İbadetler İnsan Davranışlarını Nasıl Etkiler

İbadetler İnsan Davranışlarını Nasıl Etkiler

İbadet eden insan davranışları değişir.
İbadet eden Allah’ın her An onu gözetlediğini bilir günahlardan uzak durur.
Allahtan çekinir kimseyi üzmez kimsenin hakkına tecavüz etmez.
Farz ibadetlerini daha düzenli yapar.
Bütün insanlara ve hatta hayvanlara eziyet etmez iyilikte bulunur.
Kısaca ibadet eden kişi emindir güvenilir insandır sözünde durur emanete hıyanet etmez.

1. İbadetler İnsanın Yaratanı İle İlişkisini Güçlendirir

İnsan, belirli vakitlerde ibadetlerle Yaratıcısına karşı sevgisini ve şükrünü ifade eder. Sadece Allah’ın rızasını kazanmak için, gösterişten uzak yapılan ibadetlerin ödüllendirileceği haber verilmektedir. Allah’a gönülden yönelme olan ibadet, Onun eşsiz büyüklüğü karşısında insanın güçsüzlüğünü anlama halidir. İbadetlerin özünde, insanının Yaratanı hatırlaması, kulluk bilincini gönlüne yerleştirmesi, verilen sonsuz nimetlere karşı teşekkür etme duygusu vardır.

İbadet, birey ile Yaratıcı arasında manevi yakınlaşma sağlar. Belirli vakitlerde Allah’a yönelmek, insanın yaratan ile ilişkisini güçlendirir.

İbadetler, Allah’ın rızasını kazanmak için yapılır. Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde bu gerçek dile getirilmiştir:

“Beni anın (hatırlayın) ki ben de sizi anayım.” (Bakara Suresi 152. ayet.),

“…De ki, Benim namazım, ibadetim… hep Alemlerin Rabbi olan Allah’adır.” (Enam Suresi 162. ayet.),

“Şüphe yok ki ben Allah’ım! Benden başka hiçbir ilah yoktur. O halde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.” (Taha Suresi 14. ayet.).

İbadetler insanın vicdan muhasebesi yapmasına olanak tanır. Kişi yaptığı kötü davranışlardan kurtulup, güzel ahlak sahibi olmasına fırsat tanır. İbadetlerde süreklilik esastır. Allah Kur’an-ı Kerim’de, “... ölüm gelip çatıncaya kadar Rabb’ine ibadet et.” (Hicr Suresi 99. ayet.) buyurmaktadır.

Kur’an’da yer alan temel ibadetler namaz, oruç, hac ve zekattır. Zamana ve mekana bağlı olarak yapılan bu ibadetlerin yerine getirilmesinde birey ve toplum açısından ortak hedefler gözetilmiştir. Kişi, namaz kılmakla bütün vücuduyla yaratıcısına teşekkürlerini sunar. Gün boyu defalarca ve sürekli olarak yapılan namaz ibadetiyle Allah’ın hoşnutluğu kazanılmaya çalışır. Bütün ibadetler sadece Allah’ın rızasını kazanmak için yapılır. Oruç ile nefsini terbiye eden insan toplumdaki aç insanları n hallerini anlar. Hac ibadetiyle kişi, maddi ve manevi yönden bir bütün olarak Allah’a yönelip, ondan bağışlanma ister. Tüm bunların sonunda kişi Yaratan ile ilişkisini gözden geçirip, onunla ilişkisini güçlendirir. (Anlatım: Sadullah Sarı)

2. İbadetler İnsanın İç Dünyasını Aydınlatır

İbadetler, bireylerin ruhlarını, iç dünyalarını çeşitli sıkıntı ve streslerin olumsuz etkilerinden korur. İbadet eden kimse, görevini yerine getirmenin bilinci ile mutlu ve huzurlu olur. İç huzurunu sağlayan kişi, gelecekle ilgili yersiz korku ve endişelerden uzak olup çevresine yardımcı olur. Böylece, ibadetler hem insanın beden ve ruh sağlığını koruyucu hem de kişiliğini geliştirmesi bakımından önemli rol oynar. Kişi ibadet etmekle, dış dünyanın karmaşıklığından, modern yaşamın temposundan uzaklaşır, kendiyle baş başa kalır.

