İnsanlar Üç Sınıftır
İnsanlar Üç Sınıftır
“İlâhî
ente maksûdî ve rıdâke matlûbî”
Muhakkikler katında insanlar üç sınıftır:
1. Ehl-i dünyâ
2. Ehl-i ukbâ
3. Ehlullah
1. Ehl-i dünyâ
Ehl-i dünyâ, levs-i dünyâ ile mülevves olup
nefislerinin hevâsına tâbi' olduklarından ne kendilerine faydaları olur ne de
başkalarına fayda verebilirler... Tam aksine, hased, kibir, riyâ, gadab, hubb-i
dünyâ gibi ahlâk-ı zemimeleri yüzünden hem kendilerine hem de başkalarına
birçok zararları dokunur... Çünkü bunların bütün derdi, dünyanın her türlü
nimetlerine mâlik olmak, daha yüksek makam ve mevkilere gelmek, şân ve şöhret
sâhibi olmaktır... Bu isteklerine nâil olabilmek için, her türlü fenalığı
işlemekten de çekinmezler... Aklı olan bunlardan uzak durur...
2. Ehl-i ukbâ
Ehl-i ukbâ ise, her ne kadar ahiret için
çalışıyorlarsa da aslında tek dertleri nefislerini kurtarmak ve cennet
nimetlerine nail olmaktır... Bunlar, ibadetlerine ve amellerine kıymet verir,
ücretli işçiler gibi yaptıkları ameller için karşılık beklerler... Bunların
amelleri ve ibadetleri hakikatte Allah için değil, nefisleri içindir... Bu
yüzden arifler bunlar için "Abdü's-Sevâb" (Sevâb Kulu) demişler ve
zemmetmişlerdir...
Bunların ehl-i dünyadan farkları şudur ki, günaha
gireriz endişesi ile başkalarına zarar vermekten çekinirler, sevaba girmek
arzusu ile de insanlara bazı faydaları dokunabilir ancak bunlar hep dünyevî
faydalardır... Meselâ sadaka verir, insanların yardımına koşar, yemek yedirir,
vs... Allah yolunda yürümek isteyenler, bu gibilerden de uzak durmalıdır...
3. Ehlullah
Sûre-i Yûnus, Âyet 62-63-64
Ehlullaha gelince, onlar ne dünyaya ne de ukbâya
bağlıdır... Onlar ancak Allah'a bağlıdır... Onlar için, dünyanın ve içindeki
nimetlerin de ahiretin ve oradaki nimetlerin de hiç kıymeti yoktur... Onlar
için, “matlab-ı a'lâ” (en yüce hedef) ve “maksad-ı rânâ” (en
güzel gâye) ancak ve ancak rızâ-yı Rahmân, sohbet-i Sultân ve müşâhede-i
Cemâlullahtır...
Yukarıdaki levhada yazılı olan "Allah’ım! Tek
isteğim senin rızandır, tek gayem de ancak sensin" cümlesi onların değişmez
düsturudur... İşte ancak bunlardır ki hem kendilerine faydalı hem de kendileri
ile arkadaşlık edenlere faydalı olurlar... Bunlarla hemhâl olanların, hem
dünyevî hem uhrevî müşkülleri hallolur... Dünyayı talep etmedikleri için dünya,
ukbâyı talep etmedikleri için ukbâ onlara musahhar kılınır... Âyetle sâbitdir
ki, bunlar için korku da mahzûniyyet de yoktur... Kendilerine tâbi' olanları
hem dünyada hem urbada mutlaka hayra vasıl ederler... Aklı olan, Allah
dostlarını bulur ve onlardan aslâ ayrılmaz, vesselâm...
Bana Allah'ım gerek!
Neyleyeyim dünyayı,
Bana Allah'ım gerek!
Gerekmez mâsivâyı,
Bana Allah'ım gerek!
Ehl-i dünya dünyada,
Ehl-i ukbâ ukbâda,
Her biri bir sevdada,
Bana Allah'ım gerek!
Derdli dermanın ister,
Kullar sultanın ister,
Âşık cânânın ister,
Bana Allah'ım gerek!
Fânî devlet gerekmez,
Dürlü zînet gerekmez,
Hak'sız cennet gerekmez,
Bana Allah'ım gerek!
Mecnûn ister Leylâ'yı,
Vâmık isterAzrâ'yı,
N'idem gayrı sevdâyı,
Bana Allah'ım gerek!
Bülbül güle karşı zâr,
Pervâneyi yakmış nâr,
Her kulun bir derdi var,
Bana Allah'ım gerek!
Beyhude hevayı ko,
Hakk'ı bula gör yâ hû!
Hüdai’nin sözü bu,
Bana Allah'ım gerek! (Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder