Erkeğin Karısı Üzerindeki Hakları
Erkeğin
Karısı Üzerindeki Hakları
Bu mevzuda söylenebilecek
olan sözün özü sudur:
Nikâh bir çeşit bağlılıktır;
Kadın erkeğin cariyesidir. Buna göre kadın, kocasının; mahiyeti günah olmayan
her emrine kayıtsız - şartsız olarak uymak zorundadır. Erkeğin haklarına saygı
gösterilmesi konusunda birçok hadisler vardır.
Peygamber'imiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem buyuruyor ki:
“— Kocası
kendisinden hoşnut bir halde ölen kadın. Cennet'e girer.”
Peygamber'imiz zamanında adamın
biri bir yolculuğa çıkarken karısına evin üst katından alt katına inmemesini
tembih eder. Kadının babası alt katta oturmaktadır. Adam hastalanır. Kadın
birini Peygamber'imize göndererek evin alt katına inip babasını görmeye izin
ister. Peygamber'imiz “Kocanın emrine uy!” diye haber gönderir. Bu orada
Kadının babası ölür. Kadın yine alt kata inmek için Peygamberimizden izin
ister. Peygamber'imiz tekrar “Kocanın emrine uy!” diye haber gönderir. Kadının
babası toprağa verildikten sonra Peygamber'imiz ona, kocasının emrine uyduğu
için “Allah’ın, babasını affettiğini” bildirir.
Erkeğin
karısı üzerindeki kakları:
Peygamber'imiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem buyuruyor ki:
"Kadın,
farz namazlarını kılınca, ramazan orucunu tutunca, ırzını koruyunca ve kocasının
emrine uyunca, Rabbinin Cennet’ine girer."
Görülüyor ki:
Peygamber'imiz kocanın emrine uymayı, İslam’ın temel şartları ile birlikte zikretmiştir.
Peygamber'imiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem buyuruyor ki:
“—
Hâmile olan, çocuk doğuran, çocuk emziren ve çocuklarına şefkatle bakan kadınlar,
eğer kocalarına itaatsizlik etmezlerse, namaz kılanları Cennete girer.”
Peygamber'imiz;
“Bana
Cehennem gösterildi. Cehennemliklerin çoğunu kadınların meydana getirdiğini
gördüm.”
buyurdu. Kadınlar “Ne yüzden ya Rasulûllah diye sordular. Peygamber'imiz “Çok
lanet okudukları ve iyi geçimli kocalarına karşı nankörlük ettikleri için…” diye
cevap verdi.
Diğer bir hadiste
Peygamberimiz;
“Cennet
bana gösterilince oradakilerin arasında kadınların azınlıkta olduğunu gördüm. ‘KADINLAR
NEREDE?’ diye sorunca Cebrail Aleyhisselâm bana: “Altın ve parlak boyalar onları
alıkoydu” diye cevap verdi.”
Hz. Ayşe Radiyallahü Anha buyurur ki:
“Bir gün evlilik çağına varmış
genç bir kız Peygamberimize gelerek “Ya Rasülallah evlenmekten korkuyorum, kocanın
kadın üzerindeki hakları nelerdir?” diye sordu. Peygamber'imiz de ona:
“Eğer
onun vücudu tepeden tırnağa irin olsa da onu dilin ile yalayıp temizlesen yine
hakkını ödeyemezsin!”
diye cevap verdi.
Genç kız bunun üzerine “O
halde evlenmeyeyim mi?” diye sordu. Peygamberimiz “Hayır, ne münâsebet,
evlen, çünki o daha hayırlıdır” diye cevap verdi.
İbni Abbâs buyurur ki;
“Hasam kabilesinden bir kadın
Peygamber'imize gelerek
“Ya
Rasülallah ben dul bir kadınım, evlenmek istiyorum, koca hakları nelerdir?” diye sordu. Peygamber'imiz
ona şu cevabi verdi:
“— Kocanın
karısı üzerindeki başlıca hakları şunlardır:
1 — Kocası kadın ile yatmak
isteyince kadın deve sırtında bile olsa onu reddetmemelidir.
2 — Kocasının evinden, onun
iznini almadan hiç bir şey vermemesidir, eğer verirse sevabı kocasının, günahı
onun olur.
3 — Kocasının iznini
almadan nafile oruç tutmamasıdır. Eğer tutarsa sâdece açlık ve susuzluk çekmiş
olur, hiç bir sevabı olmaz.
4 — Eğer kocasından
izinsiz, evden çıkarsa eve dönünceye veya yaptığına tevbe edinceye kadar melekler
ona lanet eder.”
Peygamber'imiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem buyuruyor ki:
“—
Bir insanın diğer insana secde etmesini emretseydim, karısı üzerindeki hakkinin
öneminden dolayı, Kadının kocasına secde etmesini emrederdim.”
Peygamber'imiz Sallallahü Aleyhi
Vesellem buyuruyor ki:
“— Kadının
Rabb'inin Rızasına en yakın durumu evinin dört duvarı arasında bulunduğu zamandır.
Evinin dört duvarı arasında kildigi namaz, camide kılacağı namazdan, odasında
kildigi namaz, evinin diğer her hangi bir yerinde kilacagi namazdan ve iç odasında
kilacagi namaz, odasında kilacagi namazdan daha faziletlidir.”
Peygamber'imiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem buyuruyor ki:
“— Kadın avrettir. Dışarıya
çıkınca onu şeytan gözetler.”