İbadet, insanın iç dünyası aydınlatır. İbadet etmek bireyin iç dünyasında olumlu davranışların oluşmasına katkı sağlar. İbadetler sayesinde kişi, nefsin bitip tükenmeyen istek ve arzularından uzaklaşıp, iç huzuru yakalar. Nitekim Kur’an bu gerçeği şu şekilde dile getirmektedir: “ Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”. (Rad Suresi 28. ayet.).

Duanın; kendini ifade etme, yardım ve gözetilme isteği, namazın; yaratıcıyla iletişim kurma, orucun; yeme, içme, zekat ve sadakanın; aşırı mülk edinme ve paylaşma konularında bireylerin istek ve arzularını düzenleme gibi birçok olumlu etkileri olduğu gözlenmektedir. İbadetler, bireyin beden ve zihin faaliyetlerinde bir bütünlük oluşturur. Bu uyum, insandaki tatminsizlik, huzursuzluk gibi kötü duyguların azalmasına neden olur, mutlu ve huzurlu bir yaşamın penceresini aralamasına yardımcı olur. Nitekim, Alak Suresi 14 ve 15. ayetlerde bu durum şu şekilde dile getirilmiştir:

“ Bu dünyada arınmayı başaran mutluluğa ulaşır, (mutluluğa ulaşan bu kimse de) rabbinin adını hatırlayan ve ona ibadet edendir.”

İbadetlerin ayrıca, güçlüklere katlanma, kişiliği geliştirme, zorluklara tahammül etme, olgunlaşıp yararlı bir birey olma ve zaman planlaması gibi birçok yararlı sonuçları vardır.

Sürekli olarak yapılan ibadet, bireylerde iradenin güçlenmesine, iç disiplinin oluşmasına imkan tanır. Bu durum kişideki güven duygusunun gelişmesini sağlar. Bireyin karşılaştığı olumsuzluklar karşısında, yılgınlık göstermeden mücadele azmi ve kararlılığı oluşur. Nitekim Kur’an bu durumu şöyle açıklamaktadır: “ …Tarafımdan size bir yol gösterici gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur. Ve onlar üzülmeyeceklerdir…” (Bakara Suresi 38. ayet.).

Günde beş vakit kılınan namazla kişi, zamanını planlar, gününü iyi değerlendirir. Namazla Yaratıcının huzuruna çıkan insan, kendisinin görülüp gözetildiğini bilir. Bu bilinç onu, Allah’ı sevmeye, Onun emir ve yasaklarına uymaya yöneltir. Oruç, iradeyi güçlendirir, nefsin yeme, içme gibi en temel gereksinimlerden uzak kalarak zorluklarla mücadele etme gücü, kararlılığı ve güveni verir. İsteklerine ibadetler yoluyla sınırlar. (Anlatım: Sadullah Sarı)

İbadet, günlük meşgale ve faaliyetler arasında Allah’a yöneliş gibi önemli bir vazifenin bulunduğunu insanlara hatırlatır. İnsanı dünyanın küçük ihtiraslarından sık sık kurtarıp Allah huzuruna davet eder, vicdan muhasebesine çağırır. Ruhlara huzur ve inşirah verir. İbadetler, dini hisler ve heyecanların maddi tezahürleridir. Bunlar suni değildir. Dini hayat yaşayan bir ferdin, inandığı kutsi varlık karşısında duyduğu heyecanın hareket şeklinde ifadesidir. Hem ibadet, kulun Rabbine ihtiyaçlarını arz etmesi, O’na dua ile sığınmasıdır. Bu sığınmayla insanın kalbi ve ruhu her türlü elem ve kederden kurtulup sürur ve rahata kavuşur. Buna ise kul muhtaçtır.

İbadetlerden namazı ele alalım; Allah’ı anmak demek olan namaz insanın hem bedenine, hem ruhuna şifadır. “Onlar inanmışlar, kalpleri Allah’ı zikretmekle huzuru kavuşur”(Ra’d:28); Rablerinden korkanların, bu Kitap’tan tüyleri ürperir, sonra hem derileri ve hem de kalpleri Allah’ın zikriyle yumuşar ve yatışır’‘(Zümer 23). Ve bir hadiste “Namazda şifa vardır. “(İbn Mace Tıbb, 1O) buyrulmaktadır.

Diğer taraftan namaz insanın yalnızlık psikolojisine de çaredir. İnsanların birbirinden isteyerek veya istemeyerek uzaklaştıkları ve ferdiyetçiliğin giderek hâkim olduğu bugünkü medeniyetin bir hastalığı da, yalnızlık hissidir.

Namaz, ister ferden, isterse cemaatle kılınsın, her iki halde de insanın yalnızlık hissini en az günde beş kere giderebilmektedir. Çünkü o, yalnız kılındığı halde insanı Allah’ın huzuruna götürmekle, insana yalnız olmadığını hatırlattığı gibi, cemaatle kılındığı halde insanı yine hem Allah ile karşı karşıya getirmekle, hem de diğer insanlarla bir arada bulundurarak yalnızlık
hissini giderir. Bu açıdan özellikle cemaatle kılınan namaz daha önemli ve tesirlidir.

Boston hastanesinden Dr. Rose Halferding diyor ki: “Ruhsal sıkıntı için şifa verici devalardan biri de, hastanın güvendiği birine dertlerini açmasıdır. Hastalar şikâyetlerini uzun uzun ve tafsilatlı olarak anlatınca ruhi istikrarsızlık zihinlerinden kayboluverir. Sadece şikâyetlerin kayboluvermesi bunun için şifadır.

Dr. Nevfel ise; “Ruh doktorları dert açacağımız şahsı seçmemizi tembih ederler. Çünkü her şahsa dert açılması mümkün değildir. Kendisine dert açılan adamın doktor, kanun veya din adamlarından biri olması da şart değildir. Asıl mühim olan, bu şahsın duyan, anlayan ve yardım eden biri olduğunu hissetmektir. (Dr. Polat Has -Sadeleştirilmiş ve özetlenmiştir. - www.dinibil.com )

3. İbadetler İnsanda Güven Duygusunu Geliştirir

Gücünün sınırlı olduğunun farkına varan insan, daha güçlü bir varlığı sığınma ihtiyacını ömrü boyunca hisseder. Bireylerin yalnızlık ve kimsesizlik gibi duygulardan kurtulmasına olanak tanıyan ibadetler, insandaki güven duygusunu geliştirir. Gücü, kudreti, ilmi sonsuz bir Yaratıcının huzurunda olmak, kişiye rahatlık, güven ve huzur verir.

İnsan hayat boyunca çok çeşitli bela, hastalık ve felaketlere maruz kalabilir. Tüm bunlara karşı kişi her türlü tedbirleri almasa da, bazen bu felaketlerin üzücü sonuçlarından etkilenebilir. Bu durumda Yüce Yaratıcıya edilen dua, merhametlilerin merhametlisi Allah’a sığınma, bireyin güven duymasını, huzurlu ve mutlu olmasını sağlar.

Sürekli olarak yapılan ibadet, bireylerde iradenin güçlenmesine, iç disiplinin oluşmasına imkân tanır. Bu durum kişideki güven duygusunun gelişmesini sağlar. Bireyin karşılaştığı olumsuzluklar karşısında, yılgınlık göstermeden mücadele azmi ve kararlılığı oluşur. Nitekim Kur’an bu durumu şöyle açıklamaktadır: “ …Tarafımdan size bir yol gösterici gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir…” (Bakara Suresi 38. ayet.).

Günde beş vakit kılınan namazla kişi, zamanını planlar, gününü iyi değerlendirir. Namazla Yaratıcının huzuruna çıkan insan, kendisinin görülüp gözetildiğini bilir. Bu bilinç onu, Allah’ı sevmeye, Onun emir ve yasaklarına uymaya yöneltir. Oruç, iradeyi güçlendirir, nefsin yeme, içme gibi en temel gereksinimlerden uzak kalarak zorluklarla mücadele etme gücü, kararlılığı ve güveni verir. İsteklerine ibadetler yoluyla sınırlar koyan insan kontrollü, düzenli ve disiplinli yaşamayı öğrenir. Bütün bu kazanımlar ise, bireylerde güven duygusunun gelişmesine olanak tanır.

İnsan, bilerek veya bilmeyerek günah işleyebilir. İşlediği suçtan dolayı pişmanlık duyan, hatasından dönmek isteyen birey tövbe ve dua ile duygularını Yaratıcısına ifade eder. Tövbe; kişinin işlediği günah nedeniyle Allah’tan özür dilemesi ve bir daha suç işlememeye söz vermesidir. Tövbe etmek, pişmanlıkta bulunmak kişiye güven verir. Bu güven duygusu insana pozitif enerji kazandıracak ve bireyin hayata daha iyimser bakmasını sağlayacaktır.

Birey, ibadet etmekle kendini tanır, duygularını kontrol altına almaya çalışır. Kişi, yaratıcısını hatırlamak ve ona duyduğu sevgiyi dile getirmek için ibadet eder. Bu nedenle ibadet etmek kişinin sorumluluk bilincini geliştirir. Yaratanına karşı görev ve sorumluluklarını bilen Müslüman, tüm ilişkilerini, geçmişini, geleceğini düşünüp, kendini sorgular. Hayatını buna göre düzenlemeye çalışır. Maddi ve manevi hayatına çeki düzen verir.

4. İbadetler İnsanda Sorumluluk Bilincini Geliştirir

Allah tarafından en güzel şekilde yaratılan insanoğlu, dünyada başıboş bırakılmamıştır. Kişi, doğayı ve çevreyi insanlar ve diğer canlılarla paylaşır. Bundan dolayı, insan sadece kendisini değil, diğer insanları ve canlıları da düşünmelidir. İbadet etmekle sorumluluk kazanan insan, bütün varlıkları Allah’ın yarattığını bilir ve güzel ahlaklı bir birey olmak için çaba gösterir.

İbadetler, bireylerin bütün varlıklara karşı sorumlu olduklarını fark ettirir. Birey, ibadet etmekle kendini tanır, duygularını kontrol altına almaya çalışır. Kişi, yaratıcısını hatırlamak ve ona duyduğu sevgiyi dile getirmek için ibadet eder. Bu nedenle ibadet etmek kişinin sorumluluk bilincini geliştirir. Yaratanına karşı görev ve sorumluluklarını bilen Müslüman, tüm ilişkilerini, geçmişini, geleceğini düşünüp, kendini sorgular. Hayatını buna göre düzenlemeye çalışır. Maddi ve manevi hayatına çeki düzen verir.

Kur’an’da göklerdeki ve yerdeki tüm varlıkların kendi lisanlarıyla Allah’a şükrettikleri, ancak sorumluluğun sadece insana ait olduğu belirtilmiştir. Farklı zamanlarda yapılması emredilen ibadetler, yaşamın her alanını kuşatmakta, bireylerin sorumlulukları nı güçlendirmektedir.

Din, ibadet kavramına nasıl yaklaşmaktadır?

İslamiyet’te ibadetler denilince namaz, oruç, hac ve zekat akla ilk gelenlerdir. Hâlbuki Yaratıcının varlığını ve yarattığı muhteşem varlıkları, yaşamın amacını, insanın dünyaya niçin gönderildiği gibi hususları düşünmek bile dinimizce ibadet sayılmıştır. İslam’da bir fakiri doyurma, bir hayvana sahip çıkma, yolda insanları rahatsız eden bir nesneyi kaldırma gibi basit görülen birçok davranış ibadet olarak görülmüştür. Bu bilinçle hareket eden insan, kendini tüm canlı ve cansız varlıklara karşı sorumlu olduğunu bilir ve ona göre davranır. Zekat vererek, kendisinin sahip olduğu para ve eşyanın kölesi olmadığını ispat eder, gerçek zenginliğin paylaşmakla gönül zenginliği olduğu gerçeğini kavrar. İhtiyaç olanlara yardım ederek zengin olmanın sorumluluğunu yerine getirir. (Anlatım Sadullah Sarı) (Alıntı)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis