çalışır.
0179- “İyi insan”, bir iş yaparken, her an huzuru ilâhide olduğunu unutmaz.
Yalnızken de kendine çeki düzen verir. Başkalarının iyi huylarını ve kendinin
de ayıplarını görür, hep Rabbinin beğendiği şeyleri yapmaya çalışır.
0180- “İyi insan”, murakabe ve muhasebe ile geçmişin bir değerlendirmesini yapar.
Rabbi ile olan ilişkilerinde kalbini iyice kontrol eder; içinde bulunduğu
durumu düzeltir; açık ve gizli bütün hallerini Allah’ü
Teâlâ için arındırır; daima doğru
yolda bulunur, bir ânını bile Rabbinden gafil geçirmekten korkar.
0181- Hakiki hürriyetin, Hakk’a
kulluktan geçtiğini; bilir. Nefsine, şeytana veya dünyalık birine tutulursa:
Allah’ü Teâlâ’ya kul olamadığını; “Allah rızası’ndan” mahrum kaldığını;
Hakk’a değil, kula kul olduğunu anlar. Ölmeden önce ölür, kendine gelir.
0182- “İyi insan”, kendisinin; yeryüzünde Allah’ü
Teâlâ’nın halifesi olması itibarıyla dünyayı adaletle
yönetmek, imar ve ıslah etmekle mükellef olduğu bilinç ve
şuurundadır.
0183-
“İyi insan”, “Nefsî nefsî”
diye çırpınan hodgâmlıktan kurtulan; vefakâr,
cefakâr, fedakâr,
dışa dönük, dertleşen ve “Ümmetî! Ümmetî!” diğergâmlığına yükselen nebevî ahlâkın yetiştirdiği sahâbe
misali gönül eridir.
0184- “İyi
insan”, “Yâ Rabbî! Sen’i bulan
neyi kaybetti? Sen’i kaybeden neyi buldu?”
hikmetini gönlüne nakşeder; bir an bile kalbinden çıkarmaz. Gaflete düştüğü
anlarda tevbe istiğfar eder tekrar kalp zikrine başlar.
0185-
“İyi insan”, ekibini (beraber
olduğu kişileri- tehlikelerden korur; başarıya götürür; bilgiyi paylaşır;
herkesin potansiyelinin ortaya çıkmasına rehberlik eder.
0186- “İyi insan”, kimseye muhtaç olmamak için çok çalışır; Rızık için gerekli çalışmaları
yaptıktan sonra; rızkı mutlak kudret ve kuvvet
sahibi; Allah’ü Teâlâ’dan bilir; rızkın peşinde
koşarken “Razzâk”ı unutma nankörlüğüne
düşmez.
0187- “İyi insan”, en güzel rızkın; ruhun sükûneti, aklın nuru, bedenin sıhhati,
kalbin temizliği, fikrin selâmeti olduğunu bilir. Anne duası, baba rızası ve
sadık dostların duasını almaya gayret eder.
0188- “İyi insan”, empati yaparak kendisini başkalarının yerine koyarak araştırır,
deneyimlerini, bilgi ve birikimlerini değerlendirir; yeniden adlandırır,
yorumlar ve yansıtır; yaşam
boyu öğrenme aşkı ve zevkiyle yeni şeyler öğrenmeye devam eder.
0189- “İyi insan”da “Ben!” ve “Biz!” yoktur; “O!” vardır! “O!”
ise; Allah’ü Teâlâ’dır. “O!” “Evvel”dir, “Âhır”dir, “Zâhir”dir,
“Bâtin”dir, “Âlim”dir, zamanlı ve mekânlı değildir; gizli açık
her şeyi bilir; her zamanda ve her yerde hazır ve nâzırdır; açıktaki gizlideki
her şeyi bilir ve görür…
0190- Bütün hal ve hareketlerini inançlarına göre düzenler; “Rabbim
beni her an görüyor, acaba bu davranışımdan memnun mu?” melekesiyle hareket
eder. Yanlış yaptığında tevbeye sarılır, Rabbine sığınır, pişmanlık ve
gözyaşlarıyla kendi affettirmeye çalışır.
0191- “İyi insan”, kötü
sonuçlanan olaylarda başkalarını suçlamak yerine; gerçeklerle yüzleşir;
kişisel, ailevi, mesleki ve toplumsal sorumluluklarını hatırlar; hata ve
eksiklerini araştırarak kendine yön verir.
0192- “İyi insan”, toplumun, sosyolojik yapısını, ruh ve inanç dünyasını milli ve
İslâmi yönde değiştirip düzeltme; çalışmaları yapar. Toplumun kimlik
bunalımından ve kültür yozlaşmasından kurtuluşuna öncülük eder.
0193- “İyi insan”, asrın gözüyle İslam’a bakmaz; İslam’ın gözüyle asra bakar…
Yaşadığı çağda oluşan kişisel ve sosyal problemleri İslâmi çözüm yollarıyla
çözer.
0194- “İyi insan”ın hem Allah’ü Teâlâ’ya hem de yakın ve uzak
çevresine, bütün insanlara, hatta tabiata karşı yaklaşımında, tutum ve
davranışlarında adalet ölçüsü, imkân ve kabiliyetine göre kulluğun ve erdemin
en yüksek seviyesine ulaşır.
0195- “İyi insan”da, hayat boyu öğrenme evde, okulda, yolda, yolculukta işte ve
bulunduğu her yerde devam eder. Çantasındaki kitaplardan, telefonundan,
tabletinden, bilgisayarından, çevresindeki insanlardan sürekli bir şeyler
öğrenir; fırsat oldukça yanında bulunanlara kazanımlarını aktarır.
0196- “İyi insan”, zaaflarına yenik, düşüp günaha meylettiği
zaman; kendi kendine: “Rabbim her yaptığımı görüyor,
içimi de dışımı da biliyor; canlı yayındayım; melekler kameraya alıyor, ölümüm
de yaklaşıyor… Ben kendi hayat filmimi çekiyorum!” der. Her yapacağı hatada dünya ve ahiret hayatında rezil olacağını
bilir.
0197- “İyi insan”, her gün kendi kendine “Ey nefsim! Bu dünya geçicidir. Benim
sermayem buradadır. Aman çok dikkat et; kazancımı azaltmayayım, sonra ahirette
perişan olurum!” diye tembihte bulunur.
0198- “İyi insan”, bir kötülük görürse, onu eliyle
değiştirmeye çalışır; eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirmeye
çalışır; diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, orayı terk eder; orayı terk
edemezse kalbiyle buğzeder.
0199- “İyi insan”, maddi ve manevi küçük bir hatasını bile, büyük görür; Hak’tan
ve hayırdan uzaklaştıran, nefsi isteklere ve şeytani insanların ve sistemlerin
tuzağına düşmemek için her türlü tehdit ve tehlikeye karşı tedbirli ve dikkatli
hareket eder.
0200- “İyi insan”, toplum bünyesinin bir üyesi ve evrenin bir öğesi olduğu
gerçeğini bilir; Kur’an-ı Kerim
ve kâinat yasalarına aykırı, kanser hücreleri gibi uyumsuz, sorumsuz ve başıboş
hareket edemez; sevgisiz, samimiyetsiz ve seviyesiz bir duruma düşmez.
0201- “İyi insan”, bir değişim ve dönüşüm geçirerek yeniden İslâmi hayat biçimine
dönmedikçe kurtulamayacağını bilir. Kitabı ve sünneti yozlaştırarak Hak dinden
uzaklaşmış, yoldan çıkmış, kalpleri katılaşmış, kötülüğe dalmış; kâfir, fasık,
facir, insanlardan uzak durur.
0202- “İyi insan”, küfür ve zulmün bir çığ gibi büyüyerek geldiğini; bunun sadece
kâfir ve zalimlere dokunmakla kalmayacağın; Hakk’a dönme yolunda gayesiz ve
duyarsız, gayretsiz herkesi ezip geçeceğinin bilincindedir.
0203- “İyi insan”, “Her işi yaparım!” demez. Belli bir alanda veya konuda
uzmanlaşır; üretken ve yaratıcıdır. Bulunduğu işin daha iyi yapılması konusunda
çaba gösterir. Zamandan ve mekândan tasarruf eder.
0204- “İyi insan”, Teknolojiyi anlayabilir, uygulayabilir, verimli ve kaliteli
hizmet üretebilir. Niteliklerini sürekli geliştirir yeniler ve kendini aşmaya
çalışır; her geçen gün daha evrensel düşünmek ve bütünlesen dünyada rekabet
edebilmek ve ayakta durabilmek için daha da "Nitelikli" olmak
zorunda olduğunu bilir.
0205- “İyi insan”, ayağı kaymadan, bir sıkıntıya düşmeden, tatsız sürprizlere
karşılaşmadan önce; çözümler bulmak ve düşünce üretmek zorunda olduğunu bilir.
0206- “İyi insan” cesaretli, riski göze alabilen, azim ve inanç sahibidir; daha
verimli, daha üretken ve daha gayretli olarak çalışır hem kendi ekonomisine hem
de ülke ekonomisine katkı sağlar.
0207- “İyi insan”, tüm güzellikleri veren, sonsuz rahmet ve sevginin kaynağı olan
yüce Allah’ü Teâlâ’ya gerçek anlamda teslim olandır. Bütün organlarını ve tüm
bedenini rabbimiz ne amaçla yarattıysa o amaç için kullanır.
0208- “İyi insan”, Ezan-ı Muhammediye okunmayan ve İslâm
tebliği hiç ulaşmamış yerler ile eski İslâm illerini hatırladığı zaman gözleri
dolar: “Ah neden oralara yetişemedik?” diye üzülür; daha çok çalışmaya
yeni tebliğ planları oluşturmaya başlar.
0209- “İyi insan”, bu dünyada çok rahat da olsa, çok sıkıntılı da olsa bir gün
öleceğini, Allah’ü Teâlâ’ya hesap vereceğini bilip kendini kimseden üstün
görmez. Sürekli mutluluğun veya sürekli azabın olacağı Ahiret yurduna
hazırlık yapar.
0210- “İyi insan”, tabiî olan meyillerinden hiçbirini öldürmeye çalışmaz; dünya
nimetlerinden hiçbirini küçük görmez; hayat mücadelesinden yaşama azminden ve
ahireti kazanma gayretinden geri kalmaz.
0211- “İyi insan”, İslâmiyet’e işine geldiği gibi
değil, nâzil olduğu gibi inanır. Dosdoğru yolu takip edip, dünyayı imar ederek;
İnsanlığı mesut etmeye, ilerletmeye, yeryüzünün bereketini artırmaya gayret
eder.
0212- “İyi insan”, ibadet, dua, tespih, zikir, fikir, riyazet ve tefekkürle
kalbini, ruhunu, doyurup, tatmin eder ulvî hasletlerini geliştirerek hayvani
duygularını yener, nefsini terbiye ederek fizik âlemini aşıp madde ötesi
(metafizik- âlemlere seyahat edebilir.
0213- “İyi insan”, faydalı ilim yoluyla maddenin ilâhî sırlarını ve hakikatlerini
keşfetmeye; kalbini her şeyden arındırmaya, iman, zikir, güzel fikirlerle
doldurmaya, daha iyi insan olmaya, içini ve dışını güzel huylarla süslemeye
Allah ile beraber olmaya; diğer insanlara da aynı duyguları tattırmaya çalışır.
0214- “İyi insan”, zaaflarını ve kör noktalarını nefis muhasebesi ve tevbe ile
tamir ederek, kendisini yeniler ve bir iç onarım yapıp, kalbini düzene sokar.
ilâhi huzura kavuşması için hayatın her alanında edepten ayrılmaz.
0215- “İyi insan”, yalan
dünyanın imtihan yeri olduğunu bilir; cazibelerine ve geçici nimetlerine takılıp
kalmaz. Cehaleti yener, kötü amelleri bırakır; Aklıyla,
basiretiyle hareket eder; ezel ve ebedi kuşatan bir ilmin sahibi Allah’ü
Teâlâ’ya vereceği hesabı düşünerek hiç
günah işlememeye, sonsuz ahiret nimetlere
kavuşmaya çalışır. “Allah rızasına” odaklanır.
0216- “İyi insan”, düşmanına bile dosdoğru davranır. Çünkü o, "Emrolunduğun
gibi dosdoğru ol!" emrini Rabbinden alınca, "Beni Hûd Sûresi
ihtiyarlattı"! diye buyuran Yüce Resûl'e canı gönülden bağlıdır.
0217- “İyi İnsan”, Allah’ü
Teâlâ’nın celâl sıfatı ile çok büyük ve heybetli olduğunu; kendisinin fâni
olduğunu ve hesap vereceğini anlar korkar; yaptığı hatalardan üzüntüye kapılır,
pişman olur; sürekli tevbe ve istiğfar eder. Cemal sıfatı ile de ümitlenir,
neşelenir ve sevince boğulur. Kemâl sıfatı ile de Rabbinin her yarattığını canı
gönülden sever.
0218- “İyi insan”, herkesin iyiliğini isteyen, kalbi iman ve sevgi yönünde zengin,
gönlündeki iman zenginliği ile her daim mütebessim; gönüllerin her daim
özlediği, yolu gözlenen, neşe, huzur ve teselli veren sevgiyi seven, düşmanlığa
düşmanlık eden sevgi yolunda her gün ileriye giden adamdır.
0219- “İyi insan”, gittiği yolun asla şakası olmadığını; muhatabının âlemlerin
Rabbi Allah’ü Teâlâ olduğunu; cezalarının çetin ve ağır olduğunu; O’na karşı
yapılan saygısızlığın, insanı hem dünyada hem ahirette perişan edeceğini bilir;
ona göre davranır.
0220- Müslümanlar’ın dünya sahnesinde en önde olması için bütün
gayretini sarfeder. Doğu, batı, uzakdoğu hiçbir medeniyet ayrımı yapmaz. Yüce
Kur’an-ı Kerim’e ve Sünnet’i rasûlüllaha aykırı olmayan, kendisini Rabbine
yaklaştıracak, takva ve hayırlarını artıracak her hikmeti nerede bulursa alır,
Rab’binden uzaklaştıracak her şeyi reddeder.
0221- “İyi insan”, Allah’ü
Teâlâ’u Teâlâ ve Rasülünü canından, çoluk
çocuğundan ve malından daha
çok sever; küfre düşmekten, imansız ölmekten
ve haram işlemekten, çok korkar; Allah’ü
Teâlâ yolunda hiçbir kınayanın kınamasından korkmaz; amellerine riya ve
gösteriş karıştırmaz, önüne dünya ile ahiret aynı anda gelirse, ahiret işini
dünya işine tercih eder.
0222- “İyi insan”, kendini sınırlamaz;
özgür, yapıcı, yeni şeyler tasarlayan; itimat edilen ve güvenilen bir yapıya
sahiptir. Sorumluluk sahibi, nasıl davranacağını seçebilen kişidir. Kaçırdığı
hayır ve hasenatlara üzülür; kalan ömrünü iyi değerlendirebilme gayreti içindedir.
0223- “İyi insan”, hayatta kaldığı müddetçe; son nefesini verinceye, cennete
girinceye kadar; hayra kilitlenmiştir; hayır işitmekten doymaz; faydalı ve
güzel şeyler öğrenmeye açtır ve üretmeye devam eder.
0224- “İyi insan”da, ilim aşkı ve merakı
vardır; Cennete götüren, cennet yolunu kolaylaştıran bütün hayır hasenat ve
ibadetleri yapmak için çalışır.
0225- “İyi insan”, Cenab-ı Hakk'ın huzuruna
çıkmadan önce; dıştan içe doğru bir temizlik yapar. Abdestle, gusülle, bazen de
teyemmümle bedenini; tevbe ve pişmanlıkla, ruhunu, nefsini ve gönlünü
arındırır… Bu şekilde Huzur-u İlâhiye’ye çıkmaya lâyık hale gelir.
0226- “İyi insan”, her zaman abdestli
bulunmaya özen gösterir; kalbiyle, ruhuyla arınmaya niyet eder yıkadığı her bir
uzuvla sadece görünen kirlerden değil, manevi kirleri olan günahlarından da
arınır. Abdestin serinliğini ve tevbenin huzurunu hissederek her an temizdir.
Bu arınmalarla dünyanın geriliminden kendisini soyutlayarak huzura kavuşur.
0227- “İyi insan”, büyük
bir sabır ve cihat ruhu ile son nefesine kadar şeytan ve nefisine karşı;
imanını koruma, olgunlaştırma; takva, zühd, vera ve selim kalbe kavuşma
mücadelesi şuuru içindedir.
0228- “İyi insan”, arzu edilen yeni
davranışlara odaklanarak yeni yollar oluşturmak için beynini kimyasal, hormonal
ve fiziksel kaynaklarını yönlendirebilir.
0229- “İyi insan”, için; Allah’ü Teâlâ’nın yarattığı her şey: Hayvanlar, bitkiler,
toprak, su, hava vs. gibi cansız varlıklar da Allâh Aleyhisselâm’ın birer
emanetidir. Kendisine geçici bir süre ikram edilmiş bu varlıklara, birer emanet
şuur ve hassasiyeti ile yaklaşır. Onlardan istifade ederken israf ve tahrip
etmemeye, başkalarının hakkını gasp etmemeye özen gösterir. Çünkü yaratılan her
şey kendi mülkiyetinde olsa bile insanlığın ortak malıdır.
0230- “İyi insan”, yenilik ve ilerlemeye
odaklanır; beynin esnekliğini ve yeteneklerini geliştirmek için yeni dil ve
yeni bilgiler öğrenir; hayat boyu kendini geliştirir ve aşmaya çalışır; önemsiz
şeyler üstünde fazla düşünmez, çözüme kilitlenir. Aynı anda birkaç düşünme
modunu kullanabilir.
0231- “İyi insan”, problemler üzerinde daha
detaylı ve farklı açılardan düşünür, olaylara farklı boyut ve açılardan bakar.
0232- “İyi insan”, devamlı düşünceli,
tefekkürü ve ağlaması çok, gülmesi azdır. Zâhiri, geçimini teminle uğraşıyor,
çoluk-çocuğuyla uğraşıyor görünür, bâtını ile Rabbine yönelmiştir. Sırrını, çoluk-çocuğuna,
komşusuna ve hiç kimseye açmaz.
0233- “İyi insan”da Allah’ü Teâlâ’nın güzel isimlerinin (Esma-ül Hüsna
Aleyhisselâm’ın- tecellileri görünür. İtimat
edilendir, emindir, ayıpları
örter, yumuşak davranır, insanlara ikram eder…
0234- “İyi insan”, “vitrin odaklı (gösterişe yönelik)” değil; “Allah
rızasına ve sevgiye odaklı” yaşar. Yaratılanı yaratandan ötürü sever. O
günahkâra değil günaha kızar, günahkârı günahtan uzaklaştırmaya çalışır; O’nun
için kimin ne dediği değil; Allah’ü Teâlâ’nın rızası önemlidir.
0235- Dünyayı gurbet ahireti gerçek vatan olarak görür.
Ahiret bilgilerini öğrenir, her işte önce ahiretini düşünür, ona göre yaşar.
0236- Allah’ü Teâlâ’nın iradesine teslim olur. O’ndan
uzaklaştıracak şeylerden o da uzak durar O’na yaklaştıracak şeylere o da yaklaşır.
0237- “İyi insan”, iki nefes arasını bile zikirle geçirir. Her nefes alış verişte
uyanıktır, her anını en iyi değerlendirir. Her
nefesle Allah’ü Teâlâ’ya bağlanır.
Bütün vakitlerini ibadet ve taat ile geçirmeye çalışır.
0238- “İyi insan”, Dünyadan elde ettiği şeylere çok sevinmez, kaybettiklerine ve
ulaşamadıklarına da üzülmez O’nun bütün gayreti ölümden sonraki ahiret
nimetleri içindir.
0239- “İyi insan”, her kitabı okumaz, Ehl-i sünnet
âlimlerinin, kıymetli kitaplarını okur. Herkes yapıyor diye her işi yapmaz,
kıymetli işleri yapar. Herkesle değil, kıymetli insanlarla görüşür. Kur’an-ı
Hâkim’e ve Sünneti Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Veselleme aykırı hiçbir şeyi
örnek almaz.
0240- “İyi insan”, devamlı ilâhi rızayı aramak için seyir ve sefer
halindedir. O, “Ben Rabbimden geldim, Rabbime gidiciyim!” düsturu gereğince lüzumsuz şeylerde eğlenmez.
0241- “İyi insan”, kötü
huyları terk edip
iyi huylarla süslenir. Haramları bırakıp helâllere koşar gösterişten ihlasa, gafletten zikre,
zulümden adalete, isyandan itaate;
isyandan takvaya kaçar.
0242- “İyi insan”, bir hâlde çakılıp kalmaz; O’nun
kitabında durmak, usanmak ve oturmak yoktur.. Devamlı hayırlarda yol almaya, güzel ahlâkta ilerlemeye, manen terakki etmeye çalışır.
0243- “İyi insan”, halk içindeyken de Hak ile beraberdir.
Kalbi ilâhî zikrin tadıyla dopdoludur. Hiçbir şeyi kalbine
perde yapmaz; kalbi Cenab-ı Hak’tan başka hiçbir şeyle huzur bulmaz.
0244- “İyi insan”ın, her an gönlü uyanıktır.
Yüce Allah’ü Teâlâ’yı hatırda tutar, kalb ile dilin zikrini birleştirir.
Zikir esnasında kalbi
Rabbini murakabe ve müşahede
eder.
0245- “İyi insan”ın, Hak yolcusunun gözünde tek hedefi
olmalı, kalbini o hedefte toplamalı ve girdiği yolda bütün gayretini kullanmalıdır. Allah’ü Teâlâ’dan gayri şeylere iltifat etmemelidir.
0246- “İyi insan” macerası bir seyr ü seferden, bir yolculuktan ibaret. Allah’ü Teâlâ’dan
geldik, yine O’na döneceğiz. Dünya denilen
ikâmet vatanından, er veya geç aslî vatana,
yani ahiret yurduna göçeceğini bilir.
0247- “İyi insan”, Allah’ü Teâlâ’nın huzuruna ani bir ölümle yüzü yerde, zilletle
ve gönülsüz dönmek
yerine; muhabbetle koşarak, izzetle ve gönüllü dönmek
ister. “İyi
insan”, “Allah’ü Teâlâ’ya koşun!” davetine icabetle, ecel kapıyı çalmadan,
yegâne Dost’a kavuşmak üzere yola koyulur. Kendisini yavaşlatan dünya ağırlıklarını
terk ederek; daha iyiye, daha güzele doğru sürekli yol alır.
0248- “İyi insan”, Maneviyatta kendinden ileri gidenleri
örnek alır; zayıf ve geride kalanlara bakıp hâline şükreder; ayrıca
onlara şefkat gösterip yardım eder.
0249- “İyi insan’ın”, sözü ile ameli; dışı ile içi birdir. Hâlini ve haddini bilir; mütevazıdır; kibir ve çalım içinde
yürümez. Sünnete uyar. önüne bakar,
gereksiz bakışları ile kimseyi rahatsız etmez.
0250-
“İyi insan’ın”ın eli işte iken kalbi zikirde,
aklı ahirette, gözü yeni bir hayır ve hizmettedir. Bir kusur işlerse hemen
tevbe eder.
0251- “İyi insan”, akıllı insanların saygısını, çocukların sevgisini kazanmaya
dürüst ve bilgili eleştirmenlerin onayını almaya çalışır. Sahte dostların
ihanetine katlanır.
0252- “İyi insan”, faydalı şeyleri alabilmek için;
insanların arasına karışır; boş ve faydasız sözden sakınmak için susar;
başkalarına iyi ve güzel şeyleri anlatmak için de konuşur.
0253- “İyi insan”, günahlarını düşünür, onlar için
üzülür; pişmanlıkla tevbeye devam eder; salih amellerini küçük ve a görür,
çoğaltmaya devam eder; yaptıklarından dolayı gururlanmaz.
0254- “İyi
insan’ın” özü her
zaman, ahirete dönüktür. Geçici olan şeylere
zaruret dışı bakmaz. Bunlarla zaman kaybetmez. Yaptığı, söylediği her şeyi,
Allah’ü Teâlâ için yapar ve söyler. Tembellik yapmaz, uyuşuk olmaz, kimsenin
malında, mülkünde, makamında gözü bulunmaz.
0255- “İyi
insan”, çok ibadet ve istiğfar eder, ölümü ve
Cehennem ateşini çok düşünür,
gecelerini ibadetle ihyâ eder, herkese hüsn-i zan
besler,
0256- “İyi
insan”, okumayan, öğrenmek istemeyen,
gerçekleri
görmekten aciz; üstelik “Ben biliyorum!” diyen,
yalancı, katı kalpli, saygısız, merhametsiz, vefasız ve sadakatsiz insanlardan
uzak durur!
0257- “İyi
insan”, ünsiyet eder ve kendisiyle ünsiyet edilir. Yani,
sevilip kendisiyle iyi geçinilir. İyi geçinmeyen ve kendisiyle geçinilemeyen
kimsede hayır yoktur. Dünyanın ne sevgisi, ne buğzu ile uğraşmaz.
0258- “İyi
insan”, başkalarının hata ve kusurları ile değil, kendi hata ve
kusurları ile meşgul olur. Bu sebepten dolayı, herkes tarafından sevilir ve
hürmet görür.
0259- Felaketleri metanetle karşılar,
bunları başarıyla atlatabilmek için büyük çaba sarf eder ve nihayet çaresizliğe
karşı sabır ve tahammül gösterir. Allahü Teâlâ’dan ümidini kesmez ve hep O'na ilticâ edip, sığınır.
0260- “İyi insan”, hiç bir
amelini beğenmez, güzel ve kusursuz bilmez. Hep kendini kusurlu bilir. Gaflet
ile bir hata yaparsa, hemen hatasını düşünüp üzülür ve derhal tövbe istiğfar
eder.
0261- “İyi
insan”, her zaman dinine ve dünyasına faydalı olan şeylerle
meşgul olur. Cenab-ı Hakkın yarattıklarına hizmet ve yardımda bulunur. Kendi
ayıpları ile meşgul olduğu için, kimsenin ayıbını, kusurunu açığa çıkarmak için
uğraşmaz.
0262- “İyi insan”, Allah’ü Teâlâ’nın, kendisini devamlı murâkabe ettiğini, her
amelinin kayıt altına alındığını bilir. O’nun
hoşlanmayacağı ve insanlar gördüğünde utanacağı şeyleri halk içinde yapmadığı
gibi yalnız kalınca da yapmaz.
0263-
“İyi insan”, ibadetlerinde huşû ve
huzuru yakalayabilmek ve ibadet hâricinde de sanki namazdaymış gibi manevi bir
hâlet-i ruhiye içinde olabilmek için; kalbini diri tutmaya faydasız ve boş
şeylerden uzak durmaya, manevi havası yüksek ortamlarda bulunmaya çalışır. Âyet-i
kerîmede şöyle buyrulur: “Onlar ki, boş ve faydasız şeylerden yüz çevirirler.”
(el-Mü’minûn, 3)
0264- “İyi
insan”, hayır yaparken, sadaka verirken kalbi her an Rabbi’ne
dönüyor olmanın haşyetiyle ürperir. Bütün his, irâde ve düşüncelerden
sıyrılarak; mal, evlât, dünya ve her türlü alâkadan koparak; haşyet, korku ve ürperme hissiyatı içinde yapar.
0265- “İyi
insan”, ibadetlerini yaparken, büyük bir
iştiyakla; Allah’ü Teâlâ’ya yönelir. Kalbi Hâlık’ına kavuşma hasretiyle yanar.
0266- “İyi
insan”, günahlarından kurtulabilmek için
Muhabbetullah ve Cemalûllah'a aşk ve şevk ile bağlanır; istiğfar ve
ibadetlerini çoğaltır ölümü ve Cehennem ateşini düşünür. Boş zamanlarını
ibadetle ihyâ eder; günahlara ve musibetlere metanetle sabreder.