Peygamber'imiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem buyuruyor ki:
“—
Kadının on tane avret yeri vardır. Evlenince kocası bir avret yerini, ölünce
toprak bütün avret yerlerini örter.”
Buna göre erkeğin eşi üzerinde
birçok hakları vardır. Başlıcaları ikidir.
Biri “Namusunu korumak
ve örtmek” öbürü de “ihtiyacı dışında kocasından bir talepte bulunmaması
ve onu haram yollar ile kazanç sağlamaktan alıkoymasıdır.”
İlk Müslüman kadınların
hâlleri böyle idi. Kadınlar kocalarını ve kızlar babalarını dışarıya uğurlarlarken
onlara “Sakın haram kazançlara sapma. Biz açlık ve sıkıntıya dayanırız, ama
cehenneme kazanamayız!” derlerdi.
İlk Müslümanlardan bir
erkek, bir yolculuğa niyetlenir. Komşuları yola çıkmasını doğru bulmazlar. Karısına
“Kocanın yolculuğa çıkmasına niye razı oluyorsun? Hâlbuki sana nafaka
bırakmadı” derler. Kadın komşularına şu cevabı verir. “Kocamı bildim
bileli rızık verici olarak değil, yiyici olarak tanıdım. Benim rızkımı veren
Rabbim var. Şimdi yiyici gidiyor, fakat rızıklandırıcı bakidir.”
İsmail’in kızı Râbia Hatun
Ahmed ibni Ebül Havariye evlilik teklif eder. Fakat Ahmed ibadet ile meşgul olduğu
için: “Ben, kendi halim ile meşgul olduğumdan kadınlara karşı arzu
duymuyorum.” diyerek bu teklife yanaşmaz.
Râbia' da ona “Ben de
kendi hâlimle senden daha meşgulüm. Cinsî arzum yok. Fakat kocamdan bana yüklü
bir miras kaldı. Bu malı din kardeşlerine dağıtarak senin vasıtan ile sâlihleri
tanımak ve kendime Allah'a giden bir yol hazırlamak istedim” diye cevap
verdi.
Râbia'nin bu cevabi üzerine
Ahmed “Hocama danışayım” dedi ve Ebû Süleyman-üd Daranî'ye gitti:
(Hadisenin devamını Ahmed'den dinleyelim):
Hocam; “Dostlarımızdan
kim evlendi ise bozuldu” diyerek daha önce evlenmeme karşı çıkardı. Fakat
Râbia'nin söylediği sözleri duyunca, bana; “Onun ile evlen, çünkü o bir
Allah Dostudur. Bu söz sıddıkların söyleyebileceği bir sözdür.” dedi.
Râbia ile evlendim.
Evimizde kerpiçten bir bölme vardı. Yemekten sonra hemen çıkmak isteyenlerin el
yıkaması yüzünden yıkıldı. Yemekten sonra ellerini sabunla yıkayanlar buna
dahil değildir, üzerine üç sefer evlendim. O bana helâlinden yedirir, güzel
kokular sürer ve “Şimdi haydi öbür eşlerinin yanına kuvvetli olarak git!” derdi.
Şamlı olan bu Râbia. Basralı
Râbia-ül Adeviye'ye benzerdi.
Kadının kocasına karşı olan
vazifelerinden birisi de, malını israf etmemesi, daha doğrusu onu korumasıdır.
Peygamber'imiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem buyuruyor ki:
“— Kadının,
kocasının iznini almaksızın onun evinden yiyecek bir şey vermesi helâl değildir.
Sadece bozulmasından endişe edilebilecek sulu yemek müstesna. Eğer kocasının izni
ile yemek yedirirse kocasının mükâfatı kadar mükâfat kazanır. Eğer onun iznini almaksızın
yemek verirse, mükâfatı Kocasının, günahı ise kendisinin üzerine olur.”
Kadının ana - babasına
düsen vazifeler de vardır. Bunların en önemlisi kızlarına kocası ile iyi
geçinmeyi öğretmeleridir. Nitekim bildirildiğine göre. Haricet-ül Ferazî'nin kızı
Esma, kızını evlendirirken ona söyle der:
“Sen
içinde yetiştiğin yuvadan çıkıp tanımadığın bir yatağa giriyor ve bilmediğin
bir arkadaşa varıyorsun. Sen ona yer ol ki, o da sana gök olsun. Sen ona döşek
ol ki, o da sana direk olsun. Sen ona köle ol ki, o da sana kul olsun. Onu hiç
bir zaman gücendirme ki seni üzmesin. Ondan uzak kalma ki, seni unutmasın. Sana
sokulursa sen de ona yaklaş. Senden kaçarsa, sen de ondan uzak dur. Burnunu, kulağını
ve gözünü muhafaza et, senden yalnız güzel koku alsın, sadece güzel söz duysun
ve sırf güzel şey görsün.”
Şairin biri karısına söyle
seslenir:
“Kusurlarımı
görmezlikten gel ki sevgimin devamlılığını sağlayasın.
Kızdığım
zaman beni daha da öfkelendirecek söz söyleme.
Tef
çalar gibi işin aslını öğrenmeden beni tefe koyma.
Çünki
işin iç yüzünün ne olduğunu bilemezsin.
Arzuna
kapılıp aşırı şekilde yakınma ki.
Kalbim
senden uzaklaşır, çünkü kalpler değişir.
Benim
görüşüme göre sevgi ve sıkıntı bir kalpte bir araya gelirse.
Sevgi
durmaz, gider.”
Kaynak:
mollacami.com
Yorumlar
Yorum Gönder