Ramazan Orucunun Önemi
Ramazan Orucunun Önemi
Hz. Ebû Hüreyre Radiyallahü
Anh’dan, Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
“Kim (dinen geçerli) hiç bir özrü olmadığı halde Ramazanın
bir günü dahi bilerek) oruçsuz geçirirse, Ramazan’m dışında ömrü boyunca oruç
tutsa da onun yerini asla tutamaz.”
Aralarında Hz. Alî (r.a.) da bulunduğu bazı âlimler
bu hadîse dayanarak, “Ramazân orucunu geçerli bir sebep olmadan yiyen kimse
ömür boyu oruç tutsa da yine onu kaza edemez.” görüşüne varmışlardır Eğer oruca
başlayıp da
bozmuş ise kazâ olarak tutacağı bir güne ilâve olarak
altmış gün (keffâret) orucu tutar, üzerinden farz borcu kalkmış olur.
Elbette mübârek Ramazândaki bereket ve fazîletleri
kazanamamış olur. Yukarıdaki hadîste zaten Ramazânda oruç tutmakla elde edilen
bereketin (Ramazân dışında tutulan oruçla) elde edilmeyeceği kast edilmiştir.
Bütün bunlar oruç sonradan kaza edildiği takdirdedir. Bir de devrimizdeki bazı
fasıkların yaptığı gibi daha baştan hiç oruç
tutmayan birinin sapıklığına ne demeli? Bu gibi kimseler “Orucu evinde yiyecek bir
şeyi olmayanlar tutsun” veya, “Bizi aç bırakmakla Allâh’ın eline ne geçecek”
vs… Bu gibi laflardan son derece sakınılmalıdır.
Ramazâanda açıkça ve özürsüz olarak orucunu yiyen kimselere
karşı, bu çirkin hareketten nefret ettiğimizi açığa vurma mesuliyetimiz vardır.
Îmânın, bunun kötü olduğunu kalpten geçirmekten daha aşağı bir derecesi yoktur.
Oruç
tutmayan bir kimse, oruçla alay etmese bile özürsüz
oruç tutmadığı için yine de fasık olur.
Hadîs-i şerîf: “Ramazan ayı mübârek bir aydır.
Allâhü Te‘âlâ, size ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır,
Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin
aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her
hayırdan mahrum kalmış sayılır.” (Nesâi)
(Muhammed Zekeriyya Kandehlevi, Amellerin
Faziletleri, 590-591.s.)
Yorumlar
Yorum Gönder