0267- “İyi
insan”, bu fani dünyayı; ebedi olan
ahiret yurdunu kazanmak yolunda bir durak; insanların hangisinin daha güzel
amellerde bulunacağını ortaya çıkarmak için yaratılmış bir imtihan alanı
olduğunu bilir. İradesini kullanarak, sorumluluk alarak, bütün gayretini sarf
ederek, emr-i bi‘l-maruf ve nehy-i ani‘l-münker yaparak bu sınavı vermeye
çalışır.
0268- “İyi
insan”, her "Allah" deyişinde yer ve göğün şahitlik ettiğini bilir.
Yaptığı zikir, bir zaman sonra daimi hale gelir. Sabah, akşam, yolda, evde bir
an olsun düşmez dilinden. Adeta Rabbinin ‘‘Ey iman edenler, Allah’ı çok
zikredin, O’nu sabah ve akşam tesbih edin, yüceltin.’’ (Ahzab, 41) ayetine
muhatap olur.
0269- “İyi
insan”, Rabbinin aşkını ve zikrini
kalbine yerleştirir. Yerken, içerken, gezerken, çalışırken, konuşurken, yatarken, kalkarken
kalbiyle devamlı Allah Teâlâ’yı zikreder.
0270- “İyi insan”, Kendi kişisel
menfaatini değil ülkesinin menfaatini düşünür. Düşünce ayrımı yapmadan milli,
maddi ve manevi projeleri destek verir. Yanlışları ve hakîkatleri münâsip bir
lisan ile söyler.
0271- “İyi insan”, ahlâklı, maneviyatı yüksek,
bilimsel ve nitelikli insandır. Sıkıntılı ve zor problemlerle karşılaştığı
zaman korkmaz ve ertelemez; üstüne giderek bilimsel metotlarla gidermeye
çalışır.
0272- “İyi insan”, anasına, babasına, atalarına, hocasına, âmirine, dinine saygılıdır.
Atalarını, hısım akrabasını ve yakınlarını; doğup büyüdüğü ortamı ve kendi
tarihini ve kültür temellerini inkâr etmez; aksine her ortamda onlara sahip
çıkar.
0273- “İyi insan”, hiçbir zaman dinini kendine uydurmaz. Bütün enerjisini,
kaynaklarını, işlerini ve nefsini dininin emrine sokar; yani dünyanın
gidişatına ve nefsine göre değil dinin kurallarına göre yaşar. Müslüman esnaf
Cuma Namazı saatinde dükkânını kapatır. Müslüman Hanım işten çıkar ama
tesettürü terk etmez. Bir Müslüman Cuma namazı saatinde yola çıkmaz.
0274- “İyi insan”, düşünce ve fikirlerini; berraklaştırır; nefsindeki yanlış
düşünce ve değerleri değiştirir, hatalarını düzeltir; kendini yetiştirir,
pişirir ve disipline eder. Yüksek bir ideali vardır, vatanına ve milletine
hizmet aşkıyla yanan onurlu ve değişmez bir duruşa sahiptir.
0275- “İyi insan”, en önemli uyarıyı bile incitmeden yapabilen bir nezâketin
temsilcisidir; dilinden bal akar, hali nezaket ve
zarafet kokar, elleri hayır tutar, dilleri hayır söyler.
0276-
“İyi insan”, kendini Hulûki azîm ile ahlâklandırmaya;
imanını taklitten tahkike çevirerek kâmil
imana kavuşmaya;
niyetinde daha samimi olmaya; amellerini iyileştirerek salih amellere ulaşmaya
çalışır. Böylece kalbi yumuşar, Allah korkusu artar, takvada gittikçe
derinleşir; ihsan, inam ve ikramlara kavuşur.
0277-
“İyi insan”, kesin bilgiyle, ihlâslı amelle, farzları eda ederek, sünnetleri
uygulayarak, edebini muhafaza ederek ve güzel ahlâkını daha da güzelleştirerek
hakiki imanı elde eder.
0278-
“İyi insan”, bütün gayesini Allah’ü Teâlâ’nın
rızasını kazanmaya yöneltir; imanını daha da güçlendirmeye; salih amellerini artırmaya, salih
kimselerin meclislerinde oturmaya, kalpleri
yumuşak arkadaşlar edinmeye, dünyanın faniliğini düşünüp sevgisini kalpten
çıkarmaya çalışır.
0279- “İyi
insan”, bütün İslâm
dünyasından kendini mes’ul görür hatta bütün insanlığın ıstıraplarını gönlünde
en derinden hissederek yaralı gönüllere merhem olmaya çalışır.
0280- “İyi
insan” fani
dünya gurbetinde misafir olarak
bulunduğunun bilincindedir, hep bir yolcu gibi yaşar, esas ve ebedi vatanı olan
“Dar’üs Selâm” için sürekli hazırlık içindedir.
0281- “İyi insan”, Mahlûklara
gönül bağlamaktan, nefsinin arzu ve isteklerinden, şeytanın aldatmasından
kurtulursa; basiret gözü açılır; kalbinden perdeler kalkar ve hikmet pınarları akmaya başlar;
O’na çok şeyler ma’lûm olur; yüksek derecelere kavuşur…
0282- “İyi
insan”, her duygusunu ve hissini rıza dairesinde ve istikamet
çizgisinde kullanır. Kâmil iman, salih amel, ihlâslı takva ve güzel ahlâk ile hem dünyada hem
de ahirette huzurlu ve mesut olur; “Seadet-i Ebediye”ye kavuşur.
0283- “İyi insan”, gönlünü Rabbine verir, ilim, amel, ihlâs, edeb ve tevazu ile
kulluk vazifesini kemaliyle yapmaya gayret eder. Sabır ve tahammülle; ilime ve
ilmi ile amil olan Allah dostu âlimlere hizmet eder.
0284- “İyi insan”, Arkadaş ve dost seçimine dikkat eder; onlara hürmette kusur göstermez; ilim ve
gönül ehli sadık ve salihleri tercih eder, onların meclisinde ve sohbetinde
bulunur; kötüleri terk eder. Dostlarına karşı samimi ve arkadaş canlısıdır; herkes O’na küsse o
kimselere küsmez.
0285- “İyi insan”, kalbini sevgiyle, beynini bilgiyle, ellerini hünerle doldurur.
Beşeri sevgiden ALLAH sevgisine ulaşır. Kalbinde öfke, şiddet, kin ve nefret
kalmaz. Bütün canlılara karşı sevgi ve merhametle dolar. Yaratılan her şeyde
Allah’ü Teâlâ’nın gücü ve izini görür.
0286- “İyi insan”, izzeti, şerefi ve ibadet sevgisini; yalnız Allah’ü Teâlâ’da
arar; kalbindeki Allah korkusu tüm korkuların üstündedir. Allah’ü Teâlâ’tan
başka İtaat ve ibadete layık kimseyi tanımaz ve sözünde, duasında, nezrinde,
yemininde kısaca tüm ibadetlerinde hiç bir şeyi Rabbine eş koşmaz.
0287- “İyi insan”, Allah’ü Teâlâ’nın her zaman görüp gözetlediği ve bütün
yaptıklarına şahit olduğunu bildiğinden dolayı; kötülüklere meyletmez, günah,
zulüm ve sapıklıklara dalmaz. Başkalarının gördüğü için yapmaktan vazgeçtiği
şeyleri, Allah zaten görür, duyar ve bilir inancıyla hiçbir zaman ve hiçbir
yerde yapmaz.
0288- “İyi insan”ın lügatında; “Ben” yoktur, “Biz” yoktur; sadece ve
yalnızca “O” vardır. “O” da kendini ve her şeyi yaratan âlemlerin
Rabbi Allah’ü Teâlâ’dır. Maddi veya manevi bir hâl karşısında, nefsine pâye
çıkarmaz, her iyi halin kendinden değil Allah’ü Teâlâ'dan geldiğini anlar.
0289- “İyi insan”, dilini; kötü ve boş sözler için değil; hamd ve şükretmek için;
kulaklarını haram sözler duymak için değil, Kur’ân-ı kerîm ve nasîhat dinlemek
için; gözlerini, harama bakmak, eşin dostun ayıbını görmek değil, Allah’ü
Teâlâ’nın ilâhi kudret ve san’atını görmek için; ferasetini imanını kemâle erdirmek için kullanır.
0290- “İyi insan”,
kalplerin içini araştırmaz; zahire bakar; başkasıyla değil nefsiyle uğraşır.
Dindarlığı gelir kapısı yapmaz. Canına,
malına, makamına, dayandığı hiçbir şeye hatta amellerine bile güvenmez. Allah’ü
Teâlâ’nın rahmet ve inayeti dışında sığınacak kapısı bulunmadığını bilir.
0291- “İyi insan”, dünyaya gönül vermez; dünya sevgisini kalbine indirmez. “Ben Allah’ü Teâlâ’dan geldim ve O’na döneceğim!” diyerek, “Can mal ve her şeyin Rabbinin emaneti olduğu” gerçeğini
unutmaz. Kazancının da
harcamasının da helâl olması için çalışır. Kazandığı ve harcadığı her kuruş
için, hesap vereceği bilincindedir.
0292- "İyi insan", kâinattaki her şeyin insana emanet olarak verildiğini, bu dünyaya çıplak olarak geldiğini, çıplak
olarak gideceğini, unutmaz. Bütün varlıkların hakkına,
hukukuna riayet eder; onları yaratılış gayesine uygun kullanır.
0293- “İyi insan”, sık sık karar ve program
değiştirmez. Bağımsız, farklı ve bu farklılığı ortaya cesaretle koyabilen
bir yapıda ileri ve geniş görüşlü ve aydın düşüncelidir. Hayatı,
âhiret boyutlu düşünür. Asıl yatırımını daimî, bakî ve kalıcı olana yapar.
0294- “İyi insan’ın” ilkeleri, değerleri ve kuralları vardır; hayatının her
safhasında değerlerinin biçimlendirdiği kurallarla kuşatılmıştır. Bu tür
kurallar sayesinde davranışlarını kontrol eder, bir düzen oluşturur, varlığına
bir anlam kazandırır.
0295- “İyi insan”, Allah’ü Teâlâ’nın emir ettiği gibi, ruhen ve bedenen tertemiz
insan olur, diğer müminlere kardeşçe bağlanır, her sahada ilerlemeye çabalar
0296- “İyi insan”, Allah’ü Teâlâ’ya karşı yaptığı hataları, günahları düşünür,
Rabbinin kendisine ceza vermekte acele etmediğini, rızkını kesmediğini bilir.
Fakat ansızın tokat yiyebileceğini, günahlarını tevbe ile eritmezse esas tokadı
ahirette yiyeceğini unutmaz.
0297- “İyi insan”, kalbini; “dünyaya çok dalmak, tefekkürü terk etmek, ölümü
unutmak, çok gülmek, çok konuşmak ve merhametsizlik vb.” kalbi
hastalıklardan kurtararak; İman, ilim ve muhabbet pınarlarıyla besler; kalbini
ilâhî güzellikleri elde edecek şekilde beyazlatıp berraklaştırır.
0298- “İyi insan”, “Ey iman edenler!”, “Allah’ü Teâlâ’tan korkun!”, “Ey akıl
sâhipleri!”, “Akletmez misiniz?”, “İdrâk etmez misiniz?”, “Umulur ki
düşünürsünüz!”, “İbret alın!”, “Allah ve Rasülüne itaat edin!”, "Allah’ü
Teâlâ’nın ayetlerini az bir menfaat karşılığında satmayın!" gibi
ifadelerle kullarını uyaran Allah’ü Teâlâ’ya devamlı tefekkür halinde bulunur.
0299- “İyi insan”, kâinat kitabının her harfini, her sayfasını, gönül gözüyle ve
hikmet nazarıyla kitap gibi okur; eserden müessire giden yolu gönül gözü ile
görür. Yaratılan her şeyin ulvî bir gaye ile var edildiğini, hiçbir şeyin boş
ve gereksiz yere yaratılmadığını, her geçen günün ömrünü azaltıp insanı kabre
bir adım daha yaklaştırdığını yakinen idrak eder.
0300- “İyi insan”, sürekli Rabbi ile olmanın iç huzurunu dolu dolu yaşar. Bu
sebeple başkalarını üzen ve korkutan birçok şey onun gözünde hiçtir.
0301- “İyi insan”, kabir âleminden davetiye gelmeden evvel, ahiret yolculuğuna
hazırlanır. Kalbini Allah’ü Teâlâ’dan uzaklaştıran şeylerden arındırıp
temizleyerek; dünyada ihsan edilen her nimeti, uhrevî selâmet ve saadet
sermayesi için kullanır.
0302- “İyi insan”, nazarını sık sık varlık âlemine yöneltir: Kâinatın yaratılışı;
dünyanın yuvarlak oluşu ve dönüşü, gece gündüz ve mevsimlerin meydana gelişi;
içindeki canlı cansız sayısız varlığın oluşumu; kütle çekim kanunu, yedi kat
semayı, kâinatın genişlemesi, güneşin ve yıldızların ışığını, gök cisimlerinin
yörüngeleri… Bu harika ve eşsiz düzeni “İlim, Kudret, Tekvin, Hayy ve
Kayyûm” olan Allah’ü Teâlâ’nın kurup, ayakta tuttuğunu anlar imanı daha da
güçlenir.
0303- “İyi insan”, etrafındaki varlıklara ve olaylara, göklerin ve yerin
yaratılışına, gece ile gündüzün birbirini izlemesine, ibret nazarıyla bakar.
Bundan ders alır; bunların kendiliğinden olamayacağını; tesadüfen meydana
gelemeyeceğini; bu muazzam kâinatı yaratan ve onu şaşmaz bir düzen ve ahenk
içerisinde idare eden yüce bir kudretin varlığını anlar, imanını daha da
kuvvetlendirir.
0304- “İyi insan”, Allah’ü Teâlâ’nın yüce Kur’ân-ı Kerîm
Aleyhisselâm’ınde buyurduğu: “Hiç düşünmez misiniz? Hiç akıl etmez misiniz?”
sorularını kendine sorarak; tefekkür âlemine dalar. Yaratıcısının kâinattaki
muhteşem sanatlarına hayranlıkla ve şükranla bakıp, tefekkür ederek iman ve
ihlâsını artırır.
0305- “İyi insan”, göklere, yıldızlara, dağlara, denizlere, nehirlere, ormanlara,
şafak ve guruptaki renk cümbüşlerine; aşk ve muhabbetle, gözünü ve gönlünü
açarak bakar; tefekkür âlemine dalar, ilâhî sanatın zevkine erer. Kara
topraktan bin bir kokulu ve renkli çiçekleri; bin bir tatta meyve ve sebzeleri
çıkaran Aziz ve Celil olan Allah’ü Teâlâ’nın Kibriya’sını ve Kudret
Aleyhisselâm’ıni tahayyül eder.
0306- “İyi insan”, din kardeşlerine karşı daima müşfik,
merhametli, müsamahakâr ve affedicidir; onların eza ve cefalarına Allah rızası
için yüzünü ekşitmeden tahammül eder; onlara karşı içinde bir soğukluk, kin,
hased, öfke, dargınlık taşımaz. Bunun için Rabbine daima: “Ey Rabbimiz! Bizi
ve bizden önceki mü’min kardeşlerimizi bağışla! Kalplerimizde mü’minlere karşı
bir kin bırakma!” diye dua eder.
0307- “İyi insan”, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi
Vesellemin yüksek ahlâkını; Hz Süleyman Aleyhisselâm'ın saadetini; Hz Eyüb
Alelyhisselâm'ın sabrını; Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh’ın dostluk, sadakat,
fazilet ve yakınlığını; Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın adâlet, hakkaniyet ve dirayetini;
Hz. Osman Radiyallahü Anh’ın hilm, hayâ, edeb, asalet ve cömertliğini; Hz. Ali
Radiyallahü Anh’ın ilim, velâyet ve şecaatini; Hz Hamza Radiyallahü Anh’ın
cesaretini, Sahabe-i Kiramın teslimiyet ve arkadaşlığını, Tabiin’in bağlılık ve
uyumunu örnek alır. (Allah’ü Teâlâ hepsinden ebeden razı olsun)
0308- “İyi
insan”daki
Allah korkusu; “Allah’ü Teâlâ’nın dostluğunu ve sevgisini kaybetme” korkusudur. Rabbine karşı sonsuz bir
sevgi ve saygı duyar. Günahlarından Allah’ü Teâlâ’nın himayesine sığınır.
0309- “İyi insan’da” liderlik
ruhu vardır. O nefsiyle cihat ederek; kötülüklerden, dünya sevgisinden,
şehvetlerden korunur; gönlünü iman, fazilet, sevgi ve saygı ile doldurur.
0310- “İyi insan” Rahmet
insanıdır; ruhu, güzelliklerle doludur; kendi gönlünü de başka
gönülleri de gülistan eder.
0311- “İyi
insan”; ibadet, ihlâs, takva, adâlet, ilim, istikamet,
marifet, irfan, kemalât, fazilet,
edep, terbiye, ahlâk ve hayâ sahibidir; enbiyâlar,
velîler, sulehânın ahlâkı ile ahlâklanır.
0312- Maddi ve manevi mutluluğu elde
etmenin yollarını ararken; işlenen hataları düzeltecek vefalı, sadık dost ve
arkadaşlar edinir. Kusursuz dost aramaz; çünkü kusursuzluk Allah’ü Teâlâ’ya
aittir.
0313-
“İyi insan”, kendi ayıp ve kusurlarını araştırıp
giderme telâşından dolayı başkalarının ayıplarını ve kusurlarını görmez,
araştırmaz; yüzüne vurmaz; “Bunlar bende de var mı?” diye kendine bakar;
varsa, bir an önce kurtulma yollarını araştırır.
0314- Başkalarında gördüğü ayıp ve kusurları örter ve bağışlar. Ellerde kusur arayan değil; kendi kusurlarını
görendir; kendi kusurunu gösterenlere
kızmaz, aksine teşekkür eder. Ayıpları örtücülük ve hataları bağışlayıcılık
hasletlerine sahiptir.
0315-
“İyi insan”, arkadaşlarının hatalarını görmez,
şikâyetçi olmaz, onlara, eziyetlerine göğüs gerer, kendi nefsini kınar, güler
yüzlü olup, herkesle yumuşak davranır.
0316- “İyi insanın”, konuşması, yaptığı amelleri, değer ölçüleri; Kur’an-ı Kerim,
Hadis-i Şerifler, şeriat ve sünnete uygundur; görev ve sorumluluklarını aşk ve
ciddiyetle yerine getirir.
0317- “İyi insan”, sürekli ilim ve edep
öğrenir; öğrendiklerini davranışa dönüştürür, uygular; iyi insanlarla
arkadaşlık ederek, ahlâkını daha da güzelleştirir.
0318- “İyi insan”, boş, faydasız, zararlı işlerden ve ilimlerden
kaçınır, vaktini en iyi şekilde değerlendirir. Dünya,
O’nun pazarı; ömrü sermayesi; güzel ameller ticaret malı; Cennet, kazancı;
Cehennem de zararıdır. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Aleyhisselâm’ın
şu hadisleri hep aklındadır. “İki nimet vardır ki, insanlardan çoğu bu
nimetleri değerlendirmekte aldanmıştır: Sağlık ve boş vakit.” (Buhâri,
Rikak, 1), “Boş ve faydasız işleri terketmek, kişinin İslâmiyetinin
güzelliğindendir.” (Tirmizî, Zühd, 11; İbn Mâce, Fiten, 12)
0319- “İyi insan”, hakiki
ve samimidir. İnsanları her durumda; ürkütmeden, korkutmadan, sevgiyle, imana, İslâm’a güzel ahlâk sahibi olmaya ve
ibadetlere hidayete, İslam’ın hayat veren
prensiplerini yaşamaya, Allah’ü Teâlâ’yı kalp huzuru ile zikretmeye çağırır; hayra yönlendirir;
0320- “İyi insan”, dünya telaşından sıyrılır, selim akılla fâni hayatı ve ebedî
hayatı kıyaslar; ahiret için ne hazırladığına bakar; büyük bir gayretle hayırlı ve şeylere öncülük eder, hayırlar
yapmaya doymaz.
0321- “İyi insan”, Hak
neredeyse oradadır; emeğe saygılıdır, herkese hak ettiğini
verir, kimsenin de hakkını yemez; “İçini
Hak için; dışını halk için” süsler.
0322- “İyi insan”, geçici bir süre murakabesiz kalıp, gaflete düşerse, şeytan ve nefsinin oyun ve aldatmalarına aldanıp, günahlara dalarsa; “Esfele Safiline” düşeceğini bilir; derhal tevbe
ederek Rabbine döner.
0323- “İyi insan”, İlmel Yakîn’den, Aynel Yakîne; Aynel Yakîn’den Hakkal Yakîne
vasıl olmuş; Allah’ü Teâlâ’nın zatında değil, sıfatlarında fani olmuştur.
0324- “İyi insanın”, yaşam biçimini; Kur’an-ı Kerim, sünnetler, İslâmî inanç ve ahlâk kuralları, millî gelenek ve görenekleri
şekillendirir. Onun için dünya, zevk ve keyif yeri değil; saadet yurdu
ahiretine hazırlık yapmak için İslâmı yaşayacağı “imtihan salonu”dur.
0325- “İyi insan”, Allah’ü Teâlâ’nın rızasını kazanmak için, kulluk vazifelerini
eksiksiz yapmaya çalışır; ruhunu gönlünü tamamen Allah’ü Teâlâ’ya verir; helâli
haramı ayırt eder; haktan hukuktan ayrılmaz; ibadetlerini asla aksatmaz;
akrabalık haklarını gözetir.
0326- “İyi insanın hayat tarzı” zaman üstü ve bütün hükümleri kıyamete kadar geçerli olan
İslamiyet’tir. İyi insan bütün yaşantısına hâkimdir. Eğer inandığı gibi
yaşamazsa, yaşadığı gibi inanacağını, doğru yoldan sapıp uçuruma
yuvarlanacağını bilir.
0327- “İyi
insan”; hayat boyu Kur’an-ı Kerim ve Sünnetten ayrılmaz; ayağı kaydığı
an tevbe ve pişmanlıkla, geri döner; ibadetleri, yemesi, içmesi, sözleri, işleri, düğünü, derneği, ölümü; tüm yaşantısı en ince ayrıntısına kadar İslâmiyet’e uygundur.
0328- “İyi insan”, tebliğ, terbiye ve tedaviyle uğraşır; neticeyi Allah’ü
Teâlâ’dan bekler Çünkü hidayet Allah’ü Teâlâ’ya aittir ve hidayet O’nun
elindedir.
0329- “İyi insan”, kendi
hâl ve gidişatını başkalarından dinler şahsını methedenlere aldanmaz
yanlışlıklarını ve isabetsiz hareketlerini söyleyenlere kızmaz.
0330- “İyi insan”, kendisini daima Hakk Aleyhisselâm’ın huzurunda hisseder.
Kâinatta mükemmel bir ölçü ve ahenkle işleyen ilâhi yaratılışın tefekküründe
derinleşerek, “Ya Rabbi! Seni her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederim!”
diyerek hamd, şükür ve zikir halinde bulunmaya gayret eder.
0331- “İyi insan”, dünya nimetlerini sırf nefsine
tahsis etme hırsıyla nefsinin arzularına uyarak Hak’tan, hakikatten uzak kalma
bedbahtlığına düşmez. Nefsani arzularını bertaraf etme, ruhani istidatlarını
inkişaf ettirmeye çalışır.
0332- “İyi insan”, her türlü tağut ve zulümden kurtarıp bütün kâinatı yoktan var
eden, dilediği an yok etme gücüne sahip bulunan âlemlerin Rabbi Allah’ü
Teâlâ’ya kulluk ve ibadet etmeye tüm insanlığı ilâhi adalete kavuşturmaya
dünyanın darlığından kurtarıp ahiret genişliğine kavuşturmaya çalışır.
0333- “İyi insan”,
dinini en doğru ve sağlam kaynaklardan öğrenmeye ve başkalarına öğretmeye;
hizmet etmeye, Müslümanlara ve tüm insanlığa faydalı olmaya çalışır. Hiçbir
zaman asrın gözüyle İslam’a bakmaz; İslâm’ın gözüyle asra ve olaylara bakar.
0334-
“İyi insan”, fani dünyayı, baki hayatı kazanmaya
vesile görür; dünyayı yol gibi, ahireti kalacağı ev gibi düşünür; insanları
hayra, iyiliğe, davet eder.
0335- “İyi insan”, günahkâra değil, günaha düşmandır. Günahkârı ayıplamaz, korunmaya ve merhamete
muhtaç, uçurumdan çıkarılmayı bekleyen biri gibi görür. O’nu rencide etmeden,
zarif bir üslûp ile îkaz ve irşâd etmeye düştüğü günah çukurundan kurtarıp
nezih bir hayata kavuşturmaya, çalışır ona yardım elini uzatır.
0336- “İyi insan”, vericidir;
karşılığını Rabbinden bekleyerek verir. O bilir ki, veren el, alan elden
üstündür. Mecbur kalmazsa kimseden bir şey istemez.
0337- “İyi insan”, bilgi ve beceriyle donanır; görev alır, sorumluluk yüklenir;
kanun ve kurallara riayet eder; din ve akıl çerçevesi içinde yürür; tam
istikamet bir sahibidir. Her zaman her işinde; azim ve gayret göstererek
başarıya ulaşır.
0338- “İyi insan”, hiç bir konuda zorbalık
yapmaz, nefret dili kullanmaz; ırk, din, kültür, cinsiyet veya kimlik üzerinden
bölücülük ve ayrımcılık yapmaz, kimseye hakaret etmez. Makam-mevki ve mal korkusuyla dininden ve dindarlardan uzak kalmaz.
0339- “İyi insan”, Hiçbir
sorunu görmezden gelerek halının altına süpürmez, bölgesel ve küresel önemi
olan sorunları tespit eder; güvenilir tecrübeli ve uzman kişilerden çözüm
önerileri alır; soruna farklı bakış açılarından bakar; bilimsel yöntemlerle
çözmeye, kaynağında kurutmaya çalışır.
0340- “İyi insan”, kendisini Kur’an-ı Kerim
terazisine koyarak; ruhsal ayarlarını; çevresel, bölgesel ve evrensel şartları;
sorunları, imkân ve fırsatları çok iyi teşhis ve tespit eder; gönlünü açarak;
sistemli, sürekli ve yürekli bir tedaviye girişir.
0341- “İyi insan”, kişilerin
ve toplulukların bakış açılarına, değerlerine ve geleneklerine açıktır. Her
türlü aşırılıktan sakınarak; adâlet, itidal, sadakat, doğruluk üzere bulunur. Kendisi "zarar" görecek olsa da "Adâlet ve
doğruluktan" ayrılmaz.
0342- “İyi insan”, bütün
siyasi görüş ve düşünüşlerin üstündedir; milletçe dayanışıp, bütünleşerek ve
kimseyle çatışmadan, Kur’an-ı Kerim ve sünneti esas alan ehlisünnet yolunda
ilerler.
0343- “İyi insan”, kişisel gelişim, bilim,
teknik, kültür ve dünyayı tanıma alanlarında, bilgi, beceri ve teknik
donanımlarını yükseltmek, amacıyla, tutum ve davranışlarını eleştirel yansıtma
yoluyla değiştirir; yeni yollar bulur, uygular; davranış ve eylemlerini yeniden
yapılandırır.
0344- “İyi insan”, kimsenin izzet, şeref ve itibarıyla oynamaz, kendisinin de
izzet, şeref ve itibarıyla oynanmasına izin vermez.
0345- “İyi insan”, kendisine emanet edilen devlet-şirket-şahıs malına, ihanet
etmez. Hz. Ömer Radiyallahü Anh misali; “Devlet işinde devlet mumunu kendi
işinde kendi mumunu” yakar; devletinin bir kuruşunu bile zayi etmez, kendi
işinde kullanmaz.
0346- “İyi insan”, sahip olduğu tüm imkânlardan (ilim, makam, mal), muhtaçları da faydalandırır. Kendisinin ve ülkesinin kaynaklarını
tutumlu harcar; emeğini, zamanını, malını, sağlığını, aklını, maddi ve manevi
her türlü kaynak ve imkânlarını verimli kullanır.
