Kim, Kur'ân-ı Kerim hakkında İlimsizce Söz Söylerse
Kim, Kur'ân-ı Kerim hakkında İlimsizce Söz Söylerse
İbn-i Abbâs radıyallâhu anh’dan rivâyete göre,
Rasûlullah aleyhisselâm şöyle buyurdu:
مَنْ
قَالَ فِي الْقُرْآنِ بِغَيْرِ عِلْمٍ فلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ
"Kim, Kur'ân hakkında ilimsizce söz söylerse,
cehennemde yerini hazırlasın.” (Tirmizî, Tefsîru’l Kur’ân, 1, Hadîs No: 2950)
Salt akılla ve indî görüşlerle kur’ân’ı tefsîr etmek haramdır:
Allah’a hamd ve Peygamberimize salât ederek söze başlıyoruz.
Sahâbe ve tabiînden gelen rivâyetlere göre; mücerred olarak
Kur'ân'ı şahsî görüşle tefsir etmek haramdır. İbn-i Kesîr'in, kendi tefsirinin
mukaddimesinin tamamının okunmasını tavsiye etmekle beraber, orada kaydettiği
ve Selefe dayandırılan fetvâyı nakletmek istiyoruz:
أمّا
تفسيرُ القرآنِ بِمُجرّد الرّأىِ فحرامٌ
"Yalnızca reye/şahsî görüşe dayanarak Kur’ân’ı tefsir etmek
haramdır." (Tefsîru’l Kur’âni’l Azîm, İbn-i Kesîr, Dâru Usâme, Ammân, C:
1, S: 10)
Bu konuda birçok Hadîs vardır. Biz, birkaçını hatırlatalım.
1- İbn-i Abbâs radıyallâhu anh’dan rivâyete göre, Rasûlullah aleyhisselâm
şöyle buyurdu:
مَنْ
قَالَ فِي الْقُرْآنِ بِغَيْرِ عِلْمٍ فلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ
"Kim, Kur'ân hakkında ilimsizce söz söylerse, cehennemde
yerini hazırlasın.” (Tirmizî, Tefsîru’l Kur’ân, 1, Hadîs No: 2950)
2- Yine İbn-i Abbâs radıyallâhu anh’ın rivâyetine göre,
Rasûlullah aleyhisselâm şöyle buyurmuştur:
اتَّقُوا
الْحَدِيثَ عَنِّى إِلاَّ مَا عَلِمْتُمْ فَمَنْ كَذَبَ عَلَيَّ مُتَعَمِّدَا
فليتبوأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ وَ مَنْ قَالَ فِى الْقُرْآنِ بِرَأْيِهِ
فلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ
“Benden, yalan yere Hadîs rivâyet etmekten sakınınız! Bildiğiniz
Hadîsler müstesnâ (onları rivâyet edebilirsiniz). Her kim benim adıma taammüden
(bile bile ve kasıtlı olarak) yalan uydurur (söyler ve naklederse), cehennemdeki yerini hazırlasın. Her kim de,
Kur'ân hakkında şahsî görüşüyle söz söyler (ve hüküm verir)se, cehennemde
yerini hazırlasın.” (Tirmizî, Tefsîru’l Kur’ân, 1, Hadîs No: 2951)
3- Cündeb b. Abdullah radıyallâhu anh’dan rivâyete göre,
Rasûlullah aleyhisselâm şöyle buyurdu:
مَنْ
قَالَ فِى كِتَابِ اللهِ بِرَأْيِهِ فَأَصَابَ فَقَدْ أَخْطَأَ
“Kim kendi görüşüyle Allah'ın Kitâbı hakkında söz söyler ve
isabet ederse yine de hata işlemiştir.” (Tirmizî, Tefsîru’l Kur’ân, 1, Hadîs
No: 2952)
Bu son Hadîsle ilgili İmam Tirmizî şunları kaydetmiştir:
“Mücâhid, Katâde ve diğer ilim adamlarından pek çoğunun Kur’ân’ı
tefsîr ettikleri hakkındaki rivâyete gelince; onlar Kur’ân’ı tahminle (zan ile)
tefsîr etmemişlerdir. Bu insanların, Kur’ân ve Kur’ân tefsîri hakkında
ilimsizce ve kendi arzu ve istekleri doğrultusunda konuşmadıklarına dair,
söylediğimiz sözü doğrulayacak şekilde rivâyetler yapılmıştır.” (Tirmizî,
Tefsîru’l Kur’ân, 1, Hadîs No: 2952)
Özellikle Tefsîr ve Hadîs ilminde otorite ve Hadîs ilminde hâfız
olan İbn-i Kesîr’in, en son söylediğimiz Hadîs-i Şerîf hakkındaki
açıklamalarının orijinal metnini vererek, tercümesini yapalım, inşâAllah.
Bakalım, İbn-i Kesîr ne söylemektedir:
أي
لانه قد تكلف ما لا علم له به وسلك غير ما أمر به
فلو
أنه أصاب المعنى في نفس الامر لكان قد أخطا
لانه
لم يأت الامر من بابه كمن حكم بين الناس
على
جهل فهو في النار وإن وافق حكمه الصواب في نفس الامر
لكن
يكون أخف جرما ممن أخطأ
والله
أعلم
“Yani o, bilgisi olmayan bir konuda kendisini zorlamış ve
kendisine emrolunandan başka bir yola girmiştir. O, gerçekte manaya isabet
etmiş olsa bile, muhakkak ki hata etmiş sayılır; çünkü ona kapısından
girmemiştir (emri yerine getirmemiştir). Bu durum, insanlar arasında cehâletle
hüküm veren kimsenin, verdiği hüküm vâkıada doğruya uygun düşse bile
cehennemlik olması gibidir. Fakat günahı, hata eden kimseden daha hafîf olur.
Allah en iyi bilendir.” (Tefsîru’l Kur’âni’l Azîm, 1/10)
Hulâsa olarak şunları diyebiliriz:
a) Rasûlullah adına yalan yere söz uyduran ve o yalanı nakleden
cehenneme müstahak olur. Ama Peygamberden olduğu sâbit olan Hadîsleri rivâyet
etmek câizdir.
b) Allah’ın Kitâbı hakkında bilgisizce ve kişisel tahminlerle
söz söylemek yanlıştır. Bir kimse, bu şekilde konuşup da doğruya isâbet etse
dahi hata etmiştir. Çünkü ilim üzere yani ilme dayanarak konuşmamıştır, zanna
uymuştur. “Şüphesiz ki zan ise, hak adına hiçbir şey ifade etmez.” (Yûnus: 36;
Necm: 28) Zan; hak olan hiçbir şeyin yerini tutmaz. Zan yoluyla doğruya isâbet
edilse dahi!
c) İlimsizce, şahsî görüş ve kanaatlerle, zan ve tahminlerle
Kur’ân hakkında konuşmak, Kur’ân’ı tefsîr etmek ve hüküm vermek haramdır.
وَآخِرُ
دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
“Onların dualarının sonu: Elhamdülillâhi Rabbi’l âlemîn’dir.”
(10/Yûnus: 10)
Biz de, sözlerimizin sonunda Allah’a hamd ediyoruz.
Yusuf Semmak
Yorumlar
Yorum Gönder