0347- İyi insan”, malı
mülkü hırs göstermeden ve kimsenin hakkına el uzatmadan kazanır, israfa
düşmeden helâl yollarda harcar.
0348- “İyi insan”, vakit
çalacak, ruha ve ahlâka aykırı, günaha daldıracak; havai sohbetlerde, görsel
medyada, internet başında, maçlarda, konserlerde, gaflet yerlerinde eğlenip
vaktini boşa harcamaz; çoluk çocuğunu da oralardan uzak tutar.
0349- “İyi insan”, “Ya Rabbi, biz Müslümanlara zevcelerimizden ve
çocuklarımızdan gözümüzü aydınlatacak sâlih kişiler ihsan et! Bizi, Sana karşı
gelmekten sakınanlara önder yap! Bizleri de Salihler arasına kat!” diye dua
eder.
0350- "İyi insan", "Tabiata hükmetmeye değil; tabiatla uyum içinde yaşamaya
çalışır!" Evrende gördüğü şeylere yüzeysel bakmaz; ondaki “Hikmetleri"
araştırır.
0351- “İyi insan”,
günümüze kadar insanlığın çok acı tecrübelerle elde ettiği bütün İslâmi ve insânî
erdemleri öğrenen, öğreten, yaşayan ve yaşatmaya gayret edendir!
0352- “İyi insan”ın, evlâtlarına bırakacağı en büyük miras: “Allah yolunda
sağlam bir iman, iyi bir eğitim ve terbiye, güzel bir ahlâk ve takva şuuru, İslâm
karakter ve şahsiyetidir”; onları
“helâl hassasiyetiyle” yetiştirir, “yaşayacağı
çağa uygun bilgi ve kariyer” kazandırır.
0353- “İyi insan”, insanlığın faydasına olan sosyal sorumluluklardan kaçmaz.
Toplumda sosyal adâletin sağlanması, sosyal refahın yaygınlaşması hiç kimsenin
evsiz, işsiz, aşsız, eşsiz ve yoksul kalmaması için hayır kurumlarında gönüllü
olarak çalışır, yardım eder.
0354- “İyi insan”, “Başına gelen her olayı Hayır; her geceyi Kadir; her gördüğü
kişiyi Hızır; her ibadetini son ibadeti; her yaşadığı anı sanki son anı bilir”. Olumsuzluklardan da hayır çıkabileceği; yaşadığı zamanın çok
değerli olduğu bilincindedir.
0355- “İyi insan”, kendisinde güç ve varlık görmez; emir ve komutayı nefsinden
alır; gücü-kuvveti Allah’ü Teâlâ’ya teslim eder; her şeyin O’na ait ve O’nunla
olduğunu bilir.
0356- “İyi insan”, dikenler arasında gül, taşlar arasında mücevher, darda
kalmışlar arasında iyilik meleğidir. Dünyada altın bulmayı değil; dünyanın acı
ve elemlerini yutarak altın olmaya çalışır.
0357- “İyi insan”, gönüllerin daima özlediği ve beklediği; herkesin iyiliğini isteyen;
kimsenin felâketine
sevinmeyen; kalp kırmaktan çok korkan; neşe, teselli ve huzur
veren; gönül adamıdır.
0358- “İyi insan”, herkesle güzel görüşür, onların sevgisini kazanır; ülfet eder.
Emniyetlidir, insanların sırlarını ve mallarını güzelce saklar, İnsaf ve izan
sahibidir; dost düşman kimseye hıyanet etmez; her işte temkinli ve
anlayışlıdır.
0359- “İyi
insan”, küfre düşürücü hallerden ve büyük günahlardan, uzak durduğu gibi; küçük
günahlardan da uzak durur. Çünkü “Günahın küçüğü de büyüğü de Allah’ü Teâlâ’ya isyandır!” ve “Her
günahta küfre giden bir yol!” vardır.
0360- “İyi
insan”, günahta
ısrar, etmez. İnsan öldürmek, zina, livata, yetim malı yemek, faiz alıp- vermek
hırsızlık, savaştan kaçmak içki içmek, yalan yere yemin etmek, iftira atmak,
sihir yapmak ve ana-babaya itaatsizlik vb.
toplumu temelinden sarsan günah ve davranışlardan kaçınır.
0361- “İyi
insan”, nefsinin çok hoşlandığı karşı cinsten birisi kendisine beraberlik teklif
ettiği zaman; Hz. Yusuf Aleyhisselâm’ın kıssası aklına gelir; “Ben Allah’ü
Teâlâ’dan korkarım!” diyerek reddeder, harama yaklaşmaz.
0362- “İyi
insan”, her
zaman kibar ve naziktir; tatlı
su veren çeşme gibidir. Nasıl ki tüm kötü insanlar çeşmeye sövseler,
tekmeleseler, her türlü hakareti yapsalar; o çeşme yine tatlı su vermeye devam
eder; “İyi insan!” da iyilikler sunmaya devam eder. Kaba ve kötü
insanlara bile red cevabı verirken yumuşak davranır.
0363- “İyi insan”, Allah
için her şeyini feda eder. Sanki toprak gibidir; herkesi üzerinde taşır. Nasıl
ki toprağa pislik atılsa, toprak onu içine çeker temizler. Sonra güzel meyve ve
çiçek olarak meydana çıkarır. “İyi insana” da ne kadar kötülük yapılırsa
yapılsın; ondan sadece güzellik ve hayır ortaya çıkar.
0364- “İyi
insan”, bu dünyaya basit hesaplar için gelmediğini “Saadeti
Ebediyeyi” kazanmak için geldiğini bilir; maddiyattan ve kişisel
çıkarlardan ziyade; iç huzur ve kalp temizliği gibi manevi duygulara önem
verir.
0365- “İyi insan”, istikamet
sahibi; mal, mevki, güzel huylarla süslenmiştir; emri
altında bulunanlara, aile fertlerine çevresindekilere ve hiç kimseye kötü
muamelede bulunmaz; herkese sevgi ve merhamet gösterir.
0366- “İyi insan”, insanlara
baktığında sadece kalıp ve ruh olarak değil; Allah’ü Teâlâ’nın veçhini (Zat’ına
ulaşmayı- görme sırrıyla bakar.
0367- “İyi insan”, haline uygun söz söyler, kendinde bulunmayan bir şeyden bahsetmez.
Konuşmasa da hal ve hareketleri haline tercümandır. Zahiri ve batını dengeli
olup, olduğundan fazla görünmez.
0368- “İyi insan”, küçültücü
ve gücendirici muamele, ciddiye alınmadığı tavırlar görürse etkilenmez; onun en
büyük düşmanı İslâmiyet’ten uzaklaşmak, cehalet, delâlet ve kendi nefsidir.
0369- “İyi insan”, ailesine
çocuklarına ve tüm insanlara, şefkatle muamele eder; çocukları arasında
ayırım yapmaz, hepsini eşit tutar, her türlü kötülüklerden korur, ”İslâmî
kurallar”ı severek yaşamaları için; gerekirse çevre değiştirir.
0370- “İyi insanın”, edebi,
insanlara rahmet ve adâletle muamele etmek; kalbini zikrullahla meşgul
kılmaktır; çarşı pazarda en kalabalık ve gürültülü ortamlarda dahi bir şey
duymaz; her sesi zikir olarak algılar.
0371- “İyi insan”, "Beni
kimse anlamıyor!" demez! Kendini karşı
tarafa ifade etmenin meşru yollarını araştırır! Kime nasıl davranacağını bilir;
her insana özel muamele yapar, insanlarla ortak konularda anlaşabilir.
0372- “İyi insan”, hiç kimseye
karşı kin, nefret ve düşmanlık gibi negatif duygular beslemez, herkese karşı adâletle muamele eder. Diğer mü’minleri dışlamaz,
ötekileştirmez, haset ve buğz etmez.
0373- Maske takmaktan, yapmacık
tavırlardan nefret eder. Ya göründüğü gibi olur, ya da olduğu gibi görünür.
Hiçbir zaman ehli kıbleyi tekfir etmez.
0374- “İyi
insan”, kalbini
var gücüyle Allah’ü Teâlâ’ya yöneltir. Böylece kalbinde sevgi, merhamet, iyilik
gibi ulvî duygular gelişir; gönlü güzelliklerle dolar ve huzur bulur; mutluluk iklimine yelken açar.
0375- “İyi
insan”, kalbini dünyaya bağlamaz. Allahü Teâlâ’nın kullarının
amellerine veya işine değil, kullarının kalbine ve niyetine baktığını bilir.
Kalbinde sadece Allahü teâlânın dinine hizmet, kullarına ve bütün mahlûkatına
iyilik etmek vardır.
0376- “İyi insan”, kendisinin
ve halkının maddi ve manevi değerlerini yükseltmek ve İslâmi değerlerin yerleşmesini sağlamak, için;
küfürle, ahlâksızlıkla, cehaletle, tembellikle, yoksullukla ve yolsuzlukla, tüm
kötülüklerle mücadele eder.
0377- “İyi insan”, dünyadaki
bütün Müslümanları diline, rengine, ırkına bakmadan sever; “Din kardeşliğini, ümmet bilincini ve milli şuuru” güçlendirir.
Kişiliklidir, milli ve dini değerleri vardır.
0378- İnsana ve İslâmi değerlere
yatırım yapar; “En iyi bireyi” yetiştirir. İyi ve güzel şeylerin yayılmasını arzu eder;
gerçek anlamda saygı ve sevgiyi öğrenir.
0379- “İyi insan”, anarşiden,
terörden, uzak durur; hata ve yanlışları meşruiyet dairesinde halletmeye
çalışır.
0380- “İyi insan”, başkalarının
hatalarıyla ile meşgul olmaz, onları yumuşak bir şekilde ikaz eder. Başarılı
kişilerin hayatlarını araştırır; ilham alır, kendi hayatına uyarlama yapar.
0381- “İyi insan’ın”, kalbi temiz ve saftır ama kötü niyetlilere karşı uyanıktır;
dostunu düşmanını tanır; aleyhinde çevrilen hile ve tuzakların
farkındadır; kötülerden kendini, yakınlarını, vatanını ve milletini korur.
0382- “İyi insan”, her zaman dostlarına karşı; muhabbetli, samimiyetli,
merhametli, şefkatli, lütufkâr; düşmanlarına karşı;
onurlu, dikkatli, insaflı ve müdarakârdır.
0383- “İyi insan”, üzerine
atılan kötülük ve iftiralara sabırla tahammül eder. Saldırganlara yumuşaklıkla,
ibret alacakları uygun cevabı verir.
0384- “İyi insan”, tarihteki
ve hayattaki ibretlik olayların dönüm noktalarını, neden sonuç ilişkilerini
öğrenir; yaşadığı günlük olaylarla karşılaştırarak gerekli yorumları yapar,
dersler alarak; ona göre adım atar; geçmişteki üzücü durumlara düşmez.
0385- “İyi insan”, insanlarla
kolay kaynaşır; yalnız eşi, ailesi ve
akrabasıyla değil; arkadaşları, komşuları ve bütün insanlarla iyi geçinir ve
kendisiyle iyi geçinilir.
0386- “İyi insan”,
cana
yakın, babacan, tok gözlü yumuşak başlıdır; insanlara kolaylık gösterir; vermeyene verir, gelmeyene gider, konuşmayanla konuşur.
0387- “İyi
insan”, ne istediğini bilir; herkesi
memnun etmeye çalışmaz; yaptığı şeylere değmeyen insanlarla vakit geçirmez.
0388- “İyi insan”, kendisini
“Gece kurtla bir olup kuzuyu yedikten sonra; gündüz çobanla oturup kuzuya
ağlayan” ikiyüzlü insanlardan, korur. Bu insanları tanıyıp
zararlarına mâni olmak için her tedbiri alır.
0389- “İyi insan”, hiçbir
zaman başarılar karşısında kendini beğenmez; “Nefsimi ve
şeytanımı yendim!” “Benim kalbim temiz!” deyip şeytanın oyununa gelerek
kendini temize çıkarmaz! Başarısızlıklar karşısında; sorumluluktan kaçıp “Ben
hata yapmam!” demez! Hatalarını her zaman kabul eder; Şşeytanın hilelerine
karşı uyanık olur.
0390- “İyi insan”, iyilikleri
ve başarıları takdir ve teşvik eder, kötülükleri kınar ve önlemeye çalışır. Başarılı olanları başkalarının kıskançlığına yol açmayacak bir
yöntemle ödüllendirir.
0391- “İyi insan”, gücü
yettiği oranda hayırlara destek, kötülüklere köstek olur. Ailesine,
akrabalarına, Ümmeti Muhammed”e, tanıyıp tanımadığı herkese dua edip, dua
ister.
0392- “İyi insan”, Allah’ü
Teâlâ’ya gönülden bağlanır, O’nu hayatının merkezine yerleştirir, bu dünya
hayatının ve lezzetlerinin geçici olduğunu, kalıcı olanın ahiret olduğunu
yakinen hisseder. Kendi zaaflarının farkında olarak daha olgun bir Müslüman
olmaya çabalar.
0393- “İyi insan”, ömrünün kıymetini bilir; “Dünyevileşme” hastalığına
düşmez. Dünya ihtiyaçlarını helâl yoldan karşılamak, ahireti için hayırlar
yapmak ve yüksek derecelere kavuşabilmek için çalışır; vakitlerini Allah’ü
Teâlâ’nın razı olduğu şeylerle geçirir.
0394- “İyi insan”, dünya ve ahiret dengesini iyi kurar; işlerinin sadece dünyevî değil uhrevî boyutunu da düşünür. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete
çalışır! Hiç bir zaman “Bir lokma, bir hırka!” demez; fakat dünya
sevgisini kalbine koymaz.
0395- “İyi
insanı” gören
Allah’ü Teâlâ’yı hatırlar; konuşmasını dinleyen ilmini artırır; amelini gören
ahirete özenir, yaşantısını görenin takvası artar ve ahlâkı güzelleşir.
0396- “İyi
insan”, İlâhi
emirlere, sünnete ve istikametli büyüklerin tarihî tecrübelerinden devşirilmiş
doğrularına göre hareket eder.
0397-
“İyi insan”, “Ölmeden önce ölünüz!” hikmeti gereğince zaman zaman “Ahiret empatisi” yapar. Kendini;
“kabirde
münker nekire hesap veriyor, arasat meydanında toplanıyor, mizanda ameller
tartılıyor” gibi hallerde düşünür. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem
Efendimiz, Abdullah b. Ömer’e: “Kendini ölmüş ve kabre girmiş say.” (Tirmizî,
Ahmed) buyurmuştur.
0398- “İyi insan”, herhangi bir ticaret, alışveriş veya başka bir sebepten dolayı
Allah’ü Teâlâ’yı zikretmekten, namazı kılmaktan ve zekâtı vermekten geri
kalmaz. O, yüreklerin ve gözlerin dehşetten ters döneceği ahiret gününden
korkar; hiçbir halde Yüce Allah’ü Teâlâ’yı zikirden gafil olmaz.
0399- “İyi
insan”, Elinin emeğiyle geçinir; fazla
kazanca ise: “Allah rızasına uygun, hizmetler yapabilmek için” talip
olur.
0400-
“İyi insanın” ilmi sahih, ameli sâlih, niyeti hâlis, yolu müstakim
(peygamberlerin ve onlara tabi olan sıddıkların, şehidlerin ve sâlihlerin
yolu), prensipleri isabetli, ahlâkı güzel, gayesi Allah’ü Teâlâ’nın rızasıdır.
0401- “İyi insan”, geçmişten pişmanlık duymaktan ziyade, gelecekte neler yapacağına
odaklanır; ileride aynı hallere düşmemek
için on ölçer, bir biçer. Çevresindeki uzman, güngörmüş ulu çınarlarla meşveret
eder.
0402- “İyi insan”, kendisini başkaları kadar
düşünür; iyi ve
faydalı gördüklerini başkalarına da tavsiye eder, kötü ve zararlı
gördüklerinden sakındırmaya çalışır.
0403- “İyi insan”, başka insanlara karşı diğergam, fedakâr, yardımsever, şefkat ve
merhamet hisleriyle doludur; kendi öz nefsi için sevdiği ve istediği şeyleri
diğer mü’min kardeşleri için de ister; kendi nefsi için sevmediği ve istemediği
şeyleri diğer mü’minler için de istemez.
0404- “İyi insan”, maddi
ve manevi açıdan da haddini bilir. Hiçbir konuda haddini aşmaz.
0405- “İyi
insan”, kimseyi kendi menfaatleri için kullanmaz, kendisini de
kimseye kullandırmaz, herkese karınca
kararınca yardımcı olmaya çalışır.
0406- İyi insan”, bütün
Müslümanların kardeşidir; serveti, gücü ve soyu çok
olan kimseleri kıskanmaz. Başka insanlardan ibadeti,
tâati, manevi güzellik ve faziletleri çok olanlara gıpta eder; faydalı
olanları örnek alır.
0407- “İyi insan”, herkes
onu üzse de o kimseyi üzmez, kalp kırmaz, gönül
yıkmaz. Günahlarına; gönülden
gelen bir pişmanlıkla tevbe ve istiğfar eder,
üzdüğü kimselere tamir edici iyilikler yapar, helâlleşir,
Rabbinin huzuruna hatasız varmaya çalışır.
0408- “İyi insan”, bazı
insanlardan gördüğü kötülüklerden dolayı genelleme yapıp diğer insanları
suçlamaz.
0409- “İyi
insan”, bu
âlemdeki fânî sebeplere bağlanıp “müsebbibüʼl-esbâb)” olan “Cenab-ı
Hakk’ı” unutma gafletine düşmez. Kaza ve kaderin, başa
gelen her şeyin ilâhî bir iradenin tecellîsi olduğunu bilir; suçu kadere veya başkalarına atmaz. “Ya Rabbi! Senden gelen her
şeye razıyım; sana hakkıyla kulluk yapamadım; beni ve tüm Müslümanları
musibetlerden koru!” diye dua eder.
0410- “İyi insan”, mü’minleri
kardeş olduğu; birbirlerini sevmede, birbirlerine acımada ve birbirlerini korumada bir
vücuda benzediğini; vücudun
bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvların
da hasta olacağı; şuuru içindedir.
0411- “İyi insan”, hem kendisi iyi olan, hem de başkalarının iyi olmasına çalışan
kimsedir; yüreğinden sevgi, yüzünden tebessüm, dilinden tatlı söz eksik
olmaz. Ondan hiç
kimseye zarar gelmez. Herkes iyi insandan emindir.
0412- “İyi insan”a; “En uzak galakside İslâm’dan habersiz
insanlar var!” deseler; oraya gidip İslâm’ın nurunu
yaymak için; hemen hazırlıklara başlar.
0413- “İyi insan”, gıybet-dedikodu yapmaz; riyadan kaçınır; kalbi kin, haset gibi
kötü huylardan temizlenmiştir; elleriyle haram işlemekten, ayaklarıyla harama
gitmekten, gözleriyle harama bakmaktan, ağzıyla haram yemekten ve söylemekten,
kulaklarıyla haram işitmekten, midesini haramla doldurmaktan korur.
0414- “İyi insan”, Allah’ü
Teâlâ’dan gerektiği gibi korkar, O’na ve Rasulüne hakkıyla itaat eder, O’nun
şeriatına sarılır ve çizmiş olduğu sınırları (Hududullah’ı- korur.
0415- “İyi insan”, münkeri imha ve marufu inşa eder; esen rüzgârlara göre
tutum ve duruş değiştirmez. Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de vazettiği apaçık
ilkeler ve Allah Rasulü’nün bu ilkeler çerçevesinde ortaya koyduğu sünnetler
belirler.
0416- “İyi insan”, alın terinin kutsallığına inanır. Emeğe, üretime ve üretene saygılıdır.
Başkalarının sırtından geçinmeyi, hak etmediği bir şeye uzanmayı aklından bile
geçirmez; onun bunun gayret ve marifetini sömürmez.
0417- “İyi insan”, hiçbir zaman; “Hep bana, hep bana!” demez. Kendisi
kazanmayı istediği kadar, işbirliği yaptığı ve çevresindekilere de kazandırmaya
önem verir.
0418- “İyi insan”, için geçmiş geçmişte kaldı, gelecekse henüz yaşanmadı gerçeği
ışığında; geçmişe takılarak geleceğini karartmaz; içinde bulunduğu anı
yaşayarak yeni şeyler ve hizmetler üretir.
0419- “İyi insan”, iman kökleri itibariyle derinleştikçe derinleşir, diğer
taraftan İslâm’ın her seviyedeki güzellikleriyle nurlandıkça nurlanır ve
nihâyet kıvamıyla “Hakiki mü’min” olur.
0420- “İyi insan”, her bir nefesinin, sayılı ve kıymetli bir cevher olduğunu;
sürekli azaldığını; bunlardan değerlendirip Allah yolunda kullandıklarının
Cenneti âlâda birer ebedî köşk, ziyan ettiklerinin Cehennemde birer elem verici
bir ateş topu olduğunu bilir.
0421- “İyi insan”, bu dünyanın bir pazar yeri olduğunu; burada, nefsi ile ortak
ticaret yaptığını kâr edip Cennete giderse ebedî saadete kavuşacağını, zarar
edip Cehenneme giderse sonsuz felakete düşeceğini bilir.
0422- “İyi insan”, nefsini iş ortağı gibi düşünür. Nefsini murakabe edip gözetir;
muhasebe edip hesaplaşır; nefsini azarlar, cezalandırır; mücahede, eder onunla
uğraşır ve riyazet eder, isteklerini kırar; faydalı fikirlerle donatır, ibadet ve
ilimle meşgul olur, heva ve hevesten men eder, sabırlı ve metanetli davranmaya
alışır.
0423- “İyi İnsan”ın Cenneti istemesindeki şevk ve arzuları nefsinin zevkleri için değil;
Allah’ü Teâlâ’nın rızasına ve sevgisine kavuşabilmek için; korkması Allah’ü
Teâlâ’yı gücendirme, Allahü Teâlâ’ya hâlis kul olamama korkusudur.
0424- “İyi insan”, ahlâki ve dini değerlere bağlıdır; yüksek
amaçlar peşinde koşar; başarılı olabilmek için; imanlı, bilgili, ihlâslı,
planlı, gayretli, metotlu, çalışır; iradesine hâkim olur; iyi örnekleri model
alır.
0425- “İyi insan”, her hâl ve hareketinde
Allah’ü Teâlâ’ya teslimiyet vardır. “Niçin, neden, nasıl?” gibi sorular
sormadan; Rabbinin bütün emirlerini eda etmeye ve bütün yasaklarından kaçmaya
çalışır.
0426- “İyi insan”, haramdan,
kul hakkından, günahın her türlüsünden, kabir azabından, mahşerdeki hesaptan,
cehennem azabından korkar; çünkü Cehennem’de Allah’ü Teâlâ’nın
gazabı vardır. Cennet”i arzular çünkü Cennet’te Allah’ü Teâlâ’nın sevgisi ve
rızası vardır.
0427- “İyi insan”, rahmet, merhamet, şefkat sahibi Allah’ü Teâlâ’nın emirlerini
yaparak O’nu sevgisine ve rahmetine mazhar olur; celâl, azamet ve kudret sahibi
Allah’ü Teâlâ’dan korkup yasaklarından kaçarak da azabından kurtulur.
0428- “İyi İnsan”ın kendisine karşı anlayışlı ve sabırlıdır. Hayatın her alanında
kendini tanımış; yeteneklerini keşfetmiş; özgüvenini, özdenetimini ve öz
disiplinini sağlamış ve ideallerini inşaya başlamıştır.
0429- İyi İnsan”, sık
sık; “Kendime, aileme, milletime, vatanıma, Müslümanlara ve tüm
insanlığa; Maddi ve manevi yönlerden daha fazla nasıl yararlı olabilirim?” sorularını
sorar.
0430- “İyi
insan”, bilgi ve
tecrübeyle; başıboşluğu, düzene; sıkıntıyı, rahatlığa; kavgaları, barışa;
tehlikeyi, güvene; kötü gidişatı, başarıya döndürebileceğini bilir. Doğru
davranışlarla bedenini daha sağlıklı olmaya kavuşturulabileceğini bilir.
0431- “İyi insan”, imansız
ölmekten, nefsine ve şeytana uymaktan, dünyaya aldanmaktan, harama düşmekten,
zamanını gafletle geçirmekten, çağa ayak uyduramamaktan, çocuklarına İslâmi
terbiye verememekten ve onları gelecek çağa uygun yetiştirememekten, Allah
yolunda hizmetlerden geri kalmaktan çok korkar.
0432- “İyi insan”, gönlünden geçen her dileğin; dilinden dökülen her sözün,
elinden çıkan her işin, gözünden süzülen her bakışın, attığı her adımın Cenâb-ı
Hak katında bir karşılığı olduğunu günü gelince önüne konulacağını bilir.
0433- “İyi İnsan”ın Allah’ü Teâlâ’nın emir ve yasaklarına uyarak, nefsini terbiye
ederek, ahlâkını güzelleştirerek Allah’ü Teâlâ’nın razı olduğu bir kul olur;
böylece insan-ı kâmil derecesine yükselmeye çalışır.
0434- “İyi İnsan”ın dili
duadan, kalbi imandan, gözleri Kur’an-ı Kerim’den, elleri iyilikten, ayakları
doğru yoldan, alnı secdeden ayrılmaz. Başkalarına da doğru yol gösteren bir
rehberdir.
0435- “İyi İnsan”, ezanla uyanır, abdestle kendine gelir, namazla Rabbinin huzuruna varıp,
secde ile yaklaşır, dua ile kulluğunu anlar.
0436- “İyi insanın” kafasında; vahiy ve nakle dayalı İslâmiyet ile tecrübe, deney ve gözleme
dayalı pozitif bilimler çatışma alanı oluşturmaz. Aksine İslâmi bilimler ve
pozitif bilimler bir kalbin iki yarısı gibi birbirlerinin tamamlayıcısıdır.
0437- “İyi insan”, Yaratanın
verdiği mânevî cihazatını yine yaratanın rızasında kullanarak uğraş ve çaba
gösterir. Topraktan yaratıldığını, Allah’ü
Teâlâ’dan gelip, Allah’ü Teâlâ’ya gittiğini; ihlâs, huşû tevâzû ve hakiki
anlamda kulluk yapabilirse meleklerden bile üst seviyeye “Alây-ı
İlliyyine” yükselebileceğine bilir.
0438- “İyi insan”, diğer Müslümanlarla karşılaştığında selâm verir, davetine icabet
eder, aksırınca “Yerhamükallah!” der, hastalandığında ziyaretini yapar,
öldüğünde cenazesine katılır, zora düşünce yardımına koşar.
0439- “İyi insan”, Müslümanları
sever; dertlerini kendine dert edinir ve onların iyiliğine çalışır,
sıkıntılarını gidermeye özen gösterir, selâmı yayar.
0440- “İyi insan”, gafleti
dağıtan fikrî mütalâalar, zikirler, hakikatler ve Allah’ü Teâlâ’yı hatırlatan
samimî dostlar, tövbe ve istiğfarlarla lâtifelerini canlandırır zaaflarını
tamir ve ihyâ eder, düşse bile tekrar ayağa kalkar.
0441- “İyi insan”, Allah’ü Teâlâ’nın yeryüzündeki bütün mahlûkatın halifesi
olabilmenin; iyi bir Kur’an-ı Kerim talebesi olabilmekten geçtiğini bilir; Kur’an-ı Kerim’in mesajlarını ve Allah rasulünün sünnetlerini; gündelik
hayatına yansıtarak zirveye ulaşır.
0442- “İyi insan”, iffetiyle,
hayâsıyla, dürüstlüğüyle, ahde vefasıyla, tevazuuyla ve güzel ahlâkıyla
çevresinde ciddi bir güven ve sevgi oluşturur.
0443- “İyi insan”, ne iş yaparsa
yapsın; yaptığı her işi; görev ve sorumlulukları, sünnete uygun, olgunluk,
mükemmellik, gönle huzur ve ferahlık verecek şekilde; samimi, riyasız, hatasız,
zamanında ve en güzel surette ibadet şuuruyla yapar; kaliteden hiçbir zaman
ödün vermez.
0444- “İyi insan”, lüzumlu din ve fen bilgilerini iyi öğrenir; çocuklarına,
tanıdıklarına da öğretir. Helâl kazanır. Kimsenin hakkına dokunmaz.
0445- “İyi insan”ın, yüzü insanlara karşı güleç; kalbi Allah’ü Teâlâ’ya karşı mahzun,
gözleri yaşlı; gönlü her şeyden geniş, nefsi her şeyden alçak; gamı kederi
uzun, düşünmesi derin, susması fazladır, duası hamd
ve ilticadır.
0446- “İyi insan”ın, bakışı ibret, konuşması ilim ve hikmet, susması tefekkür, dileği tâat, ameli de iyiliktir.
0447- “İyi insan”, tüm
ibadetlerini ihlâs, huşu, vecd ve istiğrak hâlinde sanki son ibadeti gibi saygı ve beden ahengi içinde sanki son ibadeti eda
eder. Her vaktini de dünyaya veda eder gibi; Allah’ü Teâlâ’nın gözetleyen,
şahitlik eden, koruyan, bilen, işiten ve gören esmalarını hissederek yaşamaya
çalışır.
0448- “İyi insan”, tüm
çabasını güçlü bir iman kazanmaya, güzel ahlâk ve erdem sahibi olmaya, bunları
hayatına hâkim kılmaya; ahiret âlemine kul haklarıyla, kâfir ve hayvan
haklarıyla gitmemeye çalışır.
0449- “İyi insan”, imanlı,
namazlı, güçlü iradeli, ilmiyle âmil; aşağılık duygusuna kapılmayan; kendini ve
değerlerini inançsızlardan üstün görendir. Cesaretlidir; korkaklıktan,
rezillikten, tembellikten, pısırıklıktan ve yılgınlıktan hoşlanmaz.
0450- “İyi insan”, Allah
yolunda ilerlemek için önce doğru itikadı ve üzerine farz olan ilimleri
öğrenir; öğrendikleriyle de istekle sırf Allah’ü Teâlâ’nın rızası için amel
eder.
0451- “İyi insan”; iman
ile küfürden; ibadet ile isyandan; zikir ile gafletten kurtulmaya çalışır; alçalmalara, düşüşlere ve gaflete karşı her zaman teyakkuz hâlindedir.
İnsan sürçebilir, düşebilir; önemli olan tövbe edip, günah ve küfre giden
yoldan geri dönmektir.
0452- “İyi insan”, “swot analizi” yaparak güçlü ve zayıf yönlerini belirler; iç dinamiklerini; zayıf-güçlü
yönlerini, fırsatlar ve tehditleri araştırır; fırsatlardan yararlanmayı
tehditlerden kurtulmayı planlar.
0453- “İyi insan”, Allah
Rasûlü”nü rol model, O’nun sünnetini ve
merhamet anlayışını bir hayat modeli olarak benimser; merhamet ve şefkati
hayatının her alanında hâkim kılmak için çaba sarf eder,
0454- “İyi insan”, tabiatı
sever; dünyayı bir bütün olarak görür; çevrenin temiz tutulmasına ve
korunmasına karşı aşırı duyarlıdır; doğal
dengeyi bozacak, çevreyi kirletecek, bütün canlıların hayatını tehlikeye atacak
tutum ve davranışlardan uzak durur. Sokak
hayvanlarını gözetir, yerlere çöp atmaz, tükürmez, yeşil alanları katletmez,
ormanları, denizleri kirletmez,
0455- “İyi insan”, her
nerede olursa olsun, hangi inanç veya ırka mensup bulunursa bulunsun zulme
uğrayan, şiddet gören, yardıma muhtaç insanların yardımına koşar, insanlığa “İslam’ın
merhamet dini olduğu” mesajını verir.
0456- “İyi insan”, “tevhid” inancı gereği “Sevgi duygusu”nun hiçbir varlığı
putlaştırmasına izin vermez. O’ndaki “Allah Sevgisi”nin üstüne “Aile,
evlâd, mal, makam, dünya, uzun yaşama arzusu…” hiçbir sevgi çıkamaz.
0457- “İyi insan”, aşırı arzuların, dünya nimetlerini fitne haline
dönüştürebileceğini; Ayeti kerimede belirtilen "Malların ve çocukların
bir fitne" olabileceğini düşünerek kendini dünyaya kaptırmaz.
0458- “İyi insan”, Allah’ü Teâlâ’ya hakkıyla iman ve bir teslimiyet içindedir. Müslüman’ın
sınavının son nefese kadar
olduğunu unutmaz. Tökezlese de, düşse de yılmadan yoluna devam eder.
0459- “İyi insan”, kadın, mal, evlât, makam, şöhret
ve diğer dünya nimetlerinin fitnesinden sakınır. “Ya Rabbi! Bu nimetleri sen verdin!” diye
şükreder.
Hiçbir şeyin sevgisini; Allah’ü Teâlâ’dan üstün tutmaz. Görünen görünmeyen her
türlü putu ve tağutu reddeder.
0460-
“İyi insan”, imandan çıkaran küfür ve açık şirkten; kalbini ve ruhunu kirleten gizli şirkten uzak durur;
Allah’ü Teâlâ’dan başkasına bel bağlamaz.
0461- “İyi insan”, iyilik yapınca sevinen, kötülük yapınca üzülen, Müslümanların
dertleriyle gamlanan, Müslümanların sevinçleriyle mutlu olan kişidir.
0462- “İyi insan”, her
işte denge üzerinde bulunur. "Allah israf edenleri sevmez." Ayeti ve
"İktisat üzere bulunan fakir olmaz." Hadisi gereğince; fazla veya
noksan harcama yapmaz; ölçüyü aşmaz; alışverişlerinde
dürüsttür, aşırı tüketimden, konfor ve gösterişten uzak durur.
0463- “İyi insan”, sevgisini Allah’ü Teâlâ’ya hasreder. Yaratandan dolayı;
hayvanları, bitkileri; canlı cansız her şeyi sever; hiçbir mahlûkata zarar
vermez.
0464- “İyi insan”, yalnızken de günah işlemekten korkar. Etraftaki canlı cansız her şeyin
şahitlik ettiğini, yazıcı meleklerin kameraya aldığını, Rabbinin her an
gördüğünü bilir.
0465- “İyi insan”, geçim ehli, muhabbet adamı ve gönül eridir; bütün insanlara saygılıdır,
sevgilidir, her canlıya karşı şefkatlidir.
0466- “İyi insan”, darlıkta istiğfara, genişlikte şükre yönelir. Dininin inceliklerini
öğrenir, hak yemez, kötülük yapmaz, kendisine yapılanlara sabreder.
0467- “İyi insan”, gözünü
ibret için; ağzını hikmet-sanat ve marifet söyleyerek Hakk’a tercüman olmak
için; sükûtunu tefekkür için; kulaklarını Hak’tan gelenleri duymak için,
kalbini Hakk’a tecelligâh yapmak için kullanır.
0468- “İyi insanın” yükü iman, gemisi takva, hali tevekkül, azığı salih ameldir.
Ancak Allah’ü Teâlâ’nın rahmeti ile kurtulacağını; boğulursa da ancak
günahlarıyla boğulacağını bilir.
0469- “İyi insan’ın kalbi,
ancak Allah’ü Teâlâ’nın muhabbeti ile dirilir, sevgisiyle hayat bulur, zikriyle
huzura erer.
0470- “İyi insan”, diliyle zikir, azalarıyla şükür, kalbi ve beyniyle fikir, düşüncesiyle
tefekkür, hal ve hareketleri ile tebliğ yapar. Bütün varlığıyla Allah’ü
Teâlâ’ya kulluk eder.
0471- “İyi insan”, insanlığın
kötü gidişatına üzülür, iyi gidişatına sevinir.
0472- “İyi insan”, övüldüğünde,
çok mal kazandığında sevinmez; yerildiğinde, malından zarar ettiğinde üzülmez.
İyilik yaparken de dikkat eder; yaptığı iyilik ters tepip kendine zarar
verebilir.
0473- “İyi insan”, olaylar karşısında haklı olsa bile “Ben haklıyım!” diye kendini öne
çıkarmaya çalışmaz. Olumsuzluklara bilimsel bir pozisyon almak için yeni metot
ve ortamlar hazırlar.
0474- “İyi insan”, kırılganlığa, panik olmaya ve depresyona dayanıklıdır. Sosyal
ilişkilerde kendine güveni vardır. Olumsuzluklardan, başkalarının ileri geri
konuşmalarından kolay kolay etkilenmez; önce tecrübe ve mantık süzgecinden
geçirir. Sonra en uygun pozisyonu alır.
0475- “İyi insan”, hayatının
her alanında güvenliğe büyük bir önem verir, sistemleri inceler, risk
değerlendirmesi yapar; bilgi toplar, analiz eder; üzücü bir olay olmadan
önlemler alarak, olacak kaza ve olumsuzlukları sıfırlamaya çalışır.
0476- “İyi insan”, okuyan,
araştıran, soran-sorgulayan, araştıran-inceleyen, deneyen-gözleyen ahlâklı, üretken, kaynakları etkin ve doğru kullanan; gıda ve ilâç gibi; her zaman ve her yerde aranandır.
0477- “İyi insan”, da
amaçlar araçlardan önemlidir. Araçlar ayrıntıdır, değişebilir ama amaçlar asla
değişmez. Daima “Daha iyi olabilme!” arayışı içindedir.
0478- “İyi insanın” ahlâkı
hâdiselerin değişmesi ile değişmez. Onun ahlâkı “Hulûki Azîm” üzerinedir.
0479- “İyi insan”,
işlerini iyi organize eder,
görev bölümü yapar, uyumu
artırır, diğer birimlerle koordineli olarak çalışır, emrindekileri iyi
denetler, etrafındakilerin küçük
hatalarını gizler, önemli hataları onur kırmadan giderme yoluna gider; iyi
yönlerini ortaya çıkarır.
0480- “İyi insan”, gününü dört veya beş bölüme ayırır ve her bölümde kendine,
ailesine, dünya ve ahiret işlerine gerekli zamanı ayırır planlı ve prensipli
hareket eder.
0481- “İyi insan”, istikametli, dindar, hamiyetli, vazifesinde mahir ve ihtisas
sahibidir.
0482- “İyi
insan’ın İstikameti”, güncel ve dönemsel gelişmelere; İslam
düşmanlarının karşıt strateji ve pozisyonlarına göre göre değişmez. O’nun
istikameti Allah’ü Teâlâ’nın buyurduğu, peygamberlerin tebliğ ettiği “Tevhidi
istikamet”tir.
0483- “İyi insan”, devamlı; “Allah’ü
Teâlâ kalbimi biliyor, sağımda Cennet, solumda Cehennem, ayaklarımın altında
Sırat Köprüsü, arkamda Ölüm Meleği, önümde Mizan, yolumun sonu Kabir ve Mahşer;
son durağım Cennet veya Cehennem ben nereye gideceğimi bilmiyorum!” bilinci
içindedir.
0484- “İyi insan”,
âlemlere rahmet olan Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizin
meşrebi üzere hareket eder. Muhataplarına dost veya düşman diye değil, Allah’ü
Teâlâ’nın kulu gözüyle bakar.
0485- “İyi insanın”, gücü
nispetinde “Diğer insanların dünya ve ahiret saadeti kazanmasına”
yardımcı olur, zor durumda olan insanlara el uzatır.
0486- “İyi insan”, için bir
kişiye iman aşılayıp onu; Cehennem’den kurtarmak dünyanın tüm altınlarından
daha değerlidir.
0487- “İyi insan”, kendini dünya sahnedindeki bir öğrenci gibi düşünür; geleceğini kurtarıp
garanti altına almak için; zamanının her zerresini en iyi değerlendirir; “saadeti
ebediyyeyi kazanmak için” kendini yüce ideallere adar; hep iyi ve yararlı
işler yapar.
0488- “İyi insanın” içi-dışı, özü-sözü birdir; kalbiyle inanır, diliyle söyler; bedeniyle
yapar. Nefsini daima Allah’ü Teâlâ’nın
gözetimi altında tutar; dışını da İslâm’a uygun hâle getirir. Sürekli İslâm’a uygun “İstikamet üzere bir hayat” sürer.
0489- “İyi insan”, öyle
bir hayat sürer ki, insaflı düşmanları bile onun ahlâk ve faziletini, kabul
eder; öyle bir hayat sürer ki ölünce herkesi hüzne boğar.
0490- “İyi insanın” mücadelesi;
yeryüzünden “şirk, küfür ve zulüm” silinip; yerine “tevhid, barış ve
huzur” gelinceye kadar devam eder.
0491- “İyi İnsan”, “Hayat
boyu öğrenme ilkesi”nin gereği olarak; ilim
öğrenme, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri yakından izleme ve
sürekli kendini yenileme gayreti içindedir. Öğrendiklerini teori ile pratik
arasında iyi bir köprü kurarak uygular.
0492- “İyi insan”, sadık
bir dosttur, insanlara ilâç ve şifa gibi gelir; huzur ve mutluluk verir, ömrü
bereketlendirir; her zaman; diğer insanlar tarafından aranan, eksikliği
hissedilen insandır.
0493- “İyi insan”, diğer
insanlar tarafından talep edilen; su gibi, hava gibi, güneş gibi kendisine
ihtiyaç duyulan insandır. Diğer insanlar; “Aman o bize komşu olmasın, ona
bir işimiz düşmesin, onunla hiç karşılaşmayalım!”, diyorsa; o kişi kötü
insanın ta kendisidir.
0494- “İyi insan”, “İksiri Azam” gibidir her kim görse ona meyleder. Her ne söylese dinleyen istifade eder.
Çünkü onlar her dem ilimle, zikirle, iştigal eden mübarek kişilerdir.
0495- “İyi insan”, Allah’ü
Teâlâ’nın kemâl cemâl ve ihsanlarını idrak ve takdir ettikçe kalbinde ilâhî bir
nur oluşmaya başlar; bu muhabbetle ruhu, kederlerden ve hüzünlerden huzura
kavuşur.
0496- “İyi insan”, zenginlere
hasetle değil, nasihatle; kadınlara şehvetle değil, şefkatle; günahkârlara
nefretle değil, merhametle; fakirlere kibirle değil, tevazuuyla bakar. Hak olan
bir sözü asla reddetmez, nereden ve kimden gelirse gelsin kabul eder.
0497- “İyi insan”, Allah’ü
Teâlâ’nın, sıfatlarını, isimlerini ve yarattıklarını tanıdıkça ibadetlerini
daha şuurluca yapar; günahlardan daha rahat sakınır; Rabbini daha çok sever;
daha çok korkmaya başlar.
0498- “İyi insan”, da; gönülden gelen bir cömertlik, Allah’ü Teâlâ’nın takdirine
razı olmak, Kaza ve belâlara sabretmek, hayırlı işleri yaparken tahammüllü
olmak, kendini Allah’ü Teâlâ’dan başkasıyla garip saymak, Allah’ü Teâlâ’dan
uzak kaldığı zamanları gurbet bilmek, yeryüzünü taat-ü ibadet için gezip
dolaşmak gibi hasletler vardır.
0499- “İyi insanın” ibadeti
gönüldendir. Kalbi ile dili birdir. İnançları, düşünceleri ve yaptıkları
birbiriyle çelişmez.
0500-
“İyi insan”, Allah’ü Teâlâ’yı anarsan sana
yardım eden, Allah’ü Teâlâ’yı unutursan sana hatırlatandır.
0501- “İyi insan”, “Ölmeden evvel ölünüz”
sırrına ermiş, benliğinden geçmiş, hayatını Allah’ü
Teâlâ yolunda harcamış, Allah yolunda yürüyenlere kılavuz olmuş, Allah’ü Teâlâ
dostudur.
0502- “İyi insanın” bedeni
mihraba, kalbi Beytullah’a, aklı Kitâbullah’a, rûhu Resûlullah’a, sırrı
Vechullah’a dönüktür. Zikirlerle Allah’ü Teâlâ
ile birlikte olma huzurunu yaşar.
0503- “İyi insan”, müspet, hayırlı ve hakka bağlı olan işlerde
sebat eder, küfür ve isyan işlerden nefret eder; iman ve salih amelden
ibadetten büyük bir zevk duyar.
0504- “İyi insan”, şirkten,
küfürden, nifaktan, haramlardan ateşten kaçar gibi kaçar, küfre düşmeyi ateş
kuyusuna düşmekten daha tehlikeli görür. Küfür ve şirke gidenleri kurtarmak
için var gücüyle savaşır.
0505- “İyi insan”, Allah’ü
Teâlâ’nın mülkünde, O’nun verdiği nimetlerle hayat sürerken ona nimeti küfranda
bulunmaz. Nimeti kullanırken, nimet sâhibini unutmaz, asi olmaz; nimeti yerinde
kullanır; sürekli hamd ve şükreder.
0506- “İyi insan”, kendisine yapılan iyiliğe nankörlük etmez; minnet duyar,
teşekkür ve dua eder; ona daha güzel iyilikle mukabele eder.
0507- “İyi insan”, varlığını iman ve İslâm’ın içinde eritmiştir. Camide Allah’ü
Teâlâ’la beraber, camiden çıkınca şeytanla beraber olamaz; her yerde, her an
Rabbiyle beraberdir.
0508- “İyi insan”, her hususta Allah’ü Teâlâ’ya tam güvenir ve yönelir, her şeyden
müstağni olup Allah’ü Teâlâ’ya itimat eder, her konuda Allah’ü Teâlâ’ya itaati
ve ibadeti gönüldendir; yalnız O’na kulluk eder, O’ndan yardım ister.
0509- “İyi insanın” yetiştirdiği nesiller, yaptığı hizmetler ve eserler aynasıdır;
O ölse de amel defteri kapanmaz.
0510- “İyi insan”, Allah’ü
Teâlâ’u Teâlâ’nın rızasını “Yeryüzünün tüm hazineleri”nden üstün tutar. Hiçbir
dünyevi çıkar için Rabbine muhalif bir şey yapmaz.
0511- “İyi insan”ın
yolu uzun, yükü ağır, işi çetin, gücü zayıftır. Allah’ü Teâlâ “İyi
insanlara”, yardım eylesin!
0512- Dürüst ve güvenilir insanları bulmak ne kadar zorsa
böyle bir insan olmak da bir o kadar zordur.
Sevgili Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Hadisi Şerifinde: "Bir
şey bütünüyle elde edilmezse, tamamen de terk edilmez!" buyuruyor. İyi insan da “İyi insan” olamadım
diye bıkkınlık getirip ümitsizliğe düşmez; sabırla çalışmaya devam eder.
0513- Onun için herkes; ”İyi insanlar”ı,
seçmeli, iyilerin değerini bilmeli, kötülerden, cahillerden, karanlık ve
güvenilmez kişilerden şiddetle kaçınmalı ve kendisi de ciddi anlamda “İyi
insanlar”dan olmaya çalışmalıdır.
0514- Allah’ü Teâlâ, insanların en güzel ahlâk sahibi olanı
Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimizin, onun ailesinin,
arkadaşlarının, peygamberlerin, âlimlerin, evliyaların, şehitlerin, dünyada iken
iman edip salih ameller işleyenlerin; ruhlarına sonsuz selam ve rahmet eylesin!
Bizleri de onların yolundan yürümeyi nasip eylesin!
0515- Allah’ü Teâlâ cümlemizden ve Ümmet-i Muhammed
üzerinden belâları, fitneleri, musibetleri, gamları, kederleri, şerleri def
edip hayırları, lütufları, nimetleri, nusretleri, fetheylesin; aradan tefrika,
adavet, husumet, rekabet kalksın; birlik, beraberlik, sevgi, saygı, dostluk,
kardeşlik gelsin!
0516- Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’i şuurlandır, yek vücûd
eyle! Ümmet-i Muhammed’i mağfiret eyle! Ümmet-i Muhammed’e umumi rahmet eyle!
Ümmet-i Muhammed’e zafer nasip eyle! Ümmet-i Muhammed’in sakıntılarını gider!
Ümmet-i Muhammed’e iki cihan saadeti lütfeyle!
0517- Allah’ım, nefislerimizi sana
teslim ettik, ıslah eyle! Yüzlerimiz sana çevirdik ak eyle! İşlerimizi sana
havale ettik, bereketli eyle! Kalplerimiz sana emanet ettik güzel eyle! Son
nefesimizde iman ve Kur’an ile Kelime-i Şehadet getirerek ruhumuzu teslim
etmeyi nasip eyle!
0518- Allah’ım Ümmet içinde biz aciz
kullarını da affet, bize Cennet’te cemalullahı nasip et, resulullah Sallallahü
Aleyhi Veselleme komşu et, bizi takva sahiplerine önder kıl. Günahlarımızı
bağışla, bizi tövbe edenlerden eyle, duaya kalkan elleri boş çevirme Allah’ım.
0519- Birahmetike ya erhamerrahimin! Birahmetike ya
erhamerrahimin! Birahmetike ya erhamerrahimin! Merhametinle bu duamızı kabul
eyle! Ya Rahman! Ya Rahim! Ya Muîn! Ya Mucîb! (Allahümme Âmin! Allahümme Âmin!
Allahümme Âmin!)
0520- Allahümme Salli alâ Muhammedin ve alâ alihi ve sahbihi
ecmaîn! Sübhane Rabbike Rabbül İzzetü amme yasifun ve selâmün alel Mürselin
velhamdülillâhi Rabbilâlemin! El-Fatiha!"
SONSÖZ 1
Bütün mü’minlerin
Allah’ü Teâlâ’nın rızasını, Resul’ünün duasını kazanıp iki cihanda mutlu ve
bahtiyar olmasını temenni ediyorum.
Dürüst
ve güvenilir insanları bulmak ne kadar zorsa böyle bir insan olmak da bir o
kadar zordur.
Sevgili
Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Hadisi Şerifinde: "Bir şey
bütünüyle elde edilmezse, tamamen de terk edilmez!" buyuruyor. İyi insan
da “İyi insan” olamadım diye bıkkınlık getirip ümitsizliğe düşmez; sabırla
çalışmaya devam eder.
Onun
için herkes; ”İyi insanlar”ı, seçmeli, iyilerin değerini bilmeli,
kötülerden, cahillerden, karanlık ve güvenilmez kişilerden şiddetle kaçınmalı
ve kendisi de ciddi anlamda “İyi insanlar”dan olmaya çalışmalıdır.
Cennette
gitmek için teşvikte bulunuyor ödüllendiriyor cennetteki sonsuz nimetlere ve
bitmez tükenmez zevklere ve kendi sevgi rızasına kavuşabilmemiz için, sevgili
peygamberi Muhammed Sallallahu Teala Aleyhi Vesellem uymamızı emrediyor.
Rabbimize hamd olsun ki
bizleri hidayete erdirip İslâmiyet’le şereflendirdi. Son nefesimizi de hidayet
üzerine sonlandırsın! Eğer Müslüman olmasaydık halimiz nice olurdu?
Abdülhakim Arvasi
Rahmetullahi Aleyh buyuruyor ki: İslâmiyet’in içinde hiçbir zarar yoktur.
İslâmiyet’in dışında hiçbir menfaat yoktur ve olamaz.
Cenâb-ı
Hâk, bizleri, Kur'an-ı Kerim'i, tozlu raflardan indirerek, başucu kitabı yapan
ve okuyup anlayıp hayatına tatbik eyleyen bahtiyar kullarından eylesin!
Bizleri; kendine,
ailesine, vatanına, milletine, İslam âlemine ve tüm insanlığa faydalı hayırlara
vesile kılsın!
Hoşça kalın, dostça
kalın, sevgiyle kalın! Âlemlerin Rabbi Allah’ü Teâlâ’ya emanet olun selâm ve
dua eder selâm ve dua beklerim efendim!
Allah’ü Teâlâ hepimizin tüm nefeslerini
lâyıkıyla Allah’ü Teâlâ yolunda değerlendirenlerden eylesin! Allahümme Âmin!
Allahümme Âmin! Allahümme Âmin!
Müslüman daima “İyi insan”larla
oturup kalkmalıdır. Fathûl Musuli Hazretleri buyuruyor ki: “Ben otuz
tane büyük Şeyh’le sohbet ettim, hepsi de bana; Allah’ü Teâlâ’dan kork ve
kötülerin meclisinden uzaklaş diye vasiyet ettiler. Kişi arkadaşının
dinindendir.”
Müslüman, daima “Dünyanın
fani, ahiretin baki olduğunu…” tefekkür etmeli; dünyadan gelen sıkıntı
ve musibetlere sabır etmelidir. “Sabreden derviş muradına ermiş!” sözleri
ne büyük bir hakikattir.
Hasan-ı Basri Hazretleri Kuddise
Sirrûh buyuruyor ki: "Beni bir kireç ocağına atsalar, deseler ki içine
düşersen imanla öleceksin; vallahi hiç tereddütsüz kendimi atarım!" buyurmaktadır.
Bu sözler aynı zamanda Müslüman
kardeşlerimize birer vasiyettir. Müslümanlar bu vasiyetlere bağlı kaldığı ve
tatbik ettiği müddetçe Saadet-i Ebedîye yolunda başarılı olur.
“İyi
insan”ın yolu uzun, yükü ağır, işi çetin, gücü zayıftır. Allah’ü Teâlâ “İyi
insanlara”, yardım eylesin!
Allah’ü
Teâlâ, insanların en güzel ahlâk sahibi olanı Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi
Vesellem efendimizin, onun ailesinin, arkadaşlarının, peygamberlerin,
âlimlerin, evliyaların, şehitlerin, dünyada iken iman edip salih ameller
işleyenlerin; ruhlarına sonsuz selam ve rahmet eylesin! Bizleri de onların
yolundan yürümeyi nasip eylesin!
Allah’ü
Teâlâ cümlemizden ve Ümmet-i Muhammed üzerinden belâları, fitneleri,
musibetleri, gamları, kederleri, şerleri def edip hayırları, lütufları,
nimetleri, nusretleri, fetheylesin; aradan tefrika, adavet, husumet, rekabet
kalksın; birlik, beraberlik, sevgi, saygı, dostluk, kardeşlik gelsin!
Allah’ım!
Ümmet-i Muhammed’i şuurlandır, yek vücûd eyle! Ümmet-i Muhammed’i mağfiret
eyle! Ümmet-i Muhammed’e umumi rahmet eyle! Ümmet-i Muhammed’e zafer nasip
eyle! Ümmet-i Muhammed Aleyhisselâm’ın sakıntılarını gider! Ümmet-i Muhammed’e
iki cihan saadeti lütfeyle!
Allah’ım,
nefislerimizi sana teslim ettik, ıslah eyle! Yüzlerimiz sana çevirdik ak eyle!
İşlerimizi sana havale ettik, bereketli eyle! Kalplerimiz sana emanet ettik
güzel eyle! Son nefesimizde iman ve Kur’an ile Kelime-i Şehadet getirerek
ruhumuzu teslim etmeyi nasip eyle!
Allah’ım
Ümmet içinde biz aciz kullarını da affet, bize Cennet’te cemalullahı nasip et,
resulullah Sallallahü Aleyhi Veselleme komşu et, bizi takva sahiplerine önder
kıl. Günahlarımızı bağışla, bizi tövbe edenlerden eyle, duaya kalkan elleri boş
çevirme Allah’ım.
Allah’ım;
Merhametinle bu duamızı kabul eyle! Ya Rahman! Ya Rahim! Ya Muîn! Ya Mucîb!
(Allahümme Âmin! Allahümme Âmin! Allahümme Âmin!)
İlahi ya Rabbî! Azameti kibriyan
hürmetine, izn-i Celâl Aleyhisselâm’ın hürmetine biz Müslümanları nurlu
İslâmiyet yolundan ayırma! "Bi Rahmetike Ya Erhamerrahimîn! Ya
Erhamerrahimîn! Ya Erhamerrahimîn! "
Allahümme
Salli alâ Muhammedin ve alâ alihi ve sahbihi ecmaîn! Sübhane Rabbike Rabbül
İzzetü amme yasifun ve selâmün alel Mürselin velhamdülillâhi Rabbilâlemin!
El-Fatiha!"
Yaşar AKKAŞ
Yorumlar
Yorum Gönder